Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24 EKİM 1996 PERŞEMBI
OLAYLAR VE GORUŞLER
Refah'tan Kurtulmak
Prof. BAHRİ SAVCI
T
ürkıye. eğer çağdaş bir top-
lum>a \e çağdaşlıâını ge-
lıştırerek bürdürmek isti-
\orsa Refah"tan kurrulmaJı-
dır. hern de i\edı olarak...
Yoksa Refah buyruğundaki
bu iktıdar. Türkı\e> ı usa, bılime, bilim-
sel mantiğa. fenne. bilımsel etik veeste-
tiğe dayalı çağda> yaşam bıçiminden, bi-
çemindenıüslubundan). içeriğındenkay-
dıracaktır. Türkiveve eşkil yönlerıyle.
ele^tirel mantığın vapıcılığına kapalı
olan semav ilik dogmalannın egemenliği-
ni v-e düzenini gerırecektir.
(,'ünkü Refah, ıısun.bilimin. fennin ya-
mndadeğıldir: bütün sorunlara. usun. bı-
linıin. fennin \ erilerivle değil. vahiveda-
yalı şenatın verılerivle yanıt \ermeye
kalkar. Kendi kurnazlık düzeninin işine
geldigı zaman da her şeyı. şeriata uvdu-
rarak ıvani "takjyye"'ler yaparak) sözde
hılirrbellik de taslar.'
Ehrbaşkadevişle Refah. çağdaş yaşa-
mın biitiin durumlanna (hallerine. halet-
lerinelvahivden gelen şeriat ıleşenatdo-
ğasına uygun sosval. ekononıik çözüm-
lerle yanıt \erir. sıkiştığı zaman da ger-
çeğı şenata uydtıran takıyveler yoluyla,
yine şenatın semav ı hükümleri altına alır.
Böv lece şeriatın ırısanlara ahlak. dürüst-
lük. esenlik. huzur. ekonomik gönenç ge-
tıreceğıni söyler.
Müslümanları bu \ola vatırmak ıçın
de derece derece düzenlediği dinci kurs-
lar. eskil okullar, imam liseleri yoiuyla bu
insancıklan. şeriat dogmalanna bağlı bir
bilimsizliğe mahkûm eder: bu Miislü-
manlan. eleştiriye, sorgulamaya dayalı
gerçek çağdaş eğitimden yoksun bıraka-
rak: dini, sömürücü politikalara tutsak
kılar.Bu. Osmanlı yenilikçilerinden beri
aranan ve sonunda Mustafa KemaJ'le ka-
pısı açılan değişim; oluşum, gelişim ay-
dınlığından, Türkiye'yi kökeninden ko-
parmaya yönelmedin tevekkül felsefe-
siyle yoksulluğu. gizemli (mistik) bir
yazgı zevki kılmadır.
"Aman canını. bu kadarını yapamam*
demeyın.
Evet. Türkıye'nin değişim. oluşum,
gelişim sürecinin doğrultusuna, onun do-
ğasına. yönelmiş bulunduöu çağdaşla^-
manın Türk tarihinden gelen zorunlulu-
ğuna bakacak olur isek, kimsenin ve hiç-
bir akımın. Türkiye'yi bu gelişme çizgi-
sinden koparamayacağını anlanz. Türki-
ye'nin bundan sonra artık eskilliğe dön-
dürülemeyeceğini algılanz.
Türkiye'nin çağdaşlaşma yolundan
"ebedi" olarak saptınlamayacağını an-
lar \e algılanz, ama Refah'ın Türkiyemi-
zin başına öreceği türlü "politika çorap-
larT ile Türkiye'yi yüksek faturalaröde-
meye mahkûm kılacağını da unutmama-
mız gerekir.
Örneğin şu konuyu ele alalım: Demok-
rasi konusunu...
Jlk bakışta demokrasi. ıktidann çoğul-
cu birsiyasal yapıda. genel seçimden çık-
masıdır. Bütün vönetiminde de hukuk ile
bağlanmasıdır. însan haklannın. devletin
işle\i olmasıdır; toplumun ve dolayısıy-
la devletin siyasal örgütlenmesinin laik
olmasıdır.
Laisizm. vicdantn hem dinın hem de
devletin baskısından azadeliğidir. Re-
fah ta, bu yoktur; Sünni şeriat, insanı \e
toplum ile devleti bağlamaktadır. Re-
fah'ta \ icdan, doğal özgürlügünden yok-
sundur.
Iktidann \e dolayısıyla bütün devlet
organlannın. bütün eylem ve işlemlerin-
de hukuk ile bağlanmasına gelince: bu da
onlann "insan haklan doktrini'"yle bağ-
lanmasıdır: iktıdann. insan haklan öğre-
tisinin l4
yap" \e "yapma" dedikleriyle,
kesin olarak göre\ lendinlmesidir. Çağ-
daş demokrasi iktidarı. insan haklan
doktrini içinde tutmadadır.
Ve "temel eğftiırT insanın. bir temel
hakkıdır. İnsan haklan öğretisine göre de
iktidar. eğitim hakkını. 8 ila 11 yıl her-
kese sağlamak zorundadır. Çağdaş algı.
bilimsel olarak bu sayılan bulmuştur. Be-
den ve ruh sağlığı, ancak 8-11 yıl eğitim
görmekle sağlanır bu algıya göre... Böy-
le bir temel eğitim almayan insanın be-
den ve ruh sağlığı. kendisine gelecek çiz-
mede. meslekseçmedeyetersızkalır. İn-
sanı kendisinden başkasına bağımlı kılar.
geleceğini çizmede...
Refah, bu bilimsel gerçeğe aldırma-
maktadır. Çünküonun sosyal-sivasal ide-
olojısi. insanlan. geleceklerini ve mes-
leklerinibelirlemedetamolgunlaşmadan
yakalayıp insanlan. semavi birdüzenin
öğesi. aleti olarak kullanma ekseni üze-
rindedir.
Refah. insanı uzunca bir temel eğitim-
le kişi lik kazanmadan yakalay ıp semav i-
liğe yatkın bir alet olarak elinde tutmak
ister. Refah'ın temeldeki amacı hiç kuş-
kusuz bir "şeriat toplumu" kurup onun
oylanyla "şeriat iktidarTgütmektir. Bü-
tün toplumu ve devlet politikasını dahi,
semav iliğin göklerine göre yeğlemek.
saptamak. uygulamakla işlev li birsema-
v i dev let otoritaryanizmi, totalitaryaniz-
mi kurarak...
İşte bunun içindir ki Refah. 8-11 vıl-
lık temel eğitıme karşıdır; böyle bir te-
mel eğitim ile "Türk insanı"n»n özgür us,
özgürbilim. özgür fen. özgür eleştiri.öz-
gür sorgulama sıstemi içinde özgür bir
demokrasi öğesi olmasını istememekte-
dir. Refah için demokrasi. halkı, sema\ i
normlarla koşullandırarak vahi>den ge-
len bu normlan \e onlara dayanarak uy-
durulmuş. bir sürü us ve bilimdışı hükmü
egemen kılına yoludur. Yani. önce halkı
koşullandırma ortamıdır demokrasi...
Sonra da bu koşullar içinde oluşan hal-
ko\u ile iktidar olarak. demokrasiyi rafa
kaldırarak. onun verine bütün yetkileri
"ilahi bir merkez"de toplama (totalitar-
vanizm): oradan da bu vetkileri. kendin-
den başka hiçbir makam. kurum, örgüt ve
halk denetimi ve katkısı olmadan. sınır-
sız olarak kullanmanın yolunun açılma-
sıdır demokrasi...
Evet, başka partilerdedinleoynamış-
Iardır. ovnamaktadırlar. Ama Refah'ın-
kinde bir temel aynm vardır: Refah val-
nızca oy toplamak için dinle oynamıyor;
ıki yüz yıldır aranan v e sonunda Musta-
fa Kemal aydınlanmacılığı ile bulunan,
çağdaşlaşmış bir Türkive olgusunu silip
onun yerine Semavatçı bir ümmet toplu-
mu gerirmek istiyor; onun değişmeyen ve
bu yüzden eskilleşmiş. hurafeleşmiş ku-
rallanna bağımlı bir yaşam biçimi getir-
mek istiyor. Tam bir çağdışı darbe!
Buna göre bütün insanlanmız, bütün
sosyal katmanlanmız. bütün siyasal par-
tilerimiz, kendilerini Refah'a teslim et-
memelidırler. Herkes "milli, manevi de-
ğerlcr, muhafazakârbk, liberallik" tezle-
rini ve savlarını "laisizm ve insan hakla-
n" kavramları içinde, yeniden değerlen-
dirip demokrasi uyanışına yönelmelidir.
Bu süreç. demokrasiyi yok etmek için
Refah'ın güttüğü "takıyyedemokrasisi"
olmamalıdır; çağdaş kafayı, çağdaş ruhu.
çağdaş tutumu >aratan ve çağdaş bir ya-
şam biçimmi içeren ve getiren bir gerçek
demokrasi olmalıdır ki. ancak o. Re-
fah'tan kurtulmanın demokrasi içreyol-
lannı bulmayı sağlar.
Bunun da şimdiki en kestirme yolu,
Tansu Hanım'ın değil, bizzat DYP'nin,
ayarak Refah'a destegini çekmesidir.
Elli Yıllık Bir Dernek
RAHMİ KUMAŞ
1
966 vılında Trabzon Lisesi Konferans
Salonu'nda Birleşmış L'luslar Örgü-
tü'nün 21. kuruluş yıldönümü kutlanı-
yordu. Bu kutlama izlencesınde ben de
konuşucu olarak görev lıydim. (O zaman
matematik öğretmenıvdim.) Amerikan
barış gönüllüsü MissJuth'den sonra söz sırası ba-
na geldi. Ben yaptığım konuşmada. Bırleşmiş
Uluslar düzeninin do|ru olduğunu. kaldı kı şim-
diki örgütün Uluslar Rurumu (Cemiyetı Akvam)
deneyinden de yararlanılarak olusturulduğunu,
ama yine de başarılı olamadığını anlatmaya çalı-
şıvordum. Bir ara sözü ABD ile SSCB'nin veto-
larına getirdım ki. bir öğretmen kendini tutama-
yarak fişi prizden çekip sözümü kesmeye çalıştı.
Salon kanştı; öğrenciler öğretmeni yuhaladılar.
beni alkışladılar. Törende \alı \e ötekı yönetici-
Ier olduğundan gerçeğı gördüler \e konuşmamı
sürdürmemi j^tedıler. Konuşrnamı bitirip verime
oturdum.
Ancak kentin sağ gazetelen beni "politika ya-
pı>or~ diye karalamaya kalktılar. Trabzon V'alılı-
ğı. hakkımda soruşturma açmavınea Mılli Eğitim
Bakanlığı'ndan müfetti^ getirttıler. Sonunda ba-
na bakanlık disiplin kurulu -ujarma'* cezası ver-
di. ama olay ı çıkaran ögretmene hiçbir 4şlem yap-
madılar. O dönemın anavasasının 114. maddesı
beni Danıştay'a baş\ urmada özendirdi ve ben so-
nunda bu cezayı iptal ettirdim. Bu konudaki Da-
nıştay karannı bir anı diye saklamakrayım. (*)
1960 güzünde ilk kez Ankara'ya gittiğimde
Yüksek Oğretmen Okulu lokaline Cumhunyet ve
Ulus gazetelen alınıyordu. Bu gazetelerden ve
özellikle AhmetŞükrü Esmer'den dış politika bil-
gisi ve tadı almaya başladım. Öyle ki milletveki-
li olunca ilk işim öğretmenlik olduğundan Eğitim
Yarkurulu'nda, daha sonra da Dışişleri Yarkuru-
lu'nda üyelik göre\ i yaptım.
Bu derneğin varlığını geç öğrendim. Birleşmiş
Milletler Türk Derneği 'ne 1990'da üye olunca ça-
lışmalanna katıldım ve derneğin genel y aznıanlı-
ğına getirildim. Gördüm kı bu dernek 1946 yılın-
da kurulmuş. Elli yıldır varlığını sürdüren bu der-
neğe. Kızılay, Yeşılay. Çocuk Esirgeme Kurumu
gibi dernekleri saymazsanız en eski bir dernek de-
nebilir.
Prof. Cemil Birsel, Prof. Ahmet Şiikrii Esmer,
Hazım Atıf Kuyucak, Şinasi Devrim ile Abdülhak
Şinasi Hisar'ın kurucusu olduklan derneğin ama-
cı şudur: Birieşmiş Uluslar düşünce ve ülküsünü
halka yaymak, Birleşmiş L'luslar ilkelerinin gerçek-
leşmesine çalışmak ve bu doğrultuda, Türk ulusu-
nun varaıiannı savunma ve sağiamayı destekk-
mektir(Tüzük m. 2).
Dernek. amaçlarına \armak için yayınlar verip
toplantılardüzenlemektedir. Birleşmiş Uluslar Ör-
gütü Genel Kurulu'nun üve ülkelere salık verme-
si üzerine her üye dev lette kurulan bu derneğe. ül-
kemizde kamu yaranna çalışır dernek sanı
1978'de verilmiş. Bugüne dek yirmi vayını çıkar-
mış. yirmi birinci yayını çıkarma çalışmaları için-
dedir. 1997yıhnı ÛNESCOHasanÂliYücerian-
nıa yılı daolarak duyurduğundan. 1997 yılı için-
de Hasan Âli Yücel adına biryayın çıkamianın ça-
Iışmalannı sürdünnektedir. Ikı yüzdolayında üye-
si olan derneğin üye dokusu bakımından çok ni-
teliklı. ama sayı yönünden yetersizliği kolaylıkla
söylenebilir.
Derneğin: devletlerarası anlaşmazlıklann ba-
nşçı v öntemlerie çözülmesini sağlamak, insan hak-
lanna her yerde gerçeklik kazandırmak, doğru
banşı sağlamak için üvesi olduğu Birleşmiş Ulus-
lar Dernekleri Dünya Federasyonu'nun (İngiliz-
ce'den kısaltılmış olarak HFUNA) Lüksem-
burg'da ellinci kuruluş yılını kutlayan genel kuru-
luna katılmak için TC Başbakanlık Tanıtma Fo-
nu'ndan istediğirnız beş yüz milyon liralık yardım
başv urusuna bir yanıt gelmedi.
Ama bu arada gerek ANAYOL, gerekse ardın-
dan gelen REFAH YOL hükümetleri kendi yandaş-
ları kuruluşlara milyarlan gece yarıları akıttılar.
Biz de bunun üzerine toplantıya kendi olanakla-;
nmızla valnız Başkan lsmail Hakkı A\dınoğlu''nü
gönderdik.
Birleşmiş Uluslar Örgütü'nün elli yaşına van-
şı. ikinci bir elli yılı da görecek mi sorusunu orta-
ya attınyor ister istemez. Çünkü tek kutuplu dün-
yada. örneğin Bosna Savaşı'nda Birleşmiş Ulus-
lar Örgütü veNATObaşansızolurken. tek başına
ABD sorunu çözmeye, hiç olmazsa savaşı durdur-
maya yeterli oldu. Bu örgüte duvulan güven sar-
sıldı. Bu durumda bizim bu derneğe de kimi çev-
relerce, bu yönden ilgi pek sağlanamadı. Oysa
Birleşmiş Uluslar Örgütü gerek vetolarla. gerek-
se akçalı yönden başansızlığa. bir yerde ABD ile
Rusya'nın yüzünden geldi. Ama yine de L'NES-
CO, L'NICEF gibi yan kuruluşlann uluslararası
düzlemdeki etkinlikleri bile Birleşmiş Uluslar Ör-
gütü anlayışmın ne denli yerinde olduğunu gös-
termeye yeter. Uluslararası düzlemdeetkinlikgös-
terip elli yıl yaşayan başka bir kuruluşu insanoğ-
lu gördü mü? Bu bakımdan Birleşmiş Milletler
Türk Derneği'nin amaçlan doğrultusunda etkın-
lik göstermek banşa katkı yapmak anlamına gel-
mektedir. Bunun için Kuzey Kıbns Türk Cumhu-
riyeti'nde de böyle bir dernek kurmak doğru ola-
caktır.
(*) Bir matematik öğretmeni olarak "Birleş-
miş L'luslar Örgütü " üzerinde nasıl komışturul-
dum? Daha önce okulda "An Dili Yayma Ko-
4&-''mtJgtı\ivm 've çağın^orunlarına ilgili ol-
^ d ü ördüler. Bunyfı için baria görev verildi.
ARADA BİR
ŞİIVASİ ÖZDEINOĞLU
Prof. Rüştü Yüce'nin
Ardından
Prof. Rüştü Yüce, ölümüne inanamadıklanrnızın en
yenisi... Kısa bir süre önce toprağa verdık ve bugün so-
ruyoruz: "O, gerçekten öldü mü?"
Son güne kadar, ölümü yeneceği inancı vardı içimiz-
de.
Rüştü, ölümünü -bir sportmene yakışır yüreklilikle-
sabır içinde ve korkusuz bekledi. Yokluğunun bizlerde
yaratacağı büyük acının ötesindeki dram, işte şudur:
Ulkeye en yararlı olacağı dönemde imgelerini ve öz-
lemlerini bir kibrit aleviyle yakar gibi, ölüme yiğitçe di-
renerek göçen bir "Umut İnsan".
Rüştü Yüce, babasını çocuk yaşta yitirmişti. Baba-
sı da kendisi gibi idealist bir eğitimci, sözünün eri bir
insandı. "Genç ölmek" gibi bir kaderi babasıyla pay-
laştı Rüştü... Dayımın oğlu Kasan Basri Yüce'yi birtra-
fik kazası sonucu sonsuzluğa yolcu ederken, başı
ucunda yaşadığım acıyı bugün de duyuyorum.
Rüştü Yüce'yi ve kardeşini. özverili biranne, sayısız
güçlüklere karşın büyüttü ve okuttu. Rüştü. yetenekli
bir öğrenci ve seçkin bir sporcu olarak, öğrenim yılla-
rında ün yaptı: ulusal takım kaptanı olarak. bayrağımı-
zı uluslararası arenalarda onurla dalgalandırdı. "Baba
Rüştü"ad\, basketbol karşılaşmalarında. birzaferslo-
ganı olarak yıllarca çınladı.
Prof. Rüştü Yüce, henüz üç yıl önce, Ortadogu Üni-
versitesi'nde, seçkin bir öğretim üyesi ve başanlı bir
dekan olarak görev yaptı. Hemen arkasından, birpar-
tinin Ankara Büyükşehir Beledıye Başkanı adayı ola-
rak, yerel seçimlere katıldı ve seçimi kaybetti. Kısa bir
süre sonra da hastalanarak ölüme karşı bir meydan sa-
vaşı vermeye başladı. Ne yazık ki bu savaşı da kay-
betti. Ama hiçbir zaman. Atatürk ilkelerine olan son-
suz inancını yitirmedi.
19. yüzyıl başında yaşamış italyan şairi Giacomo
Leopardi:
" Yaşam, insanın ancak ölümle kurtulabileceği uğur-
suz bir armağandır" diye bir tanım yapıyor.
ilk bakışta çok kötümser gibi görünen bu tanım,
özellikle genç yaşta hayata veda edenler için bir ger-
çek payı taşımıyor mu?
Her ne kadar matematikçi ve filozof Pascal, "Ben,
yalnızca kendi yerime ölürüm" diyerek mantık açısın-
dan doğru sayılabilecek bir hükme varmışsa da; ö\er\-
le birlikte, onu sevenlerin de birparçaöldükleri, bir baş-
ka gerçek değil mi? Bütün aynlıklar erkendir de. bütün
genç ölümlererken değil midır? Şair, "Tanrım, can al-
manın sırası mıydı? I Muradım vardı alınacak I Hesa-
bım vardı görülecek I Sualim vardı sorulacak I Tan-
rım, can almanın sırası mıydı?" diye yanıp tütse de,
geride kalanlann yaşamı sürdürmek gibi vazgeçilmez
görevlerı vardır. Kaç kişi filozof Heidegger gibi, ölü-
mün, doğuşumuzla birlikte bizim içimizde banndığını
anımsayarak yaşar? Kaç kişi ölüm metafiziğine sığına-
rak avunmaya çalışır?Gerçek odur ki; zaman, daha ni-
ce sevgiliyi sevenlerinden kopanp götürecektir. Genç,
yetenekli ve yaratıcı her insanın ölümü, yanda kalan bir
destan ya da "bitmemiş bir senfon/"dir.
Ölüm yolculuğunun daha başından beri. Rüştü Yü-
ce'yi yalnız bırakmayan arkadaşlan ve can yoldaşı-eşi
Süheyla Yüce, onun başlıca şansı oldu. Ankaralılann
sunduğu ödüle gelince: Arkadaşlarından, dostların-
dan. yakınlanndan. öğrencilerinden ve halkımızdan
oluşup. Rüştü Yüce'yi mezarına kadar uğurlayan o
çok görkemli ve vefalı topluluktan daha anlamlı bir
ödül olur muydu?
JTRT-INT Lu
,f 2L0
ANKARA RÜZGARI
BU RÜZGARI TRT EKRANLARINDA YAKALAYIN.
TÜRK HALK ve SANAT MÜZİĞİNİN SEÇKİN İSİMLERİ,
SERAP ve SÜMER EZGÜ'NÜN KONUKLARI OLUYOR...
PENCERE
Çetin Devlete Sövmüş...
Zıvanadan çıktı bu iş...
Koskoca Çetin Altan'ı "Devleti tahkir etti" diye
159'dan ağır cezaya yollamak ne anlam taşıyor?..
Fikir suçundan haklarmda dava açılmış yazarlanr
adları. ipı kopmuş tespih tanelerı gibi her gün gaze-
telerin sayfalarına dağılıyor, toplayıp birbirine ekleye-
rek halı pürmelalimize ya sabır mı çekelim?..
Çetin'in Nilgün Cerrahoğlu ile bir uzun konuşma-
sı Millıyet'te yayımlanmış...
Ne demiş:
"Ben istiyorum ki, devlet çete olmaktan çıkıp hu-
kuka otursun."
Fenamı demiş?..
1950'li yıllarda, Demokrat Parti iktidarı sırasında,
Falih Rıfkı "Çete" başlığı altında bir yazı yazmıştı;
doğru Ağır Ceza Mahkemesi'ne...
1946'da gırdiğimız çok partilı rejimden bu yana 50
yıl geçti. demokrasiyi kuramadık. Ceza Yasası 20'nci
yüzyılın ortasında Falıh Rıfkı için işliyordu; 21 'inci yüz-
yıla birkaç yıl kaldı. Çetin için işletiliyor.
Bedevı çadınnda Türkiye Cumhuriyeti aşağılanır-
ken, başbakanı, Kaddafi'nın yanında suspus oturan
ülkenın, yazarını devleti tahkir ettın diye ağır cezaya
yollamasınm gülünçlüğü meydanda değil mi?
•
TCK'nin (Türk Ceza Kanunu) 159'uncu maddesi
çağdışına düşmüş bir anlayışı vurguluyor; devlet ve
devletin ne kadar kurumu varsa tümünün "manevi
şahsıyetini tahkir ve tezyif" edenı cezalandırıyor. Ba-
tı'da zamanaşımına uğramış bu anlayışın çoktan ra-
fa kaldırılması gerekırdi.
Peki. siyasal iktidar bu paslanmış maddeyi neden
bileytaşına vuruyor?..
Nasıl ışler bu madde?..
Çetin Altan'ın sözüyle ya da yazısıyla devlete ha-
karet ettiğıni düşünen savcı, 159'dan dava açmak için
Adalet Bakanlığı'ndan izin almak zorundadır.
Ya da Adalet Bakanı. savcıyı uyanr.
159'uncu maddeyle ağır cezada çok yargılandım
ben, ama ne zaman savcılığa sorguya çağrılsam, kar-
şımda anlayışlı bir hukuk adamı bulurdum:
- llhan Bey biz bu yazıda 159'a giren bırşey gör-
medik, ama Ankaradan uyanldık...
Sıyası bir maddedir 159...
Çok merak edıyorum, 21 'ınci yüzyıla 4 kala, "Dev-
lete hakaret etti" diye Çetin Attan'ın yargılanması için
izin veren Adalet Bakanı kim?..
•
1946'dan 1996'ya yarım yüzyıl geçti...
Yarım yüzyılda kaç seçim yapıldı?..
Meclislerkuruldu, Meclıslerdağıldı, darbeler yapıl-
dı, darbeler aşıldı, hükümetler birbıri ardından geldi
geçti. koalisyonlar dönemıne girdik...
Seç/m.. seçım.. seçım... j
Peki, demokrasi nerede?..
Neden gerçekleşemiyor?..
Meclislerde milletvekillerının ellerini kollarını kimler
tutuyor?
Avrupa gümrük bırliğine girmek için poposunu yır-
tanlar, fikirözgürfüklerini sağlamak yolunda neden kü-
çük parmaklarını oynatmıyorlar?..
1982 Anayasası da asker zoruyla yapıldı...
Büyük Mıllet Meclisı'ni dolduran "siviller" neden
demokratik bir anayasayla ışe başlayıp özgür toplu-
mu kuramıyorlar?..
• .
Avrupa gümrük birliğine girdik, ama dembkrasi-
den uzak yaşıyoruz.
Yazarını "Devlete sövdü" diye ağır ceza mahkeme-
sinde yargılayan ülkede demokrasi olmaz.
Biz, önce bu kafayı değiştirelim...
ŞANAR'A ÖZCÜRLÜK
Banşin inatçı sesi sanatçı
Şanar Yurdatapan'ın tutuklanmasını kınıvoruz.
Öne sürülen tutuklama gerekçelerine ikna
olmadığımızı kamuovuna duvuruyonız.
Şanar Yurdatapan'ın
talep
\tıf > ılıııaz
\>lav Vrıııan
Axluı Fnı;in
Aİİ Va>lı
A\«ej;ül Gokçe
Ahıııe! Telli
Adııaıı ^ ücr)
\>lekiıı Çaknıakçı
Ahıııpt Keskin
Aİİ TulaJ
Aİİ BaJkir
lifılıaıı ^iııı-i'k
Biilenl Bilşiıif
(an Dündar
(.en^iz Sezici
C.eınal $aıı
(Jezmi Er«öz
('afer Tahak
Celal Başlangaç
Deniz Türkali
Etlip Akiıavram
F.rdiııç \kba;
Enver Künden
Erol Özkök
llalil Ergün
Hüse>in Kıı/u
Hüseyin Atabaş
Hiiseyin Şahin
Illıaıı İrenı
İlka> Akkaya
derhal serbest bırakılmasını
) ediyoruz.
Kula> köktürk
Koıııct ,
Kenan Bal
Lale Man.-»ur
Mendere> Saıııancılar
Mazluııı Çüııen >
Vtuslafa Suphi
Muralhan Muıiüan
Mll.-lafa Köz
Mahir (TÜıi5Îra>
Mu.»a Kart
Necnıetlüı ÇobanojÜu
Nur Sürer
Orlıan f'aınıık '
Orlıan Avduı
Oral ÇaJiîlar
Orlıan A]ka> a
Öner Yağcı '
Onıer Iğur '
S^ıııra Sonıersan J
Se\al Esaslı :
Sfzai Sarıoğdu >
Suna Ara«
Şükrü Erbaş
Türkan Şoray
Tunoa> Akdoğan
Y ajar Keıııal •
Yusuf Çelin '
Veoihi Tiıııuroğlu ı
Zerriu Taçpınar |
AYDIN EROL
Seni hiç
unutmayacağız.
OLCAY - AHMET ARSLAN,
SEMR4 -SEDAT KEStM,
NADİRE - TA^TL \ MATER.
FEYZA - İBRAHİ.M ÇINAR.
ALİ BAŞPINAR
CANLI YAYIN
TEŞEKKUR
TRT Istanbul Radyosu Başspikerliği'nden emekli
FAİK YENİN'in
(Galatasaray Okulu arkadaşlan arasındaki lakabı
"lngiliz FAİK") vefatında beni yalnız bırakmayan
TRT Istanbul Radyosu arkadaşlanna. TRT Jstanbul
Haber Merkezi'ne ve dostlanmıza
teşekkürü bir borç bilirim.
EŞİ: MtHRtBAN YENİN (GÖMÜÇ)