25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
1 KASIM 1996 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Robert Altman'ın son filmine ilgisiz kalmak mümkün mü? Siyahlar, beyazlar ve KansasY 111 a r d a n 1934.Dekor.ik- tisadi bunalım dönemi Amen- kasfnın tican kavşak noktala- rından biri olu- şunun. yanı sıra caz müzisyenlerinin de yollannın kesiştıği. \eu Orİeans'la reka- bet eden. Count Basie. Lester Young, Co- leman Hawkons. Charlie Parker. \ b. gibi- lerm yetıştıği Kansas City. Yörer.in azın- lık arialisinı oluşturan renkli alt sınıftan kaynaklanan caz. tüm gece kulüplennde. dans salonlarında. eğlence yerlerinde yay- gın ve geçerli. Kentin bağnndan fışkıran cazın zenci besteci-müzisyenlereliyle sü- rekli icra edildiği bu kulüplerde. yasadışı olmasına karşın. gangsterlerce çekip çe\ - nlen kumar sektörü de etkin ve yaygın. Mafyayla haşır neşır politikacılann de- netiminde ve seçim anfesindekı kente zar atmaya gelen. para babası. ense kulak ye- rinde, kalantor bir kumarbaz zenciy ı bın- diği takside sovar. zenci kılığına girmiş, beceriksiz üçkâgıtçı bır bev az hırsız (Der- mot Multroney). Çok geçmeden de sürek- li müşterısı \e konugu soyulan. kentin güç- lü adamlarından. kulüp sahibi. zenci gans- ter Seldom Seen'in (Harry Belafonte) adamlan tarafındanyakalanır. Gangsterle- rin eline düşen kocasını kurtarmak içın harekete geçen genç telefon-telgraf me- muresi Blondie(Jennifer Jason Leihg), ma- nikürcü ablasının yenne. manikür yapmak bahanesıvle evine gıttigi. Başkan Frank^ lin Roosevelt'm danışmanının karısını ka- çınr silah zoruvla. Hatırı sayılır. saygın danışmana telefon açar sonrasında da. Amacı. Seldom Seen'in beyaz kölesı ol- mayaçoktan razı. havatı tehlikedeki koca- sıyla danışmanın kansını (Miranda Ric- hardson) takas etmektir. Paça»ı tutuşan başkan danışmanı (Michael Murphy) da hemen valiyi arar tabii. Yali Bey de bu ış- lere bakan adamına havale ederolayı. \'s. vs... Farklı kesimlerden bu iki kadının zora- ki beraberliği. silah zoruvla baskıya daya- nan. "kaçıran-kaçınlan" ılişkısinden sıcak bir dostluğa dönüşür giderek. Seçim hile- leriyle fazla oy toplamanın peşindeki da- lavereci politikacılann yönettıgi, ırkçılı- ğın hüküm sürdüğü. cazın günümüzdeki standartlarına erişmesinde payı olan kent- lerden Kansas'ta. kaçırma ve bekleme üs- tüne gelişen öykü. bütünüyle ayrı dünya- lara ait iki kadının ılişkısinin kesıştiği düş- manlık. şiddet ve gerilimden gıtgide ya- kınlaşmaya ve dostluğa kayar. karanlık kent sokaklarında silahlar patlar, arabalı gangsterler kıyasıya v uruşurken. 'Bakalım arkadaşhğımdan memnun kalacak mısın?' Kocasını çok seven. gözü kara. bitirim genç kadınla. politikacı kocasınca hep ih- mal edilerek sinir hastası phnuş. başkan Kansas City Yönetmen: Robert Altman / Senaryo: R.AItman, Frank Barhydt / Kamera: Oliver Stapleton / Oyuncular: Jennifer Jason Leihg, Miranda Richardson, Harry Belafonte, Michael Murphy, Dermot Multroney, Steve Buscemi, Brooke Smith, Jane Adams /1996 ABD (Avşar Film-VVB) Beyoğlu Alkazar, Altunızade Capitol, İstanbul Princess. Suadiye Movıeplex. Kadıköy Bahariye sinemalarında. danışmanının afyonkeş karısı. Carolyn Stilton'un, Lindberg çıftının kaçırılıp öl- dürülen bebeğınden. dönemin ilahesı Je- an Harlon'la Joan Cravvford'un karşılaş- tırılmasına kadar uzatılacak. daldan dala atlayan konulardaki y arenliğiy le süregelen fılm. aşka gelen zenci cazcıların bırbıny - le doğaçlama atışmalara girıştikleri. Hev He> Kulüp'tekı nefis. canlı müzık sahne- lem le de bezeli. Günümüzün RonCarter, (basl. Nicholas Payton (trompet). James Carter,Joshua Redman. Craia Handv < te- nor saksofon). Syrus Chestnut (pıvano). vb. gıbi tanınınış cazcılarının "The He> He> Club'müzısyenlerını oynayıp seslen- dirdigı "Kansas City". öteden beri Holly- wt>od sisteminın czetî"^ c ebedi karşttı o l ^ gelmış. Amerikan sınemasmın 7O'ıni de- v irmiş büyük ustası RobertAltmaıTın, ya- nştığı 1996CannesFestıvali'ndenödülsüz dönen son filmı. 1957'den günümiize kadar 40 yılda yap- tığı. •Amerikan rüyası'm deşen. ülkesınin çiirümüş yanlarını. yozlaşmış kurumları- nı. ufalanan deger \e ka\ramlannı işle- ven. adeta ABD'nın sosyokültürel pano- ramasını sergıleyen. 30'u aşkın filmivle toplumunun ııe yaman gözlemcısı oldu- gunu örnekleyen Altman usta kuşkusuz bizim de tuttuğumuz. gözde yönetmenle- rımızden biridir. çevrek >üz>ıl önceki "M.A.S.H-Cephede Eğlenee"yle "Images- Ha>al\eGöriintii"denberi. Keskıneleşti- rel bakışı, ısırgan mızahı. kalıplara ragbet etmeyen. yenilıkçi sınema dili. uzun plan sekansları. oyuncuyönetimi \ e hikâye an- latmadakı ustalıgıyla. çeşıtli türleri har- manlayan özgiM tarzıyla ^eçkinleşmış hu vönetmenın. çağdaş Amerikan smeması- nın en önemli \e kalıci yaratıcılarından bı- ri olduğu ileri sürülebilır rahatlıkla. \'ıllar önce Countrv Music endüstrisi- nın sahne gerisine kamera tuttuğu "Nash- ville". yedincı sanatın kâbesı Hollywo- od'un bütün yaldızını kazıdıgı "The Pla- yer-Chuncu" ya da Raymond Caner'in öykülerınden >ola çıkıp Los Angeles'tan ın^an manzaraları >unan 'kısa çekimJer' yaparak meraklısını 3 saatliğine perdeye bağladıgı "Short Cuts" gibi, eski \e yeni başyapitlanyla övgümüzü kazanmış Alt- man'ın. yine birtakım yan övkücüklerın gelışip birbirıne baglandığı. çok kahra- maniı. geniş ölçekli, "kolaj'cı estetığıni ku- ru\erdigi o kendine özgü biçemiyle fark- lı kıldıgı. moda dünyasının hışmını çeken "Pret a Porter-Hazır Givim"den (1994) sonra yaptığı. ^imdilik son filmi "Kansas City".' 1925. Kansas City (Missouri) dogum- lu. 19301u yıllarda zenci kulüplerinden kulagına çalınan melodılerle cazla tanış- mıs Altman'ın bu kez çocukluk anılann- dan harekete geçerek, yaşamı bo> unca ya- kasını bırakmamış bazı anımsamalar üstü- ne yazıp yönettiği "Kansas C'ıty", eski mo- del gıcır gıcır otomobi 1lerden. 1930'ların zevkini yansıtan giysi ve mekânlara kadar 62 y ıl öncesinin atmosferini yeniden kur- maya girişen bir 'dönem rdmi'. Hürmette kusur etmeven yeraltı dünyasıyla sıkı fıkı caz müzigi eşliğinde anlatılmış filmin caz sahneleri oldukça fıkır fıkır ve kıpır kıpır. Iktisadi bunalımın aşılmaya çalışıldığı 1930'luyıllann Amerikasrndaki ırkçılık, suç, kumar, caz sarmalına dolanmış Kan- sas City, çıkar ilişkileriyle göbekten bağ- lanmış yeraltı dünyasıyla politikacılann fonunu oluşturduğu. aşkın yol açtığı bır kaçırma hikâyesini anlatan fılm. bütünüy- le farklı dünyalardan gelen iki kadının ar- kadaşlığı üstüne odaklanıyor giderek. Ka- çıran-kaçınlan ilişkisi, yerini 2 çaresiz ka- dının tuhaf dostluguna bırakıyor. Frank Capra'nın ^Platinum Blonde" (1931). Sam VVood'un "Hold \bur Man" (1933) gıbi, sinema tarihine geçmiş Jean Harlmv klasiklerine atıfta bulunan "Kan- sasCit\"nin başrolünde. sinemanm ilk sa- nşın bombalarından olan Kansaslı Jean Harlovv'un ateşli hayranı, hırçın. delıfişek genç kız Blondie"yle (kaçıran) bozuk si- nirlerini afyonla teskin eden, ihmal edil- miş. orta yaşlı. bıkktn. mutsuz politikacı karısı Karolyn (kaçırılan) var. Adeta Clyde'ını kurtarmak isteyen, gö- zü kara. taşkın. tutkulu bir Bonnie gibi da\ ranan Blondie'yi, son dönemde rolden role girerek Hol!yv\ood"un en başanlı genç kadın yıldızları arasında sivrilen. aktör VK Morrow'un kızı. çocuksu ve haşan Jenni- fer Jason Leigh oynuyor. ağzını büzdügü, yüzünü gözünü çarpıttıgı, abartılı bir bi- çımde. Blondie'nin bitirimliğinin, uçuk-kaçık- lıgının tam tersi, kaçınlmasıyla tekdüze. renksız yaşamı heyecan kazanan, finalde de Jean Harlovv saçlı ve makyajlı arkada- şmı sevdiğine kavuşturarak koca evine dö- nen. yumuşak. içe dönük. burjuva kadını Carolyn rolündeki, 1980'Ierin başlannda- ki Sınema Günleri'nde"Dance with a Stranger"!a keşfettigimiz. "Güney tmpa- ratoriuğu", "Ağlatan Oyun", "Enchanted April'", "Tom ve Mv" gibi filmleriyle anımsadıgımız Ingiliz oyuncu Miranda Richardson da çok çok iyi. Kulüpçü. beyazcı yeraltı babası. zenci gansterde. yaşlandıkça degerlenen, eski şarkıcı. Calypso'cu Harry Belafonte'nin, Blondie'nin, seçim yolsuzluklan tezgâh- layan bar sahibi eniştesmde Steve Busce- mi'nin ve Blondie'nin gerzek. serseri. genç kocasında Dermot Mulroney'in de göz doldurduğu "Kansas City", kuşkusuz içinde bulundugumuz mevsimin parlak ve ilginc filmlerinden biri. Robert Altman'ın engin deneyımi, birikimi ve ustalıgınınbu son ürünü. kesin- likle seyTe değer. tavsıyeye layık bir film özetle. Kaçırmamalı. Isıklar Sönmesin Yönetmen: Reis Çelik / Senaryo: Cemal Şan, R. Çelik / Kamera: Aytekin Çakmakçı / Müzik: Mazlum Çimen / Oyuncular: Berhan Şimşek, Tank Tarcan, Sermin Karaali, Tuncel Kurtiz, Yaman Tarcan, Erdoğan Seren, Meltem Şimşek / 1996 Türkiye (Arzu Film) Beyoğlu Lale, Bakırköy Avşar, Kadıköy Hakan, Çemberlitaş Şafak sinemalarında. Güneydoğu'daki savaş beyazperdede Seydûy Zozan, Murat ve diğerleri Kı>a özgü doğa koşullanmn. göz gözü gör- meyen bir beyaz cehenneme çevirdıği. köşe bucagı karlarla kaplanmış. kuş uçmaz kervan geçmez. ıssız bucaksız Güne\doğu dagların- da yol kesip otobüs basan. 8-9 kişilık bır PKK grubu. Durdurulan otobüsten indırılen yolcu- lar arasındaki aranan korucu, kaçarken vuru- luyor kadın gerilla Zozan (Sermin Karaali) ta- rafından. Bir manga askenyle PKK'cı grubu takip edip yakalama görevinı üstlenmiş. TC sılahlı kuv vetlerinden Komando Yüzbaşı Mu- rat (TankTarcan), peşıne düştüğü PKK'cile- ri kıstırıyor sonunda. bir dağ başında. Çıkan çatışmanın şamatasından çığ düşüyor ve ko- valayanlar da bir an önce sınır ötesine kaçmak isteyenlerdeçıgınaltındakalıyorlar. Karların içinden sadece yüzbaşı Murat'la gerilla gru- bunun başı Seydo (Berhan Şimşek) ve Sey- do'nun kurtardığı. donmak üzere olan Zozan sağ çıkıyor. Kamçı gıbi tende şaklayan kes- kin rüzgâr. \oğun tipı \e buzul soğtığunda. Zozan'ı sınlamış. düşe kalka sının geçmeve çalışan Se\do'nun ızını süren yüzbaşı. ıkili- yı bir mağarada \ akala\ ıp tutsak ah> or v e üçü \ola de\am ediyorlar karlara bata çıka. Acı- masız doğaya karşı hayatta kalma mücadele- sı veren. biri ölümcül durumdaki bu üçlünün yolculuğunda. aralanndaki katı düşmanlık gi- derek kaçınılmaz bir dayanışmanın sıcaklıgı- na ve insancıl davranışlara dönüşiirken. yıl- lardır kangrenleşmış bu kardeş kavgası sava- şa vol açan gerçeklen. kıtap gibi laf parala- \an dna'oglarla habire tartışıvor Seydo'vla yüzbaji. Aslında Türk. Kürt. ikisı de kendi bildiğını okuyor. bırbırlenni kös dınlıyor. tar- tışmaktan çok. Zozan'ın ölümü ve karlara gömülmesın- den sonra vüzbaşıyla Seydo'nun zorakı bera- berlığı. ikisının de kendi amaçlan dogrultu- sunda bitirmek istedigi. zorlu bir yolculuk olarak sürü\or. Helikopter sesi de onlan ara- van askerlerı hissettıriyor. Kar \e buzuldan bembeyaz kesılmış dağda bayırda. birbirleri- nı kaçıp kovalayan ikıli. tartışmalannı sakin- lerince terkedilmiş bir mezrada dövüşerek, bağnş çağnş sürdürürken. e\ini barkını terket- memiş yaşlı bır köylü, Haydar dede (TıiDcel Kurtiz) çıkagelivor üstlerine ve yüzbaşıyla Seydo'yuavınvor. Babasını bekleyen küçük bir kızın. minik Dilan'ın dedesı olan ve mağara devri koşul- larında yaşamak pahasına. yerini vurdunubı- rakıp gitmemiş. "Bu nasıl kin. bû nasıl düş- manlıktır?" diyerek ocağmı söndüren savaşa ^ kamıı ve ben' tşinin yogunluğundan kansıyla çocuklanna vakit ayıramayan. ner- deyse tüm zamanını aıle dışında ge- çiren. her an patlamaya hazır bir \ol- kan halinde sürekli esip gürleyen. si- nirlen ıvıcelaçka. işkolikbırinşaat- çının. aslmda sadık koca ve iyi baba olmak isteyen ama vakasını fenahal- de mesleğine kaptırmış Doug Kin- ney'in (Michael Keaton) öyküsünü aktaran 'Multiplicity-Dördümüze Bir Eş\ haftanın güldürüsü nıtele- mesini hak ediyor. Birtakım farklı rolleri aynı anda 'oynadığımız. kişıligimizin çeşitli yönlerinin sürekü birbirleriyle çe- kiştiği. öne çıkmak için yarıştığı şu hayatımızda 'bu çatışan kişiliklerin özgür kaldığında neler olacağı' gibi- sinden ilginç bir hareket noktasın- dan yola çıkan \ önetmen Harold Ra- mis'in. kahramanı Doug Kınney'i mucızev i bir şekilde 'çoğaltarak' so- runlanna çözüm getırmeyi denediği •Dördümüze Bir Eş'i. seyirciye ke- yifli dakikalar vaat eden, vodvilden fars'a uzanan. neşelı. esprili bir fan- tezi sayılabilir. baştan belirtmek ge- rekırse. tşınden gücünden fırsat bulama- yarak sevgili kansını (Andie Mac- DoweD), çoluğunu çocuğunu ve yu- vasını ihmal eden. zamansızlıktan Dördümüze Bir Es Multiplicity / Yönetmen: Harold Ramis / Senaryo:Lowell Ganz, Babaloo Mandel, Chris Miller, Mary Hale, H.Ramis / Kamera: Laszlo Kovacs / Müzik: George Fenton Oyuncular: M. Keaton, Andie MacDovvell, Harris Yulin, Richard Masur, Zuck Duhame, Katie Schlossserg /1996 ABD (WB) Beyoğlu Emek, Kadıköy Kadıköy, Altunizade Capitol. Teşvikiye AFM. istanbul Princess, Galleria Prestij, Bakırköy 74. Çemberlitaş Şafak sinemalarında. muzdarip, şızofren inşaatçının yardı- mına, 'Mucize gerçekleştirir, zaman j aratır, (aslından ayırdeditmez kop- yalaria) çoğalmayı sağlanm" dıven yan çılgın bir genetık araştınnacısı (Harris Vulin)\etışivor ve Doug'un işkolik karakterinin ifadesi diyebı- leceğimız. iki diye adlandmlan. tıp- kısının avnısı bir kopyasını üretiyor laboratuvarında. tkı. işe gıdıp çalışınca evde aile- siyle bırlikte takılarak ense yapma- nın keyfinı süren Doug, program yapmak, evle ilgilenmek, çocukla- nn yemeğini hazırlamak gibi görev - ler üstlenen Lç'ün de\re>e gırme- sivle ıyice tembelleşıvor. Bu arada. karısının yeniden emlakçılık \ apma- sını da kabullenıvor ama bu zaten varolan aıle sorunlarını datıa da kar- maşıklaştırıyor. Kopvanın kopyası olduğu için. laboratuvardan hafif gerzek ve çocuksu çıkmış Dört ise Doug'un yaşamını i) ice kanştırıvor. Bahçelı evin müştemilatma tıkilı olarak, işlerinde güçlennde. papaz hayatı süren, Doug'un sanki fotoko- piyle çogaltılmış benzerlerinin.' bU- diği kadanyla tek kocasııun aynı za- manda Jki. İ ç. Dört olduğunu far- ketmeyen" ev in hammıyla yatağa girmek konusundakı en büvük vasa- ğı bozmaları da gecikmiyor tabii... Sonunda. artık her ışinde vardım- cı oljn. canlı robot gibi benzerierıv- le hayatı paylaşmaktan gma getiren Doug'un öyküsü aracılığıyla. 'haya- tın baskı ve vaatleriyle başa cıkabil- mek' üstüne fantastık ve komik bır çeşitleme gerçekleştiren. 1980'Ierin Hollvvvood'unda veşemiiş komedı furyasının dıkkate değer yönet- men.vazar. yapımcılarından Harold Ramis'in fantezi üretmekteki bece- risı zaten malumumuzdu, 3 yıl önce- ki "GroundhogDav-Bugün Aslında Dûndii' adlı duvgusul güldürüsün- den. Tuhaf bir zaman kilitlenmesi- ne ugrayarak aynı günü defalarca yaşamak zorunda kalan bir TV su- nucusunun öyküsünü anlatan, Bill Murray'la yine Andie MacDo- vvell'ın ovnadığı 'Croundhog Day'den sonra Harold Ramis'in bu kez çoğaltma. çok türlülük üstüne matrak çeşitlemeler sunan yeni fan- tezısi. genelde Michael Keaton'dan hazzetmememe karşın beni bile gü- lüp eğlendirdi 1.5 saat süresince. Aslında aynı kişi(Doug) olan 4 karakteri. farklı saç. makyaj ve giy- silere bürünerek aynı sahnede, yan- yana oynayan Michael Keaton'un performansından çok modern tek- nolojıv i. bilgısayarı ustaca kullanan özel görsel efekt büvücülennin ma- rıfetı savacağımız 'bördümüze Bir Eş'. giildürme katsayısı yüksek. se- vımlı, akıcı ve esprıîi bir eğlencelik olarak rahatlıkla tüketiliyor özetle. Doug'la türevlerinin göründüğü sahnelerle, giderek mizahi dozu ar- tan bölümleri\ le. teknolojiyle per- formansın uyumu niteliğindeki öy- küsüyle ilgi çeken bu civelek Ha- rold Ramis komedisi, beylik de- yişle mcrakhsına hoşça vakit ge- çirtebilir. lanetler yağdıran ve günün birinde herkesin evine döneceğini haykıran yaşlı köylü filmin "mesajım" iletiyor finalde. ••Örgütnedirloo?' Askerin mezrayı sarıp hücuma geçtiğmde "Işıklar sönmesin. bebeler ölnıesin. ocaklar yine tiitsün" diye bagırarak kapıya çıkan ve vurulan dedesine doğnı koşan küçük Dilan'ı kucaklayarak, kurtarmak isteyen Yüzbaşı Murat'la Seydo'nun kardeşlik görüntüsü do- nuvor bu finalde... Öyküsünü özetlediğimiz "yaşanan acılara bir damla su vermek adına" kuşkusuz iyi ni- yetle çekilmiş "Işıklar Sönmesin"i biz de git- tik iyi niyetle seyrettik! Güneydogu'da 10 yılı deviren ve ülkemizin altını oyan sa\aş gibi. hayli "hassas ve sıcak" bir konuyu ele alan, yansız, nesnel ve insan- cıl olma iddiasmdaki bu "ilkfilm'',bize didak- tik ve derinliksiz bir iyi niyet çabası izlenimin- den öteye pek bir şey vermedi doğrusu. Tek- düze bir çizgide seyreden senaryo, ülke gün- deminin yıllardır ilk maddesini oluşturan bu vahim "kimlik sav'aşı" olayını 3 basmakalıp karaktere indirgiyor kabaca: Aynlıkçı gerilla Seydo, kusursuz TC aske- ri Murat ve savaşın kasıp ka- vurduğu. faruranın kesildiği. hayatı kaymış. perişan yöre haİkını temsil eden köylü de- de. El attığı konunun önemi biryana. sinema anlatımı ba- kımından yetersiz sayılacak "Işıklar Sönmesin" birçok za- afları olan "Kilim gibi bir fitaı"; nutuk çeken diyaloglar. ışıklandırma ve aydınlatma sorunlannm nüksettiği görün- tüler, onca meşakkate göğüs germış. karda-kışta eziyet çekmiş oyuncularm genelde müsamere düzeyini pek aşa- mayan performanslan: (tabii görünür görünmez seyirciyi avucuna alıveren. yaşlı köylü rolündeki usta aktör Tuncel Kurtiz'i bu yargmın dışında tutuyoruz). hiç susmak bil- mez. her dakika görünrüyü bastıran. yamalı bohça gibi bır müzik kullanımı ve düzgünce sayılabilecek. ama ruhsuz ve ya\anlıktan sıynlamavan bir sinema dili. Son Adana Altın Koza Film Festıvali'nde Bılge Olgaç özel ödülüyle en iyi görüntü yönet- meni ödülünü (Ayiekin Çak- makçı)kazanmış "Işıklar Sön- mesin"i, Güneydoğu sorunu- nu beyaz perdeye taşıyan ve içenğinm siyasal gölgesınden sıynlamayan bir "ilk fılm" oluşu dışında. fazlasıyla önemsetnek pek olanaklı değil sonuçta. ._. • KEDI GOZU VECDİ SA1AR Başkent Sokaklarından Coşkular.. ya da Işığın Turkuculerı "Başkent sokaklarından coşkular izlediniz" diyor- du özel kanallarımızdan birinin spikeri. Önceki gece Beşiktaşhlardoldurmuşalanları. Sonra. Fenerbahçe- liler... Galatasaraylılara gelince... Siz bu yazıyı okurken, maçın sonucunu biliyor olacaksınız. Belki de gece- yi uykusuz geçirdiniz. Ya sevinçten ya da silah ses- lerinden... Oysa ben, şu sırada hiçbir şey bilmiyorum. Belki başkent sokaklarında yeni "coşkular yaşandı" dün gece. Belki, gene "En büyük Türkiye" diye doldur- dukcaddeleri... Gene de benim kedi aklımın almadığı bir şeyler var. "En büyük Türkiye" diye bağırmakla en büyük olu- nuyor mu? Başkent sokaklarından taşan coşku dün- yayı gerçekten etkiliyor mu? Ya da ayaktopu bir ulu- sun onurunu kurtarmaya yetıyor mu? Yaşar Kemal'e ve öteki aydınlara yaptıklarımızı unutturabiliyor muyuz böylece? Şanar Yurdata- pan'ın başına gelenleri merakla izleyen dünya kamu- oyunun dikkatini başka yöne çekebiliyor muyuz? Hiç sanmıyorum. Ama, kendi kendimizı kandıra- biliriz elbette. Soruniarımızı unutup zafer sarhoşlu- ğu içinde alanları doldurabiliriz: "En büyük Türkiye, başka büyük yok!" • • • Kedileri biraz tanıdıysanız. yasaklardan nasıl nef- ret ettiklerini biliyor olmalısınız. Bizler. yasaklara alı- şan bir toplumdan daha korkunç bir şey düşüneme- yiz. Düşünce ve anlatım özgürlüğümüzü kısıtlama- ya kalkacakların vay haline... TRT'deki yasakları, kara listeleri duydukça tüyle- rimiz diken diken olur. Bu yüzden aldığım bir habe- reçok sevindim. TRT-2'deki "İkiFilm Bırden"yıl so- nundaki programı ile veda edecekmiş izleyicısine. Çünkü, programcının artık canına tak demiş yasak- larla boguşmak. Orhan Pamuk'u konuk etmek is- temiş, yasak. Erdal Öz, o da yasak. Demir Özlü, o da olmaz. Daha kimler yok ki listede. Ülkesinin aydınlarına kapalı bir kanalda hangı dü- şünceyi özgürce tartışabılirsiniz? TRT'nin Genel Müdürü değişiyormuş. Esasta de- ğişen bir şeyler olacağına inanıyor musunuz? • • • Aydınlardan söz açınca, aklıma Attilâ llhan geldı. Geçen hafta dizeleriyle "Kedi Gözü"ne konuk ol- muştu anımsayacaksınız. Aşkı bu kadar güzel anla- tan biryazarın politikaya ilişkin düşüncelerıne de ka- tılabilmek isterdim. Geçen gün, "Soğuk Savaş Ay- dınlan"başlıkhyazısını okudum sevgili llhan'ın. Uma- nm, sizler de okumuşsunuzdur. Gene de gözünüz- den kaçmış olabilir diye, küçük bir alıntı yapmak is- tiyorum. Attilâ llhan, Cumhuriyet'in "erken dönem" aydın- larının yurtseverliğini, fedakârlığmı övdükten sonra, "Şimdi cumhuhyet aydını, 'soğuk savaş'aydınıdır; ayrimiığı Hıça dönük, mütehakkim, hatta mütecaviz; hayatı ve başarıyı 'kişileştirmeyi' marifet bellemiş; ne yurt bilincine sahip, ne millet; varsa yoksa 'ego'su, şöhret, servet ve şehvet hırsı..." diyor. Bu sözleri tam da bazı aydınlar hapiste, bazıları ha- pis tehdidi altındayken söylüyor Attilâ llhan. Talihsız bir rastlantı değil mi? Hapislere atılan. devlet televiz- yonuna çıkartılmayan, neredeyse 'vatan haini ilan edilen aydınlara 'soğuk savaş aydını' demek haksız- lık olmuyor mu? Biliyorum, bazılannız kızacakama, neyapalım. Ba- nagöreülkenin "öüyü/c"lüğü,aydınlannaverdiğıde- ğerie ölçülür, futbolculannın başarısıyla değil. Bir ülkenin onuru, o ülkenin yazan, çizeri. sanatçı- sıdır. Yaşar Kemal'in deyişiyle "ışığın türkücüleh "d\r onlar. "Soğuk savaş aydını" değil. O yüzden, şu sıralarda aydınlara yüklenenler ken- di kalelerine gol atıyorlar gibime geliyor. Ne dersiniz? Marcel Carne öldü •Şiırsel gerçekçilik' akımının temsilcilerinden. dünya sinemasına "Drole de Drame". 'Les Enfants de Para'dk "Hotel du Nordl-Kuzey Oteli". 'Quai des Brumes-Sisler Rıhtımı". Les Visiteurs du Soir- Gece Ziyaretçilerf. vb. gibi yarım yüzyıl öncesinin başyapıtlarıriı armağan etmiş ünlü Fransız yönetmeni 90 yaşındakı Marcel Carne. 29 Ekimde bir Paris hastanesinde öldü. Şair Jacques Prevert'in senaryolarından çektığı. 1930'lu ve40'lı yıllarda bütün dünyada ses getiren bu klasik filmlerivle sınema tanhıne geçen Marcel Carne 1950'li yılfardan itibaren duraklama ve gittikçe genleme dönemine girdi. 1906 Paris doğumlu olup uzun süre Fransız sinemasının en önemli yönermenlennden bın sayılan Carne 1970'lerin ortasmda emekli olduktan sonra ülkemizi de birkaç kez ziyaret etmişti. fiencep'in Aida'sının video kaseti ROMA (AA) - Dünyaca ünlü Türk soprano Ley la Gencer'in de başrolde yer aldığı \'erano'da sergilenen Guiseppe Verdi'nin Aida operasının. Italyan televizyonu RAI'nın yaptığı biryayından hazırlanan video kasedi, İtalyVdapiyasayaçıktı. İtalya'nın en önemli opera g'österilerine sayfalannı açan "L'Opera" dergisi ünlü soprano Leyla Gencer'in Verona Arenasf nda oyııadığı Aida operasına ver verirken Gencer'in \erdi vokalitesinı muhteşem bır şekilde kullanarak acı çeken ve gururlu Aida karakterini yarattığını belirtti. KİTAP FUARTNDA BUGÜN A SALONU 12.00- 14.00 Panel.İstanburun.NazımPlanı Konuşmacılar: Sunay Akın. Oktay Ekıncı. Düzenleyen: Cınar Yayınlan 14.00- 16.00 Panel:SaitFaik- in90.Vıü Konuşmacılar: Fethi Naci. Tahsın Yücel. Ferit Edgü.Düzenleyen: Adarn Övkü Deraisı 16.00- 18.00 Panel: TÜYAP Kitap Fuan 15 Yaşında Yöneten: Alpay Kabacalı Konuşmacılar: Şükran Kurdakul (PEN \azarlar Derneği Başkanı). Ataol Behramoğ!u(T\'S BaşkanO.Mustafa ŞerifOnaran(Edebiyatçılar Derneâi Başkanı). Düzenleyen: TÜYAP 18.00- 20.00 Panel: Peride Celal"in -Kurtlar" Romanı Konuşmacılar: PerideCelal. Alpay Kabacalı. Selim İleri. Öner Yağcı. Feridun Andaç.Düzenleyen: Edebiyatçılar Derneği B SALONU 16.00- 18.00' Winfried Wolf ile Söyleşi, 'Avrupa Birliğj v e Türkiye". Düzenleyen: Yazın yayıncılık 18.00-20.00 KalkıkHoroz ' Yöneten: Aydın Cıngı Konuşmacılar: Baskın Oran, Mensur Akgün. Erol Mütercimter,Faruk Şen. Düzenleyen: SÖDEV ve Bilgi Yavmevi
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear