22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 AF,U< 9»6^UNARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Ses Tiya.tıosu'nu yenileyen Ferhan Şensoy, yeni oyununu ancak ilkbaharda çıkarabilecek Yeni kuşağa Haldun Taner'i anlatacak Z E Y > I P S A V G I Ratin; kavgsındun sı.ıldıgı için tele- yizycn ç kınleine a-a vren Ferhan Şen- şoy; "Biıtek\ İAOH jiMidnüdürünün ba- şöğrermmim gbi nting karnesi \erdiği bir ka\jaıi)fl içndev er JnıaK istemiyo- rum ırtK." diy:r. Yeni szon h.-ıkee p« şans getirme- di. Bir yınca cnannı siren asırlık Ses TiyatrosL. öle yındaı ertdenen film pro- jesi derkn Ortıoyui'Culir yeni o>iınlan *Haldu/ıTanerlCafc«rer -i ancak ilkba- harda ç JaraailecekLT. , Özel tyatrolaın ;ene sorunu maddi planaksıiıkıar, Ortioyuıcular'ı pek de etkiler girürımiyontiyaro şöyle ya da böyle keıdini ceviryor. Gerçekten de, yıllardır 3rtaoyLincıî.ar'n belini büken Ses Tiyarosu şı anta daonanm geçiri- yor. Anıak biradaı yara pek şanslan yok; 188: yıiıncan kıIrmSes Tıyatrosu konuklan her ar sorm çkarmaya hazır. Şensoy; ~tenpa-a yanızakadııîlariaye- nir sanıvcrdıım.Oysı en n Ses Tiyatro- su'vla yeriyormışr *dye yıkınıyor. Orta- oyuncularda oyunlara ı, büabildikleri sa- lonlarda cvnamay'i sirdürlyorlar. Ancak genelde oynadıkan s«ntir sakinleri oyu- na gelene cadar, 3aşkı bininayageçmiş oluyorlar. 29 aralk tariiiine cada" Akatlar Şişli Terakki Vıkfı'nûa o\unlainı sergileye- cek olan Otaoyuicula\ sent sakinlerinin jogging'den kayağa hrçol •önemli' ko- nuyla ilgibnip, &ıbahara vadar CINE 5 izlemelerine karşın tivatro-aadırn atma- maianndat şikâyetçiler. Ferban Şensoyrek kşililoyunJanndan az da olsa sıkıldğını gizl;miyor. Özel- likle "FertungiŞeyler'i refeksolarak oy- namaya bajladıgını sö/Jeycn Şensoy için bu oyun artk dahfc az v? zanan zaman oy- namak isteJiğı bi' kla.'ik. Daha önee "Don Jıan >e Madonna" oyununu sahneledikleri Romen asıllı Fransız yazar A-Vistei'nin "Femme Su- jet"*( Özne Kadın) adlı oyunu. Ferhan Şen- soy uyarlaması ve "Aptallara Giizel Ge- len Televizyon Dizileri" adıyla bu sezon da sahneleniyor. Oyun, isminin çağrıştırdı- ğı gibi. bugünkü televizyon dizilerinin bir ğı olmamasından yol çıkarak yaptığı de- ğişiklikler sırasında oyuna on üç karakter daha katıvermiş. E>lül ayında basında çıkan "Ferhan Şensojsinefnafi/miçeldyor''haberlerinin gelişimıyse biraz buruk: filmin çekimle- ri tiyatro sezonuna sarktığı için proje don- Şensoy'a bir film sipariş etmesiyle orta- yaçıkmış. Ortaoyuncular kadrosımun yer alacağı filmde oynamaları ıçın Hül>a A\şar ve Lale Mansur'la anlaşan Şensoy. filmin çekim arifesinde ortaya çıkan anlaşmaz- lıklardan pek fazla söz etmek istemese F erhan Şensoy, rating kavgasından sıkıldığı için televizyon çekimlerine ara verdi. Asırlık Ses Tiyatrosu'nun onanmı sürdüğü için Ortaoyuncular "Aptallara Güzel Gelen Televizyon Dizileri"ni 29 aralık tarihine dek Akatlar Şişli Terakki Vakfı Kültür Merkezi'nde sahneliyor. Şensoy, "Ben para yalnızca kadınlarla yenir sanıyordum. Oysa en iyi Ses Tiyatrosu'yla yeniyormuş" diye yakınıyor. Sinan Çetin ile düşünülen 'Kaplama Alanı Dışında' adlı filminin çekimi ertelendi. Yeni oyun "Haldun Taner Kabare" ise ancak ilkbaharda çıkabilecek. parodisi değil. en a/ından direkt bir gön- derme yok. Aptallara güzel gelen televizyon dizi- len yazan bir kadının. on üç seans süren psikiyatri macerasını konu alan oyun. as- lında ikı kişilik, ancak Şensoy. ülkemiz- de kadınlann psikiyatra gitme alışkanlı- durulmu^. *Komedi konusunda sinema- mızda bir boşluk olduğuna inanıvorum. Ya da bir kalıp var ve hep o kalıp ii/ırin- de film çekiliyor. Biz biraz daha dcğişiği- ni - ivisini demiyorum ukaJalık olur - yap- mak istedik" diyor Şensoy. "Kaplama Alanı Dtşında"adlı proje. Sinan Çetin'ın. de. " Bu bir sonbahar filmi olacaktı. O> u- na başladığımı/da cekimler sürsün iste- medik. Ancak fîlmin çckimleri epeyee sarktı. Filmin patronu bi/ değildik, Sinan Çetin benden bu lllıni yapmamı istedj. Do- lavısı\la filmi başlatacak olan onlardı, son- rasında bir sürii konuda anlaşamadığı- mız ortaya çıkö" diyor. Rating kavgasından sıkıldığı için tele- vizyon çekımierine ara veren Ferhan Şen- soy. "Bir televizyon geneJmüdüriinün ba- şöğretmenim gibi rating karnesi verdiği bir kavgamn içindc ver almak istemiyo- rvm artık" diyor. Ancak bu kavganın içinde yine de iyi rating aldıklannı ve ken- di tarzına aklı yatan insanlarla çalışmak- tan yana olduğunu da ekliyor sözlerine. Sırada yine tiyatro alanında bir proje y- eralıyor: "Haldun Taner Kabare" Düz- yazılarından oluşan bir derlemeyle Hai- dun Taner" i >eni kuşağa anlalan. bir Hal- dun Taner penceresi açan bu proje, kala- balık kadrolu, müzikli biroyun. İlkbahar- da sahnelenmeye başlanması düşünülen "Haldun Taner Kabare1 ". Ses Tiyatro- su'nun onanmı bıterse bu binada, bitmez- se "Felek Birgün .Salakken" gibi. Şen- sov un doğum yeri Çar^amba"da Ye^ilır- mak Şenligi'nde prömiyerini gerçekleş- tirecek. Senaryosunu Nryazi Koolyürek'inyazdığuyönetmenliğini Panikos Krisantu'nun iist- lendiği 'Duvanmız'' isimli belgesel Londra'da gösterildi. 'Bir şeyi yorumlamadan önce anlamak gerek' FERRUH YILMAZ ç.Nîyaz . LONDRA - "Bu filmi yapmak için araştr- malara iki taraf arasında dn alog geliştirerek başiadık. Karşı tarafı anlatna\a çaltştık. Milli- yttçik'r sadcce kendi taraflarmı düşünürler. Karşı tarafı dinlemek, anlamak gibi sorunlan yoktur. O\sa bir şe>i vorumlanıadan önce an- lamak gerekiyor." Bu sözler. 4 Londra Türk Film Festivali'ndegösterilen "Duvannnz" ad- lı belgeselin senaristi Niyazi Kınh/ürek'e ait. Yönetmenlığini Kızılyürek'in çocukluk arka- daşı Panikos Krisantu'nun üstlendiği belgese- lin senaryosunu da birlikte hazırlamışlar. Ço- cukJuklan birlikte geçen ancak adanın bö'lün- mesiyle arkadaşlıkJan da bölünen Kjzılyürek ve Krisantu. yıllar sonra tekrar biraraya gele- rek Kıbns'ın İcöylerini gezerek. geçmişin olay- lannı yaşayan Rum ve Türklerle konuşarak. Kibns'ın yazılmamış tarihini yazmaya çalış- mışlar. Belgesel bir anlamda her iki tarafın Kıbns'ı bugune getiren süreçteki kendi rolüyle hesap- Jaşması birbakıma. Kıbns'ta geleneksel olarak Rumlar Enosis'i (Kjbns'ın Yunanis- ları'la birleşmesi) savunur- ken, Türklerde adanın taksı- minden yana bir politika iz- lemişlerdi. "Biz İngiliz sö- mürgeciliğine de karşı sava- şırken.bu sa\ası Enosis'le öz- deşteş-tirdik. Enosis rii>a$ını sorgulama>ı düşünmedik bi- le. Çocuklugumuzdan bu ja- na Enosisdüşüncesh le jetiş- tiriklik. O>sa bu şekilde ada- nın taksiminekatkıda bulun- duğumu/u göremedik." "Evet, Enosis için savaşır- ken, bu adada hizim de yaşa- dığımtzı unurtunuz. ama biz de adanın taksimivle bütün sorunbruı çözüleceğini san- ^ ~ 1 ^ ~ ^ ~ ^ ~ dık. Yüzbinlerce insanuı yerinden yurdundan olacağını düşünmedik." iki arkadaşın 1950'lerde ve 60"larda iki ta- rafin Rum ve Türk bayraklanv la yürüyüşleri- ni ve bunu izleyen silahlı çatışmalann yer al- dığı arşiv görüntülere eşlik eden bu sözleri, Kıbns sorununun kısa tarihi ve sorunun özû. Gerisi? Gerisi büyük bir trajedi. Gerisi acılar- ^a yüklü birtarih. Annesi Rumlartarafindan öl- dürülen Türk kızı. Evdeki buluğ çağındaki oğ- lu dahil tüm erkekleri kövün diğererkekleri gi- bi Rum EOKA'cılar tarafindan götürülen Türk kadını. Rumlara yardım ettıği gerekçesiyle Türk milliyetçileri tarafindan dövülen Türk iadını. Kocası ve çocuğu Türk askerleri tara- findan götürüldükten sonra bir daha onlardan haber alamayan. arkadaşı tecavüz edildikten sonra öldürülen Rum kadını. Gencecik oğlu- nu sava^ta yitirip. mezannı bile ziyaret edeme- diğı için anısına ağaç diken Rum köylüsü. On- lan. başkalan tarafindan yazılan tarih ayınyor t>irbirinden. tki tarafı birleştiren tek şey belki ie acı, ama bu ortakhk bile çok görülüyor on- lara. Çünkü acı da sadece karşı tarafın zulmü- nün birsonucu her iki taraf için de. tşte belki de bu yüzden bu film, ne Türk ne de Rum >önetiminin hoşuna gitmış. Her iki ta- raf da resmi olarak filmi karşı tarafın propa- gandası olarak görüyor. Çünkü film her iki ta- rafin da gelinen noktadaki sorumluluğunu gös- teriyor. Oysa ikı tarafın yöneticilerine göre sa- dece karşı taraf sorumlu. Bu yüzden 1993 ya- pımı film resmen yasaklı olmamasına ragmen, henüz Kıbns'ta göstenlmemiş. •Birükteliğin polirikasını yapıyoruz 1 "Onlar a> nlığın politikasınj yapıyor, biz bir- likteliğin" diyor Nıyazi Kızılyürek. Kızılyürek Krisantu"yla birlikte Rum kesimini gezip bu ta- rafta kalan Türklerlegörüşürken, Krisantu'nun Türk tarafına geçmesine ızin verilmemış. Türk tarafmda vapılan söyleşiler çok smırlı kalmış bu yüzden. Niyazi Kızılyürek doktorasını "Uluslararası İlişkilerde KıbnsSonınu" üzeri- ne yapmış "Tezimde anlattığım tarih, kıbns sorununu anlatmava veterli değildi. Bu filmde m ^m ______ Kıbns sorununun tarihini bu süreci büzat vaşamış in- sanlarla tekraranlattuıTdi- yor Kızılyürek. Fılmı vap- mak da o kadar kolay oima- mış. Kansı Rum olduğu için her iki taraftan da baskı gö- ren. mübadelede 'nasıl olsa birkaç sene sonra geri gelir- ler' diyerek Türk tarafına geçmeyen ama bundan da pişman olan Türk köyiüsü- nü konuşturabilmek için günJerce birlikte koyun güt- müş. süt sağmış. Bütün bu süreçten geriye kalan ne? Birgün terkettikleri kövleri- ne dönebilme ümidiyle ya- şayan onbinlerce insan. iyi ama, savaşta oğlunu kaybe- den ihtiyann kuzeyde kalan evinde bugün Anadolulu yoksul bir k'öylü otu- ruyor. Çocuklan orada doğmuş. O ne vapacak herkes evine geri dönerse? \a da güneydeki Türklerden kalma evlere yerleşen Rumlar? Ev in asıl sahibinden selam getirdiğini söyleyen Kızılyürek'i büyük bir samimiyetle ağırlıyor yeni evinde. Saz çalıp türkti söylüyor. "Evin- den olan sana mı yanayım. voksa evi/ı yeni sa- hibi Anadolulu kövlüve mi?" diye sonıvor Kı- zılyürek filmin sonlanna dogru. Krisantu ve Kızılyürek yine de her iki hai- kın özveride bulunarak birlikte yaşayabilece- ğine inanıyor. Çözüm herkesin özgürce yaşa- yabileceği bir demokratik birliktelikte. Farklı- lığa da saygı duyan bir birliktelikte. Ama gö- riinen o ki böyie bir birliktelik henüz çok uzak- larda. Yakın olan acılar. özlemler, bölünmüş- lük duygusu. Geçmişin yaralan henüz çok ta- ze. Gözyaşlanna bogulmadan anımsanamıyor vasanmışlar. Belki de bu yüzden. evet aslında bu vüzden. yani filmi gözyaşlannda boğ- mamak için yakın plan çekimlerden kaçınmış vönetmen Krisantu. jfyfan kahnmuının ikgürlüksovoşı ocukluk arkadaşı iyazi Kızılyürek ile Panikos Krisantu. yıllar sonra tekrar bir araya gelip. Kıbns'ın köylerini gezerek. geçmişin olaylannı yaşayan Rum ve Türklerle konuşarak, Kıbns'ın yazılmamış tarihini "Duvanmız" adlı belgeselde vermeye çalışmışlar. •Tıpkı Soljenitsin gibi Sovyet ideolojisine karşı koyan ve en verimli çağını bu ideolojiye muhalif olarak geçiren Vladimir Bukovsky, şimdi Cambridge'in varoşunda yaşıyor. Batı'da Bukovsky gibi bir çok kişi ülkesinde yaşama özgürlüğünü yeniden kazanmak için yıllarca uğraşıyor. KiihürServisi- Cambridge'in kuzeyindeki varoşlarda, kasvetli bir kış öğleden sonrası, ortayaşı geçmiş bir adam mutfağında kedisiyle birlikte oturuyor. Kotya, Vladimir Bukovsky'nin tek yolda^ı. Bukovsky tıpkı Alexander Soljenitsin gibi So\yet ideolojisine karşı koymuş ve en verimli çağlannı bu ideoiojiye muhalif olarak geçirmis. Bukovsky, uzun yıllar hapishanelerde yaşamış. delilerle beraber sığınaklarda yatmış ve ölüm kamplanndan yenilmeden çıkmış bir kişi. Yıllık geliri oldukça düşmüş Batfda Bukovsky gibi birçok kişi ülkesinde yaşama özgürlüğünü yeniden kazanmak için yıllarca uğraşıvor. "Sovjetler'in çökiişünden sonra hayatım oldukça küçüldii. \ ılda. 20 kente gidip konferans >ererek yaşannmımı idame ettirmeye çalışıyorum." Bukovsky'nin yıllık 20.000 Pound olan geliri 5.000 Pound"a düşmüş. Yaklaşık üç yıldırson kitabımn parasmı dahi alamamış, kitap (ngilizce'ye de çevrilmemiş. Para bir yana yazar, Cambridge'te olmaktan memnun görünüyor. Burada dostlan var. mükemmel İngilizcesini hapishanede kendi kendine öğrenmiş, kedisiyle ortak kullandıklan evi ilk kitabımn geliriyle almış. Î976'nın aralık ayında, KGB tarafindan görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle rutuklanan Bukovsky, 13 yılını hapishanede geçirmek durumunda kaldı. Bukovsky kendi zayıf ve zarif yüzünü Batı gazetelerinin sayfalannda görmeye başladığı zamanki durumu hiçbir şekilde kötü olarak anımsamıyor. Rejimin yıkılışından sonra kafasını kanştıran birçok şey onun mütevazı yapısından kaynaklanıyor. 'Çok şanslıyınT Bukovsky, kazağının arkasındaki "Made in France"yazısını gördüğü zaman. özgürlüğün Sovyetler'deki aşamalannı tamamlaması gerektiğini düşünüyor. Yine de. geçirdiği tüm bu kötü yaşam koşullanna karşın espri anlayışı ve alçak gönüllülüğünden hiçbir şey yitirmemiş. "Kendimi çok şanslı olarak tanımlıvorıım. Çünkü Bukovsky ile aynı kaderi paylaşanlar AlexanderSolje- llİtSÎn devlete ibanet- ten tutukland? ve Ameri- ka'ya sürgûn edildi. Şu an halen, o gûnle- rin tedirginliği ile yaşı- yor. Rusya'nuı şu anki demokrasisinin ve ka- nunlannın, I974'te sür- gün ediJmesine neden olan "komünist re- jim"den hiçbir farkı ol- madığı kanısında. VaclavHavelÇek Devlet Başkanı-yazar. 1960'larda Sovyet tank- lannın Prag sokaklannı işgai ettiği dönemde, bu saldınya karşı koydu. 1989! da demokrasi- nin sesini tekrar duyur- du. ABD'nin yeni Dı- şişleri Bakam Madele- ine Albright'ın yakın ar- kadaşı. VadavHaval Yevgeni Yevtuşeoko 1977'de vatana ihanet suçundan ve Amerika ajanı olarak suçlanarak mahkûm oJmuştu. Doğduğu şehre 1986'dan sonra yapaca- ğı ilk ziyareti kardeşi- nin ölümü üzerine erte- lemek zorunda kaldı. Yevgeni Yevtu- $enkO 62 yaşında Moskova'da yaşıyor. Fakat yılm yansmı misafir profesör olarak New York'ta Tulsa Oni- versitesi ve Quenns College'de ders vererek geçiriyor. I968'de Çek saldın- sını ihbar etmek ve ka- labahkta şiir okumak- tan yargılandı. Bu hayalini 199î'de Moskova'nın Beyaz Sa- rayı'nın balkonunda Natan Sharansky IsraiJ Tica- 200.000 kişiye okudugu "Best Bad ret Bakanı. 48 yaşmdaki Sharansky, FoenT ile gerçekleştırdı. doğduğum yerin kötü yaşam koşullan bana, dostlanmı ve düşmanfanmı kolavca görme olanağı sağladı. Eğer güçlü bir nedeniniz varsa isvankâr olmanızı haklı çıkartabilirsiniz. Hapishanede, genellikle kendimi mutlu hissediyordum. Barış \e memnuniyet du>gulanmı yerinde tutma\a çalıştmı süreklL Ama ne yazık ki tüm bu karşı kovuşlardan sonra beyaz ile siyah bulanarak grileşti ve So>yet rejiminuı dağılnıasına neden oldu.* 1 Bukovsky, Rusya'nın gerçek demokratlannın Boris Yeltsin'le birlikte çahşmaya başladıktan sonra ruhlannı sattığına inanıyor. Reformu tekrar inşa etmek amacıyla. anlamsız düşüncelerle üç kez ziyaret ettiği Rusyada gördüğü. bu yeni suç patlaması onun hapishane anılannın canlanmasına neden oldu. Rus\a hakkında söyleyecelderi "Bu durum, insanlann ölüm-kalım savaşı \erdikleri, büy ük bir geçici hapishaneye benzj\or. Ben burayı çok iyi biliyorum. Bu yüzden buraya gitmeye hiç ihtiyacım yok." Onun şöhreti kendi ülkesinin insanlannın gözünde karannaya başlamış. Öyle ki 1990'da herhangı bir münasebetle tanıştığı Rusyalı bir siyaset bilimcinin. sırf onunla tanışıklığı olduğu için işten çıkartılması bunun en güzel kanıtı. "Onun için çok ü/ülüvorum. O benim kahramanım" diyor Bukovsky, siyaset bilimci için. Bukovsky'nin Avrupa Birliği'ne Rusya hakkında söyleyecek. korku ve nefret dolu düşünceleri var. Onun itiraz nedeni. oldukça basit ve IVIoskova'da cehennem hayatı yaşadığı umumi evdeki deneyimlerine dayanıyor. "Burası, tüm ailelerin ortak kullandığı mutfak ve banyoya sahip bir >erdi. AVTII şeyin Avrupa'da da açılmak istenmesi, oldukça sert mazisi olan Av mpa'nın yarasını kanatmaya çahşmaktan başka bir şey olmayacaktır." Rusva sadece tek bir şekilde Bukovsky'ye tekrar sahip olabilir; onu bırakmayarak ve gerçeği kabullenerek. DUŞUNCEYE SAYGI MEMET FUAT GeneOpera Sevgili Ş. Geçen mektubumda Opera'nın içerıği üzerine söy- lediklerine değinememiştım. Oysa katılmadığım gö- rüşlerin aras/nda es geçilmemesı gerekenler vardı. Ama, önce, "Aslında 'Opera'birsimge", demıştım ya, kısaca.onu açıklamak istiyorum. Şairin kendisinın de belki tam olarak belirleyemedi- ği duygulanımıyla çakışmam olanaksız. ama biroyun, aynca bir operanın son perdesi söz konusu. gövdey- le tini yüzleştirecek görkemli bir kan operası... Tevrat gibi, ilk bölümü "Tekvin" (var etme, yaratma) adını ta- şıyan bir kitapta, insanın aklına önce ıster istemez "ev- ren"geliyor, Shakespeare'den süzülen birçağnşım- la da, bunu dünyayı bir opera sahnesı olarak görme eğilimi izliyor. En tiz perdelerden ürperticı çığhklarla kan revan için- de bir yaşam... insanı tir tir titreten bir opera... Şaır, "Ilgisi yok!" diye çırpınsa da kırmızılar, sarılar, moriar, buharlar içinde, çığlık çığlığa oynanan bir ope- ra artıkbu dünya... Van Gogh'un tablosunu gördükten sonra ınsan zey- tin ağaçlarına başka türlü bakabılir mı!.. Bir de hanı sana, bir mektubumda, gençlerin soz- cüklerarasındaki ses benzerliklerini kullanarak yaptık- lan oyunlardan söz etmıştim, Opera'öa da var bunun ömekleri: "Içimdeki kinciikinci" (s. 10); "Ulu birsalaklık Isay- dığım ulusaltığa" (s. 12); "mor morg bekçisi" (s. 15); "gürgülgibi" (s. 53) "meni, cenin, enis" (s. 73; "da- ğılıyor paragraflanm, I ben graft! diye bagırasıya" (s. 123); "şiirin şirin birinn olduğunu"(s. 129); "veba, ve- bal, verbal" (s. 133); "çözemiyor gizli izini gizin'4 (s. 143). Anlaşılan, genel havaya kapılmamak elde değil! E- nis Batur'un bu oyunlarda şiirsellik bulması başka nasıl açıklanabilir! Gelelim senin görüşlerine... "Birçok şeyden söz ediyorgibi, ama kitabı kapatın- ca hiçbiri akılda kalmıyor, demek ki aslında anlattığı bir şey yok, şiiri anyor", demişsin. Yaptıklan iş şiır yazmak olduğuna göre, her şaır şı- iri arar, kimi bir şey söyleyerek, kimı söylemeyerek... Kimi de iki arada savrularak... Sonuçta hepsınin ama- cışiireulaşmaktır... Ama şiir bazen dışarlarda b/r yerde, bazen de şairin içinde... Kimı şiiri olaylarda ya da diyelim sözcüklerde ararken, kimı şıirle iç dünyasının gizemlerını çözmeye yönelir... Herkes her yaptığında ille başanlı olmaz elbette... Yolu yanlıştır, ya da kendısi yetersizdir... Ya da değerlendirenler yetersizdir... Birçok şeyden söz eden, ama anlattıklan akılda kal- mayan bir şair, amacından uzağa düşüyorsa bunun nedenlenni bulup ortadan kaldırmaya çalışır. "Anlattıklanm nasıl olsa kimsenin aklında kalmıyor, iyisi mi hiçbir şeyden söz etmeyeyim," demez. Enis Baturdeğişik bir şair. Melih Cevdet Anday on- daki eğilimleri çok iyi sezmiş. Bir yalvaç gıbı yazıyor. Ama kim olduğunu, yerinı, görevini bilen bir yalvaç de- ğil. Arayan, soran, anlamaya çalışan, sözleri arasında tutarsızlıklar yatan bir yalvaç. Bak sana cımbızla çekılmiş sözler Opera'dan: "Elçi değilim beni aşan I bir kaynağın gız tohumu- na:"(s.26); "mesıhimbeklendiğimyerde"{s. 73); "Ne- rede ne zaman tannyım," (s. 82); "kimim şimdi ben ve neresindeyım I keadimin?" (s. 124). Kendismi aşan bir gizi bildirmeye gelmiş bir yalvaç değil, ama bir yalvaç sesıyle konuşuyor, "Kim oldu- ğunu bilmeden." (s. 26). Ikide bir karşımıza çıkan soru bu Opera'nın her ya- nında: "Kımim ben" (arkası da var) "ve ne anyonım korunl merkezinde?" (s.10) Birinci bölüm ağırlıklı olarak bu soruyu ışlıyor. Şair, senin dediğin gibi, şiiri mı anyor, yoksa şiirle bir- takım sorulara yanıt mı arıyor? Bakalım kim olduğunu çıkarmaya çalışırken neler demiş: "Som bir bireyciyim I ben: Egoist, egocentriçue I ama ex-centrique"; "Hüdainâbit, I biraz Proudhon yalamışonsekizinde"; "Biraznihilisttabiî"; "kozmopo- lit I bir hurufi ama; I Onların asılsız rivayetlenne I bile bile inanmış bir mistik"; "ulusallığa, /yazınkürenin en ham ve safI utopia 'sı saydığım 48 Manıfesto suna, I devlet babaya ve kara cemaata I bel bağlamıyorum ben hiç." Sorunun şiirle aranan yanıtı herhalde bunların öte- sinde... Ben izleyebildiğimi söyleyemem... "Bölümlerarasında birüslup tutarsızlığı var," demiş- sin. Oçokaçık. Bilerek yapılmış. Yazıldıkları tarihlerde değişik. Ben birinci bölümü anlamı çıkarmaya önem verme- den, kendimi sese bırakmış okurken, hızlı akan bir ır- mak gibi diye düşünmüştüm. Sonra ikinci bölümde baktım ovaya inmişiz, ırmağın suları yayılmış, ağır ağır akıyor. Üçüncü bölümde ise şair ırmak oluverdi. "Biz diye birşeyyokyeryüzünde"üen (s. 59) "tepelerin ve koyaklannarasından"akıp ulaştığımız deltada "yara- lı umarsız yitik boşgöz kırgın ezik bölük pörçük aç ve gergin" fs. 113) insanlarla buluştuk... Senin hoşlanmadığın "Mahşerin Dört Atlısı"\se, bence, kitabın en güzel bölümü. Hem daha açık, hem de günümüzle, çağımızla ilgili sorunlara değiniyor. Biliyor musun, ben Enis Batur'un "Kimim ben?" di- ye dört dönmesine sanatsal bir fantezi diye bakma- mak gerektiği kanısındayım. Kendisini gerçekten ta- nımıyor... Haydi hoşça kal. Sevgiler, selamlar. Truva Kültür ve Sanat ÖdüUeri Folklorumuzdaki 'kuşlar'dan vefa borcu Kültür Senisi - Truva Folklor Araştırmalan Der- neği'nin. çağdaş kültürümü- zün oluşumuna katkıda bu- lunan, yıllannı, emeklerinı onurlu çabalan yolunda har- cayan bilim insanı. sanatçı ve yazarlara şükran ve vefa borcunu ödemek için dü- zenledi|i. Truva Kültür ve Sanat Odülleri Törenı. 11 arahkta Yunus Emre Kültür Merkezi'nde gerçekleştiril- di. Bu yıl dördüncüsü yapı- lan ödül töreni. eece için özel olarak hazırlanan ve folklorumuzda kuşlar tema- sını işleyen, Cünevt Ofuz- tü/ün'ün hazırladığı u Kuş Bakışı Anadolu" adlı göste- riylebaşladı. Sunuculuğunu GülsenTuncer'in üstlendiği gecede, Sunay Akın, "Miğ- fer" adlı şiirini okurken. Esin Afşar da Yunus Em- re'de "Kuşlar" konulu bö- lümleri seslendirdi. îbrahim Can, İclal Akkaplan ve Sü- k-% man \ıldız kuşlar üzerine birerriirküleriyie geceye ko- nuk sanatçı olarak katıldılar. 1996 yıh Truva Kültür ve Sanat Ödüllen: Atatürkçü- lük Dalında Atatürkçü Dü- şünce Derneği'ne. Çağdaş Halk \Iüzi0 Dalında. Fdip Akbayram'a. Edebhat Da- lında, Nezihe Araz'a. Fotoğ- raf Dalında. Alberto Modi- ano'ya. Halk Bilimi Dalın- da. Yusuf Çotuksöken'e. Halk Müziği Dalında, Ah- met Sezgine, halk oyunlan dalında- Mustafa Göğeba- kan'a. plastik sanatlar da- lında. .Vasipİyem'e.Sinema Dalında, Kenan Pars'a. şiir dalında. Ataol Behramoğ- lu'na. Tiyatro Dalında. Je- yan Tözüm'e vcrildı. Gece- de ayrıca Gülsen Tuncer. Truva Folklor Araştırmaları Derneği'ne katkılanndan dolayı Özel Ödül'e layık gö- rüldü.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear