Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2MAYIS1995SALI CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
'Ahşap, Mimarinin Neresinde?' başlıklı uluslararası sempozyumda ahşabın önemi ve çağdaş yapılardaki yeri tartışıldı
6
Ahşabın değeri anlaşıhnah9
Ahşap binada
insanın varlığı
hissedilir
"Uzun yülardır
AyBsofya'ıun bu ka-
dâr yakınında ouna-
yı düşlemiştim, işte
buradayım". Bu söz-
lerin sahibi Jean-Lo-
uis Taupin. Fransa
Tanhsel Anıtlar Baş
Miman. Kültür Ba-
kanhğı'na bağlı ola-
rak etkinliklerini sür-
düren bu organizas-
yon, yüz yıldan uzun bir geç-
mişe sahip. Taupin, bir tarihi
binanın onanmına başiarken
yapilması gereken ilk ve en
önemlı şeyin. binayı iyi tanı-
mak, problemini iyi anlamak
olduğunu belirtiyor. Bu aynı
zamanda işin çok heyecan ve-
renbirkısmı: "Farkhalanlar-
dan insanlar bir arada çabşı-
yorlar. Tarihçiler, mühendis-
İer, arkeologlar— Çok dikkat-
li olmak gerekiyor. ArşrvJere
gidiyorsunuz, binanın her ta-
rafina girip çıkıyorsunuz, cli-
nizde, planlaria, eski fotoğraf-
larla dolaşıp vapıyı inceliyor-
sunuz".
Bu etaptan sonra proje aşa-
masına geliniyor. Taupin'in
önemle üzerinde durduğu bir
nokîa da, uygulamayı yöne-
ten kişınin ön çalışmalarda da
bulunması. Ve sürekli binanın
içınde. ışçilerle birlikte olun-
ması gerektiğini söylüyor.
Dünyanın pek çok ülkesinde
tarihi yapılann gereği gibi ko-
runmadığını söyleyen Taupin,
yüzlerce yıllık bir ömrû olan
kültürel değerlenn yerine ye-
nisinın konamayacağını. in-
sanlann sonradan pişman ol-
mamak ıçm onlara iyi bakma-
lan gerektiğini ifade ediyor.
Jean Louis Taupin. ahşap
pencerelerin teknoloji. malze-
me ve insan zekası açısından
mükemmel olduğunu dile ge-
tiriyor: "Bugün yerine yenisi
konamaz. l'stelik hâlâ kulla-
nabiliriz de, eğer nasıl tamir
edileceğini bilirsek. Bu yeni
bir şey bulunmasın demek
değiL, ama bu boyutta bir mi-
marinin karşısında da saygıy-
la eğümek gerekiyor''.
Jean Lois Taupin, 1880 yı-
lındayapılmış birevde oturu-
yor. Evi ahşap değil ama ah-
şap pencerelere sahip. "tn-
santak kadar eski bir mal-
zeme"diye nitelendirdiği ah-
şabın insanı düşünmeye ittiği
görüşünde: "Ahşaptan bir
şey yapmaya başlamadan ön-
ce kafanızda planı tamamen
oiuşturmuş ülmanız gerekiy-
or. Ahşap bir binaya gir-
diğinizde ber şe>in ince ince
düşünülmüş, hesaplanmış ol-
duğunu görürsünüz. Orada
bir insanın varlığı hissedilir.
Ben bir binada kendimi iyi
hissederim. sanki sohbeti çok
ilginç bir insanla karşı kar-
şıyaymışım gibi. Her şeyin
orada bulunuşunun bir ne-
deni vardu-".
Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi ile
Türkiye Ulusal Ahşap Komitesi 'nin
işbirliğiyle 27-28 nisan tarihlerinde
Istanbulda, The Marmara Oteli 'nde
'Ahşap, Mimarinin Neresinde? ' başlıklı
uluslararası bir sempozyum düzenlendi.
Sempozyumda, çağımızın enerji ve kaynak
sorunlarına en iyi şekilde yanıt verebilen,
'çevre dostu ' biryapı malzemesi olan
ahşabın, mimarideki önemi, konınması ve
çağdaş yapılardaki yeri tartışıldı. Kültür
Bakanlığı, Demyön, The Marmara, Ofset
Yapımevi, Protim Solignum, Senkron AŞ.,
Tepe Kapı Doğrama, Tepe Mobilya ve
Vehbi Koç Vakfı 'nın sponsorluğuyla
gerçekleşen sempozyumun amacı, ahşaba
Türkiye de kaybettiği konumu yeniden
kazandırmak, bu malzemeye ilişkin yeni bir
bilincin oluşmasına katkıda bulunmaktı.
tngiltere ve Fransa dan katılan konuklar,
sempozyuma gösterilen yoğun ilgiden çok
etkilenmişlerdi. Hepsinin ortak dileği, bu
sempozyumun, Türkiye de ahşabın
değerinin anlaşılmasını sağlamasıydı.
GAMZE VARIM/ ASU MARO
Tarihi binalara
ilişkin bir bilinç
oluşturulmalı
Ahşap betondan daha dayanıklı
Ingiliz konuk Dr.Frank Brooks,
sempozyumun ilk gûnünde 'Ah-
şapOnkonıma: Teknolojik veÇev-
resel Yararlan'başlıklı bir konuş-
ma yaptı. Insanlann mağaradan
çıkmalannın ardından ev yapımın-
da kullanılan doğaJ malzemenin
ahşap olduğuna dikkat çeken Bro-
oks, ahşabın, günümüzde önem ta-
şıyan ve önemli bir inşaat malze-
mesi haline gelmesini sağlayan
özelliklerine değindi.
Ingiltere'de eskiden kullanılan
ahşabın, doğal ormanlardan sağ-
landığını, bu nedenle doğal bir da-
yanıklılığı olduğunu söyleyen
Brooks, zaman içinde Ingiltere'de
ahşabın kullanımındaki değişim-
lere dikkat çekti: "Bu makemeden
bir bina inşa edildiği zaman. o bi-
nanın ömrii uzun oluvor. Son yıl-
larda niifus arttığı ve dağıldığı için
daha çok ev inşa edildiğinden yeni
ormanlar oluşturamadık. Bu ne-
denle ahşap, eskisi kadar kolav bu-
lunan bir malzeme değil. Bu konu
çevre açısından önem taşıyor.
Ağaçların kesilmesinin çevreye ver-
diği zarar herkesi ilgilendiriyor.
Çünkü sera etkisini arttınvoruz.
Bugünlerde kullanılan
ahşabın büyük bir bölü-
mü ise özel olarak fidan-
hklara dikiien ve hızlı bü-
yiiyen ağaçlardan sağja-
myor. Birkaç yıl içinde o(-
guniaşan bu ağaçlar do-
ğal dayanıkJılıktan yok-
sun. Bu nedenle bu dav a-
nıkhlığı, ahşabı kimyasal
maddelerle güçlendire-
rek sağhyoruz"
tngiltere'de geçen yüzyılda, ge-
leneksel olarak evler ahşapken. gi-
derek yeni malzemelerle, ahşap
evlerden daha modern evler yap-
manın moda olduğunu anlatan
Brooks, "Şimdi evlerin yiizde
onundan daha aa ahşap. Bugün-
lerdeahşapevlerin yenidenya>gın-
laşamamasının önemli nedenJerin-
den biri, bu evlerin beton evler ka-
dar davanıklı olmadığı inancı. Bu
inanç, insanlann kafalannda yer
etmiş"diyor. Bunun
yanlışlığını ınsanlara
bir türlü anlatamadıkla-
nndan yakınarak ahşa-
bın avantajlannı sıralı-
yor: "Ahşabın izolasyon
özeüiği betondan daha
fazla. E\ vapımı konu-
sunda kolay konıma ge-
rektiren yeni düzenle-
meteri ahşap evlerde uy-
gulamak çok daha ko-
lay. Ahşap bir ev yapmak. beton bir
ev inşa etmekten çok daha a/ ener-
ji gerektirivor. Çevre açısından da
avantajlı; ısınma masrafi daha az.
Şündi arhk ahşabı koruv ucu kinı-
yasal maddeierle güçiendirerek da-
yanıklı bir halegetirdiğimiz için ah-
şabın dayanıklılık açısından diğer
malzemelerden hiçbir farkı yok".
Brooks, ahşabın çok kolay ya-
nan bir malzeme olduğu ınancmın
dayanlışlığınadeğiniyor "Büyük
tahla parçalannın yüzeyleri yan-
dığında, yanan yü/eyin üzerinde
oluşan karbon, ahşabın izolasyo-
nunu sağlar. Isının tahtanın kat-
manlanna ulaşması çok uzun bir
zaman gerektirir. Tahta, yangında
direncini diğer maddekrden çok
daha uzun süre korur".
tngiltere'de tarihi binalarda
büyük ölçüde ahşap kullanılmış
olduğunu söyleyen Brooks, bir ya
da birkaç yüz yıllık binalarda, bi-
nanın ıhmal edilmesi halinde
olabileceklere dikkat çekiyor: "Bi-
nanın içine su sızabilir. Su, birçok
>apı maddesine zarar verir. Ama
ahşapta çiirünıeye vol açar, bina
dayanıkhhğuu yitirir ve çökebüir*".
İnsanlar bu evlerde
yaşamaya yönlendirilmeli
Sempozyumunun Ingıltere'den gelen ko-
nuklanndan biri, ICOMOS Uluslararası Ah-
şap Komitesi Başkan Yardımcısı David Mic-
heunore'du.
Çahşmalannı ahşap yapılann korunması
üzerinde yoğunlaştıran Michelmore, Türki-
ye'nin de aralannda bulunduğu Akdeniz ül-
kelerinde çok büyük bir ahşap mi-
rası olduğunu söylüyor.
Michelmore, ICOMOS Ahşap
Komitesi olarak eski ahşap bina-
lann en iyi şekilde korunması için
çalışmalaryaptıklannı belirtiyor
"Aynı metodlar Türkiye için dege-
çerli çünkü aynı ahşap kuUanım
geleneğine sahibiz. Eski bir ahşap
elcmandaki çürümeyi onu değiş-
tirmcden, olduğu yerde konıma
ve sağlamlaşanna üzerine arasür-
ma yapıyoruz". Türkiye'ye otuz yıl önce ge-
len David Michelmore, buradaki ahşap bina-
lan yeterince inceleme olanağı bulamamış.
Ama Osmanlı Imparatorluğu'nun sınırlan
içinde yer alan. aynı mimari geleneği payla-
şan ülkelerde, özellikle de Yunanistan'da
araştırmalar yaptığı için Osmanlı ahşap ev-
lerini iyi tanıyor. Sıra Türkiye'ye de gelecek.
Özellikle Safranbolu evleri çok ilgisini çeki-
yor.
Ancak Yunanistan'da da diğer ülkelerde de
Osmanlı ahşap evlerinin çok kötü durumda
olduğunu söylüyor Michelmore. Ayakta ka-
lanlann sayısı yıkılmak üzere olanlann ya-
nında çok az: "Halkın ahşap ev-
lerin ne kadar önemli bir mima-
ri miras olduğunu anlaması gere-
kiyor. Bu evler yaşamaya çok el-
verişli geniş alanlara sahip. l ma-
nm sempozyum Türkiye'deki
ahşap binalann değerinin anlaşıi-
masuıa yarar".
Kendisi de 521 yıllık bir ahşap
evde yaşayan David Michelmo-
re, Ingiltere'de artık eski ahşap
eviere büyük talep olduğunu be-
lirtiyor: "İnsanlartekrarbu evlerde yaşama-
ya yönlendirilmeli. Beton bina yapmak için
tek malzeme değUdir, hele de Akdeniz ülkele-
ri için. Ahşap evler daha doğru, daha sağhk-
h. Beton binalar kışrn soğuk ve nemli. yazın
da sıcakür. Oysa ki ahşap binalar kışın sıcak,
yazın da serin olabUir".
Treve Rosoman.
Ingiltere'de tarihi bi-
na ve anıtlann ko-
runmasından so-
rumlu bir kurum
olan 'Engtish Heri-
tage'da, Mimari Ça-
lışma Bölümü'nün
kuratörü olarak gö-
rev yapıyor. Roso-
man, 1600-1900 dö-
nemı Ingiliz ev mimarisi ko-
nusunda uzman.
Ülkenin sayılan dört yüz
kadar olan en önemli tarihi
binalannın ve eski anıtlannın
yönetiminden, bunlann dı-
şındaki kültür mirasının ko-
runmasından sorumlu olan
'Engjish Heritage'ın bir diğer
görevi, teknik konularda de-
neyim ve araştırmalanna da-
yanarak danışmanlık yap-
mak.
Ulusal Miras Bakanlığı
aracılığıyla hükümete danış-
manlık yaptıklannı belirten
Rosoman, "Ama teknik ola-
rak devlet hizmeti yapmıyo-
ruz. Yan özerk bir kurumuz"
diyor.
Rosoman"ın sorumlu ol-
duğu sanat koleksiyonunda.
evlerden toplanan ve 1690
yılına dek geriye gıden o beş
bin tarihi duvar kâğıdı var.
Bu koleksiyon, özellikle
Londra evlerinde rastlanan
dekoratif ve teknik özellikle-
ri bir araya getiriyor.
'God is in the details-Tann
aynntılardadır' deyimini
ammsatan Rosoman'a göre,
mimarlık da büyük ölçüde
aynntılarla ilgili.
Rosoman, Londra'nın gü-
ney doğusunda bulunan Ran-
ger's House'da 'mimari de-
taylar' üzerine konferanslar
veriyor:
"Geçen yıl haftada iki gün
17-18 yaşlanndaki gençlere
uygulamalı dersler veriyor-
duk. Alçıyia çalışıyor; tahta
oymayı,duvar örmeyi öğreni-
yorlardı.
Akademisyenlerin de bunu
yapmalan, bazen cllerini kir-
İetmeleri gerekir. Bu yıl ekim
ayında vine haftada iki gün
çalısmaİar vapacagız. Bir gün
çocuklar için, diğer gün de
halka açık oiacak".
Englısh Heritage'ın var
oluş nedenlerinden biri de
eğitim; insanlarda tarihi bi-
nalara ilişkin bir bilinç oluş-
turmak, kültürel miraslannın
değerini bilmelerini sağla-
mak.
Rosoman, "Sajnınm bunu
Türidye'de de yapmak gere-
kir. Bu turistik açıdan da çok
önemli. Çünkü turistier ülke-
nize yalnızca tatil yapmak için
değiL kültürel zengintikleriniz
için de geüyorlar" diyor.
Ingfltere'den daha dekoratif yapılarınız var
Sempozyuma tngiltere'den katılan
bir diğer konuk da Dr. David
Yeomans'dı. Yeomans. mühendislik
eğitimi aldıktan sonra ahşabın
yapısı ve tarihi üzerine doktora
çalışması yapmış. 'Bir Mühendislik
Malzemesi Olarak Ahşap* konulu
bir konuşmayla sempozyuma
katılan Yeomans. Manchester
Üniversitesi Mimarlık
Bölümü'nde yapı teknolojisi
dersleri veriyor.
Yeomans, aynı zamanda Nepal'de
tarihi binalar üzennde çalışan
UNESCO grubunun
danışmanlığını da yürütüyor.
Burada özellikle saraylar üzerinde
çalıştıklannı belirten Yeomans,
"Saraylarda kullandıklan inşaat
teknikleri, sıradan binalarda
kullanılan teknikierle avnı. luğla ve
ahşap karışımı binalar. İngiltere'de
de tarihi binalar. örneğüı 18.
yûzyılda yapdanlar tuğla ve ahşap
kanşımı'*diyor.
Yeomans, eski binalann
restorasyonunda yeni tekniklerin
kullanımının daha ekonomik
olduğunu kabul etse de, bu konuda
dikkatli olunması gerektiğini
vurguluyor. Yeni teknikler
kullanılarak yapılan onanmın, eski
onanm tekniklerinin
kullanılmasından daha ucuz
olabileceğini, çünkü çok daha az
emek
harcandığını
belirten
Yeomans, buna
karşı lık yeni
tekniklerin uzun
vadede nasıl
sonuç vereceğini
bilemediklerini
ifade ediyor:
"Onanlması
| gereken yüz
yıDık bir binayı
düşünecek olursak. bu binayı
mümkün olduğunca uzun bir
zaman ayakta kalacak biçimde
onarmak isterîz. Yeni icat edilmiş bir
metodun, binanın uzun ömürlü
oünasuu sağlavabileceğini garanti
edemeyiz. Ancak geleneksel bir
onanm metodu kullanıürsa bunu
garanti edebinriz".
Yeomans, sempozyuma katılımın
oldukça yüksek olmasindan
etkilenmiş. "Gördüğüm kadanyia
ülkenizde ahşaba büyük ilgi
duyuluyor" derken, sempozyumun
yalnızca bir başlangıç olduğunu,
bundan sonra yapılacaklann daha
önemli olduğunu ifade ediyor.
Ülkemizde lngiltere'dekinden çok
daha fazla dekoratif ahşap yapı
olduğunu gözlemlemiş ve bu ona
çok ilginç gelmiş.
Bir süre Amerika'da dersler veren,
Amerikalılann tarihi binalar
konusundaki yasalannı ve
yaklaşımlannı bilen Yeomans,
"tngUtere'deki yaklaşundan çok
farklı bir yaklaşımdı bu. Yauıızça
yasalar farklı olduğu için değil. İki
ülke arasındaki kültürel farklılıklar
nedeniyle yasalar da farklı.
Amerikalılar bizimle aynı dili
konuşsalar da avnı kültürel geçmişe
sahip değiller. Türkiye'deki durum
hakknıda ise hiçbir fikrim yok.
Çünkü ülkenizin politik geçmişini
bihniyonım" diyor.
'Sanat ve Tabular' sempozyumunda 'yasaklann estetiği' tartışılacak
KiUtür Servisi- SANART'm
düzenlediği "Sanat ve Tabular -
Yaratıcıhk. Kültür ve
Sınırlar"başlıklı sempozyum.
p>erşembe günü, ba^kentte
başlıyor. "Eleştirel Açıdan
Sanat ve Tabular", "Toplumlar,
KüJtürler ve PoUtika: Tarihsel
Bir Bakıs". "Baa Kültür
Sorunsalbklan" ve "Türk
Kültür Sorunsalhklann
başlıklı
oturumlann yer aldığı
sempozyumda, dünyanın çeşitli
ülkelerinden gelen sanatçı,
eleştirmen, sanat tarihçisi ve
düşünürler, yasaklann estetiğini
tartışacaklar.
Sempozyum nedeniyle Devlet
Resim Heykel Müzesi'nde Jean
Dubuffet'nın, Vakıfbank Sanat
Galerisi'nde "Prometheus"
başlığı altında Doğu Alman
sanatçılann, Devlet Güzel
Sanatlar Akadernisi'nde Yüksel
Arslan'ınveTÜBlTAK
Konferans Salonu Fuayesi'nde
Necdet Teymur'un sergileri
açılıyor.
Aynca, "Video Sanatı" konulu
sergi sempozyum süresince
Alman Kültür Merkezi'nde,
"Gar Projesi"başlığını taşıyan
karma sergi de DDY Gar
Galensi'nde Ankaralı
sanatseverler tarafından
göriilebilir.
1991 yılında Ankara'da kurulan
Türkiye'de Görsel Sanatlan
Destekleme Derneğı
SANART'ın gerçekleştireceğı
ikinci uluslararası sempozyum
"Sanat ve Tabular", dinsel ve
politik uçlanmalann yarattığı
baskılar ve sansür olaylan
yüzünden güncel bir konu
haline geldiğı için seçildi.
Sanatta tarih boyunca, yasak ve
sınirlann bilinçsel, politik,
psikolojik ve sosyal
nedenlennın tartışılacağı
sempozyumda. yaratıcılığın bu
tür yasaklan estetik bir biçime
dönüştürmesiyle ilgili ömekler
sunulacak.
Prof. Dr. tlhan Tekeli nin
konuşmasıyla başlayacak olan
sempozyumda. birer saatlık
konferanslar ve açıkoturumlann
yanı sıra kısa sunuşlar ve
tartışma gruplan yer alıyor.
Konuşmalar, Türkçe ve
Ingılizce yapılacak.
Türkiye'de sanat tartışmasını
evrensel ve uluslararası
söylemin en ileri noktasına
getirmeyi amaçlayan SANART
Derneği, çeşitli ülkelerden
gelen sanat adamlanyla Türk
dinleyiciler arasmda dinamik
bir düşünce alışverişine olanak
sağlamaya çalışıyor.
Sempozyuma Türkiye'den
Hüsamettin Koçan, Beşir
AyvazoğJu, Ahmet Oktav. tlhan
Tekeli Ali Akay, Beral Madra,
Kıymet Giray, Onar Tekelioğhı.
Ahmet Yürnr, Erhan
Karaesmen, Ümit Gültekin,
Meyda Veğenoğlu, Gönül
Gültekin, Deniz ŞengeL Çetin
SarıkartaL Necdet Teymur, Ünal
Nalbantoğlu, Altan Gökalp,
Mahmut Murman, Günsel
Renda, FUiz Venisehirlioğlu ve
Orhan Sezgi'nin yanı sıra
Hindistan, Mısır, Fas, Fransa.
Almanya, lngiltere ve ABD'den
Leo Steinberg, Josepph Kosuth,
Eugen Gomringer, Dietmar
Kamper. Tom Fecht, Farid Zahi,
Marie-Jose Mondzain Baudinet,
Jean Lancri, Serge Graziani,
Michel .Artieres. Daniel BellL
E.Wolf-Gazo, Ramon Bellido,
Hiroshi Yamanaka. Gulam
Muhamed Sheikh. Edvvard
Lucie Smilh. Phillip Stokes,
Robert McDonald, Çharbel
Dagher, Fatma İsmaiL, Nazlı
Madkour, Hasan Shahnawaz
Zaidi ve Muhammed Djehiche
katılıyor.
ALINTILAR
TAHStN YUCEL
Mayıs 68
Önderler yücettilir genellikle, kalabalıklarsa küçüm-
senir. Oysa, zaman zaman olmayacak işler de yap-
salar bile, kalabalıklann haykırdıkları savsöze, tut-
tukları alkışa ya da gerçekleştirdikleri eyleme indir-
genmeleri bana ters gelir. Kuşkusuz, hiçbir topluluk
kendisini oluşturan bireylerin toplamı da, ortalaması
da değildir; ama, onlaıia kimlik kazanırken, kendisi
de geçici olarak değişik bir kimlik verir onlara; yöneJ-
dikleri doğrultuda kendilerini aşmalarını sağlar. Hele
birkaç saat içinde sona erecek kadar kısa ömürlü de-
ğilse, Mayıs 68'de, kurulu düzene karşı koymak için,
Sorbonne'un, Nanterre'in avlularında, amfilerinde,
koridorlarında yatıp kalkan, konuşan, tartışan, gere-
kince sokaklara barikatlar kuran öğrenciler de böy-
lece toplulukla özdeşleşirken, aynı zamanda ondan
güç alıyor, ama, çelişkin bir biçimde, bireyselliklerini
de kesinliyoriardı. En azından, bu geniş öğrenci ka-
labalığında, bireyselliklerini kesinleyenler hiç de az
değildi.
Nerden mi çıkanyorum? Önderlerin bildiri ve de-
meçlerinden çok daha anlamlı bir toplamdan: Olay-
lann ve eldeki olanaklann rastlantılanna göre, uzun-
lu kısalı tümcelerle, hatta tekil sözcüklerle, duvarla-
ra yansrtılmış duygu ve düşünce kırıntılanndan; da-
ha açık bir deyişle, sıradan katılımcılann şimdi çok-
tan unutulmuş bireysel ürünlerinden.
Sıradan katılımcılar hiç de öyle bilinçsiz bireyler
değildir; bir amaç için savaştıklarını unutmazlar.
Amaçlannı da, demeçler, bildiriler aracılığıyla olma-
sa bile, duvar yazılan aracılığıylla bol bol yansıtırlar;
hatta, bir başkaldırmışlartopluluğunun parçası olma
duygusu, onlan önderlerinin düşünebileceğinden çok
daha fazlasını düşünmeye, önderlerinin istediğinin
çok daha fazlasını istemeye yönettir. "Her devrimci-
nin görevi devrim yapmaktır!" ya da "Devrim, seni
seviyorum!" deyip yeni bir aşka başlar gibi devrim-
ciliğegirişirler. Ciddi ciddi bir "öğrenci iktidan"ndan,
sözederler böylece, gelmiş geçmiş devrimlerin en
büyüğünü gerçekleştirmekte olduklannı düşleyenler
bile çıkar aralarından: "Mayıs 68. Dünya Devrimi
gündemde."
Ne var ki, en azından Paris üniversrtelerinde, biraz
da amacın büyüklüğü nedeniyle. Mayıs 68 her şey-
den önce bir gerçeküstücülük, dolayısıyla bir birey-
sellik kesinlemesi olarak belirir. Censier'de bir duvar
yazısı "Düş gerçektir", der; Sorbonne'da bir duvar
yazısı bunu "Yaşam başka yerdedir", diye doğrular
birbaşkası, "Imgelem iktidan alıyor", diye muştular;
daha bir başkası "Abartmak yaratmaktır", diye ta-
mamlar. Ayrıca, gerçeküstücülerden yapılan alıntılar
yanında, Breton'un rahatlıkla imzalayabileceği tüm-
celere rastlanır; kimi "Şiirsokaktadır", der, kimi kon-
servatuvann duvannda, "Yabanıl ve geçici bir mü-
z//c"istediğini söyler; kimi "Bir devrimi kurmanın ay-
nı zamanda tüm iç zincirieri kırmak" olduğunu vur-"
gular; kimi de açıkça belirtir seçimini: "Kahrolsun
sosyalist gerçekçilik. Yaşasın gerçeküstücülük."
Mayıs 68'i sürdürenler içinde, özgürlüğü bir "sus-
ma hakkı" olarak isteyenlere de rastlanır. Ama, ne
olursa olsun, fakütte duvarlarını dolduran yazılar, ey-
lemin her şeyden önce bir gençlik eylemi olduğunu,
"Prensi üniversiteli olan kent"\ kurmak gibi gerçek-
leri aşan bir düşe yöneldiğini gösterir. "Yeni devrim-
seldir, gerçek de", der Censier'de biri; daha başka-
ları, kesinlenen herşeye karşı çıkar ("Saldırgan baş-
kaldıran değildir, kesinleyendir") yerleşmiş, benim-
senmiş her şeyi geçmişin sırtına yükler ("Soİumuz ta-
rihöncesinden kalmış!"). Böylece, bu "kesintisizkar-
şı ç/toş"ta, bir tek yol kalır: ileriye doğru kaçış: "Koş,
arkadaş, yaşlı dünya arkanda!" ya da "Koş, arkadaş,
ihtiyar arkanda!" tümcesi birçok duvarda karşımıza
çıkar. Koşu sırasındaysa, her şeyirr üstüne basılıp
geçilir: "Saygı yok oluyormuş, sakm, aramaya kalk-
mayın", denilir; "Saygısızlıkdevriminyenisilahıdın"
1
denilir; "Mal mı, yakanz", denilir; "Ekonomi yaralıy-
rnış, gebersin!" denilir; çok yakında çok güzel yıkı-
nıtılar göreceğimiz muştulanır. Ancak, bu köklü ger-
çeküstücülük ya da çılgınlık patlamasında (Bir öğren-
ci Nanterre de bir duvara şu gösterişli tümceyi ya-
zar: "Yalnızca binyıllann mantığı patlamıyor içimiz-
de, deliliği de patlıyor, kalıtçı olmak tehlikeli bir şey"),
"Direnç an alınlarda örgenlenir", dolayısıyla bencil-
liğin, artdüşüncenin izine bile rastlanmaz; Siyasal Bi-
limler'in bir duvanna "Sürekli mutlu yönetim ilan edi-
yorum", diye yazan bir öğrenciye, bir başka öğren-
ci buna Sorbonne'un bir duvanndan "Mutluluğun
içine! Yaşayın!" diye yanıt verir. Yaşamaksa, ne olur-
sa olsun, başkasına "açılmaktır": "Yüreğinizin pen-
cerelerini açın!" der başkaldırmış öğrenci. "Hepimiz
Alman Yahudisiyiz", diyerek de ezilmişin koşulunu
üstlenerek açıldığını gösterir.
Her kuşağın belli bir gençilk düşü vardır belki, bel-
ki her kuşak bir ortak düş kurar; 68 kuşağı (hiç değil-
se Paris'te) daha fazlasını yapmış: Bu düşü yaşamışa
benziyor.
İstanbul Üniversrtesi'nde Grtar
Festivafi'
• Kühür Servisi- Jstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür
Merkezi'nin düzenlediği 'Gitar Festivali'nde bu gün
saat 13.00'te KJasik Gitar Kulübü etkinlikleri, 14.30'da
Ümit Yıldız Flamenko gitar resitali, 15.30'da Gürkan
Duran Latin gitar dinletisi, 16.000'da ise Ehemiti
Anadolu Rock Konseri tstanbul Üniversitesi Fen
Fakültesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilecek.
Tam gün etkinlikler için 50 bin liralık bilet ücretinin
ödendiği festival kapamınnda yann Öğrenci Kültür
Merkezi'nde; 14.00'te Ricardo Mayano'nun Latin gitar
resitali, 16.00'da ise Keops Rock Konseri
gerçekleşitrilecek. (512 84 84)
Caz Derneğfnde "Cazm On Altm
Yılı 45ten 55e"
• Kühür Servisi -Caz Derneği'nin düzenlediği salı
etkinlikleri mayıs ayında da sürüyor. BlLSAK'ta saat
19.00'da başlayacak olan etkinlikler çerçevesinde,
bugün Arıl tnanç, "Cazm On Altin Yılı 45ten 55"e",
16 mayısta Cihat Örter, "Anadolu'dan Caza" başlığını
taşıyan söyleşiler gerçekJeştirecekler. 23 mayısta Erdal
Göksoy'u ağırlayacak olan BlLSAK'ın bu ayki son
konuğu HülyaTunçağ. "SinemadaCaz" hakkında
konuşacak olan Tunçağ'ın söyleşisi 30 mayısta
izlenebilir. (372 77 31)
Emin İgiis, Cabaret Cine'de
I Kültür Servisi -Cabaret Cine'nin "Dokuzbuçuk
Dinletileri" adı altında düzenlediği etkinliklere, bu
hafta Emin tgüs konuk oluyor. "Ezginin Günlüğü"
topluluğunu kuran ve uzun yıllar toplulukla çalışan
tgüs, bugün saat 21.30'da gerçekleştireceğı dinleti
boyunca, geleneksel müziğimizden örnekler sunacak.
(257 74 38)