22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 1995 CUMARTESİ HABERLER 6 Asker sözü' tutuhnadı 12 Eylül darbecileri; işkencenin önleneceği, hapishaneler ve polis merkezlerinde sıkı bir gözetim yürütüleceği ve af çıkanlacağı sözü ile Avrupa'nın gözünü boyadılar 1 2 Eylül askeri darbesi ilk anda yurtiçin- de olduğu gibi yurtdışında da "övgüy- Ie"karşırandı. Dış basında "askerlerin si- lah kullanmadan yönetime ei koymala- n " başan olarak nıtelendı Yabancı devletadam- lan da silahli ku\\etlenn yönetime el koyması- nı ekonomi ve sıyasette yaşanan istikrarsızlığm sonucu olarak değerlendırdiler. Ancak aradan zaman geçince A\ rupa ve Ame- rika, Türkiye'de insan haklannın rafa kaldınlıl- dığını öğrendi. TBMM'nin \e anayasanın orta- dan kaldınldığını \urgulayan 5 devlet, sistemli işkence yapıldığını. sivasi partıler, basın ve sen- dikalar üzennde baskilar bulundugunu belırtti- ler. Türkıye, elbetteki tüm bu iddialan reddetti. Türkiye. ülkede kriz bulunduğunu, bu nedenle "önkmler1 " aldığını açıkladı. Aynca komisyona "Türkhe'de gerçek denınkrasinin ve insan hak- bnnın yeniden inşasını amaçlayan bir programın yüriirükJüğü*' de bildırildı. Beş ülkenin yaptığı başv uru hakkında. Avru- pa İnsan Haklan Komısyonu 6 Aralık 1983 ta- rihinde "kabul edilebiliıiik karan'" verdi. Bu ta- rihten sonra bazı heyetler Türkiye'ye gelerek in- celemelerde bulundular. Sonuçta 5 ülke ve Tür- kiye, komisyona "dostane çözüme" ulaştıkla- nnı bildirdiler. Dostane çözüm çerçevesinde Türkiye, işkencenin önleneceğine. hapishaneler ve polis merkezlerı dahil olmak üzere tüm ka- mu görevlileri üzerinde sıkı bir gözetim yürütü- leceğinesözverdi. Türkıye.ayncaMeclis'inve hükümetin gündeminde af ilan etme konusunun bulunduğunu bildirdi. Ama, Türkiye sözünü tutmadı. Ne işkence bit- tı... ne de af ilan edildi... Aksine Türkiye'nin gündemine gözaltinda kayıplar. yargısız infaz- laryerleşti... 12 Eylül'den 10 yıl sonra.. 3 Ocak 1990 gü- nü Ankara'yaüçmisafirgeldi. Bu kişıler Avru- pa İnsan Haklan Komısyonu yargıçlanydı. Hay- dar Kurlu ve Nihat Sargın'ın komisyona yaptı- ğı kişisel başvurular nedeniyle Türkiye'ye gel- mişlerdi. Kutlu ve Sargın'ın "kendilerineişken- ceyarjtkiığ]" iddialannı inceleyeceklerdi. Ve An- kara Emniyeti'nde görevli polisler ile Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nusret Demi- ral'lagörüşeceklerdi. Ne polisler nedeDemiral yargıçlarla görüşmedi. Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'nun tüm yazılı ve sözJü uyanlanna, Adalet Bakanlığı'nın • 1 Temmuz 1982 günü Fransa, Norveç, İsveç. Danimarka ve Hollanda, Türkiye'yi Avrupa İnsan Hakları Komisyonıf na şikâyet etti. Şikâyetçi beş devlet, Türkiye'nin. Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin hükümlerine aykın hareket ettiğini bildirdi. dev reye girmesine karşın Demiral. komisyona ınceleme için gerekli bilgileri vermedı. Birhaf- ta Türkiye'de kalan yargıçlar, sadece Kutlu ve Sargın'la görüşebildiler. Evet, Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'ne imza atan Türkiye'de Av- rupa Jnsan Haklan Komisyonu'na bilgi veriimi- yordu. 12 Eylül'den 14yıl sonra... Halktarafından se- cilerek Meclis'e gönderilen 6 milletvekilınin do- kunulmazlıgı 3 Mart 1994'te kaldırıldı. Ve mil- letvekilleri Meclis'ten yaka paçaçıkanlarak gö- zaltına alındılar. Ardından 2 milletvekilinin da- ha dokunulmazlıklan kaldınldı. 8 milletvekıli Ankara DGM'de idam cezası istemiyle yargılan- dı. Bu milletvekilleri toplam 90 yıl hapis ceza- sına çarptırıldılar. ... Ve 12 Eylül'den 15 yıl sonra... 12-13 Mart 1995. Gazı Mahallesi "nde bir kah- venın taranarak bir kişinin öldürülmesini protes- to eden çoğunluğu Alev ı olan halkın üzenne po- lis tarafindan ateş açıldı: 17 ölü... 19 Mayıs 1995.60 gündür kay ıp olan ve kim- sesizler mezarlığında işkence sonucu öldürül- müş olarak bulunan Hasan Ocak. ikincı kez gö- müldü... 6 Temmuz 1995. Ankara DGM'de duruşma salonuna alınmamalannı protesto eden 250 kı- şi, Savcı Nusret Demiral'm emriyle gözaltına alındı. 16 kışi hakkında "zılgıt çekip, zafer işa- reti yaparak bölüciilük propagandası yap- mak" suçundan dava açıldı.. 24 Ağustos 1995. Fikır özgürlüğünü savunan 1080 kışinın yayımcı olarak imzaladığı *'Dü- şiinceye Özgürlük" kitabı nedeniyle 99 kişinin yargılanmasına Istanbul DGM'de başlandı... (Bu \azı dızhinin hazırlanmasmda \ararlamlan kıtaptar: Asken Yargıtay Kararlar Dergısı Savı 1. Ocak 1984. Ben Devletım Asarım. Reha Öz. BDS Yavınları. 1989. Ben De\ lelım Öldürürüm, Reha Öz. BDS Yavınla- rı, 1989 Bin tnsan. Erbil Tıışalp. Tekin Yayınevi. 1986 Olağanüstü Rejim Standarlları. Doc. Dr. Kiehmet Semih Gemalmaz. Beta Yavmevı, 1994 Orgeneral Kenan Evren 'ın Sövlev ve Demeçleri. Başbakanlık Basımevı, 1981 Cıımhurbaşkanı Kenan Evren m Söv/ev ve Demeç- leri. Başbakanlık Basıme\i, 1984 ) Barışı savunan aydınlar tutuklandı• 12 Eylül hukuku barışı savunanlara da uygulanmıştı. Banş Derneği Davasf nda onlarca aydın "yasadışı örgüt yöneticisi veya üyesi" olmak suçundan yargılandılar. Yargıtay, 1991 yıhndadava için beraat karan verdı. Aziz Nesin. Türkiye Yazarlar Sendikası davası - i - şçisi, öğrencisi. memuru, herkesin I yargılandığı günlerde yazarlann I yargılanmaması olmazdı. Örneğin: J L Aziz Nesin.u Az Gittik L z Gittik" adlı kitabı. Adalet Ağaoğlu "Fikrimin tnce Gülü" adlı kitabı. Yalçın Küçük "Bir Yeni Cumhuriyet İçin" adlı kitabı nedeniyle yargılandılar. Öncelen sadece yazılan kitaplar nedeniyle yazarlar hakkında dava açıldı. Daha sonra Türkiye Yazarlar Sendikası üyeleri **yasa dışı örgüt üyesi" ilan edıldiler ve haklannda TCK'nin 141 ile 142"nci maddelennden dava açıldı. Sanık yazarlann yargılanmasına 5 Ocak 1982 günü Istanbul'da Selimiye Kışlası'nda başlandı. Yazarlar iki buçuk yıl süren yargılanmalan sırasında "Nâzım Hikmet Gecesi düzenlemenin'". "1 Mayıs'a katılmanın". "banş Ktemenin" suç ohnadığını anlattılar. Yargılama sonunda yazarlar hakkında beraat karan verildi. TYS davası nedeniyle yargılanan yazarlar şunlardı: "Aziz Nesin, Bekir Yıldız. Adnan Özyalçıner, Şükran KurdakuL, Demirtaş Ceyhun. Alpav Kabacalı. Osman Saffet Arolat. Atilla Özkınmlı. Ataol Behramoğlu. Haşmet Zey bek, Orhan Apaydın, Asım Bezirci, Tekin Sönmez, Aziz Çalışlar, Emil Galip Sandalcı. Mehmet Ali Sebük, Kemal Sülker, Vedat Türkali, Can Yücel." Adalet Ağaoğiu. B anş Derneği Davası'nda. mılleuekilınden ressamına, gazetecisinden avukatına, doktorundan spikenne 78 kışı yargılandı. Banş Derneği yöneticileri hakkında 23 Şubat 1982 günü dosya üzerinden gıy abi tutuklama karan verildi. Bu karar üzerine bazı sanıklar evlerinden polislerce alındılar, bazılan da Selimiye Kışlası'na gelip kendıliğinden teslım oldu. Banşı savnnanlar, 26 şubat ile 10 mart tarihleri arasında tutuklanarak cezaev ine kondu. Askeri Savcı Mustafa Gül tarafindan hazırlanan 91 sayfalık iddianame ile 30 sanık hakkında TCK'nin 141'inci maddesi uyannca 8 ile 30 yıl arasında hapis cezası istemiyle dava açıldı. Sanıklann yargılanmasına Atatürk Öğrenci Sitesı'nde 24 Haziran 1982 günü başlandı. Dava sürerken ilk tahliye 14 Ekim 1982 günü. son tahliye de 6 Ocak 1983 günü oldu. Mahkeme 13 Haziran 1984 günü karara bağlandı ve 18 kişi 8'eryıl. 5 kişi de 5'er yıl hapis cezasına çarptınldı. 5 kışi hakkında da beraat karan veren mahkeme, karar oturumuna katılan ve ceza alan sanıklan tutukladı. Askeri Yargıtay 3. Daıresı 3 Ağustos 1984 günü karan bozunca Banş Derneği sanıklan ikincı kez mahkeme önüne çıktı. 8 Kasım 1984 günü, Istanbul Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askeri Mahkemesi, Yargıtay karanna uymadığını belirterek eski karannda direndi. Bunun üzerine dosya Asken Yargıtay Daireler Kurulu'na gitti. Daireler Kurulu. 5 sanığın beraatini onaylarken, 23 sanığın mahkûmiyet karannı bozdu. 17 Şubat 1986 günü. sanıklann 3. kez yargılanmasına başlanıldı ve yargılanma sırasında tutuklu sanıklar tahliye edildi. Bu arada 25 Eylül 1984 tarihli iddianame ile 48 sanıklı Banş-2 Davası açıldı. Bu sanıklann tutuksuz yargılanmalarına 19 Kasım 1984 tarihinde başlandı. 18 Mart 1986 tarihinde Banş-1 ve Banş-2 davalan birleştirildi. 28 Nisan 1987 tarihinde yani 5 yıl sonra karannı açıklayan mahkeme, 12 kişiyi 4 yıl 2 ay ile 6 ay arasında değişen hapis cezalanna çarptırdı. 31 kişi hakkında beraat karan verilirken. 24 kişi hakkında da dosyalanmn aynlmasına, davanın reddine karar verildi. Evet, 12 Eylül hukuku banşı savunanlara da uygulanmıştı. 31 Nisan 1991 aününe gelindiğinde Asken Yargıtay 3. Dairesı "TCK'nin 141. maddesi kaldınldıgr için Banş Demeği yöneticileri ve üyeleri hakkında beraat karan verdi. Yargıtay. aynca derneğin açılmasına da karar verdi. Banş Demeği Davası"nda u \'asadışı örgüt yöneticisi veya üyesi" olmak suçundan yargılanan kişiler ve o dönemdeki görevleri şöyle: Mahmut Şerafettin Dikerdem (Dernek Genel Başkanı, emekli büyükelçi), Reha Isvan (Istanbul eski Mıllı Eğıtim Müdür Yardımcisı), Erdal Atabek (Türk Tabibleri Birliği Merkez Konseyi Başkanı). Aykut Göker (mühendis), Tahsin Usluoğlu, Haluk Tosun (mühendis), Şefik Asan (öğretmen), Aybars Ungan (mühendis), Ali Tayfun (tiyatro sanatçısı), Prof. Metin Özek (öğretim üyesi), Ataol Behramoğlu (şair). Alı Sirmen (gazeteci), Gencay Şaylan (öğretim üyesi). Ergun Elgın (mühendis), Orhan Taylan (ressam). Hüseyin Baş (gazeteci). Nedim Tarhan (milletvekıli). Nurettın Yılmaz (millervekıli), Orhan Apaydın (Istanbul Barosu Başkanı). Nivazı Dalyancı (gazeteci). Ismail Hakkı Öztorun (milletvekilı). Gündoğan Görsev (yayıncı). Prof. Melih Tümer (öğretim üyesi), Uğur Kökten (mühendis), Medet Serhat (avukat), Kemal Anadol (milletvekili), Mustafa Gazalcı (milletvekıli). Erol Saraçoğlu (avukat). Müşır Kaya Canpolat (avukat). Metin Tüzün (milletvekili). Mehmet Ali Pestilci (avukat). Ertuğrul Günay (milletvekili). Ataman Tangör (öğretim üyesi). Süleyman Coşkun (gazeteci), Güner Eliçin (mimar), Halit Çelenk (avukat), Yavuz Bayülken (mühendis). Rıza Güven (DISK Yürütme Kurulu üyesi), Prof. Sadun Aren, Aziz Nesin, Gülsen Tuncer (tiyatro sanatçısı), Turgut Kazan (avukat), Ali Galip Yıldız (avukat), Turgan Annır (avukat), Atilla Coşkun (avukat), Ayfer Coşkun (avukat), Nezahat Gündoğmuş (avukat). Jülide Gülizar (gazeteci), Erkan Oyal (spiker), Galip A>dındağ, Rasim Öz (avukat). Ilhan Alkan. Mustafa Ozkan (avukat), Asım Bezirci. Mustafa Birol Özkay, Şükrü Güner (Türk Tabibleri Birliği Merkez Konseyi Genel Sekreteri), Alı Şen (avukat). Dora Küçükyalın (doktor). Tezer Eraslan (mühendis), Gündüz Gözen (mühendis). Rutkay Aziz. Genco Erkal, Birol Bora, Asat Ahmet Bahm, Vedat Türkali, Özgür Erten (avukat). Sadettın Ülfer. Sadık Karamustafa (ressam), Mehmet Okçuoğlu (doktor), Nurettin Osman Çavdargil, Mustafa Yılmaz, Kurt Onay. Ferruh Yavuz. Ahmet Yıldız (Halkevleri Genel Başkanı). Banş Demeği Davasf nda ga/eteciden avukata 78 a>dın yargdandı. NOTLAR/ ORAL ÇALIŞLAR Ecevit, fikir suçundan tutuklandı 1 980'li yıllarda Ankara Merkez Komutanlığı içinde Ordu Dil ve Istıhbarat Okulu yer alırdı. Şimdi hâlâ var mı bilemiyorum. Işte bu okul, 4 yıl boyunca 12 Eylül askeri darbesinden sonra tutuklanan siyasi partı yöneticilerine ev sahipliği yaptı. Ben de bu binada bir sosyalist partinin yöneticisi olduğum gerekçesiyle iki yıla yakın bir süre tutuklu kaldım. Buraya benım kaldığım dönemde Bülent Ecevit, Necmettin Erbakan, Alparslan Türkeş, askeri darbe öncesi bakanhk yapan Hilmi İşgüzar, Tuncav Mataracı, Şerafettin Elçi ve çok sayıda CHR MSP, MHP milletvekili getirildiler. Gazeteci İlhanıi Sov sal da bu tutukevinde yatanlardandı. Bir zamanlar Türkiye'yi yönetirken asken darbenin hemen ardından eski başbakan ve bakanlann tutukevlerine tıkılması ve ağır cezalarla yargılanması, bu tutukev inde ilginç görüntüler oluşturuyordu. Gözümün önüne 13 sene öncesi bir sahne gelıyor. Tarih 10 Nisan 1982. Ordu Dil ve Istihbarat Okulu Tutukevi'nin TV seyredilen ve vemek yenen salonundayız. Bülent Ecevit, bırkaç dakika önce tutukevıne getınlmıştı. Tahliyeler nedeniyle tutukevinde 20 kişi kadar bir topluluğuz. Ecev it'e geçmiş olsun demek amacıyla bir masanın etrafına toplandık. Sohbetin bir yerinde Ecevit. yanında oturan Türkeş'e dönerek şöyle der: "ZaNt âliniz iyi görünüyorsunuz." Türkeş. "Pfek i>i değUim, kalp sıkıntılanm devam edhor" der. Ecevit'ın tutukevıne getirileceği. sabahın erken saatlerinde bellı olmuştu. Cuntanın lideri Kenan Evren'in bir açık hava toplantısında yaptığı sert konuşma, yeni gelişmelere yol açacağı işaretini veriyordu. Sabah, tutukevinde birtakım hazırlıklaryapıldı. Tutukevinin başçavuşu. askerlere Dil Okulu'nun dip odalanndan birisini temızlettirdi. Çarşaflar, nevresimler ve yastık yüzleri değiştirildi. Saatler 10.30'u gösterdığinde, bizler havalandırmada güneşlenirken bir araç konvoyu tutukevinin kapısında göründü. Ortadaki sivil Mercedes'ten polislerin arasında Bülent Ecevit ındı. Elınde paltosu ve fötr şapkası. bızlere el sallayarak bınanın kapısından içeri girdi. Tutukevinde bir heyecan başladı. Çünkü içeriye gelen her insan, bir yenılik ve değişikliktir. Hele bu, bir dönemin başbakanı ve ülkenin önemli insanlanndan bırisi olursa. Herkes kendıne göre bir yorum ve espri yapıyordu. Bir MHP milletvekıli, Ecevit'ın tutuklanmasından memnun çevresine anlatıyor: "Tabii rutuklaıiar. Türkive'nin 12 Eylül'e gelmesinin en büv ük sorunılusu bu adam." Türkeş, Doğu Perinçek'e takılır: "Doğu Be\ \eni bir genel başkan tutukladıklanna göre artık bin bırakırlar." Bir yabancı yayın organına cunta aleyhinde demeç verdiği iddiasıyla tutuklanan Ecevit'ın Dil Okulu tutukevinde 2 ay kadar sürecek günleri de böyle başlamıştır. 12 Eylül'dekidörtvıllık tutukluluğumun bir bölümünü Mamak Askeri Cezaevi'nde, bir bölümünü Bursa'da, bir bölümünü de Dil ve İstihbarat Okulu'nda geçirdim. Ecevit" in, Dil ve istihbarat Okulu'na girdikten sonra sohbet sırasında söyledıği şu sözleri hıç unutmuyorum: "Keşke başbakan olmadan önce cezaevine girseymişm." Benzer sözleri farklı görüşlerden bırçok politikacıdan duyduğumu hatırlıyorum. Haklannı kaybetmek, onlara hak aramanın ne demek olduğunu ciddi şekilde göstermişti. O günlerde cezaev inde birlikte yattığımız siyasiler, şimdi parlamentoda veya iktidardalar. Türkiye'nin cezaevleri yıne dolu. İşkence hâlâ sürüyor. tnsan hafızası unutkanlığa yatkındır. O siyasetçiler, ülkenin demokratıkleşmesi, iç banşın sağlanması için şimdi ne yapıyorlar, doğnısu merak ediyorum. Cezaevine girince "ah" demenin bir faydası olmuyor. Önemli olan iktidardayken veya güç elindeyken demokrasiyi savunabilmektir. Ne dersiniz. hapishane arkadaşlanm! O günleri yeniden hatırlamanızı diliyorum. CUMARTESİ YAZILARI ATAOL BEHRAMOĞLU Aydın Olmak XVIII. yüzyıl Ingiltere, Fransa veAlmanyasrnda ege- men bir düşünce akımı olarak yaygınlaşan aydınlan- ma felsefesi, özetin özeti olarak inançlara ya da duy- gulara karşı aklın üstünlüğünün kabul edilmesi diye tanımlanabilır. Dilimizdeki "Aydınlanma" sözcüğü, Ingilizce, Fransızca (ve sanınm Almanca'daki) karşi- lıklannın doğrudan çevirisidir. • • • Daha yakından bir bakış bizi aklın üstünlüğünün ka- bul edılmesınin yanı sıra aynı kavramın farklı biçim- lerde ifadesi ya da daha genişletilmişi olan başka kavramlarla da karşılaştıracaktır. "Inanmadan, bil- meye yönelme", "toplumu insan usu ve doğasıyia düzenleme amacı", "bilginin halka yayılması," "bire- yin değeri", vb... • • • Farklı bir kökenden; "anlama, bilme, tanıma yeti- si", anlamlanndaki (eski dilde "müdrike", günümüz Türkçesinde, "anlık") "intellect" sözcüğünden türe- tilmiş Fransızca "intelectuel"\ (entelektüel) de Türk- çede "aydın" sözcüğüyle karşılıyoruz. Bu entelektg- el kavramı ilk kez, özel bir anlamla ve altı çizilerek, Zola'nın 1898'deyayımladığı, odönem Fransası'ncte ünlü siyaset adamı ve yazarlarının imzalan da bulüh nan "Manifeste des intellectuels"de (Aydınlar Mani- festosu) yer almıştır. (Söz konusu manifestoda, Drey- fus davasının yeniden görülmesi istenmekteydi.) . • • • Aklın öneminin vurgulanması, duygusallığa, duygu- culuğa, dogmatizme karşı aklın öne çıkanlması, dün- yanın (toplumların) akıl yoluyla düzene konabıleceği- ne inanç, kuşkusuz ki ileri adımlardı. Fakat bu kav- ramlar da bizi yeni sorulara ve yeni kavramlara yö- neltecektır: "Toplumların akıl yoluyla düzene konulabileceği" inancı, içinde, insana saygı, insanın doguştan iyiliğt- ne olan bir inanç. insan (ınsanlık) için iyi şeyler yap- ma sorumluluğu vb. kavramlan taşımaktadır. Bugün bütün bu kavramların çeşitli yönlerden tartışıldığını, irdelendiğini biliyoruz... Ben bu yazıda böyle birtar- tışmaya girmek niyetinde değilim. Sadece, bir adım daha atarak yukardaki kavramlara biraz daha açıklık getirmek istiyorum. • • • Akıl, eğer eleştiri yeteneğine sahip değilse, bu akıl- la ulaşılan bilgiler bir süre sonra dogmalara dönüşe- bilecektir... Edinilen bilgiler, bir senteze ulaşılama- mışsa, bilgi yığını olmaktan öteye gidemeyecektir. Bilgi, soyut bir bılgilenme olarak kalmışsa, bir başka deyişle, eyleme dönüşmemişse. girişte sözü edilen "aydınlanma" kavramıyla ilgisi tartışma konusu ola- caktır... Bu tür saptamaları çoğaltabiliriz. • • • Buraya kadar söylenenlerden sonra, bir "aydın" tanımı yapmayı deneyebiliriz: "Eleştirel (kuşkucu), araştıncı aklı, yerleşik bilgi ve inançlann önüne ko- yan; bilgilehni senteze ulaştırabilen ve bunlan insan- lığın yaranna eyleme dönüştürme sorumluluğunu ta- şıyan ve gerçekleştirmeye çalışan kişi..." Oldukça kapsamlı bir tanım, fakat yine de yeterli değil... Insanlığın yaranna olan, her zaman tektek bü- tün insanların yaranna olan mıdır? Bu soruya yanıt- lar aramak da toplumsal sınıflar, ilerleme, sınıf müca- delesi, sosyalizm, demokrasi vb. kavramlann irdelen- mesinı gerektırecektır... • • • Epeyce karışık ve çetin sorunları olan günümüz Türkiyesi'nde aydın olmak ise bizi bir dizi özgül zo- runluluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Öncelikle, sınıfsal ya da kişisel önyargı ve duygulardan olabil- diğince annmaya; hazır bilgi kahplannı aşmaya çalı- şarak nesnelliğin bilgisini edinmeye çaba göster- mek... Bunu yaparken. "demokrasi" kavramının ku- ramda da uygulamada da henüz yerleşik olmadığı bir toplumda yaşıyor olmanın güçlüklerini göğüsleme- ye hazır olmak. Edinilen bilgilerin uygulamaya konul- masında daha da çetin güçlüklerin söz konusu ola- cağını bilmek. Eleştirel aklı kendine de yöneltmek ge- rektiğini; geri bir toplumda yaşıyor olmanın özürieri- ni kendinin de taşıyor olacağı bilincini hiç elden bı- rakmamak. Bir başka deyişle, cesur ve özverili olun- duğu kadar, alçakgönüllü, hoşgörülü ve demokrat olabilmeyi de başarmak... • • • Türkiye'de bu yönlerde düşünen, çalışan, üreten çok sayıda aydınımız olduğuna inanıyorum... En önemli sorunlanmız, kanımca. dağınıklığımız, örgüt- süzlüğümüz, düşüncelerimizi eyleme dönüştürmeye yeterince birikimli ya da istekli olmayışımız ve en kö- tüsü de karşılıklı hoşgörüsüzlüğümüzdür... Bunlan aşabilmek için ise öncü olduğunu düşenen "aydınla- ra yine fazlasıyla görev düşüyor... İnönü*den genç diplomatlara öğütler 6 Iç politikaya kanşmaym' ANK.4R.A (Cumhuriyet Bürosu) - Dışişleri Bakanı Erdal Inönü. genç diplo- matlara. ıç politikaya ka- nşmamalan uyansında bu- lundu. Erdal Inönü, dün. yaban- cı diplomatlar için düzen- lenen Türkçe meslek eği- tim kurslannın açılışında yaptığı konuşmada, diplo- matlığın zaman zaman nankör bir meslek olduğu- nu söyledi. Diplomatlann ülkelerine döndükleri za- man Türkiye ile aralann- daki dostluk ağını daha da genişleteceğıne ınandığını kaydeden Inönü. şunları söyledi- "Diplomatlar, iki ülke arasında dostluğu pekiştir- mek için yülarca, belki >üz- yıllarea uğraşır. Sonra bir gün gelir, devlet ya da hü- kümet başkanı yanlış bir karar alır. Bir aıida bütün o dostluk çöker. Ondan sonra diplomatlar veniden başlarlar." Inönü. söylediklerinden kimsenin alınmamasını is- teyerek, "Diplomatlık ne kadar gerekliyse devlet ve hükümet başkanlığı da o kadar, hatta daha çok ge- rekli. Ama bunlar hayatm ciheleri" dedi. Medyamn zaman zaman yanlış haberler vererek ül- keler arası dostluğu zede- leyecek ginşimiere yol aç- tığını ifade eden ınönü, diplomatlann bu yanlışlığı düzeltecek şekilde çaba göstermelen gerektiğini sövledi. Inönü, yabancı diplo- matlara önerilerinı şöyle sıraladı: -Zaman zaman bir ak- tör gibi davTanmak. cesaret göstermek. ivi konuşmak. hazırcevap olmak. bilgili, kültürlü ve iradeli olmak bir diplomatın başansı için çok önemlidir. Size tavsi- vem sürekli okumanız, bu- lunduğunuz ülkenin halkı- nı, dilini. yaşamını iyi öf- renmeniz ve başannm da bu bilgiye dayandırmanız- dır. Size son tavsiyem ise, iç politikaya kanşmayın, ne bulunduğunu/ ülkenin ne de kendi ülkenizin iç politi- kasına kanşmayın."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear