25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 MAYIS 1996 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 CRAMOFON İĞNESİ SELİM İLERİ Yanı başımızdaki Haldun TanerYaklaşık yirmi yı! önce yazmış. ama belki de gelecek günü. asıl bugünü yo- rumluyordu Haldun Taner: "Türkiye'nin bazı alanlarda ortaçağ çıkmazlarına saplanıp kalışının. ipe sapa gelmez mugalatalar içinde yokuş aşağı gidişinin,iizii. esası unutup sen-ben dala- şına girişinin kökeninde matemafik dü- şiince yoksüüuğu yatıyor bence. Matematik düşünce disiplini hor gö- rüldüğü için az ve özyerine bol ve boş ko- nuşuluyor." Yine yaklaşık yirmi yıl önce "Güzel Türkçe Konuşmak"ın da üzennde dur- muş: "Eskilerin hoş sohbet, meclisârâ. ağzı- na baktınr dedikleri kişiler \ardı. Bun- lar konuşmay ı bir güzei sanat. bir ince müzik haline getirmişlerdi. Hcm de he- nüz fonetiğin. boğaz Ickııiğinin, konuş- ma eğitiminin uzmanca yazılmış yapıtla- rını okumadan. Çiinkii iyi konuşma bir teknik işi olduğu kadar, ondan da çok, bir gönül işidir, içtenlik işidir, bu ölçü. bir sağduyu ve kafa dengesi ürünüdür." Hoş,sohbeti kullanıyoruz da. meclisâ- râ dilden çıkıp gitmiş; ağzına baktınr du- TU Türkçesine karşın handiyse unutul- muş. Oysa Haldun Taner işte o. ağzına baktınr kişilerdendi. Usta >azarlann ço- ğu. sıra konuşma sanatına gelince. kem- kümde takılıp kalırlar. Haldun Bey. usta yazarlıgıkıvamında. birsöyleşiadamıy- dı. Yaşamöykiisüne dönüp baktıgımızda. bu tatlı dilli insanın. pek de öyle mutlu çocukluk. mutlu gençlik geçirmediğini saptıyoruz. 16Mart I9|6'da Istanbul'da doğmuş. Babası Ahmet Selâhattin Bey, Sultanahmet Mitingı konuşmacıların- dan. Payitaht lstanbul'a Milli Kurtuluş hareketinin anlamını bir türlü anlatama- mış. Ahmet Selâhattin Bey. Haldun Ta- ner beş >aşındayken ölüyor. Ana-oğul baş başa kalıyorİar... ... Galatasaray Lisesi'nde parasız ya- tılı öğrenim. ardından Almanya'da eko- nomi \esiyasal bilimlerkonusundayük- sekögrenim çabası \ e v ereme y akalanan Haldun Taner. yurda gen dönü>or. Tahir AJangu, Haldun Taner'in yaşamına ıliş- kinbılgi \erirken şunlan yazıyor: "1938- 1942 yıllan arasında dört yıl, Erenköyü Sanatoryumu'nda ha>atla öliim arasın- da bocaladı." Çok tuhaf. ama Devekuşuna Mektup- lar yazan. olanca iyimserliğiyle. bütün bu sıkıntılı dönemlerden pek söz açmaz- dı. Ya nelerden söz açardı? Haldun Bey'i hep güzel. iyi. olumlu şeylerden söz açarken hatırlıyorum. Sizi birbaşka yö- ne mi çekip götürecek >a da size bir yan- lışınızdan mı söz açacak. inceliği. çele- bitiği. babacanlıgı asla elden bırakmaz- dı. Şimdi anlatacağım 'öykü 1 -çünkü anı- lanm arasında bir öykü lezzeti taşıyor- 1970 sonrasında geçmiştir. Sanatçı neyi beğenmeli? 1970 sonrası senaryo yazarlıgina sı- vanmıştım. Sinema. senaryo tekniği ko- nusunda hemen hiçbir şey bilmiyordum. Birakşam Mühürdar"da Haldun Taner'e rastladım. "Senaryo yazıvormuşsunuz" dedi( Ben henüz yirmi biryaşımdaydım. Otuz üç > aş büyük Haldun Taner 'siz' de- mekte ısrarlıydı. Aynlıncaya kadar hep 'siz'dedi). Sonra anlattı: Sinemanın çekiciligin- den. renkli dünyada çıdam işi edebiya- tın göveremeyeceğinden. edebiyata ye- teneği olan bir insanın usul usul kaybo- labileceği endişesinden uzun uzadıya T" T"aldun Bey'i hep / / güzel, iyi, olumlu J. -X şeylerden söz açarken hatırlıyorum. Sizi bir başka yöne mi çekip götürecek ya da size bir yanlışınızdan mı söz açacak, inceliği. çelebiliği, babacanlıgı asla elden bırakmazdı. ylesine geniş bir hoşgörünün insanıydı ki Haldun Taner, öylesine geniş bir perspektiften hayatı, dünyayı alımlıyordu ki, düzeysizliğe ne yazısında çizisinde. ne yaşayışında yer verebilirdi. ~F~ Tİkâyeci Haldun r—•m Taner, denemeci, JL JL gazete yazan Haldun Taner, tiyatro adamı Haldun Taner'in gölgesinde kalmış mıdır diye sorarım zaman zaman. Pek çok güzel hikâyeye imza atan Taner'in, kitleye büyük çapta ulaşabilmesi tiyatro eserleriyle olmuştur. söz açtı. Örnekler hep soyut bir diinya- nınömeklerioluyor; Haldun Bey somut kişileri anmamaya özellikle özen göste- riyordu. "... Bir gün de..." dedi. "insan ne yaz- sa beğenmeye başlar artık. Özdenetim si- linip gider. Edebi>atın tek denektaşı öz- denetimdir." Gün batmıştı. Gece mav isi deniz. Mü- hürdar"ın ozamanki daha yes.il. nefti or- tamı bir sinema sahnesinı andırırken kendi yollarımıza döndük. içimde kınk- lık hissediyordum. Eilbette birbırimıze iyi akşamlardileyerek, gülümseyerekay- nlmıştık. Gelgelelim bir erinçsizlik. bir bunaltı ardıma takılmıştı. Itirafedeyim ki. Haldun Bey'in sözle- rinden hoşnut kalmamıştım: "Sanatçı yaptıklarını beğenmemeli, hiç beğenme- meli, her defasında \eni baştan y aratabil- meninolanaklannıaramalı. Senaryo ya- zariığına gelince. hele bizde, seri ürvtim- dir." Senaryolar yazdım yazmasına. Hal- dun Taner'in uy ansı da > akamı hiç bırak- madı. Büsbütün ucuz işlere saptığımda hatırlıyordum. mıdem bulanıyordu. On küsuryıl sonra. CahideSonku"nun ölümü üzerine. çok güzel bir >azı dizisi kaleme aldı Haldun Taner. Bu kez bam- başka. eşsiz bir özeleştiriye girişmiş, bu kez okları -açıkça- kcndınc çe\ ırnıiştı: Cahide Sonku. Haldun Be\ 'e senaryo yazmasını önermiştir. gerısinı bırlikte oku>alım: "Dedim >a, hışırdım. l'kalâ idinı. Hikâveci olarak esanıim okunnıa- ya başla> alı benim ^eşilçani"a. \ akriy le iki üçfilnıyazmış olmamı bira/ a\ ıp sa> ıvur- dum." Şimdi düşünüyorunı da. yolun başın- daki. çok genç bir hikâşeciyi gönül kır- madan edebiyata çağırmışellisini aşkın usta yazar. bit>oıı şıl sonra. <öz Cahi- de'den açıldığında kendinı harcamavı göze alabilmiş. §imdi böyle dü^ündük- çe. Haldun Taner'in gönül ınceliğıni. gö- nül adamlığını büsbütün ka\ramam ge- rektığini hissedi\orum. Armağanınötek^y'üzü DostluklannSonGiinü. l976SaitFa- ik Hikâye Armağanı'nı kazandı. Rah- metli hocam Rauf Mutlua>. o zaman Cumhuriyefte bir yazı >a\ımlamiş. bu armağanı 'yıldızın pariadıği biranda' ka- zanabildiğimi belirtmışti. Seçici kurul başka adlar üzerinde uzun uzadıya dur- muş. Rauf Mutluay ö\külerimı erken emekler. daha olgunlaşınanıış \erıınler sayıyordu (Ödüller. armağanlar bence genç yaşlar için önemlı. Sonra o eski öz- lem kalmıvor). Armağanı meğerse Haldun Taner'in oşuyla kazanmışım. Üst üste birkaç yıl seçici kurul toplantılarına katılmayan. oy kullanmayan Haldun Taner. telgraf çek- miş. kesin ve tek adaymın bcn oldugu- mu haber vermiş; biroy farkla Dostluk- ların Son Günü öne geçmiş. Pera Palas'ta kokteyl verildi. Yirmi al- tı yaşımdaydım. O kadar heyecanlıydım ki. bacaklarım titrıyor. adımlanm birbi- rine dolaşıyordu. Haldtın Bey kokteyle katılmıştı. Bir ara. elden ele bir telgraf dolaştı. Bu telgrafın uzunca metninden hâlâ sözaçmak istcmiyorum. Benim için ya- zılmış olanlar çoktan beri gönlümü hiç mi hiç vormamakta. Ama benzeş sözler Sait Faik'e. ölmüş bir insana da söylen- mekteydi. Yirmi yıl önce bu telgraf beni elbette incitecekti, öyle de olmuş. alabildiğine incinmiştim. İyi ki incinmişim; Haldun Taner. havatıma kılavuzluk edecek söz- lerden birini söyledi: "İyi birokur yai- nızca edebî metinleri okur. İ>i bir \azar yalnızca edebî yazılar ya/malıdır. Siz ye- tenekli bir insansınız, böyle diizeysizlik- lerte uğraşmaya hakkınız >ok." 7-îıır zemberek armağan törenınde te' can dayanağı şu sözler oldu. Öylesine geniş bir hoşgörünün insa- nıydı ki Haldun Taner, öylesine geniş bir perspektiften hayatı, dünyayı alımlıyor- du ki. düzeysizliğe ne >azısında çizisin- de. ne yaşayışında yer verebilirdi. Ölür ise Ten Öliir, Canlar Ölesi Değil eşsiz portreler kitabının \enı basımları- na mutlaka eklenmesi gerekli Cahide Sonku yazısında birevsel ve toplumsal düzeysizliklerimize. aymazlıklanmıza. kofdeğerlendirişlerimize sesleniyor: "Cahide çeşitli havat skalalarından geçti. V'aşamı olanca ihtişamından olan- ca süfliliğine kadar, ama her sefer yoğun, çokyoğun olarakyaşarken,yinede bu iş- te buruk da olsa, sanatkârca bir tat aldı- ğına emin gibiyim. O sevdi, sevildi, yaz- gısının güleç yüziinü de, tokatım da ya- kınmasızca kabullendi >e aramızdan göç- tü." "Onunla uğraşmayın. Onu yargılama- yın. Çıkı<fi da inişi de olmayan gü\enceli hav atlannı/la ö\ ünün. vetinin. Cahide've karşı ucuz Ustünlükler taslamaya kalk- may ın." Bir büyük tiyatro adamı Hikâyeci Haldun Taner. denemeci. ga- zete >azan Haldun Taner. tivatro adamı Haldun Taner'in gölgesinde kalmış mı- dır diye soranm zaman zaman. Gerçi "Konçinalar1 ". "Fasarya™. "Sancho'nun Sabah Yüriiyüşü". "Salı- da Sabah" unutulmaz hikâyelerdir. ger- çi böylesi pek çok güzel hikâyeye imza atmıştır Haldun Taner. yine de kitleye büyük çapta ulaşabilmesi tiyatro eserle- nyle olmuştur. Hepsi zamana meydan okumuş gazete yazıları muhakkak ki se- vilerek takıp ediliyordu: yine de sahne üzenndeki eserin alkışı daha farklı gibi- me gelıyor. Şehir Tiyatrolan'nda gizlediklerimiz Fazilet Eczanesi (196Ü). HuzurÇıkma/J (1961). olaöanüstü güzellikte oyunlar- dır. Bu iki eserin. sonra Lütfen Dokun- mayın'ın. hele L'lvi L'raz'lı Gözlerimi Kapanm V'azifemi Yapanm'ın derin et- kıleri bende hiç siünmedi. GiilrizSururi'li ZilliZiarife'yi Elham- ra Sineması'nın sahnesinde izlemiştik. Keşanlı Ali Destanı gibisinden çok sük- seli biroyunungerisinde kalmıvor. Gül- riz Sururi'ye bir zafer daha kazandırı- yordu. Nihayet -bir başyapıt olan- Sersem Ko- canın KurnazKarısı ve MünirÖzkul'un kulaklarda çınlayan monoloğu... Onca yaratıcıhğa. sanata. kültüre adanmış bir ömürden sonra Haldun Ta- ner hayli küskün bir uya^ıyı dile getire- cektir: "(Gündem) Bugiinkü gibi yalnız \e yalnı/ politika \e spordan oluşmuyordu. tarihtt paıiamento tartışnıaları bu ka- dar ayağa düşmemişti. Gazetclcrin çogu- nun kültiir ve sanat sayfalan-vardı. \a- tandaş isterse se\i\eli yüce alanlara da yönelebiliyordu. Şu son on - onbeş yıldır bize bir halleroldu, bir politik çekişme ih- tirasına, biz de liderler gibi. kendimizi kaptirdık, yokuş aşağı paldır küldiir gi- diyoruz. tnsanı insan yapan niteliklikle- ri gün günden unutmaya başladık. Ede- biyat, tiyatro, müzik, plastik sanatlar. bu hoyrat ve kıyasıya ortamda eski anlam- lanndan adeta boşaldılar. Büy ük çoğun- luğunda 'Bunlara artık negerek var' di- yebileceği bir horgörüye itildiler." I986aa kaybettik Haldun Bey'i. 7 ma- yısölüm günü. Bilmemogün birkitabı- nı alıp okur musunuz? Yazdıkları. şüp- heniz olmasın. elden geldiğince. hayatı- ınızın düzeysizliklerinı. kofluklannı. ba- yağılıklannı silecek. Yetmez mi? YalçınÇetin Karikatür Sergisi Kültür Senisi - Karikatür sanatçısı Yalcın Çetin'i anma ser- gisi KankatürcülerDernegi'nin Yerebatan Sarnıcı Çıkışı'nda- ki Sanat Galerisi'nde açıldı. 15 gün süreyle açık kalacak ser- gide. sanatçının orıjmal yapıtlannın yanı sıra yanm kalmış ça- lışmalan da yer alıyor. 1934 yılında Istanbul'da doğan. kankatür sanatının yahn ve özlü anlatımın ustası Yalçın Çetin, ılk karikatürünü 1947"de Doğan Kardeş dergısinde çizdi. Bir süre Devlet Güzel Sanat- lar Akademısf ne devam eden Çetin. karikatür çalışmalarının ağır basması üzerine okulu yanda bırakarak dönemın Medet. Hafta. Akbaba. L'lus. Tanın. Dönüşüm. Ant. Yenigün dergı ve gazetelerınde çalıştı. 1961 yılında Almanya'ya giderek çızgi fiim ögrenen ve üikeye döndükten sonra bu konuda çalışma- lar yapan Çetin. o yıl- larda Özgür İnsan ve Çarşaf dergilerinde çizdı. Yapıtlarını "Vatan Millet Sakarya" v e "Dosya" adh iki kan- katür albümünde top- lavan Çetin. yakalan- dığı amansız hastalığa yenik düşerek 14 Nı- san 1977'de tstan- bul'da öldü. Karagöz çizgisinden esinlene- rek geliştırdiğı çizgı- siyle toplumsal çelış- kileri vurucu bir anla- tımla karikatürleştiren Çetin'in ölümünden kısa bir süre önce ka- zandıgı en büyük ba- şarısı. Gabrovo (Bul- garistan)Mızah ve hi- cıv ev ı tarafından dün- yanın en iyi 100 mo- derrı karikatürcüsünden bıri seçilmesıdır. YalçınÇetin "Vatan Millet Sakarya" albümü. Türkiye'nin mıllıyetçi sloganlarla Amenkan güdümüne gırdıği bir dönemın politik ve toplum- sal tarıhinin benzersız bir anlatımını oluşturdu. Çetin Altan'ın devımıyle o, kankatürü sınıf savaşımının emekçilerden vana birsilahı haline getirdi. Karikatürde soyutlamayı. özü en bil- lurlaşmjş biçimiyle brtaya çıkarmak için kullanan Çetin, ger- çeğın en kestiıme ifadesine ulaşmayı güçlü birbınkime daya- nan birkaç çizgtyle başarabilıyordu. Kankatürcüler Derne- ği'nin, sanatçının aılesinin katkılanyla düzenledığı anma ser- gisi. karıkatürümüzün bu büyük ustasının çızgisinin genç ku- şaklarla buluşmasını sağlarken karıkatürümüze de onun yenı- leyıcı çızgısını bir kez daha ammsatıyor. Asım Işler: Bir aykırı ses YALÇIN SADAK Türkiye'de soyut dışavurumculuk. ağırlıkla lirik bir seyir izlemiştir. Bunun nedenini akımın Paris ekolüne bağlılığında aramak yanlış olmasa gerek. Asım İşler Parıs'le organik bağlantılan olmasına karşın bu genel eğilimin dışındadır. Onun soyut dışavurumları başından beri Action Painting'e ilişkin değerlerı zengin biçimde içerirdurumdadır. Bir tek kelimeylejestin. hem de barok jestin egemenliğinde gelişın Işler'in resimleri. Bu o kadar belirgindir ki. resimlerin boyutlan küçüldükçe. jestin egemenliği lirisizm lehine törpülendikçe. sanatçının elinin kısıntıyla ilerlediğı açıkca duyumsanır. Uzamı ne denli genişse. jest. kendini o ölçüde okunur kılmakta. kısacası. jestin niteliği İşler'in çalışmalannın boyutlarını da zorunlu olarak büyütmektedir. Asım Işler'in resimlerinin ikinci aykırılığı da renge ilişkin tutumunda belirginleşir. Bu konuda zor yolu seçmekte. albeniden. uzlaşılmış beğeniden. titizlikle kaçınmaktadır Işler. Hiç kuşkusuz. jeste dayanan resmin renge şu ya da bu biçimde baglanmasınt gerektiren bir zorunluluk yok. ne ki hoşlaşma temeli rengin genelde lirik soyuta daha uygun düştüğü bilinmektedir. Renk etkisi boya değerini ve jesti bastrrsın istenmiyorsa daha ikincil bir konuma çekilmek zorundadır. Aranan eğer Action-Painting'in ruhuna uygun olansa. yani gerilim ve şiddetse. bu özellikle kaçınılmazdır. Asım Işler'in resimlerinde renge mesafeli duruş tam da böy le bir gerekçeden kavnaklanmaktadır. Albenilı olmaktan uzak. genellikle beyazla soğutulnıu!;. uyancı renklerdir onun yeğledıği. Bu tutumunu eski biryazımda politik ilgilerinin bir kanıtı olarak belırlemiştim. Gerçekten de İşler. serüveninin başından ben. söylemının politik düzleminı de belirgın kılmakta ısrarlı olmuştur. Figüratif ve soyutlamacı dönemlerinde bu ilgi. tematik olarak da öncelik kazanırken. soyut döneminde daha çok renk seçımınde içselleşmiş durumdadır. Yaşama karşı eleştirel bir duruştan hiçbir zaman vazgeçmedi işler. Bu yüzdendir ki tüm karşıtların uzlaştırıcısı olan lirisizm yenne. eleştirel bir uzaklıktan doğan gerilim ve şiddeti yeğlemektedir. Bu açıklamalara bakarak İşler'in çalışmalarının tümüyle Action- Painting'in çekim alanında olduğunu sanmak yanlış olur. Özgünlükten değil. özgüllükten söz etmek durumunda olduğumuz bir zamanda. onun resimlerindeki ındirgenemez farklılıklan arayacak olursak. bunların en başında gravür tekniğinden getirdiklerini göreceğiz. Özellikle oyma ve kazıma temelinden gelen teknik ve duyumsal tatlann tutkunuolan işler'in resimlerinde. her jest. metal tabaka üzerinde zahmetle yürüyen bir kazıma edimini çağnştırır; öylesine yoğun bir emek yüklenmiştir. Bundan ayrı olarak rengin. çizgisel değerlere doğru çözüldüğü yerde de. grav ürle yakınlığı açıktır. Onun resimlerindeki jest örgüsü: dinamizm yüklü kaotik oluşum. gravürlerinin de ayırıcı özelliöidir. Asım Işler'in. artık ustalık aşamasına varmış resimleri. soyut dışavurumculuğun. gerilimli kutbunun en güçlü kozlarından biridir. Gerek gravürleri gerek figüratif ve soyutlamacı dönemleriyle de saygınlıgı hak eden İşler'in. soyut dönemi bu yöndeki arayışlar için bir seçenek konumdadır bugün. Bu seçeneğin bütün vuruculuğu jestin özgürleşmesinden geliyor kanımca. Figüratif dönemi ve sonrası dikkatle incelendiğinde. jestin, biçimsel kaygılann baskısı altında dizginlendiği. resmin temelinde gizil birgüç olarak devindiği kolayca görülecektir. Direnişe gelince. tarihin sonunun geldiğine inanmay anlar. tarihsel olguların niceliksel bir toplam olmanın ötesinde. y aşamın organik ve etkin bir bileşeni oldugunda diretenler bu ısrarı kavramakta güçlük çekmeyeceklerdir. Yaşam salt bir düş değildir onlar için. Direnişın nesnesinin kaybolduğu yerde, direnmeyi sürdürmek yalnızca istencin giicüne karşılıktır. ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Tuhaf Bir Çeviri Serüveni... Çeviri yaptığım yıllar boyunca peşimi bırakmayan iki yazar oldu. Birincisi. Ingeborg Bachmann'dı: bu Avusturyalı yazar ve şair. benı önce "Malına" adlı ro- manıyla, ardından da şıirlerı, denemeleri ve radyo oyunlarıyla çarpmıştı. Bachmann'ı yaşamının nıce zamanlan ve mekân- ları boyunca hep beraberimde taşıdım. Hiçbir kitabı yanımda olmadığı dönemlerde bıle, bir iç okuma ara- cılığıyla, bu diyaloğu sürdürdüm. Bu tutku. "Mali- na"y\ çevirmemle bıle noktalanamadı. Sonunda bü- tün şiirlerini, butün radyo oyunlarını. başlıca deneme- lerini ve konuşmalarını dilimize çevirdiğımde. artık Bachmann'dan yana belli bir huzura erdığimin de ayırdına vardım. Elbet oiay. bu yazann "dosyasınm" benim için kapanmış olması değıldi: ama onu kendı dilimin insanlarıyla paylaşabılmek, kendim ya da yal- nızca Almanca bılenler için saklamamış olmak, Bach- mann ile bundan böyle içinde kıskançlığa yer bulun- mayan bir beraberlik kurmamı sağlamıştı. Peşimi bı- rakmayan ikinci yazarın fırtınasından ise bu yolla kur- tulamadım. Kurtulabıleceğimi de artık sanmıyorum. Harman Broch da bir Avusturyalı. Bugün yüzyılı- mız roman sanatının birkaç kurucusundan biri sayı- lıyor. işe felsefeyle başlayıp, yaşama yönelik sorgu- lamalarını edebıyatla sürdürmüş. Başyapıtı ise "Ver- gilius'un Ölümü"adlı romanı. İS I. yüzyılda yaşayan ve Latin dünyasının en büyük şaıri sayılan Vergili- us'un son yırmidört saatinı konu alan bu beş yüz say- falık roman, dünyamızın ikinci büyük savaşa kaydı- ğı yıllarda kaleme alınmış. Yazar, Vergılius'un düşün- celerinm diliyle aslında çok acımasız bir soruya. "Sa- natçı, neyi değiştırebilir ki?" sorusuna yanıt aramış. Romanın sonunda bu soruyu birfelsefe sorusuna dö- nüştürerek yanıtsız bıraktığı da söylenebilır. Ama me- tinde önemli olan, zaten yanıtlar değil, süreklı birbı- rine kaynaklık eden sorular; "Bılmek nedır?", "bil- mek, neyı çözümieyebılır"den. "Ölümsüzlük nedir?" ya da "Insanoğlu kendini olümsüz kılmaya çalışma- lı mı?" ya kadar uzanan çok geniş bir sorgulama yel- pazesi. Gerek Broch, gerekse "Vergılius'un Ölümü", ne- redeyse on dört yıldır yakamı bırakmıyor. Sorun, bu çeviriden korkmam değil. Dahası, romanın çoğu bö- lümlerini defalarca çevırmemın ardından, artık hiç korkmuyonjm. Bir zamanlar yazan tarafından bile, "Başka dile çevrilemez bir roman", diye nitelendiril- miş olan bu başyapıtı üstelık çok iyi çevirebileceğım- den de eminim. Gelgelelim içimde müthış bir kıs- kançlık var. Yaşamımda ilk kez. başkalanyla payla- şabileceğim bırşeyi sankı asla paylaşmak istemiyo- rum. Paylaştığım anda. delicesine yalnız benim kıl- mış olduğum, çok değerli bir şeyı sonrasız yitirmek- ten korkuyorum. Sankı kendi yaşadığım ortamda kitaplaştığı anda, onu okuyacak olanlardan tek bir kişının bile onda be- nim bulduklarımı bulamamasma, görmezlıkten gel- mesıne ya da umursamamasına dayanamayacağı- mı hissediyorum... Böylece bir aydın için hep en ba- ğışlanamaz suç saydığım bir eylemi, bildiğini ve ya- pabildiğini başkalarıyla paylaşmaktan kaçma eyie- mını zamanla, çevirının bıtmesmı erteledikçe, kendim gerçekleştiriyorum... Bir başka olasılıkda yazarın sa- nat eseri bağlammda hep tartıştığı: "Neyi değiştire- bilırki?" sorusunu aşırı özümsemiş olmam ve neler yazılırsa yazılsın. neler çevrilirse çevrilsin. bir şeyle- rin, çok önemli, belki de asıl önemli şeylerin hep ya- zılmadan, söylenmeden kaldığı gerçeğınden aşırı et- kilenmem. Romanın bir yerinde halkın sefaletine, günlük yaşamın akışına bakan Vergilius. şu düşün- celerı geçirir aklından. ''.. evet, bütün bunlar yazıl- madan, dizelere dökulmeden kalmaya yargılıydı.. bütün dünyanın gerçek nabız atışlan hep yazılma- dan kalacaktı..." Romanın bir başka yerinde, şairin yaşam karşısın- da neredeyse sınırsız bir sorumluluğu üstlenmesi ne- deniyle, dostu Lucius, "Ama ölümlülerin gücü sınır- sız değildir ki!" deyince. Vergılius'un ölümsüzlüğü yerle bir eden yanıtı şöyle olur: "Işte bu nedenle ölümsüzlük bizlere yakışmıyor, Lucius... insanları; çok kana ve ateşe mal olacağı ıçın, dolayısıyla bızım gibi zayıflar böyle bir işin üstesınden gelemeyeceği için, yeniye ve geleceğe hazırlayamıyorsak eğer o za- man bizim o minicık güçlerimizle yarattıklarımız da ancak ortadan kaldırılmaya değerşeylerdir... O hal- de Aeneis de yakılmalıdır..." Uğruna yaşamını harcadığı başyapıtı "Aeneis" destanını ancak "yakılmaya layık" gören Vergılius, sonunda yaşamını, "Evet. ben de yazmıştım bir za- manlar. Ben de kayalan yoklamıştım" diyerek şöyle noktalar: "Belki de bu arada uçuruma düşmüşüm- dür, bilemiyorum; şimdi ise zalim bir ölümle karşı kar- şıyayım. ölümsüzlükten yoksun bir ölümle.. ama kim rahat uyuyabilir Troya yanarken? O, hâlâ her gece yanmıyor mu?" Bütün bitirmeme tutkuma rağmen, kendime rağ- men bu çevirıyı bir gün tamamlarsam eğer, bılıyorum ki yaşamımda çok ender olarak "hazine" diye adlan- dırdıklarımdan birini başkalarıyla paylaşmış ola- cağım. MÜ İletişim'den kısa metrajlı (ilm yarışması Kültür Ser\isi - Marmara ÜniversiteM İletişim Fakültesi "Kısa Vletrajlı Film Yarışması' diizenledi. Konunun serbest olduğu yarışmaya YHS formatında video kasetle başvurulabilecek. Adaylardan filmin süresi. yönetmen ve yapımcının özgeçmişleriyle telefon numaralan ve adreslerini bildiren bir mektup da isteniyor. Adaylar birden fazla yapıtla yarışmaya katılabilecekler. Yapıtla birlikte filmin özetınin de verilmesi gereken yarışma için başvurular. 24 nıayıs cuma gününe dek îstanbul Nişantaşı'ndaki İletişim Fakültesi Sekreterliği'ne yapılacak. ^'a^şmanIn lürisi ise Prof. Dr. Aliın Şerif Önaran. Prof. Dr ÜnsarOskay. Prof. Dr. Işık Aydemır. Prof. Dr Bülent Özer. Prof. Zafer Doğan. Prof. Dr. Ahmet L. Orkaıı. ^'ard. Doç. Dr. Esra Biryıldız ve >ard. Doç. Dr. Şükran Esenden oluşııyor. Devlet Tîyatpolan'nın 'Büyük Anadolu Turnesi' Kültür Senisi- Devlet Tiyatroları. 1995-96 sezonunu "Büyük Anadolu Turnesi' ıle kapatacak. 15 nıayıs - 16 hazıran tarihleri arasında gerçekleştirilecek turnede 78 il. 40 ilçe. 10 köyde toplam 159 teınsil verilecek. Ankara. İstanbul. İzmir. Bıırsa. Trabzon. Diyarbakır. Adana ve Antalya Dev let Tiyatroları'nın 11 oyunuyla gerçekleştireceği etkinliklerde 3 15 sanatçı ile teknik ve idarı personel görev yapacak. Tiyatro sanatını yaygmlaştırmak anıacıyla düzenlenen turnc boyunca Devlet Tiyatroları grubu. 34 bin 195 kılometre yol kat edecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear