25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
18 AĞUSTOS 1995 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR 15 Brad Pitt sayesinde, 1992 yapımı Robert Redford filmini seyretme şansına eriştik! Nelıiıtle bahk avkanaya dair... SUNGU ÇAPAN Balık tutmaktan doğrusu hiç hazzet- mem. Genelde birbaşka canlının canına kastedilerek canının çıkanldığı 'av' ola- yına da kesinlikle karşıyırn, kendimi bil- dimbileli. Kımilerine, neredeyse tefekküre daldı- rarak balığın oltaya takılması süresince acayip huzur ve haz veren, aynı zaman- da sabır ve dikkat de isteyen balık avla- ma olayına (büyük ölçüde) dayanan, Ro- bertRedford'un üçüncü yönetmenük de- nemesi "A River Runs Through It - Bizi Ayıran Nehir" den yine de keyif aldığı- mı baştan belirtmeliyim. Ne yazık ki fılmin. usta kameraman Phüippc Rousselot imzalı, Oscar ödüllü güzelim görüntülerinin çoğu yerde içine eden, salonu onanlan sinemanın karan- lık prpjeksiyon koşullannın elverdiği öl- çüde tabii. En son yaz başında "İhtiras Rûzgâr- lan" gibisınden, oldukça ticari bir Türk- çe adla afişlere çıkmış ve bayağı ilgi ve seyirci toplamış "Legends of the FaU" filmiy le özellikle kadın ha>Tanlannın sa- yısını ikiye, üçe katlayan, Hollyvvood'un şimdilik son 'alün çocuğu', bebek surat- lı yeni ilah Brad Pitt" in mıknatıs gibi çektiği, genç kız ağırlıklı seyirci kalaba- lığının oflan-puflan ve ahlan arasmda seyrettiğim "Bizi Ayıran Nehir", ölüm mevsimin de etkisiyle, son haftalarda enıkonu boşalmış salonlara şöyle bir ha- reket-bereket getireceğe benzer, eörünen oki. Neyse Amerikan sinemasının yeni ef- sanesi Brad Pitt'in varlığı sayesinde, yö- netmen Redford'un üç yıldır görmemiş olduğumuz. 1992 yapırru bu ilginç filmi- ni de belleğin dipsiz kuyusuna salladık sonuçta. Bir zamanlar kadın seyircinin gönlün- de taht kurmuş eski yakışıklılardan bir başka namlı san jön Robert Redford un yönetmenlık defterini açan ve Oscar ödüllerine boğulmuş ilk fılmi "Ordinary People-Sıradan İnsanlar"ı (1980) izle- yen öteki yapıtlan da (The Milagro Be- anfleld War- 1988 ve geçen yılın çarpı- cı Quiz Show-Şike'si-1993), bu ünlü Hollywood stannın yönetmenliğinin de seyirci ve eleştirmenlerce dikkate alın- (A River Runs Through It) Yönetmen: Robert Redford Senaryo: Richard Friedenberg. Norman Maclaren'in romanından Kamera: Philippe Rousselot/ Miizik: Mark IshanV Oyuncular: Craıg Sheffer, Brad Pitt, Tom Skerritt. Emily Lloyd, Brenda Blethyn, Edie McClung. Nicole Burdette' 1992 ABD(Özen Film) Şişlı Site. Beyoğlu Sinepop. Kadıköy Reks, Bakırköy Incirli, Ataköy Prestij sinemalannda. masını etkileyicı, TV yanşmalan eleşti- risi "Şike"yle başan kazanan, jönlükten emekîi, 18 Agustos 1937 Santa Monica, California doğumlu (Bugün 59. yaşına giriyorüstatanlayacağınız!). Yönetmen Aşlan burcundan Charles Robert Red- ford Jr.'un eline ilk kez 1980'de geçmiş. Norman Maclaren'in otobiyogTafik ro- manı. Ve 12 yıl sonra bu romandan uyar- lanmış "Bizi Ayıran Nehir". Kafayı aile olayına taktığını ilk filmiy- le örneklemış Redford'un bir kez daha bir Amerikan ailesinin öyküsünü anlat- maya soyundu|u bu fılmi, sinemanın Kâbesi'nde kitabını pazarlayabilmek için bazı başansız girişimlerde bulun- muş, ancak Holly\vood'dan kısa sürede şutlanmış, 1990'da da ölmüş yazan Nor- man Maclaren görememiş ne yazık ki. Yönetmenin kendi sesiyie anlattığı, Maclean'ın "A River Runs Throufh It" adli romanından uyarlanan film, 1920'li yıllarda, görkemli bir doğa güzelliğine sahip Montana'da. oğullanna kuralcı, inançlı bir eğitim vermeye özen göster- miş birdin adamı babayla (Tom Skerritt) hep geri planda kalmış, pasif ama sevgi dolu bir annenin yetiştirdiği iki kardeşın öyküsünü önümüze sürüyor. Büyüdükçe birbirlerinden farklılıkla- n belirginlesen. aynı dindarçatının altın- da yetişmiş ama kendi yollanna gidecek olan bu ikı kardeşi yakınlaştıran \e ke- netleyen biricik olaysa. çocuklannda pa- paz babalarınin ögrettıği, nehirdeki ba- lık avlama seanslan. Aıle ocafından kopup doğuya, oku- maya giderek Ingilızce öğretmeni olan. kardeşinin 'Vaiz profesör' diyerek dalga geçtiği, hırçın kardeşınden daha uysal Norman (Craif Sheffer), sonuçta 'düze- ne uygun bir kafa' olup çıkarken Mon- tana'dan hiç aynlmamayı tercih eden, dö- nemin ABD Başkanı Coolidge'le aya- küstü röportaj bile yapan, kumar, sokak kadınlan, vb gibi kötü yollara sapmış, özgür, vahşi ve alemcı. yakışıklı küçük kardeş Paul (şaşırtıcı şekilde Robert Redford'un gençliğini andıran Brad Pitt) de öldürülüyor finalde. Papaz babalannın gözetiminde, yaşam boyu süregelmiş, 'Tann düzeninin doğa taraftnı. adeta bir sanata dönüştürülmüş nehirdeki balık avı beraberlikleriyie öğ- renmiş' ve bağlanmış bu iki kardeşin çe- kişmesi, kuşkusuz bir kumar borcu yü- zünden sağ elinin kemikleri kınlarak kat- ledilen Paul'ün pisi pisine öhımûyle nok- talanıyor. Ve öğretmen büyük kardeş Norman da koluna taktığı, İcasabanın cazip kızı Emily Lloyd'la yeni bir hayata başlamak üzere, atandığı Chicago'nun yolunu tu- tuyor.... Yoğun duygu yüklü, hüzünlü, edebi bir romanı aynen, hem de hiçbir erotik sahneye yer vermeden uyarlamaya giri- şerek bir kez daha belli bir riskin altına gırdıği bu drama, yönetmen Redford'un hanesine olumlu bir puan daha ekliyor bizim gözümüzde. Hatta öykünün içerdiği duygusal de- rinliğe paralel kimi görkemli doğa güzel- likleriyle bezeli "Bizi Ayıran Nehir"in, belki de yönetmen Redford'un en kişi- sel (ve en beylik deyişle 'şiirsel') filmi ol- duğu bile söylenebilir! Bir Amerikalı eleştirmenin belirttiği gibi yer yer "seyir- cinin kalbinin içinden akarak geçiveren' bu dramatik aile nehri-öyküsü, özenle işlenmiş, kurulmuş, harika çekilmiş ve ustaca oynanmış. Filmin 'vahşi, hırçın, özgür' cazibe merkeziyse, Brad Pitt'in oynadığı ve adeta çeyrek yüzyıl öncesınin, eski bir oyuncu Robert Redford karakteriyle ne- redeyse bire bir örtüşen, yakışıklı küçük kardeş Paul karakteri kuşkusuz. Fiziksel bakımdan kusursuz, olta atışındaki zera- fetten kocaman balıklar yakalayan avcı- lık becerilerine ve onu birtakım kötü yer- lerin müşterisi kılan bazı kötû alışkanlık- lanna kadar. Ne var ki Fılmde, duygulannı ifadede özürlü, fena halde kumara sardırmış bu vahşi, yakışıklı nehir çocuğu- Brad Pitt'in yanı sıra 'okuyup adam olmuş' ağabeyi oynayan Craid Sheffer de bas- bayağı göz dolduruyor. İki saat süresince yer yer ağır ve rah- van bir tempoya bürünen anlatımının du- rağanlaşmasına ve bütün o duygu, coş- ku, heyecan gel- gitlerinin, sessiz sessiz tekdüzeleşmesine karşın insanın yine de kapılmadan edemediği. ilginç ve incelik- ii bir uyarlama gerçekleştirmenin üste- sinden gelmiş yönetmenimiz. 'Aile ta- kıntılf Robert Redford'un 'A Rivers Runs Through It-Bizi Ayıran Nehir"ı, karanlık projeksiyonunun bir ölçüde sa- katladığı, ama kuşkusuz yine de hak eden, Brad Pitt'ten ve balık avlamadan hazzetmeseniz de ilgiyle tüketivereceği- niz, düzeyli bir drama özetle. YENİ BAŞLAYANLAR EXOTICA Yönetmenliğini Atom Egoyan'ın yaptığı fılmde baş- rolleri Bnıce Greenwood, Mia Kirshner ve Don McKel- larpaylaşıyorlar. Evcil hayyan dükkânı sahibi Thomas (Don McKellar). ülkeye giriş yaparken yanındaki kaçak mallan gümrükten geçırmeyi başanr, faikat gümrük me- murlan tarafından izlenmektedir. Şehıre gitmek için bin- diğı taksideki yol arkadaşı, kendi payına düşen para ye- rine Exotica adlı bir striptiz kulübüne iki davetiye verir. Thomas'ın dükkânının hesaplannı kontrol etmekle gö- revli olan Francis (Bruce Greenwood) ise Exotica'nın de- vamlı müşterisidir. Francis, sahneye liseli kız kılığında çıkan striptizci Christana'ya (Mia Kirshner) tutkun- dur. Kulübün sahibi Zoe (Arsinee Khan- jian) hamiledir ve DJ'lik yapan Eric (Elias Koteas) ile çocuğunun babası olması için anlaşma imzalar. Aynı za- manda Christa- na'ya âşık olan Eric'in amacı ise, kulübün yönetimini ele geçirmektir. Christina, Eric'in Zoe ile yaptığı anlaşmayı öğrenir ve çok sinirlenir. Olaylar zinciri Francis'in Thomas ile bir anlaşma yapması ve Thomas'ı yedeği olarak Exotica'nm içine çekmesiyle tamamlanır. Filmde Atom Egoyan, psi- kolojik maskelerin düşürülmesi. dışavurum, anlaşma gi- bi kavramlar için striptizi bir metafor olarak kullanıyor. Egoyan. film için "tnsanlarui gerçekduygulannı sakla- mak için bu kadar çaba gösterip çok azını birbirleriyle paylaşabildikleri ilişkilerin yaşandığı bir dönemde. bir- den her şevin \apmacıktan ibaret olduğunu anh\orsunuz. Her şe>, Francis (Bruce Greenwood) ile Christina'nın (Mia Kİrshııer) gerçek ilişkikri çoTesinde geüşi>or. Chris- tina'da Frands'in Ugisiıü çeken asd şey, tamamen başka ve saf_" diyor. AV-THEHUNTED Yönetmenliğini J. F. Lavvton'un üst- lendiği filmde baş- rolleri Christopher Lambert ve dokuz Oscar alan Son tm- parator Fılminin iki baş oyuncusu Joan Chen ile John Lone paylaşıyorlar. Fil- min konusu ise şöy- le: Japonya'da bulu- nan Batılı işadamı Racine (Christop- her Lambert) gizemli ve güzel Japon kadını ICirina'nın (Joan Chen) öldürülmesine tanık olur. Katil Kinjo (John Lone), artık Racine'nin peşindedir. Böylelikle Racine, tanımadığı bir ülkede av durumuna düşer. ADİ DEDEKTİF- A LOW DOWN DIRTY SHAME Fılmin yönetmeni, senaryo yazan ve baş oyuncusu Keenen Ivory \Vayans. Salli Richardson ve Jada Pinkett başrollerde Keenen lvory VVayans'a eşlik ediyoriar. Film- de narkotik polislikten atılmış Andre Shame (Keenen Ivory Wayans) para karşılığında özel dedektiflik yap- makiadır. Sekreteri Peaches (Jada Pinkett) onun en bü- yük yardımcısıdır. Andre Shame, bir esrar baskını sıra- sında kaybolan 20 milyon dolan bulmakla görevlendiri- lir. Bu olayı çözdüğü takdirde hem eski sevgilisi Ange- la Flowers'a (Salli Richardson) kavuşacağını hem de böjlelikle adını temize çıkaracağına inanan Andre Sha- me. bu olayı çözmeye kalkıştığında çeşitli tehlikelerle kan;ı karşıya kalır. Sharon Stone'u dişi bir Clint gibi sunan, gırgır bir Sam Raimi westerni Kanun, kasabaya geri dönerRedemption adına cuk oturmuş döküntü bir uzak batı sınır kasabasının ağası John Herod'un (Gene Hackman) her yıl düzenleyip hep de kazandıği, bütün namlı, usta silahşörlerin para ödülünü kazanmak uğruna Redemption'a doluştuğu bir düello yanşması. Kaybedenin eşyalan, anında yagmalanıyor, düşkün ve rezil kasabahlarca. Sanki bir zamanlann spagetti westernlerinden firlamış. birbirinden itici her boy ve sınıftan, cins cins yanşmacı silahşörlerin arasında, bir de siyah deriden giysilerini, fıyakalı çizmelerini çekmiş, beline de fildişi kakmalı tabancasını takmış intikam hırsıyla yanıp tutuşan ahmlı, gizemli, sanşın bir kadın kovboy (adeta dişi bir CHnt Eastvmod havasına bürünmüş Sharon Stone) var. Ödül peşinde birbirleriyle eliminasyon usulü kozlannı paylaşan silahşörlerin düellolanyla bir ölüm festivalinin kanlı ve ürkürücü armosferine dönüşmüş kasabanın haracını yiyen, zorba Herod'un, vaktiyle bu kadının şerif babasının ölümüne sebep olduğunu, Sergio Loone'vari geriye dönüşlerle öğreniyoruz giderek. Yanşma bahane, kadının gözünü intikam bürümüştür, ne yapıp edip hayatını mahvetmiş gaddar, despot Herod"dan babasının öcünü alacaktır. Bir zamanlar sağ kolu olduğu Herod'un yanıbaşında banka soymuş, adam vurmuş, sonradan da pişman ve tövbekâr olmuş, işlediği günahlardan, uyguladığı şiddetten vazgeçerek kendini Tann'ya adamış eski silahşör yeni rahip Cort'un (Russel Crowe) yardımlanyla kadın, sonunda dinamitleyip kasabasını başına geçirdiği kötü adamın hakkından gelecektir. Bir zamanlann zıpkın gibi güçlü kuvvetli zenci oyuncusu VVoody Ştroode'un Lucky Luke - Red Kit tiplemelerinden seçilmiş, yaşlı, çelimsiz bir cenaze levazımatçısı olduğu film, şamatalı bir klişe westem tıpleri antolojisi gibi sanki. Bildik kız, kötü adam, oğlan üçgeninin hesaplaşmasına dayanan ve baştan sona düello sahnelerine odaklanan "The Qukk and the Deat - Hızlı ve Ölü", son yıllarda yeniden rağbet gören vvestern türüne özgün ve mizahi bir soluk getirmeyi deneyen, matrak ve ilginç bir stil alıştırması. Hatta çoğu vvestern tiryakisinin vurguladığı gibi yer yer sıradan bir stil alıştırmasından çok spaghetti-Nvestern alt türüne ithaf edilmış, coşkulu bir saygı gösterisi bile sayılabilir. Kaçınılmaz koşullar gereği, malum gişe kaygısıyla Hollyvvood kraliçeliğini. kırkına merdiven dayamış yaşının getirdiği kimi kınşıklıklara karşın bir ikı yıl daha sürdüreceğe benzer Sharon Stone'dah attığını vuran, gözükara bir silahşör yaratmanın da artık zamanıdır diyerek kollan sıvamış Hollyvvood yapımcılannın sinemacı Simon Moore'un senaryosu, "Bir Zamanlar Banda"dan "İyi, Kötü, ÇirkHi"e kadar uzanan etkileri ve ıktidar/güç. intikam, vb gibi klasik vvestern temalannı içeriyor. Westeme ilişkin hayal gücümüzün sınırlannı zorlayarak neredeyse groteske varan yönetmen Sam Raimi'nin biçimci biçemindeki tabanca fetişizmi görmezden Hızlı ve Ölü (The Quıck and the Dead) Yönetmen: Sam Raimi' Senaryo: Sımon More / Kamera: Dante Spinottı / Muzik: Alan Silvestn / Oyuncular: Sharon Stone, Gene Hackman, Russell Crowe, Lance Henriksen, Pat Hingle, Leonardo DiCaprio, Gary Sinise, Robert Blossom, Kevın Conway / 1995 ABD (WB) Maslak Mövenpick, Beyoğlu Emek. Şişli Kent, Etiler Akmerkez, Çemberlıtaş Şafak, Bakırköy Avşar, Altunizade Capitol, Kadıköy Kadıköy, Fenerbahçe Pyramid, Ortaköy Prenses sinemalannda. dayattığı erkek gibi kadın kahramanı sineye çekebilirseniz, özellikle fantastik korku türünü çarpıcı bir özel efekt bombardımanına tutmuş "Evil Deat" sensı filmleriyle tanınmış yönetmen Sam Raimi'nin kara mizahından ve biçimci üslubundan da hoşnut kalabilirsiniz bizim gibi. Özellikle Sergio Leone hayranı, lngılız gelinecek gibi değil. Bunun yanı sıra geçen yüzyılın özgün giysileri, deri pantolonlar, kürkler, zincirler, çelik takılar, mahmuz şakırtılar, nal ve tabanca- kurşun seslerinden bütünlenen, abartılı görsel ve işitsel efektlerden geçilmiyor film. Yıllar sonra yeniden kötü adam olmuş Gene Hackman, havadaki uçan kuştan bile haracını alan, pikniğe gidercesine banka soymuş, su içercesine suç işleyip insan öldürmüş, tüm kasabanın kontrolünü elinde tutan, katil bir zorba. Sevimli bir BiDy the Kid çeşitlemesini oynayan genç yetenek Leonardo Di Caprio, yaşlı, eli kolu bağlı barmen Pat Hingl&l panayır silahşörü - palavracı Lance Henriksen ve bizde tanınmayan, usta Avustralyalı aktör Russell Crowe, oyuncu kadrosunda aklımda kalanlar. Filmin lokomotifı olan Sharon Stone'a gelince, o da resmen Oint'i taklit eden, soğuk bir intikam meleği gibi boy gösteriyor, hep suskun, acılı ve mutsuz. 'Hayatını çalmış' Herod'u devirince, finalde sürekli ezilmiş kasabahlann gözdesi olan ve babasının şerif yıldızını rahip Cort'a takarak İcanunun yeniden Redemption'a dönmesini sağlayan bir intikam meleği. Saat kulesinin altında düzenlenen, bir buçuk saatlik upuzun bir düello gibi kurulmuş bütün film boyunca, şamatalı bir şiddete talim ettiğimiz 'Hızlı ve Ölü", tüm vvestern meraklısının ağzına bir parmak bal çalacak cinsten, renkli ve gürültülü, pis kokulu bir eğlencelik. KEDI GOZU VECDİ SAYAR Internet Dışişleri Bakanlığı'nın emektar kedüerinden birine rastladım geçenlerde. Kuyruğunu keyifli keyifli sal- lıyor. Anlaşılan bir şeyler anlatmak istiyor. "Ne o, yoksa Avrupa Birliği'ne kabul mu edildik?" Takılmayı bırak, sana güzel bir haberim var" de- di. "Artık dünyanın dört bir köşesı ile canlı bağlan- tımız var." "Nasılyani?" Bu soruma çok şaşırmış gi- bi yaparak "Canım, Internet'e bağlandıkişte" dedi. Artık dünyanın neresinde olursa olsun, bir araştrma- cı, Kıbns, Balkanlar, PKK, Kürt sorunu gibi Türki- ye'nin dış politikasını ilgilendiren konularda bilgilen- mek istiyorsa bir tuşa basması yeterli olacakmış. Bu Internet dedikleri mucize alet, Müjde'nin ku- laklan çınlasın, evlerimize kadar girdi çok kısa süre- de. Elbet, devlet deyararlanacak bu olanaktan. He- le, Türkiye'nin tarihine, kültürüne, sosyal hayatına ve siyasal yapısına ilişkin bilgilere, ekonomik ve kültü- rel kuruluşlann adres ve telefon numaralanna da In- ternet aracılığı ile ulaşılabileceğini öğrenmek, beni nasıl mutlu etti bilemezsiniz. İşte çağdaş devlet böyle olur diye keyiflenmişken başka bir haber, bu mutluluğu attüst etmeye yetti. Efendim, gelecek yıl Fransa'da I. Sanat Olimpiyat- lan düzenlenecekmiş. Bu amaçla her ülke, milli ko- mitesini oluşturmuş, tabii Türkiye en sona kalmış. Neyse ki, Ankara'ya SANART gibi düzeyli bir sanat- sal etkinlik kazandıran Emin Mahir Balcıoğlu'nun gayreti ile komite oluşmuş, dernek kuruluşu için baş- vuru yapılmış (çünkü her ülkede milli komiteler birer ngo -yani hükümet dışı kuruluş- olarak oluşturulu- yormuş). Tabii bu durumdan Dışişleri Kültür Dairesi de haberdar edilmiş. Tepkileri ne olmuş dersiniz, "Sağolun. Sayenizde Türkiye, uluslararası bir platformda daha, hak etti- ği yeri alacak" olmamış tabii ki. Hemen çeşitli ba- kanlıklara yazı yazılarak birer temsilci istenmiş, kı- sacası devlet olaya el koymuş. Peki koskoca Kültür Dairesi bilmez mi ki adamlar bu işi devletle yapmak istemiyor, muhataplannın bir "ngo" olmasını istiyor. Bakalım işin sonu nereye varacak, merakla bekliyo- rum. Neyse, gene de şu Internet işinden ötürü Dışişle- ri'ni kutlamak gerek. Inşallah Türkiye'nin kültürel ya- şamına ilişkin bilgiler verirken Türkiye Yazarlar Sen- dikası, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği gibi ku- ruluşlan unutmamışlardır. Şimdi bu kadar karamsar olmanın âlemi var mı di- yeceksiniz, var! Çünkü biryaramaz dostum, geçen- lerde elime bir broşür tutuşturdu. Bir başka bakanlığın hazırladığı (vallahi Kültür Bakanlığı değil) "7995 Yerel Etkınlikler Takvimi". Aman ne kadar iyi dememe kalmadı, birkaç sayfa kanştınnca sinirim te- peme çıktı. Bir defa böyle bir rehberde bulunması gereken kronolojik bir sıralama ve de tematik bir sı- nıflandırmayı hiç aramayın. Etkinlikler illere göre al- fabetik olarak sıralanmış. Neyse, o kadar kusur, ka- dının kedisinde de bulunur, yeter ki bilgiler doğru ol- sun dedik. Ne gezeri Daha ilk sayfada iki eksik: "Adana Altın Koza Kül- tür ve Sanat Festivali" yok. Ankara'da Uluslararası Kitle İletişim Vakfı tarafından bu yıl yedincisi düzen- lenen "Uluslararası Ankara Film Festivali" yok. He- men Istanbul'a bakıyorum, hayret, Istanbul'daki film festivalinden haberleri olmuş bakanlığın. lyi de "Uluslararası Istanbul Müzik Festivali" 15 haziran - 5 temmuz dedikten sonra "Uluslararası Sanat ve Kültür Festivali" 20 haziran - 30 temmuz. ne demek oluyor? Ikisinin aynı etkinlik olduğunu bilmeden nasıl tanıtacağız? Hani istanbul Festivali, dıştanıtımımız- da önemli bir koz olarak değerlendirilecekti. Sonra- cığıma "Uluslararası Bienal Resim Sergisi" ne de- mek acaba? Şimdi diyebilirler ki, efendim, biz en önemli etkin- likleri aldık broşüre. Demek ki "Bitlis Adilcevaz Ce- viz Festivali", "Bayramiç Ayazma Festivali", "Dere- li Yaylalan Kümbet Şenliği", "Altın Elma, Gümüş Balık, Bronz Istakoz (!) Eğirdir Fotoğraf Festivali ve Yanşması" bir Ankara Film Festivali'nden ya da AJ- tın Koza'dan daha önemli. Bari bu önemli etkinlik- lere nasıl ulaşılabıleceğine dair bir ipucu verselerdi. Bir faks, bir telefon, boşuna aramayın kedi kardeş- ler. Ben şimdi ilk fırsatta Internet'e gireceğim, belki orada bulurum aradıklanmı. Ne dersiniz? Ingmar Beı^man'ın bir yapıü daha beyaz perdeye aktarıhyor GÜRHANUÇKAN STOCKUOLM - Is- veç'in ünlü sinema yönet- meni, tiyatrocu ve yazar Ingmar Bergman'm bir yapıtı daha sinemaya uy- gulanıyor. Filınin yönet- menliğini yapacak olan Norveçli sinema oyuncusu ve yazar Liv UUman, bir Bergman senaryosunu si- nemaya uygulayan ilk ka- duı yönetmen oluyor. Çe- kimine yaz sonu başlana- cak olan fılmin adı "Ens- kilda SamtaP (Özel Ko- nuşmalar), Ingmar Berg- man'ın annesinin yaşamı süresince gizli tuttuğfl gün- celeri konu edinen film, Bergman'ın senaryolann- dan oluşan "İyi Niyet" ve "Pazar Çocuğu" adlı fılmlerle birlikte bir triloji oluşturuyor. Önceki iki film gibi bu film de Ing- mar Bergman'ın anne ve babasıyla ilgili anılannın beyazperdeye uygulanma- sı oluyor. Daha önce defa- larca Ingmar Bergman'ın filmlerinde oynamış olan Liv Ullman, bu kez kame- ranın arkasma geçecek ol- manın heyecanı içinde. Bir Bergman yapıtını yönete- cek ilk kadın olması konu- sunda lsveç Radyosu'na duygulannı şöyle açıkladı: "Ingmar Bergman, ka- dınlan fev kalade iyi anla- yan bir sanatçı. Öyle sa- nıyorum onun duygulan- nı, hem de çok önem ver- diği annesiyle ilgili olan- larını, bir kadının yo- rumlaması. erkeklerin- kinden daha kolaydır. Ay- nca onunla yıllarca bir- likte çalışmış olamanm avantajına sahibim." Liv Ullman, daha önce uzun bir süre Ingmar Berg- man'labirlikte yaşamış, bu beraberlikten Lyn adlı bir kız çocuğu da doğmuştu. 25 milyon lsveç kronuna (162 milyar lira) malolacak filmin bütçesinin yansını lsveç Televizyonu karşılı- yor; kalanı da diğer İskan- dinav ülkelerindeki göste- rim hakkından elde edili- yor. Bergman'ın en yakın iş arkadaşı, ünlü kamera- man Sven Nykvist'in gö- rüntüleyeceği filmde, Bergman'ın annesini Per- nilla August canlandmyor. August, "Pazar Çocuğu" nda da anne Anna Berg- man'ı canlandırmıştı. Ba- ba Bergman rolünü ise Sa- muel Fröke oynayacak. İs- veç'in yurtdışında en tanı- nan sinema oyuncusu Max von Sydovv'un da rol sahi- bi olduğu "Özel Konuş- malar", gelecek yıl göste- rime sokulacak, daha uzun bir versiyonu da 1996 No- el'ı için TV - dizisi olarak hazırlanacak.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear