25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 OCAK 1997 PERŞEMBE DIZIYAZI FenerbahçeCumunyetı nın «anıan HALİT DERİNGÖR Elini cebine atmayanbaşkanaruk Ilgaz Bırbinne vakın olan mahallenh çocuklanyız. Eski Kadıköylü. 1922 doğumlu. Futbola çok heveslıydı. Fenerbahçe Genç âkımmda bırlıkte top koşturduk. \ntrenörümüz Her Shweng'di. Ancak fjtbolda istediği yere gelemedı... Ama fiıtbolla hiç ilgısini de kesmedi. Sonraian, müher.dis mektebine gıderken yan hakemlik yaptı. O zaman yan hakemler, 2.5 lira para alırlardı. O yıllann ünlü futbolculanmn her gün bulunduğu Baylan ve sonra da Ağa'nın kahvesınde sıkça görülürdü. Onun, futbolcularla arkadaşlıklan çok iyiydi. Sonralan mühendis mektebini bitirerek hayata atıldı. 1966 yılı öncesi ICadıköy Grubu'nun ilk loıruculanyla ilışkı kurdu. o grubun sempatisinı kazandı. îlk gırdiğı kongrede murakıplık görevıni üstlendi. 1966 kongresi öncesi kulüp faaliyetleriyle bırlikte, sıyasi faaliyetleri de başladı. Yavaş yavaş Fenerbahçe başkanlığı ıçin kendi kafasında projeler yaptı. 1966 yılı kongresi öncesi bu projeyı hayata geçirebılmek içın Fenerbahçe'nın ve Istanbul'un beyefendilerinden Raa Trak Bey'den destek ıstedi. Aldı da... Bu kongrede de Kadıköy Grubu, önceden başkan olan İsmet Lİuğ'u. >ine başkan vapmak ıstıyordu. , t a İsmet Bey. KadiKöy Grubu'nu yöneten Semih Bayülken ve Muhittin Bulguriu'ya ıçin içın kızıyordu. Bu ıkinci önenye ismet Uluğ, başkanlık ıçin sıcak bakmadı. Artık kendisınin yaşlanmış olduğunu ve başkanlığın, gençlere verilmesinın daha doğru olacağını söyledi. şöyle bır örnek verdi: O yıllann büyük takımı Anderlecht'ın başkanı ölümcül bir hastalığa yakalanmıştı. Başkanlık ıçin "Benden sonra. bir genç arkadaşımın yerime gecmesini istiyorunT dediğini söyledi. Ne varki ne olursa olsun o yıllar, başkanlık beratmın, ancak grupçular olan Şambaba Semih ve Muhittin'in olurundan gecmesı gerekiyordu!.. Konu, gruba gelince Semih, ısyan bayrağını çekti. "Yahu. biz bu grubun bütiin eziyetini çekivoruz. Faruk da bunun kayrriağını yemek istiyor" dedı. Toplanan grup, konuyu kendi içinde tartışıp çoğunlukla Faruk Ilgaz'ın 1966 kongresinde başkan adayı olmasını kabullendi. Faruk Ilgaz, Fenerbahçe Başkanı olduğu yıllarda Türkiye ıçinde ve de Balkan devletleri ile müteahhitlik yaptı. Yoksulluktan geldiğı halde genç yaşmda para sahibi oldu. Istanbul'a su borusu döşüyor, lnegöl'de tuğla fabrikalan kuruyordu... Ama kulübe para vermek için elini cebine pek atmıyor, kulüp içın de gerekli parayı o zamanın para babası olan Müsliim Bağcılar'dan sağlıyordu!.. Para. ün ve arkadan da politika, çoğu kez takip edılen bır yol... Ilgaz, eski bır Demokrat Partıli Ama 1960 Ihtilali'nden sonra Demokrat Partı kalmamıştı. 1961 yılında Adalet Partısı kurulunca Faruk Ilgaz oraya gırdi. Aynı yıl da Adalet Partisi'nde il başkanı oldu. Yıne o yıllar. Istanbul Beledıye Başkanı Haşim İşcan'dı. Onun ölümünden sonra, Faruk Ilgaz belediye başkanlığı içın ön seçime gırmeyi planladı, ama Demirel buna izin vermek istemedı. 1968'lerdeparti içinde 2 grup belediye başkanlığı için kıyasıya mücadeleye gırdi. Bılgiç grubu, Atabey'ı dığerleri de Faruk Ilgaz'ı destekledi ve sonuçta 2 Fenerbahçelınin kıyasıya mücadelesinden sonra başkanlığı, Fahri Atabey kazandı. Oysa Fahri Bey. o sıralarda Ze>Tiep Kamil Hastanesi'nin başhekimiydı. İsmi. o hastane ile bütünleşmiştı. Belediye seçimini kazandıktan sonra bazı arkadaşlarla onun Gümüşsuyu'ndaki çatı daıresine gıttik. Konuşmalar sırasında "Fahri Bey, sen bir hekimsin. Bu kutsal görevi bırakıp nasıl politika>a gmyorsun" dıye sorduğumuzda. bize şu yanıtı verdi: "Ne yapayun. söz verdiro. Artık kurşun namludan çürtı." Faruk Ilgaz. işte bu günlerde, Fenerbahçe Başkanlığını kazandı. Geniş Fenerbahçe kitlesinı arkasına alan Ilgaz'ı. Demirel istemese de onu kendi yanında tutmakta yarar gördü. Demirel. kaybedilmış bu seçımden sonra, il başkanı olması için şartlandırdı. Ilgaz, il başkanlığında, Cavit 22 Mayıs 1974 günü F.Bahçe'nin kazandığı Federasyon Kupası'nı Başkan Faruk Dgaz büyük bir mutlulukla kucaklıyordu. Fenerbahçe'ye çok şev ler katan iki Ro- men futbolcu Datcu ve Nunveiller, Faruk Ilgaz zamanında transfer edilmişti. Köksa) ile yanştı ve birkaç oy farkıyla ıl başkanlığı seçimini kazandı. Faruk Ilgaz, Bulganstan ve Romanya ile ticari ilişkıler içinde olduğu için Fenerbahçe'ye bu ülkelerden futbolcu getırmek ıstedi. O yıllar, dış transferler pek yapılmıyordu. Sadece ülkemize dış transfer olarak Romanya'dan Rusya'ya giden Besarabya gemısinden Boğaz sulanna atlayan Bahri ve Sükyman ı görüyoruz. Onlar da Fenerbahçe'de oynadıklan bir-iki maçtan sonra safdışı oldu. Faruk Ilgaz, ilk olarak ülkemize Romanya'dan Datcuyla Numveiller'i Fenerbahçe'ye transfer etti. Gerçekten, getirdiği futbolcular, değerliydi. Datcu, tam anlamıyla Avrupalı bir kaleci; Nunvveiller de Türkiye'deki bütün futbolculara örnek olacak. disiplinli bir futbolcuydu. Faruk Ilgaz bu davranışıyla Türkiye"de Balkan ülkeleriyle bir ticari köprü kurulmasına neden oldu. Diğer kulüpler de bu ülkelerden transfer atağına başladı. Özellikle Yugoslavlar bu transfer piyasasına hâkim oldu. Adeta Türkiye "ye futbolcu ıhraç sanayii kuruldu. Çünkü çok döviz getiriyordu. Böyle olunca da araya birtakım komisyoncular gırdi. Yugoslavlar. komisyoncular ve bunlara yakın basın el ele verip iyi futbolcular yanında. ne kadar sakat ve yaşlanmış futbolcu varsa ülkemize getırdi!.. Bir bakıma ülkemiz; çürük-cank. çaptan düşmüş futbolculann cenneti haline geldi!.. Bunca yıldiT bu piyasadan hâlâ aynlamıyoruz. Ilgaz. sosyal tesls yapıyor Ilgaz'dan öncekı başkan İsmet Uluğ zamanında Fenerbahçe'nin tapulu arazisi, devlete satıldı ve karşılığında 2.5 milyon lira alındı. Sonradan başkan olan Faruk Ilgaz döneminde bu 2.5 milyon liranın nasıl değerlendirileceği düşünüldü. Paranm tasarrufu konusunda toplanan dıvan kurullannda çeşitli çözümler öne sürdü. Kimı üyeler okul, kimileri hastane. kimileri akar getirecek işhanı, kimileri de Fenerbahçe'nin sosyal gereksinimi için sosyal tesisler yapılmasını istedi. Ilgaz da ise inşaat müteahhiti olduğu için Fenerbahçe'ye bır "sosyal tokaT inşaatı yapma düşüncesı galip geldi. Ilgaz. Kadıköy Grubu içinde egemen duruma geçtiğınden. onun düşüncesine karşı bir durum tabiidir ki yaratılamazdı. Sosyal lokal, ama nerede? O yıllar, Fenerbahçe vanmadası üzerinde Moda ve Kalamış Koyu'na bakan cephelerde. Galatasaray'ın ve yelken kulüplerinin lokalleri vardı. Galatasaray gibi bir rakibin, Fenerbahçe adını taşıyan bir burunda lokali oluyor da Fenerbahçe'nin nasıl olamazdı? O lokalde San-Kırmızı bayraklar dalgalanıyor da neden San-Lacivert bayraklar dalgılanmasındı? İşte bu basit mantık karşısında, Faruk Ilgaz başkanlığındakı Fenerbahçe kollan sıvadı. Bir gece ansızm Galatasaray tesıslennin yanındakı yerde, buldozerler, büyük gürültülerle toprak hafriyatrna başladılar. Zaten Faruk Ilgaz da belediye meclis başkanvekiliydi. Olmasa bile büyük Fenerbahçe karşısında Fahri Atabey'ın bunu önlemesi olanaksızdı!.. O yıllann tçişleri Bakanı Faruk Sükan'dı. Tabii Faruk Ilgaz, onunla da bu konuda bağlantı kurdu. Ama nasıl olursa olsun böyle bir davranışın. kanun karşısında, devlet arazısine gecekondu yapılmasmdan ne farkı vardı ki!.. Bir anlamda bu bır ışgaldi.. Ancak Galatasaray'ınki de öyleydi. Her ıkısi de arkalanndakı toplumsal güce dayanıyorlardı. Zaman zaman gelen belediye başkanlan. sonradan bu yerlenn üzerinde yapılan binalan yıkmaya s'alışsalar da tamamına güçleri yetmedı. inşaatta fırtınalar Faruk Ilgaz'ın çabasıyla sosyal lokal yapıldı. Ancak yasadışı yapılan. böyle bir yerde, ihale yasalan veya ıskân iznı. kati kabul gıbi birtakım konular düşünülmedi. Aradan uzunca bir süre geçtikten sonra Kadıköy Grubu'nda Faruk Ilgaz'a ters düşen Muhittin Bulgurlu tarafından, 'sosyal lokal inşaatında' birtakım usulsüzlükler ve kayırmalar olduğu ve bundan da Faruk Ilgaz'ın akrabasına çıkar sağladığı söylentileri yayıldı. Olay. divan kurullanna geldi. tartışmalar yapıldı. Sonuçta: genel kurul, bu konuyu açıklığa kavuşturmak ıçin bir heyet kurulmasına karar verdi. Yapılan seçimde, bu kurula Faruk Ilgaz'ın mühendis mektebinden arkadaşı atlet Jeba Berkok, Zekâi TükeL, Naim Şükal seçıldi. Sonuçta; onlann verdiğı teknik raporda, inşaat sırasında kullanılmış olan bütün malzemelerin, standart ve ölçülere göre kullanıldığı belırtildi. Rapor genel kurula getinlip oy lamaya sokuldu. Sonunda da oy çokluğu ile kabul edildı. İşte bu da sosyal lokalin yapılış öyküsüydü. Sonralan bu sosyal lokalin, yasallaşması için Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü burayı bir gençlik lokali olarak Fenerbahçe'ye kıraladı. İşte bugün; yemek salonlanyla, oyun salonlanyla, sosyal faaliyetlenyle herkesı içinde banndıran bu yer, aslında bır 'gençlik lokali'dır. Şöyle veya böyle Faruk Ilgaz. 1966'dan 1974'e kadar aralıksız olarak 8 yıl Fenerbahçe'ye başkanlık'yaparak hizmetler verdi. Kulübünü borçlandırmamak için çok çaba harcadı. Başkanlık yaptığı sürece de maddı durumu ıyi olmayan ınsanlara yardım ettı. Başkanlığı zamanında 1967- 1968 sezonunda 5 kupalı şampıyonluk yaşandı. Doğrulan. yanlışlanndan fazlaydı. Cemil Turan'ı mafyaya kaçırttımin Cankurtaran 1980 yıllanndan önce Dalyan'da bugünkü tş Bankası Bloklan'nın bu- lunduğu yerde, bır 'Datyan Top Saha- a' vardı.Bizim kuşak ve bızım kuşak- tan sonra futboldan emekli olan fut- bolculann hepsi de burada. her pazar sabahı top koştururlardı. Artık bu, gelenekselleşmişti. Sahanm etrafında 2. lig maçlannın seyircısi kadar seyirci toplanırdı. Maçlar son derece eğlencelı olurdu. Hele bu maçlarda eski Fe- nerli MenhDgaz'larahmetli Karagümrüklü AydınBay- kal'ın, saha içindekı birbirlerine yaptıklan şakalı söz düellosu karşısında seyirciler gülmektenkınlırdı. Her maçta hakem, bugün Hürriyet gazetesinde yazan Hul- ki İlgün olurdu. Ancak maçı, sılındir şapkası başında olduğu halde yönetirdi. Sık sık da maçlardan atılırdı. Bir maçı sonuna kadar götüremezdi. Kimler yoktu ki bu sahada? Milli takım eski bekı Müjdat Yetkiner, Can Barru. eski haf Boncuk Ömer, Melih Ilgaz, Aydın Yel- ken, Karagümrüklü Aydın Baykal. San Sadi,Yidin. Er- gun, ErdaL Beşiktaşlı Vedauar, Tezcanlan_Bir pazar günü maç öncesi, saha kenannda tıknazca. forması ve ayakkabısı, bütün malzemesi yepyenı, elinde topu bu- lunan bır kişi göze çarptı. Nasıl bir kişı olduğu her ha- linden bellıydi. O yıllar, Sanayi Odası'nda çalışan Fe- nerli Erdal Kocaçimen ve Müjdat Yetkiner, bu adamın da oynatılmasını istedi. Oynadı, ama hiçbir şey olma- dığı görüldü. oyun içinde başta Melıh Ilgaz olmak üze- re; "Kim ulan bu adam" diye bağırmaya başladı. Son- radan öğrendik. Bu adam, Sanayi ve Ticaret Odası'nın etkıli ve yetkilisi Emin Cankurtaran'mış... tşte Emin Cankurtaran, bu yolla Fenerbahçe limanına demir at- mış oluyordu. O günlerde muhalefet, Surdışı'ndaki Kaîyon Ötel'de bir yemek veriyordu.. Ben de bu muha- lefetin başlanndaydım. Emin de yemeğe gelmışti. A- ma orada herkes yediğı yemeğin parasını kendisi öder- di. Fakat hesap geldiği zaman, Emin Cankurtaran pa- ranın hepsinin kendisi tarafından ödenmesi ricasmda bulundu. Ben ona: "Öyle şey ohnaz. Herkes kendi pa- raanı kendisi verecek. Ama sen \arsılsın, hissene düşe- nİE daha fazlasını ver" deyince, yıne ısrarla, "Ne olur, sîzinkini de veririm, iktidannkini de" demişti... Sonra Cankurtaran, muhalefet lıstesinde yer aldı. 16 Mart 1969'da kongre. Kadıköy Halk Eğitim Merkezi'nde yapıldı. Emin'in parasal açıdan kulübe büyük etkı ya- pacağını anlayan cunta liderlen Muhittin Bulgurhı'yla Semih Bavülken Emin Cankurtaran'ı kendi listelerine alcılar. Kongre öncesi cunta, Emin Cankurtaran'a mu- haıefet listesinden çıkmasını ve kongre cereyanı içeri- sirde bunu açıklaması için baskı yaptılar. Cankurtaran, Olaylı transfer sonrası Fenerbahçefi olan Cemil, takım arkadaşlanyla büiikte. "Hayir, ben bu işi yapamam"' dıye- rek 2 hsteden, Faruk Ilgaz'm baş- kanı bulunduğu yönetım kuruluna girdi. Ama Cankurtaran'ın bütün ideali. 'Başkan' olabilmekti. Kongre akşamı Emin Can- kurtaran ile görüştün. Kendisine: "FarukDgaz varken senin başkan olabilmen çok zor" dedım. O da bana "Hayır. ağabej. ben. 5 sarfederim, 10 sarfederim ve so- nunda da Faruk'u yerim" dedi. İşte bu ıdealıni gerçek- leştirebilmek için bütün maddi ve manevi gücünü kul- lanarak 24 Şubat 1974'te Fenerbahçe Kulübü'ne baş- kan olarak seçildi. Emin Cankurtaran, gösterişsız gö- rünüşü yanında; cesur bir kişiliğe sahipti. Yardımsever- di. Fenerbahçe'de hemen hemen ondan yardım görme- miş kimse yoktu. Transferlerde Fenerbahçe Kulübü'ne paralar ödemiştı. Onu futbolcular arasında sevmeyen yoktu. Basınla ve de toplum ile ilişkilen de sıcaktı. Hasta ve hastane- lere yardım etmeyı çok severdi. Didi ve Ostojiç Emin Cankurtaran, başkan olduğu sıralarda büyük reklam yapmak amacıyla dünyanın en büyük 13 fiıtbol- cusundan bin olan Brezılyalı Didi'yi getirdi. Aslında, Didi'nin çok büyük futbolcu olmasına kar- şın. antrenörlükle ilişkısi olmadığı sonradan anlaşıldı. İçki tutkunuydu. Beli de sakattı. Içtıkten sonra onun tu- valete düştüğünü ve önemli bir Altay maçı öncesi kap- tan Ziya'yı takıma koymayı unuttuğunu hep biliyoruz. Ama olsun, reklam reklamdı. Sonuçta; o yıl Fenerbah- çe şampıyon oldu. Ostojiç; o yıllar. Yugoslavya'mn Kızılyıldız takımın- da oynuyordu. Fenerbahçe'nin de transfer listesindey- di, ama bu oyuncuya Galatasaray ve İstanbulspor da kancayı taktı. Her 3 takımın da karşısında bir engel var- dı. Ostojiç millı olamadığı ıçin Türkiye'ye gelmesi ola- naksızdı. Bu durum karşısında Cankurtaran, Belgrad'a uctu. Zaten Balkan devletleriyle ticari ilişkilen çok iyıy - di. Orada keseninağzını açtı ve Ostojiç'e bir maçta Yu- goslav Mılli Forması 'nı giydirdi. Cankurtaran'ın başkanlığı sırasında gündemde ts- tanbulsporlu futbolcu CemilTuran vardı. Iyi bir futbol- cuydu Cemil Turan. Sonradan bu değerli futbolcu, Tür- kiye'nin yetiştirdiği en büyük futbolculardan bin oldu. İşte Emin Cankurtaran. böyle bir futbolcuyu Fenerbah- çe'ye alabilmek için kollan sıvadı. Çareyi de buldu: Ce- mil Turan'ı o yıllann ünlü kabadayılanndan Kasımpa- şalıSultanDemircan.çok severdi. EmınCankurtaran'ın da zaten yeraltı dünyasının adamlan ile arası ıyiyıdi. Demırcan'ı çağınp Cemil işinın halledilmesmi istedi. Demircan da bu isteği yerine getirebilmek için bir gün Sıraselviler'deki lstanbulsporlularDemeği'ni arkadaş- lanyla birlikte bastı; ıçeride, gelişigüzel ateş ederek Cemil'i de yanına alıp kaçırdı. Olaydan sonra Istanbuls- porlular Derneği'nin etkili kişileri, olayı, terör suçlan- na bakan savcılığa bildirdı. Savcılık da TC 179 ve dı- ğer maddeler gereği, Demircan hakkında hürriyeti tah- dıt ve meskûn yerlerde sılah kullanma savıyla, ağır ce- za mahkemesinde kamu davası açtı. Bu davada Cemil. kaçınlma olayınm kendi iradesiyle gerçekleştiğini söy- leyerek Demırcan'ı mahkûm olmaktan kurtardı. Ama Demircan bu işi bedava yapmadı. Elbette bir karşıhğı vardı. Bu olaydan sonra bunu sağlamaya çalıştı. Fenerbahçe bır maç içın Kızılcahamam'da kamptay- dı. Bunu ögrenen Demircan, yme avanesi ile bırhkte Kı- zılcahamam'a geldi. Kaçırdığı Cemil ile görüşmek is- tedi. Fenerbahçe'nin görevlileri Behzat Doğan. Naci Barlas,engel olmak ıstedi. Işin zor olacağı anlaşılınca Fenerli görevlıler, o yıllann Hava Kuvvetleri Komuta- nı olan Muhsin Barurdan güvenlik için yardım istedi. Sonuçta. gelen güvenlik kuv^etlen. Demircan ve ave- nesinin herhangi bır olay çıkarmalarına engel oldu. Emeğınin karşılığını alamayan Demircan. Fenerbahçe Bumu'ndakı Fenerbahçe Sosyal Lokali'ne gelip, Can- kurtaran'dan emeğinin karşılığını istedi. Emin Cankur- taran da cebinden çek defterini çıkartıp 5 bin TL'lik bir çek yazdı. Çeki alan Demircan, kızgın gözlerle Emin Cankurtaran'a bakarak; "•Olmaz, ohnaz. Bu nuktann başına 7 rakammı ko>" dedı. Cankurtaran, zeki bir adamdı. Fenerbahçe Kulübü gi- bi bir yerde arbede çıkacağını düşünerek 5 bin liranın başına 7 ekledi ve haraç mıktan 75 bin oldu. Ama Can- kurtaran. Demırcan'a. "Al bu parayı, git Ama bir da- ha seni buralarda görmeyeyim. Sonra fena OHir"diye- rek dayılık yaptı. Giderek ılerleyen süre içinde Demir- can. Boğaz'daki 'Oba Restoran'ın yanındaki ağabeyi- nin yalısında. 10 yaşındaki yeğeni tarafından, beynin- den vunılarak öldürülür. işte gangstervari bir transfer öyküsünden sonra yeraltı dünyasından birinin yaşamı da böyle dramatık bir sonuçla noktalandı. Öunci ilginç olay da şu: Cankurtaran, Fenerbahçe'de başkanlık gö- revıni yaparken Selahattin Beyazıt, Galatasaray başka- nıydı. EnginVerelde Galatasaray'da futbolcuydu. Can- kurtaran. Verel'i. Fenerbahçe'ye transfer etmek için gi- nşimlere başladı. Olayı duyan Galatasaraylılar, Beya- zıt'a "Başkan. buna bir önlem al" diyerek ricada bu- lundu. Beyazıt da hemen Cankurtaran'a telefon açh. Bu davranışın, dostluğa yakışmayacağını ve vazgeçilme- sini istedi. Cankurtaran da kendisine özgü üslubuyla ana-babasmın üzerine yemin ettı. Ama çok ılgınçtir. Bu yeminden birkaç gün sonra Fenerbahçe, Engin'i kaçır- dı. Bu durum karşısında Beyazıt, önlem almadığı için genel kurullan tarafından bir hayli eleştirildi. Sonra da kalkıp mikrofonda şöyle konuştu- "Beyefendikr, bana sözveren insan, büv^kFenerbahçe'nin başkanıdır. Ben onun sözüne inanmak durumundav un. Bu olaydan son- ra, buna ben/cr ola> lar cereyan etse de yine ben FB'nin büyük başkanlanna inanınm." Sürecek ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Suudi Arabistan'a, Yallah! Tempo Dergisi AnkaraTemsitcisi Şefik Kahraman- kaptan'ın kızı Defne, kızım Özlem'ın arkadaşı; Defnç, Almanya'da çalışıyor, Almancasını ilerletiyor. YılbaşiO- da Ankara'ya geldi, Ozlem'le buluşup konuştular. D^- ne, Almanya haberlerini anlatırken bulunduğu kentte- ki Bosnalı arkadaşlanndan da ilginç anılar anlatmış. Bosna, aylann konusu olduğu için Defneler. Bosna- lı arkadaşlanna ilgi duymuşlar, onlara sorular sormuş- lar. Tabii, bunlann başında Osmanlı'dan Türkçeden ka- lan izler başta geliyormuş. Bosnalı kızlar ' - Bize, Türkçeden geçmiş sözcükler var, ama bur)- larhep kötü sözcükler! (Türkçe değil, Osmanlıca söz- cükler demek istiyoriar kuşkusuz). Omeğin, "maşallah" sözcüğü s/zden geçmiştir, çok kullanılırt - Maşallah sözcüğünü nerede, ne zaman kullanıyor- sunuz? - Otobüse bindiğimizde, yanımıza çokşışman birka- dın oturduğunda, "maşallah!"c//yonvz. - Tuvalete ne diyorsunuz? ; - Onun içın de sizden geçmiş bir sözcük var şimtli anımsamıyorum! - Aptesane mi? - Hayır, o değil! 3 - Hela? î - O da değil, bilemıyorum şimdi! \ Aynlıriar, Defne'ye dert olur, kısa süre sonra arkada- şının arkasından koşar ' - Kenef mi? ; - Hah, tamam kenef! J Bizim çocukluğumuzda, birde "mem/şnane "derie^ di, o da Arapça, "ayakyolu" demek. Refahçılann, birde başta 148'in yardımıyla ülkemi^- de "Arapçılık" başladı. Sankı onlar, Türk milliyetçisi d^- ğil Arap milliyetçisi! Olacak şey değil. Geçenlerde, özel uzgöreçlerden bınnde, Çağdaş Yâ- şamı Destekleme Derneğı Başkanı Türkan Saylan lâ, Refahçı Şevki Yılmaz tartışıyorlardı. Şevkı'nin yaptığı tartışma değil de ağız dalaşı. Prof. Türkan Saylan, ona: - Ârafat'ta ne konuştun diye soruyor. O da: • - Burası Arafat değil diye kaçamak yanıt veriyordu. Ne demişti Ârafat'ta Şevki Yılmaz? Bakın neler dg- miş 1991 yılında Suudi Arabistan'da hacda, Arafat'tp kurulan kürsüde: • "... Allah buyuruyor Muhammedsuresı 9. ayet. Bd- tıldüzenleri, sağcılıkvesolculuğu, milliyetçiliği desteH- leyenlerin amellerini (uygulamalannı) iptal ettim. ; Kafatas/nda sağcılık ve solculuk olmaz, sadece şâ- nat olmalıdır. Necis şeyle, pıs şeyle, temiz şey bırara)- da dunmaz, bunlar durmadığı gibı pis sağcılık ve so(- culukla, temiz şeriat bir arada durmaz. İşte ey Arafat meydanında bızı dinleyen kardeşlet can kardeşler, bugüne kadar hangı görüşten olurseı- nız olun. Akıl dağarcığı içindekı Batı fikirtenni silin, Bdr tı pisliklerini çıkann. Kapıtalizmi, sağcılığı, milliyetçilh ği, Batı'dan gelen şeytanı düzenlere bağlı bu ideoloi jileri yıkın. La şarkıyye, la garbiyye, Islamiyye Islamiy- ye diyerek akıl dağarcığını islam nizamı ile temizleyin. Şeriatı Muhammediye ile temizleyin. Burası Kuran'la kucaklaşma yeridir. Şeriatla kucak- laşma yeridir. Burası sosyalizmin, sağcılığın, solcultt- ğun bırakıldığı, terk edildiği yerdir. Yarabbı, cumhur 1 - başkanımızın kalbine şeriat nizamını yerleştır." Şevki Yılmaz, Arafat alanında, kürsüde çevresinder ki gençleri de ant içmeye çağınr, kışkırar, şöyle: Sümeyye, Islamın ilk kadın şehidi. Zalim firavun ba- caklanndan develere bağlamış ikiye ayıracaktı ona Çocuk/an 'anne dedi, şımdı Firavun'un isteğini kabıil etmiş gıbi yap, sonra tekrar kendi dinine dönersin' cter yince: 'Hayır çocuklanm, sizleri çok seviyorum amma AUah'a olan sevgim sizinkilerden daha fazla. Nfe'dunj- yorsun? Bitir şu işi de brr an önce rabbıma kavuşayımj Firavun emri verdi, develer her iki yana koştular. Sı> meyye'nin vücudu ortadan ıkiye aynldı. Akan kanlar* dan toprakta en büyük hattatlann kalemınden daha gü*- zel bir şekılde ortaya lailahe illallah yazısı çıkıyor, Sûv meyye şehid oluyordu. Gençleri.. Bu düzen sızi ayaklanntzdan taksilere bağ 1 - lasa, siz ayaklannızdan ıkiye ayırsa yine de şeriat yo- lundan milim sapmayın." Şevki Yılmaz, daha sonra da Ârafat'ta hacılara şu anf dı içiriyordu: "... Yarabbilalemin, buArafat meydanında, dünyael- bisesini çıkararak kabir elbısesine büründüğümüz bu mübarek mekânda, sana söz venyoruz, Resulüne söz veriyoruz... , Bundan böyle sana savaş açan sağcılık, solculutâ Kemalizm, laiklik ve bütün şeytanı düzenleri boyko\ ederek senınle bizim aramıza, İslam'dan başka, Kuj ran'dan başka hiçbir nizamı sokmamak ıçin canımızt la, malımızla, tıpkı Bilal gıbi Sümeyye gibi senin dinir) uğrunda nöbete koşuyoruz. Nöbete gelıyoruz. J Refah için Milli Görüş için bütün gücümüzle çalısa* cağımıza söz veriyoruz..." Şevki Yılmaz'ın, hacdatâ marifetleri bunlar. Bunlann teyp bantları var. Ergün Poyraz'ın "Refah'ın Gerçek Yüzü-1" yapıtında bunlaj n bulabilırsıniz. Kitap, Cumhuriyet Kitap Kulübü'nd» var. » Aynı kürsüde, 148 ne diyor bakın: j "... Arapça lisanı yeryüzündeki lisanlann içinde en zengın olanıdır. Mana bakımından en zengin lisandtr. t RP'li Fehim Adak, Kahire'de şöyle mi demiş: - Biz Türk değil, Arap mılliyetçısiyız! • • • Şevgili okurtar, yann 24 Ocak, Uğur Mumcunuri ölümsüzlüğe ulaştığı gün. Yann, her yerde toplantılaf var; ben yann, bir engel çıkmazsa, Bodrum'da Çağ} daş Yaşamı Destekleme Derneği'nin düzenleyeceğı toplantıda konuşacağım. Cumartesi günü de kitaplaî nmı imzalayacağım. ', BULMACA SEDAT YAŞAYA1S 1 2 3 4 5SOLQ\N SAĞA: 1/ Eski Türklerde soylular sınıfı. 2/ Cami, mescit gibi yerlerde yapılan dınsel konuşma... 3 Istenç zayıflığı. 3/ . Victor Hugo'nun "Notre-Dame'ın Kamburu" roma- nındaki Çıngene kızın adı. 4/ Isviç- re'de bir kanton... Italya'nın enuzun 8 akarsuyu. 5/ Der- g viş... Numaranın kısa yazılışı. #Tuzağadü- şürülenşey... Karşıhkbek- lenilmeden yapılan yar- dım. II Ördeğe benzer bır su kuşu... Fazıl Hüsnü Dağ- 3 larca'nın bır şıir kitabı. 8/ Çölden esen rüzgâr... Yay- la ya da bahçe kulübesı. 9/ Olağandan ötede, hayal ürünü, ilginç..."Yar dedi- 7 ğin demır ' Ya alınır 8 ya ahnmaz" (Karacaoğ- g lan). YUKARIDAN AŞAĞIYA: îyZerdüşt dıninın kutsal kitabı... Kenar süsü. 2/Adale... Ha-J muru ovalayarak yapılmış kırıntılarla pişirilen çorba. 3/ Bı< kürk hayvanı... Avustralya'da yaşa>an bir cins devekuşu. 4A Nazar değmesine karşı tütsü olarak kullanılan bir ot. 5/ L'y- ma. boyun eğme. kl Sıkıntı verme, üzme... Bır bağlaç... 11-î kel bir sılah. II" Yarab hele ağnlanm durdu dıyordum'* (Yahya Kemal)... Çocuğun eğitim ve öğretımıyle görevli er-j kek bakıcı. 8/Yunan mıtolojisınde Afrodit'in gözdesi olarj güzel delikanlı. 9/Bir işi yerine getırme... Afrika'da yetışerı ve pırlak kerestesı mobılyacılıkta kullanılan bır ağaç. S
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear