Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA 23 NİSAN 1995 PAZAR
KÜLTÜR14
Dylan Thomas'ın kızı Aeronwy Thomas, yazmaya başladıktan sonra onun değerini daha çok anladığını söylüyor:
Babama bugün daha çok tapıyorum
Babasına çok benzeyen A.Thomas, bir dizi seminer için tstanbul'da
PELtNÖZER
İngilız şıırinde yeni bir romantizmin ha-
bercisi sayilan ve dünya çapında şıir okur-
lan arasında yapılan bir ankette "20. Yflz-
yılm En Seviİen Şairi" unvanını elde eden
'usta şair' Dyian Thomas'ın gazetecı, çevir-
men ve şair kızı Aeronwy Thomasbir dizi
seminer vermek ve babasırun şiirlerini oku-
mak üzere Türkiye'ye geldi.
ltalyan Lisesi'nin davetlisı olarak Türki-
ye'ye gelen Thomas, ziyaretinin ilk günün-
de ltalyan Lisesi öğrencileri ile tanıştı ve
babasının şiiri üzerine bir konuşma yaptı.
Geçen hafta boyunca Istanbul ve Boğaziçı
ûniversitelerinde seminer veren Thomas bir
kaç gûnlük Ankara gezisinden sonra 26 ni-
san akşamı Cemal Reşit Rey Konser Salo-
nu'nda babasının ve kendi şiırlerinden olu-
şan bir okuma programı sunacak.
Aeronvvy Thomas da babası gibi bir şair.
30 yaşında şiir yazmaya başlayan sanatçı-
nın şiirleri ve anılan ilk kez ttaryan Lisesi
tngilizce öğretmeni Francesca Albarosa
Acanfora'nın çabalanyla Türkçede de ya-
yımlandı.
Aeronvvy Thomas çocukluğunu Laugha-
ine adlı Manş kıyısında bir kasabada geçir-
miş. 1953 yılında babası öldüğünde 10 ya-
şındaymış. Babası öldûkten sonra annesı ile
birlikte Sicilya'ya giden ve orada ögrenim
gören Thomas, lngiltere'ye döndüğünde
üniversitede edebiyat ve teolojı öğrenımi
görmüş. 20'li yaşlannın başında bir fılm
şirketinde çalışmaya başlayan sanatçı, bir
tenorla evlenmiş. ttalya'da çevirmen ve ya-
zar olarak ünlenen sanatçı, Ingiltere ve
Amenka'da babasının ve kendi şiirlerini
okuyarak tanınmış.
Sanatçı şu sıralarda da çeviri yapıyor, ye-
ni şiir kitabı ûzerine çalışıyor ve edebiyat
dergilerine yazı yazmayı sürdürüyor.
Babanızla ilgfli olarak bugfin neler anımsı-
yorsunuz?
Babam 39 yaşında öldüğünde ben 10 ya-
şında bir çocuktum. O günlerle ilgili anıla-
Istanbul Film Festivali'nin Türk filmlerine yeterli ilgi göstermediğini öne süren Şerif Gören:
Bize ayrı festival düzeıüemeli
CUMHUR CANBAZOĞLU
'Amerikalı'dan sonra bir süre yeni
projesi 'Fanatik'in üzerinde çalışan
Şerif Gören, bu arada Fransa'daki
Türk kadınlannı anlatan. 25 dakika-
lık 'Kimlik' adlı bir belgesel yönetti.
Sinemamızın, krizden çıkabilmek
için TBMM komisyonlannda takılan
yasayı beklediği bugünlerde, Şerif
Gören'le Yeşilçam'ın son
durumunu ve Hollywo-
od'un teknolojik bombar-
dımanına nasıl yanıt veri-
leceğini konuştuk.
- 'Kimlik'i çekme fikri
nasıl doğdu?
1988'de Berlin'de. iki
yıl önce de Strasbourg'da
belgesel çektim Fransız 3.
kanalına. Belli bir deneyi-
mim vardı belgesel konu-
sunda, Fransızlar yeni bir
çalışma istediler. Kamere-
yı Fransa'daki Türk kadın-
ları arasında dolaştırdım
ve her biri yaklaşık bir.
birbuçuk dakikalık bölüm-
lerden meydana gelen 25
dakikalık belgesei yaptım.
llgiyle karşılandı, sinema-
da gösterildi. Elektronik
teknolojiyle çalıştığım için
büyük imkânlar doğdu,
zevk aldığım bir çalışma oldu.
yakalamalıyız. Çünkü 15-30 yaş ara-
sı kendi ulusal kimliğinden uzaklaş-
mış, hiçbir şeyi beğenmeyen, "Türk
nimine gitmem" diyen bir gençlik
yetişti. Onlar teknolojik değişimin
ardından gidiyorlar.
Bu kuşagı yakalamalıyız. Ameri-
kah'nın ilgi görmesi de biraz bir sah-
nede Mercedes'in uçurulmasından.
helikopterin aniden yükselmesinden
çektiriyor, Fransız sinemasına tekno-
loji giriyor. Türkiye'de ise Kültür
Bakanlığı'nın maaşlan ödeyeyecek
hali yok.
Medyatik bazı yaklaşımlaria Türk
sinemasına 17 milyar verdik gibi çı-
kışlar yapıyorlar. 17 milyann hiçbir
şey olmadığını herkes biliyor. Oysa
devletin tüm gücüyle kültürü koru-
ması gerekiyor. Çocuklar başka kül-
ğ
- 'Amerikalfmn 'Yıldız Savaşla-
n'nı taklit eden jeneriğryle, bazı hare-
ketii sahneleriyle yeıii sinemada tek-
notojiye en yakın yönetmen oMunuz.
Teknotojinin sinemadaki önemini na-
sıl değerlendiriyorsunuz?
Sinemada sanatsal yaratıcılıkla
teknolojik yaratıcılık yer değiştiriyor.
7. sanat, bilgısayar yardımıyla seki-
zinci bir sanat haline geliyor. Biz de
bu teknolojik düzeyi ne yapıp yapıp
sorluk yaptığında o parayı vergiden
düşebiliyor, piyasaya bu yolla para-
sal güç giriyor. Amerikan sineması
da bu yolla krizden kurtulup bugün-
lere gelcti.
- Böyle bir kısır ortamda, Türk
filmleriyle ilgtti yanşmalar düzenlen-
mesinin anlamı nedir sizce? Festrval-
ler, birinci filme gişe hasılatı getir-
mekten başka ne işe yanyor?
Ödüller artık fazla abar-
tılmamaiı, çünkü beş yıl-
dır ödül alan filmleri sey-
reden sinemasever, neden
ödüle layık görüldüğünü
bulamadı beyazperdede.
ödül enflasyonu yaşanı-
yor sinemarruzda. bu ka-
dar az fılm böyle çok fes-
tivali dolaşırsa sonunda si-
nema seyircisinin güveni
sıtirilir. Bir de festivalle-
nn işlevleri gözden geçi-
rilmeli. Örneğin Istanbul
Film Festivali, 14 yıldır
Türk filmlerini ikinci sınıf
yapımlar gibi göstermek-
ten ileri gidemedi.
YıIIarca Türk filmlerini
en kötü salon AKM'de oy-
nattılar. Bu yıl da en kü-
çük salon Fitaş-3'ü ayırdı-
Festhallerin i^cvleri gözden geçirilmelL tstanbul'da Türk filmleri için ulusal bir festival düzenlenmetL Emek't^iTda F'rta
kS
rde
türlerin etkisinde kalınca sonra pani- Türk filmi oynamadı?etkilenmeler ile doğdu. Tatmin duy-
gusu vardı, biz de yaptık gibisinden.
- Bu teknolojik aühnu Yeşflçam na-
sıl yapabilir sizce?
Amerikan sinemasının kültür ya-
yılmacılığını önleyebilmek için tek-
nolojiyi yakından izlemekten başka
çare kalmadı
Artık kültür savaşı, ekonomik sa-
vaşın önüne geçti. Örneğin Fransa,
kültür merkezi olma özelliğini yiti-
rince büyük paralar harcayıp filmler
p
ğe kapılınıyor. Devlet olaya sadece
parasal yardım diye bakmamalı, bir
an önce sinema için şu vergi muafi-
yeti yasasını çıkarmalı. Yasa bir yıl
önce Adalet Komisyonu'ndan geç-
miş, ama Milli Eğitim K.omisyo-
nu'nda bekliyor.
Komisyon üyeleriyle görüştük,
Başbakan'la görüştük, söz verdiler,
bekJiyoruz. Vergi muafiyeti yasası
çıktığında bir işadamı, filme spon-
y
Sonunda FIBRESCI, ödül verecek
Türk fılmi bulamadı bu yıl. Festıva-
lin bize ne kadar hizmet ettiğini tar-
tışmalıyız. 150 film içinde Türk
filmleri yok oluyor.
Türk filmleri için ayn bir ulusal
festival düzenlenebilir tstanbul'da.
Medya burada. herkesin gözü fstan-
bul'da. Adana ve Antalya'dan daha
fazla ses getireceği kesin, Istan-
bul'daki ulusal festivalin.
nm var tabiı ki. Babamm bana sık sık ma-
sal okuduğunu hatırlıyonım. Grimm Masal-
lannı okurdu genelliİcle. Gençlik yıllannda
amatör tiyatro çalışmalan da yaptığından
bu masallan okurken adeta oynardı ve yap-
tığı kurt talditlen beni çok korkuturdu. Ai-
lesiyle ancak istediği zaman başbaşa kalır-
dı. Yalnızca özel günlerde, yılbaşı ve pas-
kalyalarda bizimle birlikte sofraya oturmayı
kabul ederdi.
- Babanızla ilişkikriniz nasıldı? O günler-
de nasıl çalıştığuıı anımsıyor musunuz?
Şiirlerini evde değil dışarda bir kulübede
yazardı. Sabahlan okumaya başlar, öğleden
sonraya kadar sürekli kitap okurdu. Öğle-
den sonra da yazardı. Akşamlan ise içki
içerdi. Aslında bu annem için oldukça mo-
noton bir ritmdi. Çünkü annem hep seyahat
etrnek isterdi. Babamsa kendi alışkanlıkla-
nndan ödün vermezdi. Anımsıyorum bir
keresinde ailece Floransa'ya gitmiştik, hava
çok sıcaktı. Babam sıcaktan nefret ederdi.
Tatilde yazı yazabilmek için soğuğa ve gri
gökyüzüne ihtiyacı olduğunu, ışığın hiç ol-
madığı. sürekli yağmur yağan Ingiltere'de
ve Galler'de çok daha mutlu olduğunu söy-
lerdi. O buna alışmıştı ve düzenli bir şekil-
de sürdürüyordu yaşamını.
Babam evden uzaktaki kulübesinde şiir
ve yazılannı yazarken ben köpeğimle bir-
likte hep kapısının önüne gider ve onu ra-
hatsız ederdim. Tek istediğım onu dışan çı-
kartmaktı. Evın en yaramaz çocuğu olarak
babamı hep rahatsız eder, annemden azar
işitirdim.
- Babantzın insanlarla iltşkikri nasıldı? Si-
ze zaman ayınr nııydı?
Babam insanlarla hep çok sıcak ilişkıler
kurardı. Bana zaman ayırdığında yalnızca
benimle ilgilenirdi. Bu, sona erdiğinde ise
bir daha asla yüzüme bakmazdı. Tüm insan-
larla da böyle bir ilişki kurardı. İnsanlarla
hep bir kutunun içinde konuşmak isterdi
ama onlan bir arada görmekten hoşlanmaz-
dı.
- Bugün siz de babanız gibi bir sairsiniz.
Onun sanatçı kişiliğini nasıl değerlendiriyor-
sumız?
Yazmaya başladıktan bu yana babamın
değerini daha çok anladım. Onun çok zor
bir işi başardığını biliyorum artık. Bunu da
yazmaya başladığımdan bu yana oldukça
net bir biçimde anladım. Bugün dönüp de
babamın yazdıklannı tekrar tekrar okudu-
ğumda ona tapıyorum. Babamın yazdığı ba-
zı oyunlan dinlemeye tahammül edemedi-
ğim zamanlar oluyor. Ancak yazdıklannda
her zaman yeni bir şey bulduğumu söyleye-
bilirim.
- Babanızın BBC'de gerçekleştirdiği şiir
programlanyla şiirin geniş kitlelere ulaşma-
sında büyük katkılan olduğunu ve çok guzel
şiir okuduğunu biliyonız. Siz de onun gibi şi-
irterinizi yüksek sesle okuyorsunuz.
Babam BBC'de oldukça önemli şiir prog-
ramlan yaptı ve bu programlarla şiiri sevdi-
rirdi. Şiir okumaya gelince... Ben özellikle
babamın şiirlerini ve kendi şiirlerimi okuyo-
rum. Bu oldukça güç bir iş. Diksiyon ders-
leri de almış olduğum için şiir okumanın
teknık olarak benim için büyük zorluklan
yok.
- Şiirierinizde özellikle doğaya yakmnk ve
Zen febefesinin izleri görulüyor-
Yıllar içinde şiıre bakışım da değişti. Şıir-
lerimde özellikle yaşam üzerine görüşlerimi
ve felsefemi yansıtıyorum. Kafamdaki her
düşüncenin ayn ayn şiirini yazmaya çalışı-
yorum. Yaşamın doğal bir ritmi var. Hiç
kimse bu ritmi engelleyemez, yavaşlatamaz.
Zamanın işleyişine karşı koyamazsınız.
Herkesin ritmi de birbırinden farklı. Tabii
şiirin de bir ritmi var. Laugharne'de, baba-
mın şiirlerini yazdığı bölgede dolaşırken
hep onun sesi çınlıyor kulaklanmda. Onun
bu özelliği bana da geçti. Ben evden uzakta,
doğayla başbaşa bir kulübede yazmıyorum
şiirlerimi ama yine de onun gibi yüksek ses-
le okuyarak yazıyorum.
GALERI - ATÖLYE 293 89 78 (3HAT)
DF.STF.K REASUR ANS S \NAT C, \LERISI
Abdi Ipeko Cod 75 Mocko Bî Tri (0212)231 28 32 FM (0212)2^167 CM
NAIFLER
4.Karma Resim Sergisi
11 Nisan 5 Mayıs
E D M
ESTETİK DANS
MERKEZİ
Bize gelin, dans ederek
yaza incecık girin.
Moda Caö 107/A MODA Tel: 337 00 67
CAPITOL
Sanat Galerisi
KARMA
RESİM SERGİSİ
6 Nıson - 10 Mayıs
KadıkoyTel 391 19 21
MALTEPE SANAT GALERISİ
'Karma 'J\t±imSergisi
MELEK DUMLU
ŞÜKRAN KIRDÖK
BAHAR LEFLEF
19 NİSAN-15 MAYIS'95
RraılUıCıJ Wı\nSı* N ı
Tıl ::io 441 »MC-441 tl '
SEMRA
ÖZÜMERZİFON
8 Nısan - A Mayıs
Sanat Galerisi
Sokoy.k Sok No iS/3 Tejvıkıve
Tel (0212} 248 31 65
Galeri
Atölye
ılanlarınız ıçın
293 89 78
(3 hat)
DÜNYADA İLK KEZ GERÇEKLEŞEN
15.000 AĞAÇLIK
DERMAÎV-GÖZEN ORMANI'NA
İLK MERHABA
Dr. Gûl DERMAN Prof. Dr. Uğur DERMAN
Erim GÖZEN
Bilim ve sanat dûnyamızın bu ilkeli insanlan için,
kalıcılığın boyutlannı geliştirmek amacıyla dostlan
tarafından oluşturulan
DERMAN-GÖZEN ORMANI'nda
23 Nisan 1995 Pazar günü saat 11.30'da
buluşuyoruz.
"ÇEKÜL 7 Ağaç Ormanlan "
Çatalca
Taksim Gezi Oteli ve Fenerbahçe Stadı önünden
saat 10.00'da otobüsler kalkacaktır.
Bilgi için: 251 54 44 - 251 54 45
R O O FİTOURS
Cumhuriyet
KAŞ
12.820.000 TL
Medusa Otel'de yarun
pansıyon
-Özel plaj&havuzlu süper'' '-
7-14 Mayıs (6 gece/7 eün)
Demre, Olympos, Kalkan
ve Yanartaş gezıleri;
Kekova yat turu; gidış-
dönüş ulaşım.
Hepsi dahil; Hem de
taksitk!
Tel: 252 75 75
lPazar gunü aogızj
İYAYINİ
OYUNAJANS
Türk Be> in Takımı
Kaptanı
NEVZAT ERKMEN
MACINTOSH &
INGILİZCE
Bilen Bayan Yardımcı
Anyor
(0212)293 10 40-269 17 41
Nüfiıs cûzdanı ve
ehliyetimi kaybettim
Hükümsüzdür.
ERDAL ASLAN
YÜJJK921 OCAK1991 / 31 ARALIK 1991 -X İ H
YÜJJK'931 OCAK1992 / 31 ARALIK 1992 S \J
1991 ve 1992 yıllarımn önemli olayları, belgeler
Büyük boy, lüks ciltli, 458 sayfa
o Yurtta neler oldu? ^p
o Dünyada neler oldu? T YENİ
o Ekonominin iki yılı
o Kültür, sanat, basın
o Yeşil ve temiz çevre için yazılar JJQ YILLIK
o Toplum ve insanlar BİRDEN
o 1991 ve 1992'den çizgiler $£*&
Cumhuriyet Kitap Kulübü Çağ Pazarlama A.Ş.
Türkocağı Cad. 39/41 (34334) Cağaİoğlu-İstanbul Tel:512 05 05
ATİLLA COŞKUN
UĞUR MUMCU CİNAYETİ
Uğur Mumcu'yu kım ya da kımler öldürdü?
180.000 TL./ 3. BASKI
Ûdemek gönderernyonjz. Lûtfen eden kadar posta pufo göndenmz.
Küçûkparmakkapt Ipek Sokağı No.11, 80060 Tak&m-lst
Tel 243 05 50 - 243 20 33 •Faks-244 15 33
SATILIK
1994-otomatik-Broadway
Hiç kullanılmamış-2000 km.'de
Mûracat Tel: 512 05 05 / 486
SATILIK
1995modelDoğan-S
MüracatTel:325 8649
KÖŞEBENT
ENIS BATUR
Mimarlık ve Cinayet *
İki gün önce, ODTÜ'deki mimarlık öğrencilerine
bu başlık altında bir konferans verdim. Aslına ba-
kılacak olursa, neredeyse 20 yıldır üzerinde çalıştı-
ğım bir konu bu; birkaç yıl içinde, durmadan kurup
çözdüğüm o küçük kitabı bitirmeyi umuyorum: De
Öuincey'in ünlü "Güzel Sanatlardan Biri Olarak
Cinayefinin karşı kutbunda yer alacak yazmaya
çalıştığım metin.
Çıkış noktasında, Dedalus'un, antik çağlann o
büyük sanatçı-mimannın öyküsü duruyor. Deda-
lus, Girit'te yaptığı dillere destan labirentiyle, mito-
logyanın en karmaşık serüveni sayılan Boğa-
Adam olayıyla, bir de oglu Ikarus'un ölümüyle so-
nuçlanan 'kanatlı uçuş' meseliyle herkesin tanıdığı
bir figür. Daha az bilinen bir yanı: Kendisinden da-
ha yetenekli olduğunu anladığı bir ögrencisini öl-
dürmüş olması. Müthiş bir kıskançlık krizi geçiriyor
ve kendini kaybederek elini kana daldırryor.
Yaratıcı kişinin kıskançlığını, yazariann ya da sa-
natçilann arasından geçerek kuşatmak varken, mi-
marları seçerek didiklemem yadırgatıcı gelebilir.
Mimaride estetik kadar, belki ondan da çok, iş-
levr
\n önem taşıması beni o yönde çalışmaya sü-
rükledi. Kıskançlığı bambaşka etmenlerin de yo-
ğurdunu bu yoldan daha iyi gösterebilecektim.
Bakış açımı doğrulayan ikinci bir örneğe Kâtip
Çetebi okurken rastladım. "Tuhfetû'l-ahyâr'ın bü-
yük binalan konu edinen bölümünde Havarnak'tan
söz eder "Bunu Sinnimar ismindeki mimar, Kû-
fe'de, Fırat üzerinde, Kisrâ için yapmıştır. Kisrâ
bunun ûzerine çıktığı zaman çok beğenmiş ve mi-
mann bunun eşini bir başkası için yapacağından
korkarak kendisini öldürmüştür. Bir de mimar, 'Bu
binanın temellerinde bir taşın yerini biliyorum ki,
onu yerinden çıkanrsam bütün bina oldugu gibi yı-
kıhr'dediği için, kendisini öldürttüğürivayetivar-
dır"
Kıskançlık, bu ikinci örnekte mimardan kaynak-
lanmıyor, tam tersine, onu hedef alıyordu. Yaz-
makta olduğum metni bu iki ucun arasına gerece-
ğim bir ipin üzerine yerleştirmeye böylece karar
verdim.
Mimarlık tarihini katedenler, Sinnimar'ın başına
gelenlerin aynksı bir olay olmadığını bilirler. Tar-
kovski'nin başyapıtı "Andrei Rublov"öa, bir Orta-
Asya prensinin, kendisine yaptıklan sarayın bir
benzerini başka sultanlara inşa etmelerini engelle-
mek amacıyla mimariarını kör edişinin, gözlerine
mil çektirişinin öyküsü de yer alıyordu. Kendini bi-
ricik gönme isteği önce hükümdarlan kör etmiştir.
Iktidara yaklaşan pek çok mimar, ölümün solu-
ğunu ensesinde hissetmiştir. Bunlardan biri de Si-
nan'dır; Sultan Süleyman'dan ilk aldığı tehdidi,
kendi ağzından yazılan "Tezkiretü'l Bünyân"öan
aktanyorum: "Niçün benim câmıim ile mukayyed
olmayıp mûhim olmayan nesneler ile ta'til-i evkât
eylersin? Ceddim Sultân Mehmet Hân mimân sa-
na nümune yetmez mi?" Sinan, canını dişine taka-
rak bu sınavdan yüzünün akıyla çıkmayı başarır
ama, bir sonraki işinde, Iskender Paşa Bahçesi'ne
su getirilmesi konusunda ikinci bir tehdit yemesini
engellemez bu: "Hele su çıkmasın" der suttan, 'o
zaman görüşürüz seninle!"
Mimann, yaratıcı uğraşı çerçevesinde kılpayı bir
ölüm-dirim dengesi kurup işini gerçekleştirmesi,
geçmişin sayfalan arasına gömülüp kalmış değil-
dir. Modern mimarinin önde gelen ustalarından
Frank Lloyd VVright'ın 1911'de, VVisconsin'de
yaptığı konut, yapılışından üç yıl sonra hedef alı-
narak yakılmış, mimann eşi ve iki çocuğu yanarak
ölmüştü. Yeniden inşa etmişti bu konutu, VVright.
1924'te yeniden yanmıştı evi. Bir kez daha yaptı
evini, bir yıl sonra: Inadı kazandı belki, ama ne pa-
hasına.
Mimarlık ve cinayet: Başlık, sanıyorum, bu ilişki
zincirini çağnştırmıyor. Aklıbaşında bir okur için,
daha çok, mimarlık adına işlenen cinayetler söz
konusu oluyor: Tasannın ve tasanmın hiçe sayıldı-
ğı, müşterinin mimardan kendisini daha yukanda
gördüğü; çarpık kentleşmenin mimann yaklaşımını
sıfırladığı; çevreyle, iklim koşullanyla, çoğu yaşa-
ma düzeni ve düzeyiyle hiçbir ilgisi kalmamış bir
'inşaatfe/sefes/'ninegemen olduğu evler, mahal-
leler, kentler büyüyor gözümüzün önünde.
Bana nerede, nasıl yaşadığınızı söyleyin, kim ol-
duğunuzu, hangi cinayete kurban girtiğinizi size
söyleyeyim: Yannın atasözü.
7. ULUSLARARASI İSTANBUL
ÇİZGİ FtLM FESTİVALİ
BUGÜN
Atatürk Kültür Merkezi
10.30-15.30/ Çocuklara Yönelik Program
15.30- 16.30/ Içgiltere Royal Collage of Art ve
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Anirnasyon Bölümü öğrencilerinin çalışmalan (Aptalın
Kötülük Çağnsı, Normlal Sınırlarda, Hilary, De\ınim,
Kırmızı Adam Pariah, Gölge Oyunu, Temizleyici Fiske,
Maske
16.30- 17.30/ lngiltere Royal Collage of Art ve
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Animasyon Bölümü öğrencilerinin çalışmalan (Teknoloji
Sapığı, Batı Çemberi, Bay Jessop, Küçük Melek, Permalı
Saç, Savaş Fiknı, Yabancı)
YARIN
Atatürk Kültür Merkezi
1030- 14J0/ Çocuklara Yönelik Program
14J0- 15.30/ Natürmort, Don Kişot, Cani Tango, Çöl,
Traversler, Heykeller, Hamam. Perpere ve Memere,
Geometrik, Masallar. Dolmakalem, Paris 1789
1530- 1630/ Ankara Film Festıvali'nde gösterilmen
Asansör5, Elveda, Giriş, Hipnotizma Makinesi, Komik
Bir Adamın Düşü, Sağım Solum Sobe, Sakinleştincı,
TUK-TUK
1630- 1730/ Hayalimdeki Villa, Kınk, Bir Sergiden:
Tablolar, Harlem Noktrün, Köpek- Şarkı, Salyangozlar [
1730- 1830/ Festivallerde gösterime giren. yetişgin-;
lere yönelik Türk Çizgi Filmlerinden derlenen örnekler
(Askerler, Kebabaluba. Dört Kadın, Yabancı, NormaK
Sınırlarda, Gölge Oyunu. Dalalet, Biberon, Gölge
Oyunu, lpler, Stereo, Sentez, Devinim. Fiske, Maske
1830/ Yurt ıçi ve yurt dışı festivallerde gösterilerek
büyük beğeni toplamış ve değişık animasyon teknikleri
kullanılarak üretilmiş 9O'lı yıllann Dünya Canlandırma
Sanatı örnekleri ;
Fransız Kültür Merkezi ' •
1530- 1630/ Midas- Yönetmen: Ateş Benice '.
16.30- 17.30/ lngiltere Royal Collage of Art ve,
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'
Animasyon Bölümü öğrencilerinin çaiışmalan (Teknoloji
Sapığı, Batı Çemben, Bay Jessop, Küçük Melek, Permalı
Saç, Savaş Filmi, Yabancı)
17.30- 18.30/ lngiltere Royal Collage of Art ve
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi
Animasyon Bölümü öğrencilerinin çalışmalan (Aptalın
Kötülük Cağnsı, Normlal Sınırlarda, Hilary, Devînim,
Kırmızı Adam Priah, Gölge Oyunu, Temizleyici Fiske,;
Maske '•