17 Haziran 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET KÜLTÜR 19 TEMMUZ 1995 ÇARŞAMBA 12 28 yıl sonra Royal Shakespeare Company'e geri dönen Peter Hall, sahnelediği oyunu politikacılara ithaf ediyor: Bazı şeylermlıakı değiştnemesii • Sir Peter Hall, "Julius Ceasar'da iktidar kavgasına saplanıp kalmış insanlan ve onlan bekleyen sonu anlatıyoruz. Yüzyıllar öncesinden günümüze hâlâ bazı şeylerin değişmemiş olması doğrusu çok ilginç" diyor. Kültür Servisi- Sir Peter Hall, 28 yıl aradan sonra kurucusu olduğu Shakespeare Kraliyet Kumpanyası'na (RSC)geri döndü. Hall, 35 yıl önce kurduğu RSC'nin 10 yıl boyunca sanat yönetmenliğini üstlenmişti. Bugünlerde 'Julius Caesar'ı sahneye koyan yönetmeni, prodüksiyonla ilgisi olmayan oyuncular bile, sadece izlemeye gidiyorlar. 65'ine yaklaşan Hall, 1970 ve 80'lerdekı o ciddi, aristokrat görünümünden epey farklı bir portre çlziyor şimdilerde. Stratford'dakı ilk günlennde, bebek yüzlü, heyecanlı bir ûniversıteli olan Hall, 60'lardaki başanlı kariyer dönemınde, güvenle tüttürdûğû piposuyla çevresinde hayranlık uyarldınyordu. O döneme tanıklık etmemiş olanlar, Hall'un karizmasına inanmayabilirler. Ancak.savaş sonrası tngiliz tiyatrosunun yapı taşlanndan biri olmasınm yanısıra, RSC'yi lngiliz kültür dunyasının önemli bir parçası haline getirmesinden ötürü içten bir teşekkürü fazlasıyla hak ediyor. 1968'deistifaetmişti Peter Hall ve RSC, 1960'larda yönetmenin kendi deyimiyle de, tam bir altın çağı yaşadı. Sahnelenen her oyun büyük ilgi gördü ve geniş yankılar uyandırdı. Hall, bu sıralarda sinema yıldızı LesKe Caron ile evliydı. Çift,Avoncliff'te göstenşli bir evde yaşıyordu. Ancak bir süre sonra Hall'un hem sağlığı hem evliliği bozuldu. Bu olumsuzlukların üstüne bir de RSC'nin Londra'da bir salona sahıp olmasına karşı çıkan Sanat Konseyi'ne karşı verdiği savaş Hall'u iyice tüketti. 1968'te daha fazla dayanamayıp RSC'den istifa etti. Geçen yıl yayımlanan otobiyografisinde Hall, bu istifanm yıllar boyunca dile getırmekten kaçındığı bir hata olduğunu nihayet ıtiraf etti "Başaramadığnnı hissediyordum. tçgüdülerim aynlmam gerektiğini söylüyordu. Arük o iş için uygun değüdim. Sanat Konseyi üe savaşı kaybetnıiştim. Konsey RSC'yi Londra'dan uzaklaşürmak isrhordu. Bia eümizde yeterli para olmaksızın Ştratford'a gönderecekfcrdi. Üzerimizde müthiş bir baskı vanu." Peter Hall'dan sonra yönetimı devralan Adrian NobJe, Hall'un tarzından oldukça farklı bir tutum sergiledi. Oyunculara verilen birtakım sosyal hak ve güvencelerde çeşitli kısıtlamalara gidıldi Hall, RSC'nin Londra'da sürekliliği olan bir tıyatro olmasını isterken, Noble.daha çok turneye ağırlık verdi. Yine RSC, Hall'dan sonra, sahnelediği her Shakespeare oyununda Hall ile bağdaşmayacak ölçüde tekniklere başvurdu. Sir Peter Hall, yıllar sonra, tekrar RSC'nin başına geçtiği şu günlerde Shakespeare dilinın ve bu dilin tekniğinin yeniden gündeme gelmesınden duyduğu hoşnutluğu behrtirken geçmişle bugünü kıyaslamadan da edemiyor u Eskklen her genç oyuncu Shakespeare hakkinda daha çok bügive sahipti. Artık tiyatro okullannda birse> öğretilmiyor. Genç oyuncular daha nasıl nefes alacaklannı bile bUmivoriar. Sözlerin içerdiği anlamlardan çok sözcüklerie uğraşıyoriar. Ağır, hantal boüarla bale yapmaya benziyor bu. Oysa Shakespeare, dilde akıcılığı gerektiriyor." Ancak yönetmen gelecekten umutlu. Iki farklı kuşaktan oyuncu geçti Hall'un elinden. Gielguld Olivier, Richardson. Roobeson, Aschroft, Scofield, E>ans gıbı parlak sanatçılar Judi Dench, Vanessa Redgrave, Ian Richardson, Ian Holm, Julian Gk>ver,Dorothy gibi henüz keşfedilmemiş yetenekler... "Birbiri ardına Shakespeare oyunculan yetişhor. Ancak başanya ulaşmak için gerek maliyet gerekse oyunculuk bakunındân çok çaba harcamak gerekryor." Thatcher, zor gflnler yaşatti Hall yaşamının büyük bir bölümünü oyuncusunu yetiştirmeye adamış u Yönetmek zor iş. Size sadist ve itici olduğunuza dair bir önyargıyla yaklaşryorlar. Oysa tek yapbğun, oyunculanma bir şeyler anlatabümek, gerçekleri gösterebUmek." RSC'ye 28 yıl aradan sonra, "Jutius Caesar" oyunuyla geri dönen Sir PeteT Hall, zamanlamanın çok iyi olduğunu düşünüyor. Politikayı hayatından hiçbir zaman soyutlamayan Hall, Thatcher dönemi polıtikalannın sanata önemli ölçüde ket vurduğunu düşünüyor. "Kûftür hayatunıza. eğhim sistemimize ve elbette tiyatroya zor günler yaşatn Thatcher. Parasal destek tüinüyle kesildi. O da yetmezmiş gibi biİgisiz ve de ügisiz insanlarla uğraşmak zorunda kakük." Sahnelenmekte olan son oyununu bir anlamda politikacılara ithaf ediyor Sir Peter Hall. "Julius Ceasar'da iktidar kavgasına saplanıp kalmış insanlan ve onlan bekleyen sonu anlatıyoruz. Yüzyıllar öncesinden günümüze hâlâ bazı şeylerin değişmemiş olması doğrusu çok ilginç.'" MrÖ'ııiiıı scsleiKİir<li£i 20"\e yakııı parça arasmdıı cıı fa/la alkışı •(.iilk'iiıı İçintlen' ;ıklı. (Fotoğratlar: I)K\ KİM IIARAN) Alkışlar 'Güllerin îçinden 'e CUMHURCANBAZOĞLU 1990 tarihli "Gekffler" albümünden sonra gözle görüler bir duşüş yaşamıştı Mazhar-Fuat-Özkan. Arabeskin popa dönüştüğü günlerde artarda "Agannaga" ve "Dönmem Yohımdan" adlı ıki albüm çıkarmışlardı. "Abone"lerin. "Kıl Oidum Abrienn dmlediğı bir ortamda "Deneytere Doğru", "Pusudayım" gıbı parçalar fazla 'derin' kalmıştı. Sonra o uzun sessızlik başladı; bir türlü gelmiyordu yeni albüm. 'Şapkasız Çıkmam'sloganı, "Bu Sabah Yağmur Var lstanbul'da"nın sıyah-beyaz klıbıyle tekrar ısıtılan imaj işe yaradı ve "Mazereum Var Asabiyirn Ben", MFÖ'ye yakışır bir tanıtımla piyasaya çıktı. İlk hafta pek beğenılmedı. M.VAJB. Grubun son dönem çalışmalanna benzemıyordu, gıtar ağırlıklıydı, sound sertti. Ancak dinlene dinlene kulaklara yerleşti parçalar. Pazartesı gecesi Inönü Stadı'na gelen yaklaşık on iki bin müziksever eski hitler yeni parçalan da hep bir ağızdan söylediler. Televizyondan da canlı yayımlanan Pepsi Yaz Güneşi'nın ilk gün izleyicilerinin büyük bölümü MFÖ'yü izlemeye gelmişti şüphesiz. "Bu Sabah Yağmur Var Istanbtd'da" ile başlayan konser, "Mecburen" ve artarda sıralanan bildik parçalarla sürdü gıttı. Grup her albüme kolduğu ilahılerden bir potbüri yaparken sahneye çıkan semazen seyircıden büyük ilgi topladı. "Ele Güne Karşı''dan "Pfeld Peld AnladüVa, "AB Deadero"dan "Buselik Makamı"na kadar 20'ye yakın parça arasında en fazla alkışı alan "Gülkrin lçinden rl dı. Mazhar Alason her ne kadar onlan zirveye taşıyan parça olarak Ele Güne Karşı'yı gösterse de Güllenn tçinden konserin flaş yapıtıydı. Mazhar-Fuat-Ozkan'dan önce sahneye çıkan Tibet Ağırtan ve grubu Türkçe rocktan güzel ömekler verirken, 70'lerın gözde ekibı Blood Svveat and Tears nefeslilenn öne çıköğı sounduyla gecenin 'aykırı' sesiydi. George Michael sonunda özgürlüğüne kavuştu Kültür Servisi- George Michael nihayet serbest. Son üç yılını tek bir şarkı bile yapamadan, mahkemelerde geçiren Michael, ağustos ayında yeni albümüyle yeniden müzik dünyasına dönüyor. Her şey George Michael'ın Sony firmasından aynlmak istemesiyle başladı. Michael, ıstedığinin para olmadığını, nasıl harcayacağını bilemediği milyonlarca dolan olduğunu söylüyor. derdinin, yaratıcılığının ve yaptığı müziğin kontrol edildiğini ve yönlendirildiğini hissetmesi olduğunu belirtiyordu. Görüşmelerde Michael, kendisine ürettikleri bir alet gibi davranılmasından şikayet ediyor ve gerekirse bir daha kaset yapmamak uğruna bu davadan vazgeçmeyeceğıni söylüyordu. Mahkemeyi kaybettikten sonra da mücadelesini sürdüren sanatçı, gerekirse Avrupa mahkemelerine de baş vuracağını behrtirken, bir sanatçınm statüsünün değişmesi ve genç bir pop yıldızlığmdan yetişkinliğe geçişiyle birlikte yapımcıların değişen tavırlanndan da yakınıyordu. Ardından, Sony firmasının bu isteği reddederek sözleşmesi gereğince 6 albüm daha yapmadan onu bırakmayacağını söylemesi, Virgin, Geffen ve Spielberg'in kurduğu Dreamvvorks SKG şirketlerinin araya girerek ünlü yıldızı kendi firmalanna bağlamak istemeleri, Sony firmasının transfer için 40 milyon pound istemesiyle, belgeleri 400 sayfayı aşan mahkemelerle geçen yıllar geldi. Sonunda bu maraton, Virgin, Geffen ve Dreamworks SK.G şirketlerinin ortaklaşa gerçekleştirecekleri, iki albümlük ve George Mıchael'in eskisine oranla daha yüksek ücret alacağı bir anlaşmanın imzalanmasıyla sona erdi. Ve nihayet, üç yıl, sayısız görüşmeler ve milyonîarca pounddan sonra, George Michael istediği şirketle anlaşma yapma hakkına, hayranlan da yeni bir George Michael albümüne kavuşuyor. Kııı*akızhk, Paul McCartney'în gîivencesi Kültür Servisi- Babasının bir ilkesi vardı: Sakın erteleme! Paul McCartney, bu ilkeyle çoğumuzun hatırlayabileceğinden çok daha uzun zamandır müzik dünyasında varlığını sürdürüyor. Onu müzik dünyasından sılıp atmak isteyenler oldu. John Lennon'u kaybettikten sonra artık bir şeyleri yitirdiğini söylediler. Fakat yitirmedi, yitirmiyor. Ne zaman yaşlı rock and roll'cu eskidi deseniz, sizi şaşırtacak bir şeylerle ortaya çıkıveriyor: O çok güzel "Ftovvers in the Dirt" albümü, "Mistress and Maid", "Off the Ground" gibi. Her zaman, kanatlannın altında bekleyen birçok McCartney baladı vardır mutlaka. Ömegin "Golden Earth Giri", yıllardır yaptıklan gibi güzel. Fakat şimdi farklı bir şeyler yapıyor. Dört yıl önce McCartney, karşımıza klasik bir parça ile çıkmıştı. Liverpool'un kuruluşunun 150. yıh için yapıIan "liverpool Oratoryosu" ilginç bir denemeydi, fakat genel düşünce, McCartney'in lirizminin parçamn reşmi havasıyla uyuşmadığı yönündeydi. Bu onun için bir maceraydı ve daha önce yaptıklanndan farklı oluşuydu ona çekici gelen. Bir caz müzisyeni olan babası, sanınz bundan nefret ederdi. Fakat bu tür eserlerle alay eden babası, Paul'a cesur olmasını öğretmişti' Sakın erteleme! "Tekbildigim yöntem bu. Bir fikri seviyorum ve doğru y a da yanhş onu yapıyorum. Müzik böyte bir şey işte." McCartney birçok müzisyenin sahip olmaya can attığı, doguştan gelen bir yeteneğe sahip. Fakat sakın onu müzikal açıdan naif olarak nitelendirmeye kalkmaym. "İlkel beUd, ama naif değfl" böyle söylüyor ve Monteverdi'yi anlatıyor. "Birçok şeyi bflmiyordu, ama biz yapmak istedflderimizin çoğunu Monteverdi'de bulduk." Ve Monteverdi gibi yaptılar. "Beattes döneminde çok az şey büiyorduk. Şarküar havada uçuşuyordu ve biz onlan yakahy orduk. Yapbğımız her şey bu sevünJi, ilkel duyguyla ortaya ÇlktL" Müzisyenler McCartney'i doguştan yetenekli bir sanatçı olarak tanımlıyorlar. Bu, konservatuvarda okutulan, öğretilen bir şey değil. Bu bir duygu. "Bir sonraki notanm kaçınılmaz beurişL" McCartney bu tanımı seviyor. "Yesterday" bütün şarkılan arasında en ünlü olanı. Bunu nasıl hayal etti? Evet, yapüğı hayal etmekti. "Bu şarkj riiyamda belirdL tki hafta boyunca insanlara sordum. Bunu ben yapmış olamam." Fakat yaptı. Diğer birçok şarkısı gibi. Tekrar klasik müziğe dönüyoruz. Nedir onu çeken? Yükselme isteği değil herhalde. O zaman ne? "Benim için müziğin sınırsızlığı, dayanıhnaz bir heyecaa Ozgürlük gibi" Fakat, küçük piyano parçası "A LeaPte geçmişe dönüyor. Buna, insan doğası ya da klasik formun dayanılmaz çekicilıği diyebilirsiniz, ama geçmişe dönmeyi seviyoruz. McCartney bu parçasıyla pop müzisyenlerinin kendilerine çizdikleri sınırlardan uzaklaşıyor. Yaşarken efsane olmanın avantajlanndan birisi bu. Size kanşamamalan. Cüretkâr olabilirsiniz, başansız olabilirsiniz, ama sizden vazgeçemezler, Birçok kendi kendisini yetiştirmiş insan gibi McCartney de doguştan meraklı ve araştıncı bir insan. EMI'nin 1997 yılındaki İOO. yıldönümü kutlamalan için büyük bir orkestra ve koro eşliğinde bir "Magnum Opus" hazu"hyor ve bu sefer hayalleri ve yetenekleriyle donanmış olarak tam anlamıyla kendisi. Tek kural, kuralsızhk. Bu onun güvencesi. Heyecan verici büyük macera sûrüyor. NEW YORK'TAN İLHAN MİMAROGLU Bir Aziz Nesin Amsı "£/e/rtron//can/"dediklerinden. Birvideo. Günüde yazılı: 11 Kasım1994. Konuğumuzdu o akşam. New York'a ödüllendiril- mek, onuriandınlmak için gelmişti. "Neyemek ister- siniz?"diyesormuştu Güngör. Aldığı yanıt: "Dayak- tan başka her şey." En az kırk yıldır biliyor idiysem de onu, ilk olarak karşı karşıya geliyorduk. Imzalayıp gönderdiği kitap- larından birıni rafa uzanıp alıyorum: "Güngör ve ll- han Mimaroğlu'ya dostlukla, 4 Mart 7975." Bir daha ne zaman karşılaşabileceğımizi şöylesi- nedüşünmüştiim o akşam. Kendimi lstanbul'da bu- lursam günün birinde, görüşürdük belki yeniden. Ne ki kaç zamandır içimde bir yolculuk korkusu var. Bo- şuna değilmiş. Yobaz saldınsından kurtulunabiliyor da, yollara düşmekten kurtulunamıyormuş demek. Görüşmemiz söz konusu değil artık. Olsa olsa ben onu görebilirim ancak, sesini de duyabilirim. Elekt- ranik anı karşımda işte. "Kaldınm taşlannı fırlatıyorlardı. önce ikinci kat- taydık, sonra dördüncü kata çıktık. Dördüncü kata kadar kaldınm taşı atamayanlar karşı binanın damı- na çıkıp oradan atıyoriardı." Odadakı dostlardan bırinin, şeriatçı güçlerin kim- ler olduğunu soran sesi duyuluyor: "Niye soruyor- sunuz şeiratçı güçlerin kimler olduğunu? Parlamen- to, hükümet... Şeriatçı güçler bunlar. Şeriatçı güç- ler o yasalan yapanlar, Kuran kurslannı, imam okul- lannı açanlar." Amenka'ya ilk olarak geliyordu, sayısını unuttu- ğum ödüllerinden birini almak için. Türkiye'nin bu- radaki temsılcileri ondan uzak durmak için öze) bir çaba göstermişlerdi sanki. Elektronik anı, odadaki- lerden birinin bu konudaki sözünü de yakalamış: "He/e karşıma çıksınlar, yuvalannı yapacağım onla- nn." Yanıtsız bırakmıyor bu sözü: "Yapmayın yuva- lannı. Yuvasız kaJsınlar." Derken tetefon. Istanbul'dan Rûstem Batum an- yor. Biliyordu o gece, o sıralarda bizde olacağını. Te- levizyondaki programlanndan birinde tek konuğu ol- sun istiyor. lstanbul'da görüşmek üzere anlaşıyorlar. Telefondan sonra konuşmalar sürüp gidiyor. Bir konudan öbürüne atlanıyor."Her şeyi biliyorum" di- yor, "Şıkıdım Tarkan'/ da biliyorum." Şiirden söz açılıyor. "Şiir olayından lirizm kalkıyor. Yaşamın kendisinde lirizm olmayınca şiirde nasıl ol- sun? Yaşama aykın olarak lirizme dönmek mümkün değil. Eskinin 24 saati şimdi iki saat. Bir haftayı bir günde yaşıyoruz. Yumuşaklık, tatlılık, güzellik yaşa- mımızdan silinmiş, gitmiş. Kazanamazsınız bunlan yeniden. New York'ta oturan bir insan..." Duruyor burada biraz. Sonra, "Bugün Türkiye'de şiir mutla- ka Amerika'dakinden daha ilerdedir" diyor. Elektronik anıya yazılmamışsa da, Atatürk sözü- nündeaçılmış olduğunu unutmadım. "Ben Atatürk- çü değilim ama," diye başlayıp gerekçeli bir Atatürk övgüsü sunmuştu. Müzikten de konuşuluyor. Ne tür müziği sevdiğini soruyor biri. "Ben klasik müziği çok seviyorum. Su- baylığım sırasında radyoda klasik müzikler çok ça- lardı. Ben de radyoya başımı koyardım müzakare sa- atinde, uyurdum. Klasik müzJkçalındığında çok hoş- lanıyorum ve uyuyorum." Ertesl gün VVeill Hall'a müzik dinlemeye grttik. Es- ki dostlardan pıyanist Oeniz Arman Gelenbe, adı- nı gerektiğı gibi unuttuğum bir Amerikalı sopranoya eşlikedıyordu. Çoğunluklayirminci yüzyıl bestecile- rinin müziklerinden kurulu ilginç program, Bn. Ge- lenbe'nin çalışındaki değeriere karşın, o sopranoyü- zünden sıkmtıya dönüşmüştü. Sonra birkaç dost da bize katıldı, Carnegie Deli- catessen'e yemeğe gittik. O lokantanın etli sandviç- leriyle ünlü olduğu, başkayemeklerinden sakınılma- sı gerektiği yolundaki küçük konferansımı, masada- ki yeri uzağımda olduğu için, ya duymadığından, ya da et yemek ıstemediğinden, ne ısmariadıysa ısmar- ladı; sonra da yemeklerın çok kötü olduğunu söyle- di. Umanm, dayak yemiş gibi olmamıştır. Son gecesiydi New York'ta. Hepsı hepsi iki gün be- nim için. Aradan yedi ay geçti geçmedi. Yakın gün- lerde Cumhuriyet'te yeni girişimlerini okuyordum. "Çok geç, çok geç..." diyeceğim tuttu kendi kendi- me. Bilseydim yollara düşeceğini de telefonu açıp "Otur oturduğun yerde" deseydim, dinler miydi be- ni? "Türkiye 'nin Aziz Nesin 7 80 yaşinda öldü." New York Tımes'da ölümünün yazısı ve başlıkta- ki o üç sözcük. Yazıyı yazan Eric Pace, ya da baş- lığı atan, içinden öyle geldiği için mi o üç sözcüğü koymuş oraya? Yoksa üç sütunluk yazının fotoğraf- tan arta kalan iki sütununa tek satıriık başlığın sığ- ması için öylesi mi uygun düşmüş? Hangisi olursa olsun o üç sözcük onun önemini kimliğine en yara- şırcasına özetliyor: "Türidye'nin Aziz Nesin 7..." ÇATI /BAR AKŞAM TEKNE GEZİLERİ 22 Temmuz Cumartesi 20.30'da Dolmabahçe'den 21.00'de Üsküdar'dan Boğaz'a hareket... • Canlı müzik • 2 bardak içki • Çerez, meyve... Sadece 500.000.- TL ÇATI RESTAURANT 251 00 00 * Isteğe bağlı özel tekne gezilerimiz sürûyor. HAFTHSO»HJ deniz ve doja! DogabariİBHbirgolçevreslndeyürüyüş. ^f ^ SELtaftfE - KAKPUZSEBE Dere boyunca yOrüyü>_. 750.000 TL A A CEZİUR 750.000 TL fBSOS 22-23 Tanvnut Şuto byı kasabasmda larih ve denızle başbaşa bir haltasonu.TP 2.750.000 TL ttUBUMMRflSI POTOGRRF KHHPI 30 Tam. - 6 Afr LTuslararası kaniırüı. Bao AkdenLz'de geçen bir fotngraf kamp. Bilgi abnl BOZCMDfl ' 29-30 Tanvnut Ege Denbfnin pek bünmeyen bu harika adaanda bir haftasoou. Bilgi »to: W q Karadeniıyaytilannda bir hafiahi program. Bilgi abn. Arnika Mi* «*. 6/3 B«yoğtu T«</Fakr 0-212-2451593-2452976
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear