Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 23 NİSAN 1995 PAZAR
8 PAZAR KONUKLARI
İBRAHtVl ÇAMU İ.Ü. İktisat Fakiiltesi mezunu. Gazetecilife 1944 yıhnda Tanin gazete-
sinde başladı. Dış poh'tika muhabirliğinin yanı sıra Cumhuriyet, Yön
ve Devrim'de dış politika yan ve incelemeleri yayımlandı. 1956-60 arası Hayat dergisinin yaaişleri müdürlü-
ğûnü yapü. Milliyet'te yayımlanan üç makalasiyle Abdi İpekçi Banş ve Dostiuk Ödülü'nü aldı. 1960'tan be-
ri aynı zamanda haJkla ilişküer daruşmanbğı yapıyor. Lluslararası Halkla İlişkiler Demeği (IPRA) ve lilus-
lararası Basın Enstitüsü (IPI) iiyesL IPRA'da 6 yıl sürey le Türkiye'yi temsilen kousey üyeliği yapü. Dış politi-
ka üzerine iki kitabı var.
SUNUŞ
Türkiye'nin dış dünyadaki
imajı son aylarda yeniden çok
konuşulur oldu. Dev letın en
tepesindeki kişılerden tutun da
sokaktaki adarna kadar herkes
dış ülkelerin. yakın
komşulanmızın Türidye'yı
çok kötüledikJerini, herkesin
bize düşman olduğunu
yineleyip duruyordu.Bütün
Tûrkiye "Herkes bize
düşman" paranoyasına mı
kapılmıştı ne? Bizim de
aklımıza sorular takılıyordu.
Tûrkiye gerçekten dış
dünyada iyi bir imaj
yaratamamıştı kendine Ama
iyi bir imaj yaratmak için de
yeterince ve doğru çalışmalar
yapmış mıydı? Ülke içindeki
halkla ilişkiler kuruluşlanndan
yararlanmak fikri hiç akla
gelmiş miydi? Bu
sorulanmıza Tûrkiye'de halkla
ilişkilerin "ilk" lerinden
lbrahim Çamlı ve Alaaddin
Asna yanıt verdi.
Leyla Tavşanoğlu
A T A A r i T l Î N A ÇI1VA ! 9 4 0
' *ston b u
' doğumlu. A.Ü. Siyasal Bflgiler Fakültesi'nde yüksek
/
* J
- Z
^ * /
^ L
' " 1
- L 1
f*JL^f%. öğrenimini tamamladı. ABD'de Mkhigan Ünhersitesi'nde iletişim
masteri yapü. İ.Ü.'de iletişim doktorasını verdikten sonra Ege L nrversitesi'nde halkla ilişkiler konusunda do-
çent oldu. Çeşitli gazetelerde köşe yazarhğı yapü. Daha sonra DPT'de Halkla ilişkiler Şube Müdürtüğü'nde
göre\ aldı. Niifus Planlaması Genel Müdüriüğü'nde Tanıüm ve Halkla îlişkiler'den Sorumlu Genel Müdür
Yardımcılığı yapü. Koç Hojding Halkla İlişkiler Müdüriüğü'nün ardından 1975'te kendi şirketi olan A ve B
Halkla İlişkiler'i kurdu. t.Ü. İletişim Fakühesi'nde halkla ilişkiler dersleri de veriyor.
Güneş ve folklorla
imaj değiştirilmez- Bir yandan ABD'yle gümrük birli-
ğine geçişte karşılaştığımız siyasal ve
sosyal nitelikteki engeller, diğer yandan
Gaziosmanpaşa ve İ mraniye olayla-
nyla sergilenen istikrarsızlık tablosu ve
son olarak Kuzey Irak harekâtıyla dile
getirilen ön yargılar, Türkiye'nin imaj
sorununu yeniden gündemin iist sırala-
rına çıkardı. Bu da doğal olarak dış ta-
nıüm sorununu çağrışürıyor. Dış tanı-
üm nasıl yapılır. bizdeki uygulamaları
nasıldır? ,
ÇAMLI- Izninizle sorunuzu önce ge-
nellikle dış tanıtım kapsamında sayılan,
oysa aslında aralannda önemli farklılıklar
bulunan üç ayn işleve dönûk kısa değer-
lendirmelerle yanıtlamak isterim. Bunlar,
turizm promosyonu. lobicilik ve dış tanı-
tımda enformasyon olarak adlandınlan
halkla ilişkilerdir. Birincisi, ticari karakter-
de bir tanıtımdır. Aynen uluslararası fuar-
larda ürünlerin ve teknolojinin tanıülma-
sı gibi ülkenin ikliminin, doğal güzellik-
lerinin, tarihi anıtlannın, konaklama hiz-
metlerinın ve ulaşım kolaylıklannın tanı-
ürması işidir. Bizdeki uygulamaya gelin-
ce. Turizm Bakanlığı ve ilgili acentelerin
başını çektiği çalışmalar olumsuz iç etken-
lere karşın çok basanlı olmuştur. Ikincisı
ise, yani lobicilik, bazı rutin belge dağıtı-
mı çalışmalan dışında, salt bilgilendirme
anlayışından kopuk, kirli yanlan ağır ba-
devlet kavramını nasıl algılıyorsunuz?
ÇAMLI-Halkla ilışkıleraçısındandev-
let sadece yürüüne, vasama ve yargı ola-
rak düşünülemez. Bunlar, artı tarih, halk,
etnik çeşitlilik. folklor gibı toplumsal öğe-
ler de değıldir. Bunlar statik değerlerdir.
Oysa dinamik değerler de vardır. Çoğul-
culuk, sosyal adalet. insan haklan, bilim,
felsefe, edebiyat ve tüm dallanyla sanat
gibi... Tüm bu değerlere yaratıcı ve yapı-
cı olmak gibi kaliteleri ve dünya banşına
ve uluslararası sosyal düzenlemelere aktif
katkıda bulunmak gibi eylemleri de kattı-
ğimızda devleri tanıtacak olan halkla iliş-
kiler binmınin doğal malzemesini oluştur-
muş oluruz.
- Peki bu malzemenin kullanımında
nasıl bir yöntem uygulanıyor?
ÇAMLI- Halkla ilişkilenn ıç tanıtımda
uygulanan iki stratejisi dış tanıtımda da
geçerlidir. Bunlar önleyici (preventive) ve
iyileştirici (curative) olarak tanımlanmak-
tadır. Birincisinin fonksiyonu sözünü etti-
ğimız değerleri eyleme dönüştürmek,
uluslararası düzeyli bilimsel çalışmalar,
festival, sempozyum, sergi gibi etkinlikler-
le uzun vadede yararlanabilecek bir imaj
birikimi oluşrurmaktır. Bundan beklenen,
dış dünyanın ülkenin ileride oluşabilecek
sorunlanna anlayışla bakmasını sağlamak-
tır. Bu stratejinin daha somut sayılabilecek
ikinci bir fonksiyonu da vardır. O da ülke-
san kulis çalışmalanndan başka bir şey de-
ğildir. Yabancı fırmalar aracılıgıyla sür-
dürdüğümüz bu faaliyetlerin pek başanlı
olmadıgı da ortadadır.
- Peki halkla ilişkiler burada nasıl
devreye giriyor?
ÇAMLI- Klasik bir iletişim disiplini
olan halkla ilişkilere gelince, bunun fonk-
siyonu. imaj sözcüğü ile anlatılmak iste-
nen devletin dış görünümünü geliştırmek
ve gerektiğinde düzeltmektir. Yani, dış ta-
rutımın gerçek işlevini yerine getırmektır.
Tûrkiye'de bu işlev. başta yayınlan ve yurt
dışındaki ataşeleri yoluyla Başbakanlık
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Mü-
dürlüğü tarafından yûrütülmektedir. Ger-
çi Dışişleri Bakanlığı'nda da genel mü-
dürlük seviyesinde bir enformasyon biri-
mi vardır. Ancak bu birimin bir zamanlar
çıkardığı dış anlaşmalar ve resmi demeç-
leri içeren aylık bülteni, bildiğim kadany-
la artık yayımlanmamaktadır. Bu durum-
da, bakanlığın enformasyon faaliyetleri,
düzenlediği basın toplantılan dışında, dıp-
Iomaü'k düzeydeki bilgi ahşverişı sınırla-
n içinde kalmaktadır.
Çok zengin bir dış tanıtım malzemesini
değerlendirme, aynca kültürel etkinlikler
dûzenleme olanağı da olan Kültûr Bakan-
hğı'nda ise bir dış enformasyon birimi
yoktur. Öte yandan bu üç devlet kuruluşu
arasında bir koordinasyonun olduğunu.
özel tanıtım yapan belediye, vakıf gibi ku-
ruluşlann faaliyetlenni de kapsayan genel
bir tanıtım stratejisinin bulundugunu da
sanmıyorum.
- Biraz önce devletin dış görünümü
sözcfiklerini kullandınız. Bu bağlamda
nin uyuyan. fakat canlanma olasılığı kuv-
vetlı olan kronik sorunlanyla ilgili hertür-
lü bilgi ve belgeyı dış medyanın, hükü-
metlerin, uluslararası parlamentolann, in-
san haklan kuruluşlanndan başlayarak
tüm gayri resmi kuruluşlann (NGO-non-
governmental organizations) arşivlerine
ulaştırmaktır. Bundan da beklenen, bu so-
runlann bir bunalıma dönüşmesi halinde
bihnçsız ön> argılarla yüklü tepkilerle kar-
şılaşılmamasıdır.
- Bu işlevle ilgili örnekler verebilir mi-
siniz?
ÇAMLI- Bu işlevle ilgili. daha doğru-
su uygulanmamış olmasıyla ilgili iki tipik
örnek. Ermeni ve Kürt sorunudur. 1970'le-
rin başında başlaülan terörle bırlikte
1915'tekı sözde soykınmın gündeme ge-
tirildiği birincisinde, dev let hazırlıksız ya-
kalandı. daha sonra '80'lerin başında za-
manın Dışişleri Müsteşan Sayın Kamran
Gürün'ün çabalan ile Osmanlı arşivlerine
dayalı önemli bir dokümantasyon oluştu-
nıldu. 1980'lerin başında alevlenen Kürt
sorununda ise, dış dünyayı önceden bilgi-
lendırmek bir yana, bu sorunun oluşması-
nı önleyecek yerel yatınm, sosyal reform-
lar, ınsan haklan gibi konulara ılişkin her-
hangi cıddi bir düzenlemeye hiçbir zaman
girişilmedi.
Çoğu hallerde önleyici stratejinin ihmal
edilmesi sonucu harekete geçirilen ve kriz
stratejisi olarak da adlandınlan iyileştirici
stratejıye gelince. burada uygulanan yön-
tem, kısaca. idarenin diplomatik gırişim-
leri paralelinde biraz önce sözünü ettigim
hedef kitlelere ve medyaya dönük hızlı bil-
gilendirme kampanyası oluşturmaktadır.
Medyada bu, birtaraftan yabancı muhabir-
lere tüm hareket ve bilgilenme olanaklan
sağlanırken, dığer taraftan bağlı olduklan
loıruluşlardaki yorumculara konunun an-
lamını ve geçmişini içeren, çabuk kullanı-
labilecek sınırlı bir dokümantasyonun (ta-
bii böyle bir metin hazırlanırsa) anında
ulaştınlmasıyla gerçekleştirilmektedır. Ni-
tekım buna benzer bir kriz kampanyasının
Kuzey Irak harekâtında Dışişleri tarafin-
dan Tûrkiye'de ilk kez olarak gerçekleşti-
rildiğini Sayın Karayalçın'ın Cumhuri-
yet'e verdiği bir demeç vesilesiyle öğren-
miş bulunuyoruz.
- Bu noktada sormak istediğim soru,
dış tanıtımda uygulanan stratcjilcrin so-
nuçlarını değerlendirecek anketlerin
yapılıp yapılmadığı.
ÇAMLI- Bildiğim kadanyla hayır.
Ama yanılmış da olabilirim. Halkla iliş-
kilerde içe dönük anketler yapılıyor. Hem
stratejinin ana hatlannı belirlemek üzere
girişihı öncesinde, hem de sonuçlan al-
mak üzere gırişim sonrasında...Yani iki ay-
n anket yapılıyor. Bu vesileyle şunu da
söylemek gerekir:
Bu anketler Tûrkiye'de parmakla sayı-
lacak kadar az. Şimdi cevabımın başına
dönmek istiyorum. Söz ettiğiniz dış tanı-
tım anketlerinin yapılıp yapılmadığını bil-
medığimi söylemiştim.Oysa yapılmakta
olsalar bile, ben bunlann geniş kitlelere
dönük kültüretkinlikJeri dışında uygulan-
malannı gereksiz buluyorum. Çünkû
önemli hedefierimiz. karar vericiler, ka-
muoyu oluşturucular (opinion makers) ve
medyayla sınırlı. Bu durumda yayınlan-
mızla nasıl etkilendıklerini, anket yapma-
dan da icraatlanndaki gelişmeleri izlemek-
le olanaklı.
Kaldı kı tanıümda temel öğe kendi icra-
atlanmızın erdemi değil midir? Bu doğrul-
tuda. yakın tarihimızden yalnız bir örnek
vererek konuyu noktalamak istiyorum.
Şöyle ki: Türkiye'nin 1932'de sadece
Birinci Dünya Savaşı galipleriyle tarafsız-
lann kabul edıldığı MilletlerCemiyeti'ne
davet edilmesinde 1924'te hilafetin kaldı-
nlması ve Tevhidi Tedrisat Kanunu'nun
kabul edilmesi. 1926'da Medeni Kanun'un
kabul edilmesi, 1928de laikliğe atılan ilk
adım ve 1930'da Türk-Yunan Dostiuk Ant-
laşması'nın imzalanması etken olmamış
mıdır?
- Tûrkiye'de halkla ilişkilerin uygula-
ması bu tanımlara ne ölçüde uyuyor?
ÇAMLI- Bu soruyu, halkla ilişkilerle
sürdürülmekte olan diğer iki iletişim disip-
lini, medya ve reklamla ne ölçüde özdeş-
leştiklerini gösteren şu tabloyla cevapla-
maya çalışacağım: Bilgilendirme: Haber,
dokümantasyon. kamusal projeler, çocuk,
çevre vb.
Halkla ılişkiler/Medya Promosyon: Bi-
gilendırme. kültürel etkinlikler, vb.
HALKLA İLİŞKİLER Ürûne Dönük
Tanıtım HALKLA ILİŞKİLER/REK-
LAM Marketıng Mix HALKLA İLlŞKl-
LER,REKLAM, PAZARLAMA KAR1-
ŞIMI.
Salt bilgilendirme açısından olumludan
olumsuza doğru olmak üzere yapılan bu sı-
ralamada ülkemizdeki uygulamanın mes-
leğin özünden uzaklaşarak son iki alanda
yoğunlaştığını söylemek zorundayız. Da-
hası, "tçe Dönük Halkla tlişkiler" olarak
adlandınlan, aslında holdinglerin perso-
nel ve ortaklar servislerince yürütülmesi
gereken faaliyetlere de uzanıldiğı, hatta lo-
biciliğe bile soyunulduğunu görüyoruz.
Bu uygulamalara yer yer haJkla ilişkile-
rin doğduğu Batı "da da rastlanması bunlar-
la ilgili görüşlerimizi değiştirmiyor. Ne var
ki, meslekteki sorunlarprofesyonel çerçe-
vesini de aşarken bizi ciddi bir sapmayla
karşı karşıya bırakıyor. O da halkla ilişki-
lerin, özellikle Tûrkiye'de kamusal iletişim
fonksiyonu gözardı edilerek kişilerle iliş-
kiler olarak algılanması ve bilgilendirme
işlevinin yerini hedef kitleleri kişisel giri-
şimlerle etkilemeye dönük faaliyetlere bı-
rakmasıdır.
Daha kötüsü, bu yaklaşıırun mesleğin
öğretimine de yansıması ve psikolojiden
diksiyona, hatta yürüme sanatına dönük
ders veren özel kurslara değer verilmesi-
dir. Bu olgunun üzerine zaman geçir-
meden eğilmek ve gereken uyan ve
girişimlerde bulunmak gerekiyor.
Tüzüğünün amaç maddesinin bınnci
paragrafına göre Halkla tlişkiler Derneği
bu duruma el koymakla yükûmlüdür.
Tanıtımda tek silah
Türkiye'nin sanatı- Tûrkiye son aylarda bir Alevi-Sün-
ni çatışmasının eşiğinden döndü. Güm-
rük Birliği Anlaşması sürecine girdi.
Bütün bunlann üstünc de Kuzey Irak
harekâtı düzenlendi. Bu gelişmelerin
hepsi Türkiye'nin dış dünyadaki imajı
konusunu yeniden gündeme getirdi.
Türkiye'nin dış dünyada doğru tanın-
ması için Tûrkiye Cumhuriyeti Devleti
yeterli bir çalışma yapıyor mu sizce?
ASNA- Biz dışardaki tanıtım çalışma-
sını Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak
değıl, Türkiye devleti olarak yapıyoruz
Türkiye devîefi olarak yaptığımız zaman
da bunun Osmanlı dev letınden farklı oldu-
ğu çok belirgin olarak bilinmiyor.Bunun
modern, genç bir cumhuriyet olduğu Ata-
türk'ûn sağlığında 5-10yıl anlatılmış. ama
Atatûrk'ün ölümünden sonra unutulmuş.
Biz hâlâ fetih yapan, gittiklen yerlerdeki
insanlar ûzerinde tabiatıyla hep kuyruk
acılan bırakan bir devletin çocuklan ya da
torunlanyız. Bunu silemezsiniz. "Özür dı-
lerim, ben senin ananı kesüm," denmez.
Sizinlc çok iyi arkadaş olsa bile aklının.
gönlünün bir köşesinde sizin onun anası-
nı kesriğiniz yatıyor. Türkiye'nin dış tanı-
tımındaki kültür politikalannda hâlâ
1950'lerde yaptığımız bir yanlışı sürdürü-
yoruz. Hep ön plana Osmanlı kültürünü çı-
kanyoruz. Elimizde başka bir malzeme
yokmuş. gibi Türkiye'yi hep bunlarla tanı-
ıçimizden dünya kadar sanatçı çıktı. Biz
bunu anlatsak ve sadece bunun kavgasıru
yapsak çoktan bir yere gelmişük. Üstelik
son 20 yıldır dünyada tanıüm için kucak
dolusu para harcandı.Ama biz bir yere gel-
miyoruz. Çünkü biz önce sanatçımıza,
kendi kültüradamJanmıza gereken önemi
vermıyoruz. Ama Türkiye'yi tanıtacak tek
silah kültür ve sanattır. Ben otuz yıldır bü-
tün konuşmalanmda, konferanslanmda,
okullardaki derslerimde, yazılanmda hep
bunu söylüyorum. Bunu desteklerseniz
başa çıkarsınız. Bunu desteklemek için de
önce sanatçmızı desteklemek zorundası-
nız. Ondan sonra da bu sanatçının eserle-
rini yurt dışında tanırmalısınız. •Türk," de-
yınce ınsanlann akıllanna sadece sanat
gelse biz bu işi çoktan hallederiz. Ama ta-
bii bu arada ldil Biret'ın bir plak yapmak
için Ankara'daki katını satmaması lazım.
Yaşar Kemal'in Nobel Ödülü almak için
kansıyla birlikte Avrupa ülkelerini dolaşıp
kendine o ülkelerden destekçiler arama-
ması lazım. Aziz Nesin'in dayak yeme-
mesi lazım. Pasaport alamayan ve yurt dı-
şına çıkamayan kültür ve sanat insanlan-
na bu muameleyi yapmak yerine onlan
yurt dışına belki özel helikopter ya da
uçakla çıkaımak lazım.
- Peki, ama Cumhuriyet'in orta yılla-
nnda sanatçı desteklenmiyor muydu?
ASNA- Tabiı destekleniyordu. Ata-
hyoruz. Belki bu malzeme yabancılara
hoş. renkli geliyor, ama aslında Türkiye
Cumhuriyeti'yle özdeşleşmiyor. Biz hâlâ
Osmanlf nın hat sanatı, cılt sanatı. müzik
sanatı gibi sanatlannı tanırmaya devam
ederken bir taraftan da farkında olmadan,
"Biz 1923'te yenı bir devlet kurduk.Ama
72 yıldır sanat ve kültür alanında hiçbir
şey yapmamışız. Hâlâdedelerimızden ge-
len mirası yıyoruz," mesajını venyoruz.
- Yani biz çağdaş Türkiye'nin sanatı-
nı, kültürünü göz ardı mı ediyoruz?
ASNA- Evet. Yetmiş iki >ıldır müziğiy-
le, heykeliyle, kankatürüyle, fotoğrafıyla,
edebiyatıyla, resmiyle insanlar müthiş şey-
ler yapmışlar. Ve biz bunlan yüzde dört-
lûk gibi bir oranda Europalıa'da gösteriyo-
ruz. Bu, aslında. her yerde yaptığımız şe-
yin bir devamı. Şunu diyebiliyor musu-
nuz? "Ben 1923'te Osmanlı dönemini bi-
tirdim. Atalanma sonsuz saygım var. Ama
artık ben yolumda yürüyeceğim." Biz bu-
nu yapmıyoruz. "Biz modern Türkiye
Cumhuriyetiyiz," derken gidiyoruz Kuran
sergisi açıyoruz.Sürekli olarak da bugü-
nün cumhuriyet sanat ve kültürünü yok sa-
yıyoruz. Biz 1923'te cumhuriyeti kurdu-
ğumuzdan ben topraklanmızda hıç savaş
vermedik. Oysa Batılı hep bırbirinı kesme-
ye devam etti; Amerika'da savaştt. Asya'da
savaştı.Atatürk, "Biz banşçıyız. Biz ken-
di ülkemizi imar edeceğiz. Kendi sanatı-
rruzı geliştireceğiz," dedi.Dolayısıyla on-
lara sandıklan gibi barbar olmadığımız
mesajını da vermelıyız. Bizim 72 yıldır
geliştirdiğimiz bir sanatımız var. Sanata
dûşkün olan insanlar kötü, barbar olmaz.
Biz sanatseven bir toplumuz. Bu 72 yılda
türk'ün döneminde ve İsmet Paşa'nın ilk
yıllannda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'-
nin sanata katkısı olağanüstü boyutlarda-
dır. Böyle bir şey hiçbir ülkede yoktur.
CHP'nin düzenlediği resim yanşmaları,
ressamlann Anadolu'ya gönderilip Ana-
dolu'nun çeşitli yörelerinden onlara resim-
ler yapünlması. eğitt'm için yurtdışına sa-
natçılann gönderilmesi, İdil Bıret ve Su-
na Kan zamanında Harika Çocuklar adın-
da özel birkanun çıkanlması, 1932'de ltal-
ya'ya giden ücaretsergisi gemisınde Cum-
hurbaşkanhğı Senfoni Orkestrasf nın yer
alması, Italyan şehirlerinde klasik müzik
konserleri vermesi, sanatçılann düğün tö-
renlerine Atatûrk'ün gelmesi hep bu dö-
nemlerde olmuşnır. Ismet Paşa bu tutumu-
nu hep sürdürdü.
Klasik müzik konserleri ve her türlü sa-
nat etkinliğinin değişmez izleyicileri Is-
met Paşa ve Mevhibe Hanım'dı. Devlet
1930'larda sanata ve sanat adamlanna
böylesine paravan olmuş... O yıllarda Türk
toplumu aç, çıplak. insanlar ayağına giye-
cek ayakkabı bulamıyor. Fabrikalar, baraj-
lar yapmak zorundasınız; parayı nereden
arttıracağınızı bilemiyorsunuz. Ama sana-
ta para harcamaya gelince, "Helal olsun,"
deniyor. 1950'den ben 45 yıldır Tûrkiye
Cumhuriyeti bütçelerinin binde kaçı sana-
ta aynhyor, biliyor musunuz? Dolayısıyla
sız sanatçıyı ortada, kendi kaderiyle baş-
başa bırakrnışsınız. Balerin çocuklar bale
pabucu, tutu bulamıyorlar. Çalışma yapa-
cak yer sağlamıyorsunuz onlara... Oysa bi-
zim dünya çapında balerinlerimiz yetişi-
yor. Yani bu hüdai nabıt, bir tarlanın orta-
sından çıkan bakara gûlü gibi bizim sanat-
çımız. 1974'te Ecevit başbakanken ben-
den bir dış tanıtım raporu istemişti. Yirmi
küsur senedır hâlâ biz dış tanıhmla uğra-
şıyoruz ve bunu konuşuyoruz. O dönem-
de Basın Yayın Genel Müdürû Orhan Ko-
loğlu'yla sayfalarca rapor yazdık. Ben bu
raporu yazmak için bütün devlet kuruluş-
lannın, bakanlıklann tanıüma yakın büt-
çelerinı istemişüm. 1974 yılında, temsil,
ağırlama gibi giderler için 80 milyar lira
aynlmıştı. Biz bu bütçeyi balerine pabuç
almaya, kitap tercüme ettirmeye, Amster-
dam'da Mengü Ertel sergisi açmaya har-
cayacağımıza, açılış törenlerine milletve-
killerini götüımek için tren masrafi olarak
kullandık; kokteyl masraflan olarak kul-
landık.
Açılış yemekleri düzenledik, düğün der-
nekler yapük. 1974 yılının 80 milyar lira-
sı bugûn kimbilir kaç para tutardı? Her ba-
kanlığın böyle bütçeleri var. Bu bütçeler
talan oluyor, zıyan ediliyor. Bakanlıklar-
daki bu bütçeleri birisi koordine edebilse
çok yararlı işleryapılırdı. Birtakım yerler-
de trilyonlarca para var. Ama eminim ki o
paralan hiç kımse bihnıyor. Bunlan bilir
de sanatçınızı desteklerseniz dış ülkelerde
kitaplar da tercüme ettirirsiniz, çeşitli ser-
giler de açarsınız, konferanslar da düzen-
lersiniz ve artık elimizde başka malzeme
yokmuş gibi hâlâ Osmanlı sanaünı dünya-
da dolaşürmaktan kurtulursunuz.
- Son yıllarda bir Kanuni Sultan Sfi-
leyman Sergisi dünyada dolaşünlmışü.^
ASNA- Evet. Bunun sponsorluğunu
Philip Morris firması yapmışü. Ama Phi-
lip Morris firması çağdaş Türk sanaünı ta-
nıünak zorunda değil. Kanuni'yi beğen-
miş. Çok da başanlı olmuştu. ABD'de,
Washington'da, Nevv York'ta, Şıkago'da
onbinlerce Amerikalı Kanuni Sergisi'ni
gezmişti. Oralarda ne sergiler açılıyor.
Tayland Sanatı Sergisi, Çibutı Sergisi gi-
bi sergiler açılıyor ve pek çok kişi ilgi du-
yuyor. Çağdaş Türk sanatı sergisi acacak-
sınız da o insanlar buna ilgi göstermeye-
cek mi yani?
Kuzey Avrupa ülkelerinde kendi çağdaş
sanaünızı tanıüruyorsunuz Ondan sonra
da, "Neden bize ınanmıyorlar da Türki-
ye'deki aynlıkçı güçlere, PKK'ye inanı-
yorlar?" diye yakımyorsunuz. Ama adam-
îar sizı bilrniyorlar, onlan .biliyorlar. Siz-
den bildiklen oraya gönderdiğiniz Türk iş-
çilerL.Nadiren de Türk işadamlan ve bi-
lim adamlan... Ama bu sonunculara Türk
diye değil de Hollandalı, Fransız gibi ba-
kıyorlar. Dolayısıyla gördükleri Türk işçi-
si, gördükleri Türk sanaü da Osmanlı sa-
natı. Bir zamanlar karikatûrlere konu olur-
du. Gemilerden inen turistleri kılıç kalkan
ekibiyle karşılardık. Böylece "barbar
Türk, kara bıyıklı Türk" imajı bu ülkeler-
de devam ediyor. Bunun yerine sanatı yer-
leştirebilirseniz sanaü seven toplum kötü
toplum olamayacağı için siz o insanlann
başka propagandalara inanmamalannı
sağlayabılirsiniz Türkiye'nin tanıtımıru
lobicilik şirketleri tutarak, otobüslerin üze-
rine "Tûrkiye deniz,güneş,kum ülkesidır"
yazdırarak sağlayamazsmız.Tanıtım için
tek silah sanattır. Bunu her zaman yinele-
rim.
- Bir zamanlar da birtakım Ameri-
kan şirketlerine tanıtım için milyonlar-
ca dolar ödenmişti. Sizce bunlar ne yap-
tı?
ASNA- Bunlar kendi klasik yöntemle-
rini kullandılar. Basına gittiler, Türkiye
çok iyidir, dediler. Amerika'ya giden ba-
zı devlet adamlan ya da işadamlannı
iki,üç tane gazeteciyle konuşturdular. Ama
Türkiye'nin yapısını bilmeyen birisi Tür-
kiye'yi dışarda nasıl tanıtabilir? Halkla
ilişkiler dediğiniz zaman tanıtacağınız şe-
yi önce kendiniz tanımak zorundasınız.
Çok şaşınyorum. Ingiliz Turizm Orgütü
lOyıl sûreyle Türkiye'de benim danışman-
lığımdan yararlandı daTürk Devleti yarar-
lanmak gereğini duymadı. Ama inamyo-
rum bir gün aklı başında kûlrûr bakanlan,
turizm bakanlan gelecek. Başbakanlannı,
cumhurbaşkanlanra yılmadan, usanmadan
ikna edecekler ve günûn birinde bu çarçur
edilen fonlar Türk sanatının, sanatçısının
desteklenmesi ve dışan açılması için kul-
lanılacak.
Umanm o günleri görürüm. 1970'li yıl-
larda ben ve arkadaşlanm Halkla İlişkiler
Derneği 'ni kurduğumuzda amacımız dev-
let çalışmalanna katkıda bulunmakü. Ama
devlet bize hiç yüz vennedi.