23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İAYFA CUMHURİYET 30 NİSAN 1995 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER Sinema Vüz,Yaşında... ERKSAN S anatlann ve bilimlerin varo- luşlannın başlangıç tarihle- ri bilinmez; başlangıç sınır- lan geçmişin derinlikleri içındedir. Edebiyat, resim, müzik. tiyatro vb. gibi sanat- hnn, matematik, flzik, kımya vb. gibi ftn bilimlerinin, toplumbilim, ruhbilim, y3ntembilim vb. gibı toplumsal bilimle- rn, ne zaman var olduklannı bilimsel bü- g olarak saptamak olanaksızdır. Tarihbı- lm, sanat tarihibilim, teknoloji tarihibi- lm, toplumsal tarihbilim alanlanndakt araştırmalara ve düşünmelere karşın, sa- natlann ve bilimlerin varoluşlannın baş- langıç tarihlerini saptayan kanıtlann ve tanıtlann yokluğu, kültür tarihinin dü- şûndürücü bir boşluğudur. Sanatlann ve bilimlerin varoluş tarih- lerinin bilinmezliği ve karanlığı içinde yalnız sinema sanatmın ve sinema bflinû- nin varoluş tanhı bılinır. Bu tanh. Fran- sız Louis Lumiere (1864-1948) ve Au- gıtste Lumiere (1862-1954) kardeşlerin 28 Arahk 1895'te Paris'te yaptıklan bir sınema-fılm gösterisi ile saptanmıştır. Si- nemanın bu tarihteki ve bu teknik nite- likteki varoluşundan önce, başta ünlü Amerikalı bulucu (mucit) Thomas Edi- son (1847-1931) olmak üzere çeşitli ulus- lara ilişkin birçok bulucu, fılm çekimi ve sinema gösterisi konusunda pek çok bu- luşlar gerçekleştirmişlerdir. Fakat bu fılm çekimi ve sinema göstenlerinden hiçbiri, Lumiere Kardeşler'in yaptığı fılm çekimi ve sinema gösterisinin uygu- lamasından ve görsellığinden üstün ve yetkin değildir. Bu nedensellikten ötürü; tarih, bilim tarihi, sanat tarihi ve sinema tarihi, Lumiere Kardeşler'in yaptığı bu sinema filmi gösterisinı, sinemanın va- roluşunun başlangıç tarihinı kesin olarak saptamıştır. Akıllı ve bilgili görünümlerinı koru- mak ısteyen birçok yabancı sinema tarih- çisi ve bunlann uysal çevirmenleri olan bizim "kerametleri kendiierinden men- kul" yerli sinema tarihçileri, kendilerini zorlayarak*nıeman^^a»luşunu, l.Ö 'ki çağlarda,Mısırve Grekuygarlıklan içın- ' de oluşujnnaya çalışımr. l.Ö. 4000 yıl- lanndan, f.S. 4. yüzyjz kadar Mısır'da kulianılan ve bütün ilRel yazılar gibi kö- keni yan yana veya alt alta dizilmiş re- simler olan Hiyeroglif > azısı, bu kışilere göre sinemanın varoluşunun başlangıç göstergesidir. Platon'un (Eflatun) (l.Ö. 427-347) Politeia (Dev let) adlı yapıtının 7. kıtabında. "klealar öğretisT kapsamm- da tasarladığı "mağarakuramı''nda; ma- ğaranın gınşinden gelen aydınlığın önün- de dolaşan ınsanlann ve mağarada yanan ateşın ışıgının önünde oynatılan kuklala- nn, mağara duvanna yansıyan gölgelen, gene bu kişilere göre sinemanın varoluş başlangıcının ikinci belirtisidir. Sinema- nın varoluşunun başlangıcını saptamak isteyen bu kuramsal düşünceler. coşku verecek buluşlar olmasma karşın, ne ya- zık ki düşlem (fantezi) ve imgesel (haya- li) düşüncelerdir. Sinemanın varoluşu- nun kuramsal dönemlen ve uygulama oluşumlan sanat ve bilim tarihlerince açık olarak saptanmıştır Devinimli (hareketli) görüntü düşün- cesi ya da görüntülenn devmımi düşün- cesi. sinemanın varoluşunu kuramsal ola- rak oluşturmuştur. Sinemanın uygulama- lı evresi, devmımli görüntü yapmak ya da görüntülerin devinımini sağlamak iste- ğının kuramdan eyleme dönüşme aşa- masıdır Sinemanın varoluşunun kuram- sal kaynağında görüntülerin de\ inimi dü- şüncesı, sinemanın varoluşunun teknik- bilim (technologic) kaynağında önce ma- kine ve fotoğrafin. sonra elektriğin bu- lunması vardır. Bu olağanüstü nitelikler ve kuraldışı özellikler, sanatlar ve bilim- ler arasında yalnız sinema sanatının ve si- nema bilimin varoluşunun başlangıcının bilinmesini sağlamıştır. Varoluşunun başlangıcının bilinmesi, sinemanın eşsiz bir ayncalığıdır. içinde bulunduğumuz 1995 yılında, dünya tarihinde ılk kez. sanatlar ve bilim- ler arasında yalnız sinema sanatının ve si- nemabilimın varoluşunun yüzüncü yılı kutlanacaktır. 11 Hazıran 1994 tarihinde bu sütunlarda yayımlanan "Sinemanın 100. Yıh" başlıklı yazımda, sınemantn yüzüncü yılında bilinmesi \e yapılması gereken tarihsel ve törensel bazı düşün- celeri gündeme getirmiştim. Bu kez, o yazımda oldukça aynntılı olarak açıkla- dığım düşüncelerin uzantısı olarak şun- lan yazmak ısterim. Sinemanın yüzüncü yılında. bilimsel araştırmalar yapılarak ve bilimsel bilgi- ler oluşturularak yazılmış, kavramsal ve kuramsal düşünceler içeren bir "Türk Si- nema Tarihi" yoktur. Sinemanın yüzün- cü yılında Türkiye'de bu içerik ve biçem- de bir Türk Sinema Tarihi'nin yokluğu, Türk kültürü ıçin büyük bir eksiklik ve Türk sıneması için tchiikcli bir boşluk- tur Tanhbılım, tarih yazmanın yöntemi- nı saptamıştır. Sinema tarihi, tarihbili- min yöntemini uygular. Tüm sanatlar gi- bi sinema sanatı da içinde oluştuğu siya- sal. toplumsal, ekonomik. kültürel, sa- natsal, hukuksal, yönetımsel, teknolojik olgulardan ve ortamdan soyutlanarak. kendi iç dinamiğini oluşturan; dönüşüm, devinim, etkileşim, yaratma, yetenek, be- ceri, mesleksel türdeşlık gibi öğeler de- ğerlendinlerek ve yorumlanarak tarihsel dönemlere aynlamaz Sanatlann ve si- nema sanatının tanhsel dönemlerinin başlangıç ve bitış sınırlannı, dönüşüm ve oluşum evrelennı, o sanatın içinde oluş- tugu; sıyasal, toplumsal. ekonomik, kül- türel, sanatsal, hukuksal. yönetimsel. tek- nolojik olgular ve ortam saptar. Tarihbi- limde olduğu gibi sinema tarihinde de yöntem ve kuramsallık önce dönemle- rin. dönüşümlerin ve oluşumlann sap- tanmasıdır. Türk sinemasının tarihsel dönemlen şunlardır. 1) 1895-1923: 28 Arahk 1895 sinema var oldu. 2) 1923-1932: 29 Ekim 1923 Türkiye Cumhuriyeti Devleti ku- ruldu 3) 1932-1939: 19 7.1932 -Sinema Filmlerinin Sansürüne İlişkin Yönetme- Hk" yürürlüğe girdı. 4) 1939-1945: 14.7.1934 tarih ve 2559 sayılı "PöUs Ödev ve Yetkileri Yasası"nın 6. maddesi- ne uyularak yapüan 9,7.1939 tarih ve 2/11551 sayıh ""Fümlerin ve FHm Senar- yolannın Sansürüne tlişkin YönetmeUk" yürürlüge girdi. 1 Eylül 1939: II. Dünya Savaşı başladı. 5) 1945-1950:14 Ağustos 1945 II. Dünya Savaşı bitti. 1 Kasım 1945 Türkiye'de çok partili dönem baş- ladı. 6) 1950-1960:14 Mayıs 1950seçim- leri sonucu sıyasal yetke değişti. 7) 1960- 1971: 27 Mayıs 1960 Devrimi oldu. 8) 1971-1980: 12 Mart 1971 Türk Silahlı Güçleri, devleti ve siyasal yetkeyı uyar- dı.9) 1980-1986: 12 Eylül 1980 Türk Si- lahlı Güçleri, devleti ve siyasal yetkeyi yönetmeye başladı. 10) 1986-1995: 7 Şu- bat 1986 tarih ve 3257 sayılı "Sinema, Vı- deo ve Müzik Eserleri Yasası" yürürlüge girdı. Türkiye'de bulunan kurumlann ve Türkiye'de yaşayan insanlann çoğunlu- ğu; öznel, yapay ve taraflı değerlendir- meler ile birbirlerine birçok ödül veri- yorlar. Önüne gelen insanın, kendi key- Fınce bir başka insana kol kanat germe- si, bir komedi haline dönüşmüştür. Bu arka çıkmalata, devlet ağırlığının katıl- ması ile oyun, traji-komik bir gösteri ol- muştur. Soytanlar ve maskaralar, ağır- başlı efendilerin rolünü çalmıştır. Bu gü- lünç ödül ve onurlandırma törenleri Tür- kiye'de gelenek haline gelmiştir. Sapla samanın birbirine kanştınldığı böyle bir karanlıkta Türk sinemasının hiçbir za- man unutmaması zorunlu olan, Türk si- nemasının hiçbir biçimde ödeyemeyece- ği gönül borcu olan kutsal kurumlan ve kişileri vardır. Türk sinemasının ya da si- nemasever Türklerin 1995 yılında, Türk sinemasının bu öncülerinı ve yapıcılan- nı anması ve onurlandırması zorunludur. Gönül borcumuz Sinemanın yüzüncü yılında anmamız. onurlandırmamız ve gönül borcumuzun olduğunu bılmemiz zorunlu olan Türk sinemasının öncüleri ve yapıcılannın ba- şına, şu olguyu, kunımlan ve kişiyi koy- mak gereklidır: Devletin ve özel büyük sermayenin hiçbir parasal katkısı olmayan süreğen (kronik) ekonomik bir ortamda, odediğı sinema bilet paralan. sevgisi. beğenisi. hoşgörüsü, iyiliği, cömertliği, vefakârlı- ğı ile Türk sinemasını var eden ve bir an bile Türk sinemasını bırakmayıp yaban- cı sinemayı yeğlemeyen Türk Ulusu, I. Dünya Savaşı içinde, 1915 yılının başın- da, savaşan tüm dünya ordulan ile özdeş (aynı) zamanda "Merkez Ordu Sinema Dairesi"ni kuran ve Türkiye'de sinema- yı bir sanat, sanayi ve ticaret olarak baş- latan Türk ordusu. Ittihat ve Terakki Par- tisi tarafmdan 1 Şubat 1913 'te kurulan ve Hürriyet ve Ittiîaf Fırkası tarafindan 1 Nisan 1919'da kapatılan, 1918'den beri oluşan Kuvayı Milliye'nin ve Müdafa- ayı Hukuk Cemiyetleri'nin öncüsü ve kaynağı olan ve Türk sinemasının ilk ko- nulu fılmlerini gerçekleştiren Milli Mü- dafaa Cemiyeti. 19 Temmuz 1909'da kurulan, Türk ulusunun verdiği bağışlarla Almanya'dan Barbaros ve Turgutreis adlı büyük savaş gemilerini, ünlü Nusret mayın gemisini, dört muhribi, Fransa'dan yedi gambotu satın alan, Ingiltere'ye paralanru peşın ödeyı Sultan Osman, Sultan Fatih, Reşa- diye adlı büyük savaş gemilerini, altı muhribi ve iki denizaltıyı ısmarlayan, 2 Nisan 1919'da Hürriyet ve Itilaf Fırkası tarafindan kapatılan, Türk sinemasının ilk konulu Fılmlerini gerçekleştiren ku- nımlardan biri olan Donanma Cemiye- ti. I. Dünya Savaşı (1914-1918) sırasın- da kurulan, 1919'da tüm gelirlennin yok olmasma karşın Türk sinemasının ilk ko- nulu filmlerinin yapılmasını büyük ola- naksızlıklar içinde sağlayan Malûl Ga- ziler Cemiyeti. 1921 'de Türk sinemasının ılk özel gı- nşım film yapımlannı parasal ve töresel olarak destekleyen. Milli Mücadele sıra- sında Anadolu savaşının başansı için Is- tanbul'da gizli çalışmalar yapan, saltanat ve hılafet tarafindan idam cezası verilen, Atatûrk'ün övgü ile onurlandırdığı AK RızaÖztuna (1861-1954)... Ünlü düşü- nür Karl Jaspers'in (1883-1969) "Unut- mak thanetdr" sözünü, düşünmek zo- rundavız. ARADABtR Yrd.Doç.Dr. AYŞE ATALAY TüPk Toplumu ve Şiddet Gün geçmiyor ki gerek basında gerekse görüntülü yayında şiddet olaylan ile karşılaşmayalım. Bu tip olay- lar bizı, ister ıstemez, şıddete neden bu denli yatkın olduğumuz sorusuna itiyor. Kimi bilim adamlanna göre sakjırganlık, insanda do- ğuştan var olan bir dürtüdür. insan yaşamını ikı ıçgü- dü yönlendirir. Bunlardan biri insanı yapıcılığa götü- ren libido, öbürü de yıkıcılığa götüren thanatos 'tur. Saldırganlığa yol açan bir başka neden de engelleme- dir. Gerek libido, gerekse thanatos veengelteme, as- lında psikolojı terirrrteri olmasma karşın bu kavramlar- dan yola çikarak saldırganlık konusundaki tutumunu değerlendırmek açısından Türk toplumuna bir ayna tu- tabilir. * Thanatos (ya da yıkıcı saldırganlık), ortalama bir Türk ailesinde özellikle erkek çocuklara erkek olma 'nın bir göstergesı olarak benimsetılen. normal bir davra- nış kalıbı haline getinlen saldırganlıktır. Bu saldırgan- lık ileride evliliklerde "erkek değil miyim, kanmı hem döverim hem severim" anlayışını dogurur. Erkek ço- cuklara, yıkıcı sakjırganlıklarını dışa vurabilmelerı için seçilen oyuncaklar arasında satranç takımlan ya da zekâ geliştirici oyuncaklar yenne tabanca, tüfek, ça- kı gibı saldırganlık dürtülenni harekete geçiren oyun- caklar alınır. Çoğu anneler de genellikle hıç durmadan çocuğun hastalıkları, başarısızlıkları konusunda ka- ramsar varsayımlarla uğraşırlar. Bu tip anneler çocuk- larındaki olumlu değışikliklere pek sevinmezler. Onun için de gelişen yeni bir şeyi fark etmezler. Çünkü böy- te bir değişimi fark edecek bilgı ve eğıtim düzeyine sa- hip değildirler. Bu tür anneler çocuklarına gözle görü- Kir bir zarar vermezler, ama onlann ıçindeki yaşama sevincinı yavaş yavaş öldürürier. Yahut çocuklannda kıyaslama yoluyla sürekli aşağılık kompleksı yaratır- lar. Boylece çocuğun ilerikı yaşlarda başanlı insanla- ra karşı kın beslemesıne yol açarlar. Toplumumuzda özellikle başanlı insanları hedef alan Bızans oyunlan- nın kökenini burada aramak gerekır. Bir başka saldırganlık nedeni de engellemedir. Bi- reye, kendisini gerçekleştirme. geliştirme konusunda son derece kısrtlı olanaklar sunan azgelişmiş toplum- larda engelleme, saldırganlığa yol açan en büyük sos- yo-kültürel etkendir. Çünkü azgelişmiş toplumlar, ola- nakları kıt olmakla kalmayıp, aynı zamanda baskıcı toplumlardırda. Bireye, özgüryaratıcılıkalanlarını bir- takım bahaneler yaratarak kapatıriar. O zaman bireye kendini kanıtlamanın tek yolu olarak şiddet kalır. Bu- radaşiddet (başka bir deyişle yok etmek) yaratıcılığın yerini alır. Artık yaşam sevincinin yerini ölüm sevgisi almıştır. Yaşam sevincinı ölüm sevgisine dönüştürmek ne kadar kolaysa, ölüm sevgisini yaşam sevincine dönüş- türmek de o kadar zordur. Yapılan evlilıklerin büyük bir çoğunluğunun görücü usulüyle gerçekleştirildiği bir toplun ıda yukanda anlattığımız geleneklerin de bas- kısıylayüreği ölüm sevgısiyle dopdolu, hemen hemen her gün ellerinde masum insanlan yok etmeye yöne- lik korkunç aletlerle dolaşan insanlara, ratingi en yük- sek "realıty show"lara, trafik canavarlanna, sevgiyi sadece şarkılarda bulan insanlara pek şaşmamak ge- rekir. Çünkü gerek aile içinde gerekse eğitim kururn- lannda geleneklerle, göreneklerle faşizmi her gün ye- niden üretiyoruz. Asıl korkuncu da bu olsa gerek. TARTIŞMA Üç başkanın söyledikleri...çlerinden biri de I cumhurbaşkanhğı yapmış üç eski Genelkurmay Başkanı'nın yaptıklan birkaç konuşmaya değinmek istiyorum. Birinci konuşma; Eskı Genelkurmay Başkanı Cemal Tural (rahmetli) 1974 yılında emekli Tümgeneral CelUGürkan'ı Kızılay'daki çalışma yerinde ziyaret etmışti. O ziyarette Tural, Gürkan'a, "Doğan Avcıoğlu'nun Türkiyenin Düzeni" adlı kitabını okudum. Kitapta Türkiye'nin önemli sorunlanna ciddi çözüm önerileri getirmiş. Bunlann hepsinin altını kınnızı kaîemle çizdim, tekrar tekrar okuyorum. Avcıoğlu öyle sandığımız gibi kötü fıkırli biri değilmiş. Ben bunlan daha önce okusaydım, görevdeyken en azından bir kaçını hayata geçirecek tedbirleri almaya çalışırdım"demiş. İkinci konuşma; Eski Genelkurmay Başkanı ve Cumhurbaşkanı Kenan E\Ten, "Unutulan GerçekJer" adlı yeni kitabında, "Cumhurbaşkanlaruun tarafsız olabilmelerinin yolu da. ABD'de olduğu gibi' başkanlık sisteminden gecmektir. Bazı kişiler, 'Başkanlık sistemı bızi diktatörlüğe götürür' iddiasını ortaya atabilir. \ aktiyle ben de öyle düşünmüş ve bu yüzden anayasa yapdırken, başkanlık sistemine sıcak bakmamıştım. Ama gördüm ki bu düşünce tam doğru değildir" demiş. Üçüncü konuşma; Eski Genelkurmay Başkanı Necdet Urnfc Pera Palas TÜRKİYE YAZARLAR SENDİKASI'NDAN 1 MAYIS ÇAĞRISI "Demokrasi Platformu" yürüyüş kolunda, özgür- lükleT ve haklar için, 1 Mayıs'ı yığınsal olarak kut- luyoruz. 1 Mayıs pazartesi, saat 11.00'de, flamamız altında buluşaüm. Yer: Söğütlüçeşme Parkı (Kadıköy Belediyesi karşısı) Ueltem GOYMEN ve Ahmet TALÎ 29/Nisan/199S Kadıköy Evlendirme Dairesi MVA Vi(. VIÎNV* RMRfc WSlM IU95 yihnda 12 vıhm d t U n n bu mDmamıı «rncı. vardan u i 9 H O İ en ivi âmekkrinı ae^cnk. Tfirk rcsun <amtının hugfinânü. dünya öxfmde yaş^ın b k \ SeçÜcıı yapıtkr. Ekim 199TR hanbuTd» Kibak ift Knpdoı tam, cefkfi illenk dfioenkmoek bir dm tap ıW s»ut dürn-knT» onıtdacaktir 1 Ali AKAV S ( Z. Erol AKYAVAŞ Suıatcı i Prof. ^dnın ÇOKER. Sonrç,. M.S.C Gârd Snadar Binlta. ÖSroan Ûyoi 4 H>khm DOSTOĞLU CMeri YânaidB 5 Pra(. J.lc ERZEN Smt T.rihrei. OCTL NfinarU Fıköheti Ö|renm C>« 6. Pmf. KWri ÖZA1ıTEN/S«nm MÛ. Cfert Soathr hk&kcs, Cipam, 0,oi 7 Ane DAClSTANU/Gsbnk R t U u « rfaftk tt&kr Müdnrf, 1 Ifcrbm 125.000000 TL<*wifljm, 5 «fct Bw> ÖdfilS ve adfll phketi vcrdeceto» Ödûl dan ympAt « • afanfl^ Qfcî i^aıı ggceoektir Gagfcıııııgfc AKTC Kçilen vapolv, birer totîifdu 3e bdgAnccefair 2 Sam Alma ve Öaj OdâSer \yna beı yqMİaı. aanHpbrm lunkn lorraundı behnjUeri hedd ûarinden stnn almbilir ve ven Chtl Ödâler ik Sergifcnaı vmftjm rihnCı RnUl W kjtAıeık deckmxcbk. va da tüknik ko l. Soıutcıtr yan ''aygun otmbdır. Konu, «ttçû. kaflanıkn nubeme ında hcrhangi bîr snırhm yotmır a en « A ık yapfil» kuıbbüir katAatm* adûl abnuu) ohnhto 4. Seciri Konırda görev abnl» de ESBANK1, <aiqanlar faknian 1 Ön eteme. reamlerin 35 n a t t daafarmdan yapaKaknr Snnatphr her btr yapc k^n en az bîn tâmunü gtaennrk âzere } <£a gönderebüîrler Dialar da>t maUnesndt «Merime haar. cerçevcB bir biomde «dm edıleoktk. DSaJarm öaerine banka yAelerânfen ya da agagıdaki adresom tenûn edüecek edfcerler vapoanlınalı, v«pınn ûst ioafm faeüıuillıeli ve kabbna fanna eks&siz dddorutmahdlf. Sanatçriarm vart$mava bvden bala yap"^11 kaolmalan danımunda, her dîa numanbndınlınafa vc ba naraanİBr kanfan forrannds yaptiann «mtermm yanma vaıAnahdır Bu kdsnllara ırymavan b»5vurular degcrknSrme dışı innkıbtaknr. D y b n n kend8uınt iade ^^•"\'i" isteyen sanatcHar başka bk srfın fcenr* adı so^adı ve açk adreslenm yssafak. dîaatn gert tstuiıkierBiî be&rten bir not il<9nnıdidırler Dialar, ££ank'a V S ile nahhâtlü üfnlerilmeli y2 UA HaSİdbux Ksr^uığıtvu cucn CCHHTI i'ilHfM'lplıi 2 DiaWın son tesfim tariht, 7 \ğustos l ^ y t j r PosOfkn kaynsickıan ^edkrader v« dt&cr nedenkrle bu Urihtcn saaa ESBANK'ı utaşan resimkr etegetkndırme dışı buakılacdctv 3 Ön Stpa Kurui 21, 22 v« 23 ,\çu«c« 1995 ar&lennde İMnbufda topUıwmi< ve SODUÇI» vanşmanla» pootsı iSe dayurukakot. 4 Ön efemnic vapntarm oripDaflen göntkrÜmoTcrttir. deme \apaknn dîaianndso inpÜKakcr. biUrikcck *lnx ekfan ya da haramahr ktndilrrir» ı k o f a a ı b K kargo ile tesHnt edeccklerdh 2 lsicnn son teJhfl I»rihi, l^ EylOI 1995 Cuma gûnûdür Bu tarihtm n u a ESBANK'a ulajan resmkr dejerbndirnere aamnrvKaktv. 3 Scr> dtmt nın jûn 19-20-21 Eyiûl I99S taAiennde Uanbul'da loplaıiacaktac. 4 Yafntkrm uygun b r >enne ilqrB-itecek etikerte; «anatpnei dât soyadı. acık >azı$ma adreat ve tejefonu. yapırın adı, bovutbrt, telcniğı. vspvm tarAı ve fivan befimkceclir 5 Sonuctar yanştnaolanı hasm ılaniaft ve poarayla duvanılacaktaT Gag3umıeyen yapniar. jonudann Han edydaji tarihlvn irlttTcn en geç bir ay içinde tanabplar arafmdan ffn altnnnüıdır Bu sârerân bkİBiîıaJtn sonra geri aanmayan yapobr konusunda ESBANK'm herhangi bir sommbıl^u »uinnr YapnJartn geri abnaca|ı y«r daha sonra duvmuiacaktır. 1 Vap.kr KBANIC» tcsBrn ^ ı U * tarihrrn iAmcn, ^ . »bnotjv» kidar sigorta kapamı >,inde<Kr. Yaoriann, elden ya da kanjo ile ESBANK'a tölim edâVnesıne kadar gecen sûre kpnde ve yansmanın ^onuclanıp ES&ANK'tan çeri alınnautndan sorcra ohqabÜec£k haaarlaroan banka sorumlu değiUir Yapniann svrgilenmesi komsunda uzraan feunıluslarb ısbıHfğt yaptltp gereken özen hasndan FSB \NK nrumkı de^ldlr. 2. Yanşmaya kablan tanatcdar, vaptthnnm dnyuro aıaaoyla medyada kulhnıhaasnı kabul ederkr. Yareımaya kanlanlar vukandakı kosalktn kabu) etfnis savıbrlar w\ı,aNiıtRMt SMIM tttte vç VA*I*UA ESBAKK REKLAM \ T H A U O A IU5KİLKR M C D Ü R t O G t kıkbi Cadd» Odakuk- ls Merkoi. kat 12 Tepeba* 30050 barinıl Tel (0212) 2İ2 «5 00 (3 Hat) 252 27 00 (4 Hat) Faks: (0212) 252 74 0» Oteli'ndeki Ulusal Birlik Dayanışma Derneği'nin düzenledigi toplantıda yaptığı konuşmada, "Atatûrk'ün devrim ve inkılaplan çiğnenjyor. Kavuklular, sartkhlar sokaklarda dolaşnor, aralannda belediye başkanlannın da bulunduğu bazı kişiler dini nikâhı gecerü sayıyor. Bunlann karşısında susmayalnn''demiş. <!LX -' * Bu konuşmalardan şu sonucu çıkanyorum: Ülke yönetimınde birinci derecede sorumluluk üstlenen kişilerin bile ülke sorunlanna çözüm bulmalan için mutlaka emekli olmalan ya da görevden aynlmalan gerekıyor!.. Erol BilbUik C. Memduh Altar üzerine... % nci Kut'un 6 nisan ~ W " tarihii • "CumhuriyeTin • "TarUşma" H sütununda -Jaa^_ yayımlanan "Cevat Memduh Altar'ın Ardından'* başlıklı yazısı, ülus olarak ne acı bir durumda bulunduğumuzu vurgulaması açısından, ilginçti. Olke kültürüne yıllar yılı emek vermiş, doksan yaşına kadar üniversitelerde müzik dalında kusaklann yetişmesine çalışmış, ansiklopedılere girmiş, aydınlanmacı. M. Kemal Atatûrk'ün kurdugu cumhuriyete inanmış Sayın C. Memduh Altar'ın ölüm haberi. haber bültenınin en sonunda yayimlandı! Bunankörlük, daha ileriye gitmeye gerek yok, komşu ülke Yunanistan'a bakıldığında bile. çirkin geliyor insana. Çünkü izleyebildiğimiz kadanyla bu komşu ülkede, bir kültür adamının. bir sanatçının, bir ressamın, bir edebiyatçının ölümü, haber bültenlerinin en başında yer alan "flash" haberdir. O denli ki devlet başkanıyk ilgili haberin bile önündedir! Şimdi Batı'daki bu uygulamaya baktığımızda rahmetli C. Memduh Altar'ın ölüm haberinin yayındaki sırası "Ruhsuzluk değil de ne?" dersek, haksızlık mı etmiş oluruz? Kültür adamlanna, • sanatçılara, sağlıklannda da ölümlerinde de gereken ilgi ve saygıyı göstermeyen medyanın, daha uzun yıllar terör ve cinayet haberleri vermesi, kendisinin dahi yok edilmesi tehlikesi, giderek artacaktır. Ahmet Yorulmaz Ayvalık PENCERE Medyada Ozgürlük ve Bağımsızlık?.. 12 Mart'tan sonra sıkıyönetim itan edilince, daha ılk gün, kargalar kahvaltılannı etmeden, görevliler bi- zim evin kapısına dayandılar. Tam o sırada telefon çaldı, hattın ötekı ucunda Çetin Altan! - Geldiler mi?.. - Evet.. - Eli kulağında, bizimkiler de geliyor, biraz sonra kapıyı çalarfar... Orgeneral Faik Türün Istanbul Sıkıyönetim Ko- mutanı'ydı, ilk işi ikımizı içeri almak oldu, ardından işkencelerin geleceğini daha bilmiyorduk, Çetin'le Selimiye'de buluştuk, Maltepe Tutukevi'ndeki "Ün- lüler Koğuşu'nûa anılanmıza anılar katacaktık. O yıllarda içtiğimiz su ayn gitmezdi, Ahmet ile Mehmet kuçüktüler, zeytin gözlü Zeynep onlardan da küçüktü, ölümü yüreğime hicran gibi oturan Ke- rime'nin sabırlı sevecenlıği tümünü kucaklıyordu. Kaleminı kendisinden çok severdi Çetin, avareliği de şaıraneydi; ama, bir baba olarak sorumluluğun bilin- cinde yaşadı. 12 Mart ara rejımi çocuklar için acılı bir dönem oldu. Bugün Çetin, Ahmet, Mehmet üçlüsü birlikte yaa- yorlar. Bir baba için ne mutluluk!.. Dün bizim gazetede Ahmet Altan'ın mahkeme koridorlannda çekilmiş fotoğrafını gördüm. Yazarlı- ğın bedelini babadan oğula ödeten bjr ülkede yaşı- yoruz. Ahmet Altan'ın bir yazısı yüzünden çalıştığı gazeteden aynlması da ayn bir olay!.. Bu işler Çe- tin'in de benim de başından kaç kez geçti? Bırakır> bir gazeteden aynlmayı, basın dünyasının dışına kaç kez itildik?.. Olayın bir yüzü bu!.. - J • Ya ötekı yüzü?.. Son günlerde gazeteci ile gazete ve yazar arasın- dakı ilişkiler uzennde tartışılıyor. Medya çok hızlı... Tartışmalar Doğan ve Sabah gruplannın rekabeti üzerine oturtulduğundan, gerçek ortaya çıkmıyor. Milliyet gazetesı sahıbi Aydın Doğan a saldın siya- seti öne çıkıyor; fikir özgürluğü adına yalan söyleni- yor, gerçeklenn üstüne bir şal örtülüyor. Oysa 'patron' ile 'işçi' arasındaki bağıntıyı daha geniş ufukta incelemeden bir aydınlığa kavuşmak olanaksız... Babıâlıden başlayarak medyalaşan basın dünya- sında yıllardan beri kovulan gazetecinin naddi hesa- bı yoktur. 27 Mayıs devrirniyle "iş güvencesi" diye bir kav-- ram ortaya atılmıştı. Kısa sürede yozlaştınldı. Bugün televizyon kültürüyle yetişmış kuşak ekranda ne seyrediyor? Neoliberalizmin anavatanı Amerika'da patron işçiye der ki: - Kovuldun!.. Işte o kadar. "Yeni Dünya Düzen/"nde emekçinin yazgısı patro- . nun ıki dudağı arasındadır Yeni Dünya Düzeni'ni sa- vunup, sendikacılığı dışlayanlar ve işçinin güvence- lerine karşı çıkanlar, patron gazeteciyi kovarsa ne söyleyebılirler?.. Arabesk bir şarkıyı söyleseler çok daha iyi olacak; ama, yazı yazıyorlar. • Medyadakı tekelleşmeyi şimdiye değin ele alıp tarttşan bir babayığit ortalıkta görünmüyor. Doğrusu tekelleşmenin maşallahı var. Eskıden seçenekler vard»; tk gazeteden ayrılan yazar, bir "başka gazete"ye giderdı. Şimdi bir "toaş- ka gazete" yok!.. Gazeteci ya Aydın Doğan'a gide- cek, ya Dinç Bilgin'e!.. Çünkü başında, Cumhuriyet ile şeriatçı medya'dışında iki patrort var... Ama bugün yazar, çizer, gazeteci takımı kadar Ay- dın Doğan ve Dinç Btlgin de özgur değiller... Tekelleşmenin gerçekleştiğı medyada patronlar da özgür olamazlar. Türkiye'de bir yandan devletin ya- saklan, öte yandan tekelleşmenin yasalan, medyada bağımsızlık diye bir şey bırakmadı. Sorun budur. Ve ne yazık ki bu sorunu konuşmak, Kürt sorunu- nu ele almaktan daha da güçtür. Tekelciliği ele alma- dan gazetecinin özgürlüğünden söz açmak da okura yalan söylemekle eşanlamlıdır. izmir genelevPne girdik. "•netıiMtçlk"in "nhmet çavuş nasılsın hülyn dudaklarından asdsın " bsp'dı kadmhrm zafari tmntmn kaç yüzn varT çizgUeriyie ÇAGRI Emekçi halklann özgürlük taleplerini hep birlikte daha güçlü haykırmak için tüm halkımızı "HAK- LIYIZ KAZANACAĞIZ" pankartı arkasında bir arada olmaya çağınyoruz. DlSKy'Genel-lş Sendikası 2 Nolu Bölge Şube Mali Sekreteri: Alaaddin UÇAR DİSK/Genel-lş Sendikası 1 Nolu Şube Başkanı: ŞÜKRÜ KARTAL DtSK/Genel-lş Sendikası 7 Nolu Şube Başkanı: Erol EFCİCİ DÎSK/ Genel-Iş Sendikası 6 Nolu Şube Sekreteri: HASAN KAYA HAKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER PLATFORMU, ( TİYAD, ÇAĞDAŞ ÖZGÜR-DER, ORTAKÖY KÜLTUR MERKEZİ4 BEM-SEN, SAĞLIK-SEN, HALKJN HUKUK BUROSU, ÜYÖ-DER, DLMK, KURTULUŞ, DEVRlMCt GENÇLlK, MEMUR GERÇEĞ1, İŞÇİ HAREKETİ, HALKJN GÜCÜ, KÜLTÜR VE SANATTA TAVIR, HALKLAR VE ÖZGÜRLÜKLER BÜLTENİ, Yer: Kadıköy Belediyesi önü Saat: 9.00
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear