13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuriyeC İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi Genel Yayın Yönetmenı Orhan Erinç 0 Genel Yayın Koordınatoru Hikmet Çetinkaya 0 Yazuşlen Müdürlerr Ibrahim Yıldız - Dinç Tayanç 0 Sorumlu Mudur Fikret tlkiz 0 Haber Merkezı Mudurü Hakan Kara 0 Görsel Yönetmen: Fıkret Eser Dış Haberler Şinasi Danjşoğlu 0 lsohbarat: f cngiz Y ıldınm 0 Ekonoıru Vlehmet Saraç 0 Kültür Handan Şenköken 0 Spor Abdülkadir \ ücebnan 0 Makaleler Sami Kansörra 0 Duzeltme Abdullah V aacı 0 Fotograf: Erdoğan Köseogu •Bdgı-Bdge Edibe Buğra 0 Yun Haberien. Mefamet Faraç Ya>-mKunılu. ÜhınSdçuklBaşkan], Orhan Erinç. Oktay Kprtbökc. Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun Balcı, Dfaç Tayanç, Ibrshim V ıldız. Orhan Bursalı. Mustafa Balbay, Hakan Kara. Ankara Temsilcisi: Mustafa Balbay Atatürk Bulvan No: 125, Kat:4, Bakanlıklar-Ankara Tel: 4195020 (7 hat). Faks. 4195027 0 tzmir Temsıleısı: Serdar Kıak, H. Ziya Blv 1352S 23Tel 4411220. Faks-44191170Adana Temsilcisi. ÇetinYtğenoğhı, InönüCd 119 S.No:l Katl, Tel: 363 12 11, Faks: 363 12 15 Müessese Müdürü: Üstün Akmen # Koordınatör: Ahmet Koruisan # Mılıasete Büknt Yener«tdare Hüsevin Gfirer • lşletme Önder ÇeKk • Bılgı- lşlem Nail Inal # Bılgısayar Sıstem Mürnvet Çier»Sanş FızüetKoza MEDYA C: • Yönetım K.unılu Başkanı - Genel Müdür GüJbin Erduran 9 Koordınatör Reha Işıtman 0 Genel Müdür Yarduncısr Mine Akdağ Tel- 514 07 53 - 51395 80-513 846<>61, Faks 5138463 Yayımlayan \e Basan: Yenı Gün Haber Ajansı. Basın ve Yayıncılık A $ Türkocağı Cad 39 41 Cagalo|lu 34334 tst PK 246 Islanbul fel (0 212) 512 05 05 (20 hatl Faks (0712)513 85 95 12EKİM 1997 tmsak:5.40 Güneş: 7.05 Öğle: 12.58 Ikindi: 16.03 Akşam: 18.37 Yatsı: 19.57 Evangeliste Moskova'da • MOSKOVA (Reuter) - Rusya'nın başkenti Moskova'da düzenlenen moda göstensine katılan dünyaca iinlü top model Linda Evangeliste, Versace kreasyonu tek parça siyah elbise ile göz doldurdu. Evangeliste, ilk kez geldiği Moskova'da yalnızca bir defa podyuma çiktı. Spice Girls konseri bugün • İstanbul Haber Servisi - Türkıye'ye gelen ünlü lngiliz müzik topluluğu Spıce Girls, bu yılki ilk canlı konserini bugün Abdi lpekçi Spor Salonu'nda verecek. 250 kişilik bir güvenlik ekibinin görev alacağı konseri 17 kameraman izleyecek. Topluluğun bugün ve yann vereceği konseri yaklaşık 25 bin kişinin izlemesi beklenıyor. Beş kişilik tngiliz topluluğu Türkiye'de 4 gün kalacak. Uluslararası Ormancılık Fuan • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - " Uluslararası Ormancılık ve Orman Orünleri Fuan" yann Antalya'da başlıyor. Fuann açılışı Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından gerçekleştirilecek. 148 ülkeden yaklaşık 3 binin üzerinde delege ve katıhmcının fuar için bir araya geleceği belirtildi. Sayısı hızla artan tıp fakültelerinin birçoğunda altyapı yetersiz, hekim adaylannın sayısı ihtiyacın üzerinde Tıp eğitimiyoğımbaknndaBARIŞDOSTER Son yıllarda sayılan hızla tıp fakül- telen, Türkiye'de tıp eğıtuninın kalıte- sini düşürdü. Son birkaç yıl içınde va- kıf iiniversiteleri bünyesinde açılan tıp fakültelerinin de bu sürecı hızlandırdı- ğı öne sürüldü. İstanbul Tabip Odası Baş- lcanı ve İstanbul Tıp Fakültesi Öğretim Cyesi Prof. Dr. Orhan Anoğul. tıp fa- kültelerinin sayısının arttınlarak eğiti- min niteliğinin yükseltilemeyeceğinı belirterek, "Aksine kalite düşüyor. Oğ- retim kadrosu, altyapı ve gerekli dona- nım sağlanmadan bu iş olamaz. Tcmel sağhk ve eğitim politikalannın toplum lehine geliştirilmesi lazun" dedi. Sayılan 42" yi bulan ve her yıl 5 bin mezun veren tıp fakültelerinin ihtiya- cm üzerinde olduğu ve bir süre sonra mezunlannın ciddı bir işsizlik tehlike- Tabip Odası Baskanı Prof. Dr. Orhan Anoğul: Tıp fakülteleri sayısı artınca eğitimin niteliği yükselmedi, aksine düştü. Öğretim kadrosu, altyapı ve gerekli donanım sağlanmadan bu iş olmaz. Temel sağlık ve eğitim politikalannın toplum lehine geliştirilmesi lazım. Prof. Dr. Nevzat BİIgİtl: Yalnızca özel hastane açılarak tıp eğitimi verilemez. Biz kadro ve altyapımızı tamamlamayı bekledik ve şimdiye dek yalnızca uzmanlık eğitimi verdik. Sadece doktor yetiştirmek değil, bilimi izleyen ve araştıran akademisyen yetiştirmek istiyoruz. siylekarşılaşacaklan savunuldu. Şu an- da 65 bin doktorun bulunduğu Türki- ye'de toplum hekımlığıneyönelinmez, sağlığa gerekli pay aynlmaz ve tıp eği- timinde kalite yükseltilmezse, sağlık sistemini daha da ağır yüklerin bekle- diği kaydedildi. Prof. Dr. Orhan Anoğul, tıp eğiti- minde ciddı bir fazlalık ve nitelik ek- sikliğı olduğunu, mezun olan genç dok- torlann istihdam edilemeyince, zorun- lu olarak Tıpta Uzmanlık Sınavı'na (TUS) girdiklerini anunsattı. Anoğul, 3-4 yıl sonra 50 bin genç doktorun 300- 400 kişilik kadrolar için TUS'a girece- ğine dikkat çekerek üniversite dışında- kı pek çok bakanlık kurumunda TUS eğitimi verecek kadro olmadığını vur- guladı. Kadro sıkmtısı Anoğul, "Valaf üniversiteleri arasın- da np fakültesi açanlar devletten daha fazla pav istiyor ve alryorlar. Fakat özel- Kkletemel bSmlet alanındaciddî birkad- ro sıkınüsı >-ar. Aynca teknik altyapı ve donanım da önemlL Şu anda kökiü üp feküheterinde bfle her konuda akmt va- şanıyor. istanbuTdaki vakıf üniversite- leri bu alanda büyük sıkınö yaşıyoriar" dıye konuştu. Vakıf üniversitelerindeki tıp fakül- telerinin bu açığı ek görevlendirmeyle ya da öğrencilerini büyük üniversitele- re yollayarak aşmaya çalışacaklannı savunan Anoğul, bunun da büyük bir haksızlık olacagmı kaydetti. Anoğul, va- kıf üniversitelerinin gösterecekleri ba- şanyı kuşkuyla karşıladıgını belirterek şunlan söyledi: "TUS'ta başanlı olan tıp fakülteleri geneflikk ilk 6-7 sırada- kiler. Vakıf üniversiteleri düşük puanla ögrenci alryorlar. Verdikleri eğitim çok üsrün olmadığı için bu açığı kapatanu- yorlar. Hicbirveri de eğitimin kaliteli ol- duğunu göstermiyor,tersini gösteriyoıf 'Yalmzca hastaneyle olmaz' Türkiye'de vakıf üniversitesi bünye- sinde açılan ilk tıp fakültesi olan Bas- kent Üniversitesi Tıp Fakültesi'nin De- kanı Prof. Dr. Nevzat Bilgin ise yalnız- ca özel hastane açılarak tıp eğitimi ve- rilemeyeceğini sa\Tindu. Bilgin. "Biz kendi kadro ve altyapunızı tamamla- mayı bekledik veşimdiye dek lisans eği- timi değil, yamızca uzmanlık eğitimi verdik" dedi. Bilgin, yeni kurulan tıp fakültelerinin, öğrenci bulmaktaki güç- lükler nedenıyle de puanlan düşürdük- lerinı vurgulayarak şöyle konuştu: " Biz üp eğtiminde belirii bir aşama- ya geldiğunizden puanı 114'ten başlat- nk. Başvuranlar içinde 170 ÖSS puanı alanlar da var. Talep çok olduğundan başvurularda ÖYS puanı da yükseldi. Mezunlarm piyasadaki rtiban da önem- li. Hacettepe. Çapa, Cerrahpaşa me- zunian ile yeni açılan bir bp fakültesi- nin mezunlannın başansı aynı oiamaz. Biz uluslararası kongreleri, konferans- larusempozyumlan. va\ımlan yakından izliyoruz. Pnlitikamı/ genç ve dinamik hocalan kadroiu olarak bünyemize kat- mak. Sadece doktor yetiştirmek değil, bilimi izleyen ve araşbran akademisyen yetiştirmek istiyoruz." Laik Düzen ve Hukuk Devleti' paneli yapıldı 'Din konusundaki taviz sürerse îran'a benzeriz 5 Çankaya Köşkü'nde satrançpartisi Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Dünya Satranç Şampiyonu Gan> Kasparov 'u Çankaya Köşkü'nde kabul ettL Kasparov ile satranç oynamaya cesaret edcmediğini belirten Demirel, gazeteciİerin "Sizin satranç oynayacağınızı duyduk" demeleri üzerine, ""Ben de bir kurban anyordum" diye espri yaptı. Satranç takunında hamle v^parak, gazetecilere poz veren Demirel, muhabirlere dönerek. "Bu resim içindi. Yoksa Sayın Kasparov'la satranç oynamaya kim cesaret edebilir" dedi. Demirel'in isteği üzerine Üstünzekâhlar Demeği Başkanı Emrehan Hahcıoğlu ile Kasparov lasa bir süre satranç oynadL (Fotograf: HASAN AYDIN) İstanbul Haber Servisi - Medenı Ka- nun'un yürürlüğe girişinin 71. yıldönümü kutlamalan çerçevesinde düzenlenen "La- ik Düzen ve Hukuk Devleti" panelinde la- ikliğin dinsizlik olmadığı, devletin sosyal ve hukuki yapılanmasının dini kurallara gö- re düzenlenmemesi olduğu vurgulandı. Türk Hukukçu Kadınlar Demeği tarafin- dan düzenlenen, Prof. Dr. Erdoğan Moroğ- lu'nun yönettiği panele Türkiye Barolar Birliği Başkanı Prof. Dr. Eralp Özgen. İs- tanbul Barosu Başkanı Doç. Dr. Yücel Say- man, DSP Aydın Milletvekili, Susurluk Araştırma Komisyonu üyesi Dr. Sema Piş- kinsüt ve Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İbrahim Kaboğhı konuş- macı olarak katıldı. ICaboğlu, laikliğin de- mokratikleştirmeyi süreklileştirmek için ortaya çıktıgını ifade etti. Bir hukuk devle- tinin insan haklanna dayalı olması, demok- ratik rejimi ve belirii birdevlet biçimini ön- görmesi gerektiğini belirten ICaboğlu, böy- lesi bir hukuk devletinde kurallann da in- sanlar tarafından konulacağını bildirdi ICa- boğlu, din ve vicdan özgürlüğünün olduğu bir ülkede din derslerinin zorunlu olmama- sı gerektiğini belirtti. Konuşmasında yargı bağımsızlığına de- ğinen Eralp Özgen ise Hâkimler ve Savcı- lar Yüksek ICurulu'nun yapısını eleştirdi. Laikliği tüm faşist kavramlann karşısın- da gördüğünü söyleyen Sema Pişkinsüt, ba- zı siyasetçilerin koltuk kavgasına düşerek din konusunda taviz verdikleri takdirde so- numuzun lran'a benzeyebileceğini savun- du. Susurluk olayında medyanın üzerine dü- şeni yaptığını belirten Pişkinsüt, ancak ko- mısyonunun çalışmalannı bitirmesinden sonra medyanın da bu konunun üzerine git- mediğini vurguladı. "Laiklik dinsizliktir" diyenlerle tartış- mayacağını söyleyen Yücel Sayman, "Çün- kü bunu böyle söyleyenler radikal tslama- lar. Siz, 'Ben din devleti istemiyorum' dedi- ğinizde zaten o düşüncey i reddetmiş oluyor- sonıız. Bu nedenle laikliği böyle tarttşmamak gerekiyor" dedi. MÜJDATGEZE SAK USTUNDE Pazarın fıkrası: Temel cezaevine düşmüş. Müdür bir konuşma yapıyor. Demiş ki: - Burası oldukça modern bir cezaevidir. Biz isteriz ki mahkûmlar sivil hayatta yaptığı işe burada da devam etsinler. Sen buraya girmeden önce ne iş yapıyordun Temel? Temel yanıtlamış: - Kapıcıydım. Siyasal loto Sayısal Loto olur da siyasal loto neden olmasın?.. Örneğin "Hangi parti yüzde kaç oy alır" diye Milli Piyango Idaresi, seçim öncesinde bahsi müşterek kuponlan bastırsa ve satsa. Bu millet şans oyununa trilyonlar akıtacak kadar meraklı. Ne para kazanıriar siz tahmin edin. Siyasal loto büyük para bırakır. Sonunda kazanan gene siyasiler olur ya. Onlar ne yapıp yapıyor ve bir koltuk buluyorlar. Quixo Başlığa bakıp şifreli şeyler yazdığımı sanmayın. Bu bir zekâ oyununun adı. Firma, bana nefis bir oyuncak göndermiş. iki kişi veya dört kişi karşılıklı oynuyor. Ahşap küçük küplerle oynanan bu oyun zekâyı geliştiriyormuş. Benim kitap gelirlerimin tümünü vakıflara, yazılarımın gelirini Cumhuriyet Vakfı'na, oynanan oyunlanmın hasılatını gene başka hayır işlerine verdiğimi bilen ve yedi yıldır ücretsiz okul ınadımı sürdürdüğümü gören oyuncak firması yetkilileri, bu ZEKÂ GEÜŞTİRİCİ oyunu bana göndermekle acaba ne demek istiyoriar?.. Çocuklara: Sizleri uzun süredir ihmal ettiğim için bana kızgınsınız çocuklar. Ama bu haftadan başlayarak eski kitaplanmdan bir iki satır sizlere özel bölüm açacağım. Semih Poroy ağabeyiniz de özel olarak sizler için çizecek. Belkı o zaman banşınz. 'Bir Bulut 0/sam' adlı şiir kitabım 6-8 yaş grubu için kaleme alınmıştı. Içinden bir küçük şiiri sizler için seçtim. Adı: SİLGİ... Bir gün sana gereksinmem kalmazsa I Bil ki birçok şeyi öğrendim artık I Doğru yazdığım için, doğru çızdiğim için I Sana gerek kalmıyor silgi... MEKTUPLARINIZI KADIKÖY-İSTANBUL ADRESİNE YAZABİLİRSİNİZ İsmimi terk ediyorum... Belki yukandaki başlıktan da anladınız. Soyadımın son harfi yok. Gelecek hafta ismimin son harfi olmayacak, öbür hafta bir harf daha eksilecek, tüm harfler bittiğinde ben de ismimden kurtulmuş olacağım. Kolay değildir bir insanın üne kavuşup da bundan kurtulmak istemesi. Para, pul, şöhret bir anda bitiverecek ve bu, sizin isteğınizle olacak. Gerçekten kolay değil. Işte ben yıllardır bunu yapmaya çalışıyorum. Gerilere dönelim. Ben durup dururken Müjdat Gezen olmadım. 1953 yılında sahneye çıktım. 1960 yılında profesyonel oldum, 1970 yılında üne kavuştum. 1982 yılında bir kitabımın önsözünde şöyle demişim: "Hep öğretmen olmak isterdim, bilebıldiklerimi öğretmek için; yazar olmak isterdim, sizlere gûzel şeyler yazabilmek için... Sonunda aktör oldum ve dolayısıyla hepsini oldum." Ama hiç de öyle olmadı sevgili okurianm. Çünkü herkes benden her an kendilerini güldürmemi istediler. Oysa ben komedyenliği kendim seçmemiştim. Konservatuvardaki Alman hocam nedense beni komik bulmuş ve iki oyunun başrolünü bana oynatmıştı. Sonra da bu böyie sürdü grtti. Aslında komedyenlik güzel bir şey, ama ben her tür rolü oynamak istiyordum. Zaten Batı'da komedyen bu anlama gelir. Sonra salt oyunculuk yapmak istemiyordum ki. Neyse artık olan olmuştu... Sonunda karar verdim. İsmimi terk ediyorum. Sizler nasıl olsa 'Sak Ûstünde' başlığını görünce beni anımsarsınız. Isim de neymiş?.. Münir Özkul Obir fenomendir. Tanıştığımız 1963 yılından bu yana yıllar geçmiş. Birlikte tiyatrolarda, filmlerde oynadık... Sonunda O'na bir jübile yaptık. Bu işten elde edilen gelirle çok sevdiğı Cihangir'de nefis bir katı oldu Münir Ağabey'in. Geçen gece, jübile organizasyonunda görev alan Kemal Sunal, Üstün Asutay, Ahmet Sezerel, Murat Somay ben ve eşlerimiz, bu güzel evde toplandık. Umman Özkul'un nefis yemeklerini yerken eski günlere daldık. Sadık Şendil'i, Ertem Eğilmez'i andık durduk. Münir Ağabey çok mutluydu. Yetmiş yaşını aşkın bir aktör olarak, TV dizisinde başarıyla oynuyor ve eskiden olduğu gibi sürekli gülümsüyordu. O'nu hep sevdim. Hem iyi aktör, hem iyi adam. Ne zor be. Noooluyor?.. Polis banka soyuyor, işkenceler sürüyor, çeteler yargılanamıyor, Izmir'de genelev kadınları hapis hayatı yaşıyor... Noooluyor usta?.. Bu nasıl devlet, bu nasıl hükümet?.. CahİI Pazarlık ve duvarlık sözler Bilge kişi kendi mutluluğunun ustasıdır... Onu 1963 yılında Muammer Karaca ' Tiyatrosu'nda tanıdım. 28 yaşlarında çok güzel bir kadındı. Oyunun başrolünü oynuyordu. O'na hemen âşık oldum. O da bana. Ben küçücük bir rol oynuyordum tiyatroda. Benimle çok ilgilenir, yardım eder, evden kostümler getirir, makyajımı yapardı. Askerlik çağım gelmişti. Muammer Karaca tecil ettirmemi istedi. O'nunla biriikte askerlik şubesine gittik. Her işime koşar olmuştu. Birlikte sinemaya gider, sık sık tiyatro dışında buluşur, sevişirdik. Sırılsıklam âşıktım O'na. Yatar kalkar O'nu düşünürdüm. Bir an önce oyun saati gelse de yüzünü görsem diye çırpınırdım. Bir süre sonra ilişkimizi patrona söylemişler. Bizim tiyatroda böyle şeyler yasaktı. Kaldı ki patron da âşıktı O'na. Beni tiyatrodan attı. Ondan sonra askere gittim. Bana para vermiştı. Tiyatro Ankara'da turnede idi. Gittim buldum O'nu ve Portre Kan cahil, buna karşılık koca akıllı... Siz yukandaki başlığa bakıp benim bir kadına 'kan' dediğimi sandıysanız çok ayıp. Ben kan-koca ilişkisini kastederek öyle dedim. Yoksa bir kadın 'Karabük'e Karagümrük' dedi diye ona 'kan' diyecek kadar terbiyesiz olamam. Terbiyesizlik zaten başkalannın tekelinde... parayı iade ettim. Beni kolladığı için de teşekkür ettim kendisine. Araya askerlik girdi ve aynldık. Aradan uzun yıllar geçti. Ikimiz de ünlü olduk. Onunla yollanmız yeniden kavuştu. Saç renklerimizde değişiklik vardı artık. Ne o kızıl saçlıydı ne ben siyah. Orta yaşın getirdiği hava ile sanya boyuyordu. Benimkiler kırdı. Yüzlerce televizyon dizisinde, birçok filimde, birçok piyeste karşılıklı oynadık. Setlerde lafı döndürür dolaştırır eski aşkımıza getirirdi. Ben de anlatırdım. Neden saklayacak mışım ki?.. O'nu sevmiş olmak saklanacak bir şey değil ki. Benden yaşça büyük olması bile buna engel olmadı hiçbir zaman. Çünkü O'nu gerçekten sevmiştim... Dün telefonum çalıp da: "Asuman Arsan öldü, ne diyeceksiniz" diye soran gazetecilere, hiç duraksamadan: "O'na âşıktım" dedim... Nereye be Asuman? Nereye?.. Beni güldürenler: Çok sevdiğimiz bir arkadaşımız vardı. Tiyatro ve müzik sanatçısı. Iri yan, yapılı, güzel yüzlü bir adamdı. Biz ona Ayı Bora derdik. Soyadını vermiyorum. Alınabilir diye. Babası ünlü aktör Sami Ayanoğlu idi... Bora ile bir gün Ankara tumesindeyiz. Hayvanat bahçesine gittik. Ayı kafeslerinin bulunduğu bölüme gelince ben uzaklaştım. "Nereye?" diye sorunca, "Bora belki konuşacaklannız vardır, ben çekileyim" dedim. Az sonra hayvanat bahçesi müdürü bizi tanıdı ve odasına davet ederek çay ikram etti. Sonra kaprya kadar uğurladı ve ellerimizi sıktı. "Gene beklehz Müjdat Bey" dedi ve Bora'ya dönerek "Burası sizin Bora Bey" dedi. Bora beni yüz metre kovaladı, "Lakabımı adama sen söyledin" diye. Erbakan-Çiller Hoca televizyonda: "Refah Partisi Türkiye'nin üçte biridir" dedi. Inşallah ortağı Çiller, bu sözü bir yerde kullanmaz. Çünkü boyuna dili sürçüyor. Argoda hem 'üç' hem 'biri' sözcükleri bir arada kullanıldığı zaman pek hoş bir söz çıkmaz ortaya. Dokunulmazlıklar Tüm Meclis'tekiler... Bu yasayı çıkartmayacaksınız ve dokunulmazlıklan kaldırtmayacaksınız. Belki içinizde çok iyi niyetli olanlannız var. Onu bilmem. Ama hem hükümette hem muhalefette, dokunulmazlıklann kaldınlmasını istemeyen suç ortaklan var. Bunlann ödleri kopuyor. Hepsi aynı kaptan yemek yiyoriar. Kolay değil. Bunlar utanmıyorlar, onlann yerine biz utanıyoruz. Çünkü birilerinin utanması gerek. Bu kadar utanmazlık olmaz ki... AtatürkNe yalan söyleyeyim. Biz ailecekTıme dergisine mektup yolladık. Eşim, yeğenlerim, yengem, gelinimiz hep birlikte Atatürk'e oy verdik. O kazansın istiyorum. Çünkü Mustafa Kemal, devlet adamı olarak Churchill'den, kahraman olarak da Mandela'dan daha önemli. Bu benim için değil, dünya için de böyle. Burada ne siyasete, ne şovenizme pabuç bırakmadan, dümdüz herkesin oylannı Atatürk'e vermesi gerekir. Hatta dincilerin de. Çünkü onlar artık anlamalılar ki Atatürk olmasaydı şimdi ezan sesini dinleyemiyor olacaklardı. Uygarlaşamıyorum \X ısa tatilim sırasında yazılanmı kaldığım tatil l\köyünün eJektrikli daktilosu ile yazmaya çalıştım. Eve dönünce de kendime hemen bir tane eJektrikli daktilo aldım. Fakat bir türlü alışamryorum. O otuz yıllık babadan kalma klasik daktilomun 'çar çaf' sesinin zevki yok bu elektriklide. Acaba ben bir anti-uygar mıyım?.. Neden bir türlü alışamıyorum elektronik, mekanik şeylere?.. Nedenini biliyorum: Annem. Biz Ikinci Savaş zamanında dünyaya geldik. O zaman hiçbir şey yoktu. Evdeki pikap ve radyo lüksten sayılırdı. O pikabın iğnesini bile ben değiştiremezdim. . Annem, "Elleme, ceryan çarpar" diye korkuturdu beni. Belki de çarpardı. Annem radyoyu bile açıp kapamaz, bunu ablama yaptınrdı. Harp yıllan, yokluk, cehalet, hepsi bir arada. Ben o yıllann alışkanlığı ile büyüdüm. Uygarlaşamıyorum. Bilgisayar kullananlara gıpta ile bakıyorum. Elektrikli daktiloyu bile kullanamadım. Ayıp bana. Uygarlaşamıyorum. Sarhoş şoförler Şehirierarası yolcu otobüslerinin üç şotörü, yapılan alkol muayenesinde sarhoş çıktı. Bir meslektaşı televizyonda dedi ki: "Öyle arkadaşlanmız var ki iki kadeh atmadan yola çıkamıyor, elleri titriyor." Haydaaa... "Otobüslerde Allah'a Emanet Turizm yolculan, otobüsünüz uçmak üzeredir. Lûtfen dua etmeye başlayınız" diye bir anons duyarsanız şaşmayın. Okullara tiyatro dersi Bunu çok mu yineliyorum acaba? Şıkılıyor musunuz? Sakın sıkılmayın. Bu sizin ve çocuklannız için o denli önemli ki. Dünyaya tiyatro eğitimi almış bir gözle bakmaya başlayan çocuk, derslerine de başka bir gözle bakacaktır. Merak edecek, soracak, öğrenecektir. Tiyatro başka bir dünyadır. Onu boşlayamayız. Sekiz yıllık eğitim sürecinde hemen okullara 'tiyatro dersleri' konulmalı. Tatbiki (uygulamalı) ve kültürel açıdan, hiç vakit geçirmeden bu gerçekleştirilmeli. Göreceksiniz meyveleri nasıl yeşerecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear