14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 19 HAZİRAN 1995 PAZARTESİ' 12 DIZIYAZI bir gerçektir. Osmanlüann yükselişinin simgesi olan KanuniSultan Süleyman 'ın uzun süren saltanatınm arkasından, imparatoriuk, önce bir dunaklama, sonra da açık ve belirgin birgerileme içinegirer; 19.yüzyılda, Avrupa'nın hastaadamı" olup çıkacaktır. Buna bahp, birçokyönetici reformlara girişecek; sonunda aydınlar da bir "Aydınlanma Çağı "m başlatacaklardır. Bütün bunlar, imparatorluğun batıp onun küllerinden doğan Cumhuriyet Devrimi yle gerçek temellerine oturur. Söz konusu devrimi değerlendirmek, onları da iyi bilmeye bağlı. Buyazı dizisinde, o sürecin alabildiğine - günümüze de ışık tutan- en çarpıcı aşamalarını okuyacaksınız. Onları, Fransa 'nın büyûk tarihçisi Robert Mantran 'ın başkanlığındaki bir kunılun yazdığı Osm&nh İmparatorluğu Tarihi'nin, önümüzdeki günlerde, -Server Tanilli 'nin çevirisiyle- Cem Yaymları 'nda çıkacak, ikinci cildinden aldık Yazıların başlık ve anıbaşhkları gazetemize aittir. ı Tanzimat ve 'intelligentsia'sı• Reform girişimi, esas olarak Saraydan ve nezaret dairelerinden gelir gerçi, ancak aydın sınıfı da hareketsiz degildir. Batı uygarlığını övüp yüceltmekteki coşkuları, daha cesur değışîklikleri durmadan isteyişlerindeki ateşlılikle, bir şeyleri kımıldatıp harekete geçırmede yardımcı olurlar iyıden iyiye. • Genç Osmanlılar adı verilen liberal intellıgentsia, gelip çarptıkları reformcu paşalarla aynı amacı güdüyorlardı aslında: Batıdan alınmış bir hayli siyasal düşünce, kültürel değer ye teknık yenilikleri yedirerek hasta adamı iyileştirmekti bu! Bununla beraber, ölçüsü ne olacaktı içirilecek ilacın? • Sultan ve nazırları, liberal ilanlardan zevk duyuyorlar, ancak dizginleri fazla gevşetmekten de kaçınıyorlardı. Genç Osmanlılar ise tersine, özgürlük ye adalete susamış insanlar olarak, ancak bir temsili rejimin Rendi istemlerini yaşama geçirebileceğini kestiriyorlardı. Abdülmecit'in tahta çıkışuıdan birkaç ay sonra, 3 Kasım 1839'da ilan edilen Gülhane Hattn Hümayunu, büyûk bir dönemeçtir Osmanlı tmparatorluğu'nun tarihinde; birkaç onyıllık bir süre içinde, ülkenin kıınımsal, iktisadi ve sosyal gö- rünümünü altüst edecek olan geniş bir reformJar programının çıkış noktasıdır o. III. Setim ile II. Mahmut, azıcık açıp aralamışlardı yolu; yeni sultan ve halef- leri, Abdülaâz (1861-1876), V. Murat (1876), II.Abdülhamitl 1876-1909), ge- lip cesaretle dalıverirler içine onun. Suttanlar ve paşalar Tanzimat, yukardan birdevrim olarak sunuldu çoğu kez. Pek geniş bir anlam- da alınmadığinda, devrim terimi tartışı- lır kuşkusuz. Buna karşıhk şurası kesin- dir ki, oldukça dar bir insan grubunun gi- rişimiyle gerçekleşti reformJar. "Uygar- laşüncT güçlerin baskılan ile Osmanlı toplumundaki mayalaşmanın. Türki- ye'nin 1839'dan sonra girdiği yönelişte - şu ya da bu ölçüde-. bir rol oynadığında hiçbir kuşku yok. Ne var ki, Sarayla Ba- bıâli'nin etkisi olmamış olsaydı, bir baş- ka biçimde gelişecekti olaylar ya da fark- lı bir hız kazanacaktı en azından. Reform sürecinin canlanmasında, sul- tanlann oynadığı rolün alü özellikJe çi- zilmeli! Ne Abdülmecit ne de halefleri, sadra- zamın dairelerinde alınmış kararlara n- zalannı bildirmekle yetinen kukla hü- kümdarlar olmadılar; Batı'nın reformcu hükümdarlan gibi -onlar arasında Büyük Petroen göz kamaştıncı birörnek olarak sıvriİM- hükümetin etkinliğine katılır, destekler ve gerektiğinde yön verirler ona. Reform hareketinin başlıca sorumlula- n arasında, Gülhane Hatt-ı Hümayu- nu'nun esinleticisi olan Mustafa Reşit Paşa yı (1800-1858) söylemeli önce. Tanzimatın "baba"sı olarak görülen. ye- ni zamanlann bu anahtar-kişiliği, döne- min öteki çoğu devlet adamlannınkine benzer bir yol izledi. Tanzimatın öteki önderleri, Mehmet EminAJi Paşa(1815-1871), Mehmet Fu- at Paşa (1815-1869), Mfthat Paşa (1822- 1884), Mustafa Reşit Paşa'nınkiyle ço- ğu noktada benzerlikleri olan yaşam öy- kûlerine sahiptirler. Edeblyatçılar ve tdeoloplar Reform girişimi, esas olarak Saraydan ve nezaret dairelerinden gelir gerçi, an- cak aydın sınıfı da hareketsiz degildir. Tanzimat döneminin bir gösterdiği de şu: Batı'dan ahnrruş edebi biçimleri -roman, tiyatro, felsefi deneme, gazetecilik- ya- vaş yavaş öğrenip onlara alışan ve bu açıklama araçlannı, eleştirmek, tartış- mak, yöneticılere ders vermek, okuyucu- lan da bilgilendirmek amacıyla kullanan bir edebiyatçı topluluğunun ortaya çıkı- şı! Bu yazarlann, sadete kahve dövücü- sünün hınk deyicisi durumunda oldukla- n akla gelebilir. Ancak. hiç de öyle de- gildir gerçek. Reform arabası ilerliyorsa, onlann sayesindedir de bu. Batı uygarlı- ğını övüp yüceltmekteki coşkulan, daha cesur değişiklikleri durmadan isteyişle- rindeki ateşlilikle, bir şeyleri kımıldatıp harekete geçirmede yardımcı olurlar iyi- den iyiye. Yeni intelligentsia, 184O'lı yıllardan kalkarak gelişmeye başlayan basınla, özellikle bu yolla meramını anlatır. Gazetenin yanı sıra tiyatro da önemli bir rol oynamaya başlayacaktır. Tuhaftır, Avrupa edebiyatının başta ge- len açıklama aracı durumundaki roman, Osmanlı yazarlarının malzemesi arasına ancak 1870'e doğru gelir. Münif Paşa Yeni edebiyann öncüleri arasında, üç ad, özellikle dikkati çeken bir yer tutar- lar: Bunlar da. MünifPaşa(1828-1910). tbrahim Şinasi (1826-1871) ve Ziya Pa- şa (1825-1880)'dir. Ceride-i Havadis'in başyazan olan birincisi, Osmanlı gazete- ciliğinin babalan arasında sayılır. Döne- minin çoğu yazarlan gibi. her şeye -hu- kuk, iktisat, edebiyat, felsefe- ilgi duyu- yor ve Batı kültürünün yayılmasına, ken- di kendini yetiştiren bir insanın bütün Namık Kemal Londra'da çıkarılan Hürriyet gazetesine katılınca, artık Babıâli'nin baskılanndan uzakta, silahlannı temizleyip partatmak fırsatını bulacaktır: Her zaman açık ye sade olmasa da coşkulu ye ateşli bir nesirdir bu; özellikle rejimin ve kurum- lann liberalleşmesini hedef alan bir yıkıcı düşünceler birikjmi! Tanzimat nedir?(Düzene koyma, yeniden örgütle- me anlamına, Arapça tanzim kelime- sinin çoğulu) Tanzimat adıyla tanı- nan ve doruk noktasına da, 1876'da ilk Osmanlı Anayasasının ilanı ile ulaşacak olan bu reform hareketi, sul- tanlann ve çevrelerindeki insanlann pek uzun bir süreden beri kendileri- ne sorup durduklan bir soruya yanıt vermeye kalkar ki, şudur o soru da: "Nasıl kurtarmalı imparatoriuğu?" Önerilen çözüm, birkaç temel keli- mede özetlenebilir: Idarede merkezi- yetçilik, devlet çarkının çağdaşlaştı- nlması, toplumun Batılılaştınlması, - hayli sınırlı da olsa- hukukun ve eği- timin dinden bağımsız duruma geti- rilmesi. Osmanlı Devleti, gözleri Av- rupa'yadikjlmişbirhalde, onun sun- duğu modelleri olduğu gibi kopya et- mede aramaktadır kurtuluşunu. So- nuçlar, gözalıcı bir biçimde ortaya çı- karlar: II. Abdülhamit'in saltanatınm başlannda, gecikmiş romantiklere dönecekler ve bir Pierre Loti örne- ğinde olduğu gibi, her yerde kendini gösteren ve dört bir yana doğru yayı- lan bir modernliğin kurbanı olmuş es- ki Türkiye'nin kaybolup gidişine ağ- layacaklardır. Yenüeşme ve yırülış Bununla beraber, Tanzimat, impa- ratorluğun çözülüp dağıhşına bir son vermeyi başaramayacaktır yine de. Büyük devletlerin açgözlülüklerine boyun eğen, milliyetçi akımlann do- ğuşuyla kemirilip duran, aynlıkçı ha- reketlerle başkaldın rüzgânnın önü- ne katıp sürükJediği imparatoriuk, Doğu Sorunu'nun anaforlannda bo- calayıp çırpınarak, bunalımdan bu- nalıma uğrar. Abdülmecit'in miras al- dığı Mısır'la uyuşmazlık, Lübnan'da, Girit'te, Balkanlar'da ve başka yer- lerdeki- yığınla yangından ilkidir sa- dece; söz konusu yangınlar ise, bu devleti zayıflatıp takatten düşürmeyi sürdüriirler, öyîe ki çok geçmeden "hasta adam" dıye ad takacaklardır ona. Bütün bunlann anlamı şu: Tan- zimat dönemi, bir yenileşme çağı ola- rak görünmüyor yalnız; büyük yır- tılışlann da çağıdır o! ateşlilığiyle bağlanıyordu. En anlamlı eseri, Fenetoa, FonteneUe ve Voltaire'den çevirdiği bir diyaloglar toplamasıdır. 1859'da yayımlanan bu eser, gerçekten devrimci birniteliğe bürünür. Çeşitli dü- şüncelerin bir tür antolojisi durumunda- ki bu çeviri, Osmanlı intelligentsia'sına, düşünce temalan önerir İnsanın doğası, yurt kavramı ya da toplumun manevi te- melleri gibi. o zamana değin bu biçimde yaklaşılmamış temalardandır bunlar. Münif Paşa. Cemiyet-i llmiye-i Osmani- ye (Osmanlı Bilim Derneği) ile onun ya- yın organı Mecmua-ı Fünun'u kurarak da ün sağladı. Yayımlandığı birkaç yıl boyunca bu dergi, XVIIL y-üzyılda Fran- sa'da Büyük Ansiklopedi'nin oynadığı rol kadar önemli bir rol oynadı Türki- ye 'de. Dergi, bütün bir bilgi yığınının ya- yılmasına katkıda bulunmakla kalmadı yalnız; daha da esaslı otarak, Osmanlı Imparatorluğu'nda gün ışığına çıkan po- zitif düşüncenin ilk laboratuvarlanndan biri oldu. Münif Paşa'mn çağdaşlan olan Jbrahim Şinasi ile Ziya Paşa da. yaşam- lannın hatın sayılır bir bölümünü gaze- teciliğe adadılar ve başyazarlığı, ülkenin değişmesi için sürdürdükleri kavgada başta gelen bir silah olarak kullandılar. Bununla beraber, onlann yaşça küçüğü olanlardan biri, Namık Kemal (1840- 1888), Tanzimat'm en örnek yazan ola- rak sivrilecektir. Namık Kemal 1871 ile 1873 arasında yayımlanan Ib- ret, bu doğurgan nesrin biriktiği başlıca yer oldu. Ne var ki, Namık Kemal, Şina- si'nin 1862'de kurduğu bir gazetede, Tas- vir-i Efkâr'da ve öteki bir dizi basın or- ganında, yeteneğinin kanıtlannı daha ön- ce ortaya koymuştu. Bu hareketli yürü- yüşte, en çok hatırlanması gereken öykü, 1860'lı yıllann sonuna doğru Ziya Paşa ve başkalannın elbirliğiyle Londra'da çı- kanlan Hürriyet gazetesine katılmasıdır onun. Burada, bu sürgün diyannda, tar- tışmacı aydın. artık Babıâli'nin baskıla- nndan uzakta, silahlannı temizleyip par- larmak fırsatını bulacaktır: Her zaman açık ve sade olmasa da coşkulu ve ateşli bir nesirdir bu; özellikle rejimin ve ku- rumlann liberalleşmesini hedef alan bir yıkıcı düşünceler birikimi! Asıl anlamıyla edebi eserlerinde oldu- ğu gibi, bu gazete makalelerinde de, Na- mık Kemal, özellikle özgürlük düşünce- sinin ateşli bir savunucusu olarak belir- di. İslam mistisizmi ile yoğrulmuş bir ai- leden gelen Namık Kemal, iyi bir Müs- lüman olarak, bir tann vergisi diye bakar bu özgürlüğe. Islam kurumlan içinden. topluma danışma, meşveret ka\Tamını alarak. temsili hükümet düşüncesinin Müslüman gelenek içinde yeri bulundu- ğunu belirtmekte duraksamaz ve bir mo- dern devletin gerekleriyle tamı tamına bağdaşmak amacıyla, o kavramın yeni- den canlandınlmasmı ister. Ne var ki, bu geleneğe dönüşün örtüsü altında, gerçek- te asıl söz konusu olan, mutlakiyetin or- tadan kaldınlması ve liberal bir progra- mın uygulamaya geçirilmesidir; anayasa- h monarşi (meşrutiyet) de, başlıca sütun- lanndan birini oluşturacaktır bunun. Kuşkusuz, sultanı ve nazırlanm kaygı- landıracak bir şey vardı bunda. Namık Kemal ve başka birçok liberal aydınlar - özellikle Ziya Paşa, Mısırlı Prens Mus- tafa Fazü (1829-1875) ve gazeteci AKSu- avi (1838-1878) de vardır aralannda- 1865'de, yeni düşünceleri gerçekleştir- mek amacıyla Karbonari örneğine daya- nan bir tür gizli dernek kurduklannda, ür- küp telaşa düşeceklerdır sultanla nazırla- n. Daha önce nasıl bir "genç ttalya" ya da "genç Abnanya" olmuşsa, hemen ça- bucak "Genç Osmanlılar" adını alan bu topluluğun, başlıca silah diye, kendisini oluşturan edebiyatçılann İcalemlerinin gücü vardır elinde. Bu durumda, korkunç bir silahtır söz konusu olan? Babıâli de, çok geçmez, eleştiri ve istemlerin sürek- li top ateşine uğrar. Tarrışmacılarla ikti- dar arasındaki mücadele yavaş yavaş öy- lesine zehirlenir ki, hükümet ortalığı kı- np geçirmeye başlar sonunda. 1867'de, Genç Osmanlılar hareketinin başlıca öncülerinden birinin, Mustafa Fa- zıl Paşa'nın sultana seslenen bir açık mektubunun yayımlanışı, barutu ateşler. 'Liberal întelligentsia'nın eseri Yeni sürgünler, birbiri arkasından af- larla noktalansa da. hükümetle Genç Os- manlılar arasındaki çete savaşı, II. Ab- dülhamit'in tahta çıkışına değin sürecek- tir: Erişilecek hedefferden çok, kullanı- lacak araçlar üstüne garip bir uyuşmaz- lıktır söz konusu olan. Gerçekten, libe- ral intelligentsia, gelip çarptıklan re- formcu paşalarla aynı amacı güdüyorlar- dı aslında: Batıdan alınmış bir hayli si- yasal düşünce, kültürel değer ve teknik yenilikleri yedirerek hasta adamı iyileş- tirmekti bu! Bununla beraber, ölçüsü ne olacaktı içirilecek ilacın? tktidardaki in- sanlar olarak sultan ve nazuian, liberal ilanlardan zevk duyuyorlar, ancak diz- ginleri fazla gevşetmekten de kaçınıyor- lardı. Genç Osmanlılar ise, tersine, öz- gürlük ve adalete susamış insanlar ola- rak, ancak bir temsili rejimin kendi is- temlerini yaşama geçirebileceğini kesti- riyorlardı. Otoriterbirreformculuklaye- tinmek olanaksız görünüyordu onlara; hükümet ise, böylesi bir reformculukla yetinmeye dünden hazırdı. Tanzimatın, bu birbirinden farklı iki yaklaşımı arasındaki karşılaşmada, ge- çici de olsa, devlet örgütü son sözü söy- leyecektir. Gerçekten, Genç Osmanlıla- nn yürekten özledikleri anayasa, II. Ab- dülhamit'in tahta çıkışının ertesinde ilan edilecektir, ancak, hemen askıya alınıp rafa kaldınlacaktır. Namık Kemal'le yol- daşlannm sürdürdükleri kavganm boşa gitriği anlamına mı gelir bu? Genç Os- manlılann. iktidann elinden, sürekliliği olan bir temsili rejimi söküp alamayışla- n bir başansızlıktırelbette. Ancak, buna karşıhk. yeni düşünceler yaranna kamu- oyunun bir bölümünü harekete geçirmiş olmalannı da, onlann başanlan arasına koymak yerinde olur. Hiç kuşku yok: Ne Şinasi, ne Ziya Paşa, ne Namık Kemal, kılı kırk yaran politikacılardeğillerdi; an- cak, iyi birer eğitimci olmasını da bil- diler. Yarın: Eğitimde çağdaslasmaya doğru ŞtLE ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN DosyaNo: 1995/28 Davacı Hüseyin Koyuncu vekili tarafından davalı Feruze Babadağ. M.Emin Şen ve arkadaşlan aleyhine acmış olduğu 44.500.000 TL fındık ağacı bedelinin davalılardan tahsili davasının yapılan yargılamasında; Davalı Mehmet Emin Şen adına çıkanlan tebligatın bila ikmal iade edil- diği, davalının adresinin tespiti için zabıta marifeti ile yapılan araştırma- da adresinin tespit edilemediği, bu nedenle Mehmet Emin Şen adına ila- nen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup, davalı Mehmet Emin Şen du- ruşmanın atılı bulunduğu 12.7.1995 günü saat 10.10*da mahkememizde hazır bulunması veya kendisini bir vekille tetnsil ettirmesi gerektiği, ak- si halde yargılamanın yoklugunda yapılacağı ve karar verileceği tebligat yerine kaim olmak üzere ılanen tebliğ olunur. Basın: 27327 LÜLEBURGAZ SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN Dosya No: 1992/1131, 1132. 1133 Davacı lhsane Yoğurtçu vs. tarafından davalılar Ayşe Akalın vs. aley- hine açılan ortaklığın giderilmesı davasının yapılan açık duruşması sı- rasında davalılar H.Vedat Şenol, G.Emel Özce, Nazmiye Şişman, Ka- mıl Özkan, Ayten Malta, Yaşar Güreler, Kıymet Güreler. gösterilen ad- reslerinde bulunamadığı ve C.SavcıIığı'nca yapılan tahkıkatta da adres- len tespit edılemedığinden dava dilekçesı ve duruşma gününün ilanen tebliğine karar venlmiş olup, adı geçen davalılann 12.7.1995 günü saat 9.00'da mahkememizde yapılacak duruşmada hazır bulunmalan veya kendilerini bir vekille temsil ettiımelerı, gelmedikleri takdırde HUMK'nun 509 ve 510. maddeleri gereğmce duruşmanın gıyaplannda vapılacağı ılanen tebliğ olunur. 2.6.1995 Basın: 27744 HAYRABOLU SULH HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN DosyaNo: 1990/834 Davacılar Nihat Tannnıan ve arkadaşlan vekili Av. Or- hanAksoy tarafından davalılar Ergin Tannnıan ve arkadaş- lan aleyhine mahkememizde açılan ortaklığın giderilmesi davasının yapılan açık duruşması sırasında, danıli davalı- lardan Necmiye Özmen, Muzaffer Turgut ve Yalçın Tan- nnıan'ın adresleri tespit edilemediğınden kendilerine dava dilekçesinin ilanen tebliğine karar verilmiş olup bu davalı- lann duruşma günü olan 29.7 1995 günü saat 9.30'da du- ruşmada bızzat hazır bulunmalan veya kendılenni bir ve- kil ile temsil ettirmeleri, aksi halde duruşmalara yoklukla- nnda devam edilip karar verileceği, dava dilekçesı yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 18698 POLfnKAVEOTESl MEHMED KEMAL Ankara'mn Armudıı... Karayalçın zamanının belediyesi, kendine bir sembol ararken Oalokay dönemindeki güneş kur- sunu buluyor. Sıhhiye'deki alana bu Hitrt Güneşi'ni oturtuyor. "Ankara'mn neyi ünlüdür?" diye soracak olursa- nız, "Kedisi, keçisi, balı, armudu" derler. Şimdi bunlardan hangisi kaldı? Ankara'yı tarih içinde bir ticaret kenti diye say- maya neden olmuştur. Keçi kıllan ki buna sof der- ler, tiftik derler. Evliya Çelebi XVII. yy. (1640'larda) buralan gezip görmüştür, şöyle anlatır "Tiftik keçisi sûtbeyaz olup onun gibi beyazyara- tık belki yoktur. Sof ipliği bunlann yününden olur. Bu keçilerin kıllannı makasla kırkarlarsa da ipliği sertçe olur. Kırpmaz da yolartarsa Eyûp Peygam- ber'in ipliği gibi yumuşak olur. Zavallı keçilerin kılı yolunurken feryatlan gökleri tutar. Feryadına bir ça- re bulunmuştur. Kıllan önce yolacak yerde kireç ve kül suyuna bir şerbet yapahar, bu şerbete batınriar. Tüyleri zahmetsizce kopar, keçiler çıplak kalırlar. Kentte kadın erkek herkesin işi softur. Frenkler, En- gürü keçilerinden bazılannı Frenk diyanna götürüp üretiıier. Soflan pek iyi olmazmış. Dokuduklan da sofa benzemezmiş." Bunlardan örnekler alıp Güney Afrika'ya götür- müşler, yavaş yavaş iplik pazarını Engürülülerin elinde almışlar. Ingilizler 1879'da Ankara'da bir konsolosluk açariar. Amaçları tiftik ticaretini yozlaş- tırmaktır. 187.4-75 yıllarında Ankara ve çevresinde büyük bir kıtlık olur. İnsan, hayvan hiçbir şey kal- maz, hepsi telef olur. Ardından Rumeli Savaşı çıkıyor, devlet Ankara vi- layetinden 179 bin asker alıyor. Gidenlerin çogu geri gelmiyor Işte bu yıllardadır ki, tiftiğin de kökü kuruyor. Kedilerine gelince, Van kedilerine benzer, bir gö- zü renk, öteki gözü başka renk olur. Evlerde kedi besleyenler çoktur. Bir kentten öteki kente gidilir- ken armağan olarak kedi götürürler. Bugün ortalıkta pek kedi görünmüyor. Onun da nesli kurumuştur. Balı kokulu olur, kendine özgü bir kokusu vardır. Kentin dört bir yanı bağlar ve bahçelerle çevrili ol- duğundan anlar türiü çiçekler ve üzüm şerbetinden bestenirler. Ankara balı her zaman aranır. Armuduna gelince, buna Ingiliz armudu derler. Bu armudu 1700 yıllarında bir Ingiliz şirketinin adamlan getirip yerieştirmişlerdir. Ya da öyle söy- lerler. Ekim ayında yetişen armudun nefîs bir koku- su vardır. Bugün armurtan da pek eser yoktur. Armudun iyisi... "Armudun iyisini ayı yer" gibiler- den bir mesel vardır. Bu meseli bilen nüktedanlar, "İyisini yemeyiz, sizin gibi beylere, paşalara ikram ederiz" derler. Tabii ikram edecek armut bulurlar- sa... Dalında iken katı, taş gibi bir armut vardır. Buna da Ankara armudu diyenler var. Bu katı, taş gibi ar- mut sonbahar geçip, kışa doğru toplanır, ya hevenk yapıp duvarlara asılır ya da yere yatınlır. Beklemeye başlarlar. Bu armut olduğu yerde, kendi kendine yumuşamaya başlar. Yemesi hoş, sulu olur. Armu- dun yanında bir de üvez vardır. Bu da armut gibi toplanır ve beklemeye bırakılır. Durduk yerde üvez de olgunlaşır. Ankara'mn özellikle Incesu yöresinde bu üvezlerden vardı. Duvarından atlayarak Taş Mektep'ten.kaçar, bu üvez bahçelerine gelirdik." Çocukluğumdan bunlan anımsıyorum. Ankara'da eski sembolleri yıkarak yeni semboller arayan Melih Gökçek belediyesi, bilmem "Bal, ke- çi, tiftik, anvuttan yarahanır mı?" Maksadı sembol bulmaksa kolay, bunlann arasından birini seçer, unutturmaksa o da kolay, adını unutturuverir. Beri yandan, Menzir, 24. madde, 8. madde der- ken rejim elden gidiyor; haberiniz var mı? Nal top- lama sırası değil! B T J L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 SOLnANSAĞA: 1/ Geometrik bi- çimlerde kesilmiş 1 çeşitli renk ve de- _ sende kumaş par- ^ çalannın yan yana 3 getirilip dikilme- siyle oluşturulan 4 el sanatı. 21 Üstün 5 bir yetkinin gücü- nü simgeleyen 6 değnek... Damariı -, ve yan saydam bir taş. 3/ Kısrak sü- 8 tünden yapılan es- _ ki Türk içkisi. 4/ y Müstahkem yer... Bademden yapılan şerbet. 5/909-1171 yıllan arasında Kuzey Afrika ve Mısır'da hüküm süren is- lam devleti. 61 "O" adılının yönetme durumu... Bir reko- ru yineleme anlamında kulla- nılan spor terimi. 7/Susamu- rundan elde edilen post 8/Bır bağlaç... Yaylı bir çalgı. 9/Sı- çanoru, arnık gibi adlar da verilen element. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/Kimi sözlerde çıkaklan yakın seslerin art arda gebnesi so- nucu söyleyışın kulağı rahatsız etmesi. 2/Teknelerdeki ha- muru kazımaya yarayan araç... Birnota. 3/Boyun eğen, ken- dini başkasının buyruguna bırakan... Eskiden Almanya ve Avusturya'da kullamlmış gümüş para. 4/ Hararet. 5/ Fotoğ- rafçılıkta poz süresini behrlemeye yarayan araç. 61 tki tarla arasındaki sınır... Yanm baş ağnsı. 7/Osmanlı donanmasın- da tümgenerale eş rütbe... Bizmutun simgesi. 8/ llave... Hamamlarda müşterileri keseleyip yıkayan erkek. 9/ Gece yapılan sinema ya da tiyatro gösterisi. T A M U 1 R E M P A L A 1 M E C AYDIN ASLİYE 2. HUKUK HÂKİMLİĞÎ'NDEN DosyaNo: 1993/930 Davacı tbrahim Erdoğan vekili Av. A. thsan Yılmaz tarafından davalı tbrahim Kahraman aleyhine ikame edi- len kayıt şerhinin terkini davasının yapılan açık duruş- ması sonunda, Mahkememizce verilen 30.12.1994 tarih ve 1993/930 esas-1994/889 karar sayılı ilamına göre açılan davanın kabulü ile Aydın Kurtuluş Mah. tapunun pafta: 137, ada: 1261 ve parsel: 21 numarasında kayıtlı taşınmazın be- yanlar hanesindeki "kargir dam tbrahim KAhraman'a aittir" şerhinin terkinine, peşin alınan harca nazaran ba- kiye 41.000.- lira ilam harcuun evvelemirde davacıdan alınmasına, davacı vekili masraf ve ücreti vekalet iste- mediğinden bu hususta karar ittihazına yer olmadığına, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda tem- yizi kabil karar verilmiş olup davalı tbrahim Kahra- man'ın adresi meçhul olduğundan karann ılanen yapıl- masına karar venlmiş olup, bu nedenle bu karann gaze- tede ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra davalı tbrahim Kahraman'a tebliğ edilmiş sayılarak davalının 15 gün içinde verilen bu karan temyız etmediği takdirde hüküm kesinleşeceğı tebligat yerine kaim ohnak üzere ilanen tebliğ olunur. Basın: 28100
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear