Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 16 EYLÜL 1995 CUMARTESİ
HABERLER
6
Asker sözü' tutuhnadı
12 Eylül darbecileri; işkencenin önleneceği, hapishaneler ve polis merkezlerinde sıkı
bir gözetim yürütüleceği ve af çıkanlacağı sözü ile Avrupa'nın gözünü boyadılar
1
2 Eylül askeri darbesi ilk anda yurtiçin-
de olduğu gibi yurtdışında da "övgüy-
Ie"karşırandı. Dış basında "askerlerin si-
lah kullanmadan yönetime ei koymala-
n " başan olarak nıtelendı Yabancı devletadam-
lan da silahli ku\\etlenn yönetime el koyması-
nı ekonomi ve sıyasette yaşanan istikrarsızlığm
sonucu olarak değerlendırdiler.
Ancak aradan zaman geçince A\ rupa ve Ame-
rika, Türkiye'de insan haklannın rafa kaldınlıl-
dığını öğrendi. TBMM'nin \e anayasanın orta-
dan kaldınldığını \urgulayan 5 devlet, sistemli
işkence yapıldığını. sivasi partıler, basın ve sen-
dikalar üzennde baskilar bulundugunu belırtti-
ler.
Türkıye, elbetteki tüm bu iddialan reddetti.
Türkiye. ülkede kriz bulunduğunu, bu nedenle
"önkmler1
" aldığını açıkladı. Aynca komisyona
"Türkhe'de gerçek denınkrasinin ve insan hak-
bnnın yeniden inşasını amaçlayan bir programın
yüriirükJüğü*' de bildırildı.
Beş ülkenin yaptığı başv uru hakkında. Avru-
pa İnsan Haklan Komısyonu 6 Aralık 1983 ta-
rihinde "kabul edilebiliıiik karan'" verdi. Bu ta-
rihten sonra bazı heyetler Türkiye'ye gelerek in-
celemelerde bulundular. Sonuçta 5 ülke ve Tür-
kiye, komisyona "dostane çözüme" ulaştıkla-
nnı bildirdiler. Dostane çözüm çerçevesinde
Türkiye, işkencenin önleneceğine. hapishaneler
ve polis merkezlerı dahil olmak üzere tüm ka-
mu görevlileri üzerinde sıkı bir gözetim yürütü-
leceğinesözverdi. Türkıye.ayncaMeclis'inve
hükümetin gündeminde af ilan etme konusunun
bulunduğunu bildirdi.
Ama, Türkiye sözünü tutmadı. Ne işkence bit-
tı... ne de af ilan edildi... Aksine Türkiye'nin
gündemine gözaltinda kayıplar. yargısız infaz-
laryerleşti...
12 Eylül'den 10 yıl sonra.. 3 Ocak 1990 gü-
nü Ankara'yaüçmisafirgeldi. Bu kişıler Avru-
pa İnsan Haklan Komısyonu yargıçlanydı. Hay-
dar Kurlu ve Nihat Sargın'ın komisyona yaptı-
ğı kişisel başvurular nedeniyle Türkiye'ye gel-
mişlerdi. Kutlu ve Sargın'ın "kendilerineişken-
ceyarjtkiığ]" iddialannı inceleyeceklerdi. Ve An-
kara Emniyeti'nde görevli polisler ile Devlet
Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nusret Demi-
ral'lagörüşeceklerdi. Ne polisler nedeDemiral
yargıçlarla görüşmedi.
Avrupa İnsan Haklan Komisyonu'nun tüm
yazılı ve sözJü uyanlanna, Adalet Bakanlığı'nın
• 1 Temmuz 1982 günü
Fransa, Norveç, İsveç.
Danimarka ve Hollanda,
Türkiye'yi Avrupa İnsan
Hakları Komisyonıf na
şikâyet etti. Şikâyetçi beş
devlet, Türkiye'nin.
Avrupa İnsan Haklan
Sözleşmesi'nin
hükümlerine aykın
hareket ettiğini
bildirdi.
dev reye girmesine karşın Demiral. komisyona
ınceleme için gerekli bilgileri vermedı. Birhaf-
ta Türkiye'de kalan yargıçlar, sadece Kutlu ve
Sargın'la görüşebildiler. Evet, Avrupa İnsan
Haklan Sözleşmesi'ne imza atan Türkiye'de Av-
rupa Jnsan Haklan Komisyonu'na bilgi veriimi-
yordu.
12 Eylül'den 14yıl sonra... Halktarafından se-
cilerek Meclis'e gönderilen 6 milletvekilınin do-
kunulmazlıgı 3 Mart 1994'te kaldırıldı. Ve mil-
letvekilleri Meclis'ten yaka paçaçıkanlarak gö-
zaltına alındılar. Ardından 2 milletvekilinin da-
ha dokunulmazlıklan kaldınldı. 8 milletvekıli
Ankara DGM'de idam cezası istemiyle yargılan-
dı. Bu milletvekilleri toplam 90 yıl hapis ceza-
sına çarptırıldılar.
... Ve 12 Eylül'den 15 yıl sonra...
12-13 Mart 1995. Gazı Mahallesi "nde bir kah-
venın taranarak bir kişinin öldürülmesini protes-
to eden çoğunluğu Alev ı olan halkın üzenne po-
lis tarafindan ateş açıldı: 17 ölü...
19 Mayıs 1995.60 gündür kay ıp olan ve kim-
sesizler mezarlığında işkence sonucu öldürül-
müş olarak bulunan Hasan Ocak. ikincı kez gö-
müldü...
6 Temmuz 1995. Ankara DGM'de duruşma
salonuna alınmamalannı protesto eden 250 kı-
şi, Savcı Nusret Demiral'm emriyle gözaltına
alındı. 16 kışi hakkında "zılgıt çekip, zafer işa-
reti yaparak bölüciilük propagandası yap-
mak" suçundan dava açıldı..
24 Ağustos 1995. Fikır özgürlüğünü savunan
1080 kışinın yayımcı olarak imzaladığı *'Dü-
şiinceye Özgürlük" kitabı nedeniyle 99 kişinin
yargılanmasına Istanbul DGM'de başlandı...
(Bu \azı dızhinin hazırlanmasmda \ararlamlan
kıtaptar:
Asken Yargıtay Kararlar Dergısı Savı 1. Ocak
1984.
Ben Devletım Asarım. Reha Öz. BDS Yavınları.
1989.
Ben De\ lelım Öldürürüm, Reha Öz. BDS Yavınla-
rı, 1989
Bin tnsan. Erbil Tıışalp. Tekin Yayınevi. 1986
Olağanüstü Rejim Standarlları. Doc. Dr. Kiehmet
Semih Gemalmaz. Beta Yavmevı, 1994
Orgeneral Kenan Evren 'ın Sövlev ve Demeçleri.
Başbakanlık Basımevı, 1981
Cıımhurbaşkanı Kenan Evren m Söv/ev ve Demeç-
leri. Başbakanlık Basıme\i, 1984 )
Barışı savunan aydınlar tutuklandı• 12 Eylül hukuku barışı
savunanlara da uygulanmıştı. Banş
Derneği Davasf nda onlarca aydın
"yasadışı örgüt yöneticisi veya
üyesi" olmak suçundan yargılandılar.
Yargıtay, 1991 yıhndadava için
beraat karan verdı.
Aziz Nesin.
Türkiye
Yazarlar
Sendikası
davası
- i - şçisi, öğrencisi. memuru, herkesin
I yargılandığı günlerde yazarlann
I yargılanmaması olmazdı. Örneğin:
J L Aziz Nesin.u
Az Gittik L z Gittik"
adlı kitabı. Adalet Ağaoğlu "Fikrimin
tnce Gülü" adlı kitabı. Yalçın Küçük
"Bir Yeni Cumhuriyet İçin" adlı kitabı
nedeniyle yargılandılar. Öncelen sadece
yazılan kitaplar nedeniyle yazarlar
hakkında dava açıldı. Daha sonra
Türkiye Yazarlar Sendikası üyeleri **yasa
dışı örgüt üyesi" ilan edıldiler ve
haklannda TCK'nin 141 ile 142"nci
maddelennden dava açıldı. Sanık
yazarlann yargılanmasına 5 Ocak 1982
günü Istanbul'da Selimiye Kışlası'nda
başlandı. Yazarlar iki buçuk yıl süren
yargılanmalan sırasında "Nâzım Hikmet
Gecesi düzenlemenin'". "1 Mayıs'a
katılmanın". "banş Ktemenin" suç
ohnadığını anlattılar. Yargılama sonunda
yazarlar hakkında beraat karan verildi.
TYS davası nedeniyle yargılanan
yazarlar şunlardı:
"Aziz Nesin, Bekir Yıldız. Adnan
Özyalçıner, Şükran KurdakuL, Demirtaş
Ceyhun. Alpav Kabacalı. Osman Saffet
Arolat. Atilla Özkınmlı. Ataol
Behramoğlu. Haşmet Zey bek, Orhan
Apaydın, Asım Bezirci, Tekin Sönmez,
Aziz Çalışlar, Emil Galip Sandalcı.
Mehmet Ali Sebük, Kemal Sülker, Vedat
Türkali, Can Yücel."
Adalet Ağaoğiu.
B
anş Derneği Davası'nda.
mılleuekilınden
ressamına, gazetecisinden
avukatına, doktorundan
spikenne 78 kışı yargılandı. Banş
Derneği yöneticileri hakkında 23
Şubat 1982 günü dosya üzerinden
gıy abi tutuklama karan verildi. Bu
karar üzerine bazı sanıklar
evlerinden polislerce alındılar,
bazılan da Selimiye Kışlası'na gelip
kendıliğinden teslım oldu. Banşı
savnnanlar, 26 şubat ile 10 mart
tarihleri arasında tutuklanarak
cezaev ine kondu.
Askeri Savcı Mustafa Gül
tarafindan hazırlanan 91 sayfalık
iddianame ile 30 sanık hakkında
TCK'nin 141'inci maddesi uyannca
8 ile 30 yıl arasında hapis cezası
istemiyle dava açıldı. Sanıklann
yargılanmasına Atatürk Öğrenci
Sitesı'nde 24 Haziran 1982 günü
başlandı. Dava sürerken ilk tahliye
14 Ekim 1982 günü. son tahliye de
6 Ocak 1983 günü oldu. Mahkeme
13 Haziran 1984 günü karara
bağlandı ve 18 kişi 8'eryıl. 5 kişi
de 5'er yıl hapis cezasına
çarptınldı. 5 kışi hakkında da beraat
karan veren mahkeme, karar
oturumuna katılan ve ceza alan
sanıklan tutukladı. Askeri Yargıtay
3. Daıresı 3 Ağustos 1984 günü
karan bozunca Banş Derneği
sanıklan ikincı kez mahkeme önüne
çıktı. 8 Kasım 1984 günü, Istanbul
Sıkıyönetim Komutanlığı 2
Numaralı Askeri Mahkemesi,
Yargıtay karanna uymadığını
belirterek eski karannda direndi.
Bunun üzerine dosya Asken
Yargıtay Daireler Kurulu'na gitti.
Daireler Kurulu. 5 sanığın beraatini
onaylarken, 23 sanığın mahkûmiyet
karannı bozdu. 17 Şubat 1986
günü. sanıklann 3. kez
yargılanmasına başlanıldı ve
yargılanma sırasında tutuklu
sanıklar tahliye edildi.
Bu arada 25 Eylül 1984 tarihli
iddianame ile 48 sanıklı Banş-2
Davası açıldı. Bu sanıklann
tutuksuz yargılanmalarına 19 Kasım
1984 tarihinde başlandı. 18 Mart
1986 tarihinde Banş-1 ve Banş-2
davalan birleştirildi. 28 Nisan 1987
tarihinde yani 5 yıl sonra karannı
açıklayan mahkeme, 12 kişiyi 4 yıl
2 ay ile 6 ay arasında değişen hapis
cezalanna çarptırdı. 31 kişi
hakkında beraat karan verilirken. 24
kişi hakkında da dosyalanmn
aynlmasına, davanın reddine karar
verildi. Evet, 12 Eylül
hukuku banşı savunanlara da
uygulanmıştı. 31 Nisan 1991
aününe gelindiğinde Asken
Yargıtay 3. Dairesı "TCK'nin 141.
maddesi kaldınldıgr için Banş
Demeği yöneticileri ve üyeleri
hakkında beraat karan verdi.
Yargıtay. aynca derneğin açılmasına
da karar verdi.
Banş Demeği Davası"nda
u
\'asadışı
örgüt yöneticisi veya üyesi" olmak
suçundan yargılanan kişiler ve o
dönemdeki görevleri şöyle:
Mahmut Şerafettin Dikerdem
(Dernek Genel Başkanı, emekli
büyükelçi), Reha Isvan (Istanbul
eski Mıllı Eğıtim Müdür
Yardımcisı), Erdal Atabek (Türk
Tabibleri Birliği Merkez Konseyi
Başkanı). Aykut Göker (mühendis),
Tahsin Usluoğlu, Haluk Tosun
(mühendis), Şefik Asan (öğretmen),
Aybars Ungan (mühendis), Ali
Tayfun (tiyatro sanatçısı), Prof.
Metin Özek (öğretim üyesi), Ataol
Behramoğlu (şair). Alı Sirmen
(gazeteci), Gencay Şaylan (öğretim
üyesi). Ergun Elgın (mühendis),
Orhan Taylan (ressam). Hüseyin
Baş (gazeteci). Nedim Tarhan
(milletvekıli). Nurettın Yılmaz
(millervekıli), Orhan Apaydın
(Istanbul Barosu Başkanı). Nivazı
Dalyancı (gazeteci). Ismail Hakkı
Öztorun (milletvekilı). Gündoğan
Görsev (yayıncı). Prof. Melih
Tümer (öğretim üyesi), Uğur
Kökten (mühendis), Medet Serhat
(avukat), Kemal Anadol
(milletvekili), Mustafa Gazalcı
(milletvekıli). Erol Saraçoğlu
(avukat). Müşır Kaya Canpolat
(avukat). Metin Tüzün
(milletvekili). Mehmet Ali Pestilci
(avukat). Ertuğrul Günay
(milletvekili). Ataman Tangör
(öğretim üyesi). Süleyman Coşkun
(gazeteci), Güner Eliçin (mimar),
Halit Çelenk (avukat), Yavuz
Bayülken (mühendis). Rıza Güven
(DISK Yürütme Kurulu üyesi),
Prof. Sadun Aren, Aziz Nesin,
Gülsen Tuncer (tiyatro sanatçısı),
Turgut Kazan (avukat), Ali Galip
Yıldız (avukat), Turgan Annır
(avukat), Atilla Coşkun (avukat),
Ayfer Coşkun (avukat), Nezahat
Gündoğmuş (avukat). Jülide
Gülizar (gazeteci), Erkan Oyal
(spiker), Galip A>dındağ, Rasim Öz
(avukat). Ilhan Alkan. Mustafa
Ozkan (avukat), Asım Bezirci.
Mustafa Birol Özkay, Şükrü Güner
(Türk Tabibleri Birliği Merkez
Konseyi Genel Sekreteri), Alı Şen
(avukat). Dora Küçükyalın (doktor).
Tezer Eraslan (mühendis), Gündüz
Gözen (mühendis). Rutkay Aziz.
Genco Erkal, Birol Bora, Asat
Ahmet Bahm, Vedat Türkali, Özgür
Erten (avukat). Sadettın Ülfer.
Sadık Karamustafa (ressam),
Mehmet Okçuoğlu (doktor),
Nurettin Osman Çavdargil, Mustafa
Yılmaz, Kurt Onay. Ferruh Yavuz.
Ahmet Yıldız (Halkevleri Genel
Başkanı).
Banş Demeği Davasf nda ga/eteciden avukata 78 a>dın yargdandı.
NOTLAR/ ORAL ÇALIŞLAR
Ecevit, fikir suçundan tutuklandı
1
980'li yıllarda Ankara
Merkez Komutanlığı içinde
Ordu Dil ve Istıhbarat Okulu
yer alırdı. Şimdi hâlâ var mı
bilemiyorum. Işte bu okul, 4 yıl
boyunca 12 Eylül askeri
darbesinden sonra tutuklanan siyasi
partı yöneticilerine ev sahipliği
yaptı. Ben de bu binada
bir sosyalist partinin yöneticisi
olduğum gerekçesiyle iki yıla yakın
bir süre tutuklu kaldım. Buraya
benım kaldığım dönemde Bülent
Ecevit, Necmettin Erbakan,
Alparslan Türkeş, askeri darbe
öncesi bakanhk yapan Hilmi
İşgüzar, Tuncav Mataracı, Şerafettin
Elçi ve çok sayıda CHR MSP, MHP
milletvekili getirildiler. Gazeteci
İlhanıi Sov sal da bu tutukevinde
yatanlardandı.
Bir zamanlar Türkiye'yi yönetirken
asken darbenin hemen ardından eski
başbakan ve bakanlann
tutukevlerine tıkılması ve ağır
cezalarla yargılanması, bu
tutukev inde ilginç görüntüler
oluşturuyordu.
Gözümün önüne 13 sene öncesi bir
sahne gelıyor. Tarih 10 Nisan 1982.
Ordu Dil ve Istihbarat Okulu
Tutukevi'nin TV seyredilen ve
vemek yenen salonundayız. Bülent
Ecevit, bırkaç dakika önce
tutukevıne getınlmıştı. Tahliyeler
nedeniyle tutukevinde 20 kişi kadar
bir topluluğuz.
Ecev it'e geçmiş olsun demek
amacıyla bir masanın etrafına
toplandık. Sohbetin bir yerinde
Ecevit. yanında oturan Türkeş'e
dönerek şöyle der: "ZaNt âliniz iyi
görünüyorsunuz." Türkeş. "Pfek i>i
değUim, kalp sıkıntılanm devam
edhor" der.
Ecevit'ın tutukevıne getirileceği.
sabahın erken saatlerinde bellı
olmuştu. Cuntanın lideri Kenan
Evren'in bir açık hava toplantısında
yaptığı sert konuşma, yeni
gelişmelere yol açacağı işaretini
veriyordu.
Sabah, tutukevinde birtakım
hazırlıklaryapıldı. Tutukevinin
başçavuşu. askerlere Dil Okulu'nun
dip odalanndan birisini
temızlettirdi. Çarşaflar, nevresimler
ve yastık yüzleri değiştirildi.
Saatler 10.30'u gösterdığinde, bizler
havalandırmada güneşlenirken bir
araç konvoyu tutukevinin kapısında
göründü. Ortadaki sivil
Mercedes'ten polislerin arasında
Bülent Ecevit ındı. Elınde paltosu
ve fötr şapkası. bızlere el sallayarak
bınanın kapısından içeri girdi.
Tutukevinde bir heyecan başladı.
Çünkü içeriye gelen her insan, bir
yenılik ve değişikliktir.
Hele bu, bir dönemin başbakanı ve
ülkenin önemli insanlanndan
bırisi olursa.
Herkes kendıne göre bir yorum ve
espri yapıyordu. Bir MHP
milletvekıli, Ecevit'ın
tutuklanmasından memnun
çevresine anlatıyor: "Tabii
rutuklaıiar. Türkive'nin 12 Eylül'e
gelmesinin en büv ük sorunılusu bu
adam."
Türkeş, Doğu Perinçek'e takılır:
"Doğu Be\ \eni bir genel başkan
tutukladıklanna göre artık bin
bırakırlar."
Bir yabancı yayın organına cunta
aleyhinde demeç verdiği iddiasıyla
tutuklanan Ecevit'ın Dil Okulu
tutukevinde 2 ay kadar sürecek
günleri de böyle başlamıştır.
12 Eylül'dekidörtvıllık
tutukluluğumun bir bölümünü
Mamak Askeri Cezaevi'nde, bir
bölümünü Bursa'da, bir bölümünü
de Dil ve İstihbarat Okulu'nda
geçirdim. Ecevit" in, Dil ve
istihbarat Okulu'na girdikten sonra
sohbet sırasında söyledıği şu sözleri
hıç unutmuyorum: "Keşke
başbakan olmadan önce cezaevine
girseymişm."
Benzer sözleri farklı görüşlerden
bırçok politikacıdan duyduğumu
hatırlıyorum. Haklannı kaybetmek,
onlara hak aramanın ne demek
olduğunu ciddi şekilde göstermişti.
O günlerde cezaev inde birlikte
yattığımız siyasiler, şimdi
parlamentoda veya iktidardalar.
Türkiye'nin cezaevleri yıne dolu.
İşkence hâlâ sürüyor. tnsan hafızası
unutkanlığa yatkındır. O
siyasetçiler, ülkenin
demokratıkleşmesi, iç banşın
sağlanması için şimdi ne yapıyorlar,
doğnısu merak ediyorum.
Cezaevine girince "ah" demenin bir
faydası olmuyor.
Önemli olan iktidardayken veya güç
elindeyken demokrasiyi
savunabilmektir.
Ne dersiniz. hapishane
arkadaşlanm!
O günleri yeniden hatırlamanızı
diliyorum.
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Aydın Olmak
XVIII. yüzyıl Ingiltere, Fransa veAlmanyasrnda ege-
men bir düşünce akımı olarak yaygınlaşan aydınlan-
ma felsefesi, özetin özeti olarak inançlara ya da duy-
gulara karşı aklın üstünlüğünün kabul edilmesi diye
tanımlanabilır. Dilimizdeki "Aydınlanma" sözcüğü,
Ingilizce, Fransızca (ve sanınm Almanca'daki) karşi-
lıklannın doğrudan çevirisidir.
• • •
Daha yakından bir bakış bizi aklın üstünlüğünün ka-
bul edılmesınin yanı sıra aynı kavramın farklı biçim-
lerde ifadesi ya da daha genişletilmişi olan başka
kavramlarla da karşılaştıracaktır. "Inanmadan, bil-
meye yönelme", "toplumu insan usu ve doğasıyia
düzenleme amacı", "bilginin halka yayılması," "bire-
yin değeri", vb...
• • •
Farklı bir kökenden; "anlama, bilme, tanıma yeti-
si", anlamlanndaki (eski dilde "müdrike", günümüz
Türkçesinde, "anlık") "intellect" sözcüğünden türe-
tilmiş Fransızca "intelectuel"\ (entelektüel) de Türk-
çede "aydın" sözcüğüyle karşılıyoruz. Bu entelektg-
el kavramı ilk kez, özel bir anlamla ve altı çizilerek,
Zola'nın 1898'deyayımladığı, odönem Fransası'ncte
ünlü siyaset adamı ve yazarlarının imzalan da bulüh
nan "Manifeste des intellectuels"de (Aydınlar Mani-
festosu) yer almıştır. (Söz konusu manifestoda, Drey-
fus davasının yeniden görülmesi istenmekteydi.) .
• • •
Aklın öneminin vurgulanması, duygusallığa, duygu-
culuğa, dogmatizme karşı aklın öne çıkanlması, dün-
yanın (toplumların) akıl yoluyla düzene konabıleceği-
ne inanç, kuşkusuz ki ileri adımlardı. Fakat bu kav-
ramlar da bizi yeni sorulara ve yeni kavramlara yö-
neltecektır:
"Toplumların akıl yoluyla düzene konulabileceği"
inancı, içinde, insana saygı, insanın doguştan iyiliğt-
ne olan bir inanç. insan (ınsanlık) için iyi şeyler yap-
ma sorumluluğu vb. kavramlan taşımaktadır. Bugün
bütün bu kavramların çeşitli yönlerden tartışıldığını,
irdelendiğini biliyoruz... Ben bu yazıda böyle birtar-
tışmaya girmek niyetinde değilim. Sadece, bir adım
daha atarak yukardaki kavramlara biraz daha açıklık
getirmek istiyorum.
• • •
Akıl, eğer eleştiri yeteneğine sahip değilse, bu akıl-
la ulaşılan bilgiler bir süre sonra dogmalara dönüşe-
bilecektir... Edinilen bilgiler, bir senteze ulaşılama-
mışsa, bilgi yığını olmaktan öteye gidemeyecektir.
Bilgi, soyut bir bılgilenme olarak kalmışsa, bir başka
deyişle, eyleme dönüşmemişse. girişte sözü edilen
"aydınlanma" kavramıyla ilgisi tartışma konusu ola-
caktır... Bu tür saptamaları çoğaltabiliriz.
• • •
Buraya kadar söylenenlerden sonra, bir "aydın"
tanımı yapmayı deneyebiliriz: "Eleştirel (kuşkucu),
araştıncı aklı, yerleşik bilgi ve inançlann önüne ko-
yan; bilgilehni senteze ulaştırabilen ve bunlan insan-
lığın yaranna eyleme dönüştürme sorumluluğunu ta-
şıyan ve gerçekleştirmeye çalışan kişi..."
Oldukça kapsamlı bir tanım, fakat yine de yeterli
değil... Insanlığın yaranna olan, her zaman tektek bü-
tün insanların yaranna olan mıdır? Bu soruya yanıt-
lar aramak da toplumsal sınıflar, ilerleme, sınıf müca-
delesi, sosyalizm, demokrasi vb. kavramlann irdelen-
mesinı gerektırecektır...
• • •
Epeyce karışık ve çetin sorunları olan günümüz
Türkiyesi'nde aydın olmak ise bizi bir dizi özgül zo-
runluluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Öncelikle,
sınıfsal ya da kişisel önyargı ve duygulardan olabil-
diğince annmaya; hazır bilgi kahplannı aşmaya çalı-
şarak nesnelliğin bilgisini edinmeye çaba göster-
mek... Bunu yaparken. "demokrasi" kavramının ku-
ramda da uygulamada da henüz yerleşik olmadığı bir
toplumda yaşıyor olmanın güçlüklerini göğüsleme-
ye hazır olmak. Edinilen bilgilerin uygulamaya konul-
masında daha da çetin güçlüklerin söz konusu ola-
cağını bilmek. Eleştirel aklı kendine de yöneltmek ge-
rektiğini; geri bir toplumda yaşıyor olmanın özürieri-
ni kendinin de taşıyor olacağı bilincini hiç elden bı-
rakmamak. Bir başka deyişle, cesur ve özverili olun-
duğu kadar, alçakgönüllü, hoşgörülü ve demokrat
olabilmeyi de başarmak...
• • •
Türkiye'de bu yönlerde düşünen, çalışan, üreten
çok sayıda aydınımız olduğuna inanıyorum... En
önemli sorunlanmız, kanımca. dağınıklığımız, örgüt-
süzlüğümüz, düşüncelerimizi eyleme dönüştürmeye
yeterince birikimli ya da istekli olmayışımız ve en kö-
tüsü de karşılıklı hoşgörüsüzlüğümüzdür... Bunlan
aşabilmek için ise öncü olduğunu düşenen "aydınla-
ra yine fazlasıyla görev düşüyor...
İnönü*den genç diplomatlara öğütler
6
Iç politikaya
kanşmaym'
ANK.4R.A (Cumhuriyet
Bürosu) - Dışişleri Bakanı
Erdal Inönü. genç diplo-
matlara. ıç politikaya ka-
nşmamalan uyansında bu-
lundu.
Erdal Inönü, dün. yaban-
cı diplomatlar için düzen-
lenen Türkçe meslek eği-
tim kurslannın açılışında
yaptığı konuşmada, diplo-
matlığın zaman zaman
nankör bir meslek olduğu-
nu söyledi. Diplomatlann
ülkelerine döndükleri za-
man Türkiye ile aralann-
daki dostluk ağını daha da
genişleteceğıne ınandığını
kaydeden Inönü. şunları
söyledi-
"Diplomatlar, iki ülke
arasında dostluğu pekiştir-
mek için yülarca, belki >üz-
yıllarea uğraşır. Sonra bir
gün gelir, devlet ya da hü-
kümet başkanı yanlış bir
karar alır. Bir aıida bütün
o dostluk çöker. Ondan
sonra diplomatlar veniden
başlarlar."
Inönü. söylediklerinden
kimsenin alınmamasını is-
teyerek, "Diplomatlık ne
kadar gerekliyse devlet ve
hükümet başkanlığı da o
kadar, hatta daha çok ge-
rekli. Ama bunlar hayatm
ciheleri" dedi.
Medyamn zaman zaman
yanlış haberler vererek ül-
keler arası dostluğu zede-
leyecek ginşimiere yol aç-
tığını ifade eden ınönü,
diplomatlann bu yanlışlığı
düzeltecek şekilde çaba
göstermelen gerektiğini
sövledi.
Inönü, yabancı diplo-
matlara önerilerinı şöyle
sıraladı:
-Zaman zaman bir ak-
tör gibi davTanmak. cesaret
göstermek. ivi konuşmak.
hazırcevap olmak. bilgili,
kültürlü ve iradeli olmak
bir diplomatın başansı için
çok önemlidir. Size tavsi-
vem sürekli okumanız, bu-
lunduğunuz ülkenin halkı-
nı, dilini. yaşamını iyi öf-
renmeniz ve başannm da
bu bilgiye dayandırmanız-
dır.
Size son tavsiyem ise, iç
politikaya kanşmayın, ne
bulunduğunu/ ülkenin ne
de kendi ülkenizin iç politi-
kasına kanşmayın."