23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
'24-OCAK 1997CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Michel Tournier'nin 'Kızılağaçlar Kralı' romanmdan ilginç bir Volker Schlöndorff uyarlaması 'Alman bfliııcriMİen kahramaıı öyküsü SINGUÇAPAN Şîrndıye dek bobert MusiTtJen Mar- xel Pıousfa. Arhur Miller'deTi Günt- iıer Crass'a. Hrfnrich Böü"«d«n Max Friscfc'e uzanarac DU ünlü edet>iyatçıla- nn ronanıanndan yaptığı uyariamalar- la Urınar. yönetmen Volker Schlön- dorfTun 1296 Vtnedık Festivaln'nin ya- nşma bölümünde Alman sinemasını temsil eden ve bı hafta Alkazar'la Capi- tol siremalannda gösterilen s o n filmi 'The Ogre-Bir Küıramanın Hiltâyesi' de <yine tnr roman u/arlaması. Çofu kitabı Tirkçeye kazan<dınlmış. çağdaş Fransız /azan Michel Tourni- er'nin. dilimize"KızılağaçlarlCralı' adıy- ^a çevrilip Aynntı Yayınlan'nc^ basılan 'Le Roi des Aulnes' adlı, okurunu yoğun bir'göstergeler, sımgeler. alegorfier, mh- ler ormanı'açekm. hayal gücünün sınır- lannı zorlayan. hatın sa>ılırronr»anından uyarlanan 'The Ogre', küçüklûğünden t>eri kadere inanan, kendini ç o k sevdiği •çocuklan korumaya, kollamaya adamış; geyik, at \e köpeklerle de arası çok iyi, icendi halindekı oto tamircisi, b i r garip üabil'in yani olabildiğince zarraanın dı- şında takılan bir masal kışısinden fark- sız. hayalperest Abel Tiffauges'un (John Malkovich) öyküsünü anlatıyoT. Avru- pa'nın, 2. Dünya Savaşı felaketîmi hazır- Jayan Nazi saldırganlığının kök. salarak (geliştiği o karanlık yıllannda büyüyen tuhafbırçocuk Habil. ÇocukJuğ^nda sı- nıfının, öğretmenlerinin şamar oğlanı. Insafsızca cezalandınldığında, içinden okulunun yanmasını diler ve b u n u n ger- çekleştiğini de keyifle seyredeT Habil. *Ne var ki onu adam yerine koyan, okul "kapıcısının şişman oğlu olan b i n c i k ar- lcadaşı ve koruyucusu Nestor d a ölür bu "yangında. " Gençlığinde, fotoğraftannı çektiği kü- çük bir kızın sarkıntılık suçlamasıyla ha- (jpishaneye düşecekken kaderi o n u Fran- -sız ordusunun bir neferi olarak. cepheye •gönd^rir 1939'da. Almanlara esirdüşüp esirler kampını boylar. Daha sonraysa kaderi, Habil'ı esır kampından alıp III. Rekh'ın Hitler'den sonraki lideri Her- The ogre Yönetmen: Volker Schlöndorff / Senaryo:Jean- Claude Carriere, V.Schlöndorff, Michel Tournier'nin 'Le Roi des Aulnes' adlı romanmdan / Kamera: Bruno De Kayzer / Müzik:Michael Nyman / Oyuncular: John Malkovich, Gottfried John, Marianne Sagebrecht, Volker Spengler, Armin Müller-Stahl, Heino Ferch, Agnes Soral, Dieter Laser /1996 Alman-Fransız ortak yapımı (Avşar Film- WB) Beyoğlu Alkazar, Altunizade Capitol sinemalarında. mann Göring'ın başını çektiği. birtakım yüksek rütbeli Nazi büyüklerinin devam ettıği, Prusya'nın derinlerindeki gizli a\ şatosunda hizmetkârlığa savurur. ortak geyik sevgismde anlaştığı. Göring'in sağ kolu olan. insancıl bir Nazi subayının (Gottfried John) sayesinde. Beğendiği Rubens resımlerindeki gibi tombul. be- sıli. ama her konuda hayli incelmış zevk- lere sahip. a\ meraklısı. hedonıst Gö- ring(Volker Sprengjer). Nestofu anım- satır Habil'e. Derken kökeni Töton şöval- yelerine çıkan Cermen soylusu kont Kal- tenbom'un (Armin Müller-Stahl) şato- sunda sürdürülen nasyonal sosyalist gençliğin askeri eğitim programı için, Alman çocuklannı bulup toplamak gö- revini üstlenmesıne yol açar kaderi, tut- sak Fransız kahramanımızın. Filmin adı da (Ogre: mitolojide çocuklan arkasına takıp toplayan canavar), Habil'ın bu özel- liğınden kaynaklanır zaten. Sonuçta •hem kahramanlaşan bem yolundan sa- pan hem de canavarlaşan ve çocuklan knrtarmak isteyen' bu garip Fransız tut- sağın. "tenobur dev' Abel Tiffauges'un, içinden geçtiği, 20. yüzyıhn en çalkan- tılı dönemlerine tanıklık ettiği zorlu 'odyssey'ini aktaran film, malum kıya- met yıllannı çocukken yaşamış, 1939 doğumlu Alman yönetmen Volker SchlöndorfFun kişisel anılanyla da örtü- şüyor. SchlöndorfFun hâlâ Alman ırkının üs- tünlüğüne inanma takıntısının derinlik- lerinde kalmış çocukluk anılanyla ha- yallerinin. Michel Tournier'nin roma- nıyla harmanlanmış hali diyebileceği- miz 'Ogre', birden yazgısında kendini büyük bir şeylerin bekledığine inanan, hayalperest bir kahramanın, savaş önce- sınde başlayıp savaş boyunca Fransa ve Almanya'da süregelen 'fantastik' serü- venini anlatırken, totaliter bir sistemin baştan çıkancılığına kapılarak felakete giden Almanya'yı ve Alman gençliğini de betimliyor, yönetmenin gözünden. Filme kaynaklık eden Tournier'nin ro- manındaki Fransız bakış açısı, kitabı di- lediğince ayıklayıp işine geleni kullanan SchlöndorfFun 'Alman büinci'ne yenik düşmüş ve ortaya çıkan film, romanın yoğunluğundan, zenginliğinden farklı yönlere kaymış gibi geldi bize. 1965 ya- pımı ilk filmi 'Genç Törless'den 1979 Cannes galibi 'Teneke Trampef'e, *Swan'ın Aşkı'ndan 'SatıcınınÖlümü'ne kadar. kariyerinde MusiL, Grass, Proust ya da Miller gibi usta yazarlar arasında gezinip duran. uyarlama uzmanı Schlön- dorfFun her zamanki senaristi Jean Cla- ude Carriere'le birlikte bu kez el attığı Tournıer romanı. herkesin pek öyle ko- layca altından kalkabileceği cinsten, ko- lay birmetın değil aslında. Volker Speng- ler'in, sinemaya gelmiş geçmiş en sem- patık Göring'i karşımıza getiren perfor- mansı göz alıyor, bir Hollyvvood loko- motifınin (Malkovich) çekip sürükledı- ği filmin Armin Müller-StahL, şişman MarianneSagebrecht, Gottfried John'un yer aldığı, Alman ağırlıklı oyuncu kad- rosunda, Sanki kelıne biraz saç ektirmiş görünen, ıyi oyuncu John Malkovich, ye- tişkin bedeninde, 'vahşi, kaba, yontulma- nuş ama rengârenk ışıldayan bir çocuk esprisi' içeren Abel kışiliğini inandıncı kılamıyor, yorumu ve Fıziğiyle. Bir çe- şıt gerçekçi masal yoğunlugu taşıyan ki- tabı sinemalaştuabilmek için, Abel-Mal- kovich'in ağzından anlatma yoluna sa- pan Schlöndorff'un yine de ustalıklı üs- lubu ve okul-çocukluk yıllan. Göring'li sürek avı ya da kahramanımızın hay- van(çocuk) sevgisi sahneleri, vb. gibi özenlı bölümleri sayesinde ilgıyle izle- nen filmin tumturaldı müziği de bırbaş- ka ustanın. ünlü bestecı Michael Ny- man'ın imzasını taşıyor. Sonuçta. roma- nın boyutlanndan, zenginliğinden yok- sun ama, yine de ilginç say ılacak bir Vol- ker Schlöndorff filmi 'The Ogre'. Yö- netmenin 30 yıl kadar önce 'Zazie','Ozel Hayat','Le Feu Follet*, v Vlva Maria'da asistanlık ettiği, ustasıLouis.Malle'eada- dığı 'Ogre', vaktiyle 'Teneke Tram- pet'ten keyif alan sinemaseverlerin ke- sinlikle kaçırmayacağı bir uvarlama Amazon'dan gelen Şaman Paris'te Raslantı sonucu, birdenbıre lüks bir Pans otelinm asansö- n, birbirin- 3 kahraman: Yağmur orman- lannın tehlikede olduğunu dünyaya duyurma turuna çık- jnış, cangılın büyüleyici kud- retine sahip bir 'Jaguar' gü- cündeki, eciş bücüş, incik bon- "cuklan takınmış, çıplak, yaşlı bir Amazon yerlisi, 'şaman' •Wanu (Navajo kızılderilisi Harrison Lowe oynuyor), Wa- nu'nun Fransız çevirmeni, tro- pikal ormanlarda epeyce takıl- mış, yerli diline ve lehçelerine vakıf, Indy'van. sorumlu, mert .ve aydın bir maceraperest Campana (son dönemin gitgi- de ünlenen, Arap kökenli, 1948 ^Kazablanka doğumlu, babayi- ğit Fransız aktörü Jean Reno, yine kaya gibi sağlam) ve yük- lü kumar borcu yüzünden gangsterlerin tahsilat için köşe Jbucak aradığı, küçük üçkâğıt- çı, eyyamcı. paragöz bir yakı- sıldı Perrin (Patrick BrueO- AVanu'nun görür görmez 'seç- 'tiği' ve hastane yatağından. te- İapatik yollardan tüm gücünü aktaracağı kumarbaz Perrin, hiç istememesine karşm, vah- "şi. balta girmemiş Amazon or- manlanna, savaşçı Wanu'nun "'çalınnuş ruhunu' aramaya gi- decek ve bu zorlu yolculuğa Campana da katılacaktır tabii ki... Le Jaguar Yönetmen, senaryo: FrancfsVeber / Kamera: Luciano Tovoli / Müzik: Vladimir Cosma / Oyuncular: Jean Reno, Patrick Bruel, Harrison Lowe, Patricia Velasquez, Danny Trejo, Alexandra Vandernoot, Roland Blanche, François Perrot/1996 Fransa (Umut Sanat) Genellikle iki arkadaş ekse- ninde gelişen hikâye.er anla- tan fılmleriyle ('(L'Emmerde- ur', 'La Che\Te', 'Les Compe- res') tanınan, Fransız sinema- sının deneyımli senarist- yö- netmenlerinden Francis Ve- ber'in, 2 yıl önce Amazon'da büyümüş, sevimli birçocuğun afacanlıklannı, Paris yaşamı- na alışmasını konu edinen "Küçük Yerli Paris'te''adlı gül- dürünün umulmadık gişe ba- şansından şevk ve cesaret ala- rak yazıp yönettiği 'Le Jagu- ar', büyük ölçüde başroldekı iki popüler oyuncusuna güve- nen ve fazla bir şey bekleme- den kolayca izlenen, mıstik ve 'Herkesin içinde bir kahramanlık ar egzotik, eğlenceli, gırgır, renk- li ve oyalayıcı olabilen bir ma- cera komedisi sayılabilir. Farklı kültürlerin karşıtlığı ve çatışmaları üstüne gelişen, klasik fars numaralanna, bil- dık klişelere dayanan, panora- mık. nefıs Amazon manzarala- n da sunarak her yaştan seyır- cıye canlı, hafıf, eğlendirici ve oldukça keyıfli bir 100 dakika vaat eden ve sonu tabii ki iyi- ye \aran bu Fransız yapımı 'Jaguar'ın .udından >akınlar- da 'de^m filmi' de çekilirse hiç şaşırmayız doğrusu, Ame- rikan sinemasındakı gibi. Kuşkusuz gişesi parlak "Küçük Yerli Paris'te"den da- ha oturaklı ve şenlikli - şama- talı 'Jaguar', her ne kadar faz- laca önemsenecek bir yapıt sa- yılmazsa da insanın içini aça- cak türden, yeşil ve pembe ton- lardan ses veren. süreklı gü- lümsemelerle seyredilen. Fransız işi bir eğlencelik ola- rak keyifle yenilip yutuluyor bir çırpıda. Bugün gösterime giren bu çevTeci ve matrak film, sine- maseverleri hayli bildik tara- fından da olsa, cümbüşlü, ne- şeli ve matrak bir Amazon yol- culuğuna çağınyor özetle. Me- lek gibi bir Amazon güzeli ro- lündeki, Fransız sinemasının Ş-eni yüz'lerinden Patricia Ve- lasquez de bir içim su aynca. Elddie Murphy'nin özüne dönüşü İyi niyetlı, utangaç, müdüründen öğ- rencisine kadar bütün okulun alay konu- su olacak kadar şişman ve aşk hayatı sıfir bir genetik profesörü Sherman KJump'ın (Eddie Murphy) berbat hayatı, günün bı- rinde hücrenın molekül yapısını değiştir- me üstüne araştırmalann: sürdürdüğü la- boratuvannda çalışırken, yağ eritici bir ksiri keşfetmesı ve kendınde denemesiy- le tamamen değişir. Artık o koltuklara sığ- mayan. sınıfta tahtaya yazdığı kimya deıîkktnlerinı, haşmetli göbeğinin silme- sine mani olamayan. karşı cinse ve aşka hasret, şekilsiz profesör gitmış, yerine ka- dınjan kendınden geçiren, tatlı dilli, hm- zır. firlama. baştan çıkancı. dayanılmaz bir Kazano\a Buddy Love (Eddie Mur- phy) gelmıştır. Hayranı olan. gencecık bir kimya öğretmeniyle (Jada Pinkett) kim- yalan uyuşan profesör, güzel kadtna kör- kütük âşık olur giderek. Ne var ki profe- sörümüzün bu yeni Buddy Love hali, sü- reklı kalıcı olmayıp bedenini balon gibi şi- şiren kılolan. olur olmaz zamanlarda ye- tıiden ortaya çıkmaktadır... Baştan sona iddialı bir Eddie Murphy gösterisi haiınde süregelen "Çatlak Pro- fesör", 1963 yapımı, Jerry Lewis başya- pıtı "The Nutty Professor""un. 1990'lara •uyarlanmış yeniden çevrimi. Jerry Le- ,wis'ın, hem yönetip hem oynadığı, kadın- lann kul köle olduğu Kazanova Buddy Lo\e karakterini de büyük ölçüde ilk dö- nemınde çevırdiği abuk sabuk komedı- lerdekı 'candger* roi arkadaşı Dean Mar- tkı'ın karikaıürü olarak tasarlayıp gerçek- leşudıği, Dr. Jekyll ve Mr. Hyde çeşitle- m esi nıteliğındekı, bıldık Jerry Levvis kla- siğinden yola çtkan bir senarist grubuyla yönetmen Tom Shadyac'ın yazdıgı "Çat- lak Profesör"ce. Jerry Levvis'ın yerinı. kariyerini kurtarmak için şenıden kome- diye dönen Eddie Murphy almış bu kez ABD'de büyÜL başan kazanarak yeni- den Eddie Mu~phy'nin yıldızını parlatan "Çatlak Profesör"ün gışede bunca ilgi görmesı, özellikle ,\merikan toplumunda çok yaygın olar zayıflama yöntemleriyle şişmanlığa karsı adeta takmtıya dönüş- müş, incecikolabılmesaplantısıyladalga geçmesıne bağ anırken, tekrardan komed- yen yeteneklerini fora eden Eddie Murphy faktörünü de gczardı etmenıek gerek. Bu- yük ölçüde, tıpkı Jerry Levvis gibi 7 ayn kompozisyon çizen Eddie Murphy'nin şaklabanlık becerısine dayanan, KJng Kong \ b. klasiklere gondermelerde bulu- nan. Rick Bakerdenen makyaj sihırbazı- nın katkılanyla "Forrest Gump", "Mul- tiplicit\~gibi filmlerle yaygınlaşan en ye- ni teknolojik imkânlann kullanılmasıyla ve sulu, zıpır, mekanık bir komedi yakla- şımıyla kotanlmış bu yepyeni Amerikan güldürüsü. sonuçta 'insanın kendisiolma- mnönemini' vurgulayan. duygusal, neşe- li, komik bir öykü olarak kolayca ızlenip tüketilıyor. Bir ıkı yıl önce. gişede iyi ça- lı^an, JimCarre>'nın"Ace\entura-Hay- Çatlak Profesör (The Nutty Professor) / Yönetmen: Tom Shadyac / Senaryo: David Sheffield, Barry W. Blaustein, Steve Oedekerk, T. Shadyac / Kamera: Julio Macat / Müzik: David Nevvman / Oyuncular: Eddie Murphy, Jada Pinkett, James Coburn, Dave Chapelle, Larry Miller, John Ales/1996ABD(UIP), Beyoğlu Fitaş, Etiler Akmerkez, İstanbul Princess, Teşvikiye AFM, Altunizade Capitol, Kadıköy Moda, Bakırköy Carousel ve Incirli sinemalarında. \*an Dedektifi" güldürüsüyle admı duyu- ran Tom Shadyac'ın yönetmenliğini üst- lendiğı "Çadak Profesör". yellemnek vb. konular üstüne gelişen sofra konuşmala- rı ve argo ağırlıklı diyaloglanyla pek ne- zıh sayılmasa da dört dörtlük, dolu dolu bir kahkaha fırtınası olmasa da neredey- se gülümsetmey i otomatiğe bağlamış, sü- rekli kakara kıkirilerle seyredilen, oyala- yıcı, eğlendinci olabilen, gırgır şamata bir komedi. Eddie Murphy'nin komediye dö- nüşünü. parlak bir gışe başansıyla per- çinleyen "The Nutty Professor - Çatlak Profesör", meraklısına neşeli dakikalar vaat edıyor kısacası. Cünışığı (Daylight) Yönetmen: Rob Cohen / Senaryo: Leslie Bohem / Kamera: David Eggby / Müzik: Randy Edelman / Oyuncular: Sylvester Stallone, Amy Brenneman, Viggo Mortensen, Dan Hedaya, Jay O. Sanders, Claire Bloom, Barry Nevvman,Stan Shaw, Renoly Santiago/1996ABD(UIP) Bugün gösterime giren Sylvester Stallo- ne'un son filmi 'Daylight- Gümşığı'. baştan belirtmek gerekirse, seyircıyi koltuğuna çivi- leyerek soluk soluğa izlenen, hızlı hareketli. alabildiğine sürükleyici, beceriy le kotanlmış. gıcır gıcır bir Hollyvvood seyirliği. New York'ta. Manhattan'ı New Jersey'e bağlayan denizaltı tüneli, patlayan kımyasal madde yüklü bir kamyonun yol açtığı kaza nedeniyle tıkanır ve farklı sınıf ve tiplerden oluşan bir grup insan, çaresiz ve umutsuz t ek- leşerek toprak altında mahsur kalır köstebek- ler gibi. Daha önce ölüme neden olmaktan ötürü mesleğinden menedilmiş kahramanı- mız. eski Acil Tıbbi Hizmet servisi şefi Kit Latura (Sylvester Stallone) çok geçmeden, sü- rü halinde farelerle birlikte kapana kısılmış, suda boğularak patlamalarda parçalanarak ya da enkaz altına gömülerek ölümü beklemek- ten başka ellennden bir şey gelmeyen bu in- sanlan, kurtanp yeniden günışığına kavuştur- mak için kollan sıvayacaktır... Kısa bir süre önce sınemalanmızda göste- rilen. bizim seyTermediğimiz fantastik tanh- sel serüven filmi 'Dragonheart'la sivrilen. ilk fılmini 1977'de çekmiş, deneyimli Rob Co- hen'in imzaladığı 'Gümşığı', gitgide moda ha- lini alarak günümüzün en geçerli ve kârlı tü- rüne dönüşen katıksız action tarzıyla, 1970'li yıllarda Hollywood"u ihya eden, beylik fela- ket filmleri türünü birleştirip kaynaş,tınyor. Başlar başlamaz seyirciyı cehennemi bir tü- nele sokup her cinsten facialarla karşı karşı- ya getirerek avucuna alan, iyi zanaatkâr yö- netmen Rob Cohen, yağ gibi kayan, dozunda bir heyecan ve gerilim temposuna sahip, ban- gır bangır sürüp gıden. yer yer görkemli nıte- lemesinı hak eden. bayağı esaslı bir seyirlık kotarmış doğrusu. Kahramanlanmızın ne yapıp edip sonunda toprak altı dehlizlerinden ve Hudson nehri su- lanndan kurtulup yeryüzüne 'fişkırtddığı', bi- raz saçma kaçmış o uyduruk fınalı bir yana, günümüz seyircisinin heyecan beklentisini tatmın eden, 'içinde silahlı terörist ya da gözü- nü kan bürümüş canilerin yer alnıadığı". fela- ket filmi türünün rutmuş reçetelenyle hazır- lanıp tezgâhlanmış, belli bir standart düzeyin altına düşmeyen ve nefes nefese izlenen. par- lak bir aksiyon-macera öraeği olarak kabul görebilir 'Gümşığı'. Yüzünü, gıdısını filan gerdırdiği söylenen Stallone. bu kez kas gücüyle her sorunun hak- kından gelen Rocky- Rambo çızgisindeki sü- per- hero tiplemesınde^sıyır.lıp aklını \e meslek tecrübesinı konuşturan, daha rnakul ve yardımse\er bir kahraman olarak boy gös- teriyor.Veoyunlan hepreddedilenamakışıli- ğinden tavız vermez, ilkeli, mert. yüreklı, genç ve güzel oyun yazanyla(Am>T Brenneman) kı- nştınyoryumuşak yurrıuşak. Her zamanki gi- bi mutlu sona bağlanan bu yepyeni Sylvester Stallone 'action'u, gözalıcı, meraklısımn ılgı- siz kalamayacağı, spektaküler bir Hollyuood yapımı sonuçta. KEDİ GOZU VECDİ SAYAR Bayrak, Mezar ve Kuşlar Sevgili Uğur, Sen gideli dört yıl olmuş... Zaman ne çabuk geçi- yor. Dostluklar ne kadar kalıcı... "Sakıncalı Piyade"nin dostluğu her kediye nasip ol- maz elbet, farkındayım. AST kulislerinden, açıkotu- rumlara, Cumhuriyet sayfalarına uzanan bir yol arka- daşlığı... Ne öğretebilir bir dostluk insana? Masanıri üzerin- de hep açık duran bir radyo bulundurmanın yararta- nnı mı? Kuşkusuz, çok daha fazlasını öğrendik sen- den. Vatanı sevmenin ne demek olduğunu, aydın so- rumluluğunun bilgi kadar. cesaret de gerektirdiğini... Bugün seni konuşmak için toplanacağız; Anka- ra'da, Istanbul'da. Anadolu'nun dört köşesinde ve Avrupa'nın çeşitli kentlerinde. Yüz binlerce, milyon- larca kedi. Metin Demirtaş ın deyişiyle "mutsuzço- cuklan sokaklarımızın"... O çok sevdiğin tiyatro salonlarında buluşacağız bugün. Senin sesin yankılanacak her köşede. Seni izleyeceğiz ekranlarda doyasıya. Şaşıracağız, imre- neceğiz, nasıl da görmuş gerçekleri yıllar öncesinden, diyeceğiz. Dostiann, "kendı cınayetini aydınlatan ilk yazar" diye selamlayacaklar seni. Sen, bizı gulümse- yen gözlerinle izlemeye devam edeceksın. "Cesaret çocuklar, biraz daha cesaret" diyeceksın... Kim bilir nasıl gurur duyuyorsun, yürekli genç ga- zetecilerle. Uğur'ların tükenmediğinı görmek seni na- sıl mutlu ediyor kimbilir. Geçen gece. Can Dündar'ın "40 Dakika' 'sını izlemişsindir eminim. Bu genç ve yü- reklı gazetecinin yaptığı programlan kaçırmayacağı- nı biliyorum. Ben de kaçırmamaya çalışıyorum. Öz- gür Mumcu'nun şiirini ilk kez o programda duydum. Ardından giden milyonlarca insanı anlatırken bızleri unutmamıştı Özgür:"... Korteje katıldı gözü yaşlı ke- diler..." Evet, bugün gene sokaklarda, salonlarda buluşa- cak "gözü yaşlı kediler". Seni anarak, umut tazele- meye çalışacaklar. Geleceğın daha aydınlık olacağı- na ilişkin inançlarını yitırmemek için... Kolay ış değil bu, biliyorsun. lşkencede alınmış ifadelerle toplam 76 yıl hapse mahkûm edilen Manisalı 10 gence, Mec- lis'te pankart açtıklan için toplam 96 yıla mahkûm edi- len 6 üniversıteliye sahip çıkamayan bir toplum için umutlu olmak kolay mı? Gazeteleri izlıyor olmalısın. Işlerin nasıl çığrından çıktığını görüyorsun. Çatiı'ların "cteWef adamı" sayıl- dığı, polislerle katillerin, uyuşturucu kaçakçılannın kol kola resimlerinin yayımlandığı bir ülkede yaşayan ke- diler nasıl ayakta tutacak umutlannı?.. Oral Çelik de tahliye oldu öncekı gün ve çıkar çıkmaz demeç ver- di: "Türkiye'nin gözü aydın!" Biliyorum. her şey bu kadar olumsuz değil diyecek- sin; Çetin Altan'ı yargılayan mahkemenin kararını kanıt göstereceksin. Çetin Altan'ın beraat kararına imza atan yargıç Ali Güzel, ne güzel söylemiş: "Düşünce açıklama özgürlüğünün varlığı; çoğun- luğun inandığı ve iktidarı kullananlann dile getirdiği görüşlerin söylenebılmesiyle değil, bunlardan farklı, belki de bunlara zıt görüş ve düşüncelerin de ifade edilebilmesıyle anlaşılır..." • • • Yargıç Güzel'in sözlerinın anlaşılacağı, kabul göre- ceği günlerin uzak olmamasını dilemekten başka ne gelir elden. O gün gelene kadar farklı görüşleri sa- vunmaya çalışan kediterin başı dertten kurtulmaya- oakmış gibi geliyor bana. "Elbette yapılacak çok şey var" dediğini duyar gi- bi oluyorum. "Vatan-Millet-Sakarya'' edebiyatı ile ye- tişen yeni kuşaklara gerçek vatanseverliğin anlatılma- sı gerekir, haklısın. Anlamamakta direnenlere, tekrar tekrar anlatmak gerekir. Bız de oyle yapmaya çalışı- yoruz işte. Geçenlerde, Paris'in banliyösü Argenteuil'de izle- diğim bir 10 Kasım torenine ilişkin düşüncelerimı di- le getirmiştım bu köşede. ilkokul öğrencilerine ezber- letilen şiirlerdeki "hamaset"\ kaldıramadığımdan ol- sa gerek... Törenin hazırlanmasında aktif roi oynayan Eğitim Müşaviri (vekıli), eleştirilerimden fazlasıyla alın- mış. "Atatürk'ü, cumhuriyeti, bayrak ve vatan sev- gisinı anlatan şiirterin okunduğu", bu törenle ilgili ya- zımda çarpıtmalar olduğunu ileri sürüyor ("Bayrak"\a- fı geçti mı susmasını bıleceksin demişti büyüklerimiz, meğerse bir kulağımızdan girip otekinden çıkmış bu uyan). Yazımda sözünü ettiğım, Arif Nihat Asyanın "Bay- rak" şiirinin aslını lütfedip göndermış sayın müşavir. Gördüm ki yerden göğe kadar haklı. Şiiri aklımda kal- dığı kadanyla aktarmaya çalışırken bazı sozcükleri kanştırmışım. Kedilik hali işte ne yaparsın. En lyisi, şi- irin "benım gibi düşünmeyenın gözlerini oyanm, yu- vasını yıkarım" biçiminde aktardığım dizelenni -bu kez Arif Nihat Asya'ya yüzde yüz sadık kalarak- yi- nelemek: u Sana benim gözümle bakmayanın Mezannı kazacağım, Seni selamlamadan uçan kuşun Yuvasını bozacağım." Şiir devam ediyor, benim kafamdaki sorular da öy- le... Küçücük çocuklara "mezarkazma" görevi vermek reva mı? Hiç olmazsa "devlet için kurşun sıkacak" ya- şa gelmelerı beklenemez mi? Sonra, bu çocuklara Fransız okullannda, kuşlann yuvalannı bozmanın yan- lış bir şey olduğu öğretiliyor. Şımdi bunlara, "Bayra- ğı selamlamadan uçan kuşlann yuvasını bozma" ta- limatı verılince, akılları kanşmaz mı çocukların? İşte böyle Sevgili Uğur; gülümseyen gözlerini göl- gelemek istemem ama, değışen fazla bir şey yok gal- iba, sen gideli beri... Tören yarın yapılacak Yaşar Kemal'e Nonino Odülü Kültür Servisi-Yeni roman çalışmalannı bir suredir Is- veç'te sürdüren Yaşar Ke- mal. ttalya'da 1997 yılınm uluslararası ilk büyük edebi- yat ödülü olan Nonino ödü- îüne layık görüldü. Yaşar Ke- mal. 15 mılyon Italyan Lıre- ti (Yaklaşık 1 mıfyar TL.) karşılığı olan ödülü \e bera- tını. 25 ocak cumartesi günü ltalya'nın Percoto (Udine) kentinde düzenlenecek tö- renle alacak. Yaşar K.emal. aynca ödül töreninde Türkı- ye \e roman konulu bir ko- nuşma yapacak. 1984 yılın- dan bu yana her yıl kitabı Italyanca yayımlanmış olan yabancı bir \azara \erilen Nonino ödülü lünsinde Cla- udio Magris, jorge Amadı. Peter Brook. Emmanuel Le Roy Ladurıe gibi ünlü edebi- yatçılaryeraîıyor. 13 kışılik jürı. 1997 yılı ödülü için Ya- şar Kemal'ı oybırliğı ıle seç- tı.Ödülu geçen yılîarda Le- opold Sedar Senghor. Claude Le\ ı Strauss. Leonardo Scı- ascia. V. S. \aipul. Jerzy Grotowskı. Ed\vard Saıd ve Fagoberta Vlenchu gibi unlü yazarlar kazanmı>tı. Türk Kalp Vakfı 21. Yılını Kutluyor TÜRK KALP VAKFI Tel.: (0.212) 212 07 07 (PBX) Faks: (0212) 212 68 35
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear