Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet
İmtiyaz Sahibi: Berin Nadi
Genel Yavin Yönetmeni Orhan Erinç • Dış Haberler Ergun Balcı • lstıhbarat: Yalçın YayuıKurulutftanSdçuk(Başkan),
Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Ç»kır • Ekononu: Bülent Kızınlık • Kültür. Orhan Erinî, Oktty Kurtböke,
Ç e t i n k a y a • Y a z ı ı ş l e n Müdûrlerı: H»nd»nŞenköken • Spor Abdilkadir YücHman Özgen Acar, Hikmrt Çetinka>«,
Ibrahim Ylkkz (Sorumlu), Dinç Tayanç • Makaleler Sami Karaören • Çevın. Scyfcttin Şfikran Soner, Ergun Balcı, Dinç
• Haber Merkezi Müdürü. Hakan Kara Turhan • Duzelme Abdullah Yancı»B>lgı-Bel- Ta>anç, Ibrahim Yıldız, Orhan
• Görsel Y'onetmen Fikret Eser ge Edibe Buğra • Fotoğraf: Erdoğan Köseoğlu Bursah,Must»faBalba>.
Ankara Temsılcısı Mustıfa Balbav • Haber Müdüıû: MüesseseMüdûrQ;ErolErkut#Ko MEDYA C: • Yöneıim MEDYA G: •
Doğan Akm Atatürfc BuKan No 125, Kat:4, Bakanhklar- ordınatör Ahmet Korulsan 9 Kurulu Başkanı-Genel Yöneüm Kuruhı
Ankara Tel.4195020(7hat), Faks:4195027#tzmııTem- Muhasebe BüleatYener •Idare Mûdür Gülbin Erduran Baskanı - Genel
sılcısı:SerdarKızık,H ZıyaBK 1352 S 2'3Tel:4411220, Hüse>iıı Gürer • Işletme: Önder • Koordınatör Reha Mudür Csrüıı Ak-
Faks: 4419117 • AdanaTemsdcısı Çetin Yiğenoğhl, lnönü Çefik«Bi!gi-Işlem:N«UtiMİ#Bi]- I;ıtman • Genel Müdür men • Murahhas
C i 119S.No:l Kat 1, Tel. 3522550. Faks 3522570 gısayar Sıstem: Mürövet ÇOer Yardımcısı: Mine Akdağ uye: Bora Göneoç
Yayraiayan te Basaa: Yenı Gun Haber Ajansı, Basm ve Yaytncılık A.Ş
Tüık<Ka$Cad 39.41 Cağaloğlu 34334 ISLPK 246 lstanbul Tel (0/212) 512 05 05 (20 tat) Faks (0-212)513 85 95
12 AGUSTOS 1995 lmsak: 4.24 Güneş: 6.03 Öğle: 13.16 Ikindi: 17.05 Akşam20.15 Yatsı: 21.47 MEDYACTei 5i40753-5i39580-5i38450-6i,Faks.5ii8466
tSTH Vakffmn
ÖYS başamsı
• Haber Merkezi -
Devlet liselerinde öğrenim
gören öğrencilerin Türkiye
genelindeki ÖYS başanlan
yûzde 24'te kalırken İSTEK
Istanbul Eğitim ve Kültür
Vakfı'na bağiı okullann
başanlannın yüzde 60'lara
ulaşması, eğitim
çevrelerinin dikkatini çekti.
Alınan bilgiye göre tSTEK
Vakfı'na bağlı okullarda
öğretim gören
öğrencilerden 9'u ilk 100'e
girerken bu sayı ilk 500
öğrencide 31'eçıktı.
Yenî araştırma
modeli
• Haber Merkezi -
Tütünbank. Türkiye'de ilk
defa yaptınlacak ve 9 hafta
sürecek yeni bir araştırma
modelini uygulamaya
koyuyor. FOQUS (Focus on
Quality of Service) adı
verilen araştırma,
müşterilerin hizmetler ile
ilgili mevcut algılamalannı
ve beklentilerini ortaya
çıkarmayı hedefliyor.
Araştırma, Piar-Gallup
işbirliği ile lngiliz
Taylor Nelson şirketi
tarafından yapılacak.
ABD'tfe sigara,
Hıyuştunucu'
• WASHINGTON (AA) -
ABD Başkanı Bill Clinton,
Gıda ve llaç Idaresi'nin
(FDA), nikotini uyuşturucu
olarak kabul eden karannı
imzaladı. Clinton.
"Amerikan gençliğini
sigaranm korkunç
zararlanndan korumak için,
geniş çaplı desteğimi
açiklıyorum" dedi.
Tarihi eser
kaçakçılığı
• İZMtR (Cumhuriyet
Ege Bürosu) - Mali Şube
Müdürlüğü ekiplerinin
çalışmalan sonucu, tarihi
eser kaçakçılığı yaptığı
belirlenen Yahya Sanyıldız,
Halil tbrahim Coşkun ve
Akif Akgül yakalandı.
Tupizmde artış
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Türkiye'ye gelen turist
sayısının temmuz ayında,
geçen yılın temmuz ayına
göre yüzde 23 artışla 1
milyon 8 bin kişiye
yükseldiği bildirildi. Turizm
Bakanlığı'ndan yapılan
açıklamada, alınan verilere
göre 1995 yılında turistler
en çok Antalya, Muğla ve
lstanbul'u tercih ettiler.
'Biz Bize Yeteriz'
• Haber Merkezi -
Çağdaş Yaşamı Destekleme
Derneği (ÇYDD), TRT'nin
de katkılanyla Doğu ve
Güneydogu'daki köy
ilköğretim okullannda
okuyan öğrencilere yönelik
'Biz Bize Yeteriz' adlı bir
kampanya başlattı. 15
ağustos-15 ekim tarihleri
arasında sürecek
kampanyaya katılmak
isteyenler.0212 275 50 82/
0212 288 54 31no'lu
telefon ve fakslara
başvurabilirler.
RTÜK'ten uyarı
• ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Radyo ve Televizyon Ust
Kurulu (RTÜK) Başkanı
Ali Baransel, bazı radyo ve
televizyon kuruluşlannı,
yayın ilkelerine,
yönetmeliklere ve Avrupa
Sınırötesi Televizyon
Sözleşmesi'ndeki
düzenlemelere uymada
daha hassas dav ranmalannı
isteyerek uyardu
Tuğrul Şavkay yemeği mutluluğa, kültür biçimine dönüştüren ustalann en büyüklerinden ..
Ağız tadı, yaşamı sevmektirŞÜKRAN SONER
Tuğrul Şavkay, yemeği seven, yemek-
ten anlayan, keyfine varmış insanlann or-
tak özelliklerini taşıyor. Haflf şişman, ne-
şeli, hep gülen, yüzünden mutluluk akan,
şaka yapmaktan, ince esprilerden çok hoş-
lanan. gerçekten çok kültürlü, özgün bir
yaşam biçimi, felsefesi olan, insancıl, çok
nazik...gazeteciler dünyasında da çok se-
vilen bir insan...
Yemek alanında bu kadar çok uzman-
laşmış, çalışmış, ürün vermiş bir insanın,
onunla ilgısız alanlarda da uzmanlaşmış
olması herhalde pek sık rastlanır bir durum
değıl. Ama Tuğrul Şavkay'ın eğitim ve uz-
manhk alanlannı burada sıralamaya kalkı-
şırsak, başka bir şey yazmaya yer kalma-
yacağını bilmeniz gerekiyor. Ben kendi
adıma gazetecilikte hemen hemen her işi
yapan, gerçek hamallardan, aynı zamanda
eğitimi, yaratıcılığı ile uzmanlardan biri
olduğuna tanığım.
Yemekle ilişkisi dahil, bilgisayarlarla
olan alışverişini de katarak, bu durumunu,
"Sevdiğim, kullandığım her şeyin, nasıl
oluştuğunu da merak eder ve öğrenmek
isterim. Bu nedenle galiba yemek veme-
yi çok sevdiğim için, en iyilerini, her tü-
rünü tanıma ve seçmek. yemeye çalış-
mak kadar, vapılışı ile, geçmişiyle, kül-
türüyle, her şeyiyle ilgilendim. Bu gaze-
tecilikte de, bilgisayarda da, eğitim gör-
düğüm alanlarda de her şeyde böyle ol-
du..." diye açıklıyor.
Kendisi her ne kadar, yemek zevki ya-
nında, aynı zamanda yemeksever olduğu-
nu söyleyerek, yemeğe ilk sanlışını çok
basit bir dille anlatmayı seçse de tanıyan-
lar onun gerçek bir "gourmet" yemek sa-
natçısı olduğunda, asla "gourmand" ye-
meksever ya da obur sayılamayacağında
birleşiyorlar. Türkiye'nin ünlü diğer "go-
urmet"lerine göre ise ayncalığı, yemek uz-
manı, yazan, eleştirmeni, otoritesi olması
yanında, bu işin mutfağında da her kade-
mede çalışmış olması.
Kadın haklan savaşçısı, biraz feminist
bir öğretmen, kadının görevinin evde ye-
mek yapmak olmadığına inanan bir anne-
nin, yemeği çok seven oğlu olarak, Gala-
tasaray Lisesi öğrencisi iken kendini Be-
yoğlu çevresindeki lokantalara atmış. Ta-
bii o yıllarda oralarda çok özel mutfaklar
ve tatlarla tanışma olanağı varken.
Yapısının gereği olarak güzel bir yeme-
ği yeme zevki ile yetinememiş, nasıl ve ne
ile yapıldığına merak sarmış. Kitaplardan
okumakla da yetinmeyerek işin mutfağına
bulaşmış. Liseyi bitirdiğinde soluğu Kulüp
Mediteran'da aşçı yamağı olarak çalışma-
ya başlamakla alıyor. Avustralya'da ve Bo-
ğaziçi Üniversitesi'nde süren yükseköğre-
nimi boyunca da ünlü otel ve restoranlann
aşçı ve aşçıbaşı olarak çalışarak hem eği-
tim masraflannı karşılıyor. hem de asıl sev-
diği ve ana işi gördüğü bir işi yapıyor.
Ancak birkaç dil bilen, idari bilimler
okuyan, sonra siyaset biliminde mastır ve
bir süre asistanlık da yapan bir insanın doğ-
rudan yemek yapmayı, aşçılığı seçmesine
bir türlü akıl-sır erilmiyor. Bu nedenle de
çalıştığı bütün işyerlerinde yöneticiler ta-
rafmdan hep yöneticiliğe zorlanıyor. Yıl-
lar içinde kaçınılmaz olarak doğrudan ye-
meği yapan aşçıdan, mutfağı yöneten aş-
çıbaşılığa, yöneticiliğe geçmiş oluyor. Pek
çok büyük otel verestorandayiyecek, içe-
cek müdürlüğü -türünden görevleri sürü-
yor.
Ercan Anklı'nın yemek dergisi çıkar-
maya kalkışması ve "Gel gazeteci ol" de-
mesiyle kendini gazetecilik dünyasında
buluyor. Gazetecilik macerasında sayısız
gazete ve dergide, yayımlanan sayısız ye-
mekle ilişkili yazılan işinin sadece birpar-
çası. Her işi merak edip öğrenmeye kalkış-
ması. doğrudan yapmak istemesi, onu ga-
zetecilikte de haber düzeltmeden. yöneti-
ciliğe kadar her işe bulaştınyor.
•Yemeği çok sevdiği için, güzel yemekler yemek ve yapmakla işe
başlayan Tuğrul Şavkay, ustalann yanında aşçı yamaklığından, en
üst düzeylerde yönetici ve organizatörlüğe, eğitimine, kitabına
kadar, yemekle ilgili her alanda en büyükler arasına giren bir
otorite. Yemeğin hazırlanışmdan sunuluşuna, yenilişine kadar, her
aşamada gösterilen her özenin, yemeği kann doyurmadan şölene
çevirmenin halkalan oluşturduğuna inanıyor.
Tuğrul Şavkav'a göre Osmanlı >emeklerini saray havasında sunabilen yerler,
kendilerine kinılik arayan parası bol insanlar için büyük bir çekim odağı. An-
cak bütün dünyada ağzının tadını bilmc ile lüks yemek. daha doğrusu yemek
züppeliği arasında doğrudan hiçbir ilişki yok. (Fotoğraf: HATİCE TUNCER)
Şimdilerde gazetecilik, adı yemeğe iliş-
kin, içeriği yemekle bağlantılı yaşama da-
ir her şeyden söz eden yazılarla sınırlanmış
gibi. Bu arada üniversitede dışandan ders
vemnek de dahil, yemeğe ilişkin çeşitli eği-
tim kurumlannda görev yapma, sayısız tü-
rü değişik danışmanlık hizmetleri, ansik-
lopedi, kitap çalışması, diziyazılar, maka-
leler var. Yüzbin üzerinde basmış yemek
kitaplan, televiz-
yon programlan
ile ulusal ve
uluslararası mut-
fağa ilişkin her
tür bilgi biriki-
mini kitlelere u-
laştırmayaçalışı-
yor. Yemekle il-
gili ulusal ve
uluslararası pek
çok derneğin de
yöneticiliğini ya-
pıyor.
Bir de bizde ilk örneği olan profesyonel
danışmanlık şirketi var. Ne işe yaradığını
mı merak ediyorsunuz? Mimar-mühendis
olmadan da bir inşaat şirketi kurabilirsiniz,
ama mühendissiz çalışmayı düşünmezsi-
niz. Oysa ülkemizde çıraklıktan yetişmiş
bir aşçıyı yanınıza katarak bir yiyecek bü-
fesi,restoranaçmaya kalkışırsınız. Alma-
nız gereken mutfak gereçlerinden başla-
•Tuğrul Şavkay, uluslararası
hazır yemek mağazalar zincirinin
tutulmasında, sağlıklı ve standart
bir tat sunulması, kaliteye özen
gösterilmesi kadar, bir kültür ve
yaşam biçiminin sunulmasmın,
bir havanm satılmasmm da çok
büyük payı olduğunu söylüyor.
yarak, sonraki bütün işler el yordamı ile
yürür. Nasıl birfinnalacağınızı mutfak ge-
reçleri satan bir işletmeye danışırsmız. Sa-
tıcı olarak sizin için zorunlu en ucuzu de-
ğil, elbette en çok satmayı seçecektir.
40-50 kişilik bir kafeterya için, en küçük
boy bir firının 1.5 milyar ve asgari mutfak
gereçlerinin 5 milyara ulaştığını bilmeniz
gerekiyor. Yatınmda yanlış seçimden baş-
layın, ışletmenin
donanımı, seçile-
cek uzman perso-
nel ve sunulacak
ürün ve malzeme-
sinin sağlanması,
yapılması, müşte-
riye sunulması
aşamasına kadar
her aşamada da-
nışmanlık ve uz-
manlık çok çok
önemli.
Tuğrul Şavkay'a
göre Türkiye'de en önemli sorun, bütün bu
işlerin ciddiye alınmaması ve uzmanlar
elinde olmamasının sonucu. öncelikle en
önemli olan sağlık koşullanna uymaktan
başlayın, kaliteli yiyecek sunulması ve
doğru değerlendirilmeye uzanan sayısız
yanlışın yapılması.
Yemek işi her aşamada öylesine bilgisiz
ellerde ki yemek uzmanlığı adına yapılan
yayınlarda. kitaplarda bile affedilmez yan-
lışlar oluyor. En kaliteli bilinen otel ve res-
toranlarda, yemeğin malzemesinin türün-
den başlayın, sunulması aşamasına kadar
sayısız, birçogu da kötü niyet dışında. bil-
gisizlikten kaynaklanan büyük yanlışlar
yapılıyor.
Tuğrul Şavkay, ağzının tadını bilme ile
lüks yemek. yemek züppeliği arasında
doğrudan bir ilişki bulunmadığının altını
çizerek, genellikle en pahalı yemeklerin
asla en lezzetliler olmadığını anımsatıyor.
Yemek züppelerinin damak zevki olmak-
sızın, sadece en az olduğu için en pahallı
olan yemekler peşinde olduklannı, ağzının
tadını bilenin ise iyi pişirilmiş, her seyi kı-
vamında bir omleti takdir edebileceğini an-
latıyor. Şavkay, yemek tadı kadar, yeme-
ğin yendiği ortamın, havasının çok önem-
li olduğunu vnrguluyor. Konu ister iste-
mez, uluslararası mağazalar zinciri ile dün-
yaya satılan tavuk ve hamburgerlere geli-
yor. Şavkay, sıradan malzeme ile çok daha
pahalıya ve çok satışın önemli haklı ve per-
de arkası nedenleri de olduğunu söylüyor.
Öncelikle böyle yerlerde sağlıklı, taze, ka-
liteli ve tadı korunmuş, aynı damak tadın-
da, dünyanın her yerinde aynı ölçülerde
ürünün verilmesine büyük özen gösterildi-
ğini belirtiyor. 15 dakika bekletilmiş bir
hamburgerin atılmasının çok önemli oldu-
ğunu vurguluyor.
Hava satıhyor
"Tadı, standartları belli. pahalı olabi-
lirama kazıkyenmeyen bir ürünün alın-
ması yanında, böyle yerlerde asıl önem-
lisi bir hava satılıjor. Binanın dekoru,
ortamı ile öylesine bir hava yaratılıyor
ki, hamburgerinizi yerken, kendinizi
Amerika'da bir kültürün, bir yaşam bi-
çiminin içinde hissediyorsunuz. Işte asıl
satılan bu oluyor" diyor.
Bizim damak tadı olan lahmacun veya
mantı zincirlerimizin aynı ölçüde tutulma-
masında. kalite standardına özen gösteril-
memesinin çok önemli payı olduğuna ina-
nıyor. Aynca da "Türküsü yapılsa da kö-
ye dönüş bir özlem değil. Lahmacun,
mantı satmak için, geçerli bir hava ya-
ratılması gerek. Bu henüz bulunmuş de-
ğil" diye açıklamasını sürdürüyor. Örne-
ğin kimi otel verestoranlannOsmanlı sa-
ray dekoriannda. geleneksel mutfakta çok
başanlı olduklannı anımsatıyor Bunlann
yemek türü ve damak tadı yanında, asıl
zengin ve kendini ayncalıklı görmek iste-
yen insanlara. saraylı, ayncalıklı duygusu-
nu vermeyi, o havayı satmayı başardıkla-
nnı anlatıyor. Tuğrul Şavkay, çok övündü-
ğümüz mutfağımızın durumu ile ilgili. dü-
şündüğümüzün tam tersi görüşleri ortaya
koyuyor. Türk mutfağınm bugünkü konu-
mu ile Fransız ya da Çin, başka mutfaklar-
la yanşabilecek durumda olmadığını söy-
lüyor. "Daha büyük vahamet, pazarla-
nabilir durumda asla değil. Bizim mut-
fağın globalleşcn dünyaya kabul ettire-
meyeceğimiz defekleri var" şeklinde ko-
nuşuyor. Etlenn fazla pişirilmesi, sebzenin
aynı şekilde çok pişirilmesi, fazla yağ kul-
lanımı, şeker miktannın çok olması gibi
nedenleri sayıyor. Türk mutfağının dünya-
ya kabul ettirilmesi için. dünya ölçüleri ile
uzmanlann üzerinde çalışması gerektiğini,
sevindirici gelişme olarak, bu türden uz-
manlann hızla artmakta olmasını söylü-
yor. Bu arada mutfağımızın geçerli bütün
değerlerinin aynı zamanda dünya değerle-
ri olduğunu. bunlardan yararlanmayı bile-
mediğimizi açıklıyor.
Bizim mutfağımızın değerleri olan bol
sebze ve meyve, bunlann taze olarak kul-
lanılması. tencere yemeklerimizin suyu
olan hafif soslar, etin değil, tahıl ürününün
beslenmede ağırlıklı olması, dünyada sağ-
lıklı beslenmenin temel ilkeleri. Sorun biz-
im beslenmenin temel ilkeleri ile çakışan
mutfak kültürümüzü, dünya ölçülerinde tat
ve sağlıklı ûrünlerle sunmayı becerebil-
memizde...
Turizm yörelerinde gürültü savaşı
İZMİR (Cumhuriyet Ege Bü-
rosu)-tstanburda başlayan "gü-
rültü kirliliği" ile savaşım, Mar-
mara'dan Akdeniz'e kadar uznan
kıyılardaki turistik yerleşim bi-
rimlerinde de sürüyor. Yazın sı-
cak günlerinde dinlencelerini en
iyi biçımde değerlendirme uğra-
şındaki yerli ya da yabancı turist-
lerden, özellikle disco ve barlan
etkileyen "gürültü" savaşımına
karşı değişik tepkiler geliyor. Ki-
mi yörelerde yerel yönetimlerin
uygulamaya koyduğu "yasak-
lar"a uyulurken, kimi yörelerde
ise denetimlefin de yetersiz kaldı-
ğı gözleniyor.
Avşa'dan Erdek'e, Sanmsak-
lı'dan Akçay'a, Altınoluk'tan
Ören'e dek kuzey Ege'deki turis-
tik yerleşim birimlerinde disco ve
barlar ile benzeri yerlere gece
02.00'ye dek çalışma izni verili-
yor. Gürültü sızdırmayan izalos-
yonu yapmış tesisler ise sabaha
dek çalışabiliyor. Balıkesir Tu-
rizm Müdürü Bülent Ayan. böl-
gedeki tesislerin geç saatlere dek
çalışabilmesi için "hoşgörü-
lü"davrandıklannı belirtiyor.
Ayan, "Şikayetler daha çok be-
lediye denetimli tesislerden ge-
liyor. Çünkü uygun olmayan te-
sislere ruhsat veriliyor" diyor.
Ayan'a göre, sorunun tam anla-
mıyla çözümü için ruhsat veriliş
şeklinin yeniden ele alınması ve
gürültü yönetmeliğinin en iyi şe-
kilde uygulanması gerekiyor.
Ayvalık'ta eğlence yerleri bir
aydır aşın sesle müzik yayınına
karşı denetleniyor. Ölçüm aletle-
rinin takılması temmuz ayı başın-
da zorunlu kılınmış. Bu karara
uymayan bir bar ise 3 gün sürey-
le kapatılmış. Şu anda belediye-
nin ya da kaymakamlığın herhan-
gi bir yasaklaması söz konusu de-
ğil. Çeşme'de ise 1 ağustostan
başlayarak barlara 01.30'a, dis-
colara 03.00'e dek izin verildi.
Kuşadasfnda da bar, disco ve
benzeri eğlence yerlerinde çevre-
yi rahatsız etmeyecek biçimde
müzik yayını yapılması için bele-
diyece sürekli ölçümler yapılıyor.
Gece 02.00'ye dek dışanya mü-
zik yaymı yapan eğlence yerleri
bu saatten sonra dahili hoparlör-
leri kullanıyor. Belediye Başkanı
Engin Berberoğlu, ilçedeki 780
eğlence merkezinin büyük bölü-
münün kaleiçi ve barlar sokağın-
da toplanması nedeniyle deneti-
min iyi yapıldığını vurguluyor.
Muğla Valiligi Yerel Çevre Ku-
rulu aldıgı bir kararla tüm ilçeler-
de 30 ağustosa dek eğlence yerle-
rine "gürültü monitörü" takıl-
masını istedi.
Istanbul
yasasına
mimarlar
tepkigösterdi
•îstanbul 2001 Kurulu toplantısından
sonra açıklanan görüşlere kaynaklık eden
raporu hazırlayanlann kentin sorunlan
konusunda gerçekçi olmadıklan belirtildi.
İstanbul Haber Servisi -
Mimarlar Odası Istanbul
Büyükkent Şubesı, Başba-
kanlığın "tstanbul yasası"
girişimine, "bilimsel ve de-
mokratik platformlarda
tartışümadan hazırlandı-
ğı" gerekçesiyle tepki gös-
terdi. Haziran 1996'da Is-
tanbul'da yapılacak olan
HABITAT-2 Konferan-
sı'ndan önce "2000'e Doğ-
nı tstanbul Şflrası" dü-
zenlenmesini öneren Mi-
marlar Odası tarafından ya-
pılan açıklamada. "Yeni
idari yapılanma ve kentin
imanyla ilgili yeni ku-
rumlaşma girişimleri de
bu şûranın ardından ger-
çekleşecek HABITAT-2
zirvesindeki 'uluslararası
ölçekteki değerlendirme-
lerden de yararlanılarak"
sonuçlandınlmalıdır" de-
nildi.
Başbakan Tansu Çiller
ve Başbakan Yardımcısı
Hikmet Çetin'ın, önceki
gün Istanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı Tayyip
Erdoğan ve Istanbul Valisi
Hayri Kozakçıoğlu ile bir-
liktedüzenledikleri "İstan-
bul 2001 Kurulu" toplan-
tısından sonra açıklanan
görüşlere ilk tepki, Mimar-
lar Odası Istanbul Büyük-
kent Şubesi'nden geldi.
Mimarlar Odası tstanbul
Büyükkent Şubesi dün yap-
tığı yazılı açıklamada, açık-
lanan görüşlerin ve görüşle-
re kaynak oluşturan rapor
ve hazırlıklann, 'bilimsel
ve demokratik kent yöne-
timi ve çağdaş sehircilik
ilkeleri
1
açısından tartış-
maya açık önermeler içer-
diği belirtildi. Hazırlığı ya-
panlann, lstanbul'un temel
sorunlan konusunda yine
gerçekçi değerlendirmeler-
de bulunamadıklan öne sü-
rülen açıklamada, "Nite-
kim. yıllardır yaşandığı
gibi, bu tür konularda
sürdürülen hazırlıklar-
dan ilgili uzman, bilimsel
ve demokratik çevrelerin
yine hemen hiç haberleri-
nin olmaması ve özellikle
Başbakan tarafından
açıklanan görüş ve tasan-
ların sanki 'dâhiyane bir
buluş' imajıyla ve dahası
htanbuTun kurtanlması
için "yegâne ve en ideal çö-
züm' şeklinde birdenbire
gündeme getirilmesi, ko-
nunun yaşamsal önemi ve
temelde bilimsel içeriğiy-
le de bağdaşmavan bir si-
yasi tutum olarak gözlen-
mektedir.
Oysa ki İstanbul, bugü-
ne dek ne çektiyse bu tür
siyasi gösterilerden çekti-
ği gibi, yine tstanbul'un
temel sorunu artık 'muci-
zevi reçetelerle' oyalan-
mak değil, dünyadaki tüm
uygar kentlerde yaşanan
'bilimsel ve demokratik
kent yönetimi ve imar poli-
tikalannın' bir an önce
dünya kentine de kazan-
dınlmasıdır." denildi.
Mimarlar Odası'nın
açıklamasında, "lstan-
bul'un 3e bölünmesi"
önerisine de bütünselliği
bozduğu için karşı çıkıldı.
Açıklamanın sonuç bölü-
mü şöyle: "1996 yılı Hazi-
ran ayında İstanbul'da
toplanacak Lluslararası
kent zirvesi niteliğindeki
HABITAT-2 konferansın-
dan önce, gerektiğinde İs-
tanbul'un sonınlannın da
aynı zirvede dünya uz-
manlanyla birlikte tartı-
şılmasına hazırlık yapıl-
mak üzere, tüm yönleriy-
le bir '2000'e Doğru Istan-
bul Şûrası' düzenlcnmeli-
dir.
Başbakanlığın İstan-
bul'la ilgili tüm rapor ve
yasa hazırlıklan bu şûra-
da önce en geniş dağıtım-
la üniversitelere, yerel yö-
netimlere, meslek odala-
nna. sivil - demokratik
toplum örgütlerine ve ilgi-
li kişilere, kurumlara ile-
tilerek, yine şûrada ve ka-
muoyundaaçıkça tartışıl-
ması ve değerlendirilmesi
sağlanmalıdır. Bilim dışı
ve gerçeklerden uzak ace-
leci çözümlerle tstan-
bul'un daha fazla zarar
görmemesi için; yeni ida-
ri yapılanma ve kentin
imanyla ilgili yeni ku-
rumlaşrna girişimleri de
bu şûranın ardından ger-
çekleşecek HABITAT-2
zirvesindeki 'uluslararası
ölçekteki değerlendirme-
lerden' de yararlanılarak
sonuçlandınlmalıdır."
MESELA DEDIK ERDAL ATABEK
T7"az sıcaklannda bu akıl mese-
j l
e s
i d
e
büyük bir önem arz
J. ediyor. Çünkü akıllann başta
olması gerekip de başa da sıcak vu-
runca ortalıkta akıl almaz işler olu-
yor. Memurlara yapılacak zam, işçi
ücretleri, Güneydoğu raporu, Bal-
kanlar'daki savaş, Darülaceze'nin
fethi gibi konular bunlardan sadece
birkaçı. Bütün bunlan gazete sütun-
lannda enine boyuna okuduğunuz
için biz meselenin aslı olan "akıllar
nerede?" konusuyla ilgileniyoruz.
Sahi "akıllar nerede?.."
MoRar emanetta...
A ntika değeri taşıyan akıllar
Zğ emanete veriliyor, yanda ta-
XX. şınmıyor. Çünkü bunlann
saplantılı meraklılan var. llle de bu
akıllan alıp kullanmak istiyorlar.
Oysa bu akıllar çoktan kullanım ta-
rihlerini geçirmiş olup antika olma
vasfını kazanmış bulunuyor. Bu akıl-
lar kullanmak için değil de müzeler-
de "Bir zamanlar ne akıllarımız
vardı" demek için çok değerli. Ama
bizde eskiye müthiş bir düşkünlük
olduğu için Bitpazan 'na nur yağıyor
ve meraklılan emanetçilere gidip
"ille de bu akıllan kullanmak is-
tediklerini" söylüyorlar. Neyse ki
emanetçiler güvenilir insanlar, buna
izin vermiyorlar. Gene de bazı konu-
Akıl akıl, gel peşime takıl...
lardaki olan bitenler böyle "emanet
akıllar "ın kaçak olarak kullanıldığı-
nı düşündürtüyor. Darülaceze'nin
fethinde böyle bir aklın kullanıldığı-
na ilişkin ciddi kuşkular ortada do-
laşıyor. Eğer bu kuşkular başka olay-
lar için de duyulacak olursa emanet
depolannda sıkı bir sayım yapılma-
sı zorunlu oluyor. Ola ki böyle bir
akıl da Viyana'yı yeniden fethe kal-
kışır da dünyayı bir güzel şaşırtır.
TıkiMfllol
rahttti
1
...
rakma akıl kullanmakta büyük
bir rahatlık vardır. Burada ki-
şinin akıl çekmecesı bomboş-
tur. îstediği aklı alıp bu çekmeceye
monte edebilir. Böylece kendisine
ait bir düşünceye gereksinimi kal-
maz. Taktığı akıl ne derse onu yapar.
Pek memnun kalmazsa üzülmeye
gerek yoktur. Başka bir akıl alıp es-
kisinin yerine onu takar. Yerli akıl-
lardan da takma akıl kullananlar var-
sa da günün top model akıllan USA
markalı olanlardır. Bunlar çok güzel
programlanmış akılla.dır, başına ta-
kana "Pek modern canım, global
düşünüyor" falan dedirtir. Değişik
modelerine hafif yerli motifler taşı-
yan progTam parçacıklan eklenmiş-
tir. Genellikle yönetici kademeleri
için, kimi politikacılar için ve Ame-
rika'ya entegre eğitimciler için çok
başanlı takma akıllar bulunmakta-
dır. Bu akıllara güçlü bir filtre siste-
mi yerleştirilmiştir, bu "hi-tec fîl-
ter"sayesinde uygun düşünceler iş-
leme konur. Yararsız ya da zararlı ol-
duğu saptanan düşünceler elektro-
nik çöp sepetini boylar. Takma akıl
sahiplerinden çok önemlileri için ha-
zırlanmış özel programlar bile ya-
pılmaktadır. Fiyatîann Amerikan
Dolan üzerinden ödendiğini söyle-
meye bile gerek yok herhalde? İşçi
ve memur ücretleri sorununun çözü-
münde böyle takma akıllardan pek
revaçta olan IMF modelinin kullanıl-
dığı söyleniyor.
Özürlü akılar...
• •
( ( S~\ züriü akıllar"ın ima-
t ğ lat hatasından mı yok-
\<^r sa işletme programın-
daki yanhşlardan mı olduğu konu-
sunda tartışmalar sürüyor. Yaygınlık
derecesi bilinmiyorsa da epeycesi-
nin ortalarda gezindiğinden kuşku
duyuluyor. Böyle "özürlü akıl-
lar"ın sahipleri "Canım ne olacak,
böyle de pekâlâ gidiyor" demele-
rinden ya da "Bana mı kaldı, ben
kendi işime bakarım" diye hareket
etmelerinden anlaşılıyor. Bunlann
kimileri "düşünce özürlü", kimile-
n "konuşma özürlü"kimileri de
"görme özürlü"oluyor. Toptan
özürlü olanlarda bu özürlerin hepsi
birden bulunuyor. Takma akıllılarla
emanet akıllılann bu özürlü akıllıla-
n pek sevdikleri anlaşılıyor. Çünkü
onlara istediklerini yaptınyorlar. Ak-
lı başında olanlann bütün bunlara
pek şaştıklan görülüyor. Bu durum-
da onlara da başlannı iki yana salla-
yıp "Galiba millette akıl kalmadı"
demekten başka çare kahnıyor. "Al-
lah akıl fikir versin" demeli mi,
dememeli mi, insan da şaşınyor.