25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 HAZİRAN1995 PAZAR 12 DIZIYAZI Büyükşehir Belediyesi, Tarihsel Yanmada'nın SİT ilan edilmesine karşı çıkıyor îstanbuTda maskeler düşüyor OKTAY EKÎINCİ Istanbul'un 2700 yıllık geçmişini ba- nndıran. tarih öncesi çaglara gidildiğin- de ise yaklaşık 5000 yıl öncesine ait bır yerleşme alanı olduğu bilinen Sunçi Böl- gesi'nin Kültür ve Tabiat Varlıklannı Ko- ruma Kurulu tarafindan önceki hafta SİT ilan edılmesı belediyelerin tepkilerine neden oldu. Daha geçenlerde Fatih'in tstanbul'u alışını görkemli törenlerle kutlayan Bü- yükşehir Belediyesi, yine fetihten sonra Fatih'in tarihe geçen bir duyarlılıkla ko- ruma altına aldığı Bizans'ın bugün de ka- lan değerleriyle korunmasını sağlayacak bir SİT karanna şiddetle karşı çıkıyor. fmardan Sorumlu Genel Sekreter Yar- dımcısı Altan Raşit Civan, 14.6.1995 günlü basın açıklamasında şunlan söylü- yor "StT, korunması gereken alanlardır ve kendine has özellikkri vardır. (_) Ko- runması gerekenleri biz düşünce olarak, anlayış olarak konıyahm diyenlerden da- ha fazla koruruz, sahip çıkanz. Biz tüm bölgenin koruma alanı ilan edilmesine karşı çıkıyoruz—" 2700yıDıkmiras Altan Raşit Civan'ın "tüın böige" de- diği alan, Bizans surlanyla çevrili olan Tarihi Yarunada. Yani, Roma-Bizans ve Osmanlı imparatorluklannın yerleşme merkezi olan ve hemen her köşesınde bu köklü uygarhklardan zengin bir mirasın bulunduğu eski Istanbul bölgesi. Böylesine bir bölgenin "bütünüyle" korunmasını gerektiren ve yine Civan'ın deyimiyle "kendine has özeDiği" ise 2700 yıllık geçmişin en yoğun olarak Suri- çi'nde yaşanmış olması. Yani, hem Yedi- kule-Haliç arasındaki kara surlannın, hem de yine Hafiç-Sarayburnu-Marma- ra kıyılannı kuşatan deniz surlannın, ts- tanbul'u tarih boyunca çevreleyerek kentsel yerleşim alanını binlerce yıldır tanımlamış olmalan... Aslında, büyükşehir ve ilçe belediye- lerinın SİT karanna karşı çıkmalannın Büyükşehir Belediyesi. İstanbul'un binlerceyıüıkyerleşim merkezi olan Surici'nin SİT olamavacağuu ileri sürerken, kentin tarihsel kimliğini yansıtan eski gravürler bu düşünceyi yargüman göriintüler sergiliyorlar. temel nedeni, Suriçi'nde yıllardır süren "inşaatözgürlüğüne" artık tarihin korun- masına dönük bir kısıtlama getirilmesi olsa gerek. Doğaldır ki bu kısıtlama, Tarihi Yan- mada içerisinde bundan böyle yapılacak yeni inşaatlann, hem bodrum kat uygu- lamalanndaki sınırlamalar yüzünden. hem de tstanbul'un yüzlerce yıllık öz- gün siluetini bozacak bina yükseklikle- rine izin verilmemesi sonucunda, belli oranda bir "rant azalmasT yaratabilir. Ama öte yandan bu rant azalması kar- şılığında İstanbul'un artık yitirmeyeceği ve kentinidmliğine yeniden kazandınla- cak kültürel mirasın parasal karşılığının ne kadar olduğunu hesaplamaya ise ne Raşit Civan'ın uzmanlığı yetebilir ne de böyle bir hesap rakamlara sığabilir... Yine, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı'nın açıklamasında, Suriçi'ndeki "yenivapüaşma"bölgelen- ne dikkat çekilerek. buralarda "neyi ko- ruyacaksınız" sorusu yer alıyor. Ardın- dan ise SİT karannın eleştirisine şu dü- zeydeki bir söylemle devam ediliyor: "Boş arsayı da koruyacaksın, gecekondu- yu da koruyacaksın. bugüne kadar uygu- lanan kurallar gereği vapılaşmaya müsa- it alanı da koruyacaksın!^ Bilımsel ve uzmanca bır tartışmadan çok, konu hakkında yeterli bilgi sahibi olamamış "halkn a yönelik bir siyasal söylem havası taşıyan bu ifadelere bakı- larak, belediyenin imardan sorumlu bir üst düzey yöneticisınin, bir an için Ko- ruma Kurulu'nun gecekondulan ve boş arsalan eski eser ilan ettiği sanısına ka- pıldıgını düşünmek elbette ki olası değil. İstanbul'un tarihinin korunmasından sorumlu tutulan ve SİT konusuna açık- lık getirici derin bilgileri de olduğu an- laşılan bu belediye yetkilisinin böylesi serzenişleri, yine kendi açıklamasıyla " bugüne kadar uygulanan kurallar gere- ği yapılaşmaya müsait alanlara" artık o eski duyarsız kurallarla inşaat ruhsatı ve- rilemeyecek olmasından kaynaklanıyor. Ülkede ortalama her 40 yapıdan biri eski eser listesine alındı: Ingîltere 6 her şeyinF koruyor • Istanbul'da Büyükşehir Belediyesi, imar rantına engel oluşturduğu için 2700 yıllık tarihi yanmadanın SİT alanı ilan edilmesine karşı çıkarken, tngiltere'de tarihsel kent dokulannın "daha değer kazanması" yüzünden korumaya alınan binalar ve yeni SlT alanlan sayısında "patlama" yaşanıyor. 1945 sonrası binalar bile artık birer "eski eser" sayılıyor. Çeviri Ser>isi- Ingiltere Listede yeralan yapınınsay- görünümünü koruma konu- sunda çok mu zorlamyor? Olkenin geçenlerde kamuya surtduğu koruma altına alı- nacak yapılan içeren listesi- ne bakılacak olursa, tngilte- re '45 sonrasına ait, ancak yoldan geçenlerin bile ayır- dına varmakta güçlük çekti- ği bir dizi yapıyı korumaya niyetli. 1945 sonrası yapılar kişi- nin duygusal yönünü uyan- dırmakla birlikte, bu yapılar listede yer alan tüm yapıla- nn çok küçük bir bölümünü oluşturuyor. Korumaya alı- nan yapılann sayısında 1970 yılından bu yana çok büyük birartışgörülüyor. Kısacası, ülkedeki yaklaşık her 40 ya- pıdan bir tanesi korunacak- lar listesinin kapsamına alın- mış. Yasalar her ne kadar ya- pılann resmi yetkililerin onayı olmaksızın değiştiril- mesi ve onanlmasını suç saysa da, 1960 yılından bu yana ülkede 8000'i aşkın ko- ruma alanı oluşturulmuş. Amaç kültfirû konımak Bu girişimin Ingiltere'nin kültürel kalıtının korunma- sını amaçladığı belirtiliyor. Girişim. aynca. birçok ev sa- hibinin kendı çıkarlannı ko- ruduğunu da ortaya koyuyor. gınlığı artıyor ve piyasada daha çok değer kazanıyor. Liste kapsamındaki yapıla- nn onanmı oldukça pahalı- ya malolmakla birlikte bu konuda vakıflar ve dernekler maddi destek vermekten ka- çınmıyor. Yöneticfler duyarh Korumaya alınan yapıla- nn sayıstnda görülen patla- manın bir nedeni de Ingiliz kalıtını gözeten görevlilerin bu konuda aşın duyarlı dav- ranmalanndan kaynaklanı- yor Değerli aydınlardan olu- şan bu grup, küçümsendiği ve göz ardı edildiğı ılen sü- rülen kent dışındaki yapıla- nn da listeye alınması gerek- tiğini savunuyor. Ingiliz Kalıtını Koruma Vakfı'nın üst düzey görevlı- leri, koruma konusunun zor- layıcı boyutlara ulaştığını belirtiyor. Bu nedenle, lngil- tere'nin kültürel kalıtlan ko- ruma tutkusunun dizginlen- mesinde yarar görülüyor. Ülkenin Sanat Danışma Ku- rulu eski başkanı Lord Pa- hımbo'nun da belirttiği gibı, lngiltere. "Yaşanmışolsaydı buluşun sonu anlamına gele- cek, hiç yaşanmamış bir alün çagın özkmini çekiyor." (The Economist'ten) Londra'nın ünlü Töwer Köprüsü, kent tarihinin bir parçası olarak gururtu. İstanbul'da ise tarihi Ga- lata Köprüsü, Haliç'in içerilerine çekilerek, kentteki yeriyle bütünleşen sajgınlığını çoktan yitirdi. • Roma, Bizans ve Osmanlı imparatorluklanna başkent kimliğiyle yerleşim merkezi olan îstanbul'un Suriçi bölgesi, 40 yıllık bir gecikmeyle nihayet SlT ilan edilirken, tarihe saygıyı ağızlanndan düşürmeyen belediye yetkilileri, kentin tarihini güvenceye alacak bu karara karşı çıkıyorlar,.. • Koruma Kurulu'nun Tarihsel Yanmada'yı SÎT ilan etmesini eleştiren Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Altan Raşit Civan, "bölgede bugüne kadar uygulanan kurallarla gerçekleşen \ apılaşmanın" koruma alanı dışında tutulması gerektiğini savunarak, arkeolojik değerlerle birlikte tarihsel silueti de tahrip eden duyarsız imar düzeninin sürmesinden yana bir tutum takınıyor... Nitekim, MimarlarOdasrnın 1990'da açtığı davanın sonucunda, yüksek yargı- nın Suriçi imar planlannı ocak (1995) ayında iptal etmesinin gerekçeleri ara- sında da yine bugüne dek uygulanan ku- rallann tarihsel mırası göz ardı eden ya- pılaşma izinlerine yasal ortam hazırla- mış olmalan önemli bir yer tutuyor. Geçiş dönemi koşullan Istanbul I. No'lu Idare Mahkemesi, ilk hazırlıklan ve ihalesi Dalan döneminde yapılan, onayı ve yürürlüğe sokulması ise Sözen'in imzasını taşıyan 1/5000 öl- çekli Tarihi Yanmada Koruma Planı'nı iptal ettikten sonra, "şimdi ne oiacak?" tartışmalanyla birlikte bu bölgenin hâlâ SlT ilan edilmediği de ortaya çıktı. Plansız kalan bölgeyi tümüyle koru- masız bırakmamak için tarihsel sorumlu- luğuyla baş başa kalan Koruma Kurulu, sonunda belediyecilerin şiddetli muhale- fetine rağmen Suriçi'ni StT ilan etti ve böylece yaklaşık 40-50 yıllık bir gecik- meye artık son vermiş oldu. 2863 sayılı Koruma Yasası gereğince, bu "yem" (!) SlT bölgesi için 1 yıl için- de yine yeni bir koruma planı yapılınca- ya kadar "geçiş dönemi yapılaşoıa kural- buTnı" da belirleyen Koruma Kurulu, ge- cekonduyu-boş arsayı ya da apartmanla- n değil, bunlar arasında yok olup giden kültürel miras niteliğindeki yapılarla top- rak altındaki arkeolojik değerleri koru- yucu bir imar ve denetim sürecini başlat- mak üzere de kararlar üretti. Hafri>at ve yükseklik sorunu Ömeğin. bölgedeki her türlü yapının temel kazısında çıkabilecek olası bulun- tulann tahrip edilmemesi yönünde "dene- timti hafri>at" kuralını öngören Koruma Kurulu, 1930'lardaki Prost planından bu yana korunması öngörülen Surici'nin si- luetinin bozulmaması için de bina yük- sekliklerine kısıtlayıcı koşullargetirildi... Görüldüğü gibi orta yerde öyle "kesin imar yasağı" ya da "her şeyi koruma'' gi- bı bir durum olmadığı halde, bina hafri- yatı ya da kat yüksekliği konulanndaki "hassasiyet" bile İstanbul'un bugünkü yöneticilenni kızdırmaya yetiyor. Anlaşı- lan belediye yönetimi, toprak altındaki Bizans arkeolojisini önemsemediği gibi, önemli oranda Osmanlı kültürünü yansı- tan tarihi silüetin yüksek yapılaşmayla zedelenmesine de, imar rantına verdıği değer yüzünden pek aldırmıyor... Şimdi yapılması gereken şey, Altan Ra- şit Civan'ın da benimsediği gibi, yargının iptal ettiği planlardan özellikle bilirkişi raporunda açıklanan sakıncalann hızla "ayıklanarak" yeni ve gerçekten koru- maya dönük bir imar planını devreye sok- mak olsa gerek. Belediyenin bir yandan bu önemli görevini yerine getirirken, öbür yandan StT karanna tepki göstermesi, ge- lecek kusaklann herhalde kolay kavraya- mayacaklan çelişkili bir tutum olarak ka- yıtlara geçmiş oluyor. Çünkü evrensel ko- ruma hukuku ve ulusal mevzuatımız, tar- ihe saygılı bir imar faaliyetinin önkoşulu olan koruma imar planı dısiplininin ancak SlT statüsüyle birlikte sağlanabileceğini öngörüyor... w w Orgütlü suçlann ürkütücü yükselişiMÜSLÜM AKEVCII Araştırma Görevlisi Uluslararası ticaretin de bir parçası durumuna gelmiş olan örgütler. zaman zaman kendilerine ye- ni pazarşanslan aramaktadırlar. Ulusal ölçekteki fa- aliyetleri böylece uluslararası alanlara yayılmakta- dır Özellikle suçtan elde edecekleri yarann en yük- sek ve buna karşın riskin en az olduğu yerlerde odaklanmaktadırlar. Çoğu zaman da dünya finans kuruluşlannm desteklediği kanallan, vergi kaçırma yollannı ve nispeten daha az kurallan olan (daha ko- lay paraalabilecekleri) merkezi para örgütlerini kul- lanarak vurgun vururlar. Olkemizde de durum bundan farklı değildir. U>-uşturucudan silaha her türden kaçakçılık, flıhuş. dolandıncılık, hayali ihracat, hayali ithalat, arazi yağmalama, rant paylaşımı, kara para aklama. tarih- sel eser kaçakçılığı, organ kaçakçılığı, çocuk sim- sarlığı.. ve daha pek çok konularda 'ekonomik ka- zanç' sağlamak amacıyla örgütlü suçlargün geçtik- çe artış göstermektedir. 1980'liyıllannardındanyerleştirilmeyeçalışılan liberal ekonomı politikası, beraberinde 'kâr ve ka- • *Örgütlü suç', salt uyuştunıcu kaçakçılığı ve kara paranın aklanması eylemleriyle sınırlı olmayıp ahtapot gibi kollannı kazanç elde edebileceği her alana amansızca salabilmektedir. Bu nedenle mücadelede başan için 'örgütlenmiş suç' olgusu, Ceza Kanunu'nda tanımlanmalı, ardından 'örgütlü suçlarla mücadele kanunu' yapılarak mevzuatta açıklık ve birlik sağlanmalıdır. zanç hırsrnı getırmiştir. Bu hırs, toplum tabanına doğfu yayıldıkça örgütlü suç olgusu kendine daha elverişli bir ortam bulmuştur. Gelir dağılımmdaki aşın dengesizlik, toplum katmanlan arasında uçu- rumlann oluşmasına yol açmış; ait gelir diliminde- ki kesimde. üst dilime sıçramak için 'suç işleyerek kazanç sağlama güdüsü' yerleşmiştir. Türk mafya- sının son dönemlerde kamuoyuna yansıyan eylem- leri de dıkkate alındığında çek-senet ve kurşun maf- yası gibi işlerde yoğunlaştığı anlaşılmaktadır. Bir hesaplamaya göre, emniyet müdürlüğünün 23 bin olarak öngördüğü mafya elemanının elinde dönen para miktan 1994 yılı itibanyla yılda 2 kat- rilyon 130 trilyon lira ve bu birikimden kaynakJa- nan vergi kaybı 379 trilyon lira olarak belirtilmek- tedir. (2) Bu denli tehlike kaynağı durumuna gelmiş olan örgütlü suçlulukla savaşımda. gerekli hukuksal ön- lemlerin çok acil biçimde alınması gerektiği anla- şılmaktadır. Mevzuatımızın örgütlü suçlarla müca- delede yeterli olmadığını. Batı ülkelerinde ceza sis- temlerine getınlen hukukdevleti ilkeleriyle sınırlan- dınlmış yeni kurumlann bizde de düzenlenmesi- nin; var olanlann ise gözden geçirilerek çağdaş öl- çülere uyarlanmasının gerekli olduğunu düşünüyo- ruz. Yukanda değinildiğı gibi, 'örgütlü suç', salt uyuştunıcu kaçakçılığı ve kara paranın aklanması eylemleriyle sınırlı olmayıp ahtapot gibi kollannı kazanç elde edebileceği her alana amansızca sala- bilmektedir. Bu nedenle mücadelede başan için 'ör- gütlenmiş suç' olgusu. Ceza Kanunu'nda tanımlan- malı, ardından 'örgütlü suçlarla mücadele kanunu' yapılarak mevzuatta açıklık ve birlik sağlanmahdır. Ceza Muhakemesi Usulü Kanunu'na teknolojideki gelişmelerin yarattığı olanaklar dikkate alınarak ör- gütlü suçlarla mücadeleye elverişli yeni düzenleme- ler getirilmelidir. 'Tanıİdann korunması' olayı. ör- gütlü suçlulukla mücadelede en önemli konudur. Mafyanın suç işlemeyi kolaylaştıran yöntemlerin- den olan tanıklan öldünne veya yıldırma olaylan- nın önü alındığında, kapalı bir sistem gibi işleyen suç örgütünü çözmek, suçlulan saptamak kolay ola- caktır. O nedenle 3713 sayılı Terörle Mücadele Ka- nunu'nun 20. maddesinde düzenlenmiş olan 'koru- ma önkmleri', bu alan için de düşünülmelidir. Hepsinden önemlisi örgütlü suçlarla mücadelede yasal değişikliğin yapılması yeterli olmayıp bunun yani sıra personel ve malzemeye yatınm yapılması gerekir. (2) ALTUĞ Osman, (1995) 'Dünyada \« Türki- ye'de Örgütlü Suçlar', Görüş dergisi, Şubat-Mart, Sayı. 19, s. 24-32, Istanbul: TÜSİAD Yayınlan. BİTTİ ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ Dil Bilinci (8) Meclis'te Dinciler! TBMM'de anayasa değişiklikleri bir türlü gerçekleşti- rilemiyor. Nedeni, Meclis'teki dinciler. Meclis'te dilci yok, dinci çok! 1982 Anayasası, dil açısından tam bir çorbadır. Prcrf, Cem Eroğui'a göre "Bugünyûrürlûkte olan anayasa, çe-" lişkıler içinde debelenen Türk aydınının bir durum sap- taması gibidir. Sözcük seçimi tutarsızdır, anlatımı bozuk- tur, noktalamalanyanıltıcıdır... Ömer Asım Aksoy'agö- re, yeni anayasa 'her yani dökülen' bir Türkçe ile yazıl- mıştır. Özetle, Anayasa'daki Türkçebozukluklan, yalna- ca dil açısından üzûcü değildir. Aynı zamanda, çok çet- refîl tûzelyorum sorunlan yaratabilecek niteliktedir." Meclis'te ne görüyoruz? Bir avuç dinci Refahçı, öbür dincileri sürüklüyor. Neymiş, anayasanın 24. maddesi- nin son fıkrası kaldınlmalıymış. Zaten yapıyorlar ya, da- ha açık şenatçılık yapacaklar, bu konuda en ırfak bir en- gel kalmasın, Türkiye, Suudı Arabistan'a, giderek Iran'a dönsün istiyorlar. Dinci Hoca, ne demişti: - Iran'a dokunan çarpılıri Çarpdsın be dinci! Çarpılırsa belki düzelir yercil (laik) Türkiye! Ne diyor anayasanın 24. maddesinin son fıkrası: "Kimse, devletin sosyal, siyasi veya hukukı temel dü- zenini kısmen de olsa, din kurallanna dayandırma veya siyasi veya kjşisel çıkar yahut nûfuz sağlama amacıyla herne surette olursa olsun, dini veya din duygulannı ya- hut dince kutsaJ sayılan şeyleri istismar edemez ve kö- tüye kullanamaz." Bu fıkranın kaldınlmasını ısteyenlerin sinsi amaçlan kabak gibi ortaya çıkmaktadır. Bunun üstünde bır fıkra daha var; onu değiştirmek ya da kaldırmak gericilerin usunun köşesinden geçmemektedir. O da şu: "Din kûltürü ve ahlak öğretımı ilk ve ortaöğretim ku- rumlannda okutulan zorunlu dersler arasında yer alır." Bunun kalkmasını istemez dinci geçinenler. Çünkü o zaman, ileride kendilerine malzeme yapacaklan, meze olarak kullanacaklan çocuklara, gençlere egemen ola- mazlar. Ben, dinci mincı diyorum ya, bunlann hiçbirinin Mec- lis albümünde, uğraşlan dincilik değil. Kimi "mühendis", kimi şu, kimi bu diye yazılı, dıncıliklen "gizli" uğraşlan- dır. Yurttaşı tavlayıp, oyunu almak için bildikleri başlıca oyundur. Tuzaktr. Halkın gözü açılsın istemezler. Açılır- sa, biliyorlar kı kaçacak delık arayacaklardır. Hiçbirinin uğraşında "gezici vaiz" diye yazmaz. Oysa, yaşamlan- nın büyük bölümü, "gezici vaiz"X\\ûe geçmiştir kiminin. 24. maddenin kaldınlması için verilen önergede adla- n geçenler, ANAP'lı. Adlan da şöyie: Yusuf Pamuk, Kadir Ramazan Coşkun, Rauf Erte- kin, Mustafa Kılıçarslan, Hasan Çakır, Mehmet Ke- çeciler, Vehbi Dinçerier, Eyüp Aşık, Alaattin Elmas. Bravo Mesut Yılmaz'a! Dil konusunda değilse de, din sömürüsünde oldukça yol almış. Mesut Yılmaz'ın bilme- diği bır şey var; bu yolda başan sağlasaydı, Süleyman Bey sağlardı. Saçımn akının önüne düştüğünü gördü mü, görmedı mı ne bileyim? 'Mesut Yılmaz, Cumhuri- yet'in geçen yıldönümlerinden birinde, takılmış: - En çok öz Türkçe sözcük kullanan yazari demişti. O zaman söylemedım, şımdı söylüyorum: - Ezanın Türkçe okunmasını neden ıstemiyorsunuz? Siz, bir Cumhuriyet çocuğusunuz. Yobazlık size yakışır mı? Siyaset alanında ilk dersleri aldığı tzzet Akçal, öyle de- ğildi. Bursa'da, Nâzım Hikmet'i kollamış, Balaban'ın özgürce resimler yapmasını sağlamıştı. Mesut Yılmaz, ders aldıklanna uymak zorundadır... Türkiye'de Osmanh'dan beri dil ile din çatışageldi. 1876 Anayasası'nda, din önde, dil şöyte "devletin işleri Türkçe yapıhr" gibi, kıyıda bir maddede, arkalarda yer almıştı. 1923'te Cumhuriyet ilan edilirken yapılan anaya- sada "devletin dini Islamdır, dili Türkçedir" denilerek bir eşıtlik sağlandı. Burada, başabaş geliyorlardı. Daha son- ra, "Dinilslamdır" tümcesi kalktı, Türkçe sivrildi. Ata- türk döneminde de Inönü döneminde de hep böyle ol- du. 1945 Anayasası'nda, Türkçe en başanlı dönemini ya- şadı, taa demokratlann ıktidara geldikleri "karşı-dev- rim"e değin. Ezan, 1950'de Arapçalaştınldı. Anayasa, 1952'de, Osmanlıcaya çevrildi yeniden. Bu, 1960 dev- rimine değin sürdü. 1961 Anayasası'nda, 1945'in izteri vardır. Dilcimiz, Prof. Cem Eroğul, dilde bugünkü durum için şöyle dıyor: "Bugün Türitiye'de Türkçe, hızlı biraşınma sürecine girmiş durumda. Türkçeyi doğru dûrüst konuşan ve ya- zan insan sayısı hızla azalıyor. Dile, özellikle Batı dillerin- den, dur durak bilmeyen bir sözcük akımı var. Bu söz- cükler yalnızca yeni ürün ya da kavramlan adlandırmak için almmıyor. Var olan Türkçe sözcükler de atılıp yerie- rine yabancılan kullanılıyor. Omekse, açıkoturum yerine panel, toplu iletişim araçlan (TİLAR) yerine medya, ara sınav yerine vize, dönem sonu sınavı yerine final, bılgi- sayaryerine kompütür, gösterim yerine vizyon, dönüşüm yerine transformasyon, birikim yerine akümülasyon, cankurtaran yerine ambulans, canavardüdüğüyerine si- ren, deniyor... Bozukluk ne yazık ki, sözcük düzeyinde de kalmıyor. Türkçenin yapısına aykm birtakım kullanımlar hızla yay- gınlaşıyor. örnekse, 'hayret bir şey' deyişi bugün herke- sin ağzında. Yakında 'eyvah bir pılav' gibi kullanımlarla karsılaşırsak hiç şaşırmayalım. Artık Türi<çenin çivisiçık- tı... Dil için savaşım, yabancı terimlere Türi<çe karşılıklar bulma çabası ile de sınıriı değildir. Topluma yol gösteri- cilikle yükümlü olan aydınlar, günlük dilin özleşip varsıl- laşması için de çaba göstermek zorundadıriar... Hiç bir aşamada, 'Bu denli özleşme yeter, bu denli varsıllaşma yeter' denemez. Güzelliğin sının olmadığı gibi, dillerin güzelleşmesinin de sının yoktur. Her şeyin başı dil bilin- cini edinmektir..." BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDANSAĞA: 1/Kuzey Amerika yerlilerinin gele- neksel konutu olan koni bıçimın- de çadır... tkı üç yaşındaki erkek koyun. II Kutsal 4 kitaplarda, Suriye 5 ile Mezopotam- ya'yı içine alan 6 bölgeye verilen 7 ad... Güney Ame- rika yerlilerinin 8 kullandığı kaval. Q 3/ Ağır kanlı, ra- y hatına düşkün... Dolma yap- mak için hazırlanan kanşım. 4/ Çocuklan korkutmak için uydurulmuş yaratık... Karak- ter. 5/ Kuruluş. 6/ Serbest meslek adamlanm içinde toplayan resmi birlik... Erzu- rum'un bır ilçesi. 7/ Bir no- ta... Ağn Dağı'na verilen bir başka ad. 8/Soy, sülale... Ma- dagaskar'da yaşayan bır maymun cinsi. 9/ Çekişme, kavga... Kedı ya da köpek yavrusu. YUKARTOAN AŞAĞIYA: 1/ Cehennem... Mevki, makam. V Ad kavmi hükümdan Şeddad tarafindan cennete benzetılerek yaptınlan efsanevi bahçe... Pazar ya da panayır kurulan gün. 3/ Rusya'ya öz- gü, ikı ya da üç katlı taş konut... Elı işe yatkın, becenklı. 4/ Köydeki ışlerin elbirliğiyle bitirilmesi... Büyük kardeş, ağa- bey. 5/Arrika'da bır ülke. 6/ Dâhi... Katma, ekleme. II Bır bağlaç... Fınnda ekmek, börek, çörek cevinmeye yarayan bir tür kürek. 8/ Bır tür yabanmersini... Yürürlükte olan. 9/ Es- ki ve usta gemici... Çevik.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear