14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 15 MART 1995 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Yann başlayacak Bilkent 2.Uluslararası Anadolu Festivali 30 nisana dek sürecek Seçkm solisüerle konser şöleniKültürServisi-Bilkent 2. Ulus- lararası Anadolu Festivali yann başlıyor. Bilkent Orkestralar Top- luluğu'nun ağırlıkh katılımıyla gerçekleştin lecek ve bır buçuk ay sürecek olan festıvalde sergilene- cek yirmi bir etkinlikte Ankaralı sanatseverler, yüzü aşkın ulusla- rarası ödülûn paylaşımcısı otuz üç seçkın solıstin yorumlannı dınle- me olanağı bulacaklar. Festival, ünlü pıyanıst Jean Phiüppe Coflard'ın resıtaliyle açı- lıyor. Sanatçı, yann saat 21.15'te Bilkent Konser Salonu'nda \ere- ceğı resitalde, Chopinve Rahma- ninorun yapıtlannı seslendire- cek. Sahip olduğu birçok önemli ödül arasında. uluslararası M. Long - J. Thibaud ve uluslararası Cziffra yanşmalannın büyük ödüllen de bulunan. her yıl Fran- sa, Japonya, Ispanya, lngıltere, Italya, Isviçre, Hollanda gibi pek çok ülkede süreldi konserler ve- ren ColJard, Seji Ozawa yöneti- mindekı San Francısco Senfoni Orkestrası ile yaptığı Amerika turnesinde büyük başan kazandı. Ayhan Baran, Judith Uluğ ve Şafak Erişkin, cumartesı günü sa- at 20.00'de Bilkent Konser Salo- nu'nda gerçekleşecek konserde bır araya gelecekler. Sanatçılar konserde, HaendeL PuccinL Schu- bert Loewe, Grieg \e Çaykovs- Id'nın yapıtlannı seslendirecek- ler. Dış ülkelerdekı etkiniıklenne 1959 yılında Munıh'te Bavyera Radyo Senfoni Orkestrası ve Hannover'de Nıedersachşısche Senfoni Orkestrası konserleriyle başlayan Ayhan Baran. o tarihten bu yana yurtiçınde ve yurtdışın- da opera ve konser sanatçısı ola- rak çalışmalannı sürdürüyor. Sa- natçı, Uluslararası Enescu Müzik Yanşması'nda ve Uluslararası Vervıers Şan Yanşması'nda (1963) aldığı ödüller dışında, 1963 yılında Harriet Cohen ulus- lararası müzık armağanlanndan olan 'Ahın Şan Madaryası'nı ka- zandı. Budapeşte Filarmonı Or- kestrası eşlıginde, Türk yapıtla- nndan oluşan dört plağı ıle 1985 Fransız Akademisi Plak Ödülü'ne deger görüldü. Müzik çalışmalanna küçük yaşta ABD'de, Mınnesota Onı- versıtesı'nde başlayan, 1967 yı- lında Türkıye'ye yerleşen ve bır süre tstanbul Devlet Operası kon- ser pıyanisti ve korrepetitörü ola- rak görev yapan Judith Ulug, ha- len Mımar Sinan Oniversıtesi ls- tanbul Devlet Konservatuvan Pı- yano Anasanat Dalı Başkanı ola- rak çalışıyor. Genç sanatçı Şafak Erişidn ise Istanbul Devlet Opera ve Balesı Orkestrası'nda viyolonsel sanat- çısı olarak görevyapıyor. Erişkin, Mimar Sınan Universitesi'nde master çalışmalannı Prof. Reşit Erzin ile sürdürüyor. Opera dünyasının ıkı ünlü sesı, tenor Teymunız Ququşvili ve sop- rano Liana Kalmahalidze, Bilkent Akademik Senfoni Orkestrası eş- lığınde pazar günü saat 16.00'da Bilkent Konser Salonu'nda bir konser gerçekleştirecekler Bizet Verdi, Pucciru. Gounod, Donizet- ti, Verdi, Mascagni, Rossini ve Rossini'nin operalanndan sevilen aryalann yorumlanacağı konser- de. orkestrayı trakU CaureB yöne- tecek. Rusya Devlet Büyük Tiyatro- su'nun solistlerinden Ququşvfli; Japonya, Malta, Amerika gibi bir- çok ülkede turneler gerçekleştir- di. Ispanya'da katıldığı Opera Fes- tıvali'nde 'Tosca'operasındaki Cavaradossı rolüyle en ıyi ıcracı ödülüne değer görüldü. Gürcistan'ın Halk Artıstliği unvanma ve 'Devlet Nişanı'na sa- hip olan Kalmahalidze ıse ulusla- rarası yanşmalarda birçok ödül kazanmış bir sanatçı. 1991 -92 yıl- lannda Berlın Devlet Operası'nda görev alan, Italya, Malta, Mısır, Yunanistan ve Avustralya'da bir- çok başrol üstlenen sanatçı, halen Gürcistan Devlet Opera ve Bale- si solisti olarak görev yapıyor. Bu konserde orkestrayı yöne- Bir buçuk ay sürecek festival, Bilkent Orkestralar TopluluğıTnun ağırhkh kaülımıyla gerçekleşecek. Akxander Ardakor. tecek olan Prof. traklı Caurelı. uzun yıllar Stranislavski ve Nemi- roviç Dançenko adına Moskova Devlet Opera ve Balesi'nde or- kestra şeflıği yaptı. Gürcistan 'Halk Artisti' olan sanatçı, halen Gürcistan Senfoni Orkestrası'nın artistık direktörü ve başşefi. Ca- ureli, Malta, Almanya ve Belçi- ka'ya yaptığı turnelerde çok sayı- da konser verdi. Festivalin ikinci resıtalı, piya- nist Bruno Pehre'den. Sanatçı, 21 martta 21.15 *te vereceğı resitalde Bach. Busoni, Beethovenve LJszt'in yapıtlannı seslendirecek. Fransa dışında, Arjantin, Şilı, Ja- ponya, Avrupa'nın birçok ülkesı ve Kuzey Amerika'da konserler veren sanatçı, Uluslararası Seni- galıa Yanşması, Menuhın Vakfı, Georgy Cziffra Vakfı, Allegria Beracasa Vakfı ödüllerine, 1987 Bordeaux Soloist Festival altın madalyasına ve 1991 Credıt Lyonnaıs Vakfı bursuna sahip. Bugüne dek ABD ve Avrupa 'da pek çok orkestranın konuk ve da- imı şefliğinı üstlenen Juhan Snew. ünlü Rahmaninof yorumcusu pi- yanist Alesandr Ardakov ile 26 martta Bilkent Konser Salo- nu'nda gerçekleşecek konserde bir araya gelecekler. Julian Shew, 28 martta saat 21.15'te Bilkent Akademik Senfoni Orkestrasrnın yönetecegı ikinci konserinde, Mozart, Prokofryev ve Drorak'ın yapıtlannı seslendirecek. Konse- re solist olarak kemancı Tedi P»- 7.ANKARA ULUSLARARASI FÎLM FESTİVALÎ Yaşamın tath tıızlıı yanları CUMHUR CANBAZOĞLU Bugün "Staema Şeniiktir" kuşağında sınemaseverlerin geçen yıl yakından tanıdıklan Tayvanlı Ang Lee'nin Dügün Yemegı'nden sonra çektiği, yine yemekJe ilgili bir filmi var: Tatlı Tuzlu. Ang Lee bu kez, yemek aracılığıyla yaşantımızın ne kadar mutfak ve sofraya bağlı olduğunu, öne "bugün ne yenecek"le başlayan, ardından yemek hazırlanmasıyla, sofra sohbetleriyle devam edip sofranın toplanmasıyla biten kültüriin nasıl günûmflzû etkilediğini vurguluyor. Tatlı Tuzlu; Babette'in Yemeği, Yeşil Papaya'mn Kokusu, Acı Çikolata gibi yemeğin bir fetiş halini aldığı, yemeğin insan ilişkilerinde, aşkta bir metafor gibi kullanıldıgı fılmlerle aynı dogrulnıda bir çalışma. Bazı yönlerden, yönetmen Ang Lee'nin Dügün Yemeği de (J993Beriin Altın Ayı Odüllü) bu listeye sokulabilır. Öykü muhteşem bir yemek hazırlayan ihtiyar aşçının görüntüleriyle başlıyor. Tayvan'ın en ünlü ahçısı olan Chu'nun emekJiliği gelmiş. Arada sırada çok önemli bir yemekli toplantı olduğunda teklif kabul edip ustalığıru konuşturuyor. Bunun dışında evde üç kızına yemek hazırlarnak tek hobisi. Büyük kız Jia-Jen sorunlu biri, evde kalmaktan korkuyor, ama sonunda meslektaşı bir öğretmenle evlenebiliyor. Ortanca Jia- Chien başanlı bir yönetici, ancak aşkta aynı başanyı gösteremiyor. En küçük Jia- Nig ise bir fast-food dükkânında çahşıyor. Ablalanna göre daha cesur yaşıyor. Bir gençle ilişkisinden hamile kalıyor ve hemen evleniyor. Usta aşçı Chu, gelenek Tayvanh yönetmen Ang Lee'nin 1994 te çektiği • latlı Tuzlu', bu yıl yabancı fılm daünda Oscar adayı. olduğu üzere kızlanna her pazar enfes öğle sofralan hazırlıyor. Yukanda anlattığımız sonuçlara ulaşmadan önce bu aile pazar günleri bir sofra etrafinda bir araya gelip 'aile' olmaya çahşıyor. Chu pazar sofrası toplantılanndan p>ek memnun değil, çünkü kızlar şişmanlamamak için yemeklere fazla dokunmuyor. Hepsi zamanla değişiyor, ancak gelenekJer arasında sıkıştıklanndan hiçbiri bunu açık açık ifade edemiyor. Bu yıl yabancı fılm dalında Oscar adayı olan Tatlı Tuzlu eski ile yeni, Doğu ile Batı arasındaki gizli bir deger çekişmesini ortaya koyuyor. Tayvan gibi Amerikanlaşma yolunda hayli ilerlemiş bir ülkede, kuşaklararası yaşanan çatışmanm, geleneklerin ağırlığının insanlann üzerlerine ne kadar sındiğini "tebessümfe İ2fiyorsunuz."Ang Lee bu zor konuyu işleyebilmek için senaryoyu yazarken yanına Amerikalı James Schamus'u da almış. llgınç bir anekdot daha: Filmdeki yüze yakın farklı yemeği Çin mutfağının en büyük ismi kabul edilen Lin Huei-Yin hazırlamış. Bu fılme aç kamına gitmeyin. Scola, yakm tarihi sorguluyor Festivalin Ustaya Saygı bölümünde Scola'nın 70'ler döneminden özel Bir Gün ile Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik ki adlı iki önemli çahşması yer alıyor. İki fılm de Scola'nın gözüyle İtalya'nın yakın tarihinin sorgulanması üzerine kurulu. Özel Bir Gün'de faşizmin en parlak günlerinde Hitler Roma'da Mussolini'yle buluşuyor. Faşizme yürekten bağlı Romahlar bu 'bayram'a katılmak üzere caddeleri doldururken bir apartmanda beş çocuklu Adriana (Sophia Loren) ile komşusu Gabriele (Marcello Mastroianni) tesadüf sonucu karşılaşıyorlar. iki insanın gün boyûnca yaşadıklan. onlara daha önce farbnda olamadıkJan kapılan açmakta yardımcı oluyor. Scola, bu fılmde faşizmin değişik yüzlerini inceliyor. Özel Bir Gün oyunculannın performansıyla ve her karesi bir fotoğraf ustahğı taşımasıyla "özel bir film." Birbirimizi Öyle Çok Sevmiştik ki, otuz yıllık tarih içinde üç arkadaşın tarihi. Partizan olduklan dönemde dağda tanışan üç genç adam savaş sonrası büyük umutlarla yeni bir yaşama başlıyorlar. Hepsinin parlak idealleri var. Ancak yaşam onlan farklı adreslere sürukJüyor... Scola bu filmdeki karakter analiziyle yine olağanüstü başanlı. Seyirci fılmi izlerken bir yandan gülüyor, diğer yandan kahramanlarda kendinden bir şeyler bulup irkiliyor. Filmin İtalya'nın 50'li yıllannı anlartığı bölümleri siyah-beyaz, ekonomik patlama ve ardından terorizmin başladığı dönemleri de renkli. pavrami katılıyor. Şef Mkhael CoDJns'in 2A nı- sanda Bilkent Akademik Senfoni Orkestrası'nı yönetecegi konser- lerde, Stravinski'nin 'AteşKuşu' bale müziği seslendmlecek. Snna Kan bu konserlere Mendels- sohn'un 'Mi Minör Keman Kon- çertosu'yla katılıyor. Piyanist Gfilsin Onav, 3 nısan- da Bilkent Akademik Senfoni Or- kestrası eşlığınde çalacak. Saygun ve Dvorak'ın yapıtlarının seslen- dinleceğı konserde, orkestrayı Gûrer Aykal yönetecek. Aykal, 5 nisanda gerçekleştirilecek kon- serde de Anncyra Oda Orkestra- sı'nı yönetecek. Ploeşti Filarmoni Orkestra- sı 'nın solisti olan Rumen asıllı ke- mancı Gabriel Croitoru'ya 6 ni- sanda Bilkent Konser Salonu'nda vereceği resitalde, pıyanıst Chiky Martin eşlik ediyor. Bolşoy Balesi sohstlen: Sveda- na Ramanava, Konstantin Mat- vejev, Olga Kulka \e Nikolay Semyonovu. 9 nisanda Gluck. Minkus, Prokofyev, Hacatury-an, Dvorak ve Çavkmski'nın yapıt- lanndan oluşan bır bale gösterisı sunacaklar. Kemancı Antje VV'eithaas'ın Gürer Aykal yönetimindeki Bil- kent Akademik Senfoni Orkestra- sı eşliğinde 11 nisanda vereceği konser, 2. Uluslararası Anadolu ve Ankara Festivali işbirligıyle gerçekleştinlecek. Genç sanatçı Emre Şen, 15 nisanda vereceği konserde, Mozart'm 'Re Minör 20. Piyano Koncertosu'nu Alfred Michourine yönetimindeki BAS- SO eşlığınde seslendirecek. Piyanist Janusz Szprot'un 16 ve 23 nisanda vereceği 'Baslan- gıçtan Günümüze Caz' konseri. Bilkent Konser Salonu'nda izle- nebılır. Bilkent Yaylı Çalgılar Toplulu- gu'nun Muhammedjan Türdiyev yönetiminde 18 nisanda vereceği konserin solistleri; Yevgetıiy Man- surov-, Ulugberk Rihsfyev, Yelena Gnezdikn-a ve Cem Akçora. Kon- senn sürpriz sanatçısı ıse Maria Nikotina Kuznietsova. 1974-1985 yıllan arasında ka- tıldığı uluslararası yanşmalarda on bir ödül kazanan piyanist Hü- seyin Sermet. 22 nisanda Paoio OÎmi yönetimindeki Bilkent Aka- demik Senfoni Orkestrası eşliğin- de vereceği konserde, Çaykovs- ki'nin 'Si Minör 1. Pryano Kon- çertosu'nu (op.23) yorumlayacak. 19% Europalia Festivali'ne da- vet edilmiş olan Bilkent Akade- mik Oda Orkestrasrnın 25 nisan- da vereceği konseri. Server Gani- ev yönetecek. Kemancı Toğrol Ganiev, konsere solist olarak ka- tılacak. Bilkent Akademik Sen- foni Orkestrası'nın 30 nisanda şef Peter Marchbank yönetiminde gerçeldeştireceği festivalin kapa- nış konserinde, Wagner ve El- g*r'm yapıtlan sesiendirilecek. Idü Biret, konsere Mozart'ın 'Sd Majör Piyano KonçertosıT ile so- list olarak katılacak. Festivalde Bugün Kavaklıdere Sineması 'Fahişe- ler' (12 15), 'Koza'/'Travolta ve Ben' (15.00), 'Birbirimizi Öyle S«v- raişök Id' (19.00). 'Marmotte Aile- si' (21.30). 'Tatlı Tuzlu' (23.55) ICızılırmak Sineması: 'Ağıt' (12.15). 'Ümit Gökyüzü'( 15.00), 'Dost Kazığı'( 19.00), 'Özel Bir Gfln'(21.3O), 'Sav»ş Bitti' (23.55) Megapol Kültür Sanat Sıtesi: 'Zil- ler' (12 15)Söyleşı (Eser Zorlu), 'Bir Aşk Uğnına" (15.00)' Sö>!eşı (Tunca Yönder). 'Cadı Ağacı' (19 OOJ/Söyleşı (Fide Motan). 'Vm- cent, François, Paul ve Diğerleri' (23.55) Fransız Kültür Merkezı: Uluslara- rası Canlandırma Filmleri Yanşması (10 00), 'Yaşasın Kısa Film- Al- manya' (12.00), Uluslararası Can- landırma Fılmlen Yanşması (14.30). 'Asiıada Hepimiz Aynı Dili Konu- şuyoruz' (16.00),'Aslında Hepimiz Aynı Dili Konuşuyoruz' (17.30) Alman Kültür Merkezı. Ulusal Kı- sa Film Yanşması Dramatik Vıdeo Dalı (13.00), Ulusal Belgesel Fılm Yanşması (16 00) NEW YORK'TAN İLHAN MİMAROGLU Mâznn Hikmet ve Bir Konuk VVestbeth'in tiyatro salonunda bir Nâzım Hikmet gece- si düzenlemişler. VVestbeth, yoksulluklannı belgeleyer. sa- natçılann bannağı. Tiyatro salonuysa gece kulübü havalı bir yer. Gecenin amacı, Nâzım'ı konu âlan bir belgesel fil- min bitirilebilmesi için para toplamak. Hem bitmemiş du- rurnuyla film gösterilecek, hem de bir komik, gelenleri eğ- lendirecek. Filmi bir televizyonunun ekranında videodan gösteriyor- lardı. Salondakilerden çoğunun filmle ilgilendiği yoktu. Ya- renliğe gelmişlerdi oraya sanki. Konuşma uğultusundan, hem de bir köşede çalınan pop müziğin gürültüsünden filmde neler söylendığinı anlayabilmek için, ilgili birkaç ki- ştyle birlikte televizyonun yanına sokulup ekrandaki görün- tüleri izledik ve duyabildiğimizce sözleri dinledik. Gİösteri- len 10 dakikalık bölüm bile tümlenmiş bir belgesel izleni- mini veriyordu. Niyazi Dalyancı 'nın yazdığı, Stephanie Cap- pareH'm yaptığı ve yönettiğı filmin süresi bir saati aştığın- da, umalım ki, örnek diye gösterilen kısa bölümünün bı- raktığı olumlu izlenim dağılıp gitmez. Sonra komiğe sıra geldi. Huyum kurusun, hep adlara ta- kılınm. Bu kez de komığin adına takıldım: Jimmy Tingle. "UyuşukJuktan, soğuktan ileri gelen sızlama, karıncalan- ma"anlamınageldiğinegöre "tingle" sözcüğü, Amerikan komiklerinin çoğu Tingle adıyla anılabilir. Jimmy Tingle'ın adına yaraşık güldürü uğraşının verdiği uyuşuklukla kafam dağılmaya başlamıştı. Köşeyi dönme çabası içinde genç bir komik, huzurevlerinden birine tem- sil vermeye gider. Bitirdikten sonra oyununu, huzura eriş- mişlerden bir kadın yanına yaklaşıp şöyle der: "Ben senin yaşındayken Milton BerleV görmüştüm. Onda da iş yok- tu. Diyeceğim şu ki, dayan, başanrsın." Milton Berie'in na- sıl bir komik olduğunu bilmiyorsanız ve bana güvenirse- niz, söyleyeyim. Çok ünlüydü ve adı Milton Tingle olsa pek uygun düşerdı. Tam köşeyi dönecekken dönememiş olduğu anlaşılıyor- du Jimmy Tingle'ın. Dönmüş olabıleceği köşe, yıllar önce televizyona, hem de Johnny Carson Show'a çıkmasıydı. Çıkmıştı, ama is- tememişlerdi bir daha çıksın. Çok politik konuşmuştu ar- kadaş! Carson da arada bir politik konuşmuyor muydu sanki! "Orası öyle ama, o dediğini demek istemiş olmu- yor" gerekçesiyle kapamışlardı kapıyı suratına bizim ko- miğin. Amerika'da kara liste yıllannın tarihe kanşmış oldu- ğunu sanmayalım. Bunlan anlatması bile Jimmy Tingle'ın, Nâzım Hikmet ge- cesine yaraşık bir komik olduğunu düşündürüyordu. Ya mi- zah?.. İHiç de başanlı değildi bu alanda. Dinleyiciler güle- bilmek için kendilerini zorluyor gibiydiler. Salonun az sayı- da dinleyiciden artakalan boşluğunda sekiz-on yaşlannda bir oğlan çocuk bir baştan bir başa koşup duruyordu. Gül- meyi henüz öğrenmemiş miydi acaba? Yoksa uyuyup kal- mak mı istemiyordu? Yaşı biraz ilerlemiş bir oğlan çocuk olarak, uyuşukluğumu gidermek için, kapıyayakın bir baş- ka boşlukta gezinirken, anılanm koşaduran çocuğun ya- şındaki günlerime yöneldi. Her hafta, evcek, Akbaba ve Ka- rikatür dergilerini beklerdik. Gazetede her gün Cemal Na- dir'in karikatürlerini izlerdik. Gülmeyi öğrenmiştim. Çev- remde mizahın bir doğallığı vardı sanki. Onsuz yaşanmaz gibiydi. Böyle bir mizah geleneği olan ülkenin çocuğuna, hepsinin adı Tingle olması gereken komikler kolay yuttu- rulur mu? Sahneye çıkıp komiklik yapmaya çalışmak yerine Nâ- zım'dan şiırter okunsaydı, mizah çok daha iyi gerçekleş- mış olmaz mıydı? Yüksek sanatta hep yüksek mizah ara- ma eğilıminde olduğuma göre, Nâzım'la mizahın ilişkisini ilk olarak o gün, orada değil, daha önce düşünmüş olma- lıydım. Yaşamak şakaya gelmez büyük bır ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi meselâ, En azından gülümsetmiyor mu bu sizi? Kaldı ki, mizah da şakaya gelmez. ("Yaşamak Şakaya Gelmez" hem de Stephanie Capparell'in fılminin ikinci adı.) Derken gene sekiz-on yaşlarındaki günlerimi ve Nâ- zım'dan okuduğum ilk şiiri anımsadım: Tnrrum, trnrrum, trrrrum! trak tiki tak! Makinalaşmak istiyorvm! Kıkır kıkır gülerdim bu şiiri okudukça. Bunca yıldan son- ra orada, o komiği dinlemeye çalışıp gülemezken, Nâzım'ın şiirleriyle mizah arasındaki ilişkiyi kafamda boş yere kur- mamıştım demek ki. Ne haltedek, dostlann kamı açtı kıydık menekşe parasına! Nazım'da mızaha yormak istediğim başka nelerin aklım- da kalmış olabıleceğıni düşünürken, sahnedeki komik, po- litik konuşmaya başlamıştı. Amerika'nın meymenetsizliği- ni birçok örneğiyle açıklıyordu. Dokuz köyden kovulmuş, köşeyi dönememiş olması boşuna değildi. Komikliğin de- ğeri bir yana, artık karşımda Nâzım Hikmet gecesine ya- raşık bir konferansçı vardı. Salondakiler acaba bu ülkenin üstüne çökmüş karabasanın bilincini, sahneden duyduk- lan sözlerie, hele ömeklerle, bir kez daha kazanmış olu- yorlar mrydı? Gece bittiğinde, kapıda Bn. Capparell ile konuşurken, Jimmy Tingle'dansözaçıldı. "Hangı bıçimde, hangiortam- da olursa olsun, gerçekler her fırsatta açıklanmalıdır" de- dim. Bunu işrten biri yanımıza yaklaştı. "Ama, Jimmy Ting- le 'ın söylediklennde gerçek payı pek yoktu" dedi. Olümüııüıı 10. yılında A. Kadir ve şiiri ATAOL BEHRAMOĞLU A. Kadir (Abdülkadir Meriçboyu) 1917'de İstabulda (Eyüp) doğdu. 1985'te, yine Istanbul'da, Göztepe'de- ki evinde yaşama veda etti. Benim ba- ba evi de Göztepe'de olduğu için Kadir ağabeyle 1970 li yıllarda sık sık görü- şûr, bana her zaman bir akraba evinin sıcaklığını duyuran alçakgönüllüce ve zevkle döşenmiş ışıklı evlerinde kahve- lerimizi yudumlayarak şiirden, hayat- tan, dünyadan ve en çok da ülkemizden konuşurduk. Kadir ağabeyden bende kalan en yo- gun izlenim, onun mutlu bir insan olu- şuydu... Çok genç yaşta, Harp Okulu öğrencisiyken, Nâzım Hikmet'e yöne- lik komplonun kurbanlanndan biri ola- rak tutuklanıp hapis yatmastna, sonra- ki yıllar da sürgünlerle, yoksulluklarla ve yine polıs baskılanyla geçmiş olma- sına karşın, o mutlu bir insandı... Yu- dumladığı kahve, tüttürdüğü sigara, okuduğu, çevirdiği ya da yazdığı şiir, hep mutluluk duyarak yaptığı şeyler- di... Konuşurken de sözcüklerin sanki tek tek tadını çıkardığını hissederdi- niz... Ben çok az insanda, ondaki kadar sade, gösterişsiz, gürültüsüz patırtısız, ama aynı ölçüde de derin, saygılı, içten, elle tutulurcasına somut bir yaşama se- vinci, hayata bağlıhk gördüm... Belleğımden hiç silinmeyen şiirlerin- den biri, 1943 tarihli "Hadrlanıak''tır: "Bazan içimde nasıl, biliyor musun, bir tuhaflık duyanm. Hani bir şey hanıiamak: Bir çıçek, birpencere, bir sıcaklık. Ne bileyim ben bir sürü şeyler işte. Bizim nelerimizyoktu ki kardeş! Çocuklanmız, karımız, kitaplanmv:. Benim htaplar şu yanda dururdu, şöyle. Ne oldular dersin? " "Benimkisi kâfir, bir turşu kumrdı, parmaklarım yersin." Eğer tek bir şiirle bir şairin kişiliğini ve şiirinin özellıklenni irdelemek ge- rekse, ben A. Kadir için, ilk bakışta bel- ki gösterişsiz, fakat incelik dolu bu şi- iri seçerdim. "HaOrlamak"ta iki kişi konuşmakta- du-, Hapiste, sürgünde, belki cephede- dirler... Geride bıraktıklan şeylerden özlemle söz ermektedirler. Bu şeyler, "bir çicek. bir pencere, bir sıcaklık''tır... Günlük yaşama dair, sıradan nesneler, duygular.. Ve yine bu şey lere bağlı ola- rak "çoeuklan, kanlan, krtaplan" . Sonra o ansızın, beklenmedik, unutul- maz son üç dize... Bu son dizelerin şi- irin bütününe bağlanışındaki çarpıcı A. Kadir psikolojik süreç, şiire az rastlanırbir et- ki ve inandıncılık gücü kazandırmak- tadır. Şiirin bütünûndeki, özellilde de yine bu son üç dizedeki dil ve sözcük- ler de aynca üzerinde durulmaya değer. "Benimkisi-, "kâfir", *turşu kunnak", "parmaklanru yemek" vb. halk dili, ko- nuşma dili sözcükleri ve deyimleri, en- der rastlanır bir doğallıkla şiir dili olu- vermiştir... "MBtan" dergisinin A. Kadir'e ayır- dığımızMart 1976 tarihli 15.sayısında ben ve N. Behram, onunla bir söyleşi yapmıştık. Nâzım Hikmet'e ve şiirine büyük hayTanlığuım yanı sıra, kendi öz- gün şiirinin kökleri; halk dıline, türkü ve ağıtlara yakmlığı; şiiriyle kişiliğinin bire bir ilişkisi konulannda önemli ipuçlan varbu söyleşide. Kendi sözle- riyle "beylik propagandanuı kesinlikk olmadığı; slogandaa, bağnaztıktan bep uzak" bir şıirdir A. Kadir'inki. Ve ayru söyleşide benim bır tanımlamamla: "_. sosyalist dünya görüşüne yaslanan; fa- kat aynı zamanda insan tekinin otantik yaşamasından kaynaklanan duygular ve düşiincelerle yoğnılmuş; lirizmle öf- ke kanşunı bir şiir. Halk türkülerinin söyleyişierûıe çok yatan söyleyişler. Ve imajlann, doga betimlerinin yer aldığı özgün bir şiir.'* Nâzım Hikmet'in açlık grevinden vazgeçtiği ve Cerrahpaşa Hastane- si'nde yatmakta olduğu günlerde ziya- retine gelen A. Kadir'e ilk sözleri şu olmuş: "Yahu Kadir, nasıl döndün sûr- günden? Senin tstanbul'a sağ döneceği- ne hiç inanmıyordum!" A. Kadir'le "Militan''dakı söyleşi- miz ise onun şu sözleriyle bitiyordu: " tstanbul'a sağ döndüm. Ve bir insanın. bir halk adamının yapması lazım gelen nedirse, ekmeğini kazanmak. bir iş gfiç sahibi ounak, çoluk çocuk sahibi olrnak, evlenmek, hayata kanşmak ve başar- dım bunu. Bâbıâli caddesinden yirmi beş yüdır bir forma yere düşürmeden, bir yere on para borç takmadan sıynl- dım. Ama hep anam ve Nâzım beni göz- lerlermiş gibi gelirdi bana_ Bir şey ola- cak mı, sflrçecek mi, bir hata yapacak mıdrye~ r> A. Kadir'in başan anlayışı buydu... Bir insamn zaten en doğal hakkı olan şeyleri yapabilmek... Mutluydu... Çün- kü bütün engellemelere, bûtün yok et- me çabalanna karşm, o ayakta kalabil- meyi, namuslu kalabilmeyi ve bir insa- nın en doğal haklan olan, en doğal, en sade mutluluklan tatmayı başarabilmiş- ti... Bu pınl pınl insanın, namuslu ve bü- yük şairin mutluluğu 1980 askeri dar- besini izleyen günlerde yaşadıklann- dan sonra gözle görülürcesuıe gölge- lendi. O sırada altmışını geçmiş bir seç- kin sanat kültür adamını,a tnada''nın "Odysseia"mn Türkçeye hayranlık ve- rici uyarlamasına büyük emek vermiş bir dil ve şiir ustasını darbenin hemen ertesi günü gözaltına alarak bir askeri kışlanın zindanında başka tutuklularla birlikte haftalarca ve çamaşır değiştiril- mesine bile olanak verilmeyen en aşa- ğılayıcı koşullarda gözaltında tutanlar, bir gece gözleri bağlı olarak dışan çı- kanp kurşuna dızme senaryosu uygula- yanlar, başkalanna yapılan işkencelere tanık edenler; ondaki yaşama sevinci- ni, mutluluğu zedelemeyi başarabildi- ler. Bu acı. akıl almaz olaylardan sonra sağlığı da gözle görülürcesine kötüleş- ri. 1985'teki ölümü ise, hiç kuşkusuz, faşist cuntanın cürüm listesinde yazılıdır. A.Kadir bugün anılıyor • Kültür Servisi- A.Kadir ölümünün onuncu yılında TYS'nin düzenlediği ve Kadıköy Belediyesi'nin katkıda bulunduğu bir toplantıyla Caddebostan'daki Kadıköy Sanat Merkezi'nde bugün saat 18.30'da amlacak. Açılış konuşmasını TYS Genel Başkanı Ataol Behramoğlu'nun yapacağı toplantıya Afşar Timuçin, Ayten Mutlu, Emin Karaca veMetin Cengiz konuşmacı olarak katılacaklar. Isa Çelik'in dia gösterisinin yanı sıra Işık Yenersu da A.Kadir'den şiirler okuyacak. Sokak Çoctıkları Demeği'nden sergi • Kültür Servisi- Sokak Çoeuklan Derneği tarafindan koruma altına alınan çocuklann yaptıklan resimler 10 nisana kadar KEBAP'S Restaurant'da sergileniyor. Dernegin bu çocuklara sosyal alışkanhklar kazandırmak ve yeteneklerini ortaya çıkartmak dogrultusunnda yaptığı çamışmalardan biri olan resim derslerinin ürünleri, onlann iç dünyalannı yansıtıyor. 1992 Temmuz ayında çalışmalanna başlayan derneğın düzenlediği sergide resim satışmdan elde edilen gelir küçük ressamlara toplanan bağışlar ise dernek yetkililerine teslim edilecek. Ankara Deneme Sahnesi'nden TVIisafir' • ANKARA(ANKA)- Ankara Deneme Sahnesı, Bilgesu Erenus'un "Misafir" adlı oyununu sahneliyor. Prof.E>r.Nurhan Karadağ'ın yönettiği oyun, 19, 20 ve 26 mart tarihlerinde Yeni Sahne'de sergilenecek. "Misafir", Almanya'da çalışan Musa adlı bir işçinin serüvenini anlaöyor. Yaman Altınok ve Fahri Kınal'ın yönetmen yardımcılığını üstlendiği oyunda Umut Karadağ, A.Yavuz Sepetçi, Özgür Başkaya, Kadir Karadağ, Gündüz Turan, Suat Karausta ve Mustafa Koçyiğit rol alıyor.'Misafîr'in Müziklerinı Hasan Yükselir'in, dekor tasanmını Rona Topçuoğlu'nun, ışık düzenini Mehmet Yaşayan'ın gerçekleştirdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear