22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 2 NİSAN 1995 PAZAR 10 PAZAR YAZILARI Avrupa'da şeriatçı Islam fobisiBatı Avrupa'da bir heyula dolaşıyor. Fundemantalizm heyulası. Batı Avrupa]ı, nerede lslamın adı geçse orada şeriat görüyor. Eskiden komünizm korkusuyla titreyen Avrupalı, şimdi şeriatçı tslam heyulasıyla ürperiyor. Avrupalı, Müslümanlarla şeriatçılan ayırmakta güçlük çekiyor. Avrupalı bu yüzden Islam dünyasından gelen muhaliflere hemen kucak açıyor. Muhalifler, Avrupalının şeriatçı Islam fobisini meşru kılarken öbür yandan muhalif olma özelliğiyle fobiyi hafıfletiyor, fobinin paranoyaya dönüşmesini engelliyor. Birleşmiş Milletler, Sosyal Kalkınma Zirvesi'ni Kopenhag'da düzenledi ya. binlerce insan da kalktı Kopenhag'a geldi; zirveyi etkilemeye çalıştı. Ben yazınin girişi icabı sadece iki kişiden bahsedeceğim, bu ikisinin düzenlediği toplantılan anlatacağım. Birincisı Türkiye kamuoyunun artık içli-dışlı olduğu bir isim. Bangladeşli feminist, şeriat muhalıfı Teslime Nesrin. İkincisi de yine Islam dünyasının önde gelen feministleri arasında sayılmasına rağmen Türkiye'de fazla tanınmayan Faslı bir sosyolog, şeriat muhalifi Fatima Mernissi. Teslime Nesrin'i tanıyorsunuz. Jinekolog iken şiirlerinde, romanlannda tslama saldırdı diye hakkında fetva çıkanlıp lsveç'e kaçmak zorunda bırakılan dişi kaplan. Profesör Fatima Mernissi ıse Fas'ınbaşkenti Rabat'taki 5. Muhammed Üniversitesi'nde öğretım üyesi. Çeşitli Av-rupa dillerinde yayımlanmış birçok kitabı var. Mernissi'nin ilgi alanı da Nesrin gibi İslamda kadın Ama Mernissi, Nesrin'e göre güvercin. İki yazann bakış açılan KOPENHAC 1 FERRUH YILMAZ oldukça farklı. Teslime Nesrin, PEN'ın Danimarka şubesi ve Danimarka'nm önde gelen gazetelerinden Politiken'in davetlisi olarak Kopenhag'a geldi. Nesrin'in Kopenhag'a gelişi günlerce öncesinden afişlerle duyuruldu. Toplantı salonunun önünde büyük bir izdiham yaşanırken izleyiciler büyük güvenlik önlemleri altında salona alındılar. Toplantıya Nesrin'le dayanişmak için gelen Danimarkalılar kadar, Danimarka'da yaşayan Müslümanlar ve Tunus, Pakistan gibi ülkelerden gelen kadınlar da büyük ilgi gösterdiler. Nesrin konuşmasında, tslami kurallara uygun davranmadıklan için taşlanan, kırbaçlanan öldürülen kadınlann hikâyelerini anlattı, Batılı kadınlardan ülkesindeki kadınlara destek olmalannı istedi, kadınlara savaş açan mollalara lanet yağdırdı, kadınlardan alkış topladı. Ama Nesrin sadece alkış toplamadı. Tunus'tan, Pakistan'dan gelen kadınlar, Iran'daki mollalann baskısından kaçan mülteci kadınlar, Nesrin'i Batı'ya yaranmaya çalışmakla suçladılar; Batı'nın tslam dünyasını toptan köktenci bir dünya olarak gösterme çabalarına alet olmakla eleştirdiler. Nesrin'i, sadece Islam köktenciliğine değil, her türlü köktenciliğe karşı olduğunu açıklamak zorunda bıraktılar. Faslı feminist sosyolog Prof. Fatima Mernissi'nin toplantısı, Nesrin'inki İlkbahar Kuzey'e nazlanarak gelir STOCKHOLM GÜRHAM UÇKAN İlkbahar Kuzey'e nazlı bir gelin gibi gelir; yavaş, yavaş. çekimserce ve bekleyeni inleterek. Bana kalırsa dünyanın her yerinde ilkbahar, çocuklarla gelir Paslı tozlu bisikletleri balkonlardan, bu ülkede hemen her apartmanda olan •'çocuk arabası ve bisiklet odasTndan. en yalancı güneşe kanarak çıkanrlar. Aşın bir iyimserlikle ısı derecesini azımsayarak ince giyinirler. Annenin, çocuk kapıdan çıkarken son anda eklediği kalın kazak. daha evin köşesini dönmeden okul çantasını boylar bile. Kuzey'e ilkbahar. egzotik adlı nezleyle, griple gelir: Singapurgribi, çinnezlesi gibi. Bizde de "norveç- gribi" adının kullanıldığını okuyunca gülmüştüm, hcrkesın suçu uzaklardaki birilerine attığını düşünerek. Stockholm'e ilkbahar, nngabalığıyla gelir. Görünüşü (ne yazık ki yalnızca görünüşü) istavrite benzeyen balıkla. Fosforlu misinaya bağlanmış beş-altı çengel, yemsiz olarak Baltık Denizi'nin sulanna sallanır. Burada bu tür balık a\ lamaya u çekme usulü" derler. Sürü halinde, yüzeye yakın yüzen reginalar. yalnızca fosfora kanarak açarlar ağızlannı ve bir çekışte üçü-beşi bir arada yakalanırlar. Yaza doğru sular ısınmaya başlayınca. regina kıyıdan uzaklaşır, derinlere iner. Stockholm'e ilkbahar, bir an önce bronzlaşma telaşındaki gençlerle gelir. Ozellikle genç kızlar, solaryumlan doldururlar. Gırit'in. Rodos'un, Mallorca'nın. Kanarya Adalan'nın, Antalya'nın kumsallannda "bembeyaz parlamaktan" nefret ederler. Bıraz yanmış olarak güneşlenmeye başlamak isterler. Kuzey'e ilkbahar nazlı bir gelin gıbi gelir ama, bir tadımlık aşk gibi çabucak gider. Ansızın ağaçlann yapraklan yeşeriverir. Göllerdeki son buz adacıklan yok olur. Aceleci "beniunutma" çiçeği kendini gösterir. Turnalar Güney'e gebneye başlar. Hele İskandinavya'nın tek zehirti yılanı olarak engerek de gözükmeye başladıysa. arûk yaz gelmiştir, ilkbahar biryana- Dünya kadınları elele Dünyanın dört bir yanından 100'ün üzerinde kadın paraşütçü, bulutlar arasında el ele tutuşabilmek için, önceki gûn ABD'nin Florida evaletinde bir araya geldiler. İzleyenlerin ncfeslerini kesen gösteriler sunan korkusu/ paraşütçülcrin amacu yeni bir dünya rekoru kırmak. Bu alanda son dünya rekoru, gökyüzünde el ele turuşmayı başaran 100 paraşütçü kadın tarafından kınlmıştı. Bu akşama kadar sürmesi bekknen atlayışlara katılan kadınlaruı amacı ise bu sayıyı en azından 104'e yüksehip yeni bir rekor kırmak. Bir muhalif daha eksildi dünyadan Aydın dediğin muhalif olmalı! Bir kez daha bu yargıya vanyorum. Ama bu sefer içimde bir hüzün var. Çok sevdiğim bir insanı yitirdim. Rus aydınlannın en ahlaklı temsilcilerinden biri kansere yenildi. VTadimir Maksimov artık yaşamıyor. Ünlü bir yazardı Maksımo\. Doğma büyüme muhalifti. Çocuk yaşında sürgünleri gezdi. Akıl hastanesine kapatılmak istendi. Yurttaşlık hakkı elinden alındı. 1974"ten sonra Paris'te yaşamak zorunda kaldı. Kontinent adlı muhalif bir dergi çıkardı. Çok sayıda roman yayımladı. Son yıllarda Rusya'ya dönmek istese de, iktidann engellemeleriyle karşılaştı. Eski rejime olduğu gibi, yenisine de karşıydı. 1993 sonbahanndaki parlamentonun bombalanmasına ve hâlâ süren Çeçen Savaşı'na karşı tavır almıştı. Son bir buçuk yıl içinde, Pravda gazetesinde, iktidan - belki de Rusya ölçülerine göre en sert üslupla- eleştiren makaleler yazıyordu. Yalnızca birkaç gazetede çıktı ölüm haberi. Yalnızca bir televizyon kanalında gösterildi cenazesi. Izlerken aklımdan birçok şey geçti. Bu arada iki yaşlı Rus aydınını daha düşündüm. Bin, Sergey Kovalev. O da yıllarca büyük acılara katlanmış bir muhalifti. Birkaç yıl MOSKOVA HAKAN AKSAY önce, yeni ıktidarla antikomünizm ortak paydasında birleşti. Devlet başkanlığı ve parlamento insan haklan yetkilisi oldu. 1993'te parlamentonun yakılmasını "komünistlere son darbe" diyerek desteklemişti. Ama Çeçen Savaşı'nda daha fazla dayanamadı. Bir ay boyunca Grozni'de yaşadı ve gerçekleri bütün dünyaya duyurdu. Iktidarla arası bozuldu. Ve geçtığimiz günlerde, yenıden muhalefete döndüğünü ilan etti. Gerek uluslararası, gerek de ulusal düzeyde giderek daha çok ilgi görür oldu. Ve gelelim üçüncü ihtiyara. Onu hepiniz tanırsınız: Aleksandr Soljenitsin. "Gulag Takımadalan~nın ünlü yazan. Sürgünlerin ve yurdundan kovulmanın tadını iyi bilenbirkişi. Ulkesine dönüşü, Rusya'da geçen yılın en önemli olaylanndan biri sayılmıştı. Halk ondan çok şey bekliyordu. Parlamento baskınını. rıpkı Kovalev gibi değerlendırmişti. Çeçen savaşına da karşı çıkmadı. Her ne kadar Rusya'daki pek çok sorunu eleştirse de, iktidarla ilişkilerini bozmamaya özen gösterdi. Boris Yensin'i bir kez bıle eleştirmedi. Bir gazetecinin, devlet başkanını nasıl değerlendirdiğiyle ilgili sorusuna oldukça "özgün" bir yanıt verdi: "Bir şey diyemem. Sağhkh bir karara varmak için, aradan belki de onyıUann geçmesi gereldr." Son anketler Yeltsin gıbi. Soljenitsin'in de saygınlığından epey şey yitirdığini gösterdi. Yine başa dönelim. Maksimov öldügü gün, gördüğüm bütün Rus tanıdıklara onun kim olduğunu bilip bilmediklerini sordum. Pek azı tanıyordu ünlü yazan. Oysa o, kendisini tanımayan Ruslar için ne acılara göğüs germişti! Işte gerçek bir aydm, diye düşündüm. Ve işte gerçek aydmın yazgısı! Maksimov'un son televizyon söyleşisinden bir cümleyi anımsadım: "Gördügüm her gerçeği açıklayabümek, bir aydın için en büyük keyiftir! Bütün keyifİerin olduğu gibi, bunun da bir bedeli vardır. Ben, karşılaşnğım bütün sorunlan, bu keyfımin bedeli olarak değeriendirdiğinıden dotayı, yaşamımdan jakınırmorum.'" Yüreği beş para etmez devlet adamlannın cenazelerinin yüzbinlerce kişilik mitinglerle kaldınldığı bir dünyada, yalnızca 20-25 kişi katıldı Paris'teki cenazeye. Tabut toprağa indirilirken aklıma gelen bir sorudan ürperdim: Acaba kaliteli muhaliflerin sayısı giderek azalıyor mu gezegenimizde? Tarama ve humus savaşlan Tarama ve humus. Türk işi mi Rum işi mi? Yoğurdun Türk'ü Rumu olur mu? tmambayıldının ne kadan Türk, ne kadan Rum? Yalancıdolmanın, kahvenin, pidenin, musakkanın, lokumun? Bunlann ne kadannı Türkler uluslararası mideler için üretiyor? Ne kadannı Rumlar? Bu sorulann yanıtlan, Londra'daki süpermarketlerin raflannda. Türk işi bildiğımiz ne kadar yiyecek varsa bunlan uluslararası mideler için üretenler Rumlar. Sırf Türkler tüketsin diye üretenler ise Türkler. Hem Türk hem Rum kültüründe geçerli birçok tadı en iyi pazarlamayı becerenler yine Rumlar. Onıeğin. bizde de rakı mezeleri arasında vazgeçilmezlerden sayılan tarama, Türkten çok Rum tadı olarak bilıniyor. Çünkü tüketici, satın aldiğı tarama kutusunun üzerinde Rumca yazılar görürse, bunu Türklerin de üretebileceğini akıl etmez. Humus da öyle. Türkler üstelik humusun kavurmasını da bilirler. Üzerine çamfıstığı serpilmişini de. Rumlannki bu kadar çeşitli tadı bir arada sunamadığı halde onlannki tanmır da Türklerinki bilinmez. LONDRA EDtP EMtL ÖYMEN Londra'da bir Rum işletmesi \ar. Mültı milyonluk tesislerinde beyazpeynirden humusa. taramadan imambayıldıya, salamuraya kadar çok çeşitli ve bol üretim yapıyor. Tesislerinde yüzlerce kişiye de ış saglıyor; Katsuris Kardeşler. lngiltere'de tarama salatasına artan talebi karşılamak üzere işi genişletme karan aldılar. Bunu da gayet akıllı ve dinamik bir şekilde basına tanıttılar. O kadar ki Sanayi Bakanlığı, Katsuris Kardeşler' e yanm milyon sterlın teşvik fonu sağladı. Bakan Yardımcısı Tun Eggar, ışıyan yüzüyle Bay Katsuris'i kutlayarak "Taramayı yann değil, bugün viyeceğjzunıanm!" dedı objektiflere bakarken. Türklerin. başkentin uluslararası damağına yönelik bu kadar etkin bir üretimı yok. Gıda sanayiimiz ve damak zenginliğimiz, bir turizm fuanndan öbürüne, sadece turizm uzmanlan ve sektör temsikilerine yönelik tanıtımla sınırlı. Bız tencerede pışirip kapağında yemeğe alışmışız. lngiltere'de yapılan gıda üretimi, Türkler için. Türkiye'den yapılan yiyecek ithalatı da yine Türkler için. Yabancılara yönelik bir girişim yok. O kadar ki lüks yiyecek dükkânlannda Türk lokumu diye saçma sapan yabancı macunumsu şeyler satılıyor. Lokum sanıp bunu alanlar, gerçek Türk lokumu hakkında ne düşünür? Yabancılar, zaten Rum kültürüne ait olarak tanıdıklan taramayı, humusu, imambayıldıyı, musakkayı. baklavayı, "Tüirk" kahvesini, hatta beyazpeyniri, Türk işi tadamazlarsa Rum mutfağına ait saymayı nasıl sürdürmesinler? Rumlar, kültürlerini büyük bir beceriyle hatta doğal bir kolaylıkla tanıtmayı bilirler. Türklerse bu işi ıkına sıkına zorla yaparlar. Inandıncı ve etkili olamazlar. Rumlarda kendini pazarlama ve tanıtma becerisi galiba genetik bir özellık. Azeri gazetesi Ankara'yı suçladı BAKU (AA) - Türki- ye'nin Bakü Büyükelçisi Altan Karamanoğlu'nun. 17 martta bastınlan darbe girişiminde "rolü bulundu- ğu" söylentileri üzerine Bakü'den aynlmak duru- munda kaldığı öne sürüldü. Bakü'de yayımlanan "Ayna" gazetesi, devlet karşıtı olaylara ılışkın bazı "söylentilere'', dünkü sayı- sının manşetmde yer verdi. Gazetede. u Cumhurbaş- kanı'nın. 14 martta Kopen- hag dönüşü öldürülmesi planlanmış" üst başhğının altında, "Türkiye'nin Bakü Büyükelçisi Altan Karama- noğlu, özel polis biriiğinin ayaklanmasında rolü bu- lunduğu söylentileri üzerine Bakü'ye terk etti" ifadesı kullamldı. Olaylara ılişkin tüm de- tayların yakında resmen açıklanmasının beklendiğı kaydedilen haberde, darbe- cılerin, Alıyev'in, Kopen- hag dönüşü, havaalanından Bakü'ye ulaşmasım engel- lemeyi planladıklan görü- şüne yer verildi. Bakü Bine Havaala- nı'nın, Aliyev'in dönüşü sı- rasında özel polis birlikle- nnce kuşatılmasının öngö- rüldüğü belirtilen haberde, havaalanı polısı ve cumhur- başkanlığı korumalannın, bu sırada özel polis birliği- ne mukavemet edebüecek güç ve sayıda olamayacak- ları varsayımından hareket edildiği anlatıldı. Bu arada Müsavat Partisi Milletvekili Prof. Dr. Ada- let Rahirali, Azerbaycan parlamentosunun son top- lantısında konuşan Millet- vekili Sultan Memme- do\'un. "Azerbaycan'da fa- ali\et gösteren büyükelçüik- lerin bu cümleden Amerika Birteşik Devletleri ve Türki- ye büyükelçiliklerinin ca- susluk yaptığuu beyan cde- rek bunlann kapanlması" talebınde bulunduğu açık- ladı. kadar cafcaflı duyurulmadı. Ama Mernissi de Danimarka'daki Islamla ilgilenen Danimarkalı çevTelerden, Danimarka'daki Mûslüman ülkelerden gelen göçmen ve mülteci kadınlardan büyük ilgi gördü. Mernissi konuşmasında, Arap ülkelerindeki köktenciliğin gelişmesinden Batılı ülkelerin petrol ve silah politikasını sorumlu tuttu. Mernissi, Batılı ülkelerin, Arap petrollerini daha rahat kullanabilmek ve petrole ödedikleri paralan silah satışıyla geri alabilmek için, Arap halklan adına pazariığa oturacak demokratik yönetimler yerine, diktatörlükleri ve saltanat yönetimlerini tercih ettiğinı anlattı: şeriatçı hareketlerin, demokratik olmayan bu ortamlarda gelişebilen tek siyasi muhalefet olduğunu söyledi. Mernissi, şeriatçı hareketlerin bu bağlamda Batı karşıtı siyasi söylemlerine dikkati çekti. Mernissi, şeriatçı hareketleri önleyebilmek için Batı'dan yardım istemek yerine, Arap ülkelerindeki demokrasileri geliştirmenin şart olduğunu, bunun için de kadınlann siyasi yaşama aktif olarak katılmalan gerektiğini söyledi. Mernissi anlattıklanyla, toplantıya katılan Mûslüman kadınlann büyük bir çoğunluğunun alkışlannı topladı. Şenat yanlısı Faslı kadınlann başörtüsü takamadıklanna yönelik şikâyetlerini yumuşak üslubuyla cevaplandırdı; başörtüsüne karşı olmadığını, ancak kendısinın de istediği gibi giyinmesine kanşılmaması gerektiğini belirterek protestolan eritti, yok etti. Danimarka'dan Islam dünyasının önde gelen iki feministi geçtı. Birisi, büyük gürültü kopardı, televizyonlara çıktı, Batı dünyasuıdan şeriatçılara karşı yardım istedi. Öbürü aynı ilgiyi görmedi. Batı dünyasından yardım da istemedi, çözümü Mûslüman ülkelerdeki demokratikleşmeye bağladı. Danimarka'dan iki feminist kadın geçti. Birisi medyanın, öbürü izleyenlerin saygısını kazandı. Allah'm gölgesi Almanya üzerinde STUTTCART AHMED ARPAD İmam Ali, Fatih, Yavuz Sultan Selim; Almanya'da üç cami. Hamburg, Pforzheim ve Mannheim kentlerinde. Yavuz Sultan Selim açılalı birkaç ay oldu. Radyo televizyon ve gazete muhabirlerinin yoğun ilgisini çekiyor. 2 bin 500 kişilik bu cami daha açılmadan da dikkatleri üzerinde toplamıştı. Çevre halkı, karşı çıkmış, "Mahallemizde böyle bir Mûslüman tannevini istemeyiz" demişti. Mannheim Belediyesi'nin cami yapımı için yer gösterdiği köşe arsa da üstelik büyük Liebfrauen Kilisesi'nin tam karşısındaydı. Benzeri sorunlar. birkaç yıl önce Pforzheim Camii'nin yapımında da yaşanmıştı. Stuttgarter Zeitung gazetesinde bir köşeyazan bu sorunu ele almış ve "tstanbul'da Köln Katcdrali" başlığı altında, "Bize İstanbul'da IdUse yapbnrlar mı" diye sormuştu; bu kentimizde yüzyıllardır 146 kilıse ve sinagog olduğunu bilmeden sanınm. Ancak Alman toplumunun çoğunluğu. 2 milyonun üzerinde Müslümanın yaşadığı ülkesınde bu gibi konulara yine de her geçen yıl daha ılımlı bakmakta. Onlann çekindiği, radikal Islamcı ve şeriat yanlısı 14dernek. Alman ilgilileri üye sayılannı 21 bin 200 olarak açıklamakta. Onlara göre, Müslümanlığın tüm dünyaya hükmetmesi için çaba gösteren bu dinciler, demokratik sisteme karşı çıkıyor, Batı ülkelerindeki yaşam şeklini reddedıyor. Gittikçe daha büyük camilerin açılmasına izin vermekle ya da bazı eyaletlerde olduğu gibi Müslümanlann din derslerini öğretim programma almakla, iki milyona yakın Türkün bazı kötü niyetli derneklerin tuzağına ve kucağına düşmesi engellenmek ıstenıyor. Geçenlerde Stuttgart'taki bir toplantıda konuşan Ankara Üniversitesi profesörlerinden Beyza BUgin, salonu dolduran Almanlara, tslamda kadının rolünü anlattı. "Kuran, kadının bu kadar kapanmasını istemiyor ki" dedi Bilgin. Bazı kadınlan yürüyen çadırlara benzetip "Bu, erkeğin kadına hükmetmek istemesinden başka bir şey değüdir" diye devam ettr. "Kuran gerici değüdir. Onu günümüzde istedikleri gibi yorumla\an ve uygulayanlar gericidir." Başörtülü, uzun mantolu genç kızlara Stuttgart'ın büyük König Caddesi'nde de rastlanıyor. Ancak başörtûyü kızlann hepsi isteyerek takmıyor. Ailesinin zoru ile böyle giyinen birçok kızımızın sorunlan, Stuttgart Gençler Evi'nde Eyalet Politik Eğitim Merkezi'nin düzenlediği bir toplantıda tartışıldı. Başörtülü ve uzun mantolu 60 Türk kızının anne ve babalan ile katıldığı toplantıda ebeveynler, çocuklannın bu yabancı ülkede kültürel kişiliklerini yitirme endişesi içinde olduklannı anlattılar. Kızlan ise "Evde baskı altında olduğumuz yetmiyormuş gibi Alman toplumu da bizi kabul etmiyor" diye konuştular: "Sorunlanmızı anlayan yok. İş ararken de zorluklar ile karşdaşıyonız." llgililer iyi niyet gösteriyor. Toplantılar devam edecek. Amaç, ana-babalarla kızlannı birbirine yaklaştımıak. Toplum tslama her geçen gün daha ılımlı bakıyor. Yoksa Almanlar dinimizi, dinci geçinen şeriat yanlısı radıkallerden daha- iyi kavramaya mı başladılar? KULTUR KOIEII ' KÜLTÜR KOLEJİ EĞİTİM KURUMÜVRI GENEL MÜDÜRLÜĞÜ 1995/1996 ÖĞRETİM YILI İÇİN İNGİÜZCE ÖĞRETİM YAPAN UŞE, FEN LİSESİ, İLKOKUL VE ANAOKULU BÖLÜMLERİNE ÖĞRETMENLER ve YÖNETİCİLER ALINACAKTIR ÖĞRETMENLER (En oz be?yı l deneyımlı • ANAOKULU : Anaokulu öğretmenleri ve çocuk gelişimi uzmanlan • İLKOKUL : Sınıf öğretmenleri • USE : Tüm branş öğretmenleri (İngilizce-Türkçe) • FB») ÜSESİ : Tüm branş öğretmenleri (Türkçe) • DERSHANE : Her branşta dershane öğretmenleri EĞİTİM YÖNETİCİLERİ/UZMANLAR (İngilizce bilgisitercihnedenidir) • USE : Müdür • REHBERLIK : Rehberlik uzmanları ve psikolojik danışmanlar • ÖLÇME/DEĞERLENDffiME : Konusunda uzmanlar • BILGİ İŞLEM : Programcıbr ve operatörler • HALKLA ÜŞKİUİR : Konusunda uzmanlar BAŞVURU • İSTAhBUL İÇİ BAŞVURUIAR • BTANBUl nŞ) BAŞVURUAR Kühür Koleji Genel Müdüriüğü, İnjan Kaynaktan Sekreterliğinden rarvdevu alnmalıdır (0212-559 04 88 EX 476 Uz. Psk. Nuran Pullukçu Çetinoğlu) Gend Müdüdük İnsan Koynaldon Sekretediğine özgeçmiş ve (otografla btrlılde posta yolu ile boşvurulmalıdır. • Başvurular gcdi Mulaaichr. • SON BAŞVURU TARİHİ 28 NİSAN 1995TİR KÜLTÜR KOLEJİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İNSAN KAYNAKLARI SEKRETERUĞİ 9.-10 KJSJM 34 750 ATAKÖY-İSTANBUL TEÜ (0212) 559 04 88 FA* 560 47 79
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear