25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2MAY1S1995SALI 10 DIZIYAZI Yıkım ve perişanhktır her savaş! Osmanlı împaratorlu- ğu 'nun gelip girdiği savaş da bu kuralın dışında değildir. Acılar, yakıp yıkılışlar. turu- lacak yanı ohnayan tüyler ür- pertici şeylerle dokundu o. Çatışmalann sürdüğü dört yıl boyunca, dehşet ve ölüm, siperlerde kol gezmez yal- nız; köyleri, kasabalan, kent- leri de dolaşıp duracak ve si- vil halklan da kınp geçire- cektir. Savaşın facialan içinde, en çok heyecan uyandıran ve üzerinde en çok mürekkep harcananı, Doğu Anado- lu'daki Ermeni cemaatlerin yok edilişleridir. Bugün bile, bu acı olay bütünüyle aydın- lığa çıkanlmış olmaktan uzaktır ve iki tez, örneği az görülür bır şiddetle çarpışıp duruyor. Olan biteni mi soruyorsu- nuz? Bir tehcir'in yol açtıflı trajedl 1915 Mayısı'nm ortalan- na doğru, Osmanlı hüküme- ti, Doğu illerinde yerleşmiş bütün Ermenilerin 'tehdr'ini emreder. aynı şeyi, daha ön- ce Ruslar yapmıştır. cephe- nin öte yanında. Söz konusu olan, savaşın sürdüğü bölge- leri boşaltmaktır ilke olarak. Bununla sivil halkın 'güven- liğini sağlamak' kadar, Rus- ya'ya yüzü dönük birtakım insanlann olası bir ihanetin- den de korumaktır silahlı güçleri. Bununla beraber, çok geç- meden Kilikya ve Batı Ana- dolu Ermenilerini de içine alacak harekât, korkunç ko- şullar içinde akışını sürdürür. Yağmalar, yangınlar, işken- celer, kıyımlar olur. Suriye ve Mezopotamya toplama kamplanna doğru gönderilen sürgün kitleleri, Teşkilât-ı Mahsusa'nın ve başıbozuk takımının oluşturduğu çete- lerin darbeleri altında erir, tü- kenir günden güne. Onlann hayatta kalan sa- dece 120 bin kadan Hama, Humus ve Şam kamplanna ulaşabilecektir; Dair-ez- Zor'da 200 bin ve Halep'te de 50 bin kişi sayılacaktır. Öte yandan görünüşe ba- kılırsa 300 bin dolayında in- san Rus işgali sayesinde Kaf- kasya'ya dönmeyi başardı. Ya ötekiler? Kurbanlann sa- yısını doğruluk saptamak olanağı yok. Kimine göre 300 bin ile 600 bin arasında busayı, kimine göre de 1 mil- yonu as.ıyor. Öyle ya da böy- le, işte bunun sonucudur ki Istanbul'daki Amerikan Elçi- si Henri Morgenthau, "Bir nûlietin öldürülmesr olarak değerlendırecektir olan bite- ni. Karsılıklı tezler Yığınla çarpıcı tanıklıkla tarihsel araştırmaya dayanan Ermeni tezi -birçok bağım- sız düşünceli insanındırda bu tez!-hiçbir uzlasmakabulermiyor Istan- bul'da iktidarda bulunan Ittihatçılar, bü- tün bir halkı yok etmek istemişlerdir açıkça. Bu yok etme planı sistemli bir şe- kilde uygulanmıştır. Kıyımlar. ya yerinde olmuş ya da sür- günlerin Suriye ve Mezopotamya çölle- rine doğru gönderildikleri yollar boyun- ca olmuştur. Yapılarun amacı da şudur: Ermenilerin sesini kesinlikle boğmak. bütün Türk yıllatıveiki tez François Georgeon ve Paul Dumont'un "Osmanlı İmparatorluğu Tarihi" adtı eserinden •Ermeni tezine göre İstanbul'da iktidarda bulunan ittihatçılar, bütün bir halkı yok etmek istemişlerdir açıkça. Bu yok etme planı sistemli bir şekilde uygulanmıştır. Kıyımlar, ya yerinde olmuş ya da sürgünlerin Suriye ve Mezopotamya çöllerine doğru gönderildikleri yollar boyunca olmuştur. •Türk tezi ise istanbul hükümetinin Ermeni ulusunu yok etmeyi hiçbir zaman aramadığını, savaş zamanında geçerli bir uygulamaya uygun olarak sadece Ermenileri 'tehcir' zorunda kaldığını ileri sürer. Ermenilerin Ruslarla birlikte Doğu Anadolu'da yaptıkları da 'tehcir'in diğer dayanağıdır. } t . Iwr f, M M T -' t4f^K.~., •9&#«9°'r~ Birinci Dünya Savaşı yılla- nnda yaşanan kıyım, Er- menilerve Türklerarasın- da sürekli tarüşma konu- su olmuştur. 1915 Mayı- sı'nın ortalanna doğru, Osmanlı hükümeti. Doğu illerinde yerleşmiş bütün Ermenilerin 'tehcir'ini emreder. Çok geçmeden Kilikya ve Batı Anadolu Ermenilerini de içine ala- cak harekât, korkunç ko- şullar içinde akışını sürdü- rür. Yağmalar, yangınlar, işkenceler, kıyımlar olur. Ancak savaşın felaketleri altında ezilen tek halk de- ğildir Ermeni halkı. Savaş sonrası istatisriklerine gö- re, 1915'te başlayan Rus iş- gaü ve Ermeni milislerin öç eylemlerine uğrayan il- lerde yü/binlerce insan yok olup gitmiştir ki bu- nun hatın sayilır bir bölü- mii düşmanın işlediği kı- yımlar sonucudur. Ermeni çetelerinden bir grup (üst- te) ve Ermenilerden nıüsa- dere edilen silahlar (yan- da). Toynbee'nin Ingiliz hüküme- ti hesabına hazırladıklan 'Mavi Kitap' ya da Aram An- donyan'nın önayak olmasıy- la yayımlanan Naim Bey'in 'Anılar'ı reddedilemez nite- likte belgeler olarak görül- memeli hiç de. 'Mavi Ki- tap'ın 'savaş propagandası olarak yavımlanıp dagıtüdn ğını', Toynbee'nin kendisi de itiraf etmedi mi? Bunun gibi Jöntürk hükümetinin, Erme- nilerin yok edilmelerini em- retme yolunda 1915 yılımn ilkbahannda çektiği telgraf- lar, ciddi olarak tartışılıyor bugün. Ancak bunu söyledikten sonra, Batı arşivlerinde ko- runmuş ve her biri kendine göre olmak üzere, acılı ger- çeği dile getiren sayısız ta- nıkJıklara nasıl girişilmez he- men? Bir saptama: Birinci Dünya Savaşı'nın arifesinde. Türkiye'de, bir olasılıkla 1 milyon 500 binden fazla Er- meni yaşıyordu; kıyımlann, tehcirlerin, sürgünlerin arka- sından, olsa olsa 70 bin Er- meni kalacaktırgeriye birkaç yıl sonra. Özellikle bu sıradan sapta- maya nasıl olur da dikkat ke- silmez insan? Yalnız Ermeniler değil, Müslüman halk da... haklannın en bûyük Turan devleti çerçe- vesinde birleşmesine engel oluşturan bir etnik öğeyi Kafkasya'dan söküp atmak! Türk tezi. daha da inceliklere dikkat eder durumda değildir. Reddedilmesı güç biryığın belgeye da- yanan bu tez ise İstanbul hükümetinin Ermeni ulusunu yok etmeyi hiçbir za- man aramadığını. savaş zamanında ge- çerli bir uygulamaya uygun olarak sade- ce Ermenileri 'tehcir'zorunda kaldığını ileri sürer. Ermenilerin düşman hizmetinde mi- lisleroluşturduklan, Ruslann Doğu Ana- dolu'ya girmelerinden yararlanıp 1915 Nisanı'nda, Van ilinde Müslüman halkı kesip doğradıklan ölçüde, daha da zo- runlu görünüyor bu 'tehcirler'. Sürgün- ler ve onlara eşlik eden olaylar, yığınla in- sanın kurban olmasına yol açmıştır kuş- kusuz. ne var ki ölenlerin sayısı, 300 bi- ni aşmamıştır yine de bu rakam ise aynı dönem boyunca yok olup giden 3 milyon Türk ile orantılıdır. Bir tarafın ve ötekinin soruna ayırdık- lan belgelenn çokluğu içinde yanlışlık- lan, tartışılabilir noktalan, hatta değişti- rip çarpıtmalan bulup ortaya koymak, öyle güçlük çıkarmıyor peİc. Özellikle bugün şu nokta iyice anlaşılmış görünü- yor. Suçlama amacıyla dosyaya konmuş ki- mi önemli belgelenn örneğin Bryce ile Bununla beraber, şunun da altını çizmek önemlidir. Sa- vaşın felaketleri altında ezi- len tek halk değildir Ermeni halkı, 1915 yılının ilkbaha- nnda, Çar ordusu, Van Gölü yöresinde ilerlerken Kafkas ve Türkiye Ermenilerinin oluşturduklan gönüllü tabur- lan da geliyordu arkasından. Osmanlılar, ancak temmuz başlanna doğru püskürtebi- lecektirbu Rus-Ermeni kan- şımı güçleri. Bu arada, on- bınlerce Müslüman -aynı za- manda askeri harekâttaki dal- galanmalara tabi olarak, pek büyük sayıda Hıristiyan!- öl- dürüldü ya da kaçmakta bul- dular selâmeti. Birkaç ay sonra Ruslar, Er- zurum'u alıp (1916 Şubatı) Doğu Anadolu'nun hatın sa- yjlır bir bölümünü git gide iş- gal ederek birliklerini güney- de Muş'a ve kuzeyde Trab- zon'a (alınışı nisanda) ve Er- zincan'a (alınışı temmuzda) değin sürdüklerinde, aynı se- naryodur göriilen. Bu kez de cemaatler arası çatışmada Müslüman halk ağırbir vergi ödeyecektir. Sa- vaş sonrası istatistikleri, Rus işgaline ve Ermeni milislerin öç eylem- lerine uğrayan illerden herbirinde, önem- li bir nüfus açığı koyuyorlar ortaya, yüz- binlerce insan yok olup gitmiştir ki bu- nun hatın sayılırbirbölümü düşmanın iş- lediği kıyımlar sonucudur. 1915, 1916,1917yakıhpyıkılışyüla- ndır bunlar! Yarın: Başka cephelerde de ölünür 4 Alevîler ne istiyor?'la îlgîli iki açıklamaCŞazetenizin 15 Nisan 1995 ta- rihli sayısmda yayımlanan Ha- san MeşeÜ imzalı yazı ile ilgili olarak polemiğe girmek istemi- yorum. Sadece önüne gelenin, kafası- na esenin karaladığı, doğruluğu ve inandıncılığı olmayan, ciddi- yetten uzak bu tür yazılann "Cumhurivet" gibi ciddi buldu- ğum, objektif olmayı yaşamın gereği sayarak insanlara doğru naber taşıdığına inandığım bir yayun organuıda yayımlanması- na çok üzüldüğümü belirtmek istiyorum. Böyle bir yazının bir talihsiz- lik sonucu yayımlandığı değer- lendirmesi ıçerisindeyim. Çünkü; Hacı Bektaş Veli der- nekleri, 1989 yılından itibaren. yurdun çeşitli yerlerinde, birbir- lerinden bağımsız olarak kuru- lan örgütlenmelerdi. Gerek için- de yaşadığımız koşullar gerekse insanlann niyetleri bu bağımsız kuruluşlan tek çatı altında bir- leşmeye zorladı. Bu sebeple Ha- cıbektaş ilçesinde toplanan ör- gütlenmelerin temsilcilerinin yer aldığı toplantıda derneğimizin bugünkü tüzüğü kabul görerek Hacı Bektaş Dernekleri birleş- me karan aldı. Bugün genel mer- kezimiz bünyesinde elli şubeyi banndıran bir örgütlülük düzeyi- ne erişmiştir. Genel merkez yönetiminde. Selahattin ÖZELGenel Başkan, Ali DOGAN Başkan Yardımcı- sı, Kanber SÖNMEZ Üye, Ke- mal ARSLAN Sayman, Ahmet ŞAHlNSekreter, Mahmut AY- DIN Üye, trfan ÇETJNKAYA- Üye, Ceyhan USLU Üye, Yolcu BILGÎNÇ Üye bulunmakta ay- nca; tüm Hacı Bektaş Dernekle- ri'nin seçilen on beş kişilik da- nışma meclisi vardır. Sızlere ve gazeteniz aracılı- ğıyla tüm insanlanmıza doğru bilgileri aktarmayı bir görev bi- liyor, bu vesile ile çalışmalan- nızda başanlar diliyorum. Hacı Bektaş lCültür ve Tanıt- ma Dernekleri Genel Başkanı Selahattin ÖZEL Gazetenizde 3-4 Nisan 1995 tarihlennde yayımlanan "Alevi- ler Ne İstiyor" başlıklı yazı dizi- nizde Alevi kültürünün önde ge- len örgüt temsilcilerinin görüşle- rine^er verildiği görülmüştür. "Özgün görüşleri olan Pir Sul- tan Abdal Kültür Derneği n adına ise görüşlerine yer verdiğiniz Sn. Ali Balkız,Türkiye genelinde bu- lunan 40 şubemizin 450 civann- da yöneticisinin arasında yer al- madığı gibi sadece 35 bin üye- mizden biridir. Oysa sizlerce de bilindiği gibi örgütlerin ilke, he- def ve dünya görüşlerine ilişkin görüş belirtme hakkı sadece yö- netıcilerin veya yetkı venlen bir kimsenin yetkisindedir. Yöneti- mimizSn. Balkız'a hiçbir zaman böyle bir yetki vermemiştir. Hal böyle iken hangi ılişkidir ki Sn. Ali Balkız'ı söz konusu yazı di- zisinde derneğin "önde geleni" ve yönetim kurulu üyesi olarak tanıtıyor. Yüzlerce örgüt emekçisini ve emeği görmezden gelen bu anla- yışın bir örneğini de Güney İlle- ri Temsilciniz Sayın Çerin Yiğe- noğlu'nun "Ölü Ozanlar Deme- ği Sıvas" adlı çalışmasında görü- yoruz. Söz konusu eserlerde Sn. Balkız, Pir Sultan Abdal Kültür Dernekleri Başkanı olarak tanıtı- lıyor. (Adı geçen eser, sayfa 125 ve 129). Gazetenizin genel ilke- lerini değil ama bu tanıtım ve ki- şisel olduğunu sandığımız ilişki- yi anlamakta zorluk çektiğimiz gibi örgütlü yapının emeğini hak- kı olmayan herhangi birinin kişi- sel çıkanna alet etmeyi amaçla- yan bu yanıltıcı yayımı kınıyor ve düzeltileceğine inanarak ba- şanlar diliyoruz. Metin Kuzugüdenlioğlu Genel Sekreter ÇALIŞANLARIN SORULARI / SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Sözleşmeli olarak çalışacağuıı Soru SSK cmeklisiyim. Bir kamu kurumunda \c uznıan kadroda sözleşmeli olarak ve Emekli Sandığı'na tabi çahşacağım. Bir görüşe göre Emekli Sandığı'nda çalışmamla birlikte SSK'den aldığım emekli maaşım kesilecek. Bir başka gö- rüşe göre ise maaşım kesilmeden çalışabileceğim. Sorunı, Emekli Sandığı'nda çalışırsam SSK'den aldığım emekli aylığım kesilir mi? (D.E.) T.C. Emekli Sandığı Yasasf nda. Emekli Sandığı dışındaki bir baş- ka sosyal güvenlik kurumundan yaşlılık aylığı alanlann, Sandık kap- samında bir işe başladıklannda aylıklannın kesilmesine ilişkin bir hü- küm bulunmamaktadır. Emekli Sandığı Yasası'nın 99. maddesinde: •*Emekli adi malullük, varife malullüğü, dul veva \ctim avlığı, son hizmetzammı alanlardan. hiçbirşarta bağlı olmaksızın emekİilik hak- kı tanınan varifelere tayin edilenlerin aylıklannın tamanu, bu \azife- lere tayinleri tarihini takibeden aybaşından itibaren kesilir" deniImek- tedır. Yasanın bu maddesinde sözü edilen aylıklar, Emekli Sandı- ğı'nca ödenen emekli malul, dul ve yetim aylıklandır. Emekli Sandığı Yasası'nın bu hükmü, aylıklan Emekli Sandığı'nca bağlananlan ilgilendirmektedir. Konuyla ilgili yargı karan uyannca, "Sosyal Sigortalar Kanunu'na göre yaşlılık sigortasından ayhk alanlann Emekli Sandığı Kanunu'na tabi bir yerde çalışmalan, vaşlılık avlıklannııı kcsilmesini gerektir- mez." Kararda şöyle denılmektedır. "(...) 506 sayılı kanuna göre yaşlılık sigortasından aviık alanlann bu a>lıklan ancak 506 sayılı kanun kapsamında sigortalı olarak çalışma- ya başlamalan halinde kesilir. Yoksa, T.C. Emekli SandıgVna tabi bir işte çalışmalan Sosyal Sigortalar Kanunu hükümleri çevTesüıde yaş- lıükaylığııun kesilmesini gerektirmez. Öte yandan, Sosyal Güvenlik ku- ruluşlanna tabi olarak gecen hizmetlerin birleştirilmesi hakkındaki 2829 sayılı kanunda da T.C. Emekli Sandığı'na tabi işte çaljşmayma başlanıasıyla 506 sayılı kanuna göre bağlanan yaşlılık aylığuun kesile- ceğine dair hüküm yoktur. (~)~ (Yargıtay 10. Huk'uk Dairesi, 20.9.1994tarih, 10379esasve 16510 karar) Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan yaşlılık aylığı almakta olanlar, bu kez yenıden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Yasası kapsamında çalışma- ya başladıklannda, yaşlılık aylıklannın kesilmesi isteklerine bırakıl- mıştır. Dileyen aylıgını kestirerek çalışmasını sürdürmekte. dileyen Sosyal Güvenlik Destek Primi ödeyerek ve yaşlılık aylıklan kesilmek- sizin çalışabilmektedır. ANKARA NOTLARI MUSTAFA EKMEKÇİ İsveç'teYaşamL (1). Isveç Radyosu'ndan Gülseren Engströmgelmişti Ankara'ya, birgün kalıp gidecekti. Gülseren, yıllarön- ceden tanıdığım arkadaşımdı. Isveçli eniştemiz Gö- ran Engström'le evlenmeden önce, soyadı Er- gün'dü. Gülseren Ergün, Mülkiyeliler Birliği'nin eski İs- tanbul Başkanı Hüseyin Ergün'ün kardeşi. Isveç'te evlendi. Sara adında bir kızı, Karl Emil adında bir oğ- lu oldu. Isveç'te de çok dostlanm var, Hosrov var, Eminevar, KurJaylar, Karabudalar var. Gülseren ga- zeteci, tutturdu: - Ankara 'ya gelmişken seninle bir konuşma yapmak istiyorum! Biz de o gün arkadaşlarla sözleşmişiz, Gölbaşı'na Şahin Sevin'in alüminyum fabrikasınagideceğiz. Gül- seren Engström'e önerdim: - Haydi sen de gel, orada yemekte konuşurvz! Dursun Kırt. UBA'dan Özden Alpdağ, Cumhuri- yet'ten Ziya Aksoy, bir de Şahin Sevin, iki arabaya doluştuk. Teoman Erol ölmeseydi, o da olacaktı. Ora- da Teoman'ı da anacaktık. Şahin Sevin'in "Mekon Alüminyum Fabrikası"u\ dolaştıktan sonra Sevin bızi, Gölbaşı'ndaki Chez Le Belge'e (Belçikalının Yeri) gö- türdü! Yemekten sonra sıra konuşmalara gelmişti. Gülse- ren öbürleriyle konuşurken biraz uyudum. Sıra bana geldi. Gülseren'e: - Sana konuşurum, ama sen de bana konuşacak- sın! - Tamam! dedi. Gülseren'e, isveç'te politikacılann, yüksek derece- li bürokratlann yaşamlarını anlatmasını rica ettim. Isveç'te yaşam özelliği, eşitlik, sadelikmiş. öyle biz- deki gibi cafcaflı şeyler yokmuş. Gülseren anlatıyor- du: "Isveç Kralı'nın kızkardeşi Christina, Kızılhaç ör- gütü'nün Başkanı. Gazetecıler sordular: - Evde, işi ütüyü kim yapıyor? Çamaşırı kim yıkıyor? - Ütüyü ben yaptyorum. Çamaşın da kocam, çama- şır makinesine koyuyor!" Gülseren'e soruyorum: - Başbakan'ın yaşamı nasıl? - llginç bir örnek vereyım isterseniz; OJof Palme öl- dürülünce, "Başbakan'a özel konut olsun" diye bir ka- rar çıktı, güvenlik nedeniyie. Bir konut, Meclis'e ya- kın bir yerde, eski biryapı onanldı. Büyük de bir şey değil, ama Başbakan Ingvar Carlssonda 130 met- rekarelik küçük bir villada oturuyordu. Bir kenarma- hallede. Yanı, Isveçli bir işçinin bile sahip olabileceği ölçüde bir bina. Ingvar Cahsson 'un eşı komşulann- dan aynlmak istemiyordu, konuta taşınmak isteme- di. Ingvar Cahsson, kansını ikna etti, taşınacaklan sı- rada gazeteciler sordular: Taşınacak mısınız" diye. Ingvar Carlsson utandı, kendisine özel bir işlem ya- pılacağı için. Basına şunu söyledi: "Eşim evet dedi, sonunda iki nedenden ötürü taşınmak istiyorum: Bir, güvenlik önlemlerinden ötürü, daha az masraflı ola- cak, çünkü 'konut' meclisın yanında. İkincisi komşu- lanm, polislerin beni korumalanndan ötürü çok taciz olmuşlardı. Herhalde, onlar da biraz başlannı dinle- yecekler." - Isveç'te kaç millervekili var? -439. - Lojmanlan var mı? - Hayır, lojmanı olurmu? Milletvekilliği maaş olarak fazla bir şey getirmiyor. 0nun dışında iktidar olarak da birayncalık vermiyor. Politikaya soyunan soyunuyor, çekirdekten yetişiyor o kadar. - Başka ömekler var mı? - Memurtar Sendikası (PSO) Genel Başkanı 'nın ABD'den konuklan geliyor. Başkan, "Konuklan nere- ye götüreyim yemeğe" diye düşünürken şoförü "is- terseniz bir gece kulübüne götürelim" diyor. Gece ku- lübüne gidıliyor. Oldukça yüksek bir hesap geliyor. Bu hesap da örgütün bütçesinden ödenmiş oluyor. Bu ortaya çıktı. Çok ayıplandı. Bir kez, konuklannı gece kulübüne götürmesi çok ayıp. İkincisi de hesabı sen- dikadan ödetmesi daha da ayıp! Başkan, bu neden- den ötünj özür diledi. "Ayıp ettim" dedi, görevinden aynldı. Bir örnek daha: 8 mılyonluk isveç'te, Isveç iş- çi Sendikalan Konfederasyonu'nun 2.5 milyon üyesi var. Bu örgüt, Sosyal Demokrat Parti'nin yan örgütü. Polrtikalan birlikte saptanır. Işçi Sendikalan Konfede- rasyonu Başkanı, partide görev alır. Sendikanın baş- kanı, bir konut şirketinin yönetim kurulunda üyeydi. Şirketin adı BPA, yönetim kurulu, buna genel piyaşa- da ne kadar ücret alınıyorsa, o kadar ücret vermiş. "İşı- ne son verilirse de şu kadar tazminat ödenecek" den- miş. Bu piyasa ölçülerine göre yüksekçe bır rakam. Bunu basın ortaya çıkarınca, bütün sendıkalar ayağa kalktı. Özellikle, Maden Işçileri Sendikalan başı çeki- yordu. Onlar: - Ideolojisi olan bir örgütün başkanının bu ortamda yüksek ücret alması yakışmazded//er Adam özür diledi, görevinden aynldı. Böylece, si- yasal yaşamına da son vermiş oldu. Sadeliğe bir ör- nek daha vereyim: isveç'in zengin ailelerinden bin var, Vallenbery, onun kansı bizde jimnastikçi olarak çalı- şıyordu. Bu kadın, Isveç'te Kral ailesinden de zengin birailenin gelini. Niçin? Çünkü, önemli olan para de- ğil, kendi kendini gerçekleştirmek. Mesleği neyse, onu yapıyor. Saçı düzgün. Bizim meslek saynlığımız varya, çok çok stresten filan ağn oluyor. Gittim, ma- sajımı yaptı. Sütyenime gözü takıldı: - Aaa, dedi, siz Güneyli kadınlar böyle çok cicıli bi- cili güzel şeyler giyiyorsunuz değil mi? Biz Kuzeyli ka- dınlar, çok sallapatiyiz! BULMACA SEDATYAŞAYAN SOLDANSAĞA: V Kabugu ile ku- rutulmuş fasulye. 2/Aynı ahır adına koşan yanş atlan- na venlen ad...Te- miz. 3/ Dönerek ya da ilen gen ha- reket ederek, ken- dine dayanan bir parçanın önceden belirlenmiş bir ha- reketı yapmasını sağlayan mil... Afrika'dayaşayan bir antilop. 4/ Vı- layet... Zarif, kibar, güzel gı- yinmış. 5/ "Hiçbir şeyden çekmedı dünyada ' 'dan çektiği kadar" (Orhan Velı)... "Irianda Cumhuriyet Ordu- su". 6/ Hızıp... Dolma yap- mak içın hazırlanan kanşım. II Yunan abecesınde bır harf... Hıristiyanlar'ın en bü- yük bavramı. 8/Damıtma yo- luyla elde edilen her tür iç- ki... Lütesyum elementınin simgesı. 9/Fasıla... Bir cins av köpeği. YUK.4RIDAN AŞAĞIYA: 1/ Tehlike. 2/ Bir pamuk cınsi... Halk müziğine özgü telli birçalgı. 3/Küçük ağıl... Bırbestede kullanılabilecek aynı türden sesler kümesi. 4/Şarkı. türkü... DavTanışlanndan, kı- lığından ve görünümünden hoşlanılmayan kimseler ıçin kullanılan sözcük. 5/ K.ımı balıklann iste kurutularak yapı- lan pastırması. 6/Bır spor takımının gözde oyuncusu... Çe- kirdekleri kahveden daha uyancı olan bır bıtkı. 7/Duyum- samazlık. 8/Bırbüyük yetke sahibını perde arkasından yö- neten kimse. 9/Tuzlanıp kurutulmuş yıyecek... Kale hen- deği.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear