23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 1995 PERŞEMBE HABERLER Çetin: Polis sabırh olmalı, Matkap: Polis kendini kaybetmiş, Moğultay. Polis yeniden yapılanmalı CHPjjolisintııtmnıınclaıı rahatsız İnsan tıayatı önemli CHP, polisteki 'gerici' yapılanmayı tartışıyor. Genel Başkan Hikmet Çetin, polisin sabırh olması gerektiğini söyleyerek, "'Elbette geri çekileceksiniz, önemli olan insan hayatı" dedi. Herkese hoşgörü Turizm Bakanı Şahin Ulusoy da "Olayların önlenmesi; emniyet görevlilerinin tarafsızlık ilkelerine bağlı olarak çahşması, ülkücülere. şeriatçılara karşı gösterilen hoşgörünün diğer kesimlere karşı nefrete dönûşmemesi ile mümkün olur" açıklamasını yaptı. Silahlar öliim makinesi Halk, polisi neden istemiyor? TÜREY KÖSE ANKARA- tstanbul 'da Alevi yurttaşlara yönel- tilen saldınlara müdahalede geç kalan ve protes- to gösterisi yapanlara ateş açtıklan televizyon ek- ranlanndan kamuoyuna yansıyan polisin tutumu, güvenlik güçleri arasındaki gerici yapılanmaya ilişkin tartışmayı yeniden gündeme getirdi. CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin, Ankara Emniyet Müdürü Orhan Taşanlar ile son olaylan değer- lendırirken, "Polis sabırlı olmaİL Elbette geri çe- kileceksiniz, önemli olan insan hayatı" dedi. Ada- let Bakanı Mehmet Moğultay, "Ölaylar organize- dir. Olaylann önlenmesindeki keyîiyet, güvenlik güçlerinin yeniden yapılanmasuu gerektirmekte- dir" derken, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Baka- nı Nihad Matkap, "Polis, olavlann önlenmesinde yetersiz kalmış, kendini kaybetmiş" dedi. Hasta- nede yatan Turizm Bakanı Şahin Ulusoy da "CMay- lann önlenmesi; emniyet görevlflerinin tarafsızhk ilkelerine bağlı olarak çahşması, ülkücülere, şeri- atçılara karşı gösterilen hoşgörünün diğer kesim- lere karşı nefrete dönûşmemesi ile mümkün olur" açıklamasını yaptı. CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin, önceki gün akşam TBMM kulisinde Ankara Emniyet Müdü- rü Orhan Taşanlar ile karşılaştı. Çetin. başkent- teki protesto gösterilen için Taşanlar'a, "Anka- ra, Istanbul gibi olmadı. İyî oldu" dedi. Taşanlar. "Efendim, sabır, sabır, sürekfi geri çekildik" de- yince Çetin. sözlerini şöyle sürdürdü: "Polislik, sabır işidir. Elbette geri çekileceksiniz. 10 defa da olsa geri çekileceksiniz. Bir adım atsanız, bir in- san ölse daha mı iyi olur? Bırakın, insanlar yürü- sün, polis gerekirse geri çekikin, önemli olan in- san hayatı." Alevı yurttaşlara yöneltilen saldınlarkaı-şısın- da polisin eleştirilen tutumu. koalisyon ortağı HALÎLNEBİLER Gaziosmanpaşa'da üç mahallede tepkilerini gösteren halk, polisi neden istemiyor? Ost düzey yetkililere gönderilen haberler neden, "Polis çekilsin, her şey durur" mesajını taşıyor? Olaylar sırasında ölen 23 kişinın çoğu polis kurşunuyla ölmüş. Emniyet müdürünün "Silah kuUanmayın" talimatını dinlemeyenler kimler? Olaylann patlak verdiği pazar günü yaşanan bir sahne, sorulann büyük bölümünün yanıtını veriyor: "Halk, bir tarafta, barikatlannı kurmuş ve sloganlar atıp öfkesini ortaya koyuyor. Karşı tarafta ise polislerin barikab bulunuyor. Telsizlerden ateş etmeyin emri geüyor. Ana cadde üzerindeki bu saflaşma emre uygun durumunu korurken, ana caddeden 1338 numaralı sokağa doğru bir-iki polis süzülüyor. Sokağın içinde gençler var. Polislerden biri iki-üç el ateş ediyor. Gençlerden biri yerde. Kanın rengini gören diğerleri, taşlara saruiyorlar. Polisler tekrar ana caddeye, arkadaşlannın yanına kaçıyor." Silah çeken polislerin ellerine dikkat edildiğinde, dokuzluk denilen 9 milimetre çapında tabancalar görülüyor. Bunun bir başka adı da 45'lik. Polisıye fılmlerde bu silahlan Charies Bronson, Clint Easrvvood gibi ölüm makineleri kullanıyor Bizde ise Gazi Mahallesı'nde kaçan insanlann ardından sıkılan mermilerbu silahlardan atılıyor. Büyük kalibreli süahlann mermileri genellikle kurbanlannı affetmıyor. Ölenlerin büyük çoğunluğunun tek kurşunla vurulmuş olması ve bu mermilerin önemli bölümünün sırttan giımesi, polisin olaylan nasıl durdurmaya çalıştığının kötü bir göstergesi. Şimdi bir başka manzara: "Gazeteciler, taşlardan korunmaya çahşırken polislerin yanına sığınmak için koşuyor. Polislerden gazetecilere küfürler yağıyor. Neden? Polisler, Alevilere, 'Pezevenkler" diye küfredi>t>riar. Neden?" Bir başka manzara: "Olavlann başladığı pazar gecesi yurttaşlar tereddütsüz bir biçimde karakola yönelerek, 'Polis-faşist el ele' di\e slogan atıyor. Protestolar ilk andan itibaren bu karakola yöneüyor*. Bir manzara daha: "Ana cadde üzerinde binlerce öfkeli insan. Karşılannda panzerier. Onlann yanında kalkanlı, mtğferU, silahlan ellerinde, ateş eden polisler. Tepede polis helikopterleri.'" lşte Gazıosmanpaşa ilçesinin üç mahallesinde 19 saat boyunca 23 kişinin ölümüne neden olan olaylan durdurmaya çalışan polisin tavn. Bir fırsatını bulup karşısındakine kurşunu yapıştırmaya çalışan polisler var ortada. Alevilerin 'pezevenk' olduğunu bağıran. gazetecilere küfreden. her tavnyla olayı yatıştırmaya değil kışkırtmaya çalışan polisler var. Ama üstleri. 'Ateş etmeyin" diyormuş. Kim dinliyor? Polis okullanndâ şeriatçı.ırkçı örgütlenmeden söz ede gazetecileri. vatan hainliğiyle suçlayan polis yöneticileri şimdi memurlanna verdikleri emirlerin dinlenmediğini görüyorlar!.. Memurlannı iyi polis memuru olarak değil, şeriatçı.ırkçı olarak yetiştirmeye çalışan bir kadronun istediği sonuçlar da böyle olaylarda gerçekleşiyor. CHP'ye mensup bakanlann da yoğun tepkileri- ne neden oldu. Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, "sakünlann organize"olduğunu belirterek, "Olaylann önlen- mesindeki keyfiyet, güvenlik güçlerinin yeniden yapılanmasını gerektirmektedir. DGM 'den üç sav- cı görev başındadır. MaktuUerdeki kurşunlar ko- nusunda balistik muayeneler yapılacak. Ülke ça- pında bir inceleme yapılacak. Bu da faillerin ya- kalanmasında önemli ipuçlan verecektir" dedi. Olaylan, "ülke bütünlüğüne. demokrarik laik cumhuriyete bir saldın" olarak değerlendiren Moğultay, tüm kesimleri serinkanlı ve olgun dav- ranmaya çağırdı. K.ültür Bakanı Timurçin Savaş, olaylann polis teşkilatının yeniden yapılandınl- ması gereğini ortaya koyduğunu söylerken. Ça- lışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nihad Matkap da Istanbul'daki iki günlük izlenimlerini Cumhu- riyet'e anlatırken, polisin olaylan önlemede ye- tersiz kaldığını söyledi. Matkap, şu açıklamayı yaptı: "Bir angel- miş. polis kendini kaybetmiş. Z*- yaret ettiğim 36 yarahdan 17'si copla >aralanmtştu 6'sı kurşunla yaralanmıştı. Bu tablo. polisin olavlann önlenmesinde kontro- lünü kaybettiğini gösteriyor. Po- lislik mesleği sadece bir istihdam alanı olarak görülmemeü, polis- lik mutlaka saygın bir noktayage- tirilmeli. Polisin içine düştüğü du- rum, üzüntü vericidir. Olanaklar el verirse polisler üniversite me- zunu olmahdır." 'Şeriatçılara hoşgöriT Polisin Gazıosmanpaşa olaylannda büyük kalibrc ve uzun namlulu silahlar kullanması ölfl sayısını arttjrdı. Hastanede yatan Turizm Ba- kanı Şahin Ulusoy da yaptığı ya- zılı açıklamada, Alevi yurttaşla- n tahriklere kapılmamaya çağır- dı. Ulusoy, olaylann Içişleri Ba- kanlığı'ndaki kadrolann yeniden gözden geçirilmesi konusunu gündeme getirdiğini belirterek, "Olaylann engeUenebilmesi; em- niyet görevlilerinin tarafsızlık il- kelerine bağlı olarak çahşması, ülkücülere, şeriatçılara gösterilen hoşgörünün diğer kesimlere kar- şı nefrete dönûşmemesi ile müm- kün olacaktır" dedi. Son olaylar, CHP grubunda polisteki "gerici" kadrolaşmaya karşı da sert tepkilere yol açtı. CHP Erzincan Milletvekili Ali İbrahim Tutu. tçişleri Bakanı Nahit Menteşe'yi istifaya çağı- nrken, CHP Tunceli Milletveki- 11 Sinan Yeriikaya da "Yapı degiş- medikçe bu tür olaylar önlene- mez. RP ve MHP'liİerin gösteri- lerine karşı son derece hoşgörii- lü olan polis. Alevilerin mütevazı gösterilerine karşu tek taraflı dav - ranmış ve polis halkı kurşunla- mıştır" diye konuştu. Teçhizattan önce insan değişmeli ORAL ÇALIŞLAR TV ekranlanna Ankara "daki gös- terilerden yansıyan bazı görüntüler, Gaziosmanpaşa olaylannın neden bu kadar büyüdüğünü de kanıtlar gi- biydi. Bir gösterici merdivenlerde polı- sin ayaklan altında yatıyor. Merdi- venlerin kenanna büzülmüş gösteri- ci, acı çığlıklar atarken. her gelen po- lis onu tekmeliyor. Kimisi de acı içinde kıvranan insanın üzerine ba- sarak geçiyor. Göstericinin çığlıkla- n, polisin ayaklan altında ezilip gi- diyor. Buna benzer görüntüler televiz- yon ekranlanndan hiç eksik olmu- yor. Sosyalist Devrim Partisi Istan- bul 11 Başkanı Uğur Cankoçak'ın Gaziosmanpaşa olaylanndan aktar- dıklan ise tüyler ürpertici. Polisin hedef gözeterek ateş ettiğini söyle- yen Cankoçak. şunlan anlatıyor: "Yine o dedelerle biriikte ufak bir toplana yaptık.Veorada,yüksek rüt- beli bir polis veya kumandana y ak- laşarak ateşin durdurulmasını sağla- mava karar \erdik. Dedelerie bera- ber polise doğru gidince bize ateş aç- ülar ve ara sokaklara kaçmak zorun- da kakiık... Ara sokaklann birinde, biraz yüksekçe bir yerden sejTedi- yordum. O sırada yürüyen polislerin arka sıralanndan üç polis avrudı. Bir sokağa girdiler ve tabanca sesleri duydum. 'Eyvah öldürüyorlar' diye bağırdılar. Polisler, ara sokaktan çı- kıp tekrar sıraya girdiler. O sokağa koştuk, gerçekten 25 yaşlannda bir kişi yerde yatıyordu."" Neden bu acımasızlık? Neden bu kadar vahşice saldırmak? Bunun ön- celıkle bir kültür sonınu olduğunu söyleyebiliriz. Hertürlü ilişkisi şid- dete dayalı bir toplumda güvenlik güçleri, ellerindeki yetki ve bellerin- deki tabancayla daha bir cesaretli ve cüretkâroluyorlar. Ama Gaziosman- paşa'da ve Ankara'da olanlan yal- nızca bir kültür sonınu olarak gör- mek yetmez. Başka nedenler de var. Polis teşkilatı içinde MHP'ülerin özel olarak örgütlendıği ve Emniyet teşkilatının en üst düzey yöneticile- ri arasında Türkeş'e yakınlığıyla ta- nınan isimlerin bulunduğu, sağır sul- tanın bile duyduğu bir gerçek. DYP'lilerin. tçişleri Bakanı Mente- şe"ye yönelttikleri en önemli eleşti- rilerden birisi, MHP'lileri Emniyet'e doldurması. Televızvon ekranlanna ve basına yansıyan göriintüler. polis örgütünün olaylar sırasında en iyim- ser ifadeyle hatalı olduğunu ayan be- yan ortaya çıkanyor. Herkes bunu saptıyor ve tçişleri Bakanı'nı. Istan- bul Valisi'ni eleştinyor ve istifaya çağınyor. Yalmzca Türkeş hariç. Türkeş, polisin tutumunu sonuna ka- dar destekledığini ve halka yumu- şak ve sabırh davrandığmı söylüyor. Yani yapılanlan az bile buluyor. tş- te sorun da burada. Devletin içine yuvalanan ırkçı ve şoven güçler. fırsat buldukça toplum içinde onulmaz yaralar açacak ışler yapıyorlar. Toplumsal banşı dina- mitliyorlar ve artan gerilim ortamın- da kuvvet biriktiriyorlar. Türki- ye'nin ciddi sorunlarla yüzyüze ol- duğu bir gerçek. Herkes bu aşama- da önlem önerilerinde bulunuyor. Ama önerilerin hepsi günü kurtar- maya yönelik. Orneğin, polisin kalkanlannın bo- yu, plastik mermi vb... Bütün bunlar belkı bir işe yarayabilir. Sonunda bunlann hepsi kısa vadeli maddi ön- lemler. Uzun vadeli ve öncelikli ön- lem insana yönelik olmak zorunda- dır. Kaldınma düşmüş göstericiye tekme atan. onu bir düşman gibi gö- rüp hmçla ezmeye kalkan insanı na- sıl değiştireceğiz? Elindeki kalkanın boyunun ne önemi var ki? Önce ka- falan değiştirmeliyiz. Türk'ü Kürt'e, Sünni'yi Alevi'ye düşman eden şovenizm orta yerde durdukça ve bu şovenizm gündeük hesaplar uğnına kışkırtıldıkça, bu acımasızlığın önüne geçemeyiz. Polisin sonınu teçhizattan önce çağdaşlaşmadır. Karakollannda iş- kence lekesi bir türlü temizleneme- yen bir ülkeyiz. Gelin önce kafalara seslenelim. Şiddeti önce devlet için- den temizleyelim. Hükümet yetkilileri ve TBMM' nin görevli kurumlan, ekranlann ba- şına geçsinler, devlet güçlerinin ne- ler yaptığını tarafsız ve banşçı bir gözle incelesinler ve sonra da bunu yapanlann kimler olduğunu sapta- yıp. neden böyle davrandıklannı araştırsınlar. Bir başka örnek de 1. Zırhlı Tugay Komutanı Rıza Küçükoğlu'nun tutu- mu. Sıcak ve yatıştıncı. Tuğgeneral Küçükoğlu gibi davranılsa kimin ne zaran olurdu? Sonundatemel ihtiyaç insan. Teçhizattan önce insanı değiş- tirmek için ne yapacağız, kafayı bu- na yoralım. G Ü N D E M MUSTAFA BALBAY İSLAMABAD - Sezar Alpler'den geçerken, uzaktaki bir dağ köyüne gözü takılmış. Bir sü- re seyrettikten sonra, çevresine seslenmiş-, - Roma 'da ikinci adam olmaktansa bu köy- de birinci adam olurum! Sezar'ın mantığı doğruysaAvrupa'ya el sal- layıp yönü Doğu'ya çevirmeli. Kötü örnek, tabii ki "örnefc"değildir. Ama Türkiye'nin yerinı saptarken salt Avrupa'yı de- ğil, Doğu'yu, islam ülkelerini de karenin içine alıp daha geniş ölçekli bakmak gerekiyor. Istanbul'da başlayan ve tüm Türkiye'nin ge- rilmesine neden olan olaylar, Pakistan'a, Eko- nomik Işbirliği Örgütü'nün (ECO) 3. zirvesine katılan İslam ülkelerinin temsilcilerineyoğun- laşmamızı engelliyor. Cumhurbaşkanı Demi- rel, sürekli Ankara'dan bilgi alıyor. Gazeteci arkadaşlar, en son Türkiye ile kimin konuştu- ğunu sorup taze haber almaya çalışıyor... Bu kaygılarımızın uzun sürmemesini dileyip Pakistan izlenimlerini aktaralım. Pakistan'da 10 kadar günlük gazete yayım- lanıyor. En büyük 3 gazete, resmi dil Urduca basılıyor, diğerleri Ingilîzce. Nüfus 110 milyon, toplam gazete satışı 2.5 milyon. Ingilizce yayımlanan "The Muslim" gazete- sinin önceki günkü birinci sayfası şöyleydi: ECO zirvesi en üstte solda tek sütun, Afga- nistan'da aşırı dinci öğrenci grubu Talibanla- nn Hızb-i Vahdat'ın lideri Abdul Ali Marazi'yi öldürdükleri haberi yanında 4 sütun. Aynı ül- kede bir otele yapılan saldırıda 70 kişi ölmüş. Bu haberin sağında da Karaçi'de dinci grup- ların kentin çeşitli yerlerinde çatışması sonu- cu 4 kişinin daha öldüğü, 300 kişinin gözaltı- Tüpkiye'nin Doğu-Batı Çelişkisi na alındığı haberi var. Yan yana sıralı bu üç haberin hemen altın- da da Ankara kaynaklı bir haber yer alıyor. - Türkiye'de kanşıklık: 11 ölü. Alevi toplu- munun oturduğu kahvelere yönelik saldm so- nucu çıkan olaylarda 60 kişi deyaralandı. Ger- ginlik devam ediyor. Gazetenin 1. sayfası, İslam ülkelerinin gün- demindeki sorunları net bir biçimde ortaya koyuyordu. İslam ülkeleri, terörün gölgesi altında eko- nomik işbirliğini konuştular. Önceki gün baş- layan zirve, dün ikili temaslann ve ortak basın toplantılannın ardından sona erdi. Bölgede CENTO ve RCD ile başlayan işbir- liği girişimleri, şimdi ECO'y'a yaşama geçiril- meye çalışılıyor. Bugüne kadarki başansızlık, yeni dönem için umutlu olmayı güçleştiriyor. Zirvenin açılışında tüm ülkelerin temsilcileri "umutlu" konuştu. Ne var ki, satır aralannda- ki bazı tümceler. umudu Hayber Geçidi kadar zorlu dağlann arkasına itiyordu. Zirveye katılan devlet başkanlannın, dışiş- leri bakanlannın konuşmalanndan benim süz- gecime takılanlar şunlar: - Tüm ülkeler ekonomik işbirliğini tartışma- ya geldi, ama liderierin en çok kullandığı iki sözcük "banş "ve "/st/krar" oldu. Konuşmalar, bu iki önemli unsurun bölgede ne kadar ek- sik ve ne kadar çok gereksinim duyulan bir şey olduğunu gösteriyordu. Özellikle uluslararasi yalnızlığını ECO kanalıyla aşmaya çalışan Iran Cumhurbaşkanı Rafsancani, belki 10 kez bu sözcükleri içeren tümceler kurdu. - Banş ve istikrar eksikliğinin iki yönlü oldu- ğu, konuşmalara da yansıyordu. Hem sınırdaş ülkelerin birbiriyle hem de ülkelerin kendi için- de. 4 milyon kadar Afgan mütteciyi barındıran Pakistan, Afganistan'daki gelişmelerden ra- hatsız. Iran, Türkmenistan'ın, Rusya, Çin ve ABD eksenindeki çok yönlü politikasına gü- vensiz... Rusya ve Çin - Rusya ve Çin faktörü, Orta Asya ülkeleri için ciddi bir "olanak" ve "sorun". Türkmenis- tan Devlet Başkanı Saparmurat Niyazov, zir- ve konuşmasında Rusya liderliğindeki Bağım- sız Devletler Topluluğu (BDT) içinde bir y« • ı ol- duğunu açıkça vurguladı. Birkaç kez "Rusya"\\ tümceler kurdu. Niyazov'un eşi Rus, oğlu Rusya'da eğitim görüyor, zirve konuşmasını Rusça yaptı. Türkmenistan lideri, geçen yıllar- da "Türkmenbaşı" soyadını almıştı. Yeltsin, özel görüşmelerde Niyazov'a, "Süper Murat, Türkmen Paşa" diye takılıyormuş. Kazakistan Dışişleri Bakanı da zirve konuşmasına9 mart- ta Çin'le taşımacıhk anlaşması yaptığını du- yurmakla başladı. Çin'de "merkeziyönetim" ve "tek parti etkinliği" olması, aynı yönetim alışkanlığındaki Orta Asya cumnuriyetlerinin il- gisini çekiyor. - Demirel'in konuşması, Türkiye'nin "ezeli" durumunu ortaya koyuyordu. AB'ye girmeyi gözüne kestiren ve Doğu'nun "ağabeyi" elbi- sesi sırtına giydirilmiş bir Türkiye. Demirel, gümrük birliğinden ve AB hedefinden söz et- ti, ardından sözü ECO'ya getirdi. ECO'nun gelecek yüzyıla hazırianması için Türkiye'nin her türlü katkıyı yapacağını duyurdu. Tüm li- derieri 1996'da Istanbul'da yapılacak yüzyılın son dünya zirvesi HABlTAT'a davet etti. Ülkemiz için yıllarca kullanmaya alıştığımız bir deyim var: - Türkiye, Batı ile Doğu arasında bir köp- rüdür! Sözlük anlamından hareket edersek köp- rünün işlevi, sadece iki ucu birbirine bağ- lamaktır. Darmadağınık olan dengeler, önümüzü net görmemizi engelliyor. Orta Asya cumhuriyet- leri, Pakistan ve hatta Iran, Türkiye'yi Batı'ya açılan pencerenin yanı sıra "ağabey" olarak görüyor. Ama hiçbiri bu açısını mutlaklaştırmış değil. Farklı bağlantılan ve seçenekleri var. Biz ise gündemimizin birinci maddesine, demok- rasimizi adam edip Avrupalı olmayı koyduk. Bu, Türkiye'nin tarihsel gelişimine de uygun düşen bir hedef. Doğu'daki ve Batı'daki geliş- meler, "Bizim hedef budur, şaşmayız" de- memizi engelleyecek kadar hızlı. Reper- tuvarımızdan "köprü"yü kaldırıp Doğu ve Batı'nın ortasında merkez bir ülke olmanın avantajını da yakalayabiliriz. Ancak bir insanın, pencereleri açıp çevrede ne var ne yok diye bakması için birinci şart şudur: Evindeki diriik, düzenlik... PERŞEMBE ORHAN BURSALI Bir Çıkış Aramyor Bir bilim adamı dostum aradı akşam, öfke küpü halin- de. "Perşembe'ye ne yazacaksın bilmiyorum, ama şu sı- rada NBC'de Amerikan- Rus ortak füzesinin uzaya fırlatıl- masını seyrediyorum ve insanlık, insan olanın adına gurur duyuyorum; şu Türkiye'ye bak, birbirini boğazlayanların ülkesi; uygar dünyada ne yeri var bu ülkenin ve insanlan- nın?" Çok ağır bir değerlendirme. Ama bize dışardan kuşbakışı budur. Birçoğumuz için içerden kuşbakışı daha farklı değildir. • • • ikinci telefon çok yakınımdan. O'na ilk telefondaki de- ğerlendirmeyi aktardım. "Doğru", dedi. "Neyazmayıplan- ladığını biliyorum. Ama Türkiye içine girdiği bu süreci ya- şayacaktır; bu konuda yazılıp çizilecek hiçbir şey, bu sü- reci belirteyen dinamikleri değiştirmeyecektir." Kilit sözcük burada gizlıydi. Gazete manşetleri canlandı gözümde. Sonra yetkililerin demeçlerı. Halka, vurulana, ezilene yönelen sağduyu çağrılannda ve "Tuzağa düşmeyeceğiz, biz bu filmi biliyoruz" sapta- malannda müthiş bir uyum var. Ancak sağduyu göstermek ve bu filmi daha önce gör- müş olmak, halkı birbirine kırdıran ortamı yaratan dinami- ğin, yani gizlice vuran, kışkırtan ve kaçan siyasi mihrakın hedefinekoşaradım gitmesini nasıl engelleyecektir, bilin- miyor. Çünkü, asıl durdurulması gereken; terörü, kitlesel katli- amlan kışkırtan güçlerdir. Bu kilit konuda hiçbir yanrt yoktur! ••• Yazıp çizmenin, terör odağını yolundan alıkoymayaca- ğı doğrudur. O, bütün bu tepkileri bilmektedir ve hesap etmektedir. Burada sorulması gereken soru, terörü belirieyen bu odağın, bugünkü güçler dengesinde ve ilişkilerinde nasıl ve kim tarafından durdurulabileceğidir. Ülkede bu güçte tek bir odak vardır: Devlet. MlTi, MGK'si, emniyet örgütü ile devlet. Devlet, bugünkü düze- ni yıkmak isteyen terör dinamiğinin karşıtıdır, yani normal koşullarda düzenin dinamiğidlr. öyle olması gerekir. Ancak ülkemiz koşullannda devlet örgütünün ne kadar düzenin dinamiği görevini yerine getirdiği sorusu tartışma- lıdır. Terör odağı, devletin düzeni sağlayıcı kuvvetlerini ta- rafsızlaştırmışsa, dahası, bu güçlerden bazılarını kendi si- yasi amaçlan ve hedefleri doğrultusunda kullanıyorsa, devletin anayasal düzeni sağlaması, terör örgütünü saf dı- şı bırakması söz konusu olabilir mi? Gaziosmanpaşa'da yaşanan barbarlıkta bu durum söz konusu mudur? Eğer böyleyse, yani devletin temel güvenlik güçleri pa- ralize durumdaysa, yapacak hiçbir şey yoktur; koşullar ve güç dengeleri değişene kadar bu süreci sonuna kadar ya- şayacağız demeictir. • • • Gaziosmanpaşa'daki kışkırtma, çok profesyonelce yö- netilmiş, sahneye konmuştur. Bu olay terörde henüz acemi bir gücün uygulaması de- ğildir. Planlayan güçlerin elinde şüpheniz olmasın, Türkiye'nin etnik ve dinsel yapısının, mahalle mahalle sokak sokak ha- ritası vardır. Bu güçler üsteJik çok tecrübelidir. Arkalannda, 12 Eylül 1980 öncesinin Kanlı Pazar, etnik ve dinsel kökenli Kahramanmaraş ve Çorum katliamlan; sağı solu birbirine vurduran, kırdıran ve ülkeyi kan ve ateş içinde bırakan çok zengin politika deneyimleri ve malze- mesi vardır. Devletin terör karşıtı ve Türkiye'yi sağlıklı geleceğe ta- şımak isteyen güçleri, örneğin Cumhurbaşkanlığı, Hü- kümet ile Partamento'nun büyük bölümü, Gaziosman- paşa'daki kışıkırtmayı en önemli olay; terörün ülkeye, millete ve devlete meydan okuması kabul etmeııdir. Cumhurbaşkanı liderliğınde -yasalar uygunsa- çokacil ve ciddi bir soruşturma komisyonu oluşturulmalı, devle- tin güvenlik güçleri derlenip toparlanmalı ve terörü körük- leyen odağı ve bütün ilişkilerini açığa çıkartacak bir soruş- turma başlatılmalıdır. Bu sağlıklı güçler, terörün bu meydan okumasını ciddi- ye almazlarsa, öncelikle yıkıntıların altında kalacaktır. Ülkenin ve milletin yakın ve uzak geleceği, birlik ve bü- tünlüğü, ülkenin mılletiyle bölünmezliği: Bu ve benzeri ne kadar anayasal ve yasal emir ve hüküm varsa, geçerlilik- leri, bu sağlıklı güçlerin alacağı tavra bağlı görünüyor. • • • Gece telefon eden öfke küpü bilim adamı dostumun yüreğinde ateş gibi yanan uygar bir Türkiye özlemi ve ar- zusunun gerçekleşmesini sağlayacak başka bir seçenek de görünmüyor. İkinci telefonun sahibi yakınımın "terördinamiği hükmü- nü sürdürecektir" saptamasını yanlışlayacak tek oluşum, tek dinamik de bu sağlıklı güçlerin, Türkiye'nin esas sa- hiplerinin harekete geçmesidir. Olaylann saatini bile şaşırdı Nahit Menteşe topun ağzında AYŞE SAYIN ANKARA - Içişleri Bakanı NahitMenteşe. 1stanbul"da Ale- vi yurttaşlara yöneltilen saldm karşısmda önlem almakta ge- ciken ve bazı protestoculann üzerine ateş açtığı televizyon ekranlanndan kamuoyuna yan- sıtılan polisin tutumu nedeniy- le koalisyon ortağı CHP ve mu- halefet partilerinin yanı sıra DYP'de de tepkilere neden ol- du. DYP milletvekillerinin, olay bölgesinde sokağa çıkma yasağının ilanında geç kalındı- ğı. olaylann büyümesinde tçiş- leri Bakanhğf nın ihmali oldu- ğu yönündeki eleştirilenne gru- bu tatmin edici yanıt veremedi- ği belirtilen Menteşe'nin, hü- kümetin DYP kanadında yapı- lacak revizyon sırasmda kabine dışı bırakılmasma ya da pasif bir bakanlığa kaydınlmasına kesin gözüyle bakılıyor. Alevi yurttaşlara yöneltilen saldınnın ardından gelişen olaylar üzerine yoğun eleştirile- re hedef olan Menteşe'nin, par- tisinin gnıp toplantısında ve TBMM Genel Kurulu'nda sık sık gaf yapması dikkat çekti. Grupta, Istanbul'daki olaylarla ilgili olarak "Güner Ümit olayı bir uyanounalıydr yönündeki eleştirileri, örgüt üyeşi bir ki- şiyle kanştırarak, "O Ümit'i de yakalayacağızr ' diye yanıtlayan Menteşe, TBMM Genel Kuru- lu'na bılgi verirken dili sürçe- rek, "Olaylar saat 25.45'te ba^ lamışür" dedi. Menteşe, Gazi- osmanpaşa'da kahvehane tara- yan teröristlerin, kaçu-dıklan taksinin şoförünü nasıl öldür- dükleri konusunda da çelişkiye düştü. Menteşe, genel kurulda- ki konuşmasının başmda tüfek- le öldüriildüğünü açıkladığı taksi şoförünün, daha sonra bo-j ğazının kesildiğini söyledi. Sıvas anımsatması ' Kulislerde, gelişmelerden Başbakan Tansu ÇiDer'in de ra- hatsız olduğu ve grubunun iste- ği doğrultusunda, Menteşe'yi kabine dışı bırakabileceği dil© getirildi. Cumhurivet in görüş-: tüğü milletvekili ve parti yöne- ticileri, 2 Temrnuz 1993'te mey- dana gelen ve 37 kişinin ölü- müyle sonuçlanan Sıvas katli- amınm, dönemin tçişleri Baka- nı Bursa Milletvekili Mehmet Gazioğhı nun "'başuıı vediğine^ dikkat çekerek, "Ustelik Gazi- oglu'na gruptan bu kadar tep- ki gelmemiştL Menteşe'yi eleşti- renler ise bu kez sadece muha- lifler degil, Çiller'e yakın olan Başkanhk Divanı üyeleri ÇiDer,, Menteşe'yi kabine dışı bırak-| mazsa, grupta huzursuzluk bu-{ yür" görüşüne dikkat çektiler. ;
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear