14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
<16 EYLÜL 1995 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 ^Harlem Dans Tfyatrosu 'nun kurucusu ve GenelSanat YönetmeniArthurMitchell: Tfyatro, bizhn büyümüzrîürBiz Harlem'in ortasında klasik bale yapıyoruz. Işte eğitim budur, Teknik; hedef değildir. Teknik, hedefe ulaştıran bir araçtır. Işte bu büinmeyeni öğretmek. Bizim organizasyonumuzun ve dans sebeple biz Harlem Dans Tiyatrosu'yuz, Harlem bale tiyatrosu değil. topluluğumuzun en büyük özelliği sihir yapabilmemizdir. Bazı başka Tiyatro bizim büyümüzdür. Sahnede kim sihir yaparsa ben onu topluluklar daha çok zıplayabilir, fakat biz büyülü şeyler yaratınz. seçerim. .. • - MEHMET ULUĞ Yapı \e Kredi Bankası"nın 51 'inci ku- ruluş yıldönümü kutlamalan için Istan- bul'a gelen Harlem Dans Tiyatrosu'nun kurucusu ve Genel Sanat Yönetmeni Arthur MitcheU ile görüştük. - Dr. MitchelL söyleşiye Hariem Dans Tiyatrosu hakkında biraz daha ayrınalı bilgi olarak başlamak istiyoruz. Çünkü geçen mart a>ında okulunuzu ziyaretet- tiğimdc gördüm ki Harlem Dans That- rosu, bir dans topluluğu olmaktan ötesin- de bir okul. ARTHLR MİTCHELL- Evet, ben aslında 1968 yılında Martin Luther King'ın öldürülmesinin ardından olum- lu bir şeyler yaratmak amacıyla Har- lem'dekı bir garajda dans okulu kurdum. 4 ay gibı kısa bir süre içinde 800 talebem oldu. Kuruluşumuzun adı da zaten bunu yansıtır: 'Harlem Dans Tiyatrosu Birte- şik Sanatlar Okulu". 1969 da Foro Vak- fı'ndan aldığım biryardımla da dans top- luluğu başladı. Okulu gördünüz, sınıfla- n, stüdyolan ve eğitim kadrosuyla tüm teşekküllü bir konumdayız. 7 yaşından itibaren talebe alıyoruz, Dans toplulu- ğumuz ise çoğunlukla mezunlanmızdan oluşmakla birlikte dışandan başvurula- ra da açıktır. Benim için önemlı olan ye- tenekli dansçılan seçmek ve bu yetenek- terinin gelişmesini sağlamaktır. Sahne- de kim sihir yaparsa ben onu seçerim. benim topluluğuma bakarsanız kimisi uzun. kimisi kısa, kimisi yapılı kimisi ise zayıftır. Önemli olan bireylerin o özel şeye. kendıliklerinden bir şeyler yaratma kabiliyetine sahip olmalandır. -Amerikan futbolu gibi yani, her pozis- yonun gerektirdiği fiziksel yapı farklı. MİTCHELL-Doğru. fakat yalnızca tek bir antrenör var. Okul her zaman ka- nşık olmuştur, fakat dans topluluğu si- yahlardan oluşmaktadır. Topluluk kurul- duğu günlerde herkes bana siyahlar kla- sik bile yapamaz dediler. sen bir ıstisna- sın dediler. Ben de sadece şanslıydım dedim. Bu tartışmayı uzatmak yerine ak- sini ispatlamak için faaliyete geçirdim. İyi kalpli bir diktatörüm -Bugün topluluk hâlâ sadece siyahlar- dan oluşmakta. bu bir poütika mı? MITCHELL-Evet, toplulukta Fran- sız, Alman Brezilyalı dansçılarda bulun- makta. fakat herkes siyah. -Kısacası seçimleri siz mi yapıyorsu- nuz? MİTCHELL - Evet, ben bir diktatö- rüm. Ama iyi kalpli bir diktatör. -Bu seçimlerinizden dolayı Ameri- ka'da sizi ters ırkçıhkla itham etmiyorlar mı? MİTCHELL - Hayır. çünkü ilk 12 yıl. okul sadece siyahlardan oluşmak- taydı ve ben kanşımı sağladım. Siyahla- nn da klasik bale yapabildiğini ispatla- dıktan sonra okula lûsıtlama getirmeyi bıraktım ve tüm insanlann birlikte güzel dans edebileceğini göstermek istedim. Işte şimdi bana heyecan veren bu kan- şımdır. -Topluluğu ilk kurduğunuzda klasik bale formlannı alarak onlann üstüne te- mel kurduğunuzu ve insanlann şaşırdı- ğını söylediniz. MİTCHELL - Doğru, ben kökeni neo-klasik (yeni klasik) olan New York City Ballet'den, Balanchine'nin talebesi olarak geliyorum. New York City Ballet. Rus bale geleneğine bağlıdır, fakat Blanchine. New York'a geldikten sonra topluluğun repertuvannı genişletti ve neo-klasik bir repertuvar oluşturdu. Şim- di ben Balanchine"den aynldım ve ken- di repertuvanmı genişletiyor. yenilikler katıyorum. Afro-Amerikalı biri olarak kendi pespektifımi katıyorum, mesela gösterilerde görüleceği gibi Dougla ad- lı esenmiz etnik kökenli, Fa Majör Kon- çertosu ise bir caz bestesidir. Stra- vfaısky'nin Kirebird'ü ise klasik bireser- dir, fakat bizim yorumumuz çok farklı- dır. Fakat son analiz yapıldığında şu gö- rülür kı her üç dansı da yapabilmek için klasik bale eğitimi gereklidir. Arabes- que arabesque'dir, pirouette pirouette'dir. çiftli dönüşde her zaman çift dönüştür. Hiçbir zaman yanm yapamazsın: ya iyi yaparsın ya da kötü, hangi sril dans eder- sen et. Avrupa"da. Amerika'dan farklı olarak akla klasik bale denildiğinde 19'uncu yüzyıl romantik danslan gelir. Fakat benim sergilemek istedığim klasik bale ile donanmış tiyatro dolu bir dans gecesidir. Ister caz dansı yapın, ister tap dance. ister Afrika dansı. klasik eğitimi- niz \arsa daha iyi bir dansçı olabilirsinız. Dans seyretmek isteyen insanlann kimi- si klasik bale ister, kimisi caz dansı gör- mek. kimisi ise Afrika. Bizim programı- mız bütün farklı formlan bir arada top- layarak yeni bir ortak enerji yaratır. -Bana öyle geliyor ki yaklaşımınız caz gibi cazın da temelinde bazı unsurlar var ve bu unsurlar alınıp geliştirildiğinde farklı akımlar ve farklı sesler doğuyor. Siz ise tersini yapıyorsunuz, klasik bale- yi alıp farklı formlarla yoğunıyorsunuz. MİTCHELL-Doğfu. cazın temelin- de Bach vardır. (ba ba bam ba babam; Bach'tanbirbölümsöylüyor). Balanchi- ne ekolu caza dayanır. Geleneksel bale- de dansçı merkezdir. pozisyon alır ve bir pozisyondan ötekine mekanik bir şekil- de geçer. Balanchine der ki 'Esas heye- can bir pozisyondan ötekine geçiştir'. Dans zaman ve espas içinde harekettır. düzgün vedik duruş değildir. Birçok top- luluğu izledığinizde görürsünüz ki hare- ketler doğru, adımlar doğru fakat dans mı? Ortada bir bale mi? Balanchine ba- na derdi ki 'Bir dans programı hazırla- mak yemek yapmaya benzer. önce iştah açıcL ardından ana yemek ve sonrada tat- lı verilmelidir". Yalnızca tatlıyla bir ye- mek olmaz. Mesela burada açılışta oy- nadığınız Dougla nefıs bir iştah açıcıdır. tatlı da olabilir, fakat ana yemek olamaz. Parçalan seçerken baktığım diğer bir ko- nu da dansçılann ihtıyaçlanna cevap ve- rebilmesidir. onlann sürekli olarak geliş- tiklerinı görmek istiyorum. İlk başladı- ğımızda hiçbir zaman klasik eserleri oy- namayacağız diyordum: onlar binlerce defa sergilenmiş ben onlara ne katabili- rim ki diye düşünüyordum. Fakat Kuğu Gölü'nün ikinci bölümünü sergiledığı- mizde olayı Haiti'ye götürdük. Herkes kuğulann beyaz olduğunu zanneder. fa- kat bu doğru değildir. siyah kuğular da vardır \e bu sebeple bizim hıkâyemız Haiti'de geçti. Sonra tüm zamanlann en önemlı romantik klasiklerinden biri olan ve Avusturya'da geçen Giselle'i New Or- leans'a uyarlayıp sahneledik. Nev\ Orle- ans'ta buîunduğumuz bir sırada. çok gü- zel bir dolunay akşamı ben burada âşık olabilirim diye düşünmüştüm. Sonra o zim hikâyemiz Karayip'te bir adada ge- çer. Hayvanlar falan ortam farklıdır. Rus- ya'ya gıttiğimizde programı Firebird ile açtık ve insanlar çıldırdılar, kendilerine ait olduğunu zannettikleri bir balenin ne kadar evrensel olduğunu hissettiler. - Rusya'ya ne zaman girriniz? MİTCHELL - 1988'de gittık, Sov- yetler Birliği'ne giden son Amerikan topluluğu olduk. - Afrika'ya gittiniz değil mi? MİTCHELL - Evet, mükemmeldi. Birkaç yıl evvel Güney Afrika hüküme- ti birteklifle bize gelerek ıki yıl sonra ül- kelerinde eşit ve yeni bir hükümet kura- caklannı ve bu doğrultuda bizim oraya giderek siyah ya da beyaz çocuklara şans venldiğinde neler başarabıleceklerini göstermemizi istediler. Önce hayır de- dim fakat sonra kabul ettim. Orada yap- tığımız her şey bir ilk oldu. Johannes- burg"da bir festivale katıldım ve bu on- lann ilk festivaliydi. Sonra yeni opera binasının açılışını yaptım ve ilk hafta bo- yunca tüm biletleri bedava olarak siyah ve beyaz aynm olmaksızm tüm çocuk- lara dağıtmalannı sağladım. Gösterileri- mizde de tüm orkestra elemanlannın. Hariem Dans Tiyatrosu AçıkhavaTıyatrosu'ndadansınolağanüstürrrmlerinisergiledi. (Fotoğraflar: DEVRİM BARAN) edilemiyor. Dünyanın her köşesinde Stravinsky ile dans edilmeye korkulur. çünkü çalınması ve dans edilmesi çok zorbirmüziktir. Aslında bir caz kompo- zisyonu olarak değerlendirildiğinde zor değildir. (AAAA ıiii OOOO ıiii DA DAA - Stravinsky'den bir alıntı) Burada ntmi, müziğin nabzını bulmak, seslen hareketle ritmık bir şekilde bağlamak ge- rekir. -Stravinsky'nin ritmik bir besteci oldu- ğu ve cazdan etkilendiğini bUiyoruz, Dan- ce Theatre of Harlem de dans ettiği eser- leri böyle ritmik parçalardan seçmeye özen gösteriyor mu? MİTCHELL - Öncelikle ben bir par- çayı ya da dansı seçerek işe başlamam, aynca bütün koreografıyi de ben yapmı- yorum. Eğer bir koreograf gelip bizim- le çalışmak isterse önce dans tiyatromu- zun neye ıhtivacı olduğunu konuşuruz. Dramatik bir bale mı? Açılış? Kapanış yörenin insanlan ve gelenekleri üzerine okumaya başladım. Efsanelere göre yörenin mükemmel güzellikteki Creole kadınlannın yemek yemek yerine dans efmeyi tercih ettikle- rini öğrendim. (Creole: Siyahlar ile Fran- sız ya da tspanyol melezleri). Bir başka efsaneye göre genç bir Creole kadını bir erkekle nişanlıysa ve o erkek kadını terk edip bir başkasıyla evlenirse ölürmüş; Giselle"deki Vili'lerle tıpa tıp aynı hikâ- ye. Ben de böylece Giselle'i Avustur- ya'dan alıp New Orieans'a götürdüm ve Creole Giselle adını verdim. Birçok ki- şi yorumumuzu yüzyılın en başanlı uyarlaması olarak kabul etmekte. İşte bi- zim misyonumuz bu, gelenekseli alıp gü- nümüze uyarlamak ve kendi yorumumu- zu getirmek. Bizim Firebird"ümüzde ge- leneksel Firebird hikâyesi ve geleneksel Stravinsky müziğini kullanır, fakat bi- sahnede çalışanlann ve dansçılann kanş- malannı istedim. Toplm 80 kişi gitmiş- tik ve 3 kişilik gruplara aynlarak tüm ül- keye yayıldık ve seminerler, dans ders- leri. müzik söyleşileri yaptık, bütün ül- keyi baştan aşağıya taradık. Capetown Üniversitesi'nde modern dans bölümü ve klasik bale bölümünü tarihte ilk kez bir odada bir araya getirdik. -Bu birleşinı Harlem Dans Tiyatro- su'nun felsefesi değil mi zaten? MİTCHELL - Doğru, ben daima ilk olmayı sevdim. takip etmeyi sevmem. Zengin olmayı falan da pek düşlemedim. Benim çocuİdanm var. sanatım var. Sa- natım benim hayatıma neler getirdiğini biliyorum ve bu sebeple çocuklara vere- bildiğim her şeyi vermeye çalışıyorum. -Siz ne kadar hayatını dansa adamış bir kişi olarak bilinseniz de aslında haya- tınızın bir diğer yansını da çocuklara adamış bir sosyal gönüllüsünüz aslında. PORTREI^ARTHUR MtCHEL Dünyayı dansın büyüsüyle buluşturdu Dans dünyasına tam kırkyıldır damgamnı vunan sanat yönetmeni, eğitimci, koregrafve dansçı Arthur MitcheU, eğitimine New York Sahne Sanattan Ökuhı 'nda haşladı. Burslu okuduğu Amerikan Bale Okulu nu bitirdikten sonra New York Balesi 'ne kabul edilen ilk Afrika kökenli dansçı oldu. 15 yıl baş dansçı olarak çahştiğı New York Balesi 'nde çok saytda eserde rol aldı. Özeüikle "Bir Yaz Gecesi Rüyası" ve "Agon " eserierinde izleyenleri büyüledi. Dr. Martin Luther King 'in öldüriUmesi üzerine Harlem deki yoksul çocuklan korumak ve onlara gelecek sağlamak için kullamlmayan bir garajda dans dersleri vermeye başladı. Ford Vakfi 'ndan sağladığı mali destekle 1968yılmda Harlem Dans Tryatmsu 'nu kıtrdu. Bu tiyatro, oyıllar içinde bünyesine okul da ekleyerek dünyanın dört biryanmdan yüzlerce öğrenci yetiştirdi. Sahne hayatındaki başanlart nedeniyle çoksayıda ödülü bultınan Arthur Mitchell, aralannda Harvard, Princeton ve New York üniversitelerinin de bulundıtğu 14 okulunfahri doktorluk unvanım sahip. Sanatçının aldığı ödüllerden bazıları şıınlar: Kolombiye Oniversitesi-Barnard Madalyası, Kennedy Center Onur Ödülü. Amerikan Sanat Akademisi Ödülü, New York City-Handel Madalyası, New York Kütüphanesi-Altın Aslan Ödülü. MİTCHELL - Doğru, hayatım bir üç- gen gibidır. Artist. eğitimci ve sosyal ak- tivistin oluşturduğu bir üçgen. -Okulunuzu görünce bütün bunlar gözlemlenebilmekk birlikte, Hariem Dans Tiyatrosu'nu Afro-Amerikan dans- lan yapan bir topluluk zannedilebiliyor. MİTCHELL - Çok haklısın. bizı hip- hopçu zannediyorlar. Biz Harlem'in or- tasında klasik bale yapıyoruz. Işte eğitim budur, büinmeyeni öğretmek. Bizim or- ganizasyonumuzun ve dans topluluğu- muzun en büyük özelliği sihir yapabil- memizdir. Bazı başka topluluklar daha çok zıplayabilir, daha iyi dönebilirler fa- kat biz büyülü şeyler yaratınz. Teknik; hedef değildir. Teknik, hedefe ulaştıran bir araçtır. Işte bu sebeple biz Harlem Dans Tiyatrosu'yuz, Harlem bale tiyat- rosu değil. Tiyatro bizim büyümüzdür. -Klasik bale tophıluklan, var olan eser- leri alıp mükemmel bir teknikle aynen sahneliyorlar ve bu bana göre yeni bir şey yaratmıyor. ruhani bir boy ut getirmiyor. Mesele mü/jkte. eski bir caz melodisi ye- niden harften seslendirerek çok güzel ça- unabilir fakat bir yenilik getirmez, eski- yi yeniden dinlemekten öte, işin bu yö- nünden cazla si/in sanatınız arasında İei- sefi bir paralellik görüyorum. MİTCHELL - Çokrenklilık bir güç- tür, zayıflık değil. Eğer herkes hep aynı parçayı her zaman hep aynı şekilde çal- saydı bir süre sonra hepimiz uykuyada- lardık. - Topluhığunuz fazla eklektik oMuğu için eleştiriliyor mu? MİTCHELL - 26 yıl önce evet, fakat şimdı hayır. Şimdi herkes eklektik olma- ya çabalıyor. Her yeni başlangıçta yeni atılımlar bol eleştiriye maruz kalır. Bu durumlar atılımcının yaptığı işe ve ken- dine insancıl olmalıdır ki bu kritik dö- nem atlatılabilsin. Şimdi herkes yenilik- ler peşinde. Barishnikov, AKin Ailey ile çalışıyor, ilk kez Royal Bale modern ko- regraflarla çalışmaiaryapıyor. Niçin bü- tün Ruslar, Amerika'ya kaçtılar? Sanat- lannı özgürce sergileyebilmek için. Ben bütün dansçılanma klasikçi değil, klasik olmalannı öğütlerim. Işte ancak o za- man ayncalıklı olabilirler. -Diğer geleneksel dans formlannı, Af- rika danslan gibi okulunuzda öğretiyor musunuz? MİTCHELL - Evet tabii ki biz eğit- tığimiz her çocuğu dans topluluğumuza alamayız. Bugün mezunlanmızın dün- yanın en önemli topluluklan, çalışmak- tadırlar. Alvin Ailey topluluğunda pek çok öğrencimiz bulunmaktadır. Birçok Broadvvay müzikalinde de. DebbieAllen ve Gregory Hines gibi ünlüler de eski öğrencilerimizdendir. Biz klasik dansçı olmayan çocuklan da eğitiriz. Onlara klasik eğitim vererek sadece daha iyi bir dansçı olmalan için gerekli olan daha kuvvetlı bir dili öğretiriz. -Harlem'de olmak sizi nasıl etkilivor? MİTCHELL - Harlem çok etkileyici bir bölgedır. Aslında herkes Harlem'isi- yahlann oturduğu bölge zanneder fakat tam aksıne. ilk zamanlar Hollanda kolo- nisi olan bölge daha sonra trlandalılar, ardından Musev iler ve siy ahlar, şimdi de Latinler tarafindan paylaşılıyor. Bu çok renklilik okulumuza da yansıyor. -Son olarakgeçen yıl aldığınız MacArt- hur ödülününden bahsetmek istiyorum. Bildiğim kadanyla Amerika'nınenpres- tijli ödüllerinden biri olan MacArthur Award'a layık görülen bireyier, 300.000 dolar gibi ciddi bir rakamı 5 yıllık bir dö- nem içinde sadece kendi hedefleri doğrul- rusunda harcamak üzere hakkazanıyor- lar. Bu ödül si/in yaşantınızı nasıl ctkile- yecek? MİTCHELL - Ben zaten her zaman vaktinin çoğunu yapmak istediği proje- leri gerçekleştirmek için para aramakla geçirmiş bir bireyim. Biz Harlem'de so- kaklara dökülür ve yetenekli çocuklan aranz. Dargelirli ve sorunlu çocuklara okuma imkânı tanınz. Ben de çok zor şartlarda büyümüş bir bireyim, babam kapıc'ıydı ve ben 12 yaşmdan itibaren anneme baktım. Harlem Dans Tiyatrosu'nun yıllık büt- çesi milyonlarca dolar ve ben hâl bu pa- ralan toplamak için savaş veriyorum. Mac Arthur Ödülü, benim kişisel yaşan- tımı rahatlatsa bile benim, çocuklar ve toplum için verdiğim savaş sona er- meyecek. DÜŞÜNCEYE SAYGI MEMET FUAT Bakıp Aüı Rus yazınında çok genç yaşta ölmüş şairier var... 'Büyük yetenekti, yazık oldu, yaşasa çok güzel şeyleryazacaktı...' denilen türden değil; Rus yazını- na damgasını vurmuş şaırler: Puşkin 37, Lermon- tov 27, Yesenin 30, Mayakovski 36 yıl yaşamışlar... İlk ikisi düelloda öldürülmüş, öbür ikisi intihar et- mişler... Şiire ulaşabilmek için yıllarca uğraşmak. yazıp yırt- mak gerekirmiş gibi gelir bana, öyle daha işın başın- da hemen güzel şiirler yazılamazmış gibi gelir... Oysa bu genç adamlann hepsi çok büyük şairler... Puşkin, Rus yazınının kurucusu diye değerlendiri- lir. Mayakovski, bir devrimin coşkusunu yansıtmıştır. Türk şiirinde kökten bir değişime öncülük eden Orhan Veli de öldüğünde 36 yaşındaydı. Ingiliz yazınının el üstünde tutulan şairi John Ke- ats ise 25 yaşında ölmüştü. Şiir ile gençlik arasında bir ilişki mi var? Cemal Süreya şiir dünyasına geç gelmiş, pek hoş- lanmadığf bir şairin kendini kabul ertirme çabalarına dudak büker, "Bu yaştan sonra şairmi olunurf" der- di. Şiire kişiliği kalıplaşmadan, duyariığı sertleşme- mişken mi girmek gerekiyor? Burada birleşiyoruz sanınm. Genç başlamak ge- rektiği görüşü ile şiire ulaşabilmek için yıllarca uğraş- mak gerektiği görüşü arasında bir köprü kurulabilir. Şiir bir gençlik çılgınlığı mı? Bakkal, kasap, "Ne iş yapıyorsunuz" diye sorsa "Şairim" diyebilir misiniz? Değirmenin suyunun nereden geleceği araştınlır- ken şairlik sona eriyor mu? O zaman Keats'in ölümü bile erken değil. Şiire ula- şabilmek için yıllarca uğraşacak zaman da yok. Anlaşılan işin gizi gençlikte... Yaşlanınca şiir yazmaz olan şairler var; yazan ama eskisi kadar başanlı görülmeyenler var; buna karşı- lık gittikçe daha iyi yazanlar da var... Onlar gençlikteki o şiir yaratan gizi yaşlılığa da ta- şıyabilenler mi? Anlaşılan, gençlikte şiir bambaşka bir coşkuyla ya- şanıyor. Puşkin, 37 yıllık yaşamının 22 yılını dolduran yazar- lığıyla Rus yazınının kurucusu, Rus yazın dilinin ya- ratıcısı olmuş... İyi Şeyler Yayıncılık'ın yeni yayımlanan üç çeviri şi- ir kitabından biri Cevat Çapan'ın Sappho, öbürü Kenan Sanalioğlu'nun Hayyam çevirilerini getirdi; üçüncü kitap ise Aleksandr Puşkin'in, Azer Ya- ran'ca Rusçadan çevrilen Bakır Atlı's\. Kitapta Puşkin'in üç uzun şiiri var: 'Bahçesaray Çeşmesi', 'Çingeneler', 'Bakır Atlı'... Çevirmenin 'epik' diye nitelediği bu öykülü şiirle- rin destansı bir havaları olduğu görülüyor. llki, 1821 - 1823 yıllarında şair güneyde sürgündeyken: ıkincisi bu sürgünün hemen ertesinde, annesinin Mihaylovs- koye'deki malikânesindeoturması kabul edildiğınde, 1824'te; üçüncüsü ise yeni çar Nikolay, Moskova'ya dönmesine izin verdikten sonra, 1833'te yazılmış. Puşkin'le uzun bir konuşma yapan yeni çarın şa- ire yapıtlannın sansürünü kendisinin yapacağını söy- lemesi çok ilginçtir. Bu herhalde sansürcülerden da- ha uygarca davranacağı aniamına geliyordu. 'Bakır Atlı', şairin arkada bıraktığı müsveddeler arasında bulunmuş; Dekabristler'in 1825'teki çarlığı devirme girişimleriyle ilgili bir şiir olduğundan, 1837'de sansürden geçirilerek yayımlanmış. Yazildı- ğı biçimiyle ortaya çıkarılması için ise yıllarca bekle- mek gerekmiş. Azer Yaran'ın çevirisini okurken öykülü şiirleri çe- virmenin ne kadar güç olduğunu düşündüm. Şair, kendi dilinin özelliklerinden, ritminden yarar- lanıyor, ölçüye, seslere yaslanıyor. Şiirin başka bir di- le aktanlması olanaksız görülen yanı budur... Bir benzetmenin, imgenin, eğretilemenin çevrilme- si taşıdıklan şiirselliğin aktanlmasına yeter. Ağıriık dil- de olunca iş çok güçleşiyor. Azer Yaran, yer yer bana başanlı göründü, yer yer de "Bu iş ne kadar güç" diye düşündüm. 'BakırAtlı 'nın grafık tasarımını Timuçin Unan yap- mış. Yalnız bu kez işin içinde bir de Türkiye atıcılık şampiyonu Sedat Güler var. Ceketteki kurşun de- likleri onun. Ceketler poligona götürülmüş, Sedat Güler tabancasını çekip kurşunları yağdırmış (Puş- kin'e). Benim elimdeki kitabın ceketi, önde dört, ar- kada üç, tam yedi delıkli... Inanılmaz şey!.. iyi de, Timuçin Unan tasarladığı kitapların ceket- leri parçalanınca ne olacağını hiç düşünmüyor. Ba- zısı kurşun yaralı, bazısı göbekten ikiye bölünmüş... Alttaki kapaklan yazısız bırakmaması gerekir. Antalya'da yogun kültüp- sanat etkinlikleni ANTALV'A (AA) - Antalya'da bu ay 9 sanat galerisinde resim. vitray. fotoğraf ve karikatür sergileri açılacak. 2 söyleşi, 2 klasik müzik konseri, bir dia gösterisi ve bir de tiyatro oyunu gerçekleştirilecek. Antalya Güzel Sanatlar Galerisi'nde 15 eylüle kadar Meri Johanna Dalkılıç ve Irene Kytevnta karma resim ve vitray sergisi ve 20 eylüle kadar Fikret Işık sergisi. Güzel Sanatlar galerisinde, 16 eylül - 9 ekim tarihleri arasında Ayfer Cantez'in resim sergileri yer alacak. Birçok resim sergisinın yanmda. Antalya Karikatür Sokağf nda, 14. Uluslararası N'asrettin Hoca Karikatür Yanşması sergisi ile Mustafa Yiğit karikatür sergileri de düzenlenecek. IHTIMLAR UZERINDE DANS HAYAL Kahvesi Çubuklu Limam Bu Gece PAM' S B A L I V E M U S I C L— ISTANBLL MEYHANESİ RUSSIAN GYPSIES Rczervasyon [0216] 413 68 80 - 81 Her Pazar Açık Büfe BRUNCH llerlYanm Saarte İslinve İskehsinden İ'cretsiz Hfotur Strrisi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear