22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLÜL 1995 SALI OLAYLAR VE GÖRUŞLER Ses Bayrağımız Türkçe TEOMAN AKTÜREL .* D il Devrimi"nın 63. yıldönü- mü bütün yurttaşlarjmıza sağlık ve esenlik içinde kut- lu olsun' (tlk dil kurultayı 26 Eylül I932'de Dolm'a- bahçe Sarayı'nda toplan- mıştı.) Aristotetes, "İnsan siyasal bir yaratıknr" der Bergson da. insanı ilkin bir "•homo fa- ber". yanı araçlar yapan ve uygulayımlar bulucusu olarak tanımlar. Oysa Levi-Stra- uss'a göre: "Makine yapımcısı olmaktan çok. bir 'konuşucu'dur insan." Evet, insan her şeyden önce konuşan bir varlıktır. Dil. dil yetisi de her türlü ekı- ninkültürün taşıyıcısı. taşuıdır. Yazının ta- rihi ancak birkaç bin yıllık bir çağt kapsar. Oysa yazı uygarlıklanndan yiiz binlerce yıl önceyazısız, sözel uygarlıklar vardır. Günü- müzde de büyük bir olasılıkla, okuma bile bilmeyenlerin sayısı, bilenlerden daha çok- tur. Söz ve dilin başlıca işlevi uetişim/bildi- rişiın'dir.Ama başka işlevleri de vardır ile- tişimin. Ömeğin, anlatım işlevi, büyii işle- vı. güzelduyu (estetik) işlevi vb... Denebilir ki dil yetisi. büründüğü bütün biçimleriyle toplumsal yaşama sıkı sıkıya bağhdır. Bu tarihsel uzgörünüm içinde Türk Dil Devri- mi'nin kökeni bir ekin sorunu olduğu gib\. kendisi de bir bilim sorunudur. Prof.Dr FahirU'in güzelee açıkladığı gi- bi: *Bir düde düzeltim. kimi zaman da dev- rim gereksemesinin birçok nedenleri olabi- tir. Sözgetişi \lman. Maear. Fm ve NorveçdU- lerinde tanık olduğumuz vazı dili düzeltim- lerinin nedenuyazı diliniaşın oranda yaban- cı sözlerin kaplaması sonucu oluşan karma dilin.budilikomış.anlannçoğunluğunca an- laşılmaz duruma gelmesidirr •Türkçe Sözlük'ün genişletilmiş yedincı basısmda şöyle dik getinlir "devrim'" kav- ramı: "Verlc^iktoplumsal düzeniköklü.hız- lıvegenis,kapsamlı olarak niteliksel değjştir- mev«yenidenbiçimlendirmeeylemi."' Örne- ğin. AtJrtürk. Türk Devrimi"nin oluşundan söz edeîkcn söyjç konuşur: ~l.çunımunkı- >ıstnda yıktk btr ülke, türlü düşmanlarta kanlıboğuşmalar. ondansonra içerideve dı- şanda sayg» itfHAınan yeni vatan, yeni top- İum, yeni devlet ve bunları başarmak için arasız devrimler.İşteTürkgenel devriminin k»a bir tanımı." Devrim sözcüğünün anlamı *inkdap'"ın değil de sanki birkargaşanın yorumu gibi al- gılanıyor nedense. Oysa. yanlış ve gerçeğe aykın bir yorumdur bu. Öz Türkçe deyiminin öncüsü başka bir deyimi kullanan da -Birinci Dünya Sava- ş.ı'ndanbile önce- *Budil.ağamdaannemin sütüdür" dıyen Yahya Kemal'dir. Atatürk. Türk Devrimi'nin nitelığinı de şöyle belırtir: "Türk demokrasisi. FransH Devrimi'nin açtığı yolu izlemişse de kendine özgü ayına yanlatia gelişmiştir. Çünkü her ulus, devrimini kendi toplum çevresi gerek- lerine v« gereksinmelerine. iç dunım ve ko- numuna. devrimini >aptığı zamana göre ya- par-(l). Yeni kunılan Türkiye Cumhuriyeti De\ - leti. çoğunlukla Türk halkrna dayanan ulu- sal ve demokratik bir siyasal devrimdı. Bır- lik ve bütünlüğûn. ulusallı|ın büyük ölçüde 'ekin''e. "dil'e yaslanması. TürkDili'nin ye- terli duruma getirilmesi söz konusuydu. Sa- ray aydınlan ile kamunun çoğunlugu ara- sındaki kopukluğun, ikiliğin giderilmesi, aradaki uçurumun kapatılması çabalan öz- leştirmeye ve bilimsel araştırmaya yönel- meyi gerektiriyordu. Önce okur-yazarlı|ı kolaylaştırmak ve yaygınlastırmak. arttır- mak için Türkçeye özgü uygun abece (alfa- be), Latin abecesi uyarlanarak benimsendı. Sonra da Türk Genel DevTİminin aynlmaz parçası durumundaki DUDevrimi süreci baş- latılmıştır. Işte buereği gerçekleşürmek için Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kuru- mu'nun temelleri atılmıştır. Dıl-Tanh ve Coğrafya Fakültesi'nin kurulması. açılması da bu amaca yönelıkti. Yapının almlı|mda- ki "Yaşamda en genjek yol gösterki bilim- dir" özdeyişi günümüzde geçerligıni koru- duğu gibi. \lerideki yıllarda. çağlarda da ışık tutacaktır bizlere. tüm toplumumuza. Türk Dil Devrimi'nin amacı: "•Türkçevi çağdaş sanat.bilim ve uygulayımın/tekniğin. kısacast çağda^ uygarhğın bütün gerekieri- ni karşılavacak bir dildurumuna getirmek" idi. Türk Dil Kurumu 1932"de açıldıgında, bi- lim meşalesi elden düşürülmeiden. yöntem- li ve dizgeli dil çalışmalan. şu "ıki madde içinde saptanmıştr. 1.Türkdittnin Özgüzettiğini ve aenginliği- ni ortaya çıkarmak, 2. Türk dilini, dün>a dilleri arasında de- ğerine varaşır yüksekliğe ula^tırmak. Bu maddeierden birıneısini gerşekleştir- mek igin, eskı ekin kültür gömülerimizi (ha- zinelerimizi) araşurmak. yayımlamak; ikin- cisinı gerçekleştirmek için de bir yandan yüzyıllar boyunca dilimize girmiş olan ya- bancı sözcüklenn. terimlerin şerine Türkçe- lerini koymak. öte yandan da Batı uygarlı- gının etki alanma -çünkü o tarihte çağdaş uy- garlık denince Batı uygarlığı düşünülüyor- du- girmemizle dılımıze sızmaya başlayan yenıîerini engellemek. böylelikie dilimizi kendi olanaklanyla gelıştirmek gerekiyor- du. Bu yabancı sözcüklenn çoğunlugu da türlübilim dallan ya da mesleklerle ilgili te- rimlerdi. Bu amaçla 107 Türkçe terim kılavuzu tü- retildi ve üretıldı. Yazı dili ile konuş.ma dili birbirine yaklaştırılmak istendi ve yeni ya- zım (imla) kılavuzuyla iletişiraİ3İldiris.im araçlanmn. aygıtlannın (okul. ordu. basın. yayın, radyo. televizyon vb. gibi) etkinlikle- riyle. kamu görevliteri. bilim erleri. yazar- lann da degerli yardımlan. katkılarıyla kul- lanılan dil yüzde 90 oranında Türkçeleşti. Yadsmılamay acakbir gerçekliktirbu. Bütün bu ürünler bilim yöntemleriyle. doğru yak- laşımlarla, yeni ve dilbilimsel verilerin ışı- ğında ele alınarak işlendi. Dilimiz arındı. gelişti. zenginleşti, yazm dili. düşün dili dü- zeyine yükseldi. Dilimizi kendi kökleriyle ve ışlekekleriy le. söz varlıgımızı. dağanmı- zt yeni yeni türetilerle, sözlü ve yazılı anla- tımımıza esneklik, uyum, gündeş kazanım- lar sağlamak... Gerekli olan budur ışte, ve- rimsiz. kısır çekişmeler değil! Değerli ve yiğit önütümüz,'üstadımız Na- dirNadi"DilimüaKesecekler Ö>1emi?" bas.- lıklıyazısmdatCumhuriyet.2.5.1%8t.-Sa- \Tn' muallimler' ne katlardirenselerde bun- dan böyle artık bir geriye dönüş söz konusu olmayacaktır" diyordu. Oysa. gün geldi. Bay Şahinkaya'nın önayaklığı. Bay E\Ten'ın onayı ile geriye dönüş "cebren ve hile" ile gerçekleştirilmek istendi. Bakın bu konuda Ord.Prof. Dr. Ekrem Akurgal nasıl bir sap- tamada bulunuyor. "Atatürk. Türk Tarih Kurumu ileTürk DUKurumu*nu sırfbilim- sel amaçlarla kurmuşve onlan siyasadan >e maddi çıkariardan uzak tutarak. üyelerini üniversite hocalan ile kendilerinibilimselça- lışmalan adamıs,. (...) yıllarca profesörtük yapmış. miUetvekiUeri arasından seçmistir. Nitekim. TürkTarih ve Türk DUkurumlan 1983 yıhnda Kenan Evren tarafından birer devletkuruluşu (alhnı bençizdim)haline dö- nüstürülenedeğin.başkanlar ve üveler çalıs^ malan karşılığında hiçbir maas, almadıkla- n gibi, hakkı huzur bile almamışlardır. Ke- nan Evren'in kurduğu çetrerü adlı Atatürk Kültür. Dil ve Tarih Yüksek Kurumu' ise başkanlara maaş \« üvetere toplantılar için hakkı huzur' ödemektedir" (2). Atatürk'ün kurdurdugu Türk Dil Kuru- mu'nun hiç mi eleştirilecek yanı yoktur'? Vardır elbette. olmaz olurmu'1 Amabu eleş- tiriler "hafiye kafası" ile değil. bilimsel ve nesnel değerlendirmeyle olur. 36 dilin konuşulduğu Osmanlı ümmetin- den ulus olma yolunda çabalar gösterilir- ken. toplum birliğini kurarken birtakım ya- nügılara dü^mekkaçınılmazdır. Ama günü- müzde dilımız. yabancı dillerin. özellikle Amerikanca tngilizcenin azgın saldırılany- la karşı karçıyadır. Ikinci Dünya Savaşı ertesinde dilbilim ^düzenli ve kesin söytemTMe örnek bir bi- lim olma mteliğini kazanmı^tı. Cçüncübin- yıl. insanoğluna nasıl bir "gekcek^ gösterir, bunu kestiremesek de. XX. yy. sonu evren üstüne bulgular, robotlar. atom ya da kalı- tımbilim çağı olmakla birhkte. dil. dil yeti- si çağıdır da.tletişim araçlanmn gelişmele- nndeki baş döndürücü hız, toplumsal ilişki- lerin alabildiğine genislemesi. sözlü, yazılı ya da yayımlanmış sözün kullanımının son- suz anışı "bügj-iştemdevrimr'ni gerçekleş- tinyor. Bu gıdişe ayak uydurabilmek için devrimsel süreci hızlandırmak gerekmez mi? lnsanın "l benzeri'"yle söyleşıme gırme yeteneği, degışime yatkınlığı, değişîmin de sözcükîerle gerçekleşmesi kişinin "homo sapiens" (bilen, bilge insan)olmasından ön- ce, "homo loquens" (konuşan, söz insanı) olmasına dayanıyor. "DîUerin Sapısı"yla bunca ilgilenen Cla- ude Hagege, Türkçeden de. Atatürk'ıen de söz edıyor. Siyasal ya da dinsel egemenlık kurmakiçin önkoşul. kımileyin başkoşul di- le duyulan ilgidir. Ama bu iîgi. insanlar üze- rinde egemenlık kurmaya yöneldiği gibi. on- ları sevmeye. onlan daha iyi anlamaya, dil sevdasına da (Rahmetlı arkadaşım Berke Vardar da tutulmuştu bu sevdaya) yönele- bilır, dahası dönüşebilir. Dil Devrimi Bayramımızda bugün F.H. Dağjarca ile birlikte olanca gücümüzle hay- kırahm yine: "Türkçem. benim ses ba\Ta- &mr 11) Mustafa Kemal 24 Temmuz 1922 de ' 'Le Matin'' gazetesi yazanna verüen de- meçten. (2) Ord.Prof.Dr. Ekrem Akurgal, "K, Ev- ren Gerçekten Atatürkçü tse Aldığı Ödülü Geh Vermeli' , Cumhurivet Gazetesi. l4Ha- ziran 1990, s.2. Dil, dilyanlışları, söylem... NİZAMETTtN UGUR Dil yanlışlanna ilişkin yazılar bir dönemdir arttı gaze- telerde. Dile ilişkin sorunlara Hasan Pulur zaman zaman değinıyordu. Çok yerinde uyanlan yamnda. az da olsa. yanlış diye belirttiklerinin kimilerine katılmamış. ama bunlara ilişkin herhangi bir yazı da yazmamıştım. Şirn- dilerde Yeniyüzyıl'da Şiar Yalçın. E\Tensel'de O. Üs- tün Ytldırım.dıl yanlışlan üzerine yazıyor. Özellikle Şi- ar Yalçın'ın yazdıklannı dikkatle izliyonım. Dil yanlışlanna gazetelerin daha çok yer ayırması se- vindirici. Ne var ki bu türden uyarılarla yanlışların önü- ne geçileceğini sanmak da ham hayal. Okullarda daha farklı bir eğitime gidilmeden. dil felsefesı oluşturamadan. söylem çözümlemeleri yapmadan. yalnızca kurallarla oynamak ve tartışmak pek de yararlı olamayaeaktır Türkçenin söz kalıplan. tümce kahpları çok az tartı- Silmıştır. Eğitim kurumlarmda Türkçe öğretilmeye çalı- şılırken ne tür anlatım kalıplannın. hangi kullanımlann dofru ya da yanlış olduğu üzerinde hiç durulmuyot. Bu kalıpların hangi ruhsal yansımaların. sınıfsal ya da kül- türel öğelerin göstergesi. dışavurumu olduğu üzenne araştırmalar da pek yapılmamıştır. Avrupa dillerindeki tümce kalıplannın sayısı belli. Bizde, riern saptanamayacak kadar çok oluşu nedeniyle. hem de pek araştınlmadığı için. söz rûmce kalıplan hak- kında yeterli bitgi yok. Uzun bir zaman başımıza sanlan Osmanlıca belası her şeyi çıkmaza sokmuş. aydınlar Türkçeden çok uzaklaşmış.. Halk kendi sorununu kendi yahn diliyle çözmüş. Ama kitaba yansımayan dil. sınır- îarını ne kadar zorlayabılir ki? Cumhurivet dil sorununa el atınca önümüz açılmaya başlamış, Ne var ki ilk baş- larda görülen araşurma coşkusu giderek azalmış. De\ let ve kimi kurumlar dile. dil sorunlanna. akademik araştır- malara yatınm yapmayınca ve bu tür çalışmalar da para getinnediği için gevşeme ve vurdumduymazlık yerlesi- vernıiş. Günümüzde TDK'nın. dilcileri: üniversıtelenn Türk dili \ e edebiyat bölümlerinın de öğrencilenni me- raka. araştırmaya. tartışmaya yönelttiğini kim söyleye- bılir'1 Bu okullan bitirmiş nice kişinin. "Biz bir şey öğ- renmedik", "Ben pek bilmem'" gibi sözlenni sık sık duynıuyor muyuz? Tüm bunlara karşın. altmış yıllık sürede (daha önceki dil çalışmalan bir yana» bir dilin tümüyle aydmlatılına- smın. kuskusuz. olanaksız olduğunu belirtıneden geç- memek gerekiyor Kaldı ki Batılı Türkbilimcilerin de (Türkologlarm da) \ urguladığı gibi Türkçenin kurallan- nm. söz kalıplannın sınırsızlığı da işi zorlaştıran bir et- kendir. AyTica günümüzde iletişımin ulaştığı bo\Tat. da- ha ilerı ülkelerden gelen küitür bombardımanmı hızlan- dırmıştır. Burjuvazi. her gittiğı yerde kendi dünyasının benzerini kurmakla kalmıyor. kendi ülkesintn yaşam bi- çiminı. dolayısıyla dilini de olduğu gibi taşıyor.Tüm bu karmaşa içınde. neyin doğru neyin yanlıiî olduğunu bil- mek ve anlatmak çok zor. Kimi düzgün anlatımlara yan- lış denildiğine de tanık oluyoruz. Bu 'yanltş.lar'ın dilin dogru ya da yanlış kullantmıyla ilgili olmadığını. bir an- lam ya da söylem olgusu olduğunu gözden kaçınyoruz. Sözgelimı. 'anlam olgusu' konusunda araştırma-tartış- raa yapacağımıza. bu kavramı. yalnızca yazınsal (=ede- bi) smırlarda yer alan alt başlığı 'söz sanatlan' adıyla geçiştirıyoruz. Yıllar önce Curahuriyet gazetesinde okuduğum bir yazıyı antmsıyorum. Ünlübir yazanmız, Millı Egitim Ba- kanlığı'nın ders kitaplannı eleştırirken günlük dildeki düzdeğişmeceli. egretilemeli sözcüklere 'vanlış kulla- nım" demiştı. Sözgelimi, "Kitap tüm gerçekleri sergi- liyor" gibi bir tümceyi. "Kitap kişi değildir, gerçek- leri sergileme işini yapamaz; böyle bir tümce ilkokul kitaplannda >er almamalıdır" biçiminde eleştırmışti. Son üç beş aydır. Çağdaş Türk Dili dergısinde. sıfat ve adtamlamalarımn ne olduğunu tartışanyazılar yayımlan- dı. Bu tamsmalarda söylenenler. yıllar önce de olduğu gi- bi yazılmıştı. Şimdi. yeni bir şeyler söyleniyormuş ha- vasında yeniden yazılıyor aynı görüşler. Tartışanlardan kimileri de su anda bile kolayca ulaşılan kaynaklardaki görüşleri bir araya getirip. kendine özgü herhangi bir de- ğerlendirme eklemeksizin oturup yazıyor; ayn. yeni bir görüş içeren yeni bir yazı gibi yayımlıyor bunu da. Böy- lece tanışmaya katılıyor güya Tartışmayakatılanlar. bel- li ki eski tartışmalardan habersiz. Tartışma ve araştırma sürekliliğinin olmaması bağlantılan koparmış.. Sorun. canhbir tartışma ve araştırma ortamının olmaması. olan- lann dş süreklileştirilememesi. akademik çevrelerin uyvı- şuk. vurdumduymazlık içınde olması. Kuskusuz bunla- nntoplumsal gerekçeleri. zemınleri asıl önemli olan. Ev- rensel'de "Kös^ Atışı" başlığı altında "Kırmızı kart- lık dil yanlışları" diye şimdiye kadar üç yazısı çıkan O. Üstün Yıldırım'ın kimi söyledıklermi tartışmayı düşü- nürken. yine aynı gazetede "Köşe \'uruşu"başlığı al- tında yazar Veysel Atayman. Yıldırım'a "? temmuzda "Sporun dili üzerine farklı bir görüş" diye eleştiri yönelttı. O.O.Yıldınm. V Atayman'ınsöylediklennına- sıl karşılayacak. kestiremıyorum. Yukandan beri. tartış- ması sonra yapılacak kimi konularabir anlamda gırtş sa- yılabilecek sözlerimi, bir bakıma. V. Atayman"ın vurgu- îarı üzerine yazma gereğini duydum Şimdilik şunları anımsatmakla yetinelim; Dil. sınıfsal bir olgu değildir; ama söylemin sımfsal boyutu \ardır ve bu çok önemlidir. ldeoloji söyleme sızar. Seçilen sözcük- ler, söz dizimi. vurgu vb. gibi olgular. konuşanın dünya- ya bakışını. ruhsal yapısım sezdirir bize. Anlatım yanlış- ları da bütün bunların göstergesidir. Bu boyutlardan ba- kıldığında. yanlış diye ileri sürülenlerin bir kısmınm. an- latım. söylem'anlam olgulan gibi kavramlarla çözümlen- diğinde bizi değişik yerlere götürdüğünü göreceğiz. Tek boyutlu ve çok da "kurakı" olmamakta yarar var. Anlambilirrı'göstergebilim dünyasınınyollannda yû- riimeye çalışalım biraz da. PENCERE Meccaniler.••• Ömer Seyfettin'in yarattığı ünlü tiplerden biri Ef- ruz Bey'dir. Efruz Bey, o dönemde eğttim sorunlany- la ilgilenir; inceleme yapmak için Kasımpaşa'daki "Maşnk-ı Envar'ı Maarif MeWeb/"ne gider. Okulun müdürü "filozof, malumatH, kıymetli" bir gençtir. Kül- tür ve öğretim konulan üzerine müdürün odasında il- ginç konuşmalar sürerken kapı açılır. Bundan sonra- sını Ömer Seyfettin'den izleyelim: "Kısa boylu, zayıf, perişan bir muallim içeri girdi. Arkasında iki çocuk vardı. Bunlar ağhyordu. Birisi- nin burnu kanıyordu. Müdür sordu: - Ne oldu? - Efendim bunlar hiç rahat durmuyoriar, yine mus- luklarm başmda kavga etmişler; 76, 97'nin burnunu kanatmış. Artık bu efendilerden bıktık... - Ben şimdi onlara gösteririm... Bunlar zengin çocuklarıydı; müdür tekrar mualli- me emir verdi: - Sen git, bana musluklann başmda dolaşan mec- canilerden iki tane yakala getir... - Başüstüne!.. Muailim çıkınca, müdür çocuklara kapının dışın- da adalete muntazır bulunmalarını söyledi. Odada yalnız kalınca, Efruz Bey'e döndü: - Tam tesadüf!.. Işte şirrıdi size ameli adaleti gös- tereceğim... -Nasıi? '• - - Göreceksiniz, sabrediniz.. - Meccaniler kimler? - Maarif, yüzde 20 talebeyi ücretsiz okutrnamızı şart koşmuştur; hani Hindistan 'daki paryalar gibidir- ter... - Ben mektepte bir vukuat olursa cezalannı mec- canilere veririm... Efruz Bey adeta galeyan etti: - Bu olur mu ya? Bu olur mu ya? - Mis gibi... Hiç sızıltıya meydan vermez. Malum ya, mektepte dayak resmen yasaktır; ama, mecca- niler müstesnai. Onlarşikâyetfılanetmezler. Hemen kovanz. Kim ne kabahat yaparsa dayağı meccaniler yer. Kabahatli çocuklar meccanilerin yediği dayak- lardan ibret ahrlar." • O gün bu gündür, Türkiye'de adaleti yalnız yoksul- lara uygulanır cezalandırma sistemi gibi görenler var- dır; bu egilim son dönemlerde öylesine ağır bastı ki neredeyse bir toplum düzenine dönüştü... En çarpıcı örnek... Başbakan'ın durumu!.. Cumhuriyet, Çiller ailesinin vergi kaçakçılığını bel- geledi... Belgeledi de ne oldu? Elbet bir hizmet oldu, gazetecilik görevi yerine ge- tirildi; bundan sonrası devletin yetkili ve sorumlu ma- kamlannın görevidir, paıiamentonun ve siyasi parti- lerin işidir. Ancak vergisini -kaçıranlan değil- ödeyemeyenle- ri "yüzsüzler" diye "teşhir" eden medya, Çiller aile- sinin vergi kaçakçılığını örtbas etmek için elinden ge- leni yapmıştır. I Arkası 6. Sayfada Hayatınızın en önemli sayfaşını kenainizden yana çevirîn V1OAO1® ızıuı^eAei) ap uızıs 'ısaıi|B>ı eıoAoı UB|O jıq Z9iuun|og j^eoeıe ıou uıeı ep uapzıs aıAuaııauızı.i) eöjed 'jeı.ezey B^OAOJ_ ue|o ısıde» ^auızı.H uıej. aaj;q uıq jaq a/\ ;3uuıq ap uızıs e|AıŞi|i|))iueAep aA ıŞi|uaAn6 'njojuo^ 'ısueıujopad '9$, e||ojoo uepuı^eA ıuısd^!|ei| 96, e||OJOQ ap ıuaq 'ua|)auızıq ısejuos §ı^es 3A iı^es UBJB )|aı$ap uapu,ısı(o|ou)|aj. aı;|e>| uıaq 'apziui.Si.pji6 uepıde^ na iip.ısıde» lauızı.H uıej. jıq ue|i5e euıseAunp 9\\\ 3(i 3A NVS -VlOA.01 Xf S V1OAO1
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear