23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 OCAK1997 CUMA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 Sinemadaki Shakespeare uyarlamalannda yeni, özgün ve etkileyici bir doruk noktası Ne palıasma olıırsa olsun iktidar! Geçen yıl Berhn film festivalinde, en iyı yönetmen dalmda GümJş Ayı ödülü- nü,Çın yapımı 'Güneş Duyabilir'ın yönet- meni Yim Ho'ylapaylaşan Rkhard Lonc- raine'in bugün gösterime giren 'Üçüncü Rkhard'ı, beylık deyişle bu haftanın ke- sinlikle seyredilmesi gereken fılmi bizce. Kuşkusuz dünyayı tüm gerçekliğiyle yansıtan, genlimli, inceliklı ve olgun üs- lubu, etkileyici trajık kahramanlan, dili başanyla kullanışı \e hüıranist yaklaşı- mıyla yüzyıllardır dünya tiyattosunun en büyük yazan olagelen 'çafdaşunız' WT1- Bam Shakespeare'e, yedıncı sanatın en ba- ba senaristlennden biri (belki de birincı- si) nitelemesmi yakıştırmak. hiç de yan- lış kaçmaz doğrusu. Şimdiye dek çoğu eseri defalarca sınemaya uyarlanıp yağ- malanmış üstat Shakespeare'in, lngilte- re"de gelişen monarşızmi ve korkunç sal- tanat hırsını konu edinen. tarihsel içerik- li 'Kral Üçüncü Rkhard'ın Tragedyasr oyunundan (ve 1992"de Rkhard Eyre'ın yaptığı sahne adaptasyonundan) yola çı- kan yönetmen Richard Loncraine, Sha- kespeare'i 2. Dünya Savaşı'nı hazvrlayan, 193O'lu yıllann tngilteresi'ne taşıyor. Kralın öldürülmesıyle kanlı bir iç sava- şm eşiğine gelmış lngıltere tahtında otu- ran Edward'm, fena halde iktidar hırsına kapılmış. hatta bütün yaşamını kral olmak sevdası üstüne kurmuş, kambur, çolak, to- pal ve taşyürekli küçük kardeşi Glouces- ter Dükü Richard (Ian McKellen) için tn- giltere tacı, serap gibi erişılmezdir görû- nürde. Ama sadece görünürde.. Özürlü, ancak alabildiğıne entrikacı, hırslı, hınçh, melun Richard'ın tahta yü- rüyüşü. kocasmı ortadan kaldırdığı Lady Anne'ı (Kristin Scott-Thomas) baştan çı- kanp kıldan ince kılıçtan keskin diliyle ikna etmesi ve onunla evlenmesiyle baş- lıyor. Sonrasında, Nazileri çagnştıran karan- hk bir askeri atmosferin, ortaçağ barbar- 1 lığmı hortlatırcasma ortaya çıktığı lngil- tere krallığında, tahta giden geçilmez en- gellerie dolu yolu, tek tek aşacaktır kıyı- Richard lll Yönetmen: Richard Loncraine / Senaryo: Ian Mc Kellen, R. Loncraine, Shakespeare'in oyunu ve Richard Eyre'in sahne adaptasyonundan / Kamera: Peter Bizou / Müzik: Trevor Jones / Oyuncular: Ian McKellen, Annette Bening, Kristin Scott-Thomas, Robert Dovvney Jr., Maggie Smith, Nigel Havvthorne, Jim Broadbent, Adrian Dunbar, Kate Stevenson-Payne, Jim Carter, Dominic West, Edward Hardv/icke, JohnWood/1995 Ingiltere (Umut Sanat) cılıkta pervasız Richard, gittikçe gaddar- laşarak. Seyislikten tetikçiliğe terfi eden sadık celladı James Tyrelİ'in (Adrian Dunbar) dehşetengiz v infaz'larıyla, önce ağabeyi Clarence dükünü (Nigd Havvthorne) ban- yosunda öldürten Richard. Kral Ed- ward'ın da bu acı ölüm haberiyle kalpten gitmesirıe sebep olur. Saltanat hırsına kapıhnca... Kralın, üç küçük veliaht prensin anne- si olan, Amerikan asıllı kansı Kraliçe Eli- zabeth'in (Annette Bening) kardeşi Earl'ün (Robert Downey Jr.) tahta geçme olasılığı belirince zavalh Earl de, metre- siyle sevişirken yatağında şişlenir, Ric- hard'ın planlanmış, korkunç senaryosu- nun yeni kurbanı olarak. Sıradaki küçük veliaht Galler prensini Londra kulesine kapattınp eski adamı başbakan Lord Has- tings'ın (Jim Carter) de defterini düren Richardımız, ülkenin seçkin kesiminin gözünüboyayarak sonundabiricik emeli- ne ulaşıp tacı başına geçiriyor nihayet. An- cak kan gölüne dönen ortalıktan yükselen pis kokular, manevi işkenceyle aklını ka- çırttığı Lady Anne'ı da temize havale et- mesi ve kralhğı saran baskj ve terör, Kral III. Richard'a bütün karşı çıkanlan, Kra- liçe Elızabeth'in prenses kızına (Kate Ste- venson-Payne) uygun görükrı genç Hen- ry Richmond'un (DominicWest) önderli- ğinde birleştirecek ve giderek ordu da on- lara katılacaktır. Richard'a karşı saf tu- tanlar arasmda, Richard'ın gencecik kızı- na göz koyduğu Elizabeth'le öz annesi. York düşesi olan ana kraliçe (Maggie Smith) de vardır. Artık iyice şansı dönen Richard yine de savaş alanında son bir cü- retle 'iyinin henüzkötüyü bütünüyie yene- mediğmi kamtlamaya kalkışacaknr' t'inal- de... Bızde pek tanınmayan ama 'klasikkr üstünde derinleşmiş, geniş açüımlara sa- hip' bir aktör olan Albert Finney, Derek Jaeobi. Alan Bates'lenn kuşağından Sir Ian McKeDen'le, belgesel, televizyon ve reklam fılminden yetışmiş. 1975'ten beri sadece 1982 yapımı 'TheMissionary'sini bildiğimiz 6 uzun film imzalamış yönet- men Richard Loncraine'in, Shakespeare'e sadık kalıp 3 saati aşkın oyunu 100 daki- kaya sığdırarak gerçekleştirdikleri, uyum- lu işbirliğinin ürünü olan 'Rkhard m', keyıfle. ilgıyle ızleniyor baştan sona. 'Ja- mes Bond aksiyonu gibi başlayıp Scarface gibi sonuclanan", Brecht'vari ironık, kes- kın bir yaklaşımla ve çağdaş bir yorumla görüntülenmış bu oldukça serbest Sha- kespeare uyarlamasını Richard rolündeki harika Ian McKellen anlatıyor, zaman za- man döndüğü kameraya hınzır bakışlar atarak. 'Bir ulusun denerimini elinde tutan in- sanlann öyküsünü' aktaran. 1930'lann hayali tngilteresi'nde geçen, Shakespeare damgalı bu 'iktidar, hırs, şiddet seks kok- teyh". sinemadaki Shakespeare uyarlama- lan arasında etkileyici \ e özgün bir örnek sayılabilır. 1946 doğumlu. sanat ve sine- ma eğıtimi görmüş, boş vakitlerinde ona epeyce kazandırmış 'Newton Beşiği' adı- nı verdiği Rübik küplen benzen oyuncak- lar da ıcat etmiş, vizyon sahibi, deneyim- li yönetmen Richard Loncraine'in yedin- ci ve belki de en başanlı esen 'Rkhard ÜT. Kışkırtıcı, alaycı, maniyerist üslubu, şiddet, seks dozu yüksek, soğuk, özenli, tempolu anlatımı, parlak oyunculuklar, tüm dekadansliğıyla giysilerinden tarzla- nna kadar bir dönemi yansıtan (zaten en iyı sanat yönetimi ve kostüm dallannda Oscar'a aday gösterilmiş), gözalıcı, usta- lık.lı dekor-mekân kullanımı, birinci sınıf görüntü ve müzikçahşması 'Rkhard ID'ü haftanın en iyi filmi yapıyor. Ana Kralıçe Maggie Smith'den Kral Richard'ın AbdullahÇatlı'sı Adrian Dun- bar'a ve özellikle geçen yıl Avrupa'nın en iyi aktörü seçilmiş Ian McKellen'e kadar tüm oyuncu kadrosu çok iyi. îki Ameri- kalı, Anette Bening'le Robert Dovvney Jr. de kadroya ayak uyduruyorlar. Kaçırma- yın. ÖzellikJe 'Sir' Ian McKellen'i kolay kolay unutamayacaksınız! KEDtGÖZÜ Kolombiya y da geçen SofokJes tragedyası Haftanın bir başka ilginç ve ye- ni fılmi sayılacak, geçen yılın Cannes Film Festivali'nde, Can- nes'ın en önemli yan bölümlerin- den 'Quinzaine des Reaiisateurs - Yönetmenlerin 15Günü'nde yan- şan Kolombiya yapımı' Edipo Al- caMe', 'Kızd Oidipus' adıyla bu- günden itibaren Beyoğlu Beyoğ- lu Sinemasf nda gösteriliyor. Latin Amerika'nın ve çağdaş, dünya edebiyatının büyük roman- cısı, 'büyüleyici gerçekçilik'' usta- sı, unutulmaz 'YÜ2 \ ıllık Yalnız- lık'la adı özdeşleşmiş, Gabriel Garcia Marquez'e göre 'dünya- nın en iyi gerilim hikâyeâ' niteli- ğindeki Sofokks'in ünlü 'KralOi- dipus' tragedyasından uyarlana- rak yine Marquez'in önayak olup başını çektiği bir senarist ekibin- ce yazılan senaryodan çekilen 'Edipo Alcalde'. antik Yunan kla- siğini günümüzün Kolombi- yası'na taşıyor. Başkan Oidipus'un dramı 'Tıempo de Morir' fılmiyle ta- nınan, Kolombiyah Jorge AK Tri- ana'nın yönettiği filmde, Sofok- les'in, tanımadıgı kral babasını öl- dürüp annesiyle yatan, lanetli kah- ramanı, ölümlerden, acılardan, ai- leleri öldüriilüp yetim kalmış ço- cuklardan, uyuşturucu mafyasın- dan, isyanlardan,kanşıklıldardan ve dizboyu yoksulluktan geçilme- yen, herkesin silahlı ve bir ölçüde suçlu olduğu, günümüz Kolombi- yası'nın dağlıkbölgesmdeki ücra, küçük bir kasabasına atanan ve banşı sağlamak için iyi niyetle elinden geleni yapmaya çalışan, idealist bir başkana dönüştürül- müş. Filmin başında, genç başkan Oidipus'un (Jorge Perugorria) yağmurlu bir akşam vaktinde atandığı kasabaya gelirken o an- da gerillalar tarafindan, arabayla kaçınlmakta olantoprak a|ası La- ios'u, çıkan hengâmede tesadüfen vurmasına tanık oluyoruz. Böyle- ce tann Apollon'un birinci keha- neti doğrulanıyor, çünkü Laios' un oğlu olarak yıllar önce o kasaba- da doğmu^ ve bebekliğinde, çocu- ğu olmayan. kentli bir general ve kansınca evlat edinilip büyütül- müştür aslında başkan Oidipus. Çok genç yaşta evlerıdinldiği ko- cası Laios'un kaçınlmasını ve ar- dından ıssız bir köşeye atılmış ce- sedinin bulunmasını tevekkülle karşılayan, kasabanın aşka hasret güzel ve olgun dulu lokaste'yle (Angela Molina). yörede banşı sağlamaya kararlı. genç ama toy başkan arasında ateşli bir ilişki- nin patlak vermesi de kaçınılmaz- dır tabii. Derken oymalı. işlemeli Kızıl Oidipus (Edipo Alcalde) Yönetmen: Jorge Aii Triana / Senaryo: Gabriel Garcia Marquez / Kamera: Rodrigo Prieto / Müzik: Blas Emilio Atehortua / Oyuncular: Jorge Perugorria, Angela Molina, Jairo Camargo, Francisco Rabal, Jorge Martinez De Hoyos, Myriam Colon / Kolombiya (Belge Film) Beyoğlu Beyoğlu Sineması'nda. tabutlar yapan, kasabanın yaşlı, kör bilgesi Tresias'ın (Francisco Rabal) başma gelecekleri bir bir haber verdıği. 'şehir çocuğu' baş- kan Oidipus'un çevresinde kader ağlannı örer giderek ve ashnda annesi olan, 30 yıldır sevişmemiş, varlıklı, çekıci lokaste'yle yatağa girer genç başkan, bilmeksizin. Böylece tann Apollon'un ikinci kehaneti de doğrulanır. lokaste'nin güçlü ve zorba kar- deşi olan, emrindeki (bızim Gü- neydoğu'daki koruculan çağnştı- ran) özel milis kuvvetleri yöne- ten, uyanık toprak ağası Kreon'un (Jairo Camargo) rüşvet verircesi- ne armağan ettiği vahşi atı da mecburen kabullenen. hamağın- da dinlenip dizüstü bilgisayannda çalışan ve hükümet yanlısı milis- lerle asi gerillalar arasında iki ara- da bir derede kalmış başkan, git- gide kendi suçlu kaderini keşfede- ceğı bir labirentin çıkmazlanna gömülecektir. ortalık terör ve şid- detin gemi azıyaalmasıylatambir kan gölüne dönüşürken. KolombKa'mn çete-mahaları Son görüntüde, üstü başı dökü- len, ıstırap içindeki, sersefil baş- kanımızı kent sokaklannda, trajik bir halde dolanırken izlediğimiz, bildik finale bağlanan 'Başkan Oidipus'un bir çeşıt korucu- geril- la çatışmasına ve yoksul Kolom- biya betımlemesine odaklanmış ilk yansını. ilgiyle, merakla sey- rettik doğrusu, neredeyse bire bir çete, mafya, PKK şeytan üçgenin- de öğütülen Güneydoğumuzu fe- na halde hatırlattığı için oka ge- rek. Batı'dan yükselen 'Ortado- ğu'nun Kolombiyası' yakıştırma- lannı sineye çektiğımiz şu günler- de 'hükümet güçk'riyle özel milis- ler ve asiler arasındaki çabşmalar vekargaşa' fonunda geçen. bu So- fokles tragedyası uyarlamasını ay- nca çekici kılan, 2 yıl önce tstan- bul Film Festivali'nde gösterilen Küba yapımı o sevımli 'Çilek ve Çikolata" güldürüsündeki eşcin- sel kompozisyonuyla belleklerde yeretmiş genç aktör Jorge Peru- gprria, tspanyol sinemasının yıl- dızlarından Angela Molinave Bu- nuel fılmlerinin büyük aktörlerin- den, yıllann Francisco Rabaldan oluşan oyuncu kadrosu. kuşkusuz. Latin Amerika'ya özgü genel bir kargaşa, şiddet ve terör ortamımn antik Yunan tragedyasındaki sal- gın vb facialann yerinı aldığı fil- min agırlaşan ılcincı yansmdaysa öykünün tragedya yanı daha ağır basıyor giderek. Unlü Sofokles klasiğinin, orta karar bir sinema- tografık versiyonu sayılabilecek 'Başkan Oidipus', yine de hafta- nın ilginç filmlerinden. Jerry Lewis, Hitchcock'a rasûayınca Bırlikte oturduğu ve evlılik önerdıği sevgılisi tarafindan kapı- ya konarak yeni bir daire tutan, morali bozuk\.efepdiden geoç mi- mar Steven (MatÖıevv Broderfck), bekâr evıne kablolu televizyon bağlatmak ister. Bütün kanallan bedava seyretmek için bir arkada- şının akıl vermesiyle, rande\usu- na 4 saat kadar geç gelen kablocu adamın (Jim Carrey) eline 50 do- lan bastırmayı önerince rüşveti geri çevrilİT. Çocukluğunda anne- sınin hep ihmal edıp sevgisiz, tek başına bıraktığını, mecburen tut- sak olduğu televizyonla büyiidü- ğünü sonradan öğreneceğimiz, hafiften çatlak, yennde duramaz, densiz, şakacı, şirin ve ışinde mü- kemmeliyetçi kablocu, yalnız ve hassas bir çocuktur ashnda. Sonradan kâbusu olacağı Ste- ven'in parasını değil, sadece dost- luğunu ister. Işinden dönünce TV'si başına kurulup 'mayosunu da giyerek kanaOar arasında sörf yapmanın" ke^ini süren, devasa bir uydu antenin 'bflgioto>r olu'nda dolaşan, üstelik ısrarla arkadaş ol- mayı dayatan. biraz tahtası eksik kablocu adamın aşk ve kadvn(lar) hakkında verdiği öğütlerin işe ya- radığını da ilişkilerine biraz mesa- fe koymuş sevgilisi Robin'in (Les- lk Mann). duygusal romantik •Sleepkss in Seattk-Sevginin Bağ- ladıklan' filmini bir kez daha (kablolu televizyonunda) seyret- mek üzere koşa koşa yeni evine gelişiyle gören Steven durumun- dan hayli hoşnuttur artık. Torontolu maskara işbaşmda Ne var ki ev ine, elektronik araç- gereç tutkunu, ünlü sinemacı Ge- orge Lucas'ı bile hasetinden çat- latacak cinsten, büyük ekran TV, herkesin şarkıcılık masturbasyo- nu yapabileceği karaoke sistemi, diskotek aratmayan bangır bangır ses ve pınl pınl ışık düzeni döşe- yen. koynuna girerek Robin'in kaprislerinı unutturacak, her der- de deva, bir gecelik, rahatlatıcı se- vişmeler sunan, işvelı. çekici ma- sajcı kızlarbilebulan, sürprizkah- valtılar hazırlayan. Robin'e asılan züppeyi restoran tuvaletinde evi- re çevire dövüp aradan çıkararak iki sevgilinin arasmı düzeltmeye çalışan çöpçatan rolünü de üstle- nen, hatta penis'li vajina'lı. orta malı. bayağı porno o>"unlan ve şa- kalanyla Steven'in annesine ba- basına (Diane Baker, George Se- gal) bile kendini sevdiren, bu uçuk. kaçık, sarsak, kıpır kıpır kablocunun özel yaşarrana gitgide daha bir girmesi, Steven'in arka- daşlığı uğruna ayaküstü binbir nu- mara çevirmesi mazbut Steven'ı alabildığine çileden çıkaracaktır... 'The CaMe Guy - Baş Belası', son dönemde yapımcılanna epey- ce para kazandıran 'Ace Ventura- Hay^an Dedektifi', 'The Mask', 'Dumband Dumber-Salakla Ava- Bas Belası (The Cable Guy) Yönetmen: Bejî Stiller / Senaryo: Lou Holtz Jr. / Kamera: Robert Brinkmann / Müzik: John Ottman / Oyuncular: Jim Carrey, Matthew Broderick, Leslie Mann, George Segal, Diane Ba- ker, Jack Black / 1996 ABD (WB) Istanbul Princess, Beyoğlu Fıtaş, Etiler Akmerkez, Kadıköy As, Bakırköy Avşar, Altunizade Capitol, Osmanbey Gazi, Çemtıerli- taş Şafak, Kadıköy Kadıköy sinemalannda. nak', 'Ace Ventura V (ve 'Batman Forever) gibi sinemalanmızı şen- lendiren delidolu güldürüleriyle parlayarak günümüzde Jerry Le- wis'in tahtına kurulan, 1990'lar Hollywood'unun en pahalı ko- medyeni Jim Carrey'nın son fıl- mi. Oyalayıcı ve egendirici Çağdaş toplumda gıtgıde aile ve dostluk ilişkilerinın yerini alan TV'nin yaşamımızdaki etkisini vurgulayan bir mesaja bağlanan, oradan buradan derlenmış, çeşitli göndermelere \e fılmlere dayanan bir senaryodan çekilmiş bu taşla- ma ağırhkh güldürüde, alışıldık şapşal, sakar komık tiplemesinden dönüş yapıyor Jim Carrey. Psiko- patımsı, ama yine de sempatik ve hınzır bir 'kötü çocuk'u oynaya- rak. Birisine zorla musallat olma konusunda. CfintEast»\ood'un ilk yönetmenlik denemesi olan, rad- yodaki yakışıklı müzik program- cısına kene gibi yapışan bir kadın hayranının gerilim ve dehşet dolu öyküsünü anlatan yıllar öncesi- nin 'Play Misty ForMe' (1971) fil- minm yeni ve komik bir versiyo- nu da sayılacak *Baş Belası', ko- mediyle thriller türlen arasında gi- dip geliyor. Kosinski nın 'Being There' fılmine uyarlanmış roma- nının unutulmaz bahçıvanı (Peter SeBers) gibi her şeyi TV'den öğ- renmiş, yaşamını küçük ekranda seyrettiklenne göre biçimlendir- miş, aslında sevgiye hasret, yal- nızkablocudakomik ve dokunak- lı bir performans sergileyen Car- rey filmı sürükleyen lokomotif. Matthew Broderick'in onun ya- nında geri ve ebleh kaldığı film- de, eski, ünlü TV dizilerinden Ge- ceyansı Ekspresi, Dü^ler Tarlası, Su Dünyası, vb gibi filmlere ka- dar yığınla gönderme ve çağnşım- lar da gırla gidiyor. 'ReaHt)r Bi- tes'ın yönetmeni, 'Tath Belayla Flört'ün oyuncusu olarak anımsa- nan Ben StiDer'in yönettiği bu mo- dern güldürü pek önemsenmese de basketbol maçı, ortaçağ şöval- ye gösterisi ve Carrey'nin Grace Slkk"i taklit ederek 1960'lann Jefferson Airplane klasiği 'Soıne- body to Lxjve' şarkısmı söylediği, 'psikedeük' karaoke partisi gibi kimi şenlikli bölümleriyle oyala- yıcı ve eğlendırici olabiliyor. VECDI SAYAR Bip Dakika Geçenlerde bir aile meclisindeydim. Daldan da- la atlayarak vatanı kurtardık her zaman olduğu gi- bi. Bu arada bizım "huysuz" tekirle, "kaygısız" sar- man bir ağız dalaşına girdiler ki sormayın gitsin. Huysuz, son günlerde dünya basınmda Türkiye ile ilgili yayımlanan haberlerden çok etkilenmişe benziyordu. "Şu hale bakın. Dünyada beş kuruşluk itibanmız kalmadı. Uluslararası Kediler Biriiği'nden de atıtır- sak hiç şaşırmam" diye ateşledi tartışmayı. Kaygısız, kuyruğunu bir güzel yalayıp dişledikten sonra söze atladı: - Işte sizin gibi münafıklar yüzünden geliyor ba- şımıza ne gelirse. Ortaya birtakım laflar atıyorsu- nuz. Gâvurun kedisi de bunlara dayanıp hepimizi karalamaya kalkıyor. - Peki, ne yapalım öyleyse? Pisliğimizin ÜÎ. ünü örtmeye kalkışsak, kimi kandıracağımızı sanıyor- sun? Benim bildiğim, bir ülkenin namusunu temiz- lemenin en iyi yolu, suçluları ortaya çıkarmaktan geçer. Görmüyor musun, eski bir Fransız bakanın Nazilerle ilişkilerinın nasıl üstüne gidiyor adamlar? - Yaparken bana mı sordular kardeşim. Kim te- mizleyecekse temizlesin! - Senin hiç mi sorumluluğun yok, peki? Hiç mi go- cunmuyorsun televizyonu izlerken, gazeteleri okur- ken... Bu sabah nasıl uyandım biliyor musun? "Cu- martesi Anneleri"n\n sesleri ile Radio France Inter- national, Galatasaray'da kaydettiği sesleri yayımlı- yordu... Gazeteleri açtım Türkiye yeniden Avru- pa'nın kapısını çalıyor" türünden başlıklar. Bu ne peıtıiz, bu ne lahana turşusu demez mi adamlar? Ya, geçen haftaki FIPA Festivali'ndeki büyük ba- şanmıza ne buyrulur? Allah için televizyon sayısı açısından Fransa'yı geride bırakmışız, ama tek bir Türk filmi bile yok festivalde. Bu arada, "Cumarfe- s/ Anneleri"T\\ konu alan bir Fransız belgeseli fes- tivalin büyük ödülünü kazanıyor. Tabii ki başrolde Türk polisi, "Reklamın iyisi kötüsü olmaz" türün- den bir teselliye sığınmaktan başka çare kalmıyor galiba! - Tabii, adamlar kötü niyetli.Her fırsatı kullanıyor- lar Türkleri karalamak için. - Yani herkes bizim düşmantmız; bizimkilerin hiç suçu yok öyle mi? Elbette, her ülkede yanlış işler, yanlış adamlar olur. Ama, devletin bu işleri onayla- madığı her fırsatta açıklanır. Yanlışlann eleştirilme- sine engel olunmadığı gibi, eleştirel yorumların, gerçekleri araştıran cesur belgesellerin BBC gibi kamusal yayın organlannda yayımlanması da son derece olağan karşılanır. "Cumartesi Anneleri" ile ilgili bir belgeselin bir Türk televizyonunca gerçekleştirilip, festivale gön- derildiğini düşünebiliyor musun? Işte Türk kedile- rinin ve tümüyle bu ülkenin onuru en güzel böyle korunurdu. Ama, kime anlatırsın. Böyle bir şey ol- sa, ortalık ayağa kalkardı, "Vay bizi dışanya kötü gösteriyor" diye... - Gene o malum kedilerin ağzıyla konuşmaya başladın. Vatanseverliğin böylesini aklım almaz be- nim. - Ülkenin onuru, gerçeklerin üstünü örtme çaba- sıyla korunmuyor ne yazık ki. Şu günlerde, bütün bu toz duman arasında ülkesinin adından övgüy- le söz ettiren kimler acaba? Yaşar Kemal'in.ltal- ya'da dünyanın önde gelen aydınlanndan oluşan bir seçici kurul tarafindan ödüllendırilmesi, ülkesi için büyük bir kazanç değil mi? Genç bir piyanis- tin, Fazıl Say'ın başarısı nice ayıbımızı bir nebze de olsun örtmeye yaramadı mı? Say'la Fransız te- levizyonunun yaptığı bir saatlik programı izlemiş- sindir herhalde. "Nasreddin Hoca'nın Dört Dan- s/"nı, "Mozart'ın Türk Marşı Üstüne Çeşitlemele- n"ni izlerken tüylerim diken diken oldu. Dergilerde. gazetelerde çıkan yazılan okurken, işte dedim, hiç olmazsa Türkiye'de işini "fazlasıyla iyi" yapan po- lisler kadar "olağanüstü sanatçılar" olduğunu da görüyor Fransızlar... Bu iki aydının da yalnızca iş- lerini iyi yapmakla kalmayıp, ülkelerinde olup biten- lere duyarsız kalmamalan işin başka bir güzel ya- nı. Fazıl Say'ın Amerika'daki çalışmalarını bırakıp, Tarih Vakfı'nın Darphane'de "Istanbul Müzes/"ni kurma girişimine destek olmak üzere Istanbul'a geldiğinı duyunca büsbütün gurur duydum bizim kedilerle. Bu sanatçılarımızın uluslararası planda büyük yankı uyandıran başanlannın kendi ülkelerinde ye- terince değerlendirilmemesine ne diyeceksin pe- ki? - Canım, onlara sıra gelmiyor ki. Taksim'e cami yapılsın mı, avukatlar türban taksın mı, sokak de- filelerine izin verilsin mi gibi sorular var gündemde. - Tamam, hadi onu konuşalım, kaç kedi ciddi ta- vır koyuyor bu konularda? Bu suskunluğu neyle açıklayacağız? ilgisizlik mi, yoksa korku mu? - Şu bayıldığın Fransız kedileri daha mı sorum- luluk sahibi sanki? Cezayir'deki cinayetler konu- sunda sesleri pek cılız çıkıyor. Bosna konusunda ortalığı ayağa kaldıranlar, suskun seyrediyor ken- dilerini daha yakından ilgilendiren bir ülkede olup bitenleri. Buna ne diyeceksin peki? Bu soru karşısında epeyce zorlandı Huysuz. - Ne yapalım yani, yanlışı örnek mi alalım kendi- mize? Fransız kedileri de cami ile kışla arasında sı- kışmış kalmış işte. Ne şeriatçılan savunabiliyorlar ne de askeri diktayı. Suskun kedileri haklı buldu- ğumu sanma sakın. Söz konusu kendi ülkeleri ol- sa böyle tarafsız kalırlar mıydı hiç.. Sen onu bırak da bana şunu söyle, 1 Şubat'ta ışıklarını 1 dakika karartmaya var mısın? - Neyi değiştirecek ki benim ışıklarımı söndür- mem? - Çok şey değişir. Hele, biz bir dakikacık olsun sesimizi yükseltelim, bak o zaman nasıl yakınlaşır aydınlıkgünler... Huysuz şimdi merakla bekliyor. Bakalım. Kaygı- sız ne yapacak 1 Şubat akşamı? Sundance Film Festivali sona erdi • Kültür Servisi - Bağımsız filmleri bir araya getiren Sundance Film Festivali sona erdi. 19'uncusu düzenlenen festivalde Jonatha Nossitier ve Alıx Madigan'ın "Sunday' adlı filmi birinci seçilirken Tina DiFelicatino'nun yönettiği ergenlik çağindaki dört kızı anlatan 'Girls Like Us' En İyi Belgesel Ödülü'nü aldı. Galt Niederhoffer'ın en iyı yönetmen seçildiği yanşmada En tyi Belgesel Yönetmeni Ödülü'nü eşcinsel katillerini anlatan 'Licensed to Kill' filminin yönetmeni Arthur Dong aldı. Paris'te dil, kültüp fuarı • Kültür Servisi - Paris'te her yıl düzenlenen uluslararası dil, kültür ve seyahat fuan 'Expolangues'in beşincisi 29 ocak - 4 şubat tarihleri arasında gerçekleşeçek. Fuara dünyanın çeşitli ülkelerinden çok sayıda dil okulu, yayınevi ve kültür temsilcisi katılıyor. Türkiye'den yabancı dil öğretimi alanında yaptığı akadernik ve bilimsel çalışmalanyla tanınan AÜ Tömer Dil Öğretim Merkezi'nin katılacağı fuann bu yılki şeref konuğu Kanada olarak belirlendi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear