Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
t SAYFA CUMHURİYET 25 AĞUSTOS 1995 CUMA
10 DIZI YAZI
Saidi Nursi'den
Fethullah Hoca'ya
S
aıdi Nursi. yüzüaşkın risale-
smde hemen her konuya de-
ğınir. lslamın akla uygun ol-
ması gerektiğini söyleyen
Saidi Nursi, öğrencilerinin
dıliyle "dini meseleleri akla ve man-
tığa uygun örnekler ve kanıtlar belir-
terek açıklamaya çalışmıştır." O, Ba-
tı'nın bilım \e teknolojiyle Islamı geç-
tiğine inanıyor, bilim ve teknolojinin İs-
lamın aleyhıne olmadığını savunuyor
ve bu nedenle Batı uygarlığından ya-
rarlanmamn önemini vurguluyordu.
Öğrencilerine göre, Saidi Nursi'nin,
olaylan olduğu gibi kabul eden gerçek-
çi birçizgisi vardı. Açıklamalannda is-
pat tarzını ve pozitif metotlan kullanır-
dı. Batı kültürünün teknolojik sonuçla-
nyla îslamiyet arasında yapıcı diyalog-
lar kurarak sentezlere giderdi. Sosyal
olaylarda gelişimci bir değişim düşün-
cesinden yanaydı.
Saidi Nursi, şeriat kurallanna sıkı sı-
kıya bağlı, ancak bu kurallan içinde ya-
şadığı koşullara uydurmak konusunda
da son derece esnekti. O, kendi deyi-
miyle Müslüman cemaatin imanını kur-
tarmak. giiçlendirmek. onu rakiplerinin
silahlarıyla kuşatmak (pozitif bilıme
karşı Islami bilim) ve bu geniş Müslü-
man cemaat içinde bir tür öncü rolü üst-
Ienen, daha rafine bir imana, daha güç-
lü bir cemaat kardeşliği duygusuna sa-
hip ikinci bir cemaat (Nur talebeleri)
meydana getirmek istiyordu.
Saidi Nursi, risalelerinin esas amacı-
nın imanı kuvvetlendirmek olduğunu
belirtirken, bu yöneliminin vatan ve
milleti tehdit eden dinsizlik ve komü-
nistlik tehlikesini bertaraf edeceğini
söylüyordu.
Saidi Nursi'nin 1960 yılında ölümü.
Nurculuk açısından yeni bir dönemdir.
Bu dönem yükselen halk hareketine
karşı kullanılan en önemli tutucu güç-
lerden birisi Nurcular olur. Komüniz-
min en etkilı düşmanlan Nurculardır.
'Komünizmle Mücadele Dernekleri'
bu dönemde kurulur.
Nurcular arasındaki
ayrılıklar
Saidi Nursi. 1960 yılında ölümüyle
birlikte arkasında önemli bir öğrenci
kıtlesi bırakmıştı. "Nur talebeleri" adı
verilen bu kitle. onlarca yıllık bir eğitim
ve örgütlenme nedeniyle büyük rakam-
lara ulaşmıştı. Saıdı Nursi hayattayken
Menderes'in başında bulunduğu De-
mokrat Partı'yı desteklemiş, öğrencile-
ri de DP'ye oy vermişlerdi.
1960 yılı Menderes'in de Saıdi Nur-
si'nin de son yılıydı. 1961 yılına gelin-
diğinde Menderes'in DP'si de, Saidi
Nursi de yoktu artık. Nur öğrencileri,
başlangıçta kendi aralannda kolektif bir
yönetim oluşturdular. Kolektif yönetim
pek uzun sürmedi. Kısa sürede Nurcu-
lar arasında aynlıklar baş gösterdi. Bu
aynlıklar. Saidi Nursi'nin kimliğine ve
siyasi tutuma ilişkin aynlıklar olarak
değerlendirilebilir.
Saidi Nursi, yaşamı boyunca bir siya-
Sağ iktidarlarm dümen suyunda
• Saidi Nursi, risalelerinin esas
amacının imanı kuvvetlendirmek
olduğunu, bu yöneliminin vatan
ve milleti tehdit eden dinsizlik ve
komünistlik tehlikesini bertaraf
edeceğini söylüyordu. Saidi
Nursi'nin 1960'taölümünden
sonra Nurcular, yükselen halk
hareketine karşı en önemli
tutucu güçlerden biri oldular.
• Saidi Nursi, hayattayken
Menderes'in başında bulunduğu
Demokrat Parti'yi desteklemiş,
öğrencileri de bu partiye oy
vermişlerdi. Saidi Nursi'nin
ölümünden sonra bazı Nurcular
DP'nin devamı olan Demirel
liderliğindeki Adalet Partisi'ni,
bazıları Erbakan önderliğindeki
li Nizam Partisi'ni savundular.
FETHULL
GÜLEN'ÎN
SERÜVENİ
O R A L C A L I S L A R
Fethullah Gülen'le kurucusu bulunduğu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nda yaptığımız görüşmede, Va-
krf Genel Müdürü Latif Erdoğan, Yönetim Kurulu üyesi Dr. Kudret inal, vakıf yöneticisi ve Zaman Ga-
zetesi yeni Genel Yayın Müdürü Abdullah Aymaz ve yönetim kurulu adayı Beşiktaş eski yöneticisi Ih-
san Kalkavan vardı. (Fotoğraf: ERZADE ERTEM)
si partiye bağlı olmadı. DP'ye verdiği
destek, daha çok bu partinin Nurculara
hoşgörülü davranması yüzündendı. 27
Mayıs'tan sonra ve Saidi Nursi'nin ölü-
mü uzerine durum tamamen değişmiş-
ti. Bir grup Nur öğrencisi, DP'nin de-
vamı olan Süleyman Demirel önderli-
ğindeki Adalet Partisi'ni desteklemeyı
savunurken, bir grup bu denli siyasetin
içineginlmesinekarşıydı. Bir başka ke-
sim ise 1960'ların sonlanna doğru or-
taya çıkan Necmettin Erbakan önderli-
ğindeki Milli Nizam Partisi'ni savunu-
yordu.
Komünizme karşı
orduya çağrı
Saidi Nursi'nin ölümünden sonra Sa-
idi Nursi'nin avukatı Bekir Berk, cema-
atin en etkili ismi olarak tanındı. Berk.
Süleyman Demirel önderliğindeki
AP'yi her koşul altında destekledi. An-
cak. esas tehlike olarak gördüğü komü-
nizme karşı orduyu göreve çağırmayı
da ihmal etmedi. "Ordumuzun Sesi"
başlıklıyazı, Yeni AsyaGazetesi'nin 10
Şubat 1971 tarihlisayısındayayınlandı.
Bir yandan AP'yi desteklerken, 12
Mart'tan hemen önce şunlan yazabili-
yordu:
"Bu ses, tarihimizın sesidir. Bu ses,
sanki Mohaç'tan gelen sestir. Bu ses,
Malazgirt'ten yükselen sestir. Bu ses,
Kanije gazilerinin sadasını aksettirmek-
tedir... Bu ses, hürriyet ve istiklalimizin,
din ve imanımızın, şerefimizin \e hay-
siyetımizin bekçileri şerefli paşalanmı-
zın, erlerimizin. tek kelimeyle Mehmet-
çiğımizin sesidir...
Bu ses, sağa da sola da gelişigüzel
yumruk sallayanlann değil. tahlikenin
nereden geldiğini bilenlerin sesidir." Bu
yazının üzerinden çok geçmeden 12
Mart askerı darbesi gerçekleşir ve Sa-
idi Nursi taraftarlanyla Bekir Berk tu-
tuklanırlar.
Bunun üzerine Nurculann askeri dar-
beye karşı tutumları değişir ve eleştiri-
ci bir çızgi izlemeye başlarlar.
Yeni Asyacılar
Şu anda Yeni Asya gazetesini çıkaran
ve "Yeni Asyacılar" diye anılan Meh-
metKutlular liderliğindeki Nurcu grup,
önce AP'yi, daha sonra da DYP'yi des-
tekledi.
Bu desteklerini Çiller önderliğindeki
DYP ıçin de sürdürüyorlar.
Yeni Asyacılann Yeni Asya Gazete-
si'ni ve Yeni Asya yayınlannı kurarak,
Saidi Nursi'nin eserlerini basmaya gi-
rişmeleri de Nurcular arasında tartışma-
lara neden oldu.
Çünkü o tarihe kadar Saidi Nursi'nin
Nur risaleleri elle yazılarak çoğaltılı-
yordu." Yazıcılar" yayıncılığa karşı çı-
karak. Nursi'nin risalelerini elle yaza-
rak çoğaltmaya devam ettiler.
llk aynlıkta Yeni Asya grubu, asıl
Nurcu topluluğu kendi çevresinde top-
ladı. Demirel aleyhtan "mason" kam-
panyalanna rağmen AP'den destekleri-
ni çekmediler.
Bazı Nurcular ise, Saidi Nursi'nin
Kürt olduğunun saklanmak istendiğini
söyleyerek, Yeni Asya cemaatini terk
etti ve Sıddık Dursun önderliğinde
"Med-Zehra" adlı bir grup oluşturdu.
Sıddık Dursun, Saidi Nursi'nin Kürt
kimliğini ön plana çıkardı ve onun Med-
reset-üz Zehrâ adlı ünıversite projesinin
önemini vurgulayarak, yayınevine
Med-Zehra adını verdi. Sıddık Dursun,
diğer Nurculann Saidi Nursi'nin Kürt
sorununa ilişkin tezlerini ve rejim
aleyhtan görüşlerini tahrif ettiklerini
öne sürdü. Bu nedenle Nur Risaleleri-
nin tamamını yeniden bastı.
Nurculann bir kolu da Saidi Nur-
si'nin öğrencilerinden Erzurumlu Meh-
met Kırkıncı Hoca etrafında toplanan
cemaattir. Mehmet Kırkıncı Hoca'nın
önderlik ettiği grup. ANAP-DYP ara-
sında gidip gelen oldukça tutucu bir çiz-
giye sahip.
Bu grup. 12 Eylül askeri darbesini
desteklediği için "Konseyciler" diye
anılıyor. Mehmet Kırkıncı, 1982 Ana-
yasası'na "'evet" oyu venlmesı çağnsı
yaptı vedesteğini, Evren'in Ulu'1-emr,
yani Islami bir devlet başkanı olduğu-
nu savunacak kadar ilerı götürdü.
Nur cemaatinin en ilginç toplulukla-
rından birisi de Elazığ ve Malatya yö-
resınde etkili olan Aczmendiler. Bunlar,
Peygamber dönemindeki gibi sank,
cüppe ve asa ıle dolaşarak ilgı çekıyor-
lar. Kendisine "mürşid" diyen Müs-
lüm Gündüz liderliğindeki tarikatın,
Nursi'nin içe dönük felsefi yönünü ön
plana çıkardığı söylenebilir.
Bu gruplann dışında yaklaşık 30 Nur-
cu grup olduğu söylenebilir. Bunlar
içinde son dönemde en etkili olanlar,
Fethullah Gülen çevresinde toplanan ve
Fethullahçılar diye anılan gruptur.
Yarın: Fethullah Hoca ve
Fethullahçılar
'Vaaz verdim, sinema bastılar'Fethullah Gülen, Erzurum 'da komünizmle
mücadelenin kuvveüi hatiplerindendir. O
günleri anılarında şöyle anlatır:
"Çeşitli camilerde (Erzurum) vaa-
ediyordum. Bir gün hlamırt Doğuşu veya
buna yakın bir isimle birfilm oynatıiacağını
duydum. MiUet, bir hafta evveUen biletleri
almıştı. Oynayanlardan biri de Hadi Cn 'dü.
Bu ismi tanıyordum. Mazım Hikmet'in affını
isteyenlerden biriydi. O ismi duyunca
hafakantm kabardu Adamlar sahabiyi temsil
etmeye kalkmışlar. Eşya misliyle temsil edilir.
Dine saygısız biri, sahabiyi temsil edemez.
Her haliyle dinden uzak bir kadın, Hz. Ayşe
gibi insanlığın medarı iftiharı bir kadını
canlandtramaz. Bu hususu bir iki defa Cedid
Camii'nde dile getirdim...
Erzurum 'da zatetf iki tane sinema vardı.
tnsanların bütün eğlence yerleri de bu iki
sinemadan ibaretti. Çoğu da bufilmi, sevap
olsun diye seyredecekti O gün çok hislendim.
Duygulu konustum ve konuşurken kendimi
tutamadım ağladım.
Cemaata, 'Yazıklar olsun size! Sizin dininızle,
peygamberinizle alay edecekler, siz de kuzu
kuzu oturup burada beni dinleyeceksiniz...'
Cemaat birden ayağa kalktL Ben, 'Yokyok,
bizim sokağa dökülmekle isimizyok, Bu
meseleyi başka yollardan halletmek lazım'
dediysem de dinletemedim.
Yolda iltihaklar da olmuş. Büyük bir
kalabalık sinemayı basmış. Hadise bütün
Erzurumlularca benimsenmiştt"
('Küçük Dünyam' s. 7
6j
'Mekke'deşeytanla konustum'
Fethullah Hoca, anılarında Kâbe 'ye yaptığı
bir ziyaret sırasında şeytanla konuştuğunu
anlatıyor. Şeytantn, kendisini inıihara
sürüklediğinden söz ediyor:
"Bir gün sabah namazı için yine ikinci kat
mahfile çıkmışttm...
Samazdan sonra evrad ve ezkar iie meşgul
oluyordum.
Anstzın, kendini göremedim, fakat sesini
bütün baskıstyla vicdanımda duydum.
Şeytan bana, 'Hele buradan aşağıya bir
kendini at' diyerdu.
Israrla birkaç defa bana, 'Kendini buradan
at' dedi.
Ben, 'Kendimi buradan atmamm nefaydası
var ki' dedim.
'Olsun, sen at' diye cevap verdi. 'lyi ama
niçin?' diye tekrar sordum.
Oyine, 'Zaran yok, sen kendini buradan at'
diye ısrar etti.
Ne olur ne olmaz dûşüncesiyle gerfye
çekildim.
O esnada benden elli metre kadar ilerde Haa
Kemal Bey 'in de geriye çekildiğini gördüm.
Zaten hac müddetince birbirimizden
aynlmamıştık.
Daha sonra kendisine başımdan geçen
hadiseyi naklettim.
Bana, 'Hocam, aynı anda ben de aynı şekilde
bir bashya maruz kaldım. Onun için geriye
çekilmisİim 'dedi."
( Küçük Dünyam' s.137)
DR. NİLÜFER NARLI. FETHULLAH CÜLEN'İ VE FETHULLAHÇILARI DEĞERLENDİRDİ
Pan Türkçülük ve yeni Osmanhcılık anlayışı
I
lımlı. modemist ve çoğulcu bir
ekolün temsılcileri görünümü
sağlayan "Fethullah Hocanın
Talebeleri" bugünün Türkiye-
si'ndeki en etkili Islami gruplar-
dan birisidir. Yüksek sayıdaki özel okul-
lan, yurtlan ve vakıflan ıle etki alanlan
Türkiye'yi aşmış, Orta Asya ve Balkan-
lar'a ulaşmıştır. Fethullah Hoca, Islami
görüşlerini Said-i Nursi'nin Nurculuk
ekolünden türetmiş olmakla beraber, Sa-
id-ı Nursi'nin mılliyetçiliği yadsıyan
Pan-lslamcılık anlayışından oldukça
uzaklaşmıştır. Fethullah Hoca'nın "İsla-
mi" anlayışı, "yeni milliyetçilik" ve
"yeni Osmanlıcılık"ile harmanlanmış
farklı bir Nurcu anlayıştır. "Yeni milli-
yetçilik" şövle tanımlanabilir: Türkle-
rin, Sovyetler'in dağılmasından sonra de-
ğişen dünyada ortaya çıkan Türk cumhu-
riyetleriyle giderek artan bir yakınlaşma
arzusu ve Türkıye'deki aynlıkçı terörün
yarattığı öfke sonucu şekillenen, kökle-
ethullah Hoca'nın
Islami anlayışı, Said-i
Nursi'nin Nurculuk
ekolünden türetilmiş
olmakla beraber, onun
milliyetçiliği yadsıyan
Pan-lslamcılık anlayışından
oldukça uzak, "yeni
milliyetçilik" ve
"yeni Osmanhcılık" ile
harmanlanmış farklı bir
Nurcu anlayıştır.
ri Pan-Türkçülüğe dayanan bir milliyet-
çilik. Yeni Osmanhcılık ise, 1980'lerde
Osmanlı geçmışıne duyulan ılginın art-
masıyla bugünkü sorunlara çare ararken.
sık sık Osmanlıya referans venlmesi ve
şanlı geçmişin özlemle anılması.
Fethullah Hoca, îslami motiflerle süs-
lenmiş bir milliyetçilik anlayışı ile. bü-
yük kitlelere Türkün gücünü tekrar dün-
yaya göstereceğiz mesajı ile erişiyor.
Universitelı gençler. özellikle taşra kö-
kenli alt ve orta gelir düzeyindeki ailele-
rin çocuklan arasında büyük destek bu-
lan Fethullah Hocanın talebeleri. orta ve
üst gelir düzeyindeki aılelerin çocukla-
nyla eskı ülkücülerin büj'ük bir kısmın-
dan da destek bulmaya başlamıştır. 1995
Razaman ayındaki iftar yemeklerinde
sergilenen "modernist", "toleranslı"
lslam anla>ışı, son yıllarda Islami hare-
ketin güçlenmesi sonucu, "Biz Müslü-
man değil miyiz" feryadıyla kimlik kri-
zini dışa vuran kişiler için, Fethullah Ho-
ca bir referans insanı oldu. Hoca'nın
açıklamalan (örneğin, "Başörtüsü te-
ferruattır"). metropollerde kültürel çe-
lışkıler yaşayan ve kutuplaşan siyasi gö-
rüşler arasında bocalayan insanlann so-
rulanna cevaplar hazırladı.
1995 yılında yine geçmiş yıllarda kriz-
li anlarda olduğu gibi (örneğin, 1977-78
lslamenstitülerindeboykot, 1989türban
krizi), fakat bu seferçok daha büyük kit-
leler hedef alınarak. Hoca ortaya çıkmış
ve knz oluşturan meselelere değinmıştir.
Hoca'nın konuşmalannda üç önemli me-
saj vardır: Ülkeyı sevmek, Türklerin es-
kisi gibi büyük topraklan güçleri altına
alacağı ve dinin özde bulunduğu. şekilci
uygulamaların ayrıntılar olduğu. Ho-
ca'nın bu çıkışı, mılliyetçiliği yadsıyan
Pan-Islamı görüşleri öne çıkaran "radi-
kal" siyasi söylemi, fakat "liberal" Is-
lami anlayışı benimseyen çevrelerce hoş
karşılanmamıştır. Bu çevreler. Hoca'nın
talebelerinden, "Kemalist İslamcılar"
olarak söz etmişler, kendisini "devletle
işbirliğine girmekle" suçlamışlardır.
Buradaki endişe şudur: Büyük kitlele-
n etkisı altına alan bu Islami ekol. sistem-
le entegre olarak, rejimı hedef alan "ts-
lami davayı" zayıflatabılir mi? Bu çev-
reler şu soruyu da soruyor: "Acaba ev-
rimci yumuşak yaklaşım ile geniş kit-
lelere yayılan Islami anlayış, "nıhai'he-
define ulaşabilecek mi?"
ORAL ÇAUŞLARm yeni kitabı
Refah Partisi Nereden Nereye?
Çalışlarbu kitabında Necmettin Erbakan'ın
1960'lardaki Odalar Birliği Başkanlığı'ndan
başlayarak Refah Partisi'nin 1994'e uzanan
tarihini anlatıyor...
Pencere Yaymları
Salkımsöğüt Sk. 2/4 Cağaloğlu-fST.
Tel:(0 212) 513 27 17
ÇANAKKALE SULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
DosyaNo: 1993/802
Davacılar Hıfzı Bican. Ümmü Dişbudak vekilleri Av. llhan Çakar tarafından da-
valılar Süleyman Kazmalı ve arkadaşlan aleyhine mahkememize açılan ızalei şü-
yu davasının yapılan açık duruşmasında verilen ara karan gereğince; adlanna da-
va dilekçesi ve duruşma günü tebliğ edilemeyen dahili davalılar Muazzez Kazma-
lı, Hasan Bakarlar, Cemile Bakarlar. Güven Bakarlar. Ayşe Kazmalı, Halime Ba-
karlar ve Emine Pekcan'ın duruşmanın yapılacağı 18.9.1995 günü saat 10.00'da
Çanakkale Sulh Hukuk Mahkemesi duruşmasalonundahazırbulunmalan \eyaken-
dilerini bir vekille temıl ettirmeleri, gelmedikleri takdirde veya kendilerini bir ve-
kille temsil ettirmedıkleri takdirde duruşmanın gıyaplannda yapılarak HUMK'nin
509 ve 510. maddeleri gereğince karar verileceği hususu duruşma günü ve dahili
dava dilekçesi tebliği yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 14.7.1995
Basın: 36167
KAYSERİ 4. ASLİYE HUKLK MAHKEMESt
1993/744
Aşağıda eski adresi ve açık kimliği yazılı davalınm
tebliğe yararaçık adresınin tüm araştırmalara rağmen bu-
lunamadığı. kendisine dava dilekçesinin tebliğ edıleme-
dıği anlaşıldığından. Dava konusu Kayseri Melikgazi il-
çesi Eskişehir mevkunde kain 134pafta, 594 ada, 58 par-
selde kayıtlı taşınmaz üzerindeki davalılann haksız mü-
dahalelennin men'i. üzerindeki müştemılatın kal'ı veec-
ri misil davasına konu dava dilekçesinin kendılenne ıla-
nen tebliğine karar verilmiş olmakla, Davalının mahke-
memizde yapılan 10.10.1995 tanh ve saat 09.00'daki du-
ruşmasında bızzat hazır bulunması veya kendisini bir ve-
kille temsil ettırmesı, aksi takdirde davanın yokluğunda
karar verilip vokluğunda görüleceği ilanen tebliğ olunur.
29.6.1995
Davalı: Ismail Öz. Battalgazı Mah. Ören Sok. 58
Kaysen Basın: 37762
ANKARA...ANKA..:
MÜŞERREF HEKtMOĞLU
Sankızın YolundaYaşam hayal gücünü aşıyor kimi zaman. Körfezin
güzel ilçesi Güre'de mutlu olaylar yaşanıyor. Düş mü
gerçek mi şaşırıyor insan. Sevginin, dostluğun, sıcak
bir diyaloğun üretkenliğini kutluyor. Sarıkız etkinlikle-
ri de boyutlanıyor giderek. Yolunuz düşerse şenlik ser-
gilerini görmenizi dilerim. O yeşil yoldan Güre'ye^Jza-
nıverin. Körfezin bu güzel kasabasına her zaman sev-
giyle baktım, ama bu tür bir sergı düşünmedim doğ-
rusu. Belediyenin arka bahçesinde, güzel tiyatronun
arkasında bir alanda kırk yıllık çalışmalarım sergiliyor
ozan-mimar Cengiz Bektaş. Kasabanın özünü, tarih-
sel, doğal dokusunu koruyarak çağdaş bir yaşam bi-
çimi oluşturmaya çalışan mimarı şimdi daha iyi tanı-
yor Güreliler. Sergi düzeni de çok etkiledi beni. "Bu
alanda bir açıkhava müzesi oluşacak" diyor Başkan
Kamil Saka. Kuşkusuz bu sözler de gerçekleşecek.
Güzel girişimleri büyük destek görüyor, o desteğin
coşkusuyla yeni güzellikler oluşuyor sonra...
Sankız etkinliklerine sanatçılardan geniş katılım var
bu kez. Devrim Erakalın'ın yontu sergisi, Duygu Bağ-
lar Çakan'ın seramlk sergisi, Azat Kaya, Serdar Tı-
nar, Hasan Gündüz, Celal Eroğlu'nun karma fotoğ-
raf sergisi ve Gisella Kulaklı'nın çiçek sergisiyle Cen-
giz Bektaş'ın sergisi bütünleşiyor, sanatsal bir şenlik
yaşıyor tüm Körfezliler. Ida'nın eteklerinde güzel bir
şeyler oluyor sözün kısası.
Kimi dostluklann tarihini şaşırıyor ınsan. Cengiz Bak-
taş'ı da kaç yıl önce tanıdım bılmem, mor şiirler yazı-
yordu o zaman. Çankaya'daki evimizde ne güzen gün-
lerimiz var. Fazıl Hüsnü Dağlarca, Tahsin Saraç ile
uzayan söyleşileri, Aziz Nesin'in, Hasan Işık'ın, Is-
mail Hakkı Birler ın, llhami Soysal'ın da katıldığı ak-
şam saatlerinı yıldızların parladığı anlar diye düşünü-
yorum. Kimi yıldızlar söndu, ama parıltısı sürüyor yü-
reğimde. Mimar dostum Ankara'dan Istanbul'a gitti,
Kuzguncuk masalını yazdı sonra; ardından başka öy-
küler, mimarca arayışlar, o arayışların mutlu sonuçla-
n, çizgiden yaşama ulaşan güzel projeler... Kimi pano
önünde soluğum kesiliyor, Nesin Vakfı'nın kuruluşun-
dan anılar parlıyor belleğimde, begonvilli bir pencere-
nin ötesinde dost yüzler görüyorum. Balıkçı ile Azra
Erhat kucaklaşıyor Bodrum'da bir alanda. Her zaman
yazarım, mimarlık güzel bir olay. Çevrenin, halkın des-
teğiyle daha da güzelleşiyor sanırım. Başta Belediye
Başkanı Kamil Saka ve Güreliler de sevgiyle destek-
liyor Cengiz Bektaş'ı. Yaptıklarını göruyor, yapacakla-
rına inanıyorlar. Sarıkız etkinlikleri doğrultusunda dü-
zenlenen yaz okulunun çalışmalarım da içten destek-
liyor ilçe halkı, özellikle kadınlar. Çalışmalar boyutla-
nıyor; kıyılara, daglaradeğin uzanıyor. Kavurmacılar'a
dönük tasanlar da geniş ilgi topluyor çevreden. Güzel
ürünlerin ortak çabayla oluştuğuna inanınm ben. Sev-
giyle, coşkuyla, umutla, el ele, yan yana. Güre bu bir-
likteliği yaşıyor bir süredir. Yöruklerin, Türkmenlerın
sevgilisi Sarıkız'ın da Güre'de, Kavurmacılar'da yaşa-
dığı söyleniyor, ama Sarıkız'ın köyu yok bence; köy-
leri, dağları, denizleri var. Mezan Kaz Dağlan'nın do-
ruğunda, ama ülkenin her yerinde Sarıkız'ın ölümsüz-
lüğünü yaşıyor Aleviler. Yıl boyunca, ağustosun son
haftasını bekliyorlar. Kaz Dağları'na tırmanacaklan gü-
nü.
O günü ben de yaşadım geçen hafta. Çarnlar ara-
sında döne döne doruğa vardık. Kütahyalı çini ustası
Srtkı Olçar, kızı Nida, Tahtakuşlar Etnografya Müze-
si'nin kurucusu Alibey Kudar, eşi ve gelıniyle birlikte
unutulmaz bir gün yaşadık.Guneşı çam dallarında sey-
rettinız mı hiç? Işığı derınde, panltısı dallarda kaç tür
yeşil bir arada. Biz de yeşile bulandık. Havada çam ko-
kusu, mor kekikler, yüksük çayı, yaban nanelerle dağ-
lar taşlar Sarıkız'ı soluyor. Biz de soluyoruz. Daha ön-
ce de geldim Sarıkız'a. Bir kez Aziz Nesin'le birlikte.
Yoğun sis vardı, Aziz yan yoldan döndü; ben de takıl-
dım "Sarıkız yol vermiyorsana" dedim. Güneş parla-
dı birden, yol açıldı, ben mezara koştum soluk solu-
ğa. Bir su başında oturduk sonra, Zeytinli köyünden
Türkmen şoförümüz Ibrahim çam ateşinde taş pirzo-
lası yaptı, tadına doyamadık. Aziz yattı, bir güzel uyu-
du sonra. Mehmet Özgüçlü resmıni çektı.
Başka bir kez dağda sabahladım, güneşi dorukta
selamladım, pembe bir sabah; çadırlaraçılıyor, en gü-
zel gıysileriyle alana geliyor Türkmen kadınları. Dans
ediyor, şarkı söylüyorlar. Gözlere bir renk-ışık şöleni
onlar. Bu çıkışımda da seyre doyamadım. Çamlar bi-
tiyor, çıplak bir tepe başlıyor Sarıkız'a yaklaşırken.
Hayli dik bir yokuş, taşıtlara yol yok, tırmanmak gere-
kiyor, yürüyüş başlıyor birden. Kamyonlar dolusu in-
san, allı pullu Türkmen kadınları, genç kızlar, taze ge-
linler, yeni açmış çiçekler gibi renklendiriyor tepeyi. Sa-
nkız'ın çevresinde güzel bir bahçe oluşuyor. Srtkı Us-
ta resim çekti durmadan. O resimlerle saptanan gü-
zellikler çinilerine nasıl yansıyacak bakalım. Morçiçek-
li çiniler de yapacak mı acaba? Mor şiirler ozanına gü-
zel bir armağan olur.
Türkmen kadınlarının çarpıcı şıklığı var. Doğayla bü-
tünleşiyor, tüm çıçeklerın rengini taşıyor giysileri, ön-
lüklerinde yıldızlar parlıyor, boncuklan çam, oyalan ka-
ranfil kokuyor, güzel bakıyor, rahat konuşuyortar. O
rahatlığın başka bir rüzgârı var. Sarıkız'dan kaynakla-
nıyor bence. Haksızlığa karşı direnen, yaşama gücü-
nü yrtirmeyen kaz çobanından. Yalnızlığa, açlığa, su-
suzluğa, ama asıl sevgisizliğe meydan okuyor dağın
doruğunda, kara çalanlara aklığını kanrtlıyor, aşağıla-
ma çabalannı yücelerek yanıtlıyor, ezmek ısteyenlere
eziklik duyuruyor, öldürmek isteyenleri ölümsüzlüğü-
ne inandırıyor. Dağ yolları bu nedenle böylesine kala-
balık bence. Sarıkız'ı bir örnek, bir umut, bir güvence
diye düşünüyor Türkmenler. Emekli öğretmen Refik
Ertürk Edremit'te gazetecilik yapıyor şimdi. Önce te-
pede, sonra çeşmebaşında soru yağmuruna tuttu be-
• Arkası 17. Sayfada
BULMACA SEDAT YAŞAYAN
SOLDAN SAĞA:
1/ Paçavra taban-
h, örme konçlu 1
bir tür ayakkabı.
2/ Yılmaz Gü- 2
ney'ın bir filmi... 3
Diş köklerini kap-
layan sert madde. 4
3/ Bıçak bilemeye
yarayan, çubuk
bıçiminde çelık
araç... Yankı. 4/
Zayıf, kuru. sıs-
ka... Meydan. 5/
Zarara uğrama
tehlıkesi... Bir so-
ru eki. 6/ iki tarla
arasındaki sınır... Birdüşün-
ce biçiminin yazılı ya da söz-
lü anlatımı. II Bir peygam-
ber... Bir ışi yerine getirmek
için verilen söz. 8/ Türlü ne-
denlerle başarı göstereme-
yen kımse. 9/ Zeki \e bece-
rikli olmadığı halde kendini
öyle sanan.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Çapraz düğmelı, ıpek ya
da sırma işlemeli bir tür kı-
sa yelek. 2/ Kıra... Van yöresıne özgü halay türü bir halk
oyunu. 3/ Afrika'dabir ülke... "—görmez çeşmümüz en-
dişe-ı ağyardan" (Fuzulıj. 4/ Vletin Toker tarafından ya-
yımlanmış haftalık haber dergisi... Bir cetvel türü. 5/ ls-
tanbul'un kısa yazılışı... Büyük sopa. 6/ Kuzu sesi... Us-
kumrugı 1lerden bir balık. II Gerçekleştinlmesı zamana
baglı istek... "Zannetme kı güldür, ne de 'Ateş dolu-
dur tutma yanarsm / Karşında şu gülgûn pıyale" (Ahmet
Haşim). 8/ Başansızlık. 9/ Yaratcısının adı bilınmeyen ya-
pıt... Su.
p
T
R
O
IK
T
•0
A
S
T
D
E
|
B
A
Z
N
A
N
|
D
E
R
Z
•
D
IG
A
D
D
A
R
E
O
L
A
IA
N
•A
R
R
E
•A
D
A
K
|
E
A
Z
E
R
T
|
R
O
M
•A
Z
1
•N
E
B
T
A
R
A
K
L
A
M
A
K