22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2MAYIS1995SALI CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 'Ahşap, Mimarinin Neresinde?' başlıklı uluslararası sempozyumda ahşabın önemi ve çağdaş yapılardaki yeri tartışıldı 6 Ahşabın değeri anlaşıhnah9 Ahşap binada insanın varlığı hissedilir "Uzun yülardır AyBsofya'ıun bu ka- dâr yakınında ouna- yı düşlemiştim, işte buradayım". Bu söz- lerin sahibi Jean-Lo- uis Taupin. Fransa Tanhsel Anıtlar Baş Miman. Kültür Ba- kanhğı'na bağlı ola- rak etkinliklerini sür- düren bu organizas- yon, yüz yıldan uzun bir geç- mişe sahip. Taupin, bir tarihi binanın onanmına başiarken yapilması gereken ilk ve en önemlı şeyin. binayı iyi tanı- mak, problemini iyi anlamak olduğunu belirtiyor. Bu aynı zamanda işin çok heyecan ve- renbirkısmı: "Farkhalanlar- dan insanlar bir arada çabşı- yorlar. Tarihçiler, mühendis- İer, arkeologlar— Çok dikkat- li olmak gerekiyor. ArşrvJere gidiyorsunuz, binanın her ta- rafina girip çıkıyorsunuz, cli- nizde, planlaria, eski fotoğraf- larla dolaşıp vapıyı inceliyor- sunuz". Bu etaptan sonra proje aşa- masına geliniyor. Taupin'in önemle üzerinde durduğu bir nokîa da, uygulamayı yöne- ten kişınin ön çalışmalarda da bulunması. Ve sürekli binanın içınde. ışçilerle birlikte olun- ması gerektiğini söylüyor. Dünyanın pek çok ülkesinde tarihi yapılann gereği gibi ko- runmadığını söyleyen Taupin, yüzlerce yıllık bir ömrû olan kültürel değerlenn yerine ye- nisinın konamayacağını. in- sanlann sonradan pişman ol- mamak ıçm onlara iyi bakma- lan gerektiğini ifade ediyor. Jean Louis Taupin. ahşap pencerelerin teknoloji. malze- me ve insan zekası açısından mükemmel olduğunu dile ge- tiriyor: "Bugün yerine yenisi konamaz. l'stelik hâlâ kulla- nabiliriz de, eğer nasıl tamir edileceğini bilirsek. Bu yeni bir şey bulunmasın demek değiL, ama bu boyutta bir mi- marinin karşısında da saygıy- la eğümek gerekiyor''. Jean Lois Taupin, 1880 yı- lındayapılmış birevde oturu- yor. Evi ahşap değil ama ah- şap pencerelere sahip. "tn- santak kadar eski bir mal- zeme"diye nitelendirdiği ah- şabın insanı düşünmeye ittiği görüşünde: "Ahşaptan bir şey yapmaya başlamadan ön- ce kafanızda planı tamamen oiuşturmuş ülmanız gerekiy- or. Ahşap bir binaya gir- diğinizde ber şe>in ince ince düşünülmüş, hesaplanmış ol- duğunu görürsünüz. Orada bir insanın varlığı hissedilir. Ben bir binada kendimi iyi hissederim. sanki sohbeti çok ilginç bir insanla karşı kar- şıyaymışım gibi. Her şeyin orada bulunuşunun bir ne- deni vardu-". Uluslararası Anıtlar ve Sitler Konseyi ile Türkiye Ulusal Ahşap Komitesi 'nin işbirliğiyle 27-28 nisan tarihlerinde Istanbulda, The Marmara Oteli 'nde 'Ahşap, Mimarinin Neresinde? ' başlıklı uluslararası bir sempozyum düzenlendi. Sempozyumda, çağımızın enerji ve kaynak sorunlarına en iyi şekilde yanıt verebilen, 'çevre dostu ' biryapı malzemesi olan ahşabın, mimarideki önemi, konınması ve çağdaş yapılardaki yeri tartışıldı. Kültür Bakanlığı, Demyön, The Marmara, Ofset Yapımevi, Protim Solignum, Senkron AŞ., Tepe Kapı Doğrama, Tepe Mobilya ve Vehbi Koç Vakfı 'nın sponsorluğuyla gerçekleşen sempozyumun amacı, ahşaba Türkiye de kaybettiği konumu yeniden kazandırmak, bu malzemeye ilişkin yeni bir bilincin oluşmasına katkıda bulunmaktı. tngiltere ve Fransa dan katılan konuklar, sempozyuma gösterilen yoğun ilgiden çok etkilenmişlerdi. Hepsinin ortak dileği, bu sempozyumun, Türkiye de ahşabın değerinin anlaşılmasını sağlamasıydı. GAMZE VARIM/ ASU MARO Tarihi binalara ilişkin bir bilinç oluşturulmalı Ahşap betondan daha dayanıklı Ingiliz konuk Dr.Frank Brooks, sempozyumun ilk gûnünde 'Ah- şapOnkonıma: Teknolojik veÇev- resel Yararlan'başlıklı bir konuş- ma yaptı. Insanlann mağaradan çıkmalannın ardından ev yapımın- da kullanılan doğaJ malzemenin ahşap olduğuna dikkat çeken Bro- oks, ahşabın, günümüzde önem ta- şıyan ve önemli bir inşaat malze- mesi haline gelmesini sağlayan özelliklerine değindi. Ingiltere'de eskiden kullanılan ahşabın, doğal ormanlardan sağ- landığını, bu nedenle doğal bir da- yanıklılığı olduğunu söyleyen Brooks, zaman içinde Ingiltere'de ahşabın kullanımındaki değişim- lere dikkat çekti: "Bu makemeden bir bina inşa edildiği zaman. o bi- nanın ömrii uzun oluvor. Son yıl- larda niifus arttığı ve dağıldığı için daha çok ev inşa edildiğinden yeni ormanlar oluşturamadık. Bu ne- denle ahşap, eskisi kadar kolav bu- lunan bir malzeme değil. Bu konu çevre açısından önem taşıyor. Ağaçların kesilmesinin çevreye ver- diği zarar herkesi ilgilendiriyor. Çünkü sera etkisini arttınvoruz. Bugünlerde kullanılan ahşabın büyük bir bölü- mü ise özel olarak fidan- hklara dikiien ve hızlı bü- yiiyen ağaçlardan sağja- myor. Birkaç yıl içinde o(- guniaşan bu ağaçlar do- ğal dayanıkJılıktan yok- sun. Bu nedenle bu dav a- nıkhlığı, ahşabı kimyasal maddelerle güçlendire- rek sağhyoruz" tngiltere'de geçen yüzyılda, ge- leneksel olarak evler ahşapken. gi- derek yeni malzemelerle, ahşap evlerden daha modern evler yap- manın moda olduğunu anlatan Brooks, "Şimdi evlerin yiizde onundan daha aa ahşap. Bugün- lerdeahşapevlerin yenidenya>gın- laşamamasının önemli nedenJerin- den biri, bu evlerin beton evler ka- dar davanıklı olmadığı inancı. Bu inanç, insanlann kafalannda yer etmiş"diyor. Bunun yanlışlığını ınsanlara bir türlü anlatamadıkla- nndan yakınarak ahşa- bın avantajlannı sıralı- yor: "Ahşabın izolasyon özeüiği betondan daha fazla. E\ vapımı konu- sunda kolay konıma ge- rektiren yeni düzenle- meteri ahşap evlerde uy- gulamak çok daha ko- lay. Ahşap bir ev yapmak. beton bir ev inşa etmekten çok daha a/ ener- ji gerektirivor. Çevre açısından da avantajlı; ısınma masrafi daha az. Şündi arhk ahşabı koruv ucu kinı- yasal maddeierle güçiendirerek da- yanıklı bir halegetirdiğimiz için ah- şabın dayanıklılık açısından diğer malzemelerden hiçbir farkı yok". Brooks, ahşabın çok kolay ya- nan bir malzeme olduğu ınancmın dayanlışlığınadeğiniyor "Büyük tahla parçalannın yüzeyleri yan- dığında, yanan yü/eyin üzerinde oluşan karbon, ahşabın izolasyo- nunu sağlar. Isının tahtanın kat- manlanna ulaşması çok uzun bir zaman gerektirir. Tahta, yangında direncini diğer maddekrden çok daha uzun süre korur". tngiltere'de tarihi binalarda büyük ölçüde ahşap kullanılmış olduğunu söyleyen Brooks, bir ya da birkaç yüz yıllık binalarda, bi- nanın ıhmal edilmesi halinde olabileceklere dikkat çekiyor: "Bi- nanın içine su sızabilir. Su, birçok >apı maddesine zarar verir. Ama ahşapta çiirünıeye vol açar, bina dayanıkhhğuu yitirir ve çökebüir*". İnsanlar bu evlerde yaşamaya yönlendirilmeli Sempozyumunun Ingıltere'den gelen ko- nuklanndan biri, ICOMOS Uluslararası Ah- şap Komitesi Başkan Yardımcısı David Mic- heunore'du. Çahşmalannı ahşap yapılann korunması üzerinde yoğunlaştıran Michelmore, Türki- ye'nin de aralannda bulunduğu Akdeniz ül- kelerinde çok büyük bir ahşap mi- rası olduğunu söylüyor. Michelmore, ICOMOS Ahşap Komitesi olarak eski ahşap bina- lann en iyi şekilde korunması için çalışmalaryaptıklannı belirtiyor "Aynı metodlar Türkiye için dege- çerli çünkü aynı ahşap kuUanım geleneğine sahibiz. Eski bir ahşap elcmandaki çürümeyi onu değiş- tirmcden, olduğu yerde konıma ve sağlamlaşanna üzerine arasür- ma yapıyoruz". Türkiye'ye otuz yıl önce ge- len David Michelmore, buradaki ahşap bina- lan yeterince inceleme olanağı bulamamış. Ama Osmanlı Imparatorluğu'nun sınırlan içinde yer alan. aynı mimari geleneği payla- şan ülkelerde, özellikle de Yunanistan'da araştırmalar yaptığı için Osmanlı ahşap ev- lerini iyi tanıyor. Sıra Türkiye'ye de gelecek. Özellikle Safranbolu evleri çok ilgisini çeki- yor. Ancak Yunanistan'da da diğer ülkelerde de Osmanlı ahşap evlerinin çok kötü durumda olduğunu söylüyor Michelmore. Ayakta ka- lanlann sayısı yıkılmak üzere olanlann ya- nında çok az: "Halkın ahşap ev- lerin ne kadar önemli bir mima- ri miras olduğunu anlaması gere- kiyor. Bu evler yaşamaya çok el- verişli geniş alanlara sahip. l ma- nm sempozyum Türkiye'deki ahşap binalann değerinin anlaşıi- masuıa yarar". Kendisi de 521 yıllık bir ahşap evde yaşayan David Michelmo- re, Ingiltere'de artık eski ahşap eviere büyük talep olduğunu be- lirtiyor: "İnsanlartekrarbu evlerde yaşama- ya yönlendirilmeli. Beton bina yapmak için tek malzeme değUdir, hele de Akdeniz ülkele- ri için. Ahşap evler daha doğru, daha sağhk- h. Beton binalar kışrn soğuk ve nemli. yazın da sıcakür. Oysa ki ahşap binalar kışın sıcak, yazın da serin olabUir". Treve Rosoman. Ingiltere'de tarihi bi- na ve anıtlann ko- runmasından so- rumlu bir kurum olan 'Engtish Heri- tage'da, Mimari Ça- lışma Bölümü'nün kuratörü olarak gö- rev yapıyor. Roso- man, 1600-1900 dö- nemı Ingiliz ev mimarisi ko- nusunda uzman. Ülkenin sayılan dört yüz kadar olan en önemli tarihi binalannın ve eski anıtlannın yönetiminden, bunlann dı- şındaki kültür mirasının ko- runmasından sorumlu olan 'Engjish Heritage'ın bir diğer görevi, teknik konularda de- neyim ve araştırmalanna da- yanarak danışmanlık yap- mak. Ulusal Miras Bakanlığı aracılığıyla hükümete danış- manlık yaptıklannı belirten Rosoman, "Ama teknik ola- rak devlet hizmeti yapmıyo- ruz. Yan özerk bir kurumuz" diyor. Rosoman"ın sorumlu ol- duğu sanat koleksiyonunda. evlerden toplanan ve 1690 yılına dek geriye gıden o beş bin tarihi duvar kâğıdı var. Bu koleksiyon, özellikle Londra evlerinde rastlanan dekoratif ve teknik özellikle- ri bir araya getiriyor. 'God is in the details-Tann aynntılardadır' deyimini ammsatan Rosoman'a göre, mimarlık da büyük ölçüde aynntılarla ilgili. Rosoman, Londra'nın gü- ney doğusunda bulunan Ran- ger's House'da 'mimari de- taylar' üzerine konferanslar veriyor: "Geçen yıl haftada iki gün 17-18 yaşlanndaki gençlere uygulamalı dersler veriyor- duk. Alçıyia çalışıyor; tahta oymayı,duvar örmeyi öğreni- yorlardı. Akademisyenlerin de bunu yapmalan, bazen cllerini kir- İetmeleri gerekir. Bu yıl ekim ayında vine haftada iki gün çalısmaİar vapacagız. Bir gün çocuklar için, diğer gün de halka açık oiacak". Englısh Heritage'ın var oluş nedenlerinden biri de eğitim; insanlarda tarihi bi- nalara ilişkin bir bilinç oluş- turmak, kültürel miraslannın değerini bilmelerini sağla- mak. Rosoman, "Sajnınm bunu Türidye'de de yapmak gere- kir. Bu turistik açıdan da çok önemli. Çünkü turistier ülke- nize yalnızca tatil yapmak için değiL kültürel zengintikleriniz için de geüyorlar" diyor. Ingfltere'den daha dekoratif yapılarınız var Sempozyuma tngiltere'den katılan bir diğer konuk da Dr. David Yeomans'dı. Yeomans. mühendislik eğitimi aldıktan sonra ahşabın yapısı ve tarihi üzerine doktora çalışması yapmış. 'Bir Mühendislik Malzemesi Olarak Ahşap* konulu bir konuşmayla sempozyuma katılan Yeomans. Manchester Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nde yapı teknolojisi dersleri veriyor. Yeomans, aynı zamanda Nepal'de tarihi binalar üzennde çalışan UNESCO grubunun danışmanlığını da yürütüyor. Burada özellikle saraylar üzerinde çalıştıklannı belirten Yeomans, "Saraylarda kullandıklan inşaat teknikleri, sıradan binalarda kullanılan teknikierle avnı. luğla ve ahşap karışımı binalar. İngiltere'de de tarihi binalar. örneğüı 18. yûzyılda yapdanlar tuğla ve ahşap kanşımı'*diyor. Yeomans, eski binalann restorasyonunda yeni tekniklerin kullanımının daha ekonomik olduğunu kabul etse de, bu konuda dikkatli olunması gerektiğini vurguluyor. Yeni teknikler kullanılarak yapılan onanmın, eski onanm tekniklerinin kullanılmasından daha ucuz olabileceğini, çünkü çok daha az emek harcandığını belirten Yeomans, buna karşı lık yeni tekniklerin uzun vadede nasıl sonuç vereceğini bilemediklerini ifade ediyor: "Onanlması | gereken yüz yıDık bir binayı düşünecek olursak. bu binayı mümkün olduğunca uzun bir zaman ayakta kalacak biçimde onarmak isterîz. Yeni icat edilmiş bir metodun, binanın uzun ömürlü oünasuu sağlavabileceğini garanti edemeyiz. Ancak geleneksel bir onanm metodu kullanıürsa bunu garanti edebinriz". Yeomans, sempozyuma katılımın oldukça yüksek olmasindan etkilenmiş. "Gördüğüm kadanyia ülkenizde ahşaba büyük ilgi duyuluyor" derken, sempozyumun yalnızca bir başlangıç olduğunu, bundan sonra yapılacaklann daha önemli olduğunu ifade ediyor. Ülkemizde lngiltere'dekinden çok daha fazla dekoratif ahşap yapı olduğunu gözlemlemiş ve bu ona çok ilginç gelmiş. Bir süre Amerika'da dersler veren, Amerikalılann tarihi binalar konusundaki yasalannı ve yaklaşımlannı bilen Yeomans, "tngUtere'deki yaklaşundan çok farklı bir yaklaşımdı bu. Yauıızça yasalar farklı olduğu için değil. İki ülke arasındaki kültürel farklılıklar nedeniyle yasalar da farklı. Amerikalılar bizimle aynı dili konuşsalar da avnı kültürel geçmişe sahip değiller. Türkiye'deki durum hakknıda ise hiçbir fikrim yok. Çünkü ülkenizin politik geçmişini bihniyonım" diyor. 'Sanat ve Tabular' sempozyumunda 'yasaklann estetiği' tartışılacak KiUtür Servisi- SANART'm düzenlediği "Sanat ve Tabular - Yaratıcıhk. Kültür ve Sınırlar"başlıklı sempozyum. p>erşembe günü, ba^kentte başlıyor. "Eleştirel Açıdan Sanat ve Tabular", "Toplumlar, KüJtürler ve PoUtika: Tarihsel Bir Bakıs". "Baa Kültür Sorunsalbklan" ve "Türk Kültür Sorunsalhklann başlıklı oturumlann yer aldığı sempozyumda, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen sanatçı, eleştirmen, sanat tarihçisi ve düşünürler, yasaklann estetiğini tartışacaklar. Sempozyum nedeniyle Devlet Resim Heykel Müzesi'nde Jean Dubuffet'nın, Vakıfbank Sanat Galerisi'nde "Prometheus" başlığı altında Doğu Alman sanatçılann, Devlet Güzel Sanatlar Akadernisi'nde Yüksel Arslan'ınveTÜBlTAK Konferans Salonu Fuayesi'nde Necdet Teymur'un sergileri açılıyor. Aynca, "Video Sanatı" konulu sergi sempozyum süresince Alman Kültür Merkezi'nde, "Gar Projesi"başlığını taşıyan karma sergi de DDY Gar Galensi'nde Ankaralı sanatseverler tarafından göriilebilir. 1991 yılında Ankara'da kurulan Türkiye'de Görsel Sanatlan Destekleme Derneğı SANART'ın gerçekleştireceğı ikinci uluslararası sempozyum "Sanat ve Tabular", dinsel ve politik uçlanmalann yarattığı baskılar ve sansür olaylan yüzünden güncel bir konu haline geldiğı için seçildi. Sanatta tarih boyunca, yasak ve sınirlann bilinçsel, politik, psikolojik ve sosyal nedenlennın tartışılacağı sempozyumda. yaratıcılığın bu tür yasaklan estetik bir biçime dönüştürmesiyle ilgili ömekler sunulacak. Prof. Dr. tlhan Tekeli nin konuşmasıyla başlayacak olan sempozyumda. birer saatlık konferanslar ve açıkoturumlann yanı sıra kısa sunuşlar ve tartışma gruplan yer alıyor. Konuşmalar, Türkçe ve Ingılizce yapılacak. Türkiye'de sanat tartışmasını evrensel ve uluslararası söylemin en ileri noktasına getirmeyi amaçlayan SANART Derneği, çeşitli ülkelerden gelen sanat adamlanyla Türk dinleyiciler arasmda dinamik bir düşünce alışverişine olanak sağlamaya çalışıyor. Sempozyuma Türkiye'den Hüsamettin Koçan, Beşir AyvazoğJu, Ahmet Oktav. tlhan Tekeli Ali Akay, Beral Madra, Kıymet Giray, Onar Tekelioğhı. Ahmet Yürnr, Erhan Karaesmen, Ümit Gültekin, Meyda Veğenoğlu, Gönül Gültekin, Deniz ŞengeL Çetin SarıkartaL Necdet Teymur, Ünal Nalbantoğlu, Altan Gökalp, Mahmut Murman, Günsel Renda, FUiz Venisehirlioğlu ve Orhan Sezgi'nin yanı sıra Hindistan, Mısır, Fas, Fransa. Almanya, lngiltere ve ABD'den Leo Steinberg, Josepph Kosuth, Eugen Gomringer, Dietmar Kamper. Tom Fecht, Farid Zahi, Marie-Jose Mondzain Baudinet, Jean Lancri, Serge Graziani, Michel .Artieres. Daniel BellL E.Wolf-Gazo, Ramon Bellido, Hiroshi Yamanaka. Gulam Muhamed Sheikh. Edvvard Lucie Smilh. Phillip Stokes, Robert McDonald, Çharbel Dagher, Fatma İsmaiL, Nazlı Madkour, Hasan Shahnawaz Zaidi ve Muhammed Djehiche katılıyor. ALINTILAR TAHStN YUCEL Mayıs 68 Önderler yücettilir genellikle, kalabalıklarsa küçüm- senir. Oysa, zaman zaman olmayacak işler de yap- salar bile, kalabalıklann haykırdıkları savsöze, tut- tukları alkışa ya da gerçekleştirdikleri eyleme indir- genmeleri bana ters gelir. Kuşkusuz, hiçbir topluluk kendisini oluşturan bireylerin toplamı da, ortalaması da değildir; ama, onlaıia kimlik kazanırken, kendisi de geçici olarak değişik bir kimlik verir onlara; yöneJ- dikleri doğrultuda kendilerini aşmalarını sağlar. Hele birkaç saat içinde sona erecek kadar kısa ömürlü de- ğilse, Mayıs 68'de, kurulu düzene karşı koymak için, Sorbonne'un, Nanterre'in avlularında, amfilerinde, koridorlarında yatıp kalkan, konuşan, tartışan, gere- kince sokaklara barikatlar kuran öğrenciler de böy- lece toplulukla özdeşleşirken, aynı zamanda ondan güç alıyor, ama, çelişkin bir biçimde, bireyselliklerini de kesinliyoriardı. En azından, bu geniş öğrenci ka- labalığında, bireyselliklerini kesinleyenler hiç de az değildi. Nerden mi çıkanyorum? Önderlerin bildiri ve de- meçlerinden çok daha anlamlı bir toplamdan: Olay- lann ve eldeki olanaklann rastlantılanna göre, uzun- lu kısalı tümcelerle, hatta tekil sözcüklerle, duvarla- ra yansrtılmış duygu ve düşünce kırıntılanndan; da- ha açık bir deyişle, sıradan katılımcılann şimdi çok- tan unutulmuş bireysel ürünlerinden. Sıradan katılımcılar hiç de öyle bilinçsiz bireyler değildir; bir amaç için savaştıklarını unutmazlar. Amaçlannı da, demeçler, bildiriler aracılığıyla olma- sa bile, duvar yazılan aracılığıylla bol bol yansıtırlar; hatta, bir başkaldırmışlartopluluğunun parçası olma duygusu, onlan önderlerinin düşünebileceğinden çok daha fazlasını düşünmeye, önderlerinin istediğinin çok daha fazlasını istemeye yönettir. "Her devrimci- nin görevi devrim yapmaktır!" ya da "Devrim, seni seviyorum!" deyip yeni bir aşka başlar gibi devrim- ciliğegirişirler. Ciddi ciddi bir "öğrenci iktidan"ndan, sözederler böylece, gelmiş geçmiş devrimlerin en büyüğünü gerçekleştirmekte olduklannı düşleyenler bile çıkar aralarından: "Mayıs 68. Dünya Devrimi gündemde." Ne var ki, en azından Paris üniversrtelerinde, biraz da amacın büyüklüğü nedeniyle. Mayıs 68 her şey- den önce bir gerçeküstücülük, dolayısıyla bir birey- sellik kesinlemesi olarak belirir. Censier'de bir duvar yazısı "Düş gerçektir", der; Sorbonne'da bir duvar yazısı bunu "Yaşam başka yerdedir", diye doğrular birbaşkası, "Imgelem iktidan alıyor", diye muştular; daha bir başkası "Abartmak yaratmaktır", diye ta- mamlar. Ayrıca, gerçeküstücülerden yapılan alıntılar yanında, Breton'un rahatlıkla imzalayabileceği tüm- celere rastlanır; kimi "Şiirsokaktadır", der, kimi kon- servatuvann duvannda, "Yabanıl ve geçici bir mü- z//c"istediğini söyler; kimi "Bir devrimi kurmanın ay- nı zamanda tüm iç zincirieri kırmak" olduğunu vur-" gular; kimi de açıkça belirtir seçimini: "Kahrolsun sosyalist gerçekçilik. Yaşasın gerçeküstücülük." Mayıs 68'i sürdürenler içinde, özgürlüğü bir "sus- ma hakkı" olarak isteyenlere de rastlanır. Ama, ne olursa olsun, fakütte duvarlarını dolduran yazılar, ey- lemin her şeyden önce bir gençlik eylemi olduğunu, "Prensi üniversiteli olan kent"\ kurmak gibi gerçek- leri aşan bir düşe yöneldiğini gösterir. "Yeni devrim- seldir, gerçek de", der Censier'de biri; daha başka- ları, kesinlenen herşeye karşı çıkar ("Saldırgan baş- kaldıran değildir, kesinleyendir") yerleşmiş, benim- senmiş her şeyi geçmişin sırtına yükler ("Soİumuz ta- rihöncesinden kalmış!"). Böylece, bu "kesintisizkar- şı ç/toş"ta, bir tek yol kalır: ileriye doğru kaçış: "Koş, arkadaş, yaşlı dünya arkanda!" ya da "Koş, arkadaş, ihtiyar arkanda!" tümcesi birçok duvarda karşımıza çıkar. Koşu sırasındaysa, her şeyirr üstüne basılıp geçilir: "Saygı yok oluyormuş, sakm, aramaya kalk- mayın", denilir; "Saygısızlıkdevriminyenisilahıdın" 1 denilir; "Mal mı, yakanz", denilir; "Ekonomi yaralıy- rnış, gebersin!" denilir; çok yakında çok güzel yıkı- nıtılar göreceğimiz muştulanır. Ancak, bu köklü ger- çeküstücülük ya da çılgınlık patlamasında (Bir öğren- ci Nanterre de bir duvara şu gösterişli tümceyi ya- zar: "Yalnızca binyıllann mantığı patlamıyor içimiz- de, deliliği de patlıyor, kalıtçı olmak tehlikeli bir şey"), "Direnç an alınlarda örgenlenir", dolayısıyla bencil- liğin, artdüşüncenin izine bile rastlanmaz; Siyasal Bi- limler'in bir duvanna "Sürekli mutlu yönetim ilan edi- yorum", diye yazan bir öğrenciye, bir başka öğren- ci buna Sorbonne'un bir duvanndan "Mutluluğun içine! Yaşayın!" diye yanıt verir. Yaşamaksa, ne olur- sa olsun, başkasına "açılmaktır": "Yüreğinizin pen- cerelerini açın!" der başkaldırmış öğrenci. "Hepimiz Alman Yahudisiyiz", diyerek de ezilmişin koşulunu üstlenerek açıldığını gösterir. Her kuşağın belli bir gençilk düşü vardır belki, bel- ki her kuşak bir ortak düş kurar; 68 kuşağı (hiç değil- se Paris'te) daha fazlasını yapmış: Bu düşü yaşamışa benziyor. İstanbul Üniversrtesi'nde Grtar Festivafi' • Kühür Servisi- Jstanbul Üniversitesi Öğrenci Kültür Merkezi'nin düzenlediği 'Gitar Festivali'nde bu gün saat 13.00'te KJasik Gitar Kulübü etkinlikleri, 14.30'da Ümit Yıldız Flamenko gitar resitali, 15.30'da Gürkan Duran Latin gitar dinletisi, 16.000'da ise Ehemiti Anadolu Rock Konseri tstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Konferans Salonu'nda gerçekleştirilecek. Tam gün etkinlikler için 50 bin liralık bilet ücretinin ödendiği festival kapamınnda yann Öğrenci Kültür Merkezi'nde; 14.00'te Ricardo Mayano'nun Latin gitar resitali, 16.00'da ise Keops Rock Konseri gerçekleşitrilecek. (512 84 84) Caz Derneğfnde "Cazm On Altm Yılı 45ten 55e" • Kühür Servisi -Caz Derneği'nin düzenlediği salı etkinlikleri mayıs ayında da sürüyor. BlLSAK'ta saat 19.00'da başlayacak olan etkinlikler çerçevesinde, bugün Arıl tnanç, "Cazm On Altin Yılı 45ten 55"e", 16 mayısta Cihat Örter, "Anadolu'dan Caza" başlığını taşıyan söyleşiler gerçekJeştirecekler. 23 mayısta Erdal Göksoy'u ağırlayacak olan BlLSAK'ın bu ayki son konuğu HülyaTunçağ. "SinemadaCaz" hakkında konuşacak olan Tunçağ'ın söyleşisi 30 mayısta izlenebilir. (372 77 31) Emin İgiis, Cabaret Cine'de I Kültür Servisi -Cabaret Cine'nin "Dokuzbuçuk Dinletileri" adı altında düzenlediği etkinliklere, bu hafta Emin tgüs konuk oluyor. "Ezginin Günlüğü" topluluğunu kuran ve uzun yıllar toplulukla çalışan tgüs, bugün saat 21.30'da gerçekleştireceğı dinleti boyunca, geleneksel müziğimizden örnekler sunacak. (257 74 38)
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear