Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 1 HAZİRAN 1996 CUMARTESİ
12 BIR KONU BIR KONUK
'Satmakdeğil, bulundurmak suç'
LEYLATAVŞANOĞLl
Sezih Başgelen bir urkeolog, araştırma-
cı veyazaı: Bundan üçIıatıa kadaröncebir
ilıbtırüzerineevi ve işyenneyapılan bcıskın-
larda çoksayıda tarihi eser toplııdığı beiir-
leneıı, aııcıık bıı eseılerisatma vcı da kaçır-
ııuı gihi bir düsiincesi olduğuna dair hiçbır
bıılgıı buhmmayan Sezih Bıışgelen medya-
du "tarihyağmacısı" olurak lamiıldı. Bu)-
geleıı gözahma almdıktan sonra hakkında
davu açıldı. Tıılııksıız olaruk ywgıltınaıak
olaıı Bü}gelen le bir süredir Türkıye de kül-
tür ve tarıh mirasımn mısıl yağmalandığı
komısunıı göıiisecekrik. Ancak tııvya ihbcır
üzerine vapılan bıı buskın okırı giriııc e gö-
riişmemi: gecikti. Bıı komışmada Bıışgelen
bize. 2S63 savıh Eski Eseıleri Konıma Ya-
susı ınn ne kadar lııtarsız ve boshıkhırla do-
hı olılıığıımı anlaıtı. "Yasayu göre tarihi
eser satmak suç değil. Çünkü Istanbul'un
biiriin bitpuzarlarındayağmalanan yetier-
den kaçırılan tarihi eserler satılıyor. Ama
evde bulundurmak suç. Çünkü bana oldu-
ğu gibi baskınlar diizenleniyor " dedi Baş-
geleıı le bu ganp durumu ve vasuııııı ııasıl
düzeltilmesi gerektiğinı komtştuk.
^•^^™ Sizinle bu söylesiyi yapmayt bir
süre önce plaıılamıstık. Ama medyada si-
zinle ilgili kopan bufırtına yiizünden söy-
leşimiz epeyce gecikti. Soııuçta bir araya
gelme ve konuşmafırsatını bulduk. Türki-
ye'de ıızıın zamandır koleksiyonculukla il-
giliçeşitlitartısmalar var. Sizce koleksiyon-
culuk nasdyapdmah?
BAŞGELEN - $u anda Türkiye'nin gün-
deminde bayağı bir problem var. Bunun bir
kısmı politikadan kaynaklanıyor. bir kısmı
Türkiye'nm hızla gelışen yapısından kay-
naklanıyor. Bir kısmını da biliyoruz. çok de-
ğişik argümanlara oturuyor. Ama eski eser-
ler. koleksiyonculuk alanında, arkeolojide
biraçık hava müzesi gibi olan ülkemizde şu
andabüyük problemlenn yaşandığı ve yaşa-
nacağı da bir gerçektir. Bunun büyük nede-
ni: toplumda bu konudaki bilinçlenme. ılgi-
lenme. merak zaafı, öbür tarafta yasalann bu
yeni gelışmeyeayak uyduramaması ve yasa-
lann içındekı bazı hükümler. Onun da dışın-
da bu gıbı konulara yönelık teşkılatımızın.
bugün cumhuriyet tarihimızın gerek kadro
gerekse de elımızdekı yetki ve imkânlarba-
kımından en zor dönemi. en sorunlu dönemi
yaşıyor olmasıdır. Insanın ilk üretıme geç-
tığı dönemden. bunu neolıtık olarak kabul
edersek. zamanımızdan 12 bin yıl öncesın-
dengünümüze kadar sayısızuygarlığabeşik-
lik etnıış ve adeta bır açık hava müzesı nite-
lığınde.
mmammt Istanbul'da örneğin Saraçhane
Meydanı 'nda bir Bizans yapt kompleksin-
den çıkına parçalar herkesin gözü önünde
sergileniyor. Bunları korumak için hiçbir
önlenı de ahnmıyor. Istanbul'ıın pek çok
yerindeaynıgörüntüyle karsılaşabilirsiniz,
Bu ııasıl oluyor?
BAŞGELEN -Bakın şimdi. bu parçalann
bır kısmı bır zamanlar oralarda duruyor idı.
Bunlar şimdı artık yok.
MMMM Peki, bunları neden hiç kimse
sorgıılamıyor da sizin gibi insanlar günah
keçisi haliııe getiriliyorlar?
BAŞGELEN - Şu anda Anadolu'da her
taraf büyük bir vağmavla belirli merkezlere
akıyor. Bugün lstanbul'da her türlü bıt pa-
zanna gıdin. Bu parçalann oralara kanıyon-
lardolusu aktığını görüyorsunuz. Biz bu ta-
rihi eserlerin tıcari meta halıne getinlıp sa-
tılrnasına karşı büyük bir müeadele veriyo-
ruz. Bugün biz Türkiye'nın kültürel envan-
tenni hâlâ çıkarabilmiş değıliz. En büyük
vehamet de burada. Bakıyorsunuz, bir tür-
benın çinileri ya da bır caminin âlemlerı ya
da minberınin bir parçası sokülüyor, yerıne
yenısı konuyor. Aslı ıse Istanbul'daki belir-
li merkezlerde satılıyor. Yıllardır. bu parça-
lann açık açık satıîması ya da yurtdışına
gönderilmesine önayak olan ellerin kınlma-
sı için müeadele veriyorum.
Hafıza kaybından ne kastediyor-
sunuz'
BAŞGELEN - Çünkü bilgi yok oluyor.
Belirli knterler çerçevesinde belirli bir sis-
tematik içınde değerlendirilmesi gereken.
uzmanlarının alması gereken bilgıler yok
olup gıdiyor. O yerinden koparttığınız eser.
bulunduğu yerde bilgi ve anlam ıfade eder-
ken öbür tarafta sadece ticarı bir metaya dö-
nüşüyor. birilerininbahçesinisüslüyoryada
dekoratif amaçlı bır eşya halıne geİıyor.
Anadolu bugüne kadar böylesıne büyük
çapta bir hafıza kaybı. böylesıne bir yağma
ve eser yıtirilmesini yaşamamıştı.
BAŞGELEN - Batfdakı ömeklennde ol-
duğu gibi Türkiye'de de koleksıyonculuk
belirli yasal ve etık değerler üzerine oturdu-
ğu zaman ülkedeki bu tip kurumlaria uyum-
lu çahşabılecek. Batıdaki örnekler gibi bı-
lıme de çok faydalı olabilecek bır nıtelıkte.
Fakat bunun baglı bulunduğu yasalar bu-
günkü yaşamda çok büyük terslikler içeri-
yor. Yani koleksiyonculuk serbest. ama es-
ki esen almak ya da bulundurmak suç. A-
ma her şey her tarafta satılıyor. Cebınize bı-
raz para koydunuz mu bugün her türlü ese-
ri. her türlü dönemden olmak kay dıyla Istan-
bul'da alabıliyorsunuz. Bunlar alenen satılı-
yor. Yani bu iş suç değil. ama bulundurmak
suç. Işte, böyle garipTtraji-komik olaylarla
karşı karşıyayız. Yasadakı bu gen zekâlılık-
lar. bu boşluklar bir tek kıtlenin işine yarı-
vor.
mm^mm Kinıya da kimler bu kitledekiler?
BAŞGELEN -Türkiye'nin tarihsel zen-
ginlığini ve bir daha yenne koyamayacağı-
mız kültürel varlığını yurtdışına kaçıran
mthraklara. yurtdışındakı ve yurtıçındekı
merkezlere yanyor. Dikkat ederseniz toplu-
mumuzdaki öbür yasaklar da aynı şekılde-
dır. O yasaklar üzerinde tıcaret yapan. o ya-
saklar üzerinde belirli bir ekonomı oluştur-
muş ınsanlann işine yarar. Çünkü olay. ye-
rın altına ıner. Yasaklı olduğu sürece de ye-
nın en aeı ve zor döneminden geçiyor. Yıl-
lardan ben müze teşkilatına. bu teşkilatı
ayakta tutacak ve ileriye götürecek kadro
alımı yapılamıyor. Bazı yatay geçı^ler var.
ama 1980"lı yılların ortalanndan itıbaren
müzelere bir tek yeni eleman alınmıs. değil.
Bu önemlı müesseseyı canlannı dışlerine
takmış çalı^arak ayakta tutan bır kadro var.
Bu kadronun üyeleri ya olmadık iftiralarla
karş.ı kar^ıy a kalıy orlar y a da emeklılık çağ-
lan geldiğı ıçın zorunlu olarak emeklı edi-
lıy orlar. Bugün Türkiye müzelerinin kadro-
larının hepsi açıktır. \1üzeler, bırakın bah-
çelennı. kapalı teşhir yerlennı bile koruya-
cak bekçı bulamaz durumdadırlar.
Türkıye müzelerinin bugün kendı envan-
terleri bulunmamaktadır. \eyin degıştınl-
dığini. ney ın yok olduğunu bıleııııyor>unuz.
^ I M ^ ^ Müzeler teskîlatınııı kendi kay-
naklanyok mu?
BAŞGELEN - Var. Bu oluştu. Ama çok
garipbirşekildebukaynaklarMaliye'yedö-
nüyor. Müzeler bugün Darphane gıbı para
basıyor. Müzeler süreklı bılet kesıyorlar. A-
ına buradan gelen paranın bır kısmı beledı-
yeye. bir kısmı Maliye'ye gıdıyor Teşkilat
çok önemlı bıraçmazın içınde.
Türkiye'deki bütün ören yerlennı düşü-
nün'.'Oralardaki hadise sadece Deli Dumrul
turizmıne benziyor. Bir köprünün başında
siyeline sahip bir ülke. Ama Türkıye ünıv er-
sitelen fabnkasyon şekilde arkeolog yetiş-
tınyor. Bunlann sayılan üç bıne ulaştı. Bu-
rada bır mastürbasyon var. Eğıtılen bu kıt-
leye dev let "Güle güle" dıy or.
••••• Oysa müzelerde, ören yerlerinde
pek çok bos kadro olduğunu söylediniz—
BAŞGELEN - Ev et. övle. Çok gen zekâ-
lı bır politika Türkiye'de her alandaki olay
burada da geçerli. Dev let şu anda gelişme-
nin önünü tıkadı. Yapı. her türlü yeni geliş.-
meye. yeni fikre karşı statükocu kalmak.
<^mm^t Gerekçe olarak ne gösteriliyor?
BAŞGELEN - "Şu anda para yok" denı-
yor. İnsanlar evsaflı değil. Bazı şeyierı ka-
patır. bazı şeylen gızler, şeffaf olmazsanız
rahat edıyorsunuz. Hıç kimse sıze soru sor-
muyor. Ama artık Türkıye'nın soru soıma-
sı lazım. Bu elbıse artık Türkiye'nin geliş-
mesine uymuyor. Darlıktan her tarafı patla-
dı. Türkiye artık çok cıddi bır atılımı gerçek-
leştırrnek zorunda. Ortadoğu'da çok ciddi
birjeopolitik noktadabulunuyor. Arkeoloji
bugün Türkiye'nin vıtrınını. ımajını değış-
tırecek çok cıddı argümanlara sahip. Çünkü
bütün Batı. arkeolojiye meraklı. Bakın. Tür-
kiye'deki araştrrmaların yüzde 80'i yaban-
cılar tarafından yapılıyor. Amerikalısından
.nadolu'da her taraf büyük bir yağmayla belirli merkezlere akıyor. Bugün
Istanbul'da her türlü bitpazarına gidin. Bu parçalann oralara kamyonlar
dolusu aktığmı görüyorsunuz. Yıllardır, bu parçalann açık açık satıîması ya
da yurtdışına gönderilmesine önayak olan ellerin kınlması için müeadele
veriyorum. Türkiye bugün çok büyük bir hafıza kaybı ve değer yitimine
doğru gidiyor. Bir kültür mirasının ülke dışına kaçması ve tümüyle yok
olması tehlikesiyle karşı karşıya.
••••• Toplıımıın bir kesiminde
esere karşı çok olumlu bir sevgi var...
eski
raltı ekonomisi. uyuşturucu ve öbüralanlar-
da olduğu gibi yeraltı kaçakçılıgı çok rahat
at oynatır. Çünkü onun rantı vardır. O ranta
göre de belirli bütçeler. belirli paylaşımlar
bulunur.
^mma^ tsin içinde kimler var?
BAŞGELEN-Çok üzülereksöylüyorum.
ama işin ıçine müzelerde giriyor. Türkiye'de
bu dengeleri koruması gereken kurumları-
mızın da bu işlere bulaştıklanna tanık ol'u-
yoruz ve çok dennden etkilenıyoruz. Bir
Adana Müzesi tümüyle soyuldu. Bugün.
müze soygunlan Türkiye'nin gündeminde-
ki en önemli meseledır. Bugün dev let bizzat.
"gizü" damgalı evrakıyla bunu üç dört kla-
sörde toplamıştır. Bütün müzelerimiz soyul-
muştur. Ama bu durum bir türlü kamuoyu-
na açıklanmaz. Ömeğin Akşehir Müzesi'nin
bahçesinde doğru dürüst eser kalmamıştır.
Artık kaçakçılar v e Türkiye'de sistemi oluş-
turanlarbu işı o kadar alenı yapıyorlar kı mü-
zenın bahçesine kamyoneti dayayıp açık teş-
hirdeki eserleri götürüyorlar.
I^MBB^ Peki. Türkiye müzeciliği bugün
ne durumda?
BAŞGELEN -Türkıye müzeciliği. tarihı-
bırısı durmu!j. bılet kesıyor. Ama ne bir uy a-
n. ne bir bilgi levhası var. Bınlerinden bır
paraalıyorsanızbununkarşılığını verıneniz
lazım. Oysa Batı'ya gittiğınız zaman. kafe-
şinden audio-vısual gösten yerlerıne. ÇD-
Rom'una kadar her şeyı buîduğunuz ören
yerleri \ e bu tıp kültür parkları görürsünüz.
Ama biz bu aşamaya gelmedık. Sadece bı-
let kesiyoruz. onun da dışında insanları pa-
nayır yerinde dolaştırır gıbı gezdırıp dışan
çıkartıyoruz. Tabıi bırkaç iyı örnek de var.
Bodrum Müzesi bu konuda çok uç. ıv ı bır
örnektir. O müzeyi düzenîeyen kıtjinin de
başına olmadık işler gelmıstır. Türkiye'de
arkeoloji. müzecilik. koleksiyonculuk ağ\r
bir kriz yasamaktadır. Rasyonel yasal hii-
kümlerle. rasyonel yeni organızasyonlarla
ve birkaç dil bılen. kendinı uluslararası dü-
zeyde kamtlamış ya da kanıtlayacak kado-
larla düzeltebilırsıniz bu durumu. Bugün
devleti çürümüşlüğe, kokuşmuşluğa ve
umutsuzluğa sürükleyen durumla. Türk kül-
lür müesseselerinin 2000'U y ıllarda ya^ama
olanağı bulacağını sanmıyorum. Orada ya
çok ciddi reformlar yapılacak. müzelerımi-
zı. ünıv ersıtelerımızı.kadrolanmızı.bu alan-
daki her türlü tlgilı kültürel bırimlerımızi
çağa uyduracağız y a da her şey bitecek. Tür-
kıye. çağa uydurmak ıçın genç ınsan potan-
Japonuna. Kanadalısından Avustralyalısına
kadarherkesçalışıyor. Bütün dünyanın üni-
v ersıtelerı ara:jtırma yapmak için can atıyor.
Bızım kadrolanmız bunların karşısında
komedı tıyatrosu gibi kalıyor. Ciddi bir has-
tal ığın içindeyiz. Bunu doğru teşhis edip te-
dav ismı de getırmemiz lazım. Türkiye. bu-
gün çok önemlı bir kan kaybı yaşjyor. Bu-
gün Türkıye'ye doğal peyzajını yitirttik. Ke-
kova'nın üzerinden. en geri zekâlı proıeyle.
bağırsaklannı delercesıne bir karayolu geçir-
dik. Oradaki bütün doğa gitti. Kaplumbağa-
ların üreme alanlan gıtti. En önemlı Dalyan
alanı gıtti. Aynen züccacıye dükkânına gir-
m\!; fil gibi her şey i mahvedıyomz. Çok kü-
çük partı. çıkar hesaplan için en önemli ova-
lan yitirttik. Türkıye son 10-15 yıl içinde bü-
tün bu alanlardaki kaynaklannı ınanılmaz
bır hesapsızlıkla harcadı. Artık belgeleme-
ye yetışemez duruma geldik. Istanbul'u bı-
İe belgeleyecek bır merkez yok..
M M M Bu arada korumacılık yapmaya
çalışan kurullar da görevden almıyor...
BAŞGELEN -Öyle oluyor. Bakın. Tekır-
dağ Müzesı'nı harap bir halden olağanüstü
boyutlarataşıyan. Marmara Ereğlisi'nin in-
şaat yağmasına karşı duran bır kışı görev den
alındı. O zaman ne yapacaksınız?
Bir de bu konularda en önemlı altyapıyı
oluşturmaya çalışan. etik değerlen savunan
bır y ayını on sekız yıldır başanyla ayakta tu-
tan ve bu konuya hayatını vakfeden bır ki-
şinin (Nezih Başgelenın kendısı) başından
aşagı da bır kova pıslik döküldü.
Ben bir vatandaş olarak soruyorum. Bu
kadar mı haset edildik? Bu kadar mı nefret
edildik'' Verilmeyecek hiçbır hesabım yok.
Elime geçen parayı belirli bır yasam standar-
dına bile ayırmadan buralara harcadım.
Bugün çok çürümüş. kokuşmuş.. iğrendi-
ğimiz bir süreci yaşıyoruz. Artık haberleri
bile izlemek istemıyorum. Belirli bir kesim
medya güvenilirliğinı. saygınlığını yıtırdı.
\'eriİen bir habere karşılık insanlar artık.
"Acaba bu haberi vtrnıck'rindeki amaç ne-
dir? Altında ne >ar?" diye düşünüyorlar. Bü-
roma gelen yüzlerce telefon. binlerce faks
mesajı bunun en güzel kamt\. Naşamı çok
göz önünde olan bır ınsana bugüne kadar sa-
vunduğu ılkelerin tam tersi bır ımaj yaratıl-
maya çalışılıyor. Ben şu anda çalıştığım
alandaki bir gariphkle yargılanıyorum. O
açıdan benım venlemeyecek bır hesabım
yok. Ama ülkeme de gelecek kuşaklara da
güvenmek ıstiyorum. Çünkü amacım. mıs-
yonumu temizlemek. Pek çok değeri koru-
mak için uğraştık. O değerlen korumak için
çok sıkmtı. acı çektık. ama hiçbır zaman
ödün vermedik. Bugün o misyonu yarala-
mak istediler. Yaraladıklannı sanmıyorum.
Ama biraz olsun belirli kitlelerde şüphe
uyandırmış olabılirler l$te bunu temizle-
mek durumundayız. Ben bunu affedemıyo-
rum. Genç kuşaklara. "O güvendiğiniz, dü-
rüst dediğiniz adam bakın iste böyle çıktı"
dedirtmemem lazım. Ülkemin. bu pıslıkler
içinde hâlâ dürüst kalabilmiş. ülkemı ayak-
ta tutan bîr sürü ınsanı var. Bunların hepsı
bir anda yanımda belirdi. Bunlar. "Acaba
mı?" diye kuşkulanmadılar bile. "Ne olu-
yor? Ne yapılmak isteni>r
or?" diye sordular.
Bu. doğru zamanlarda doğru mesajlar ver-
dığımızı. doğru üretımler yaptığımızı gös-
teriyor.
^m^mm Sizce Türkiye buyasadığı süreci
atlatabilir mi?
BAŞGELEN - Doğru çözümlemelerle at-
latabıleceğıne inanıyorum. Yoksa başka gı-
decek yenmız. başka ülkemız yok.
Türkıye nüfusu çok hızlı artıyor. Nüfusun
büyük bölumü de genç. Bu gençlerin doğru
örneklere. dogru bılgılere ihtiyaçları var.
Büy ük bır tüketim ekonomısının gerektırdı-
ğı bılgılerle bombardıman edılıyorlar. Taşı
taş üzerine koymanız çok ağır ilerlıyor. Yap-
tığınız binay ı inşaetmek uzun zaman alıyor.
ama sağlam oluyor. Dayanmamız lazım
Ben onu görüyorum.
•^••a Biraz önce 2863 saytlı Eski Eser-
leri Konıma Yasası 'nı eteştirdiniz. Sizce bu
yasayla ilgili neyapılmalı?
BAŞGELEN - Bu yasayı günümüz şart-
larına uygun. akıleı, uygulanabilir. ihtiyaca
cevap veren bir hale getırmelıyız. Yıllardır
bu yasanın değıştırümesı gündemde. Ama
bir şey yapılamıyor. Çünkü Türkiye çözüm
üretemıyor. Kamuoyu çok saglıkh. Tartışı-
yor. Ama bu tartışma gerçeğe yansımıyor.
Belirli bir bürokrasi çarkına^akılıp kalıyor.
Bugün hiçbır şeyiMeclis'teçözemiyorsu-
nuz. Oysa Meclıs'in gündeminde yer alma-
sı gereken ön önemli konulardan biri 2863
sayılı yasada yapılması gereken değiştklik-
ler. Bu yasa y üzünden bır banka müdürünün
başı yanıyor. Öbür gün sızın de başınız ya-
nabilır. Yedi yaşından yetmış yaşına kadar
herkes. şu anda zaten bu yasanın hükümle-
ri gereği suçlu durumda. Bu yasada suçu.
gerçek tanımlarına mdirgemek lazım. Tür-
kiye'deki eski eser konularını nefret haline
getirirsek. insanlar bunlardan sevgi yenne
nefret duyarsa. bunlara el sürmeyı bile tabu
halıne getirirsek. eski eser bulundurmayı suç
sayıp insanları olmadık baskınlarla olmadık
prosedürlerle karşı karşıya bırakıpcanından
bezdirırsek bılinçlendınneyı değil. tam ter-
sine. bunlann yok oluşuna yol açanz. Türk
ınsanı bir şey ı sev erse korur. Sev diğıniz şey-
lerle. insanlarla bır bağlantınız var. Türkiye
bugün. ımarda da tanhi mırasta da doğal
alanlarda da büy ük bır yağmay ı yaşıyor.
i^i*"*" Peki, buyağmaya dur demek için
neyapmalı?
BAŞGELEN - Yeni yetişen kuşağın bilgi
programlannı kafalanna bilgi dolduran. eğı-
ten bır hale getirmemız lazım. Bugün çocuk-
lann kafasına. rezerv uann ıçıne su doldurur
gibi bilgi dolduruluyor. Bütün günlen hayat
boyu kullanmayacaklan bılgılerle uğraş-
makla geçiy or. Ekonomi. zaman boşuna har-
canıyor. Çocukluklannı yaşayamay an bu ço-
cuklar. ülkelerinden bihaber yetişıyorlar.
Oysa bu çocuklara araştırmacı zihniyetin
aşılanması gerek. Eğitımbaşka. bilgüendir-
me başka. Arkeolojide de bu böyle.
TÜRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ'NİN YÜKSEKÖĞRETİMLE İLGİLİ GÖRÜŞÜ
TÜBA'nın. yeni YÖK Yasasf nın hangi ilkeler ışı-
ğında düzenlenmesı konusunda yayımladığı bıldınyi
tam metin sunuyoruz:
Yükseköğretimle ilgili konular. kuruluş amaçları
ve görev leri bakımından. Türkıye Bilımler Akademi-
si'ni çok yakından ilgilendirir. Bu nedenle. 1994 yı-
lından beri. konuyu çeşitli boyutlarıyla ele alıp ince-
leyen çalışmalar yapmakta. toplantılar düzenlemekte.
bu çalışmalann sonuçiannı kitap halıne getirerek bi-
limsel kamuoyunun bılgisine sunmaktayız.
Yüksek Ööretim Kurulu Başkanlıgı'nca hazırlarıan
\e bir süredir kamuoyunda da tartışılan tasan. YÖK
sistemindekı aksaklıklan kısrrven gidermek ve sistemi
daha işler hale getırmek amacıyîa. özellikle yükse-
köğretımde seçkıncilik \e yükseköğretım kurumlan-
nın mali yönetımi konularında olumlu düzenlemeler
de içeren bazı değışiklikler önermektedir. Ancak unu-
tulmaması gereken. bu y asa tasarısımn. olağanüstü bır
dönemin üriinü olan 2547 sayılı yasanın üzenne ku-
rulmuş olmasıdır. 2547 sayılı yasanın özellikle giriş
bölümü eksik ve olağanüstü dönemlere özgü bir yük-
seköğretim anlayışı içerir. Böyle bır temel üzennde
olumlu ve kalıcı değışiklikler yapabılmek çok zordur.
Bu zorluğun açık kanıtı aynı yasanın çeşitli hükümle-
rınin son 15 yıl içinde en az 50 kez değiştirilmiş ol-
masıdır.
Hepsinden öte Türkıye Bilimler Akademısı. Türki-
ye"dc yükseköğretimle ilgili görüşlerinı. yürürlüktekı
yasal düzenleme ve söz konusu tasarılarla sınırlı tu-
tarsa, kendisinden beklenen görevı tam yapmamış,
görevı gereği oluşturması ve açıklaması gereken gö-
rüşlen tümüyle belirtmemiş olacaktır. Bu nedenle.
Türkiye Bilimler Akademisı. yükseköğretım düzenı-
ne ilişkingörüşlerini. bu konudaki genel ilkeler düze-
yinde. yetkili makamlara ve kamuoyuna duyurmayı
yeğlemıştir.
YOK için genel ilkelerYükseköğretimde ana amaç. bağımsız ve yaratıcı
düşünme yeteneğine sahip. sorgulayan. araştıncı. ken-
dine. toplumuna ve insanlığa yararlı bılgı ve beceriler
edınmiş aydın kişıler yetiştirmektir. Böy le bır öğretım
ancak araştırma yapan. bilını üreten. teknoloji üreti-
mine katkıda bulunan. bilinı üretmeyi ve araştırma
yapma> ı sürekli olarak özendıren ve destekleyen. aka-
demik, idari ve mali yönlerden özerk yükseköğretim
kurumlarında gerçekieştirılebilir.
Yükseköğretim kurumları. öğretim işlevleri yanın-
da. ulusal ve küresel önemlı sorunlar hakkında fikır
ve çözüm de üretırler. Bu ışlevler için istemde bulu-
nulması gerekmez. Hatta y ükseköğretim kurumlann-
dan böyle sorunlann ılk tanımlay ıcıları olmalan bek-
lenir.
Yükseköğretim giderlerine. devletin yanında. ıç ve
dış kaynaklardan katkı olabılir v e bu arzu da edılır. An-
cak kamu dışı kaynaklarla kurulacak yükseköğretim
kurumları da yasa ile kurulmalıdır.
YÖK yerine. esas işlev leri kay nak dağıtımı ve -Tür-
kiye Bilimler Akademisı ıleTÜBİTAK'ındakatılma-
larıyla- yükseköğretimde arzulanan akademık stan-
dartlara yol göstermek olan. yeni bir 'Yüksek Öğre-
tim Eşgüdüm Kıırumu' oluşturulmalıdır.
Yeni yükseköğretim kurumları kurmak amacıyîa
yasa tasanlan hazırlanırken 'Yüksek Öğretim Eşgü-
düm Kurumu" ve Türkıye Bilimler Akademisı'nın.
olumlu görüşleri mutlaka almmalıdır.
Yükseköğretim kurumları esas olarak seçınıle ışba-
şına gelen yönetıcilerve kurullar tarafından yönetilır-
ler. Yöneticilerin bilimsel erklerini kanıtlaniı>. kışilik-
lerı tartışma konusu oima>acak öğvetım ûyelen uıa-
sından seçılmelerıneay n özen gösterilir. Kurulmaaşa-
masında olan yükseköğretim kurumlarında. smırlı sa-
y ıda görev lere ve geçıci süreler için."YüksekÖğretim
Eşgüdüm Kurumu' önerileri doğrultusunda atama y a-
pılabilır.
N'ükseköğretim kurumlarının yönetiminden. esas
olarak. akademık üst kurullar (senato ve profesörler
kurulu gıbı) sorumludur. Bu kurullar. kendilerine bağ-
lı. ana ışlev leri yönetim olan alt kurullar kurabilirler.
Ülkemizde nicelik. nitelik ve işlev bakımından çok
çeşitli yükseköğretim kurumu vardır. Buradan gidile-
rek. aynı kurumlann değişik gereksinimlerine yanıt
verebılecek. kurumdan kurunıa değışen. yönetim dü-
zenleri olması çok doğaldır. Ancak bu değışkenlikle
ilgili çerçevenin yasayla belırlenmesı gerekir.
Tüm bılım dallannda. akademık eğıtımm en üst aşa-
ması doktoradır. Tıpta uzmanlık doktora ıle eşdeger
değildır. Yükseköğretim kurumlarının hangılerinde
ve hangı dallarda doktora verilebıleceğı. Türkıye Bi-
limler Akademisı ve 'Yükseköğretim Eşgüdüm Ku-
rumu'nun ortak olarak alacakları kararlar doğrultu-
sunda saptanmalıdır.
Doçentlik ve profesörlük. yükseköğretim kurumla-
rına bağlı v e kurumlar arasmda her zaman eşdeğer ol-
may abılen akademık unvanlardır. Bu nedenle. bu un-
vanlann elde edümesinde aranacak nesnel koşullar
(süre. sınav. yayın. tez. atıf. vb.). uluslararası bilimsel
ölçütlere uygun olmak koşuluyla. kurumdan kuruma
değişkenlik gösterebilır. Akademık unvanlar ancak
akademık üst kurulların kararıyla verilir.
Yükseköğretımiıı temel öğelerinden olan öğrenci-
leı, temsilcıleıi aracılığıyla kurullara katılırlar. Ayrı-
ca. öğretim üyelerinin. öğretim işlev lerinin nitelik yö-
nünden değerlendirilmelerinde de belirli oranlarda söz
sahibi olurlar.
Öğrencilerin yükseköğretim kurumlarma girişle-
rinde başlıca ölçü. nesnel sınav larla ölçülmüş yetenek
ve başandır. Ostün başarılı ve nıtelikli öğrencilerin
akademik kariyere girmelerini ve orada kalmalannı
sağlamak için her türlü özendirıcı önlem almmalıdır.
Bu önlemlerin başında. üstün nitelik.lt öğretim üyele-
rinin. kurumlarınca çeşitli şekillerde ödüüendırilme-
lerı gelmelidir. Böyle öğretım üyelerinin öğrencileri-
ne en iyı örneğı oluşturacakları. onlan akademık ka-
riyere özendirecekleri açıktır. Öğrenciler yükseköğ-
retim kurumlarının giderlenne belli ölçüde katılmalı-
dir. Mali durumlan. y ükseköğrenimi sürdürmelenne
yeterli olmayan öğrencılere. dev let kaynaklan veya
özel kaynaklardan burs verilir. Burs yönetımi. sosyal
adaleti gözeten. güvenilir bır mekanızmay a bağlanma-
lı, yetenekli ve başarılı öğrencıye eğitim olanağı ya-
ratmak en temel ılke olmalıdır.
Y'ükseköğretıme aynlan kay naklann kullanımı. ön-
ceden belirlenmış nesnel kurallar ıçerisinde. yükse-
köğretım kurumlarına bırakılmalıdır.
Yükseköğretim kurumlannın sanayi ile işbirliği
önemhdır ve desteklenmelıdır. Ancak bu işbirliği.
araştırma veeğitımede yansımalıdır. Yükseköğretim
kurumlarımızın ana amaçlarının kâr olmadığı unutul-
mamalıdır. Ülkemızin geleceğı için hayati önem ta-
şıyan yükseköğretim düzenınin. yukarıda özetlenen
ana ilkeler doğrultusunda yeniden yapılanması için
gerekli anayasal ve yasal yeni düzenlemelerin ivedi-
likle yapılması gerekir. Bütün bunlann yanında, eğı-
timin bir bütün olduğu unutulmamalı. yükseköğreti-
min düzeyinin. yükseköğretime yönlendirme. hazır-
lanıa \e nihayet girış konulanyla çok yakından ilgili
olduğu akıldan çıkanlmamalıdır.
İTİPOLİTİKA VE OTESİ
MEHMED KEMAL
Bir Dalda İki Fidan...
Şiir bireysel bir eylemdir; toplumsal değil. Kişi tek
tek bir dize söyler de, iki şair birleşip bir dize söyle-
yemez. İki şaır ortaklaşa bir şiir kitabı çıkarır da, or-
taklaşa bir dize döktüremezler.
Bizde iki şair ortaklaşa bir şiir kitabı çıkarmıştır. Nâ-
zım Hikmet'le Nail V.'nin bir şiir kitabı vardır: "1+1
=1"
Neden 1+1=1 dir de iki değildır. Buna da şairce bir
anlam vermek gerekir. Şair kitabın adını:
1+1=1 koymuş. Şairlerin işine karışılmaz.
Garip şairleri Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cev-
det kimi şiirlerine ortak imza koymuşlardır. Bu şiirler
çok değil birkaç tanedir.
Garip şairlerinden heveslenmişlerSuatTaşer, Fet-
hi Giray ortak bir kitaba '7943' adını koymuşlar. Sa-
vaşın en civcivli bir döneminde çıkan kitap.
Aradan yıllar geçti. Abdülkadir Paksoy-Ümit Sa-
naslan şiirlerini Başak ve Asma adı altında toplamış-
lar. Buna bir de "Ankara Güzellemesi" demişler.
Şiirlerden hangisi Abdülkadir Paksoy'un, hangisi
Ümit Sarıaslan'ın? Şu notu düşmüşler:
"Kitapta düz tırnaklı yazıyla dizili bölürpler Abdül-
kadir Paksoy'un; italikle dizili bölümler, Ümit Sanas-
lan 'ındır."
Biz de Ankaralıyız ya, kitabın başına bir de el yazı-
larıyla birkaç satırlık bir "güzelleme" döktürmüşler,
nasıl sevdim, nasıl sevindim:
"Sevgili Mehmed Abi, senin gibi ermiş bir Anka-
ralıya 'Ankara' diyen bir kitap, üstelik şiir kitabı nasıl
sunulur; böyle olur mu? Kardeş sevgisiyle öperek."
Hemşerilik güdüsü göçlerin arttığı dünyamızda çok
geçerlidir. Her gün Istanbul'a sırtında yüküyle binler-
ci kişi geliyor, Istanbul'un taşı toprağı altın değil ba-
şıboş gelene, ne de olsa aş, ekmek var. Her seçim
süresince aş ekmek için çağırmtyorlar mı? Çöp te-
nekelerinde ekmek arayanlara birkaçı daha katılsa ne
çıkar!..
Ankara 30 bin kişilik bir kentken böyle birkaç mil-
yonluk kent oldu. Artık kolaylıkla köykent denebilir.
Eskisini bırakın ama yenisi için nice şairler destan
düzebilir. Şu dizeler Abdülkadir Paksoy'dan:
Kımi bir tepeden bakarmış sevdiği kente
Çok muhabbet tez ayrılık der gibi
Kimi kuyruğunda gezer dururmuş
Gözden ırak olan gönülden de.. örneği
Kimi de kırk kez yakanrmış tannsına her gün
Kentin gizine erebilmek için
Bir taşra kentıyken şişine şişine bir bürokrat kenti
olmuştur. Kuvayı Milliye döneminde gelenleri daha
kentin dolaylannda (varoşlarında) elense ederler. oku-
ması yazması varsa memur yaparlar. iş, setre pan-
tolon giymesi, lacileri çekmesi... Her sabah traş ol-
ması sinekkaydt... Yozgatlı Nafiz Bey'i bilir misiniz?
Ilk Hariciye'ye girenlerden, yabancı dil bilmeden bü-
yükelçi olmasından. Diplomatlarla enseye tokat. sır-
ta şamar vurmasından...
Klerde kaldı o memur beyler!
Nasıl sevilirse soylu bir kadın, soylu bir kentte, ben
öyle sevdim Engürü'yü.
Kaçıncı yolcu bu
Uğurlanır Hacı Bayram 'dan
Sannarak örtü yerine
Gider bir ölü can
B U L M A C A SED.4T V-.AŞAYAN
1 2 3 4 5 6SOLDAN SAĞA:
1/Rize ılindeünlü
bir yayla... Temelı
taklide dayanan
sözsüz oyun. 2/
Soguğun etkısiyie 3
ya da bir bükülme
sonueunda bel böl-
gesınde btrdenbıre
beliren ağrı. 3/ Bir
nota... Kalay oksıt "
katılarak donuk-
laştırılmış ya da
kemik tozu katıla- 8
rak yarı donuk ha-
le getirilmiş cam.
4/ "Inleyiş. inleme" anla-
mında eski sözcük... Bır-
çok ıpın örülmesıyle oluş-
turulan ve balıkçılıkta kul-
lanılan halat. 5/Argoda. bır 3
çıkar sağlamak düşünce- 4
sıyle söylenen övücü söz.
6/Birmakyaj malzemesı...
Bır nota. 7/Serbest meslek "
adamlannı içınde toplayan 7
resmi bırlık... Togo'nun 8
başkenti. 8/Telefon sözü... g
Osmanlı devletinde ıkı
alaydan oluşan askeri bırlik. 9/Önem y a da değer bakımın-
dan gıtgıde yükselen basamakların herbıri... tstem dışı ya-
pılan hareket.
YL'KARIDAN AŞAĞIYA:
1/Bırparçanın canlı. neşelı ve hızlı çalmacağını anlatanmü-
zık terimi. 2/Çin'in para binmı... Adları aynı olanlardan
her bıri. 3/ Bır Avrupa ülkesınin parasını simgeleyen harf-
ler... Edirne'nin bır ılçesı. 4/ Sıcağa ve soğuğa karşı daya-
nıklılığı kükürtle anınlmış kauçuk... Kemikferin yuvarlak
ucu. 5/ Şarkmın sert bır bıçimde v urgulandığı disko müzik
üslubu... Bir zaman birimı. 6/ Peygamberağacı reçinesin-
den çıkan lan ve hekimlikte kullanılan bir sıvı. II Inşaat dö-
küntüsü... Tarih öncesme dayanan efsane. 8/ Parola... "Ben
gelmedım dava için Benım işim için" (Yunus Emre).
9/ Kamuya duy^ırulmak ıstenen şeylen yüksek sesle haber
vermeyı iş edinmış olan kimse... Bir renk.
ILAN
Selukv-lş Sendıka^ı (ienel Merkezı laratindan u\ elennı CHECK-L'P
taranıssından geçıniKk üzere gczıcı bır araç u\ üulama\<ı konnıuşıur
Bu hızmelın \ urutumunde dahılıve uzmanı bır hekım ı^ııhdamı >apı-
lacaktır
T B B H>
e n
Hekırjilığı sertıfıkası olan. hu ı^jle ılyıknmek ıstevenle-
nn 14% W96 lanhınc kadara^ağlda bclırlılen adre^e ba^\umıaları du-
vurulur
SELL LOZ-İŞ SENDİKAS1
GENEL YÖNETİM KliRULLl
VDRES:
Sı'hıluz-li Sendıku^ı
Genel Merkezı
Oınt'ruğu Müh Ankuıu CuJ Ipt'k Apt
Kaı 1-2-3 So. X7 • İZMİT
Tel V» 0 262)21 17 26. 321 IM CV 321 IS 1)6
ÇORLM İCRA TETKİK MERCİİ MAHKEMESİNDEN
t>asNo". 1996 S5
Şıkâyetçı Türkiye 1> Bankası A.§. vekıli Av. Emel Dcynekli ta-
ratmdan kar^ı taraf Ahmct Yıiksel aleyhınc mahkemcmızde agılaıı
şıkâsetdavdMnın 12 3.1996tarihındedt^ya üzennde ^ikâyetin red-
dınekarar\cnlmı^\ekarar5İkâyetı;ı \ekılı tarafından 1.4 l t % ta-
nhindo temy ız cdiİmi^tır. Karsi taraf Ahmct yükıcl'c an adre> tüm
aramalara rağmen tespıt edilemediğinden ilanen mahkeme kararı-
nın ve tenıyiz dılekcesinin tcblıgat yapılmasına karar verılnıı^tir.
Mahkeme kararına ve temyİ7 dilckçcsıno cc\abını/ı ıljn tanhin-
den itıbaren 10 gün ıçensındc ınahkemeye kcmlıniz \c\,ı bir \c-
killetem>iledıpbıldırmenİ7. bıldınııediğıniztakdırdeUavanızıngı-
yabınızda ılevam edeceğıne daır ilanm mcsruhatlı davcttyc yerine
kaım olmak üzeıe ılaııeıı teblıâ uiunuı Bj-,m N7U51