23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 1995 PAZAR 8 PAZAR KONUGU PORTRE BETUL ONURSAL 1942, tstanbul doğumlu. Orta ve lise öğrenimini Fmnsız Notre Dame de Sion Lisesi 'nde tamamladı. Hukuk öğrenimine tstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi 'nde başladı; Cenevre Üniversitesi 'nde bitirdi. Cenevre de çocuk mahkemeleri konusunda stajyaptı. Amacı, çocıık hâkimi olarak çalışmaktı. Ancak Türkiye'de o dönem çocuk mahkemeleri kurulmadığı için bu isteğini gerçekleştiremedi. Şimdilerde tstanbul Barosu Çocuk Hakları Komisyonu Başkanhğı nı yapıvor. tstanbul da etkinliğini sürdüren Çocuk Hakları tşhirliği Konseyi 'nin kurucu üyesi. Adalet Bakanlığı bünyesinde kurulan Çocuk Hakları Komisyonu 'nda çalıştyor. Aynı zamanda serbest avukatlıkyapıyor. UNUŞ Çocuklarımız, loplumumuzun gelecegi... Çocukları nasılyetiştirir, onların gelişmelerini ne ölçüde sağlar ve onları ne ölçüde koruyabilirsek gelecekte karşımıza o ölçüde sağhklı, dengeli, gelişkin bir kuşak çıkar... Bütün bunlar, insanlanmız. de\'let, hükümet yetkilileritniz tarafından hep söylenir, yazılır. Bu arada Turgut Özal adında, şimdi rahmeti rahmana kavuşmus bir başbakammız çıkar, 1989 BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ni imzalar. TüHdyede çocukları kontyan kanunlaryapılır. Ama neredeyse eski hamam, eski tas... Çocuklarımızı korumak kollamak, onların kendilerini geliştirmeleri için hemen hemen hiçbir şey yapılmaz. Hdlâ analar, babalar "Dayak cennetten çıkmadır" diye çocuklanm döver. Dayakla yetisen çocuk, büyihiince başkalarını döver. Bu kısırdöngü. böylece sü'rüp gider. Türkiye'deçocukların karşı karşıya bulunduklansorunları, varolan yasalarm uygulanmaması ve imza atılan uluslamrası sözleşme hükümlerine uyulamamasını, konunun uzmanı avukat Betül Onursal 'la görüstük 'Devlet, çocuğu korumalı'LEYLA TAVŞANOĞLU - Türkiye'de devletin. çocuk haklan konusuna yaklaşımını nasü değerlendiriyorsunuz? ONURSAL: Devletin bu konuya yaklaşımı ıl- ginç. lyi niyetli bir yaklaşımla ışe girişiliyor. Fakat gereken önem verilmediği için gerekli kanunlann çıkanlmasında gecikiliyor. Kanunlann uygulan- ması için gerekli kurumlar kunılmuyor. Sonuçta çocuklar biryerde de devlet yüzünden istismara uğ- ramış oluyorlar. Bence devletin. bu konuya çok daha ciddi ve sa- dece vitrin olarak değil. daha içeriklı bir biçimde eğilmesi gerekiyor. - Bu konuda örnek verebilir misiniz? ONURSAL: BM Çocuk Haklan Sözleşmesi'ni Türkıye adına Özal, başbakanken imzalamıştı. On- dan ancak dört yıl sonra sözleşme. TBMM'nin onayından geçti. 27 Ocak 1995 'te de Resmi Gaze- te'de yayımlanarak yûriirlüğe girdi. Buna göre çok önemli işler yapmak lazım. Ama ben devletin da- ha o işlere ciddi olarak eğilmeye zaman ve nakit imkân bulduğunu sanmıyorum. lkinci olarak da sokak çocuklan ve çocuk yargılama'.an konusunda çocuk mahkemeleri kanu- nu çıktı. ABD ve Avru- pa'ya göre aşağı yukan yüz yıllık bir gecıkrneyle hayata geçti. Fakat 1987 yılında Türkiye'de ancak dört ilde çocuk mahkeme- leri kurulabildi. Ama bun- lann gerektirdiği müesse- seler kurulamadı. - Çocuk mahkemeleri hangi illerde kuruldu? ONURSAL: Istanbul. Ankara, îzmir ve Trab- zon'da. Ancak, Istan- bul'da ıki tane çocuk mah- kemesi bulunuyor. Devle- rin, sonuca götürebilen bir işe giriştiğine inanamıyo- rum. Çünlcü birtakım ka- nunlar koyuluyor. Fakat onlann gerektirdiği mües- seseler kurulamadığı için ve buna da bütçeden ge- rekli para aynlamadıgı için tabii ki sadece kanun hiçbir işe yaramıyor. - Kanun ne gibi müesseseterin kurulmasını gerek- tiriyor? ONURSAL: Örneğın tedbir müesseseleri... En önemlilerinden birisi de çocuk misafırhaneleri ku- rulması konusu. Biliyor musunuz? On milyon nü- fuslu lstanbul'da bir tane bile çocuk misafirhanesi yok. Bir tane vardı. Galiba üç yıl önceydi; kapatıl- dı. Çünkü iyi çahşamadı. tçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve sosyal hizmetin bağh olduğu Devlet Bakanlıgf nın bir protokolüyle kurulmuştu. Bu çocuk misafirhane- sinin yeniden kurulması şart. Çünkü protokol hâ- lâ yürürlükte. Sokaktaki çocuklan lstanbul'da ba- nndıracak hiçbir yer yok. Devletin. sosyal hizme- tin yurtlan, yuvalan var. Buralarda korunmaya muhtaç çocuklar banndınlıyor. Bunlar sokak ço- cuklanyla karıştırılmak istenmiyor. - Neden? ONURSAL: Bunu yap- makta aslında çok haklı- lar. Çünkü çocuk misafir- hanesi apayn bir şey. Bu, bir yurt ya da yetiştirme yurdu değil. Buraya alına- cak çocuklann sorunlan tahlil ediliyor ve çocuklar burada en fazla üç ay ka- lıyorlar. Gereken sosyal yardım kendilerine yapı- larak yerlerine gönderili- yorlar. Ya da bir sosyal kuruma konuluyorlar. Bu, bizde kesinlikle yok. Son- ra, müşahade merkezleri- nin kurulması lazım. TB- MM'de yıllardır bekleyen bir çocuk mahkemeleri kanunu tadil tasansı var. Bu da yeni müesseseleri gerektiriyor. Yani müşa- hade merkezleri, çocuk- larla ilgilenecek yurtlar gibi kurumlann kurulma- sını öngörüyor. Sosyal Hizmet ve Ço- cuk Esirgeme Kurumu'na devlet. kanunla çok bü- yük bir yetki vermiş. Fa- kat. Sosyal Hizmet ve Ço- cuk Esirgeme Kurumu bunu kısıtlı yorumluyor. Ve sadece kendi yuvalan- na, korunmaya muhtaç çocuklan yerleştirebile- ceğini kabul edıyor. Oysa Çocuk Mahkemeleri Ka- nunu. özel ve resmi ku- rumlara çocukların yer- leşririlebileceğini öngörü- yor. Yani Sosyal Hizmet ve Çocuk Esirgeme Kuru- mu, anlaşma yaparak \e kontrolü elınde tutmak suretiyle özel kuruluşlann kurumlanna çocuklan yerleştirebilir. Bence de tek çözüm bu. Çünkü Ço- cuk Esirgeme Kurumu. bütün çocuklan içine ala- cak biçimde bir hizmet veremıyor. - Özel kurumlar derken hangi kunımlan kaste- diyorsunuz? ONURSAL: Dernek ve vakıflann oluşturdukla- rı kurumlar... Bunlargene işliyor. Şöyle ki: Birçok kurum ve kuruluş, korunmaya muhtaç çocuklar için yapılmış gibi değil, ama okul ya da yurt şek- lındeçalışıyorlar. Bu şekilde de sosyal hizmetlerin denetimindentamamıyla uzak bir biçimde faaliyet gösteriyorlar. Burada bulunan çocuklardan sosyal hizmetin haberi dahi olmuyor. Oysa sosyal hizmet. bir yönetmelikle bunlan bünyesine bağlayabilse çok daha yerinde olur. Böyle de olması gerek. Örneğın Fransa'da suça itılmiş ve korunmaya muhtaç çocuklann barındınldığı özel müessesele- nn oranı, resmi müesseselerden daha fazla. Ve bu özel müesseseler çok sıkı denetim altında tutulu- BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ni Türkive adına Özal, başbakanken imzalamıştı. Ondan ancak dörtyıl sonra sözleşme, TBMM'nin onayından geçti. 27 Ocak 1995 'te de Resmi Gazete'de yayımlanarakyûriirlüğe girdi. Buna göıv çok önemli işler yapmak lazım. Ama ben de\ietin daha o işlere ciddi olarak eğilmeye zaman ve nakit imkân bulduğunu sanmıyorum. yor. - Kimler deneüiyor? ONURSAL: Çocuk mahkemeleri hâkimleri. sos- yal hizmet kurumu tarafından çok sıkı bir takıp al- tında. Bizde çocuk sorununun halledilmesi için. bizim gördüğümüz kadarıyla birincı şart, bir "ço- cuk imdat servisi" kurmaktır. - Çocuk imdat senisi nasıl ve ne amaçla faaliyet gösteriyor? ONURSAL: Bunun en güzel örneği yine Fran- sa'da. Fransız resmi Sosyal Hizmet Örgütü'nün 24 saatlik bir çocuk imdat servisi oluyor. Çocuklar ya da çocuğun istismara uğradığını gören büyükler, bu servise haber veriyorlar. Sen'is, anında olaya mü- dahale ediyor. Olay. adliyeye gidilmesini gerektı- ren cezaı bir suçsa mahkemeye gidıliyor. Sosyal hizmetin bir aile desteği vermesiyle çözülecek bir olaysa söz konusu destek veriliyor. Böylece de ka- nunlardaki, çocukları koruyucu hükümler yaşama geçirilmiş oluyor. Bizde genelde bakarsanız pek çok kanunda ço- cuklan korumak için pek çok hüküm var. Yani, ka- nunlanmızda pek büyük bir eksiklik yok. Kanun- lanmızdakı eksiklik, çocuklanmızı korumak ama- cıyla onlan bazı alanlarda çok fazla kısıtlaması. - Hangi alanlarda? ONURSAL: Örneğin medeni hukuk konusunda. Medenı Kanun'daki velayet müessesesinin daha çok ana-baba sorumluluğu müessesesine dönüştü- rülmesi lazım. Böylece çocuklann ıstisman önlen- miş olacak. Örneğin, eğitim, çocuk mallannın ıda- resi, çocuğun kendisini ilgilendiren kararlan ken- disinin vermesi konusunda kanun daha rahatlatıl- malı. Yani velayet hakkı biraz değiştirilerek bir ana-baba sorumluluğu şekline getınlmeli. Bizde, hele eğitim düzeyı düşük olan kışilerde velayet hakkı. çocuğa sahıp olma olarak algılanıyor. Yani çocuk. onlann bir malı şeklinde yorumlanıyor. Oy- sa bu böyle degil. - Türkive. Çocuk Haklan Sözleşmesi'ne ne gibi çekinceler koydu? ONURSAL: Çekinceler. sözleşmenın 17. 18.29 ve 30. maddelerine konuldu. Bu çekincelerazınlık toplumlarıyla ilgıli olarak konuldu. Yani biz Lozan Antlaşması'nın çerçevesınde kalarak bu sözleşme- yi ımzaladık. BM Çocuk Haklan Sözleşmesı'nin genel ilkeleri var. Birincı amacı. aılenin güçlendi- rilmesı. Çocuktan ilk sorumlu olan. aıle. O zaman aile- nin güçlendırilmesı lazım. Sözleşmede çocuğun yüksek yaran öngörülüyor. Bütçede. devlet politi- kalarında çocuğa öncelik tanınması ve çocuğun yüksek yarannın gözetılmesi koşulu getirilıyor. Bu prensip uygulanacak olursa Sosyal Hizmet ve Ço- cuk Esirgeme Kurumu'na bütçeden çok geniş bir pay ayırmak lazım. Çünkü bu kurum çok büyük gö- revlerle yükümlendirilmiş. Sağlık ve sosyal gü- venlik açısından da öncelik çocuğun yaranna ve- riliyor. - Yani çocuk hastaneleri kurulması öngörülüyor» Oysa Türkiye'de bir tek çocuk hastanesi yok... ONURSAL: E\ et, sadece hastanelerin çocuk ser- vıslen var. Bu konuda uluslararası ve ulusal ışbir- liği öngörülüyor. Çocuk suçlarını önleme konu- sunda üstünde durulan en önemli husus ve bizim de lstanbul'da Çocuk Haklan Işbirliğı Konseyi'ni kurmamızın amacı. çocuk konusunda çeşitli kurum ve laıruluşlann. çeşitli mesleklerin işbirliği yapma- lannı sağlamak. Çünkü çocuk konusu, tıp, hukuk, eğitim. çok çe- şitli meslek dallarının ancak işbirliği yaparak hal- ledebilecekleri bir konu. BM Çocuk Haklan Söz- leşmesi, Beıjıng Kurallan da bunu istiyor. Biz, ts- tanbul Barosu olarak geçen yıl bir sempozyum dü- zenledik. Amaeımız, avukat ve hâkim stajyerlen. çocuk yargılaması konusunda eğıtmekti. Sadece hukuk- çulardan değil. tıp ve eğitim uzmanlanndan da ya- rarlanarak bu sempozyumu düzenledik. Önemli olan, meslek içı eğitimde de çeşitli uzmanlık dal- lanndan bilgiler verebilmek. Bizde devletin bakış açısında da bu eksiklik var. Çocuklarla sadece kendi sahast ıçınde ılgilemyor. Biz şimdi bir çocuk komisyonu kurulmasına çalı- şıyoruz. Ama heniz kurulamadı. Çocuklar, Milli Eğitim Bakanlığı'nın bir alt komisyonu olarak gö- rülüyor. Bu çok yanlış bir tutum. Çocuk komisyo- nu, çok çeşitli mesleklerin. çok çeşitli bakanlıkla- nn bir arada çalıştıklan bir komisyon olmalı. Batı ülkelennde bu böyle. Örneğin, bir çocuk hâkimi. sadece çocuk hâkimi olarak çalışmaz. Bulunduğu kentin sosyal hizmet uzmanı, valisi. belediye baş- kanı, öğretmenleri. sporsorumlulanyla birlikte ça- lışır, kararlannı birlikte verir. onlann fikirlerini alır; uygulama da öyledir. - Çocuk haklan konusunda tek bir bakanlık ku- rulsa sizce yararlı olur mu? ONURSAL: Bilemiyorum. Tek bir bakanlık ku- rulursa bu sefer bürokratik işlemler daha da uza- yacak. Öncelikle TBMM'de bir çocuk komisyonu kurulması şart. Bu komisyonun çeşitli meslek gruplanndan oluşması ve çıkacak kanunlarla bu komisyonun ılgilenmesi gerekiyor. Bakanlık ola- rak bunun gerekli olduğunu sanmıyorum. Ancak ortak çalışmalar olabilır. O da yerel bazda olabılır. Bunu uygulamak küçük şehirlerde kolay, ama bü- yük şehirlerde zor. Geçenlerde Kocaeli Barosu'nun öncülüğüyle _^K_ rarransız resmi Sosyal Hizmet Örgütü 'nün 24 saatlik bir çocuk imdat senisi oluyor. Çocuklarya da çocuğun istismara uğradığını gören büyükler, bu servise haber veriyorlar. Servis, anında olaya müdahale ediyor. Olay, adliyeye gidilmesini gerektiren cezai bir suçsa mahkemeye gidiliyor. Kocaeli'nde çocuk imdat sıstemi kuruldu. Kocaeli Valıliği. belediye yetkilileri. Sosyal Hizmet tl Mü- dürlüğü bir arada çalışma yapabiliyorlar. Çünkü Kocaeli, Istanbul'a kıyasla daha küçük bir yer. Böyle bir hizmetin nüvesinı kurdular. tnşallah da başanlı olurlar. Yani yerel bazda bu ışbirliğınin ku- rulması çok daha önemli. - Sözleşmede bildiğimiz kadanyla ilköğretim ko- nusunda önemli bir madde var. Türkiye'de artık il- köğretimin paralı hale getirilmesi gerektiği tartış- malan yapılırken sözleşmede ilköğretimin zonınlu ve parasız olması koşulu var— ONURSAL: E\et. Bu çok önemli. BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nın 28. maddesı A bendi. il- köğretımın herkes için zorunlu ve parasız hale ge- tirilmesinı istiyor. Bizdeki kanuni durum zaten böyle. Ancak geçen yılki uygulamav la katilım pa- yı alınmaya başlandı. Öte yandan fakir kâğıdı ge- tirenlerden bu pay alınmıyor. Ama fakir kâğıdı ge- Çoculdar tarilı boyunca ezildi - Bize BM Çocuk Haklan Sözleşmesi'v le ilgili aynntüar verir misiniz? ONURSAL: Çocuk, tarihin çok eski dönemlerinde, Roma Hukuku'nda babanin malı sayılıyor. Baba, öldürme dahil, çocuğa istediği her şeyi yapabiliyor. Daha sonra dinler, çocuklan koruyucu hükümler getiriyorlar. 18. yüzyılda eğitim amacıyla çocuk haklanndan söz edildiğini görüyoruz. Yani, çocuğun büyükten ayn bir varlık olduğu önce eğitimle vurgulanıyor. Sonra da 19. yüzyılda çocuk, bir işgücü birimi olmaya başlayınca buna rastlıyoruz. Bu gelişme de kendini Ingiltere'de gösteriyor. O zaman çocuk haklanndan daha geniş anlamda söz ediliyor. Hemen de suçlu çocuk sorunu ortaya çıkıyor. Önce ABD'de sosyal hizmet uzmanlan bunun bilincine vanyorlar. Suçlu çocuklara büyüklerden ayn bir muamele yapılması gereğini anlatarak Şikago'da ilk çocuk mahkemesinin kurulmasına önayak oluyorlar. Bu mahkemeler Avrupa'da da kuruluyor ve çocuk haklanyla ilgili ilk uluslararası toplantılar, suçlu çocuklara yapılacak yardım ve davranışlarla başlıyor. Çocuklann korunması için uluslararası bir örgüt kurulması fikri ilk olarak 1894 yılında ortaya atılıyor. Bu konuda da Belçika ve Fransa'nın önderlik ettiğini görüyoruz. Savaşlar sırasında bu çalışmalar geriliyor. Savaşlardan sonra Milletler Cemiyeti'nin faaliyetlerinden birisi olarak kabul edilen Milletlerarası Çocuklan Koruma Birliği oluşturuluyor. 1924'te de çocuk sorunlan için özel bir komisyon kuruluyor. Bu komisyonun çalışmaları, 1924 Milletler Cemiyeti Çocuk Haklan Beyannamesi'nin esaslannı oluşturuyor. 1924 Cenevre Çocuk Haklan Beyannamesi'ni Atatürk bizzat imzalıyor. Bu da bizce Atatürk'ün çocuklara verdiği önemi göstermektedir. Atatürk, çocuklara gerçekten bilinçli olarak eğilmiş. - O zaman Türkiye'de 23 Nisan Çocuk Bayramı kutlamalannı nasıl karşüıyorsunuz? ONURSAL: Gerçekten bu bize üzüntü veriyor. Çünkü Türkive, çocuklara bayram veren ilk devlet. Bunu da çok güzel kutlamalarla uluslararası boyuta taşıyor. Bunlara karşı olduğumu sakın sanmayın. Bunlar çok güzel görünümler. Ama bunlann arkasında aynı şekilde ciddi önlemlerin gelmesi lazım. Yani, biz çocuklanmıza bu kadar güzel bir bayram sunuyorsak aynı şekilde onlara koruyucu. geliştirici bir hukuk ortamı ve uygulama alanı sunmamız lazım. - Bu kutlamalan yüzeysel mi buluyorsunuz? ONURSAL: Güzel bir kutlama aslında. Özellikle de çocukların uluslararası ilişkiler kurmalan açısından çok yararlı. Bunu da destekliyoruz, ama derinliği yok. lşte, üzüntü verici yani bu. - 1924 Çocuk Haklan Bcyannamesinden aynntı verir misiniz? ONURSAL: 1924 Çocuk Haklan Beyannamesi, çocuklann gelişme, beslenme. korunma, hayata hazırlanma konulannda onlara birtakım genel kurallar sunuyor. Çünkü ülkelerde kanunları çocuklar yapmıyor. Kanun yapanlan da çocuklar seçmiyor. O nedenle birtakım evrensel kurallar koymalı ki, kanun yapıcılar çocuklan ezmesinler. Bu evrensel kurallann konulması 1924'te başlıyor. Sonra 1959'da BM Beyannamesi yayımlanıyor. Bu beyannamede de çocuklar için koruyucu, geliştirici önlemler öngörülüyor. Daha sonra uluslararası alanda hep çocuk ceza hukuku açısından çalışmalar yapılıyor. Daha sonra 1985'te Beijing Kurallan olarak adlandırdığımız Çin'in başkenti Beijing'de çocuk mahkemeleriyle ilgili kararlar kabul edildi. On yıl süren bir hazırlık döneminden sonra da 1989'da BM Çocuk Haklan Sözleşmesi kabul ediliyor. - Bu çalışmalar neden on yıl süriiyor? ONURSAL: Bütün ülkelerin hukuklan araştınldı ve hepsinin tek tek kabul edebileceği birtakım kurallar oluşturuldu. 1989'daki beyanname hemen kabul edildi ve yûriirlüğe girdi. Çünkü beyannameyi yeterli sayıda ülke ımzaladı. - Bu beyannamenin diğerierinden farkı nedir? ONURSAL: 1989 sözleşmesinde çocuklan yaşatma, koruma, geliştirme esaslan kabul edildi. Bu sözleşme bunlara ek olarak bir de katılım olgusu getirdi. Biliyorsunuz, demokrasıyle yönetilen toplumlarda çoğulcu demokrasi önemli. Yani çoğunluk demokrasisi değil, çoğulcu demokrasi... Bu, herkesin birbirini hoşgörüyle kabul edebileceği bir yönetim sistemi. Bu da merkeziyetçilikten yerel yönetimlere kayılması amacını taşıyor. Dünyadaki demokrasilerde idare hukuku gitgide kendini yerinden yönetime bırakıyor. Onun için yerinden yönetim modelinde hoşgörü çok önemli. Çünkü çoğunluğun ezici olduğu yerlerde demokrasi ve hoşgörüden söz edilemez. BM Çocuk Haklan Sözleşmesi'yle getirilen prensipler, çocuğun küçük yaştan itibaren gerek ailesinde, gerek toplumda çeşitli karar mekanizmalanna katılmasını öngörüyor. Örneğin. çocuklann dernek kurmalannı, banşçı amaçlarla toplantı yapmalannı öngörüyor. Çocuk, bütün bunlan küçük yaştan itibaren yaparsa ve birbirine karşıt görüşleri kabul etmeyi küçük yaştan itibaren öğrenirse büyüyünce daha iyi bir yetişkin toplumu meydana gelebiliyor. Küçüklerin kararlannın hep babalan, velileri tarafından alınması. toplumu sonuçta birtakım babalar, analar, bacılardan çözüm beklemeye götürüyor. Oysa insanlar kendi kişiliklerini geliştirirlerse kendi çözümlerini kendileri üretecek düzeyde olurlar. Çözüm üretme mekanizmasına da daha çok katkılan olur. Bu sözleşme, Türkiye tarafından çekincelerle kabul edildikten sonra 27 ocakta Resmi Gazete'de yayımlandı. tirmek de çocuklarda eziklik yaratıyor. Bu ulusla- rarası sözleşmeye imza atan bir ülke olarak Türki- ye'de bu para alınamaz. Belkı yerel yönetimlerden belli bir pay alınabilir, ama öğrencılerden hayır. Burada şunu da belirtmek istiyorum; çocuk hak- lan eğitimi okullarda yapılmalı. - Çocuklara dayak atanlarla ilgili ilginç madde- ler olduğunu biliyoruz™Galiba bizim "Dayak cen- netten çıkmadır" atasözü bu sözleşmede geçerli de- ğü~. ONURSAL: Evet, değil. Eğitim sistemi de da- yağa karşı. Bu arada çocuğun kurumlarda dayak yemesi sorunu da hâlâ var. Kurumlarda çocuklara dayak atan devlet memurlan, Memunn Muhake- matı Kanunu'na tabi tutuluyor. Bu, çocuk aleyhine sonuç doğuruyor. Kanunun, 18 yaşına kadar olan durumlarda kalkmasını talep ediyoruz. Dayak çok yanlış. Dayak. dayağı doğu- ruyor. Kendisine şiddet uygulanan bir çocuk, bü- yüyünce kendisi de şiddet uygulamaya başlıyor. Ve dayak ne yazık ki daha çok anneler tarafından uygulanıyor. Aile Araştırması Kurumu'nun birtoplantısı var- dı. Ankara çevresinde ya- pılan bir araştırmada ço- cuklan en çok dövenlenn anneler olduğu ortaya çıktı. Annelerin çocukla- n en çok dövme gerekçe- leri de çocuklann söz din- lememeleri. Bu da şunu ortaya koyuyor: Çocuk ne zaman kişiliğini ortaya koymak istese dayak yi- yor. - Bir de çocuk isrisman konusu var~ ONURSAL: Çocuk ıs- tismarı, son yüzyılda ge- lişen bir konu. Bu da ön- cehkle tıp adamlan tara- fından ortaya atılıyor. Tıp adamlan. kendilerine ge- len hasta. yaralı çocuklar- da düşmeyle ya da kazay- la ilgili olmayan birtakım yaralar. bereler görüyor- lar. Araştırmaya girdiklerinde. bunlann çocuklann dövülmesi, kötü muameleye uğraması sonucu ol- duğunu anhyorlar. Bunun üzerine tıp ve hukuk uz- manlan, ortak çalışmalar yaparak çocuk istisman derneklen kuruyorlar. Çocuk Istisman ve thmali Demeği de bizde 1988 yılında Ankara'da kuruldu. - Çocuk istismannı tarif eder misiniz? ONURSAL: On sekız yaşın altındaki çocuklara karşı gınşilen ve onlan fiziksel. duygusal, zihin- sel, cinsel, ekonomik açılardan zedeleyen her tür- lü eylem, çocuk ıstisman oluyor. - Bu tür istismara karşı ne gibi >aptınm getiriyor? ONURSAL: Sözleşmede de bizim kendi kanun- lanmızda da yaptınm var. En son sanıyorum 1990- 91 istaristikleri çıktı. Bu türolaylarla ilgili Türki- ye'de yılda 500 dava var. 60 milyonluk ülkede yıl- da bu konuda 500 dava açılmış olması çok az. Bi- zim kanunda bir incelik var ki, biz bunu çok eksik olarak görüyoruz: "Sağhgına zarar verirse™" dıyor. Bizim mahkemelerimiz de sağlıktan, bedensel sağlığı anlıyor. Ruhsal sağlığa hiç önem vermiyorlar. Oysa Dünya Sağlık Teşkila- tı'nın (WH0) sağlık tanı- mında sadece bedensel değil, ruhsal sağlığın da göz önüne alınması önemle vxırgulanmıştır. Yani, genel olarak bi- zim kanunumuzda çocuk istismannı önleyici birta- kım hükümler var, ama hem hüküm yeterli değil, hem de uygulama için da- yanak yok. Örneğin komşunuzun çocuğu dayak yiyor. Siz ya da çocuğun kendisi im- dat istemek istiyor. îmdat istediği yerden de bir çö- züm bulabilmesı lazım. Aile danışmanlarının da öncelikle bu aileye bir destek vermesi gerekiyor. Burada hukuktan önce sosyolojiye girmeniz zo- runlu. Çünkü o çocuğun dayak atan babasını alıp hapse attığınız zaman da- ha başka sorunlar ortaya çıkıyor. Böyle durumlar- da insanlan bir aile eğiti- mi içine sokmanız daha yararlı sonuçlar sağlar. Devletimiz bu sözleş- meyi imzalamakla bütün bu çocuklann sömürül- mesine karşı onlan ko- ruyacağını taahhüt etmiş. Ama ne yazık ki yetersiz kahyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear