25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
31 ARALJK 1996 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Cumhuriyet, Çankaya Köşkü'nde gerçekleştirilen liderler zirvesinin tutanaklannı yayımlıyor TaiKmeçhııller tafimatla'ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - ANAP Genel Başkanı Mesut Vılmaz'ın, Susurluk skandalını gö- rüşmek üzere gerçekleştirilen Çankaya Köşkü'nde- ki liderler zırvesinde, aydınlatılamayan cinayetler konusunda dönemin Başbakanı Tansu Çiller'i suç- ladığı ortaya çıktı. Cumhuriyet' in ele geçirdiği tu- tanaklara göre Yılmaz, "Sayuı ÇilJer'in 'PKK'ye yardım eden işadamlannı biliyoruz' beyanının ar- kasından. bu cinayetler gelmiştir. Ama olay şu anda bambaşka bir mecraya gjrmiştir. Zamanında bölü- cü terörle mûcadele için bu işi yapan insanlar, şündi cepleri için bu işi yapar hale gelmişlerdir. Geçmişte polis üstüne düşeni yapmadı. Yargısız infazlann hiç- birisi, ama hiçbirisi adli ve idari soruşturmalar so- nucunda aydınlığa çıkmadı" dedı. Başbakan Necmettin Erbakan da devlet içinde kirli işlere kanşanlann temizlenmesi ve gerekirse adalet organlannda da "temizliğe gjdilmesinin" zo- runlu hale geldiğini belirterek, "Bundan bövle hiç- bir şekilde devletin kanunsuz iş yapmavacağını ilan etmek suretiyle halka gü\eni tesis etmeliyiz" dedi. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirerın, Erbakan ta- rafindan masaya getirilen ve "devlet içinde kontrot- sûz örgütlenmeler bulunduğunu" kaydederek, ko- ruculuk sisteminin kaldınlmasını öneren Milli Istih- Erbakan Bütün bu işlere kanşanlan temizlemek mecburiyetindeyiz. Adaletin içinde de bu temizlikleri yapmak mecburiyetindeyiz. Bundan böyle hiçbir şekilde devletin kanunsuz iş yapmayacağını ilan etmek suretiyle halka güveni tesis etmeliyiz. Herkes kendine göre içtihat yapmaya kalkarsa, ortada devlet kalmaz. barat Teşkilatı (MİT) raporu için, "Tabiio raporla- n biraz ihtiyati kayıtla alacaksınız" değerlendirme- sini yapması dikkat çekti. Çankaya Köşkü'ndeki zirvedp kayda alınan ve toplantıdaki liderlere gönderilen 74 sayfalık tutana- ğın, daha Önce yayımlanmayanbölümleri özetle ay- nen şöyle: Ecevit:.... Bazı şeyler kendiliğinden kazara veya medyanın katkısıyla ortaya çıktı ve artık dönüşü ol- mayanbiryola geldi. Mutlaka sonuna kadarbu dev- letı saran ilişkiler ağının üstüne yürünmesi gereki- yor. Bu karanlık ilişkiler ağının içinde yer alan ve- ya yer aldığı tahmin edilen kjşiler ve kuruluşlar çok çeşitli; bazı üst düzey güvenlik görevlıleri. üst dü- zey kamu görevlileri, bazı politikacılar, milletve- killeri, bazı istihbarat elemanlan; uyuşturucu, ku- mar, ihale, kara para mafyalan; silahlı eylem güç- leri. tahsilat mafyası ve tetikçileri, devlete geçmiş- ten veya yakın zamandan diyet borcu bulunan bir- takım suçlular, cinayetlere kanşmış kimseler, Gü- neydoğu'daki feodal güçler, o feodal güçlere bağlı olarak bir kısım köy koruculan, bir kısım özel tim görevlileri ve bankalar. Bankalar da Türkiye'deki yozlaşmanın ve yolsuzluklann odak noktalanndan biri haline geldi. Birtakım bankalar batıyor. batın- lıyor, bunlar batıranlann cebine kâr kalıyor, ama va- tandaşlanmız büyük ıstırap çekiyorlar. Bu kadar çe- şitli unsurlann kanşmış olduğu bir ilişkiler ağına Sa- yın Yılmaz'ın da söylediği gibi ne Susurluk'taki ne Istanbul'dakı ne Ankara'daki savcılar, hepsini kap- sayacak şekilde ve sonuç verecek şekilde eğilemez- ler. Mutlaka değişik bir mekanizma gerekli. Baykal:... Herkes dılınin altında cinasla konuşu- yor. lstıareyle, teşbihle, imayla konuşuyor. Bu ma- sanın etrafinda özellikle çok açık konuşmamız la- zım. Sıradan bir yasa ihlali durumunun ötesinde bir tablo var. ldarenin kritık noktalannda görev yapan- lann. bu büyük yanlışı vatan, millet adına terörle Çiller Tansu Çiller ise konuşmalannda görevden alınan Kemal Yazıcıoğlu'nu suçladı. Üç özel tim görevlisinin Yazıcıoğlu'nun isteği ile Ankara'ya gönderildiğini iddia eden Çiller, Yazıcıoğlu'nun telefon açarak , "Ben bu üç kişiyi buldum, gelin alın. Ben burada bunlan tutmak istemiyorum" dediğini söyledi. mûcadele için, işte ülkenin yararlannı korumak için kullandıklan anlaşılıyor. Yapamazlar. Nasıl bu koca sistem? Siverek nüfus dairesinden başlayıp Londra'daki büyükelçiliğe kadar uzanan bir büyük sistem. Bu kimliğin tümünü kotarmak için nasıl işbirliği yapılmıştır. Nereden çıkmıştır? Bunlar çok önemli. Bu zata (Abdullah Çatlı) bir kimlik verilmiştir, bu zata silah taşıma ruhsatı ve- rilmiştir, bu zata silah verilmiştir, susturucu veril- miştir, bu zata görev verilmiştir. Yurtdışına defalar- ca çıkmıştır, gelmiştir. Sadece bu zata mı verilmiş- tir? Başka verilen yok mudur? Devletin Milli İstih- barat Teşkilatı, bu konudakı tespıtlennı bir rapor olarak belki Sayın Başbakan'a, Cumhurbaşkanı'na değıl, ama kamuoyuna intikal ettirmiştir. Şimdi bız bu gerçeği görmemezlikten mi geleceğiz? Susur- luk taki kazadan aylar önce bir rapor yayımlanmış- tır, raporun MlT'ten kaynaklandığı açıktır. Raporun doğru olduğu, bugüne kadar yaşanan olaylarla ka- nıtlanmıştır. Türkiye'de bazı resmi şahsiyetlerin yetkili bazı otorite merkezlerinin, suçlu ve kaçak aranan birta- kım insanları belli bir pazarlıkla bir kamu ajanı gi- bi üstlerinde yetki dışı kullanmak üzere harekete geçtiğini zannediyorum. Kanaatim budur. Çatlı ken- di başına değildir. Çiller: Devletin içinde çete var demek, son dere- ce vahim bir olaydır. Bunu söylediğiniz zaman bu- nun üstüne gideceksinız, o zaman da neyin eksik ol- duğunu ilk önce adli idari mekanizmalara göstere- ceksiniz. Şimdi hem hukuk devletine inanıyorum di- yeceksiniz, hem her şey meşru güçlerle yapılmalı diyeceksiniz; hukuk devletinin her şeyi geçerlı ol- malı diyeceksiniz, o ülkenin hâkımine inanmıyorum diyeceksiniz. savcısına inanmıyorum diyeceksiniz, başbakanına inanmıyorum diyeceksiniz. Parlamen- toda istediğiniz zaman araştırma ve soruşturma ko- misyonlan insanları aklamak için kullanılır diye- ceksiniz. sonra başka bir ortamda ben bunlara da inanmıyorum diyeceksiniz. Bütün bunlan bir hukuk devletiyle bağdaştırmak mümkün değil. Yurtdışında bu devleti tahnp eden güçlerle, Do- ğu Perinçek'in söyledikleriyle ana muhalefet parti- sinin söyledikleri eğer aynı şekilde ve de MED TV yayınlan aynı şeyi yapmaya başlarsa bu tahribattır. Belgesiz şu şu yetkililer bu işi yapmıştır demek, hiç kimseyi de biz birtakım insanlann paranoyası- nı hukuk yerine koyamayız, kanun yerine koyama- yız. Hiçkimse devlete Yunan dahil, PKK'nin örgütlen- meleri dahil, bu tahribat yapma başansına ulaşama- dı. Erbakan:.... Şimdi tabıi"Bunlanortayereçıkar- dığınız zaman devlet zarar göriir" sözü kanaatimce doğru bir söz değildir. Tam tersıne bu dedikodular ve bu propagandalardan devlet zarar görür. Bunla- n cesur bir şekilde ortaya çıkanp koyduğunuz za- man bu, devletin güven kazanmasına sebep olacak- tır. Gerçeği ortaya çıkarmalıyız. Kim, ne zaman, ne maksatla, nereye kanşmış bu bilinmeli. Hemen ifa- de edeyim ki, bunun hiçbir maksadı olamaz. Kim yargıya havale etmeden kendisi bir icra organı ol- duğu halde infaz işine kalkışmışsa suç işlemiştir. tc- ranın görevi, nihayet alıp adalete teslim etmekten ibarettir, kim olursa olsun. Bunun dışında kendi ken- dine hüküm verip infaz etmesi olamaz. Bu kapı açıl- dığı zaman nereye kadar gideceği çünkü belli olmaz. MİT raporunda belirtildiği gibi gerekçesi bütün bu tespitlerden sonra birtakım devlet mercilerinin içe- nsinde bu ışe kanşmış insanlar varsa ikinci yapaca- ğımız iş, geniş bir temizliktir. Yanı bütün bu işe ka- nşanlan temizlemek mecburiyetindeyiz. Şu andaki intibamız odur ki, emniyetin içinde buna kanşanlar söz konusudur; adaletin içerisinde... Çünkü bu mah- kemeler nasıl kapatılıyor böyle? Bunlar kendi ken- dine kapatılacak şeyler değil. Demek ki^daleti de etkiliyorlar. O halde adaletin içerisinde de gerekı- yorsa bu temizlikleri yapmak mecburiyetindeyiz. İdari kademelerin neresinde bu işe kanşanlar varsa temizlik yapmalıyız ve halk bu temizliğin yapıldı- ğını görmeli. Çıkacak sonuçlara göre gerektiği takdirde geniş bir temizliğin yapılması ve bundan böyle hiçbir şe- kilde devletin kanunsuz iş yapmayacağı ilanı, nere- de kim buna dair bir şey görüyorsa bildirsın, derhal gerekenin yerine getiriîeceğinin ilan edilmesi sure- tiyle halkın güvenini tesis etmeliyiz ve hakikaten devleti bu ithamlardan kurtarmalıyız. Bunlan yapan insanlar varsa bunlardan da temizlemeliyiz. Velev ki bunlan kendi tasvirlerine göre, işte biz bunlan milli menfaat için, milletimiz için yapıyoruz vesa- ire demiş olsalar dahi, hukuk hukuktur. Böyle bir- takım içtihatlarla siz birtakım kendi kendinize hu- kukun dışına çıkamazsınız, çıkarsanız herkes ken- dine göre bir içtihat yapmaya kalkar ve bu iş sade- ce çorba olur, ortada devlet kalmaz. Yılmaz: Sayın Başbakan dahil bütün sayın genel başkanlann ifadelerinden çıkanlacak ortak husus, geçmişte devlet adına birtakım usulsüz işlerin ya- pıldığıdır, aşağı yukan bunda mutabıkız. Efendim, burada devlet sorumluluğu taşımış ve taşımaya aday parti liderleri olarak birbirimize dev- let sorumluluğunu hatırlatma hakkımız yoktur. .... Şimdi demek ki bu olayın üstünü örtmek iste- yenler var. Demek ki, bu olayın üstünü örtmek iste- yenlerin hükümette de birtakım uzantılan var. Hü- kümet yetkilileri de bu işin içine kanşabiliyorlar. Efendim, üç yıldan beri. 1993 yılından beri bu hu- kuk dışı olaylar devlette devam etmektedir. Bir id- dia vardır ki, MGK'de PKK'nin lojistik desteğinin kesilmesi konusunda bir karar alınmış, bu karara da- yalı olarak da devlet içinde birtakım odaklar, birta- kım yargısız infazlara girmiştir. MGK'nin benim bildiğim böyle bir karan yoktur. Ama besbelli ki devletin içinde önemli makamlarda birtakım kişi- ler, birtakım siyasi kişilerin himayesine güvenerek bu olaylan yapmışlardır. Sayın Çiller'in dediği gi- bi münferit olay söz konusu değildir. Bireysel olay söz konusu değildir. 2 sene içinde 50 tane bireysel olay söz konusudur. Eski tçişleri Bakam'nın (Meh- met Ağar) ifadesine göre binden fazla operasyon söz konusudur. Bu yargısız infaz yetkisi kullanıldıysa kimin izniyle kullanılmıştır. Devlet kendi vatanda- şına karşı yargısız infaz karan verdiyse - bizim dö- nemimiz dahil, Sayın Erbakan, ANAP dönemi da- hil - hangi iktidar döneminde kim bu karara imza atmıştır, kim bu karara onay vermiştir? Bu kanun- suz emri kim uygulamıştır? Bunlann ortaya çıkma- sını istiyoruz. Meselenin yeni bir boyutu var. Mesele 1993 so- nundaböyle başlamıştır. Sayın Çiller'in beyanı var- dır: "PKK'ye yardım eden işadamlannı biMyoruz" diye beyanı vardır. Arkasından bu cinayetler gelmiş- tir, ama şu anda olay bambaşka bir mecraya girmiş- tir. Artık devletin koruma menfaatı falan yoktur, bölücü terörle mûcadele yok. Zamanında bölücü te- rörle mûcadele için bu işi yapan insanlar. şimdi cep- leri için bu işi yapar hale gelmişlerdir. Topal cina- yeti bunun açık örneğidir. Onun için münferit bir o- lay olarak görülemez. Yeni bir trendin baslangıcı- dır. Yani devlet yetkisi kullanan insanlann, devletin silahını kullanan insanlann, siyasiler tarafından hi- maye edilen insanlan, sırf kendilerine kanunsuz ge- lir elde etmek için yaptıklan bir şeydir. Kirli servet elde etmek için yaptıklan bir operasyondur. Geçmişte polis, üstüne düşeni yapmadı. Yargısız infazlann hiçbinsi, ama hiçbirisi bu soruşturmalar, adli ve idari soruşturmalar sonunda aydınlığa çık- madı. Onun için "Sizin de katkınızla şu yöntemi öne- riyonım" demeniz lazım. Siz bunu yapmadınız, siz bunu yapmadığınız için bu mûcadele devam edecek. Saym Cumhurbaşkanı'nın başta koyduğu gibi, bu bir rejim mücadelesidir. Efendim, verdikleri (Erbakan'ın) bir örnek beni çok rahatsız etmiştir. DGM'de benim bir tane tanı- dığım savcı vardır. Ben o savcıya telefon ettim. Şim- di bir telefon görüşmesinin Sayın Başbakan'a yan- sımış olmasından hakikaten, bu devlete güvenileme- yeceği konusunda yeni bir delile ulaştım. Ecevit: (Çiller'e) Kontgenlla olayının üstüne yü- rümedığimi söyledıniz. Ben 1974 öncesinde bazen Demirel MGK hiçbir zaman meşruiyetin dışına çıkan bir karar almamıştır. Faili meçhul cinayetler eğer aydınlatılamazsa bir gün bunlar devletin üstünde kalır. Bu toplantıdan böyle çıkıp gidemeyiz. Çıkıp gideriz de, 'işte oturdular, konuştular, ettiler hiçbir şey çıkmadı da, havanda su dövdüler' derler. Zaten adamlar hazır her şeye. kontgenlla sözünü genel anlamda kullanmış olabı- lirim. Fakat 1974'te öğrendiğim bazı çok acı devlet gerçekleri üzerine Türkiye'de resmen kontgerilla di- ye bir örgüt olmadığını. ama ışleri gören bir kuru- mun varolduğunu, Ozel Harp Dairesi'nin sivil uzan- tısının var olduğunu ve bunlann çok karanlık birta- kım olaylara kanşmış olabileceğini gördüm ve 1978'de başbakan olur olmaz yeni Genelkurmay Başkanı Sayın Kenan Evren'e bu konunun üzerine yürümesi ve o zaman kullandığım tabirle devlet içinde, ama devlet dışında. devlet kontrolü dışında- ki kurumlaşmanın hukuk devleti kurallan içine çe- kilmesi görevini, talimatını verdim. Sayın EvTen de yazılı anılannda bunu doğnılamaktadır. Yani ben o konuda Genelkurmay'ın gerekeni yapması için elimden gelen çabayı gösterdim. Baykal: Yanı hâlâ öyle anlaşılıyor ki, ne zat-ı âli- niz, ne herhangi biriniz soruşturma mekanizması, soruşturma süreci resmen başladı mı başlamadı mı bilmiyorsunuz. Sızin görev verdiğiniz denetim ele- manlan henüz bilgı toplama aşamasında mıdırlar. araştırma aşamasında mıdırlar, inceleme aşamasın- da mıdırlar, yoksa soruşturma aşamasında mıdırlar bunu bilmiyoruz. Bunun bilinmemesi olmaz. Bu kadar önemli bir konuyu bu kadar afaki ve iç içe ge- çen kavramlara emanet edemeyiz. Hele siyasi oto- rite olarak soruşturma talimatını bizzat vermesi ge- reken şahsiyet olarak sizin bunu denetim elemanla- nna emanet etmeniz bence sakıncalıdır, doğru de- ğildir. Çiller: (Bulgulan) Savcılığa intikal ettirmiyor (Ya- zıcıoğlu). Ve bir itham daha var onun isteğiyle gön- derildiği, açıyor şu üç kişiden dolayı diyor ki. ben bu üç kışiyı buldum. gelin alın, ben burada bunu tut- Yılmaz Zamanında bölücü terörle mûcadele için bu işi yapan insanlar, şimdi cepleri için bu işi yapar hale gelmişlerdir. Onun için Topal cinayeti münferit bir olay olarak görülemez. Yeni bir trendin başlangıcıdır. Geçmişte polis üstüne düşeni yapmadı. Faili meçhullerin hiçbirisi, adli ve idari soruşturmalar sonucunda aydınlığa çıkmadı. mak istemiyorum, bu araştırmayı yapmak istemiyo- rum. Bir şaibe de bu. İşte böyle bir şeyi içinde, ken- di içinde itham içinde olan birisi. Baykal: Yani şimdi eğer hükümet, tstanbul Em- niyet Müdürü'nü bu konuyu soruştururken elde et- tiği bilgilerin gereğını yapmadığı için görevden al- dı ise o bilgilerin gereğini hükümet yaptı mı ki da- ha sonra? Ö bilgilenn gereğini yapmayan bir emni- yet müdürünü siz sadece görevden alarak işi nokta- layamazsınız. O zaman ortada, demek o bilgileri ciddiye alıyorsunuz, onun için cıddi cezai sorumlu- luğunu ortaya koyacak yönde bir şeyler yapmak la- zım. Onu sadece makamdan uzaklaştınyorsunuz. Çiller: Bir şaibe var ki. kendisi istiyor, benim elim- de böyle adamlar var, siz gelin alın diye. Aynca da- ha bu olayın içinde var mı yok mu belirlenmiş de değil. Yani bu 3 kişi (Bucaİc'ın koruması özel tim görevlileri) var mı, yok mu o da belirlenmiş değil. Ve böyle bir durumda töhmet altında duran insan- lar için de rapor veriliyor kişilerin. Şimdi. yani bu- nun bir boyutunu görüp öbür boyutunu görmemez- lik edemeyiz. Ve bu arada Cumhurbaşkanı'na gidi- liyor, muhalefet başkanına gidiliyor ve Sayın Erba- kan'a gidiliyor. Bazı şeyler veriliyor. Tamam hep be- raber gidelim üstüne. Niye o zaman vermedin bu- nu. niye saklıyordun. Sen bu işin içinde misin? İçin- de olan birisiyle tahkikat yapılmaz. Baykal: Bu kadar önemli bir olayı aydınlatacağı iddiasını Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a söy- lemiş olan bir emniyet müdürünün bu yanlışlannın, bu çelişkilerinin, bu tutarsızlıklannın hesabını ken- disine "Haydi bakalun yap şunu" deyip onu aydın- lığa kavuşturduktan sonra sormak gerekiyordu. Ya- ni bir iddiası var o insanın. Demirel: Bir şeyi daha aydınlatayım, MGK'de hiçbir zaman meşruiyetin dışına çıkan bir karar ahn- mamıştır. Sizler de o kurullarda bulundunuz. Geçen 5 sene zarfında ben o kurulun başbakan olarak üye- siyim veya cumhurbaşkanı olarak başkanı olduğum kurullann hiçbir tanesinde işte devletin güçlerinin dışında birtakım adamlan kullanalım diye, bu ma- naya gelebilecek uzaktan yakından hiçbir şey alın- mamıştır. Aksine ben Sayın Yılmaz'a da söyledim, beni çok rahatsız eden şeylerden birisi, Türkiye"de faili meçhul cinayetlerdir. Faili meçhul cinayetler eğer aydınlatılmazsa bir gün bunlar devletin üstün- de kalır. Hukuk devleti cinayet işlemez ve işlettir- mez. Benim ıdare anlayışım budur. Binaenaleyh, 1991 Kasımf ndan bu yana Sayın Yılmaz'ın bana hükümeti devrettiğinden bu yana, başında bulundu- ğum hükümetler veya başında bulunduğum bu dev- let, benim bılgim dahilinde hiçbir cinayet işine ka- nşmamıştır. Hiçbir şekilde. Çünkü ben kesinlikle buna karşı çıkmışımdıı ve "Aman dikkat edin şu 'adamdan.^ ve devlet çok önemli bir iştir. Devlet bu çeşit işlere girmez. Her şeyi meşruiyet içinde yapa- caksınız. Devlet bir meşru kurumdur. Aman devle- ti meşru olmayan işlere kanştırmayın şeklinde ol- muştur. Bunlan şey için açıklamak istedim. Baykal: Evet bu Istanbul Emniyet Müdürü'nün konuyu ele alış verişte, işleyış biçiminde, yönetim zaafiyetleri olduğu anlaşılıyor. Yanı bunlar gayet açık bir şekilde gözüküyor. Bu yönetim zaafiyetle- rinin gerekçesi olarak işte siyasi bağlantılar. Bu si- yasi bağlantılar karşısında bu konuyu aydınlatmak çok güçlükler gösterebilir. O nedenle acaba ben, resmen muttali olmuş olayım mı olmayayım mı, elimdeki belgeleri vereyim mi vermeyeyim mi gibi düşüncelerherhalde rol oynamıştır. Öyle anlaşılıyor Ama biçim için temel sorun, konuyu aydınlatmak- tır. Konuyu aydınlatmaya katkı yapacak kim varsa o hangi yönetim hatasının içinde bulunursa bulun- sun, hangi yanlış davranışm sorumlusu olursa olsun, eğer gerçekten konuyu aydınlatmaya yardımcı ola- cak bir katkı şansı varsa onu seferber etmektir. Onu seferber etmek imkânından yoksun kalmış olma- mız, bir ciddi üzüntü noktası. ... Aynca şunlar ortada, yanı ortada bir yeşil pa- saport verilmiş, ortada bir kimlik kartı verilmiş, si- lah kullanma ruhsatı verilmiş. Bunlann uydurma olmadığı. yapma, sahte olmadığı ortada. Merciden verilmiş, merciden kumanda edenlerin kim olduğu belli. onlara yönelik bir tahkikat ve soruşturma da- ha başlamış değil. Onlar orda duruyor ve bu konu- lar her an hassas ilişkilerle çok değişik noktalara çe- kilebılir halde ve biz müthiş bir ferahlık içinde za- man kullanıyoruz. Bu doğru değildir. Erbakan: Yani birtakım pasaportlar verilmiş, bir- takım vakalar. Bunlar için soruşturmalar zaten açıl- dı. Içişleri Bakanlığı bu pasaportu nasıl vermış? Şimdi televizyonlarda naklettiler. Geliyor birisi muhtara. işte şuradaki karakol benim ikametgâhım gösterilmek üzere ben polisım, burada ikamet kâ- ğıdı veriliyor diye zorluyor. Muhtar da "Ne yapa- yım, beni böyle zorladığı için ben de mührü bastım verdim" diyor. Evet şimdi bunun gibi birtakım mu- ameleler yürümüştür. Burada elbette çeşitli insan- lann sorumluluklan var. Bunlann soruşturmalan, tespit edilen hepsi bir yandan açılmıştır ve yürümek- tedir. Bunlar açılmış, ama meselenin özüne taalluk etmediğı için önemi yok. ... Tabıi dikkati çekecek nokta şudur; bakınız qzat (Kemal Yazıcıoğlu) vazıfesinın başındayken bu par- mak izı meselesi 5 aydır ortaya çıkmadı. Şimdi ogit- ti, parmak izi meselesi ortaya çıktı. Yani bu zat, böy- le bizim istediğimız gibi delilleri orta yere koyma gayretı içinde olan bir tavır sergilememiştir. Tam ter- sine, resmi beyanında hiçbir şey yok bu beyanlann içinde. Bu, tabii doğru bir davranış değil, "Ben iti- mat etmiyorum" hayır, bilakis itimat etmiyorsa bir insan, bütün bu iddialan vesıkalara geçirmeye gay- ret etmesi lazım. Böyle iki türlü tavır içerisinde olun- maz. Ama bizim için "Ben bunun madem ki ne ol- duğunu ortaya çıkarabilirim" diyor, tamam. Bu bir' ipucudur, sonuna kadar giderek onu çıkarmaya ça- lışın, ne çıkarabılecekse çalışılsın. Bu potansiyeli mutlaka kullanmak mecburiyetimiz vardır. Çiller: Sayın Yılmaz'ın yanında anlaşılan Ölmez diye bir çete reisı varmış. Sayın Bedük. Ankara'da vali iken bu Ölmez'i, Sayın Yılmaz'ın kongredeki -belgesi var bunun- kendi kongresinde verdiği bir yemekte yanından alıyor ve götürüyor. Yılmaz: Olay tamamen asılsız, rivayet, ben o ta- rihte başbakan falan değilim. Benim bir toplantıda yanıma gelmiş adam, vali gayet tabii alıp götürecek. Çiller: Bu toplantının iki amacı var. Bu ikinci amacı ûzerinde de durulması için verdim bunu. Te- şekkür ederim. Demirel: Evet, bu toplantının aslında bir amacı var. tki değil. bir tane amacı var. O amaç da şu: Tür- kiye'de bir huzursuzluk var, devlet birtakım eleşti- rilerin değil, kötülemelerin mihrakındadır, odağın- da. Devlet bir kurumlar mecmuudur. bir tüzelkişi- dir. Devlete suç atfetmek mümkün değildir. Suç var- sa, o suçu kim işlemişse ona aittir. Devlete inancımız var dediğimiz zaman bu, ne Hüseyin Kocadağ'ı, ne cinayete kanşmış bir adamı beraat ettirmiyor. Temize çıkarmıyor, o ayn iş. Şim- di size bir şey daha söylemek istiyorum; hep bera- ber bu ülkenin hizmetinde uzun seneler olduk, bu çeşit genellemeye dayanan tartışmalar. yani münfe- rit olmaktan çıkanlıp genellendiği takdirde -ki halk- taki huzursuzluğun sebebi odur- çok güzel söyledi Yazıcıoğlu, arayışlara sevk ediyor. Türkiye'de değil, yani hiçbir ülkede. Türkiye gibi her gün rejım ara- yışı tartışılmaz. ... Yalnız, bu toplantıdan böyle çıkıp gidemeyiz, yani şu manada söylüyorum, çıkıp gideriz de bun- lann şeyi işte oturdular. konuştular, ettiler. hiçbir şey çıkmadı da havanda su döv düler diye zaten adam- lar hazır her şeye. Bütün bu sıkıntılara sebep olan, aslında örtbas edilir endişesidir. Yani korku odur. Ve bu bir güven buhranıdır. Bu- güven buhranını dev- lete sıçratmamak lazımdır. Siyasetçilerbirbirinegü- venmeyebilir, bunu kabul ediyorum. Ama nihayet bugün siyasetçınin siyasetçiye güveni veya güven- sizliği değil söz konusu olan, siyasetçinin bu ülke- nin hâkimine, bu ülkenin savcısına, bu ülkenin ida- recisine ve bu ülkenin müfettişine olan güvenidir. Ve durun bakalım, bir yapsınlar bir şey. Eğer yap- tıklan şey örtbas etmek hissini veriyorsa o zaman yine her şeyi söyleme hakkımız var. Herkesin hak- • kı var. Ama evvela devletin normal mekanizmala-" nnın işlemesi, her hadisede olduğu gibi işlemesi ve bir yere varması lazımdır. Ecevit: Yalnız o mekanizmalarla bu noktaya gel- mişiz Sayın Cumhurbaşkanı. Demirel: Ama bız bir ülkeyiz, muyak halındeyiz. Yani... Ecevit: Ama bütün toplumu, bütün devleti saran bir hastalık. Demirel: O zaman "ört ki ölem" demek lazım. O- nun çaresi yok. Ecevit: Onun çaresi tedavi tabii. Demirel: Hiçbir şey örtbas edilemez. Hepimiz ta- kıpçısı olalım, ama bunu devletle özdeşleştirmeye- lım dıyorum. Devlet kavramından bunu ayıralım. MİT tartışması ~ Ecevit: Efendim şimdi siz, özür dilerim, iktidara gelmeden önce saya saya bitirmezdiniz devletin iş- leyişındeki aksaklıklan. Şimdi bakın. sizin okduğu- nuz rapor -MlT'ten- devlet içinde kontrolsüz örgüt- lenmeler var diyor. Erbakan: Delil getir diyoruz, daha henüz ortada bir delıl yok. Ecevit: Efendim. köy koruculuğu kalkmalı diyor. Erbakan: Hem hukuktan bahsediyoruz. Ecevit: Devletin işleyişinde birtakım aksaklıldar... YazKioğlu: Sistem diyelim efendim, orada zaten esasen Türkiye'de sistemin bir yığın yanlışlıklan var. Erbakan: Böyle bir araya gelerek devlete bir za- af kabulü içinde olamayız. Erbakan'dan uyan Erbakan: Her bırimız bu toplantı hakkında ayn Ecevit Bazı şeyler kendiliğinden kazara veya medyanın katkısıyla ortaya çıktı ve artık dönüşü olmayan bir yola geldi. Mutlaka sonuna kadar bu devleti saran ilişkiler ağının üstüne yürünmesi gerekiyor. Bu karanlık ilişkiler ağının içinde yer alan veya yer aldığı tahmin edilen kişiler ve kuruluşlar çok çeşitli. ayn beyanat vermeyelim. Çünkü bir araya geldik, konuyu konuştuk, bir noktada mutabık kalındı. Yılmaz: Olur mu efendim. bu mutabık kaldığımız hususlardır, mutabık kalmadığımız hususlan elbet-t te her birimiz kendi versiyonumuzdan anlatacağız^ kamuoyuna. Ecevit: Şimdi siz mekanizmada hiçbir değişiklik yapılmasın istiyorsunuz. Sayın Başbakan Yardım- cısı da öyle, buna karşılık muhalefet partilerinin farklı görüşleri var. Demirel: Ben devletin başıyım, ben güvensızlik ifade edemem. Ecevit: Bu güvensizlik değil ki Sayın Cumhurbaş- kanım. Çok boyutlu bir .... Yani iş Güneydoğu'dakı feodal yapıya, köy koruculuğuna kadar gidiyor ba- kın Sayın Erbakan'ın okuduğu MİT raporunda. Demirel: Tabii o raporlan biraz ihtiyati kayıtla alacaksınız. Yani hepiniz devlette bulundunuz bu ka- dar zaman. Onlan ihtiyatli kayıtla, ondan sonra hiç- bir şey demediler filan demezsin. Yani inanmayın demiyorum. Erbakan: Bırbırimızle kavga etmiş görüntüsünü, imajını bırakacaksınız. Ydmaz: Ama olmayan şeyi niye var diye söyle- yelim. Erbakan: (Bu toplantıyı kastederek) Bu toplan- tıda gördük ki deyip de bu toplantıyı şey edecek olursak yoksa herkes kendi şeyini, kararlılıklannı söyler. Yılmaz: Ben sizin yerinizde olsaydım. 4 kasımda bir soruşrurma açardım. Bir emniyet müdürii, o ara- bada eğer susturucu olursa, bir cinayet işlenmesi haline getirilir ve... Susturucu, başlı başına soruş- turma nedenidir. Baykal: Bakanın imzası var. Belgeleri o Içişlen Bakanı vermış. Yılmaz: Ruhsatsız silahlar var. Israil'den satın Baykal Bu kadar önemli bir olayı aydınlatacağı iddiasını Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a söylemiş olan bir emniyet müdürünün bu yanlışlannın, bu çelişkilerinin, bu tutarsızlıklannın hesabını kendisine "Haydi bakalım yap şunu" deyip onu aydınlığa kavuşturduktan sonra sormak gerekiyordu. Yani bir iddiası var o insanın. alınmış. Ne olduğu belli değil, bir sürü dolambaçlı işler. Yani sizin gözünüzü açmanız gerekirdi. Erbakan: O söylediğiniz insan zaten vefat etmiş- tir. Baykal: tçişleri Bakanlığı görevlendirmiş Çat- lı'yı. tçişleri Bakam'nın ajanı o. îçişleri Bakanı onu resmi memur gibi kullanıyor. Erbakan: Nerede onun belgesi? Baykal: Verdiği yeşil pasaportta. Yeşil pasaportu Îçişleri Bakanlığı veriyor. Çiller: Eyvah, Sayın İnönü'ye de verilmiş, şimdi ne olacak? Demirel: Evet. Hepinize teşekkür ederim. Fev- kalade zor bir konuda büyük olgunluk gösterdiniz. Teşekkür ederim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear