23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 4 HAZİRAN 1995 PAZAR 2 „1\ OLAYLAR VE GORUŞLER Ulusçuluk Prof.Dr.SUNA KİLt Boğaziçi Üniversitesi A tatürk'ün kurduğu Tür- kiye Cumhurjyeti, cıftn- huâyetçı, ulusçujalkçı, devletçi, laik vf devrim- ci temeller ûzerine otur- tulmuş bir hukuk devle- tidır. Bu ılkelerden herhangi birinden te- melden sapma, cumhuriyeti sarsar, onun ve çağdaş demokratik düşüncenin amaç- ladığı toplum ve devlet dûzeninin yön değiştırmesıne yol açar. Bu iütunlardaki en son yazımda Atatürk ilkelerinin dün, bugün ve yannlara uzanan değerlendiril- melerinm yapılma gereğıne ışaret etmiş ve bu doğrultuda cumhuriyetçilik ılkesi üzerinde durmuştum. Bu yazımda Ata- türk'ün ulusçuluk ilkesinin ıçerik ve amacını irdeleyecek ve çağdaşlaşma ol- gusu ıle olan ilişkisine değineceğım. Ulusçuluk, ulusal devlet kurma, ulusal bir siyasa gütme, çağdaşlaşmanın teme- lidir. Batı ülkeleri de çağdaşlaşma çaba- lannda geleneksel toplumdan çağdaş topluma geçerken uluslaşma, ulusal dev- let kurma çabasına ginruşlerdır. Unut- mamak gerekır kı, bir toplum eğer çağ- daş bır toplum. bir devlet çağdaş bir dev- let olarak yaşamak istiyorsa onun siya- sal kurumlan ve çalışmalan bu gerekle- re uymak zorundadır. Tarihsel impara- torlukJann, kabilelerin, ümmetçilik anla- yışının güttüğü siyasa, yerini etken bır ulusal devlet olma olanaklannı yarata- cak sıyasaya bırakmak zorundadır. Çağ- daşlaşma, bıçimsel yönden ulusal devlet durumuna gelen toplumlann gerçekten ulusal devlet durumuna dönüşmeleridir. Demek oluyor kı çağdaşlaşmanın ön ko- şullanndan biri devlet kurumlan çerçe- vesi içinde ulusçubir siyasanın güdülme- sıdir. Ancak, ulusçuluk çağdaşlaşmanın çok önemli fakat tekbaşına yeterli olma- yan bir önkoşuludur. Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı lmparatorluğu'nun başta gelen yöneticilerinin ve özellikle Osmanlı ha- nedanının son temsilcilerinin emperya- list güçlerle işbirliğine gıtmesine karşın, Mustafa Kemal önderliğinde Anadolu halkuun başlatöğı bağnnsızhk ve kurtu- luş savaşı ayru zamanda ulusal Türk dev- letinin kuruluşunun da savaşıdır. Savaş tüm mazlum uluslara ömek olacak bir başan ile sona ermiş, fakat, şeklen ba- ğımsız ulusal devlet olma, çağdaş ulusal devlet olmaya yetmediği için çağdaş ulusçuluğun gerekleriyle Türk toplumu- nun ortak ınancı, ülkü ve ilkesi haline ge- tirilmesi amacıyla devrimler başlaülmış- tır. Kurtuluş Savaşı'na devrini tamamla- mış, çağdışı kalmış bir imparatorluğu kurtarmak ıçin değil, öz yurdun sınırlan içinde bağımsız bir Türk devleti kurmak için girişilmiştir. Cumhuriyet kurulduk- tan sonra girişilen devrim atılımlan, çağ- daş ve ulusal Türk devletinin kurulması ve gelişmesi için gerekli kurumlan, kav- ramlan, değerler sisteminı getirmiş, çağ- daşlaşma ıle uzlaşmayan geleneksel top- lumun kavram ve kurumlannı ortadan kaldırmıştır. Osmanlı imparatorluğu ye- rine ulusal Türk devleti; Osmanhlık ye- rine ulusçuluk; ümmet yerine ulus; din- cilik yerine laiklik benimsenmiş ve ger- çekleştirilmiştir. Atatürk devrim atılım- lan, geleneksel bir ımparatorluğu yaşat- ma değil, ulusal Türk devletini kurma ve çağdaşlaştırma çabalandır. Altı ılke de bu devrimi yönlendiren değerler sistemi- dir. Atatürk ulusçuluğu, çağdaş ve çağdaş- laştıncıbirulusçuluktur. Çağdaşlaştıncı, ulusçuluğun amaçlannı şöyle sıralayabi- liriz: Ulusal bağımsızlık, hızlı ekonomik kalkınma, ulusal devletin yaratılması ve bu devletin yönetim biçiminin halkçı bir kımliğe dayatılması... Atatürk ulusçulu- ğu, Türkıye Cumhuriyeti'nin bagımsız- lığını korumayı ve aynı zamanda Türk toplumunu çagdaşlaştırmayı amaç edin- miştir. Bu ulusçuluk öbür devletlerin ba- ğımsızlığına saygı gösteren bir ulusçu- luktur ve irredentist değildir. Atatürk ulusçuluğu her türlü emperyalizme kar- şıdır. Osmanlı Imparatorluğu'nda iktidann kaynağı ulus değildi, halk değildi. Ata- tüfk^Osmanlı lmparatorluğu'nun dinsel yapısına bağlı "ümmetçihğin" ve bunu yaşatan düşünce ve kurumlann yerlerine ulusal varlığı, ulusal istenç ve ulusal ege- menlik ilkelerini koyarken çağdaş, laik, demokratik bir topluma dönüşmemizin temellerinı ortaya atmış oluyordu. Ata- türk ulusçuluğu herhangi bir kışı, hane- dan, kurum ve sınıf egemenliğine karşı olmakla kendine özgü halkçılık anlayışı- nı da yansıtır. Atatürk ulusçuluğu aynı zamanda laik bir ulusçuluktur. Atatürk ulusçuluğu Türk yurttaşhğımn yüksek değeri üzerinde durur. Atatürk ulusçulu- ğu bir kişinin Türklüğünü, anasoycu (ırk- çı) açıdan değil, Türk devletinin ülkesi ve ulusuyla bölünmez bütünlüğünü savun- masıyla ve Türk toplumunun çağdaşlaş- ma çabasını benimsemesiyle ölçer. Gelişmekte olan ülkelerdekı ulusal ön- derlerin temel amacı, ulusal kalkınmayı sağlamaktır ve ulusal bağımsızlık kal- kınmanın önkoşuludur. Ulusal önderler özgürlükten söz ederler, ama bu kışisel özgürlükten çok ulusal özgürlüktür. Öz- gürlük kişi için değil, ulus için istenir. Bu olguyu çağdaşlaşma çabasındaki Tür- kiye örneğinde görmek olasıdır. Atatürk devriminin ilk uygulama yıllannda tüm atılımlar ve eylemler ulusal ve toplumsal düzeyde ele ahnmıştır. Ancak, Atatürk ulusçuluğu toplumsal, ulusal kalkınma- yı araç olarak benimsemiş, fakat bireyin, insanm özgürleşmesini amaçlamıştır. Atatürkçülükte birlik ulusal devlet içinde sağlanmış ve ulusçuluk da bu bir- liği pekıştiren en önemli öğe olarak gö- rülmüştür. Ulusçuluk, toplumun, ulusun tüm bireyleriyle amaçta, ülküde, yazgı- da, inançta, dilde, ekinde ulusal kımlik bilincine varması, "Ben Türküm"dıye- bilmenin, tasada, kıvançta, olanaklann dağılımında birleşebilmenin mutluluğu- naulaşması: ülke ve ulus bütünlüğü için, devletin ve ulusun geleceği için birlikte çalışma, eyleme geçebilme erdemini, öz- verisini göstermesi, yönetimde, ekono- mide, iç ve dış sıyasada, ekinde, bağım- sızlık doğrultusunda gelişmeye, çağdaş- laşmaya katkıda bulunmasıdır. Sonuç Atatürkçülükte ulusçuluk, ulusal sınır- lar içinde yaşayan, aynı yazgıyı, aynı kı- vancı, ulus olma bilincini taşıyan herke- si Türk saymaktadır. Bu ulusçuluk saldır- gan, yayılmacı değildir. Öbür uluslann varlığına saygılıdır. Tüm uluslan, insan- lık evreninin saygınlığı, onuru, kişiliği, ulus ve insan olmaktan doğan haklan ve ödevleri bulunan birer topluluğu olarak görür. Uluslann, devletlerin zayıf, güçsüz uluslan sömürmesine, onlan egemenliği altına almalanna karşıdır Bu yönüyle Atatürkçülükte ulusçuluk insancıl evren- sel boyutlara ulaşmıştır ve banşçı bir iş- lev görmektedir. Atatürk ulusçuluğu ilerici, usçu ve ol- gul (müspet) bilimcidir. Türtderin ulusal birlik ve beraberlik içinde çahşmalan ve çaba göstermeleri koşuluyia ülkeyi en üe- ri bir düzeye getirecek yeteneklere sahip oiduğu inancmdadır. Atatürk ulusçuluğu kapalı bir toplum anlayışını yadsır ve gerektiği durumlar- da başka ülkelerin deneyimlerinden de yararlanmayı önerir. Ancak, tüm bu ya- rarlanmanın Türkiye'nın bağımsız kara- nnın sonucu olması üstünde durur. Yukanda ıncelediğımiz nıtelıklenyle Atatürk ulusçuluğu dün olduğu gibi, bu- gün ve yannlarda da varlığını koruyacak bir ilkedir. Llusçuluk, çağdaş olabilme- nin, çagdaşlaşma> a yönelebilmenin ilk ve vazgeçiunez aşamasıdır. TARTIŞMA 6 New York'ta Türk kadınlannın başansı A merika'ya ^ ^ yerleşen ve i ^L ışlerinı L^^k düzene ğ ^ koyan ^ L J L i halkımızın. hemen ülkemızi düşünmeye başladığı anlaşılıyor. New York'ta bulunduğum kısa süre içinde tanıştığım bütün Türklerin ülkemız problemlenyle ne kadar yakından ilgilendiklennı gördüm. Burada ülkemızin tanınmasına. çocuklannın Türkçeyi, kendi kültür ve tarihimizi öğrenmelerine büyük önem veriyorlar. Bunun için New York Türk Kadınlar Birliği cumartesi günleri Türk Evi'nde sınırlı sayıda çocuklara eğitim yaptınyordu. Bu kez Türklerin yoğun olduğu Queens'de hukukçu Sayın Nur Bünyak başkanlıgında kurulan 4 New York Türk Kadmlan Dayanışma Derneği' kendi bölgelerinde bir Amerikan okulunu cumartesi günleri için kiralamışlar ve bu yıl 120 çocuğun eğitimine başlatmışlar. Eski New York Kadınlar Birliği Başkanı Sayın Ayten Sandıkçı ve eşi Ahmet Sandıkçı, beni okula götürdüler. Kendileri de okulla çok ilgililer. Çocuklarla birlikte aileler de yiyecekleriyle gelmişler. İnsan kendini Türkiye'de zannediyor. Büyük bir salonun geniş sahnesinde TRT'nin eski halk oyunlan öğretmeni, 23 Nisan'a hazırlamak üzere çocuklara halk danslan öğretiyordu. Okulun yılhk 35 bin dolarlık bütçesini öğrenciler, aileler ve civardaki işyerlen karşılıyormuş. Kıraladıklan okulun öğrencilerinin büyük bir kısmı Türkmüş. Okulun Türk çocuklan için ailelerine Türkçe mektup yazmasını sağlamışlar; şimdi de Türkçe dersi koydurtmaya çalışıyorlar. Burada beni en çok etkileyen tek bir bayanın TV'de, Türkçe programlar yapıp yayımlaması oldu. Bir pazar gunü tesadüfen açtığım 25'inci kanalda 'Vaiseof Anatolia' yazısı ile Türk bayrağını görüp müziğimizi ve Türkçe konuşmayı duyunca öyle heyecanlandım ki... Bu kanalda her millet kendi dillennde kendi kültürleri hakkında yayım yapıyor. Sayın Ayten Sandıkçı aracılığıyla tanıdığım Sayın Aflye Ak, Kazan'dan Almanya'ya gelerek radyoda çalışmış, sonra Türkiye'de TRT'de görev almış. Burada tamamıyla kendi girişimi ve olanaklanyla TV'de» Türkçe yayımlara başlamış. 25. kanaldaki yayım, bütün Amerika için. Aynca her akşam bir saat Queens ve civanna (Türklerin yoğun olduğu yerier) uzanan bir yayım da yapıyor. Türklerden büyük ilgi görmüş. "Herkes memleketten haber almak istiyor. Haberteri çoğunlukla zamanı geçtikten sonra verebUdiğinıiz halde, yine çok seviıüjorlar" diyor. Devlet büyüklerimizden biri, "Burada ne gerek Türkçe televtrytjn vayım" demış. Buna çok şaşmış Alıye Ak, "Geienler biraz aramtza girsder de halkımızın ülkemiz için neler yaptıklarını ve yapmak istediklerini duysâlar. Buradaki Türklere biraz ilgigösterip onurlandırsalar, voi gösterseler mernleketimiz için ne kadar çok yararlı olurdu" diyor. Sayın Aliye Ak, kendi geçiminı başka işte çalışarak sağhyor. Boş vakitlennde en çok televizyonla meşgul olabiliyor. Halkımızın ilgisi ve desteğıyle ve büyük zorluklarla bunun yürütmeye gayret eden bu özverili bayanı ne kadar takdir etsek ve kutlasak azdu-, Ülkemızden de el uzatmak gerek. Vaktıyle memleketimizden beyin göçü oluyor diye kızanlara, "Gitsinler de bizi oralarda tamtsınlar; yeter ki biz de onlardan yarartanmayı bbeüm" djyordum. Yanıldığımı görüyorum. Muazzez Ümiye Çığ / Sümerolog PENCERE Batı'nın Onyargıları... Papa 2'nci Urban, Hıristiyanları Haçlı Seferleri'ne şöyle çağırıyordu: "Kudüs, Türklerden kurtanlmaiıdır." Çağrıyı duyan Hıristiyanlar, hep bir ağızdan bağı- rarak yemin ettiler: "Tann bunu istiyor!.." Eh, Hıristiyanın bilincine Türkler böyle işleyince, ger risini sizdüşünün!.. Avrupa uygarlığında 'Türk' sözcüğü 'düşmanîa an- lamdaştı. Ne demek Türk?.. "Katil, şehvet düşkünü, dinsiz, kaba, hoyrat, aşağılık, zalim, yağmacı, acımat- sız, saldırgan, ahlâksız, korkunç, barbar, soyu sopu belirsiz, lanetlenmiş, eli kanlı..." Avrupalı, Türke niçin düşmanlaşıyordu?.. Çünkü insan insanı köleleştirip sömürmek için ga- rekçeler arar; bu yöntemle vicdanını rahatlatır, yaptı- ğı işi ve işlediği suçu aklar. * Avrupalının uygariık dışı değer yargılannı belirleyen tarihsei gelişimde, üç itici güç, zaman içinde baskın çıkmıştır: 1) Hıristiyanlık.. "_ 2) Sömürgecilik.. i 3) Emperyalizm.. İlk aşamada, Hıristiyanlığın karanlığı, Avrupalının Türklere karşı düşmanlaşmasını güdüledı. Papa 2'nci Urban'ın Haçlı Seferleri'ne çağnsında "Kudüs Türk- lerden kurtanlmaiıdır" demesi ilgi çekicidir. Papa, 'Müslümanlar'dan değil 'Türkler'Ğ&n söz açıyor. Oy> sa o dönemde Türkler, kendi Türklüklerinin bilincin- de değillerdi; ulusa dönüşmek için 20'nci yüzyılı beks lemeleri gerekiyordu. Türkler, Avrupa'nın göbeğine Osmanlı Imparator- luğu'ylayayıldıklan zaman, Hıristıyanlann karşısına bir "Türk sorunu" çıkmıştı. Dünyada iki büyük din ara- sındaki çelişkinin en keskin ucunu Türkler simgeliyor- du. Batılıyı yönlendirdi bu çelişki... Avrupalı ünlü din adamlan, siyasetçileri ve yazar- larının Türklere ilişkin önyargılan korkunçtur, tüyler ürperticıdir. Uygariık tarihinde 'Reform' dönemecini simgeleyen Martin Luther'in Türklere bakışı ilkeldir, karanlıktır, acımasızdır. Edebiyat tarihine adlan altın harflerle yazılı nice Avrupalı şair ve romancı, Türkle^ re karşı önyargılıdır. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra 'Sevr Antlaşma- s/'nı düzenleyen Avrupalı devlet adamlannın Türkle- re bakışlan barbarlığın doruğuna ulaşır: "- Türkler, Avrupa'dan sürülmeli!.." Türkleri aşağılayan önyargılar bizim aydınlanmıza öylesine işlemişti ki Halide Edip, Mütareke'den son- 1 ra Amenkan mandasını ısterken şöyle yazıyordu: ; "Filipin gibi vahşı bir memleketi bugün kendi ken* dini yönetmeye yetkin modern bir makinaya dönüş- türen Amerika çok işimize geliyor." • Türk'ün dünya ve Avrupa tarihinde özel bir yeri var- dır; yeniden gözden geçirilmeli, Avrupalıdaki kalıtım- lan önyargısız incelenmelidir. ' Haçlı Seferieri'nden beri karşılarına dikilen Türkle^ • Arkast 19. Sayfada TIPO. EN HEYECAN VERICI 5 PILI Şehrin dinamik temposunda ya da doğanın nefes kesen atmosferinde... Her koşulda size uyum sağlayabilecek bir tek otomobil var: Tipo. Aerodinamik tasarımı ve motorundan aldığı güçle Tipo, mükemmel bir performans sergiliyor. Estetik, hızlı, hareketli. Geniş iç mekânı ve zengin aksesuarlarıyla, en zorlu yollarda bile tam konfor sunuyor. Kendi sınırlarını aşmak, yolların keyfıni yaşamak isteyen herkes, 5 kapılı Tipo'yu heyecan verici buluyor. Siz de Tipo'yla tanışın. TOROS Bütün Tofa; otomobılleri, kılomecre sının olmaksızın 1 yıl mekanık garancıyc, paslanmaya karjı 3 yıl boya garantisinc, aynca Tofaş'ın biitOn TUrfciye'ye yayılmış uzman servıs ağı ve Opar'ın bol, hesaplı onjınal yedek parça güvcncesinc sahıptır. Tipo ve dığcr Tofaj otomobilleri hakkında daha aynntılı bilgi almak için, ucretsız Tofa; 24 Kattını arayabilirsiniz. Türkiye'nın her yennden 0 800 211 42 42. F I A T
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear