Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 26 EYLUL 1995 SALI
14 KULTUR
Y E N İ S E Z O N U N F İ L M L E R I - 1
CUMHUR CANBAZOĞLU
on yedı yıldır ızlemeye
alıştığımız senaryo yine
karşımızda. ABD'de yaz
boyunca büyük hasılat
toplayarak kendini
ıspatlamış fılmler güçlii promosyonla
dünyanın dört bır yanına gönderiliyor;
mega bütçelı bu Hollyvvood
yapımlanna ulusal sınemalar karşı
koyamıyor ve ABD patentli bir sınema
dilı gün be gün kendı pazannı
yaratıyor. Avrupa sineması, arada
sırada, ünlü o>r
uncular ve ünlü
yönetmenlerle kafa tutmayı deniyor,
ama gücü yetmiyor.
Bızde ise durum daha kötü. Yenı
sinema sezonu başlarken (Aslında artık
sezon hiç kapanmıyor) yerlı yapıt
olarak bir-iki film dışında elımizde
hıçbir veri ulaşmıyor. Ümit Elçi'nm
Böcek'i ıle Mustafa Altıoklar'ın zengın
oyuncu kadrosuyla çektiği tstanbul
Kanatlanmın Aİünda'sı ve 29 eylülde
seyırcıye ulaşacak Yavuz Ozkan'ın Bir
Kadının Anatomisi adlı filmi dışında
yerlı yapımlardan hangisinın gösterime
gireceğı bellı değıl.
Avrupa sinemasından kaç örneğın
sinemasevere ulaşacagı da kesin olarak
bilınmiyor. Hollywood"un hertür
yapıtına kapımız açık, ancak
yanıbaşımızda, komşulanmızda
üretılen fılmleri
izleyemıyoruz. Onlar da
aynı şekilde bizim
ürettiklerimizden
habersizler
Tek tip sinema izlemekten
yakınırken bazı olumlu
gelışmelen de göz ardı
etmemek gerek. Bu sezon
Fransız filmlerinde bır
kıpırdanma var
Indochine'nin yönetmeni
Wargnier"den EmmanueDe
Beart'lı Unne Femme
Francaise, Cyrano De
Bergerac'ın yönetmeni
Rappenau'dan Le Hussard Sur Le Toit,
yine Emmanuelle Beart'lı Nelly Et
Monsicur Arnaud (Yön.: Claude
Sautet), Andre Techine'den Catherine
Deneuve-Daniel Auteuil ıkılısının
fılmleri L'enfant De La Nuit ve Ma
Saison Preferee, Claude Lelouch'dan
Sefiller. Christian NTncent'den La
Seperation(Isabelle Huppert) Fransız
sinemasının nıtelıkli birkaç örnegı
olarak Türk sinemasevere ulaşacak...
Hollyvvood'un filmlerinin çoğu yine
büyük bütçeli. yine iddıalı. Ancak
aralannda fazla para harcanmamasına
karşın mega yapımlarla aynı ilgıli
gören ıyi çalışmalar da var. Örneğin
Stanlev Kubrick'in Vietnam
Cehennemi'nde ünıformalı canavarlara
dönüşen gençleri anlattığı 1987 yapımı
FuD Metal Jacked, Emir Kusturica'nın
Sırp yanlısı bir gözle çektiği iddia
edilen Underground (1995 Cannes
Altın Palmıye Ödüllü), ressam Dora
Carrington'la (Emma Thompson)
yazar Lytton Strachey'nın (Cannes
'95"te En Iyi Erkek Öyuncu Ödüllü
Jonathan Price) ganp ılişkisınin fılmi
Carrington adlı çalışmalar daha
şimdiden sezonun flaş
yapımlan ilan edıldiler bile.
Şirketler şu ana kadar
listelerini tam olarak
belırleyememış durumdalar.
Birçok filmin Türkçe adı ve
yayın tarihi saptanmamış.
Ancak yine de bu yıl
hstelenn çok dolu olduğu,
şirketlerin olaya daha
profesyonelce yaklaştığı
görülüyor
Batman Daima'yla açılan
yeni sezonun filmlerinı
türlerine göre kısaca
inceleyelim
Costner boğıddu"
Bilımkurgu deyınce bu
sezon ılk akla gelen fılm
WaterworW. Kevin
Costner'ın başrolü ve
yapımcılığıru yüklendıği
Waterworld'un önemli
özellifı tüm zamanlann en
pahalı fihni unvanını
kazanması. Suda çekim
yapmanın zorluguyla
uzadıkça uzayan set
çalışmalan maliyeti ona katlayınca
Costner tam anlamıyla iflas etti ve can
dostu yönetmenKevin Reynolds'la
bozuştu. Maliyeti çeşitlı kaynaklara
göre 175 milyon dolarla 195 tnilyon
dolar arasında değişen Waterworld,
buzlann enmesinden sonra yapay
adalarda yaşayan insanlan anlatıyor.
Costner" ın güçlü kuvvetli birdeniz
adamını canlandırdığı fılmde Dennis
Hooper'ın oyunu çok etkıleyici.
Sezonun bilimkurgu filmlerinden
ilginç nokta olarak çoğunun bılgisayar
oyunlanndaki ve TV dizilerindeki
kahramanlan teker teker sinemaya
getırmesi gösterilebilir. Miniklenn
oynamaktan vazgeçmediği. Türkıye'de
çok rağbet gören Mortal Kombat,
ABD"deki gibi bızde de büyük ılgi
göreceğe benziyor. Christopher
Lambert'in rol aldığı Mortal
Kombat'ta kahramanlar dünyayı kötü
büyücünün gazabından korurken yine
çok zorlanıyorlar.
Türkçe dublajla göstenlecek Power
Rangers da televizyondaki
popülaritesını sinemada pekiştirecek
gibi gözüküyor.
Syhester Stallone de bu sezon bir
bilgısayar oyunu kahramanmı kapmış.
20. yüzyıla damgasını vurmaktan
sıkılan Stallone bu kez 22. yüzyıida
ortaya çıkıp zevkine göre adalet
dağıtıyor. Bryan Spker'ın yönettiği
filmin adı Judge Dredd.
Bu türü sevenlerı Tehlikeli Tür
(Species) ve 12 Maymıııı(Tvvelve
Monkeys) memnun edebılir. Tehlikeli
Tür, Çıkış Vbk'tan tanıdığımız Roger
Donaldson'ın filmı. 1974'te Porto
Rıco'daki bır uzay araştırmalan
merkezınden galaksilere geçilen
HoEywood'un her
tiirüııe kapmnz açık
'Crimson Tîde' 'FirstKnight'
Birolay bolfilm
1982 yılında Michae) Hoffman'ın
PrivÖegedadlı fılmiyle sinemaya
başlamıştı. Didindı, çabaladı; uluslararası
arenada sesmı duyurabilmek için beş > ıl
beklemek zorunda kaldı. 1987'deJames
Ivory'nin Maurice adlı _yapıtıyla Venedik
Film FestrvalTnde En Iyi Erkek Oyuncu
Odülü'nü kazandı.
Ancak yine yıldızı parlamamıştı. Şöhretın
sihirli sopası Mike Nevvell'ın ucuz fılmi
Dört Nikâh Bir Cenaze yle değdi Hugh
Grant'e (9 Eylül 1960). Biryılda,
Beatles "dan sonra lngıltere'nin ülke dışına
ihraç ettiğı en seksi ürün oluverdi Grant...
Şimdi bır Hollyvvood serüveni yaşıyor
lngıliz oyuncu. 26 haziran gecesi Divine Brown adlı
kadınla yaşadıklan sonucu en tanınmış isım bugünlerde.
Birçok kişiye göre reklam için düzmece bir olay diye
değerlendınlen "parayla seks" haberi çok ışıne yaradı
yakışıkiının. Amerikalı kadınlar biraz utangaç. kınlgan.
Hugh Grant
entelektüel, hınzır bakışlı, uzun boylu.
aristokrat görünümlü Grant'ı ideal erkek
seçiverdiler bile.
Bir halı tüccarıyla öğretmenın oğlu olan
Hugt Grant'ın yeni sezonda üç filmi var
programda. Hazirandakı olaydan sonra
durmadan setten sete transfer olan
Grant'ı çok uzun isımli The Englishman
VMıo VVent Up A Hül But Come Down A
Mountain (Yön: Christopher Monger)
adlı fılmde Gallı bir coğrafyacı rolünde
izleyeceğız.
Grant. Nine Monts'da ilk çocuğunu
beklerken eşiyle aynı sancılan çeken bir
baba adayını canlandıracak. Üçüncü film
An Avv-fuD Big Adventure'da (Yön: Mike Nevvell) ise
biraz sadist bireşcinsel tiyatro yönetmenini oynuyor
İngiliz sanatçı. Bu sezonun tartışmasız yıldızı Hugh
Grant, sevgilisı Elisabeth Hurley'le Extreme Measures
adlı yeni bır filmde rol alacak.
mesaja 20 yıl sonra yanıt bir DNA
şeklınde gelıyor. DNA kısa sürede kız
çocuğuna benzer bir yaratığa
dönüşüyor Her fılmde olduğu gibi
yaratık rahat durmayıp kaçıyor ve işler
kanşıyor. Ben Kingsley'in başrolde
olduğu filmde Forest \Vhitaker çok
başarılı.
12 Maymun'da öykü 2035 yılında
geçıyor. Yönetmen Terry Gilliam
büyük bir felaketten sonra sığınaklarda
yaşayan insanlara çare bulması için
Bruce VVillis'i 1996'ya geri gönderiyor.
Gerilim listesi zengin
Gerilim tutkunlanna müjde: bu yıl
kaliteli yapımlann sayısı hayli fazla.
Listede ilk dikkat çeken fılm Tom
Hanks'ın art arda üçüncü Oscar'a
koştuğu Apollo 13. Klasik Hollyvvood
sinemasının izinden giden Ron
Hovvard'ın Apollo 13'ü gerçek bir
öykü üzerine kurulu. ABD'yı uzay
yanşında çok ileri taşıyacak Apollo
13"ün ay yüzeyine yaklaşmışken ıki
oksijen deposuyla bir motoru hasar
görüyor. Içindeki üç astronot da ölüme
mahkûm oluyor. Ama Houston'dakı
sıhırbaz teknisyenler uzaydaki
dostlannı sağ salım dünyaya
döndürmeyı başanyor...
Gerilim sinemasının babalanndan
Carpenter ise "Superman"
Christopher Reeve ıle küçük bır kasaba
halkının başına bela olan, görünmez
bir gücü altetmeye çalışıyor.
Kasabadakı tüm hamıle kadınlan
doğurtan bu gızemli güç kolay kolay
pes edeceğe benzemiyor. Fılm,
Ingilizlerin 1960 yapımı Lanetliler
Köyü'nün yeni versiyonu...
Bu sezon sık sık karşılaşacağımız
isimlerden Bruce VVTIlis, Zor Ölüm
serisine bıkmadan devam ediyor.
Serinin üçüncü filmi Die Hard Wîth a
Vengeance'da. Manhattan'ın her yerine
bomba yerleştiren Jeremy Irons gibi
bir manyakla uğraşıyor Willis. Filmi,
ilk Zor Olüm'e imzasını atan
McTiernan yönetmiş. Yabancı
eleştirmenlere göre film tekrarlardan
oluşuyor ve sıkıyor...
Son dönemde büyük prodüksiyonlarda
rol bulan Denzel VVashington'la
emektar Gene Hackman, fazla piyasa
işi kokan Crimson Tide'da bir nükleer
savaş tehlıkesınin nasıl yaşandığını
canlandınyorlar. Hackman sertliğe
sertlıkle karşılık vermeyi ilke edinmiş
bir komutan, Washıngton da onun
deneyımsiz yardımcısı. Kapalı
mekânlarda çekilmesine karşın akıcı
ve seyirciyı fazlasıyla geren bir fılm
Crimson Tide. Misery-Olüm Kitabı'yla
Oscar alan Kathy Bates. bu kez yine
zor bir rolün altından başanyla
kalkıyor. T. Hackford'un yönettiği
Dolores Claiborne'da ev sahibesini
öldürmekle suçlanan bir kadın rolünde
Bates. Diğer oyuncular Jennifer Jason
Ligh ıle Christopher Plummer. Çoğu
sahnelen omuz kamerasıyla çekilen
NickofTime genlımin ılgınç
örneklerinden bıri olarak
verilebılir. Kızıyla sabah
evden çıkan baba. büyük
tesadüf sonucu kendini
teronstlenn arasında
buluyor ve kızını
kurtarabilmek için 80
dakikada mucizeler
yaratması gerekiyor. John
Badham'ın seçtiği konu
sıradan olmasına karşın fılm
olumlu eleştiriler topluyor.
Candyman 2 (Yön. Bill
Condon). Nemesis 2 (Yön.
Albert Pyun) adlı
çalışmalan da gerilim
sınıfina soktuktan sonra Jean Becker'ın
Elisa'sına gelelim. Gerard Depardieu
ıle yeni lolıta Vanessa Paradise'ın
başrolleri paylaştıklan fılm, kimsesız
büyüdükten sonra bir gün babasını
aramaya karar veren bır kadının
öyküsü.
Gereortaçağfıgoiosu
Serüven sineması dıye başlı başına bır
bölüme filmleri sığdırabilmek çok zor
olacak, ama birçok türü ıçinde
banndıran yapımlan da başka şekilde
sınıflamak olası görünmüyor. Bu
bölümü First Knight'la başlatabiliriz.
Iki dev oyuncu Rkhard Gere ile Sean
Connery'ı bir araya getıren Jerry
Zucker (Hayalet'ın yönetmeni) bır
ortaçağ jıgolosunu tanıtıyor seyirciye.
Aktörler çekicı, tempo iyi, ama bazı
sahneler gereğinden uzun. Tarihi
fihnleri sevmeyen evde otursun.
Kural tanımaz yönetmen Spike Lee,
Venedik Film Festivali'ne katıldığı
Clockers'la yine Amerikan toplumunu
sorguluyor. Bu kez kamera uyuşturucu
çetelerine, bu dünyanın kurallanna
çevrilmiş durumda. Lee'nin
kadrosunda ikı önemli isim
var: John Turturro ve
Harvey KeiteL
Serüven filmlen arasında
Martin Scorsese'nın
Nkholas Pileggi'nın
romanından beyazperdeye
aktardığı Casino'yu da öne
çekmek gerekiyor. Scorsese
yine Robert De Niro'yla
beraber; James VVbods ve
Joe Pesci de gangsterlik
deyınce olmazsa olmaz
isimler. Kadroda tek sıntan
isim çekici sanşın Sharon
Stone._ John Trovalta'ya
oyunculuğu
yakıştıramayanlar son bır
yılda gösterdiği gelişme
sonucu neler düşünür
bilinmez ama sanatçı bır
setten diğerine koşup
duruyor. Bu sezon iddialı
olduğu filmin adı Broken
Arnm (Yön. John Woo).
Uçaklan ıssız bir bölgeye
düşen ikı pılotun yaşamda
kalma ve nükleer parçayı
koruma çabası var filmin
büyük bölümünde. Travolta'nın diğer
önemli fılmi, zenginleri kendisine
rakip alan fabrika işçisini canlandırdığı
White Man's Burden (Yön. Desmond
Nakano).
Geena Davis, Thelma ve Louise sonrası
iyi rollerbulamamıştı. Şimdı Kara
Korsan'ın, kızı Morgan rolüyle
karşımızda babasının bıraktığı
haritayla define anyor kanş kanş.
Amerikan devlet başkanlan üzerine
yapılan filmlerin de ardı arkası
kesilmiyor. Rob Reiner kansını
yitirdikten sonra mutluluğu bir başka
kadında bulan bir başkanı tanıtıyor An
American President'ta. Son anda
Robert Redford'un yerine başrole
gelen Michael Douglas: Annette Being
ve Martin Sheen uyumlu bir
performans sergiliyor eleştirilere göre.
Bir başka başkan fılmi de James Ivory
imzalı. 1785-1789 yıllan arasında
Paris'te görev yapan geleceğın devlet
başkanlanndan bir elçı Thomas
Jefferson'ın serüveni Jefferson in Paris.
Filmde rol alanlar şunlar: Nick Note,
Greta Scacchi ve Gw>nett Paltrow.
Al Pacino ise sezonun ilk fılminde
Nevv York Valisi John Pappas rolünde.
Bir dizi cinayet sonucu makamı
tehlikeye giren valı ve yardımcılan,
cinayetlerin politik oyunlardan
kaynaklandığını öğreniyorlar ve yeni
strateji saptıyorlar. Taze Oscarlı
Martin Landau'nun adeta ders verdiği
fılmde John Cusack ve Bridged Fonda
görev almış.
Blue Steel ve Pointbreak'in yönetmeni
Kathryn Bigelo ise 20. yüzyıhn son
gününde yaşanan bir öyküyü, insana
her şeyı yaşatabilen uyuşturucunun
gücünü an Iatan Strange Dajsle listede.
YAZI ODASI
SELİM İLERİ
Peki, Düzmece Aydın...
3 eylül pazar günü bu sütunda yıllann dostu Enis
Batur'un biryazısı yayımlandı: "KimizBiz?" Artık yı-
lan hikâyesine, arapsaçınadönen 'yapayaydın'tar-
tışmasına Enis Batur da katılıyor; önce "Kimiz biz,
nereye ait sayıyoruz kendimızi, hangi uygariığın par-
çasıyız, nasıl yaşamak istiyonız, seçtiğimiz değerter
hangilerı?" diye soruyor, sonra Türkiye'nin bugün-
kü panoramasına değiniyor, eski kültürümüzü değil-
se bile, benim yazımı bu güncel panoramadan an-
lam yüklemeleriyle yorumluyordu.
Sevgili Enis, ikinci bir yazı yayımladı: "Kültür Ço-
0U//U0U" (17 eylül). Oradaşöyledryor: "Ne kieskikül-
türümüzü bir hedefolarak görmek aklımdan geçmi-
yor doğnısu; onu 'yrtirilmiş cennet'/n aynası saymı-
yorum kesenkes. Onunla ilgileniyor, ilgılenilmesi ge-
rektiğini düşünüyorum: Bugünkü kültürümüzün için-
deki payı, yannki kültürümüze uzanabilecek yanlan
nedeniyle."
Öylesanıyorum ki Enis Batur'la büsbütün ayn düş-
müyoruz, ayrı düşünmüyoruz. İlk alıntıdaki soruları
ben de sık sık soruyorum; bunlaryanrtlanmadan ya-
nna yol alınamayacağını ileri sürüyorum. İkinci alın-
tı, doğrudan doğruya bana bir gönderme değil; yine
de vurgulamak isterim: 'Yitinlmış cennet'e, 'mazi
cennetı'ne dönmek gibi bir kaygım yok. Ama mazi
cennetinden öte, geçmışin değerlerini Sabahattin
Eyuboğlu'nun eşsiz deyişiyle, 'zaman yüklû' oiabıl-
mek için daima gereksiniyorum. Aynca eski kültürü-
müze dönelim demiyordum; sadece, "Eski kültürü-
müzün sönmemiş birikimini algılamakta büyük ya-
rar var" demiştim.
Nedir bu sönmemiş birikim:
ODTÜ profesörierinden Sayın Uğur Ersoy'un anı
kitabı Bir Efsane I Bir Demet lnsan'\ okudum. Ata-
türk, "Mussolini'n/n gemi azıya alıp tüm dünyaya
meydan okuduğu dönem "de Ege'de gezıye çıkar, bu
arada Mersin'e uğrar, Mersin'de Müftü Efendi'yle
görüşecektir. Anılardan bu "Müftü Efendi"n\n Er-
soy'un büyükbabası olduğunu öğreniyoruz. Atatürk,
Müftü'ye Mussolini'den ve cınnet dolu politıkasından
duyduğu rahatsızlığı söyler. Müftü kaygısızdır, Ata-
türk'ün politıkasına ve Kurtuluş Savaşı'nı kazanmış
Türk halkına güvenmektedir. Kaygılarından bir ölçü-
de annan Atatürk, Müftü'ye "Karşılıklı birer kahve
içelim" önerisinde bulunur. Ne var ki aylardan rama-
zandır. Gerisini Ersoy'dan okuyalım:
"Büyükbabam doğal olarak oruç tutuyor. Ama bu-
nu Gazi 'ye söylemek saygısızlık gibi geliyor ona. Bu-
nu söylemenin onun oruçlu olmadığını, hatta rama-
zandan bile habersiz olduğunu ima etmek antamı-
na geldiğini düşünüyor. Kendini çabuk topahıyor,
'Pasam, siz seferisiniz, ama bendeniz niyetliyim, siz
buyurun için' diyor. Bilındiğı gibi dınimız seferi olan-
lann oruç tutmasını zorunlu kılmıyor. Atatürk gelen
garsonu gehyolluyor ve büyükbabamın ısranna rağ-
men kahve içmiyor. Sanırım bu anekdot, bu iki in-
sanın birbirine duyduğu saygıyı çarpıcı bir biçimde
sergiliyor."
Isteyen istediği kadar naif bulsun; işte eski kültü-
rümüzün sönmemiş birikimi! Belki 'yitirilmiş cennet'e
yaraşır bir söylen, ama bugün de ve bugünümüziçin
debenim gözlerimi yaşartıyor...
Sonra şunu eklemek gerekiyor: Enis Batur'un sap-
tadığı güncel panoramada andığım anekdotun ince-
liği öylesıne silinip gitmiştir ki, bu çarpıklaşmayı çö-
zümleyebılmek için eski kültürümüzün verilerine çok
daha dikkatle egilmek zorunluğu doğmuştur.
Güncel panorama kültürel kimlikli olmaktan çık-
mış, bir kültür kargaşasına işaret eder olmuştur. Bu-
nun izleri çok derinde sebepleri var. Melih Cevdet
Anday'ın güçlü romanı Aylaklariî 965) imparatorluk
artığı bir ailenin çözülüş ve çöküşünü, bir yandan da
kültür gömleği değiştirmenin sancılan içinde verir.
Sonu adeta 'saçma 'ya dayanan bu sancılanış, otuz
yıl boyunca, Aylaklar'la yeni kuşakların irdeleme ça-
basından umut beklemiştir. Fakat bizgerçekten oku-
muyoruz: Aylaklar'ın 'saçma' noktasında bıraktığı
serüven, ogünden günümüze, 'uçurumun kenan'na
yol alabilmiştır ancak.
Bu yüzden, Enis Batur'un vurguladığı gibi, kültür-
ler değişirken, köklü değişikliklerden geçerken, Türk
halkının kaçta kaçının aptal olduğunu saptamaya
kalkışmak yerine, ağırbaşlı araştırmaların öne çıkar-
tılmasını talep etmek bir ölüm-kalım sorunu olmu-
yor mu?
Yanna aydınlık getirecek dönemecin yıkıcı değil,
birleştirici olduğunu düşünüyorum.
Sevgili Enis, "Selim İleri, 'eski kültürümüz' diyor.
Eski kültürümüz dedığı, Islam kültürü, Müslümanca
yaşama kültürüdür" yargısına vanyor. Yalnız bu ka-
dar mı? Kemal Tahir'in YolAynmı 'ndaki etkileyici 'Is-
tanbul Bedestanı' sahnesi geliyor aklıma: "(...) llle de
çoğu Müslümanlardan daha sağlam Osmanlı olduk-
lan halde çoluk çocuklanyia beraber gaddarca öl-
dürülmüş, göğüslerindeki sadakat, şefkat, liyakat
madalyalanyla gururiu Ermenı memurlar, esnaflar,
sanatçılar, bunlann kızlan, kanlan... Palabıyık Rum
beyzadeleh, tombul kokanalar, çapkın kokoniça-
lar..."
Enis Batur "Kültür Çoğulluğu"nöa Naîmâ Tarihi'ni
okuduğunu söylüyor. Yapay aydın böyle bir çabayı
zaman kaybı saymıştır. Enis Batur benim yapay ay-
dın dediğime 'düzmece aydın' diyor. Peki, adı düz-
mece aydın olsun.
Naîmâ XVI. asır sonu, XVII. asır ortası tarihlerine
rastlayan olaylan anlatıyordu "kan sızan sayfalar"\r\-
da. Ya yirminci yüzyıldaki Hitier, Mussolini, Stalin
sayfaları?
Bu yazıya son söz: Editör Enis Batur'un seçip ya-
yımladığı, anıdan mektuba, araştırmaya, bir dizi ki-
tapla eski kültürümüze katkısı elbette şükran duyu-
lacak çabadır.
Altın Koza'ya hazırlık
ADANA (AA) - 9. Altın Koza Kültür ve Sanat Festivaü
kapsammda. yöresel kültürü geliştırmek ve korumak
amacıyla düzenlenecek "Çukurova'lı Âşıklar Gecesi"
ve "Adana'h Sanatçılar Şenliği"ne katılacak
sanatçılan belirliyecek komiteler oluşturuldu. Festival
basın merkezinden yapılan açıklamaya göre,
"Çukurova'lı Âşıklar Gecesi "ne katılacak sanatçılan
tespit edecek olan komıte; Ç.Ü Öğretün Görevlisi
Mustafa Kömürcü, Adana II Kültür Müdürü Mehmet
Göl ve Adana Büyükşehır Belediyesi Sosyal ve
Kültürel Hizmetler Müdürü Ahmet Evsen'den oluştu.
"Adana'h Sanatçılar Şenliği"ne katılacak sanatçılan
ise Ç.Ü Konservatuvar Müdürü Yalçın Yüreğır, Ç.O -•
öğretim görevlilen Can Çoker. Şükrü Bınbaş ve
Mustafa Kömürcü ile Çukurova Senfoni Orkestrası
sanatçısı Zafer Tometa'dan oluşan komite belirleyecek.
Belediyeden "Kitap Takası"
kampanyası
ANKARA(AA)- Sincan Belediyesi, dar gelirli
vatandaşlann bütçesine katkı sağlamak amacıyla
"Kıtap İakası" kampanyası başlattı. Eğitim ve kültür
müdürlüğü bünyesinde başlatılan kampanya ile
öğrenciler bir önceki yılın kitaplannı getirerek bu yıl
okuyacaklan kitaplan alabilecekler. Okul
kütüphanelerinde gerçekleştırilen kitap takasının
amacının, öğrencılerin okul masraflannı biraz olsun
azaltmak olduğu belirtıldi.