23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 1997 PAZAR 10 HABERLERIN DEVAMI İstanbul PB 6 Sinop B 6 Adana 14 Edırne Kocaeli Çanakkale Izmir Manısa Aydın Denızli PB PB PB B B B B 7 5 7 12 9 11 8 Samsun B 8 Trabzon Gıresun B 10 12 Ankara B Eskişehir B 11 Konya PB 19 8 Sıvas B Zongutdak PB 1 Antalya B 13 Kars Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van B PB PB PB PB PB PB 15 9 12 6 7 3 2 PB -5 Yurdun kuzeybatı ve doğu kesımlen parçalı bulutlu, diğer yerier par- çalı az bulutlu, Marma- ra ve yurdun ıç kesimle- ri yef yer sislı geçecek. Hava sıcaklığı yurdun batısında hıssedilir de- recede artacak, doğu- da önemlı bır değişıidik oJmayacak. Ruzgârgu- ney ve doğu yönlerden haffl. ara sıra orta kuv- vette esecek. AVRÜPA Oslo Heteinkı Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Parıs Bonn K K K Y Y Y Y K -1 -2 -2 9 8 12 3 0 Münih Beriın Budapeşte Madnd Viyana Belgrad Sofya Roma Atina K K Y K K K Y PB 1 -5 11 -4 0 -1 18 7 3 Mılano ASYA Moskova -5 Aşkabat Akmola Taşkent Bakû Bişkek Tiflis Kahire PB K K PB PB PB Y -4 1 -4 3 -3 1 16 Şam Parçalı bulutlu * * G U N C E L CÜNEYTARCAYÜREK • Baştarafi 1. Sayfada lere öylesine önem veriyordu ki böyyük medyamız, Başbakan uçağına alsın diye adam başına tam 4 bin dolar saymışlar. Geziye bir değil, tam tamına i- ki adet namı büyük yazaria katılmışlardı. Böyyük medyamız VVashington'da, New York'ta "yerteşmiş muhabirleri" olmasına karşın, milyar- larca lira karşılığı ek kadrolarla gezinin önemine önem katma yolunu seçti. Peki, ne oldu? Ne yazık ki; milli matbuatımızın gü- zide muhabir ve muham'rleri, ilk gün VVashington'da umduklanyla değıl, bulduklanyla yetinmek zorun- da kaldılar. Başbakan'ın programı o denli doluydu ki, mat- buatımızın kımi elemanını oteldeki dairesine çekip, Beyaz Saray'daki görüşmeyi aynntılarıyla anlata- madı. Bu yüzden dün manşetler mahzun kaldı. "Bizimkiler" Mesut Yılmaz'ın kapı önündeki bir- kaç cümlesıyle yetinmek zorunda kaldılar ve son- ra... Kös kösyatağa! Aslında Başbakan, ABD Başkanı'ndan bir saat- lik görüşmede elde ettiklerini Beyaz Saray kapısı önünde özlü, hatta "veciz birbiçimde" açıklıyor. Bir "çok" parantezi açıyor ve: "Görüşmelenmiz hem çok kapsamlı, hem çok yarartı, hem çok vaatkâr geçti" diyor. Daha ne de- sin? Hemen her şeyi anlatıyor. Geleceğe dönük kimi "vaatler" arasında önce Türkıye'dekı sürekli şikâ- yet konusu insan haklarını "bıriikte incelemek" ge- liyor. Sonra "daha yumuşak üslup içinde" Kıbrıs ve Ege sorunlarında Avrupa Birlıği'nin önümüze koy- duğu koşulları sıralıyor. AB ınsan hakları dahil, Kıbns'tan Ege'ye değin öne sürdüğü koşullarda sert bır üslup kullanıyorsa; ABD. dost bir ülkeyı gücendirmemek için aynı ko- şullan, evet aynı koşulları daha yumuşak söylem- lerle yıneliyor. Bu gerçeklere bakarak; bize karşı politikalarında AB ve ABD arasında önemli bir fark bulabilir miyiz? Buyrun örneklere Bir ömek; gerçeği o kadar katı biçimde anlatıyor ki: ABD Savunma Bakanı'nın ziyaretinde Başbaka- nımız ABD'den helikopter alma isteğimizi duyuru- yor. Bakan, zorluklardan söz açıyor ve "Türkiye'ye helikopterya da savaş araç-gereçleri söz konusu olunca, Kongre'nin 'insan hakları' sorunumuzu gündeme getirdiğini" Başbakanımıza oracıkta söy- lüyor. hsaf ıle yorumlarsak olayı; ABD ıle AB araşoda, örneğın ınsan hakları konusunda lehimize bır fark yakalayabilir miyiz? Ikinci örnek; Kıbns ve Ege sorunlanna, Clinton yumuşak bir üslupla yanaşıyor. Ege konusunu -Yu- nanistan'ın istedıği gibı- Lahey Adalet Divanı'na götürmemızı salık vermiyor. Ne çare ki, "sorunun 'hakemlik mekanızmalarıyla' çözülebileceğine" de- ğinen bır görüş açıklıyor. AB de Lahey adını geçirerek aynı öneride bulu- nuyor. Ege sorununda da ABD ıle AB arasında övüne- ceğimiz bir fark bulunmuyor! IMF ıle görüşmelere gelınce; böyyük ekonomist devletlûû Taner Güneş beyefendiye bakılırsa, ulus- lararası örgütle "ufak tefeknoktalardışında" anlaş- ma hemen hemen tamam! Oysa, Başbakan Yılmaz'ı ziyaretten sonra IMF Başkanı Camdessus; söze, Ekonomik program için biz Türk hükümetine çeşitli seçeneklersunduk, kararartık onlann" dıye başlıyor. Dahası var: Camdessus, "Türkiye ile henüz kre- di aşamasına da, istıkrar programında anlaşma noktasına da gelmedik" diyor. Taner Bey, hemen orada, IMF Başkanı Yılmaz'ın yanından henüz aynlmış, "Bizim paraya ihtiyacımız yok" diye cart curt bir açıklama yapıyor. Ekonomimızde her şey güllük gülistanlıksa; ocakta IMF heyeti niçin ülkemize geliyor? ABD'den tek somut sonuç, parasını ödediğimiz halde aylardır alamadığımız üç firkateynin teslim ta- rihintn kesinleşmesı. Başbakan Yılmaz. dün CNN'e çıkacaktı. Türk matbuatının güzide muhabir ve muharrirlenne bil- gı vermesı bekleniyordu. Bakalım, tirajlı gazete manşetleri ne yazacak? Sıslı Bulutlu k Çok bulutlu Yağmurtu Kartı Hayvanların korunmasıyla ilgili toplantıda ilginç saptama 'Bebeleriyaparken bana mı sordun?' • Toplantıya katılmak üzere Polat Rönesans Otel'e gelen Çevre Bakanı Aykut, migren ağnsı nedeniyle İntemational Hospital'a kaldınldı. İstanbul Haber Senisi - "2000'li Yülarda Hayvanla- nn Korunması" konulu top- lantıya katılmak üzere Polat Rönesans Otel'e gelen Çev- re Bakanı İmren Aykut, şid- detli migren ağnsı nedeniy- le saat 14.45'te bir ambu- lansla İntemational Hospi- tal'a kaldınldı. Beyin cerja- hi uzmanı Doç Nezih Öz- kan, Aykut'un yılda bir iki kez aynı rahatsızlığı yaşadı- ğını, ancak kustuktan sonra kendilığinden geçtiğini söy- ledi. Özkan, Aykut'a ağn ke- sici tedavi uygulandığını ve dün gece hastanede müşaha- de altında tutuldugunu söy- ledi. İstanbul Hayvanseverler Derneği Başkanı Suna De- veüoğlu, hayvanlara olan du- yarlılığını, "Benim evde be- belerim aç" dıyerek eleştiri konusu yapanlara. "Bebele- ri yaparken bana mı sordun? İnsan kendi olanaklannı iste- diği gibi değerleDdirebilir" yanıtını verdi. Çevre Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Melih Akahnın yönettiği panele İstanbul Ve- teriner Hekimleri Odası Baş- kanı Prof. Tabsin Yeşfldere, Ankara Üniversitesi Veteri- nerlik Fakültesi'nden Prof. Bahattin Koç, pop müziği sanatçılan Ajda Pekkan ve Osman Yağmurdereli. sunu- cu Sezen Cumhur Onal. Tür- kiye Hayvanlan Koruma Demeği Başkanı Birgûl Ro- na ve Doğal Hayatı Koruma Derneği Genel Müdürü Ner- gis Yazgan katıldılar. De%elioğlu. açıhş konuş- masmda "Hayvan Haklan Yasası"nm büyük uğra^ılar- dan sonra TBMM'de günde- me gelmesinın sevindinci olduğunu söyledi. Develioglu, "Hayvan haklan olmazsa, insan hak- lan da olmaz. Sevgi bir bü- tündür" dedi Bütçe gorusmeleri 1996da fîrar etmisti Bakan Ozsoy'dan 'Haluk Kırcı hepatit-B sözü ANKARA (Cumhuriyct Biirosu) - SağhkBakardığı'run I998yılıbütçe- si TBMM Genel Kurulu'nda görüşü- lürken, hepatit-B hastalığı ve aşı sı- kıntısı gündeme getirildi. Söz alan milletvekilleri sağlık sis- temındeki aksakhklardan söz ettiler. Son günlerde tartışma konusu olan hepatit-B hastalığı ve aşı sıkıntısı da bazı konuşmacılartarafindan dile ge- tirildi. Sağhk Bakanı HalU tbrahim Ozsoy da yaptığı konuşmada, hepa- tit hastalığının Türkiye'de önemli bir sağlık sorunu olduğuna dikkat çekti. Hepatit-B'ye karşı önümüzdeki yıl başından itibaren sıfır yaş grubu için nıtm aşı programinın başlatılacağını, aynca başta sağlık personeli olmak üzere aşılamanın bütün risk gruplan için yaygınlaştınlacağını anlatan Öz- soy. aşıyla ilgili ihale işlemlerinin ta- mamlandığını söyledi. Özsoy, sağlık ocaklannın iyileşti- rilmesine yönelik çalışmalan sürdür- düklerini belirterek bu projenin so- nuçlandınlmasıyla hastanelerdeki yı- ğılmanm önleneceğini kaydetti. Oz- soy. sağlık reformunu gerçekleştir- meye yönelik yasa tasanlannın ta- mamı yasalaşıncaya kadar bir geçiş dönemi yaşanacağinı belirtti. Özsoy, kaza geçiren ve sakat ka- lan vatandaşlann tedavileri için reha- bilitasyon merkezlerinin yaygınlaştı- nlacağını söyledi. Özsoy, 23 Doğu ve Güneydoğu Anadolu ilinde koru- yuc\ı sağlık hizmetlerini güçlendir- mek amacıyla Dünya Bankasf ndan kredi desteldi '2. sağlık projesi' çalış- malannın da hızlandınldığına dikkat çekti. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Ba- kanlığı bütçesi üzerindeki görüşme- lerde de sosyal güvenlik kurumlann- da yaşanan sorunlar ve işsizlik tartı- şıldı CHP'li Ayduı Güven Gürkan. Türkiye'nin "sosj'al politikasız bir sosyal de\1et" olduğunu belirterek "İşsizlik gibi yaşamsal bir öneme sahip sorun, sahipsizdir" dedi. sorguda' iddiası • Susurluk skandalımn kilit ismi Haluk Kırcı'nın 15 gündür sorgulandığı, üst düzey bürokratlarca da doğrulandığı belirtildi. 1996 yılında İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü'nde gözaltındayken firar eden Kırcı, ülkücü katliam sanığı Çath'ya yakınhğıyla biliniyordu. ANKARA (CumhuriyetBüro- su) - Susurluk skandalımn kilit isimlerinden Haluk Kırcının 15 gündür MİT, Özel Harp Dairesi ve emniyet istihbarat yetkilile- rince sorgulandığı iddia edildi. Kablolu kanalda yayın yapan 9. rCanal'ınanahaberbülteninde yer alan haberde, Kırcı'nın 15 gündür sorguda olduğunun dev- let yetkilileri ve üst düzey bürok- ratlarca doğnılandığı belirtildi. Kırcı'nın sorgusu sırasında bir- çok isim ve olayı, yer ve tarih ve- rerek açıkladığı iddia ediliyor. Haluk Kırcı, Susurluk skanda- lımn kilit ismi ve baş aktörü olan Abdullah Çath'mn çok yakının- da yer alan isimdi. Kırcı, 12 Ey- lül öncesinde Bahçelievler katli- amından yargılanmış ve ceza al- mıştı. Kırcı'nın ismi, Abdullah Çatlı ekibinin rol oynadığı Azer- baycan darbe girişiminde de geç- mişti. Kırcı'nın Abdullah Çatlı 'nın kardeşi Zeki Çatlı'yla bir sağlık şirketine ortak olduğu ortaya çık- mış ve adı Sağlık Bakanlığı mü- fettişlerinden Nanuk Erdoğan'ın öldürûlmesi olayına da kanşmış- tı. En son 1996 yılının ocak aym- da polis tarafmdan yakalanmış ve gözaltında tutulduğu İstanbul Asayiş Şubesi'nde nezarethane- den kaçmış ve o tarihten itibaren kayıplara kanşmıştı. 'Demokratikleşmede somut adım atdacak' I Baştarafi 1. Sayfada sın toplantısı düzenleyen Yılmaz, ABD ile Türkiye arasındaki yeni ilişkilerin bır stratejik işbirliğiyle sonuçlanması durumunda Türki- ye'nin lngıltere ve Israil'den sonra .ABD'nin stratejik işbirliği kurduğu üçüncü ülke olacağını söyledi. Türk-Amerikan ilişkilerinin derin- leştirilmesi amacıyla geldiğini belir- ten Yılmaz. "Bu hedefimizm ger- cekkştigini sö\1evebilirim" dedi. Türkmen doğalgazı \ e Hazar pet- roHefirıip | J a * ^ l ! * nusuntja-çok ya lunduğunu ifade ayı içinde ilgili ülkelerle Bakû-Cey- han boru hattı konusunda nihai mu- tabakat sağlanması için toplantılann başlatılacağını kaydetti. Yılmaz, Türk-Amerikan ikili ti- caretinde Türkiye aleyhine bir den- gesizlik bulunduğunu kaydetti. Yıl- maz. Clinton ve Dışişleri Bakanı Madeteine Albright ile yaptığı gö- rüşmelerde, AB"nin Rum tarafi ile üyelik müzakerelerini başlatma ka- rannın, 30 yıldır süren müzakere sü- recinin parametrelerini altüst ettiği- ni söyledi. ABD'nin, AB konusun- da Türkiye'nin gösterdiği tavn hak- lı bulduğunu savunan Yılmaz, bazı gazetelerdeki köşe yazarlannın de- ğerlendirmelerini eleştirdi. Yılmaz şöyle devam etti: "AB kendi içinde haksızlık yapuğını kabul ederken bu konuya daha tarafsız bir şckilde ba- kabilecek konumda olan ABD. bize karşı haksızlık. a> nmcıhk \ apıldığı- nı teslinı ederken bizdeki bazı >azar- lanmızın çeşitli argümanlarla fark- Iı görüşler ileri sürmesi, bence kabul edilebilir bir şe> dtgüdir." . , l^eycttc«buluaan vç sdınıuyazıl- maMası leoşutayîa sonıNtszu yanrt- layâ% birbakan ise basırii foplantîsın- dan önce Yılmaz"ın, VVashıngton yönetimi tarafindan Brüksel 'de yap- tığı konuşma nedeniyle "uyanlina r ' diye tanımlanabilecek cümlelerle eleştirildiğini, bunun üzerine Yıl- maz'ın çareyi basını suçlamakta bulduğunu belirtti ve "Maalesef bu işten srynlmak amaayla bir iki saat sonra düzenleyeceği basın toplann- sında çark edecek ve sizieri sorumlu tutacak" dedi. ABD, Yılmaz'a RP'nin kapatılmaması yolunda tel- kinde bulunarak bunun, sakıncah olacağını savundu. Yılmaz, "Alb- rtght böyle bir olasılığı olumlu de- ğeriendirmediklerini ifade etti" de- di. Yılmaz, "Bu konuda yargırun yetkiü olduğunu söviedun" dedi. Diplomatik gözlemciler, Yıl- maz'ın AB ile bozulan ilişkilerden sonra doğan boşluğu ABD ile kapat- ma eğiliminde olduğunu kaydetti- ler. Yılmaz'ın çizdiği "•iyimser ve mükemmer tabloya karşın Was- hington'un temkinli davranışının gözden kaçmadığını belirten göz- lemciler. ABD'nin örtülü silah am- bargosundas §jerujdtqşa masun daidiİtkM ^şfeıior. ş VîTmaz'ın 'ABD gezTsinde. IMF ile bahardan önce bir anlaşma sağlan- ma olasılığının olmadığı da ortaya çıktı. Yılmaz, dün akşam da CNN televizyonunda bir mülakata katıldı. Yılmaz'ın mülakat sırasında "AB başvunımuzu geri çekeriz" şeklin- deki restini yinelemedi. Başbakan, Türkiye'nin AB ile ilişkilerinin or- taklık anlaşması ve gümrük birliği çerçevesinde devam edeceğini, an- cak Türkiye'nin AB ile siyasi diya- loğu askıya aldığını bildirdi. AB ile sürdürülen ilişkileri değer- lendiren Yılmaz, gümrük birliği an- laşmasının Türkiye üzerinde yarat- tığı etkiler konusunda da şu ilginç yorumu yaptı: "Geçen yıl gümrük birtiğinden kaynaktenan iKşkileri- miz AB lehine ticaret açığı>1a sonuç- landL AB'nin belki de genişfemesini finanse edrvoruz. Belki de Yunanis- tan'ın kalkınmasını biz finanse edi- yonız." ABD temaslan sırasında sık sık karşısına getirilen Türkiye'deki in- san haklan sorunu ve demokratik- leşmeye ilişkin soruyla CNN'de de '"'te'rtTrneslnin bir"Sncelîk Slaralrele alındığını belirtti. Yılmaz, ifade öz- gürlüğünün geliştirilmesi. bir grup gazetecinin serbest bırakılması için mevzuat değişikliği. işkence ve ka- yıp iddialanyla ilgili olarak daha ciddı takip yapılacağı konusunda söz verdi.Cezaevlerindeki açlık grevleri ile ilgili bir soruya yanıt ve- ren Yılmaz "Türkiye terörisflerle pazarhk yapmaz" dedi. Programı- nın yoğunluğu nedeniyle oldukça si- nirlenen Yılmaz'ın bu nedenle Was- hington Post gazetesi ile yapacağı görüşmeyi iptal ettiği bildinldı. Çocuklar Rahıtn Koç Müzesi'ni gezdi g $ $ İstanbul'un çeşitli semtierüıden bir grup çocuk, sanat etküıleri kapsanunda dün Rahmi Koç Sanayi ve Tek- noJoji Müzesi'ni gezdiler. Fatih, Kâğıthane, Maltepe, Avcılar, Kadıköy, Bakırköy, Ze>1inburnu ve Bahçefr- evler'den gelen \ aklaşık 250 çocuk, teknolojidcki getişmeleri bir arada gördü ve müze yetkilikrine çeşitli so- rular yöneitti. ÇVDD Çocuk Kulübü'nün merkez komisyon görev hsi Fevziye Aytekin her ay tatil günlerin- de çocuklar için tiyatro. galeri, müze ve benzeri sanat merkezlerini ziyaret ve okuma günü etkmlikleri dü- zenleneceğini belirtti. Etkinliklere ÇYDD Çocuk Kulübü üyesi çocuklarla çocuk kulübü şubelerince püot bölge okuUanndan seçilen çocuklar kaûlabüiyor. Gazeteler zamlandı Haber Merkezi - Doğan ve Sabah gruplan dünden itibaren gazetelerine zam yaptı. Zam yapan gazeteler, döviz kurlannın ve girdi fıyatlannın artışı nedeniyle maliyetlerinin arttığını duyurdular. 80 bin liradan satılan Hürriyet, Milliyet ve Sabah gazeteleri fiyatİanru 100 bin lira olarak belirlediler. 50 bin liradan satılan Liberal ve Finansal Forum 100 bin liraya çıkanldı. Yeni Yüzyıl ve Radikal 60 bin liradan 80 bin liraya, Takvim ve Posta gazeteleri 30 bin liradan 40 bin liraya; Foto Maç, Fanatik, Ateş ve Gözcü gazeteleri de 25 bin liradan 30 bin liraya yükseldi. Demirel: Bölgeyi gözden çıkarmayın • Baştarafi 1. Sayfada ma" uyansmda bulundu. Türkiye'nin Avrupalı olmaktan vazgeçemeyeceğini, A\Tupalı olmak ile AB'nin aynı şey olmadığını vurgulayan Cumhur- başkam, "Türİdye'nin düşmanı da dostlan da vardır. Düşmanlârumz var diye dizimizi dövme- yeceğiz'' dedi. "Türkhe'yiincittiğinizzamandÜD- yanın bu bölgesinde kiminle el sıkışıp işbirliği va- pacaksınız? Bu bölgeden \azgeçmek mümkün de- ğil" dıyen Demirel. "YanlışhesapBağdat'tandö- ner" atasözünü anımsattı. Demirel. Samsun'da Yeni Samsun Oteli'nin açılışını yaptı ve Samsun Ticaret ve Sanayi Oda- sı'nın ödül törenine katıldı. Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye ıle ilgili karannın ardından ilk kez geniş açıklamalardabulunan Demirel, yeni birça- ğın açıldığını, Türkiye'nin gelecege olan umudu- nu kaybetmemesi gerektiğini söyledi. Demirel, "Avrupa şunu yapınış bunu yapnuş, biz kimsenin merhameti sayesinde var değiBz. Kendi gücümüz sayesinde vanz" dedi. Türki- ye'nin dışanda tartışılmasının doğal olduğunu, dostlan ve düşmanlannın da olabileceğini anla- tan Demirel, "Düşmanlarunızvardiyediziınizinıi döveceğiz? Havır, başımız dik alnımız açık. Bu devlet yotunadevam edecek. Avrupa şunu \apsın, bunu yapsın, herkes bfldiği yereyönegitsin, bizde bUdi^miz yo(a gkteceğjz" diye konuştu. Türk insanının Avrupalı fikrini 150 yıldır sa- vunduğunu kaydeden Demirel, Atatürk'ün ülke- yi istila edenleri denize döktükten bir gün sonra düşmanlannın elini sıktığmı söyledi. Demirel. "Çünkü milleü'n menfaati ondaydı. Bugün de Do- ğu veBaüh ülkelerle menfaaflarunızm eherdiği öl- cüde işbirliği yapmak hedefimizdir. Türkiye bu iş- büüğinin içinden çıkıyor değüdir" dedi. AB ile 1963 yılında yapılan anlaşmanın koşul- lannın Türkiye'yi AB'ye tam üye yapmayı hedef- lediğini vurgulayan Demirel, şu görüşleri dile ge- tirdi: "AB,' Ben sizinle müzakereye yanaşmıyorum. Ne zaman yanaşacağım da belli değil" demiş ol- sa, bu gayet tabü biA incitir. İncitmistir de. Ama bu bizi Av nıpa düşüncesinden vazgecireniez. Çün- kü Avrupa ile beraber olmakla AB ile beraber ol- mak a> nı şey değildir. AB'ye üye olarak kayıth ol- masanız dahi Avrupa ile beraber olmaktan Tür- kiye vazgeçmez. Çünkü Türkiye 150 seneyi kolay geçirnuş değildir. Bugün için Türkiye'nin AB'ye üye olmasına neden olacak engeller >ine Türki- ye'yi Avrupalı ile beraber olmaktan \azgeçire- mez." Gümrük birliğinin, Türkiye'nin Avrupa ülke- leriyle rekabet edebilecek sermayeye sahip oldu- ğunu gösterdiğini vurgulayan Demirel, ülkenin ihracatmın yüzde 90'ının sanayi ürünlerinden oluştuğuna, bunun da yüzde 70'ini Avrupa'nın al- dığına dikkat çekti. "Türkiye'yiincitmeyiıı'' uya- nsında bulunduklannı kaydeden Demirel, "Tür- kiye'yi incittiğiniz zaman düryanm bu bölgesin- de kiminle el sıkışıp işbirüği yapacaksuuz? Dün- yanın bu bölgesinden vazgecmek mümkün değil- dir. İncitmeyin Türkiye'yi,dediğimiz zaman buül- kelerin mtnfaaüanna da işaret ediyonım. Yanhş hesap Bağdat'tan döner. Eğer bu ülkeler Türki- ye'nin kendileri için taşıdığı önemi gönnezükten geürlerse, kendilerine de kötülük ederler. Bunu da yapacaklannı sanmıyorum" diye konuştu. Işadamlanna Türkiye'yi kalkındırmak için ça- ba gösterme çağnsında bulunan Demirel, "O za- man Avrupa, biz bu ülkeyi unutmuşuz, der. Biz kunseye yük olmayız. Bizim aradığunız partner. Gelin ortak olahm. Çünkü biz onuriu ve şerefli bir devleuz" diye konuştu. Sulu kar ı GOK güruttülu G U N D E M MUSTAFA BALBA^ • Baştarafi 1. Sayfada \ Ülkemizde de dil sorunu son dönemin sık dillefv1 dirilen konularından biri haline geldi. * Artık kimi günlük gazetelerde de "dil yanlışlan? üzerine köşeler var. Kimıleri bu işi "şiar" edindi, ki-- mileri dil üzerine her türlü "hakkı" kendınde görü; yor, kimileri bu köşelerin konusu olunca ışi "hın- ca/"maya yönelik rıale getiriyor... { Ama sonuç olarak çok güzel bir gelişme. Bir du- rumun, sorun haline getirilmesi çözümün de yakın olduğunu gösterir. En tehlikelisi bunu sorun olarak görmemek. Bu köşelere hep "adımla karşılaşmama"dileğiy le bakanm. Geçen gün karşılaştım. Kimi durum-' larda "nm-nin" takısı aynlır mı aynlmaz mı tartış^ ması... Konunun tartışmalı olması bir yana, benim yaptığımın yanlış olduğunu düşünüp kendi kendr- me sordum: > - Peki hakem kim? Bugünkü Türk Dil Kurumu, yanrtını vermek çok güç. Yayımlarında dili geliştirme, koruma kaygı- sından çok, dil üzerinden ideolojiler üretmeye ağtr-1 lık veriyorlar. Insan, bu kurumu düşünürken ister istemez, "Türic'sözcüğünün başındaki harfi atıyon Bu sorunun kafamı kurcaladığı günlerde Prof. Cem Eroğul'la bir akşam sofrasında karşılaştık! Sohbet dönüp dolaşıp dile geldi. Eroğul o kendine has öğretici, hoş biçemiyle "Bak Balbay" deyip devam etti: "Dil ve toprak... Ikisinin ortak özelliği şudur; kay- bedildi mi kolay kolay kazanılmaz. Tarihte devle* tini kaybetmiş, esir düşmüş pek çok ulus, sonreh dan devlet kurabilmişse birinci nedeni dilinf kay* betmemiş olmasıdır." < Eroğul daha önce Emin Özdemir'den de farkh tümcelerle dinlediğim, "dilimizinzenginliği" üzeri* ne düşüncelerini söyledi. Ben de kimi amatör gi-r rişimlerle bu değerlendirmenin ne kadar doğru ol 1 duâunu yaşayarak görüyorum. Ozdemir'in değerlendirmesi daha iddialı: ' "Türkçe yeryüzünde en doğurgan dildir. 'EnV rastgele kullanmıyorum." Halikarnas Balıkçısı'nın Türkçe tanımı ise şöy- le: "Bizim dilin geri vitesı yoktur..." Kutupyıldızı... Dilimize ilişkin bu güzellemelerden sonra soru- nun biçimini değiştirerek yineleyelim: - Bu kadar doğurgan bir dilin hakem kurumu var mı? Var.dı... . ,3 12 Eylül döneminde kapatılan Türk Dil Kuruma \ (TDK). Bugün onun yerine kurulan kurumun *fcu^ ±rum" bağladığir» peliçok kesim kabul ettiğine gör re, bu açık nasıl kapatılacak? ,,jnug Dil üzerine kafa yoran büyüklerimizin çabaların^ dan biri de bu olmalı. Her kesimin saygı duyduğu, dili hem gelıştiren hem koruyan bir kuruma gerek- sinim var. Kapatılan TDK'nin işlevi buydu. Gazetelerde buna kafa yoran yazarlann her biri yıldız. Ama Türkçemizin yıldızlara değil, bir Kutup*- yıldızı'na gereksinimi var. Montaigne yüzyıllar önce dili Fransızcayı şöyle tanımlıyor: < "Dilimizde zengin olanaklar görüyorum. Ama onu pek az işlemişiz... Halkın ağzındaki sözcüklerin gücünü kolay kolay göremiyorvz. Çünkü orta malj olarak kullanıla kullanıla sözcükler ayağa düşmüş, güzellikleri solmuştur. Ama burunları koku alanlar bu deyimlerin tadına vanhar. Onlan ilk kez söylemiş olanlann değeri de yere düşmekle kaybolmaz." Bu değerlendirme Türkçemize de uygun değil mi? Sevdiğim bir sözdür "Insan dünyayı zapteder, dilini zaptedemez". Bu kadar büyük bir gücün güzelliği de çirkinliği de onu kullanan kişilerie, uluslaria bütünleşiyor... 'Sorumlu Türkiye' 1 • Baştarafi 1. Sayfada ğı açıklamada, Türki- ye'nin, demokratik değer- lerle ilgili bazı aksaklıklan gidermediği sürece üyelik görüşmelerine davet edil- meyeceğini söyledi. Türki- ye'nin olaylan abartmaya son vermesini isteyen Kin- kel, Türkiye'nin AB'ye gi- rebilmesi için demokrasi- sini iyileştirmesi ve Yuna- nistan ile yaşanan gerginli- ğe bir son vermesi gerekti- ğini belirtti. "Kimse Tür- kiye'nin Avrupa ile bütün- leşmesi konusunda Başba- kan Kohl kadar çahşmadı. Onu pek çok şeyk suçlaya- bilirsiniz ama bununla de- ğjL Bu yüzden bunun çok yakışıksız bir saldın oldu- ğunu düşünüyorum" diyen Klaus Kinkel. Türkiye'nin kendi sorunlannı kendisi- nin çözmesi gerektiğini be- lirtti. Kinkel, Yılmaz'ın sözlerinin Türk halkına yö- nelik olsa da Türkiye'nin dış politikasını olumsuz et- kileyeceğini savundu. Almanya'da yayımlanan gazeteler dünkü yorumJ»- nnda, Türkiye'nin AB'ni» genişleme süreci dışında tutulmasından dolayı Al- manya'ya yönelttiği eleşâi- riler karşısında Alman hü- kümetine destek verdi. ! Die Welt gazetesinin yo<- rumunda, "Ankara, öfkete» nerek agJamak yerine, mu- haliflere ve azmhklara iyt davranarak. AB üveligi için kendinden beklenenleriye- rine getirmeye gayret gös- tennelidir" denildi. Stadt- Anzeiger gazetesi ise "Türidje'nin AB'ye tam üyelik için siyasi ve ekonof mik olarak hazır olmadığı^ nın bilindiğini'' öne sü- rdü. Stand-Anzeiger'inyo1 rumunda, Yılmaz ile Koh) arasındaki "gerginliğin an; lamsız olduğu" yorumunu yaptı. Berliner Zeitung ga- zetesi de yorumunda, Türr kiye ile Almanya arasındaf ki siyasi gerginlik artan bir şekilde her iki tarafin halkr lan arasında bir çatışma olarak tanımlanabilir ifadey sini kullandı. •> 'PEKTEV NAİLİ BORATAV'A SAYGP SEMPOZYUMU Büyük halk bilimcimiz Pertev Naili Boratav onuruna düzenlenen sernpozyum. 22 Aralık 1997 Pazartesi 10.30- 17.00 saatleri arasında İstanbul Atatürk Kültür Merkezi Konser Salonu'nda gerçekleştinlecektır. Seçkin yazar ve uzmanlann bildınler sunacaklan. Sayın Pertev Naili Boratav ve Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay'ın da katılımıyla gerçekleştirilecek sempozyuma isteyen herkes dinleyici olarak katılabilecektir. Saygıyla duyurulur. TÜRKtYE YAZARLAR SENDİKASI TRUVA FOLKLAR ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear