23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
26ARALIK 1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Hava Kuwetleri-1, Hollywood'un Beyaz Saray patronuna yağ çektiğinin filmidir! Rambo'ya rabmet ökııtan başkanKazakistan'daki asi, milliyetçi gene- ral Radek °ın (Jürgen Procnnovv) yaka- lanıp hapse atılmasında destek verdığı başkan Petrov (Alan Woolf) ve kukla hükümetinin yönetımindeki Rusya'nın başkenti Moskova'dan ülkesine dönen ABD Başkanı James Marshall (Harri- son Ford), bundan böyle tüm dünyada bütûn insan haklannın ihlal edilmesıne ABD'nin tüm gûcüyle karşı koyacağı- m vurgulayan, ateşli, duygusal bır ko- nuşma yaparak eski düşman, şimdiki müttefîkO) Ruslan epeyce duygulandınyor fil- fhin başında. Sonra da kansı (VVfendy Crewson), 12 yaşlanndaki kızı (Liesei Marthovs), korumalan ve maiyetiyle biriikte doİuştuğu, dünyanın en gelişkin ve gûvenihr jeti olan başkanlık uçağıy- la Moskova'dan ülkesine dönmek üze- re havalanıyor. Ancak bir zamanlann o dünyaya hükmeden, kudretli süper güç ülkesi SSCB'ye özlem duyan, general Radek taraftan, ateşli Rus milliyetçisi Ivan Korshunov'un(GaryOldnıan)ko- muta ettiği, gazeteci kılığında güvenlik önlemlerini aşarak uçağa girmiş. 6 terö- rist, başkanın kale gibi uçağını (Air For- ce One'ı) cle geçınyor filmin başında, silahlannı konuşturarak. Lıberal Rus- ya' nın türedi, gaddar teröristlen, uçağm içradekilen rehine alarak derhal Beyaz Saray'la, Başkan Yardımcısı şaşkın Kathryn Bennett'le (Glenn Ctose) te- masa geçiyorlar. Hapisteki general Radek'in hemen serbest bırakılmasını istiyor Korshunov, işin hiç de şakaya gelır yanı olmadığı- m 'belirtmek için, her yanm saatte, bir rehinenin vurulup öldürüleceğini de bildirerek. Ülkesinin, 1989'dan bu yana, bir grup gangstere, fahışeye ve karaborsa- cıya teslim olmasmdan sorunüu tuttu- ğu ABD Başkanı Marshairdan nefret ediyor Korshunov. Ancak azılı teröris- tin elinden ve uçaktan kaçıyor başkan, ilk bakışta. Herkes onu merak ederken gizlice uçağın kargo bölümünde sakla- nıyor ve gerilla savaşı taktıkleri uygu- layarak kıstırdığı teröristleri birerbirer temize havale ediyor, eski Vietnam ga- zisi, yakın dövüş ustası, tıpkı Ram- bo'vari süper kahramanlıklara soyunan başkan hazretleri. Terorizmle bizzat karşı karşıya kahp teröristlerin elindeki tutsak kansıyla kı- ztnı da terk etmeyen, sevecen aıle ba- bâisr, ABD Başkanı James Marshall'ın \î&k dikkat^ıem westerftlertii yasaitö^ ruyucusu, iyiadaın'lannı-sertrieri hefti flLT«' Hava Kuvvetleri-1 Air Force One / Yönetmen: VVotfgang Petersen / Senaryo: Andrevv W. Marlowe / Kamera: Michael Ballhaus / Müzik: Jerry Goldsmith / Oyuncular: Harrison Ford, Gary Oldman, Glenn Close, Wendy Crevvson, William H. Macy, Dean Stockvvell, Paul Guilfoyle, Jürgen Prochnow, Tom Everett/1997 ABD (UIP) de 2. savaş sonrasında, Atiantik'in öte- sinden başını kaldınp bütün dünyada borusunu öttürecek ABD'nin ünlü yar- dım planını çağnştınyor!), kargo bolü- münden pili bitik bir cep telefonuyla Beyaz Saray'ı aramasıyla başlıyor mü- cadele. Akla. mantığaters gelen, şiddet, dehşet dolu. vurdulu kırdılı birtakım inanılmaz sahnelerle süregelerek so- nunda başkanın ölümüne dövüşürken paraşütün iplerıni boynuna doladığı, 'Büyük Rusya Ana'nın milliyetçi ço- cuğu Korshunov'u 'Defol uçağnndan' diye boşluğa atmasıyla kaçmılmaz bir mutlu sona bağianan ölümcül savaşımı hikâye ediyor 'Air Force One'. ABD başkanlannın en süperi Baştan sona bir Alman denizaltısın- da geçen, klostrofobik gerilim serüvc- ni 'Das Boat'un (1982) başansıyla 1990'larda Hollyvvood'a postu seren, Alman yönetmen WDİfgangPetersen'in son eseri 'Air Force One', bu işini bilir yönetmenin Hollywood'daki nammı yürütecek kuşkusuz. 'In the Line of FV re - Ateş Hattmda' ya da 'Outbreak - ' Salgıır gıbı gısesı partak fihrrienyle son - dönem Amerikan sinemasında sağlam bir yer edinen Wolfgang Petersen'in de- niz altından yükselip bu kez gökyüzü- ne çıktığı 'Air Force One'da, yönetme- nin kapalı mekânlan ustaca değerlen- dirme becerisini yine konuşturduğu. belli bir atmosfer kurduğu ve tüm aksi- yonu otomatik bir gerilıme bağladığı söylenebilir genelde. Son yıllarda, kafadan çatlak, gönlü- nün sultanını arayan ya da uçkuruna düşkün, kaçamakçı, karanlık ABD baş- kanı riplemelerini karşımıza getiren 'Mars Attacks - Marstılar Saldınyor'. 'The American President - Amerikan Başkanı 1 ya da 'Absotute Pmver - Mut- bık Güç' gibi kimı fılmlerden anımsa- yabildiğimiz kadanyla, nicedir Holly- vvood rüya fabrikasmın esas oğlanlan ve konu mankenleri arasma kanşmış ABD başkanlannın en süper kahrama- nı. Rambo'msu-Indiana Jones'umsu bu James Marshall kuşkusuz. Birkaç ay önce seyrettiğimiz, nitelikli bilimkurgu filmi 'Contact-Mesaj'da, teknolojinin son geiişmeleri ve dijital hileleri saye- sinde, oyuncu gibi fılme yedırilmiş Başkan BiD Clinton yutturmacasından sonra, 'Alr Force One - Hava Kuvvetle- ri 1' de, yülann Harrison Ford'undan teröristlerle ölümüne dıdışıp mücadele eden, sûper aksiyon kahrainanı bır baş- kanı önümüze sürüyor. yerse! Kızı, ka- nsı ve koydu mu oturtan yumnıklan, efe gibi, bitirim kovboy tavırlanyla yer yer Clinton'ı çağnştıran Başkan Mars- hall'ın sonuçta abuk sabuklama sınıfi- na giren, gökyüzündeki dehşetengiz se- rüvenlerini, buram buram ABD propa- gandası yapan, hızlı, hareketlı ve sü- rükleyici bir aksiyon-macera fılmi ha- linde nakleden 'Air ForceOne'la Beyaz Saray sakinlerini de bir güzel yağlayıp ballayan uyanık Hollywood yapımcıla- nnın tuzağına biz de düştük filmin 2. haftası sonunda. Harrison Ford, Glenn Close ve özel- likle Gary Oldman gibi usta oyuncula- nn çekimine kapılarak bizim için yeni filmsiz geçen haftada, JuKa Roberts'ın 'En tyi Arkadaşun Evleniyor'un yerine tercih ettiğimiz 'Air Force One', büyük bütçeli aksiyon turünün bildik klişele- riyle kotanlmış, sonunda yine bireysel (kaba) gücün kazandığı, baştan sona tansiyonu yüksek. görsel efekt ve hi- tech gösterisi halinde seyreden, göste- rişli ama gıcıkbtraksiyan-spektakl çık- tı özetle. Soğuk savaş döneminin sona Sabun köpüğü gibi romantik komediYollan henüz daha çocukken ça- kışan, ancak sonradan hayatın ayn ayn yönlere savurduğu Gwen'le N ick'in aşk öyküsünü aktaran "Tffl Tbere Was You - Seni Beklerten", sevimli bir romantik komedi gibi başlayıp gitgide seviye kaybederek sonu zor getirilen bir pembe diziye dönüşen, birkaç haftadır gösterim- de olan bir "ük görüste aşk* ceşit- lemesi. Sonunda yazar olmayı seçen G- vven (Jeanne Tripplehorn), David Lean ustanm aşk klasiği "Brief En- counter - Ksa Tesadüfler" fılmini televizyonda seyrederken mendil tüketimini arttıran ve tüm ömrü bo- yuncada olsa, önünde sonundakar- şısıpa çıkacak beyaz atlı prensinı bekleyen, kolay kolay iflah olmaz bir romantiktir aslında. Sonunda keşfedılerek parlak bir iş kanyerinin eşiğıne gelen mimar Nick (Dylan McDermott) ise kendi afle gecmişiyle takınüü, babasrvla ilişkilerini askıya almış, sorunlu bir genç adamdır. Gwen'le Nick, Los Angdes gibi devasa bir metropolde bflebirçok kez karşılaşırlar ama ta- iBşmatan ve meramcği fınrra ver- meteri için senarist \\innie Hotz- man'uı keyfınin yenne gelmesinı beklememiz gerekmektedir; filmin sonlanna doğru. îkisinin de çocukluk döneminin en ünlü çocuk yıldızı olan, göğüs- leri fılan televizyon ekranında ge- lişmiş, paraya, üne, başanya do>r a- sıya erişmiş ve artık genç, çekici bir iş kadını olnıuş, ancak aşkj tam an- İamıyla tadabileceği bir erkeğe denk gelmemış, yıldız emeklisı, Seni Beklerken Till There was You, Yönetmen: Scott Winant / Senaryo: Winnie Holzman / Kamera: Bobby Bukowski / Müzik: Miles Goodman / Oyuncuiar: Jeanne Tripplehorn, Dylan McDermott, Sarah Jessica Parker, Jennrfer Aniston, Craig Bierko, Nina Foch / 1996 ABD (Özen Film). I mutsuz Francesca (Sarah Jessica Parker), farkında olmaksıan G- wen'te Nick'i buluşturacaktır so- Dunda.ÇünküsiparişüstünebİM)g- rafik kitap vazan Gwen, Frances- ca'nın hayat hikâyesini kaleme al- makta. mimar Nick de hırsh iş ka- dınıFrancesca'nm sahibiokhığu lo- kaOerin dekorasyonunu üslenmek- tedir.tHşldyeşrdigi Francesca'vikt- sazamanda körkütükkendnıeâşık edenNkk'le "ilk görüşte âşıkohnak için onu 20 yd bekJejen" Gvven'i nihayetbir sigara ateşi tanıştınp bu- luşturuyor sonunda ve seyirci de ol- dukça uzatümış bu modern duygu- sal güldürü denemesinden bekle- nen mutlu sona kavuşup feraha çı- kıyor beylik bır fınalde. Dogrusu sonu zor getirilen, koyu şerbet kıvamındaki bu gerçek aşk arayışı romantizmı. izleyicisira yeT yer oldukça bayıyor. Adına ilk kez rastladığımız bü" yönetmenin, Scott Winant'ın ımza- ladığı bu şirin olmaya çahşan ma- lum aşk mavalının arasına bir de kahramanlanmızın ikamet ettiği Los Angeles kentınin ilk kadın mi- marlanndan Sophie Monroe'nun yaptığı. vaktiyle Looise Brooks gi- bi sessiz sınema döneminin efsane- vi yıldızlannın, Ernst Lubitsch gi- bi tanınmış, usta yönetmenlerin de yaşadığı ama arhk ıştahlan kabar- mış emlakçılar tarafuıdan bir an ön- ce yıkılıp satılma tehlikesıyle yüz yüze gelmiş, "LaFbrnına'' adlı, adı gibi servet niteliğindeki eski, güze- lim bir tarihi apartmanın öyküsü de yamanmış. Batı'nın son yaygın mo- dası olan sigara yasağından nıkotın kurbanlan toplantısına, tarihsel ya- pılann (ve bölgelerin) kâr elde et- mek uğruna yagmalanmaması ge- reğinden çe\Te bilincine ve aşkın - meşkin aslındapalavra olduğundan herkesin beynini dumura uğratmış mutlu aile yalanına (örneğin G- wen'in babası. annesini 36yıldır hiç sevmemiş aslmda!) kadarkimi çağ- daş gözlem, espri ve eleştın kınntı- lanyla yüklenmiş bu sabun köpüğü gibi fılm, baştaki ilginçliğini gittik- çe yitirerek uzadıkça uzuyor ve alı- şılmış klişelere teslim oluyor iyice. Domestık, şışirme ve zayıfbir ro- mantik komedi olarak kategonze edebileceğirraz "Seni Bekierken"ın peksalık verilecek bırhali füan yok özetle. ÎBc bakışta bağımsız sınema üriinü ızlenimi veren "Seni Belder- ken"in başrollennde, 1992'de "Te- mel tçgüdü"de dikkati çektikten sonra "TbeFirnı''de TomCruise'e, "\VatenvorWda Kevin Costoer'e eşlik etmekten pek öteye geçeme- miş, esrner güzeli Jeanne Tripple- hom, "Vegas'taBalaji'^la çıkış ya- pan, sempatık SarahJessica Parker ve kimilerinuı yakışıklı bulduğu Dylan McDermott gibi genelde ikincil rollere taüm eden oyuncular boy gösteriyor. Kısacası şekeri oldukça fazla kaçmış şurup gibi bir fılm "Tffl Tbere Was You - Seni Bekkrken" Ya da uzak durulası, şişırilmiş, çok çığnenmiş, yavan birsakız gibi fılm de denebüir. ermesinden ve SSCB'nin dağılmasıy- la komünıst düzenin (şimdilik) iflas et- mesinin ardından konu sıkıntısına dü- şer gibi olan anlı-şanlı Hollywood'un yine eski defterieri kanştırmaya başla- dığını örnekleyen fılm, öncelikle gün- cel olaylardan esinlenerek, ama alışıl- mış karton karakterlere dayanarak, ger- çekçi olmaya çahşan bir yaklaşımla. ne var ki her şeyi yüzüne gözüne bulaştı- rarak çalakalem yazılmış, Andrew W. Markme imzalı, her fırsatta kutsal ai- leye ve dünyanın jandarması ABD'ye övgü düzen, beylik bir senaryonun kur- banı. Oyalayıcı poihik-thriBer Hollywood zihniyetinin ezelî öcüsü ve malum kötü adamı olarak yeniden hortlayan kızıl (milliyetçi) Ivan Kors- hunov karakterine, Rus aksanıyla, mi- mikleriyle, tavırlanyla çeşni kazandır- maya uğraşan Gary Oldman'a, gelişen durumlann altında ezilen, inisiyatifini pek kullanamayan, etkilere açık, kadın başkan yardımcısı Glenn Close'a, ent- rikacı polıtikacı örneği, milli savunma sekreteri Dean StockweB'e, tneraklısı- nm 'Fargo'nun halim selım oto satıcısı rolüyle hemen hatırlaya- " ^ ^ " ^ ^ cağı,başkanınabağlı,ül- kesini seven, fedakâr buıbaşı Wi!Ham H. Ma- cy'ye, general Radek ro- tünde başta yakalanıp hücreye tıkılırken ve sonda serbest bırakılıp sonra vurulurken izledi- ğimiz Jürgen Proch- now'a ve şımdiye dek gi- şe başansı istatistiklerle tescilli, Han Solo ya da Indy karaktenyle özdeş- leşmiş, büyük 'action i- con'u Harrison Ford'a her ne kadar ılgısiz kala- masak da. sonuçta pek önemsenemeyen ve doğ- rusu fazlaca kıymeti har- biyesi de bulunmayan, salt oyalayıcı bır politık- thriller eğlenceliği 'Air Force One'. Tek boyutlu, humor- dan yana pek nasibini de almamış, eski soğuk sa- vaş dönemi yaklaşımı- nın, şiddet ve hareketten geçilmeyen, gösterişli, yeni bir versiyonu niteli- ğindeki bu popüler seyir- lik, ancak pek ince eleyip sık dokumayan, aksiyon- macera filmi tutkunlan- nı kesebilir. YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR... YENİ BAŞLAYANLAR.. Yann Asla ölmez (Tomorrow Never Dles) Sinema dünyasının en ünlü ajanı 007 Ja- mes Bond 18. kez buluşuyor ızleyicıyle. Pi- erce Brosnan, Jonathan Prv'ce, MkheDe Ye- oh,DesmomlUe>vçKnveDanıeJdiDench'm rol aldığı filmin yönetmeni RogerSpottiswo- ode. Bond, bu kez medyanm gücünûn kimı zaman öldürücü bir silaha dönüşebileceğıni ve global iletişiminyanlış ellere düşmesi ha- linde haberlerin yeniden üretilebileceğini, hatta tanhın akışına bile müdahale edıleb\- leceğinı gündeme getiren bir fılmle çıkıyor izleyicı karşısına. Bu tür bir müdahale. rirajı 100 miryonun üzennde olan dünya çapmda günlük bir ga- zeteye ve dünya üzerinde her eve girebilecek kapasıtedeki uydu sistemlerine sahip olan bir adam ıçın özellıkle çok kolaydır. Körfez Sa- vaşını sadece ratinglerin yükselmesı olarak gören bu yaklaşım, böyle bir ratingi hatta daha fazlasmı tekrar yakalaya- bılmek için 3. Dünya Savaşını ateş- lemek üzere girişimde bulunmuştur Sessizce başlayan gehşmeler James Bond'un müdahalesine kadar sürer. Cadıca Sevmek (Wltch Way Love) Rene Manzor'un yönetiiği 'Cadı- ca Sevmek'te Vanessa Paradis, Jean Reno, Jeanne Monreau, Gfl Belovvs rol alıyor. Filmin konusu ise kısaca şöyle: Dünya üzerinde sadece altı cadı kalmıştır. Bunlardan beş tanesi iyiler adına hizmet ederken Molok acıması olmayan bir şeytan \ e güçlü bir büyücüdür. Morgane, dokuz ay- lık Arthur'un annesi ve iyi bir cadıdır. Ancak Arthur'un diger cadılar gibi bir ya- şını doldurmadan \aftız edilmesi gerekmek- tedir. Morgane oğlunu kendı soyundan biri- si gelmediği için Arthur'u vaftiz edip kendi- si gibi bir şeytan yapmak ısteyen Molok'tan korumak zorundadır. Bunun için oğlunu sı- radan bir ınsana vaftiz ettirerek Arthur'un gûçlerini kaybetmesini bile göze alır. Ancak hesaba katmadığı tek şey Michael'e âşık ol- maktır. jUdtzBaHfe İpUmeakri Ztynepve'Tonur'Kızılkaya Çifti yeni ydaginrfgn Her yıCoUuğugıbı özenü menüsünün nefasetıni, dcyumsuz- 6vr tğlence programıyla tamamUyoHaT. %ğ(ence prognaru saat 21:00'de\)tme%jnüziğiiie bafUyoT. $?op müzikte Ömür • Ilaijt if&isi var. Jipstolpkjvegîınctl, yeıü • yabancı parçalarda ÇüCgün'Kffdngts,TaCıp, Ofaı 'BoCu sizUrk bvükte oiaaik: Saat 24:00 'tt yılBaft pastası ik fampanya var. 'Daha sonrafiamenl(pgıiar ve dansgâstensı sunuhca^. Tiyat: 1 (&112SXX).OOO • TL YIIJIIZ TFKNİK l INt\r ERSnT.Sl 1ÎAIICHSİ H A R B A R O S Ulll.VARI - IIKSIKTAS TE1. ( 0 2 1 2 ) 25» h(l 6» TEİ7FAX (1)212) 227 <)\ 1)2 KEDİGOZU VECDt SAYAR Köpekle Kurt Arasında Biliyorum, hemencecik köpek kim, kurt kim aca- ba diye düşünmeye başladınız. Yanıldınız işte. Fransızca bir deyim, "Köpekle kurt arasında". Alacakaranlık, anlamına geliyor. Nereden aklına geldi, diyecek olursanE. Yaşa- dığımız günleri daha iyi nasıl tanımlayabilirim ki? Karanlıkla aydınlığın, siyahla beyazın birtH'rine ka- nştığı, kimin kimden yana olduğunun pek belli ol- madıgı bir dönem yaşıyoruz bana kalırsa. Altı ay öncesine kadar, hiç olmazsa farkınday- dık, içine düştüğümüz karanlığın boyutlannın. Te- tikteydik. Duyaıiıydık. Olabileceklere karşı hazır- Irydık. Şimdilerde, şaşkın şaşkın bakınıyoruz çevremi- ze. Olan biteni anlamlandırmaya çalışıyoruz. Pek de becerdiğimiz söylenemez. Sanki kurtla köpek arasında kalmış gib'ıyiz! Bir yanda, "65 mityon akşam saat 21'de uyu- mamalı. Akşam olunca uyuyan Türkiye yerine, konser sahnlanna, kültüreserterinin ortaya konul- duğu yeriere giden bir Türkiye istiyorvm" d'ıyen bir Cumhurbaşkanı... öte yanda, Kültür Bakanlığı'nın bütçedeki pa- yını binde üç nokta bir'e düşüren bir Meclis... Ve Türkiye'nin en önemli tanrtım silahlanndan bin olan sinema sanatına uygulanan rüsum muafiyetını kal- dırarak, sektöre ciddi bir darbe vuran hükürnet... Cumhurbaşkanı Demirel'in iyiniyetine inanmak gerek. Dünya ile banşık bir Türkiye'nin, ancak kül- türle var olabıleceğini en iyi o kavradı galiba. Son zamanlarda konuşmalannda sanata böylesine önem vermesinin başka bir izahı olabilir mi? Sa- nattan söz açmak, politik prim getirmeyeceğine göre... Cumhurbaşkanımızın, kültürie, sanatla böylesi- ne ılgilenmesi güzel de geçenterde Umur Talu'nun yazısındaki soruya katılmamak elde değil: "Şikâ- yet ettiğiniz bu Türkiye, kimin 'kültür eseri', yani kimlerin sığ-sağ kültürünün eseri?" İşte bu sığ-sağ kültür, şimdi de sinemamızın önemli bir desteğini çekip alıveriyor. Yabancı fılm- lerden alınan "eğlence" rüsumunun yerli filmler- den almmaması hükmü değişiyor, yerli filmlere de yabancı filmterle eşit vergi getiriliyor. Sinema örgütleri, haklı bir tepki içinde. Ama ki- min umurunda. Amerikalılar bastınyor... "GATT'tn, Dünya Ticaret Orgütü'nün kurallan gereği, koru- macılık yapamazsınız" diyor. Bunu biliyoruz. Ama Avrupa'nın Amerikalılara dayattığı "kültürel istis- na"dan da haberimiz var. Yani, kültür ürünlerinin hemangi bir ticari meta'dan farklı değeriendiril- mesi gereği... Hadi, gücünüz yetmedi, rüsumlan eşitlemek zorunda kaldınız. Bu paranın belediye- lere verilmesi yerine, Sinema Destek Fonu'nda toplanmasmı istemek de mi aklınıza gelmiyor? Ge- liyorsa, elinızi tutan kim? Bakın, bir belediye başkanı sinema sanatına na- sıl sahip çıkıyor... Antalya Belediye Başkanı Ha- san Subaşı'nın Kültür Bakanhğı'na gönderdiği - her aatınna katrldıgım- yazıyı aynen yayımlamak istiyorum: '•* - ' "'" " "Hûkümetin yerli filmlerden yOzde 1&rQ$urn alınması karannı protesto ediyonjz. Antalya Bü- yükşehir Belediyesi olarak rüsuma talip değiliz. Kültür ve sanat altyapısına devletçe hiçbiryatı- nm yapılamazken, biravuçgönüllü, fedakâr insa- nın ısrarta, imkânsızhklar içinde sürdürdüğü sanat mücadelesinde önlerine konan engelı anlamak mümkün değildir. Bırakın ülkemizde sanat geliş- sin. Düşündüğünü ifade eden insanlar çoğalsın. Rüsumdan elde edilecek kamu gelirinin kat kat fazlasmı kültür ve sanat yasamımıza yatınm ola- rak sunmamız gerekirken, kısıtlama getirmenin hiçbir mantıki gerekçesi olamaz. Eğitim-kültür ve sanattaki eksikliği tamamlamak her Cumhuriyet hükümetinin önceliği olmalıdır." Bu alacakaranlıkta, bir güzel haber daha. Fikri Sağlar'ın Kültür Bakanlığı döneminde hazırianan bir tasan, sanat alanına katkı sağlayan işadamla- nnın, bu katkılannı vergiden düşebilmelerini öngö- rüyordu. Ne yazık ki dönemin Maliye Bakanlığı sı- cak bakmamıştı bu öneriye. Şimdi, dört siyasi partiye mensup yedi milletve- kilinin, ortaklaşa bir kanun teklifi hazırlayarak Mec- lis'e sunmuş olmalan çok olumlu bir gelişme. Sa- natsal etkinlikler için yapılacak yardım ve bağışla- nn vergiden düşülebilmesi, ülkenin sanat yaşamı için gerçek bir hayat öpücügü olacak. Sanata duy- duklan sevgi ve saygıyı her fırsatta dile getiren bu yedi milletvekilimiz, çok önemli bir şeyi şimdiden başardı. Farklı siyasal görüşlerden olmalarınakar- şın kültür-sanat alanında ortak bir politika izleye- biliyortar. CHP'li Ercan Karakaş, Bülent Tanla, Ali Dinçer, DTP'li Gencay Gürün, DSP'Iİ Flkret Ünlü, ANAP'lı Yılmaz Karakoyunlu ve Bülent Akarcalı'yatüm kediler adına teşekkürler... Uma- nm, başkalanna örnek olurlar. Ve tabii size de... Bu yedi milletvekilinden dör- dü, sinema sanatçıları ve yapımcılannın istan- bul da yaptığı basın toplantısına katılarak destek verdi. Ya siz ne yaptınız? Türk sinemasının hakla- nnı korumak için, bugün saat 12.00'de Galatasa- ray'da bulusup Taksim'e yürümeye var mısınız? Zeki Kırafın resim sergisi B Kültür Servisi - Kasım aymda karma bir sergi ile sanatseverlerle buluşan Tolga Eti Sanatevi bu kez 25 Ocak tarihine dek ressam Zeki Kıral'ın sergısine ev sahipliğı yapıyor. tstanbul Devlet Güzel sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü'nden mezun olan Kıral, 1954-56 yıllan arasında non-fıgüratif resimler yaptı. 196O'lı yıllarda hat sanatından esinlenerek soyut çahşmalar gerçekleştiren Kıral, bugüne dek 35 kişisel sergi açtı. Sanatçı, aynca yurtiçi ve yurtdışında da pek çok karma ve grup sergılerine katıldı. Kıral, birçok yanşmada kazandığı birinciliklerin yanıstra çeşitli kuruluşlann düzenlediği yanşmalarda 7 onur ödülünün de sahibi oldu. BUGUN • tDOB AKM Konser Salonu'nda saat 19.00'da 'Müzikallerden Seçmeler'i sergiliyor. • TOPLUMSAL ARAŞTIRMALAR KÜLTÜR VE SANAT İÇİN VAKIF'ta saat 19.00-21.00 arasında Şiir ve Edebiyat Günleri kapsarmnda konuk olarak Cezmi Ersöz yer alıyor.(295 10 96) • AKSANAT'ta saat 12.30'da 'Welcome Back, St. Petersburg' lazer diskten bale, saat 19.00'da 'Abelard ve Heloise' adlı oyun izlenebilir. • BORUSAN KÜLTÜR VE SENET MERKEZİ'nde saat 15.00'te 'Pavorotti and His Friends' lazer diskten konser izlenebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear