Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 MART 1996 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 15
Alan Parker'ın son filmi kesinlikle tadına bakılacak türden, hınzırca kotanlmış, usta işi bir fars
Vhsır gevreğini sever ıııisiııiz?Mısırgevregini sever misiniz?
Ya fıstık ezmesini? Elektrikli bat-
taniye kuilanır mısınız? Ünü
dünyayı tutmuş, modern hayatın
tanınmış besın markası Kellogg
ürünlerine.Özal dönemınden be-
ri biz de iyice aşinayız artık.
Amerikan hayat tarzınm sağlık.
beslenme. zayıflama, temizlik,
vb. ahşkanlıklan tûm dünyayı ol-
duğu gibi ülkemizi de sanp ku-
şattı son yıllarda. Yirmınci yüz-
yıl başlannda ortaya çıkıp Battle
Creek-Michigan'da kurduğu ve
giderek paralı, varlıklı Amerikan
vatandaşlannın büyük ilgisini
toplayan bir sağlık merkezinde
adeta para basan, bildik 'Ameri-
kan Rüyası'nın becerikli, uyanık
ve inançlı ilk öncülerinden sayı-
labılecek. doğru beslenme ve
sağlıklı bir şekilde zayıflama, in-
celme yöntemlerinin, cimnastik
ve elektrikli sıcak-soguk basınç-
lı su masajlanmn, hamamlı kap-
lıcalı tedavi ve rahatlatma yolla-
nnın, vb. icatlann atası, tıp dok-
toru, cerrah, mucit, saghk uzma-
nı, doğave çevre koruyucusu, ve-
jetaryen, dindar ve işbitirici bü-
yük ışadamı olan John Harvey
Kellogg'un (Anthony Hopkins)
gerçek yaşamöyküsüne dayana-
rak yazılmış bir kitaptanuyarlan-
mış u
Weflvüle'e Hoşgddiniz",
sivri dilli. eğlenceli, hınzırca ko-
tanlmış, usta işi bir fars.
Sağfak takmülan
hakkında...
Bu Dr. Kellogg, günümüzde
endüstriye dönüşmüş kahvaltılık
yiyecekler diyebileceğimiz sek-
törün öncüsü olduğu kadar. kut-
sal kıtabm (încil' in) bazı bölüm-
lenne dayanarak et yenmesine
de biftek-sosis-sucuk tüketimi-
ne de karşıydı sağlık açısından.
Kafayı bağırsaklara ve dışkıla-
maya takmıştı, 1.62 cm boyun-
daki Dr. Kellogg. Mikroskop
analizınde, at pısliği kadar sakm-
calı bulduğu biftek, denizden çı-
kan yapışkan üre olarak nıtelen-
dırdiği istiridye - midye ya da
'kokmuş, kurtlanmış et balonu"
dediği sucuklar, mideden sonra
bağırsaklara da çok zarar veri-
ciydi. Bısıkletle gezdırdiği, mü-
zik eşliğinde koşturduğu, açık ve
temiz havada bol gıda - sebze ve-
rip cimnastik yaptırdığı zengin
müşterilerinin temız düşünüp te-
mız bağırsaklara sahip olmalan-
nı hedefleyen 'et düşmanı' Kel-
logg, kesinlikle alkol ve tûtün iç-
mediği gibi. bedenin lağım kana-
lı diye adlandırdığı cinselliğe de
karşıydı. Sekse tümüyle kapıla-
nnı kapatmış. mastürbasyonu
ölümcül bir günah sayan, üreme
eylemı dışında sevişmeyi de
enerji kaybı addeden, aslında ot
gibi yaşayan, 'sağlıklı hayat pey-
gamben'dir. Dr. Kellogg'umu-
zun ılginç öyküsünü aktaran. be-
ceriyle çekilmiş, esprili, ıncelik-
li ve yaman bir Alan Parker gül-
dürüsü "Wellville'e Hoşgeldi-
nız" kanımca.
'Mısır yemek ruhu
yüceftir:
Amerikan hayat tarzıyla dün-
yaya yayılarak günümüzde vaz-
geçılmez alışkanlıklara dönüş-
müş, modalaşmış sağlıklı ya-
şam, temiz beslenme ya da özgür
beden kültürü. vb. gibi kimi ke-
mikleşmiş inanışlarakamerasını
çeviren Ingıliz Alan Parker, bi-
zim için. 20 yıl öncesinde güze-
lim "Bugsy Malone"lakeşfedil-
miş, pop kültürle haşır-neşir, klip
estetiğinin de öncülerinden tam
bir montaj-imaj ustası. süreklı
kendini yenileyen, yanm yüzyı-
lı deMren yaşı ve deneyimiyle
gönlü. kafası hep genç kalanlar-
dan, önemli bir yönetmendir öte-
den beri. Türk düşmanı "Gece-
yansı Ekspresi"nden Pink
Floyd'a ilişkm deneysel "Du-
var"a. "Bird)"den "Angel He-
art"a ya da "Gençlik Ateşi"ne
kadar her yenı filminde farklı bir
türe el atan, farklı tarzlara yöne-
len, değişik sulara kulac sallayan
Weflvüe'e HoşgeMMz (The Road to Wellville)
Yönetmen: Alan Parker / Senaryo:
T.C.Boyle'un romanından A. Parker /
Kamera: Peter Biziou / Müzik: Rachel
Portman / Oyuncular: Anthony Hopkins,
Bridget Fonda, Matthevv Broderick, John Cusack, Dana Carvey, Michael Lerner, John
Neville, Colm Meaney, Lara Flynn Boyle /1995 ABD (Pinema) Beyoğlu Beyoğlu, Etiler
Parliement Cine - Club, Kadıköy KSM ve Bakırköy Avşar sinemalannda.
SUNGU ÇAPAN
Vaklaşık 80-90 yıl öncesinde, Dr. KeUogg'un tazyikli su seansı sahnesinde John Neville ve Matthov I3n.dt.rick.
Parker, bu kez de farsı deniyor.
Ustanın keyifle seyrettiğimiz,
muzip mı muzip bu son filmi,
bütün 'sağlık fanatiklerinin eg-
zantrik çan' ya da 'bütün etye-
mezlenn gurusu' sayılan doktor
John Harvey Kellogg'un öyküsü.
Kabaca özetlemek gerekirse,
sindirim öncesi ve sonrası üstü-
ne, temiz beslenmek ve sağlıklı
kalmak üstüne odaklanan, Ang-
lo Amerikan dünyasınm, bir Co-
ca-Cola logosu kadar olmasa da
en popüler ve satan markalann-
dan biri haline gelmiş, sıradışı
bir yaşam öyküsünün fılmine gi-
rişen Parker, ilginç. sancı ve sar-
sıcı bir fars çekmiş kı görmelere
değer.
1907'de Battle Creek Sanator-
yumu'na, sudan bahanelerle so-
run yaratarak birbirlerinden
uzaklaşıp başkalanyla düşüp
kalkarken cinsellik ve şehvet ara-
yışlanna dalmış, soylu ve zen-
gin, genç bir çıft düşüyor. Dok-
torumuzun lezgâhında annmak
isteyen, sağlıkla kafayı bozmuş
bu çiftin erkeği (Matthevv Brode-
rick) sürekli ereksiyon halinde,
hemşirelere filan sarkar ve ha-
zimsızhk sorununu sürekli yapı-
lan şınnga-lavman tedavisiyle
çözümlemeye çalışırken, 'evlilik
yasal orospuluktur şekerim' di-
yen, cinsel bakımdan azgın bir
hasta. tombul arkadaşının kıla-
vuzluğunda, 'bisiklet selesiyle
nasıl orgazma ulaşılır?' dersleri
alan, bebeği ölmüş, genç kansı
(Bridget Fonda) da 'bedenin la-
ğım kanalı'na (yani sekse) dalı-
yor tepeden tırnağa, gözü kapa-
lı. Kellogg'un sağlık mabedi do-
lup taşarken, bohçasından herke-
se armağanlar dağıtan bir Noel
Baba gibi ortalarda dolanan, bu
arada Alman ırkından nefret et-
tiğini öğrendiğimiz, dünya ni-
metlerinden de uzak durmayı
öğütleyen, kızdıgını şınnga ma-
kinesine bağlayan doktorumu-
zun başı da çocukken evlat edin-
diği, sürekli ilgi ve şefkat iste-
yen üvey oğluyla sürekli belada-
dır!
'Fermuan kapatdmamış
bir komedi.J
Dönemin bu konudaki üçkâ-
ğıtçı girişımcılerinin çıkarcı dav-
ranışlannı karikatürize ederek,
her servetin arkasında yatan ya-
lanlara da dokunduran Parker'ın,
bazı sıkı özdeyişlerle 'aydınlattı-
ğf bu görkemli fars denemesin-
de, kısa yoldan köşe dönerek sı-
nıf atlamak isteyen, yoksul genç
rolündeki John Cusack'la sahte-
kâr rolündeki Michael Lernerve
Matthevv Brodenck'in su-ça-
mur-elektrik-buhar banyolann-
daki espritüel, zengin arkadaşı
John Neville gibi oyuncular da
öne çıkıyorlar. Ama kısa boylu,
çok marifetli Kellogg'a tavşan
dişleriyle benzetilmiş, usta aktör
Anthony Hopkins'in, maskara-
lıkla şamatacılık arasında gidip
gelen, şaşırtıcı ve eğlencelikli
yorumuna pek diyecek yok.
ABD'den dünyaya yayılmış ki-
mi modern sağlık takıntılanna
matrak biçımde. sırası geldikçe
dokundurmadan edemeyen, kes-
kın bir taşlamadan yırtık bir seks
komedisine yol alarak iki saatli-
ğine seyircisini tam bir güldürü
tufanına uğratan Alan Parker'ın,
Variety'den Tod McCarthy'nin
sözleriyle "fermuan kapatılma-
mış bu komedisi" gerçekten gü-
lümsemelerle keyiften dört köşe
bir halde, tüketilen, Brecht'vari
cesur ve edepsiz bır eğlencelik.
Oyuncu kadrosunun performan-
sı da süper! Seyrettiğiniz bu şim-
dilik son (çeyrek yüzyılda çok
sayıda klıp çeken üstat, 11 de
uzun fılm ımzaladı şimdilik)
Alan Parker yapıtı, yeni yapım-
lardan geçilmeyen bu haftamn
bizce. öncelikle tadına bakılma-
sı gereken filmi kuşkusuz. Kaçır-
maym!
/\me lerikan sınemasına
özgü tican çarkın dişlilennce
bunca yıldır pek öğütülememiş.
Hollyvvood'un aydın ve alçak-
gönüllü senarist yönetmenle-
rinden Robert Benton'un, en iyi
erkek oyuncu ve senaryo uyar-
laması 'Oscar'lanna aday gös-
terilen son eseri "Nobody's Fo-
ol - Yaşamın İçinden", en azın-
dan Nevv Yorklu film eleştir-
menlennin ödülünün ardından
Berlin Film Festivalı'nde de
başroldeki 'yaşayan efsane" Pa-
ul Nevmıan'a Altın Ayı'yı ka-
zandırması açısından kuşkusuz
seyredilmesi gereken bir film.
Festival heyecanına gebe erken
bahar günlerimızi dolduran pi-
yasadaki şu bereketli mart film-
leri bombardımanında, biraz
geç tarafından seyrettiğimiz bir
sevgi filmi "Yaşamın içinden".
Robert Benton'un sevgiye. da-
yanışmaya, sevecenliğe ilişkin,
doğrudan doğruya yüreğe ses-
lenen bu yoğun ve yalın duygu-
lar selinden biz de nasibimizi
aldık sonuçta.
Sevgi ve d^anışma
Büyük metropolün hengâ-
mesinden ırak, kışı yaşayan,
karlar altında. sankı bütün sa-
kinlennin büyük bir aıleyi oluş-
turdugu, sakin, ufak bir Ameri-
kan kenti dekorunda. Nevv
York'un banlıyösü Kuzey
Barth'ta geçiyor "Yaşamın
İçinden".
Bu kez tüm hayatı boyunca
sorumluluk üstlenmekten hep
kaçmmış ve duygusal bağlan-
malardan uzak durmuş. kansı-
nı, oğlunu terk etmış, inşaatlar-
da çeşitlı işlerde çahşarak başı-
na buyruk yaşamış, içindeki
yalnız çocuğun hâlâ pek büyü-
Yoğun duygular seli...
(Nobody's Fobî)'
'önetrrien ve senaryo: Robert
Benton / Kamera. John Bailey /
Müzik: Howard Shore / Oyun-
cular: Paul Nevvman, Jessıca
Tandy, Melanie Griffith, Bruce
Willis, Dylan Walsh, Gene
Saks, Pruitt Taylor Vince, Philip
Bosco, Josef Sommer/1995
ABD (WB) Beyoğlu Fitaş,
Kadıköy Moda, Bakırköy
Avşar, Etiler Akmerkez,
Altunizade Capitol, Teşvikiye
AFM sinemalannda.
mediği bır ıhtıyar delikanlıyı
(Paul Nevvman döktürüyor bu
rolde) hikâye ediyor Robert
Benton.
Huysuz, aksi görünüşlü, ama
iyi yürekli, bildiğinden şaşmaz,
çalışırken düşüp incittıği dizi
yüzünden hafifçe aksayan, ma-
hallenin delisi. yan gerzek bir
başka çulsuzun en yakın dostu
olduğu gariban bir ihtiyar deli-
kanlınm, Paul Nevvman'ın öy-
küsünü anlatan Robert Ben-
ton'un genelde aıleye ılışkin
konulara düşkünlüğünü. özel-
lıkle baba-oğul ılışkılerine olan
tutkunluğunu 1980'de *Os-
car'lara boğulmuş "Kramer
Kramer'e Karşı" ya da yine 2
Oscar ödüllü "Plaees in the He-
art" (1984) gibi kimi eski fılm-
lerinden bilenler için, yaşı 60 "ı
devirmiş, ama işi bitmemiş. so-
rumsuz, parasız, inşaatlarda her
işi yaparak durumunu idare
edegelmış. eski öğretmeni olan
yaşlı kız Jessica Tandy'nin evı-
ne pansiyoncu olarak çulu ser-
miş, yaşlı, yalnız kahramanımı-
zın dokunaklı hikâyesi pek ye-
ni bir şey değil. Rahat bir dü-
zenden, sürekli iş, gelir, ilgı ve
sevgiden yoksun yaşlı inşaat iş-
çisi 'Paul Newman'ımızın. bil-
dik dostluklar, kırgınlıklar, nef-
retler, ihanetlerle çevrili de ol-
sa, şu kavanoz dipli dünyadaki
hüzünlü ömrünün sonbahan
değişime uğruyor, kansının
terk ettiği oğluyla (Dylan
\Vabh) küçük tonmunu tanıyın-
ca.
Jessica Tandy'ye itfaaf».
Geçmişine sahip çıkıp hata-
lannı kabullenerek sevgisini
esirgediği öğretmen oğlu ve to-
runuyla biraz yakınlaşınca hiç
de alışık olmadığı bazı duygu-
lara alışıp ısınan, tekdüze ve
yalnız yaşamının gidişini ufak
ufak değiştiren 'aile babası"
Sullivan karakterini, yaklaşık
40 yıllık meslek yaşamının en-
gin deneyimiyle iyice biryoğu-
rup yumuşatarak yorumlayan
Paul Nevvman'ın yalın, ustalık-
lı performansının yanı sıra bu
fîlmden sonra ölüveren Jessica
Tandy'nin, (oğlutarafindan evi
sanlıp herhangi birplazaya çev-
rilecek) kısmi felç geçiren yaş-
lı kız yorumu da birinci suııf.
Metanie Griffith'i, yörenin uya-
nık işadamı kocasının hoppa
sekreterleriyle habire aldattığı,
'eski toprak' kahramanımızla
da kınştınp yaşlı horozla Ha-
vvai'ye uçup kocasına nıspet
macerası yaşamak isteyen, tat-
minsiz ev kadını ve Dylan
\*alsh'ın da biraz muhallebi ço-
cuğu kılıklı. küçükken terk
edilmiş, ama okuyup adam ol-
muş oğul kompozısyonlan gi-
bi sevimli tiplemelerle ilgi der-
leyen filmin Jessica Tandy ha-
nımefendiye adanması da kuş-
kusuz vefalı bir ithafi oluşturu-
yor. Richard Russo'nun roma-
nından uyarlanan, sürekli bir-
birlerine el veren, birbirlerinı
kollayan iki yaşlının (New-
mania Tandy'nin) dayanışma-
sı (Evsahibesi yaşlı kız-Tandy,
paragöz oğlunun, Josef Som-
mer'in kapının önüne koymak
istediği, başansız. ailesiz,
60'lık eski öğrencisinde bir
cevher olduğuna hep inanma-
mış mıdır zaten?) çevresinde
hüzünlü, duygusal bir atmosfer
yaratıp yalın ve içten titreşim-
ler yayarak seyircisini ele geçi-
riyor yazar-yönetmen Robert
Benton. Türkçe adına uyg\ın
şekilde 'yaşamın içinden' gelen
bu sıcacüc, sade filmde uyanık,
cingöz işveren rolündeki Bnı-
ceWiIlis,her zamanki gıcıklığı-
nın tersine yer yer sevimli bile
geliyor msanın gözüne.
Takma bacaklı, yoksul Yahu-
di avukattan cenazesinde her-
kesin buluştuğu. sık sık evin-
den kaçmaya kalkışan, köşede-
ki kafenin az buçuk bunamış,
yaşlı bayan Hattie'sine (hatta
katil görünüşlü Doberman kö-
peğine) kadar sevimü karakter-
lerin geçıt resmi yaprığı "Yasa-
mm Jçinden",birlikte yaşlandı-
ğımız saygın bir Hollyvvood yıl-
dızının başı çektiği, genelde
sevgiye ilişkin yoğun bir duy-
gular seli özetle. Bu sele ve
ayaklann gacır gucur sesler çı-
kardığı karlarda dolanıp duran,
yaşamının sonbahannda önüne
çıkan yeni firsatı kaçırmak is-
temeyen Paul Nevvman'la ar-
kadaşlanndan yayıian sıcak
elektriğe kapılmamak ne müm-
kün?
YENÎ BAŞLAYANLAR
Bir yaşamın sonu, bir efsanenin başlangıcı
Kiütür Senisi- Çaykovski'nin yaşa-
mını anlatan "Music Lovers". Mozart" ı
konu alan 8 Oscar'lı "Amadeus" ve
Şostakopviç'in yaşam öyküsünden yola
çıkıiarak çekılen "Testimonj "nin ar-
dındcJi, büyüibesteci Beethoven'ın il-
gınç yaşamı übeyazperdeyeaktanldı.
Beriurd Rose'un yönettiği; başrolleri-
nı Cian, Oldman, Isabeüa Rosselini \e
Valeria GoKno'nun paylaştığı "ÖMim-
sûz Sevgi'' adı film bugün göstenme
giriyor. Yıl H27. Ludvvig Van Beetho-
ven (Gary 0<lman) ölür. Bütün Viya-
na yzsa boğıimuştur. Cenazesi geçer-
ken tibutu göebilmek için binlerce in-
san Toplanır. 3ır yaşamın sonu. bir ef-
saneain başlmgıcıdır.
B-«ethover ın eski arkadaşı Anton
Schiıdler içi: bu olay garip bir araştır-
m a n n başlargıcıdır. Son yıllannda ona
bakan, Beett-oven"in en küçük kardeşi
Johtann, rün mirasa konmayı bekle-
mekıedir. Aıcak, Beethoven, vasiye-
tindk* her şeyjıi "Ölümsüz Sevgili"ye
bıraitığını yızmıştır. Bu kadının kim
oldu|unu kinse bilmemektedir. Arka-
daşMiın son Üeğini yerine getirmeye
kararlı olan khindler, bu kadını bul-
maW için yoa çıkar. Sahip olduğu tek
ipucu, Beethoven'ın isımsiz bir kadına
yazdığı mektuptur.
Schindler"in araştırmalan ilk olarak
Karlsbad'daki bir otele götürür onu. Bu
otel, yıllar önce Beethoven'in isimsız
kadınla buluştuğu yerdir. Otel yöneti-
cisi kadın onu hatırlar Manto ve peçey-
le kendini iyice gizlemiştir ve odasm-
da iki gün kalarak. Beethoven gelme-
den önce aynlır. Beethoven otele gidip
de kadını bulamayınca çok sinirlenir ve
neredeyse odayı bir harabe haline geti-
rir. Fakat kadının kimliğine dair tek ipu-
cu, otel kâğıtlanna atılmış bir imzadır.
Schindler daha sonra Viyana'ya, hâ-
lâ çok güzel bir kadın olan Kontes Ju-
tta GaHenberg'in (Valeria Golino) evi-
ne gider. Kontes, Beethoven'in öğren-
cisi ve sevgilisi olduğunu kabul eder.
Viyana'ya 17 yaşındaki bir Italyan kon-
tesi olarak ilk geldiğinde tek bir şey is-
temektedir: Kentte herkesin konuştuğu
dâhi piyanist ve besteci Beethoven ile
tanışmak. Başlangıçta, Beethoven'ın
kaba tavırlan Julia'yı şaşırtır. Ama Ju-
lia çok geçmeden onun tutkulu kişili-
ğine teslim olur. Diğer bütün talipleri-
ni - Kont Gallenberg dahil reddeder.
Fakat Kontes'ın babası, halkın önünde
konser vermekten kaçınan bir piyanıs-
tin yeteneklerinden kuşku duyar. Julıa,
dehasını kanıtlamak için. babası yanda-
ki odada saklanırken Beethoven'i pi-
yano çalmaya ikna eder. Beethoven'ın
halk önünde çalmak ıstememesinin ne-
deni de çok geçmeden anlaşılır. Sağır-
dır ve ne çaldığını duyabilme yeteneği-
ne sahip değildir. Kendisini bu şekilde
kandırmasına sınirlenen Beethoven. ni-
şanı bozar ve Julia'yı bir daha görmek
istemez. Schindler daha sonra Beetho-
ven'in yeğeni, askeri öğrenci Karl'ı zi-
yaret etmeye çalışır. Fakat Karl onunla
görüşmeyi reddeder. Schindler, Beet-
hoven'in Julia'yı terkettikten sonra Ba-
den'de, Kardeşleri Johann ve Caspar ile
birlikte harika bir yaz geçirdiğini öğre-
nir. Joanna Beethoven'in soğuk ruhu-
na girmeyi. hatta onu güldürmeyi ba-
şanr. Fakat, önceden hamile olan Joan-
na, kardeşi Caspar'la evlendiği zaman
Beethoven öfkelenır ve kadını, karde-
şini evlenmeye kandıran bir fahişe ola-
rak niteler. Kardeşler bir daha asla ba-
nşmaz.
Schindler bundan sonra Macaris-
tan'a gider. Orada çingene Kontesi .\n-
na Marie (Isabeila Rosselini) ile görü-
şür. Anna Marie, seyirciler orkestrayla
alay edince, sağırbestecinin yardımına
koşmuştur. Kontes'in kırdaki evınde
ikisi için bir cennet dönemi başlamak-
tayken iki felaket yaşanır: Napolyon
Avusturya'yı işgal eder ve Caspar ölür.
Beethoven o zaman Caspar'ın oğlu
Karl't velayeti altına almaya ve dul ka-
nsı Joanna'nın çocukla buluşma hak-
kını elinden almaya karar verir. Bunu
başarmak için her türlü kirli oyuna ha-
zırdır: Hâkimlere rüşvet vermeye bı-
le... Anna Marie, Joanna'nın tarafını
tutunca. Beethoven onunla da arkadaş-
lığını keser. Schindler, yolculuğunun
sonunda Baden'e, Joanna'ya gider.
Kendisine fahişe diyen ve oğlunu çal-
maya kalkan adamı alkışlamak için hiç
nedeni yoktur. Ancak Viyana'daki o ta-
rihi gecede o da vardır ve Beethoven'ın
zaferine tanık olur... 9. Senfonisi'ni al-
kışlayan o coşkulu kalabalığa katılmış-
tır. Beethoven, ne müziğini ne de alkış-
lan duyabilmiştir ve sahnede, seyirci-
lere sırtı dönük, yalnız bir adam olarak _ . ,. , . „
durmuştur. Ve sonunda Schindler, Be- Beethoven'ın ya^mını anlatan Ber-
ethoveningerçekaşkı"ÖlümsüzSev-
n a r d
Rose'un "Olumsuz Sevgi" fd-
gili" olan kadının kimliği konusunda mınde, unlu bestecının cenaze torenı
bir ipucu elde eder. sahnesı.
IŞILDAK VE YELPAZE
ATILLA BIRKIYE
Aşk ile Edebiyat
Danimarkalı şair Henrik Nordbrant, "Aşk şiiridir bü-
tün şiirier" derken hiç de haksız değildir. Aşk i!e edebi-
yat arasında, özellikle de aşk ile şiir arasında, büyük bir
akrabalık vardır. Gençliğimizde hemen hemen hepimiz
âşık olduğumuzda, duygulanmızı dile getirdiğimiz şiirler-
den defteıierce dolusu kaleme almışızdır.
Gençlik aşklan belki gelip geçicidirama, insanın yaşa-
mında hiçbir aşka benzemez: Biriciktir. Bu biriciklik de
ebedi bir kimlikle, hep edebi bir yapıta dönüşmek ister.
Acaba şiir mi aşkı yaratmıştır; yoksa aşk mı şiiri?
Divan edebiyatımız aşk şıirleriyle doludun" Karacaoğ-
lan'ın yanık sesi kulaklanmıza ulaştıgında, yüreğimiz de
"ElifElif" diye akar; Fuzuli'nin Leyla ile Mecnun'u bir aşk
abidesidir. Nâztm Hikmet'ten, Ortıan Veli'den, Behçet
Necatigil'den, llhan Berk'ten, Attila llhan'dan, Cemal
Süreya'ya kadar ve daha saymakia bitmez, nice şairimi-
zin dizeleri aşkın en güzel betimlemeleridir.
Aşk ve edebiyatın bendeki ilk çağrışımlan, Aşk-ı Mem-
nu ve Eylül'dür. Hâlâ boğazda vapurla gezerken, gözü
yaşlı Bihter'i bir yalının önünde görebilirsıniz. Beyazlargi-
yinmiştir ve göğsünde kanayan kırmızı bir gül vardır. Ya-
şadığı tutkulu bir yaşak aşk onu intihara kadar sürükle-
miştir. Bir başkası da Suaf'tır. Suat'ın piyanosundan çı-
kan notalar, kıyılarda gizlidir. Onun da sonu Bihter gilii-
dir. O da bir yasak aşkın ardından kendini alevlerin içine
atmıştır.
Aşk ve edebiyattan konuşmaya başladınız mı, saatler-
ce konuşurda, söyleyeceklerinizi bir türlü bitiremezsiniz.
Çünkü edebiyatın tarihi aynı zamanda da aşkın tarihidir.
Hatta denilebilir ki insanlık tarihi, aynı zamanda aşkın ve
edebiyatın da tarihidir.
Adem ile Havva öyküsünü bir söylence de olsa, pe-
kâlâ buna örnek gösterebiliriz.
Dünya edebiyatında birazcık dolaştınız mı, Romeo ve
Jüliet karşınıza çıkar. Imkânsız bir büyük aşktır. Sonra,
gözyaşlarını yüregine gizleyen soylu Cyrano. Ardından
Anna Karanina, aşkın ecesi olarak karşınızda belirir. Sa-
di'nin dizeleri yüreğınizi parçalar. Edebiyattaki aşk öykü-
leri, romanlan, şiirleri saymakia bitebilir mi?
Tüm aşk öyküleri yaşanılanlar mıdır; yoksa yazıldıktan
sonra mı yaşanır?
Bir denememin sonunda "llhan Berk Aşk Tarihi'ni ne
zaman yazacak—Marquez'den önce mi?" diye sormuş-
tum. Belki de "Aşk Tarihi", edebiyattan farklı olarak "ya-
zılamayanın" tarihidir...
Aşk ve edebiyatta bir üçüncü boyut daha vardır ki bu,
kenttir. örneğin Binbir Gece'nin Bağdat'ı büyülü bir aşk
kentidir. Evet, hele hele Istanbul. Istanbul öyle bir kent-
tir ki, insan hem delicesine Istanbul'a âşık olur, hem Is-
tanbul'da delicesine aşık olur.
Istanbul'un Boğaz'ı adeta bir aşk ırmağıdır. Tanpınar'ın
Huzur romanında Mümtaz, âşık olduğu kadına, Nuran'a
"Biz birbirimizimi, yoksa Boğaz'ı mı seviyorvz?" diye sor-
maz mı?
Belki de, değerMerin yrtime uğradığı günümüzde kimi-
lerine göre aşka ve edebiyata yer yoktur. Markalann, dö-
viz bürolannın ve kitle iletişim araçlarının "iktidar" oldu-
ğu günümüzde "aşk ve edebiyat", başka birçok değer
gibi, yaşamımızdan çıkıp gitmiş midir?
Kimileri için değil hiç kuşkusuz.
Özellikle de gençlerin. Aşk ve edebiyatın en güvenli ya-
şatıcıları gençler değil midir? Aşka ve edebiyata en çok
onlar sahip çıkmazlar mı? • <m
Hangi "de^er'leriktidardaolursaolsun, gençler varol-
dukça, "aşk ve edebiyat" da var olacaktır...
Yeğenağa'nın resim sergisi Kadıköy'de
• Kültür Servisi - 1987 >ilından bu yana resim çalışmalannı
sürdüren Doç. Dr. Itır Yeğenağa'nın ikmci kişisel sergisi
bugün Kadıköy Bahanye'deki Akbank Sanat Galerisi'nde
açılıyor. Çoğu yağlıboya 25 parçalık sergide, Yeğenağa'nın
bazı pastel çalışmalan da yer alıyor. Daha önce birçok karma
sergiye de katılan sanatçının bugün saat 18.00'de başlayacak
olan sergisi 19 martta sona erecek.
Türkiye Yaymcılar Bırliği'nden açıklama
• Kühür Servisi - Türkiye Yaymcılar Birlıği Başkanı Aygören
Dirim, Türkiye'nin gümrük birliğine girmesiyle ilgili olarak
yaptiğı açıklamada. bunun ülkemizde yeni bir dönemin
başlangıcı olduğunu ve atılan imzalann gerekliliklerinin
yerine getirilmesinin önemini bildirdi. Açıklamada bu
gereklilikler şöyle sıralanıyor:
1- Düşünce ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasa
uygulamalannın kaldınlması, anayasa değişikliklerinin
yapılması, eğitimde çağdaş reformlann yapılması
çalışmalanna hemen başlanmalıdır. Halen hapishanelerde
bulunan düşünce suçlulan özgürlüklerine kavuşturulmalıdır.
2- Korsan kitap basımını önleyici hükümlerın de yer aldığı
yeni Fikir ve Sanat Eserlen Yasa Tasansı TBMM'de
onaylanıp yürürlüğe konmalıdır. 3- Gümrüklerin
sıfırlanması kapsamında. öncelikle ithal kâğıtta
gümrük ve fonlar kaldınlmalıdır. Öte yandan yann saat
11.00'de KASEV orman alanı içinde oluşturulacak
Türkiye Yaymcılar Birtiği Ormanrnda fidan dikımi yapılacak.
Törende, düşüncelerinden dolayı özgürlükleri kısıtlanan ya da
yaşamlannı yitiren düşün adamlanmız adına da birer fidan
dikilecek. Tuzla Belediyesi arkası KASEV Vakfı Kampusu
Dernek Merkezi önünden saat 10.00'da servis aracı
kaldınlacak.
Oktay Ekinci Küba iztenimlerîni anlatıyor
• Kültür Senisi- Mımarlar Odası Istanbul Büyükkent
Şubesi'nin "Habitat- H'ye Doğru" etkinlik programı
çerçevesinde her cuma düzenlediği söyleşilerin bu haftaki
konuğu Mımarlar Odası Büyükkent Şubesi Başkanı Oktay
Ekinci. Oktay Ekinci bu akşam saat 18.30'da Mımarlar Odası
Istanbul Büyükkent Şubesi Kent Kültürü Araştırma
Merkezi'nde 1994 Aralık ayı içindeki Küba gezisi
izlenimlerini slaytlar eşliğinde anlatacak; özellikle Havana
kenti ve Küba'nın içinde bulunduğu sorunlarla genel durumu
hakkındaki gözlemlerini aktararak, Habitat- II süreci
açısından değerlendirmesini yapacak. (251 91 37)
GÖSTERİMDEKİ FİLMLERİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
• • Aslan Kral/ The Lion King
• Çılgın Aşık/ Only Youl Norman Jevvison
jr-k Çılgın Romantık.;
Tiıe Romance/ Tony Scott
irir Frankensteın/ Mary Shelley's Frankensteın/ K.Branagh
•*••*• Gölge Topraklar/ Shadowlands/ Richard
Attenborough
• • Günaha Davet/ A Bronx Talel Robert De Niro
•k Hız Sınırı/ Termınal Veloctty/ Deran Sarafıan
•*• Ruhların Evı/ House of Spints/ Bılle August
• Sirenler/ Sırens/ John Duigan
• Şike/ Quiz Show/ Robert Redford
ir-kit Çılgın Aşık/Only You/ Norman Jevvison
• Tacız/ Dısclosure/ Barry Levınson
•kir-kif Uç Renk. Kırmızij' Troıs Couleurs: Rouge! K.Kıeslovvski
* Vampirte Görüşme/ Intertvıevv with the Vampire/
N.Jordan
• Yırtıcı Geceler/ Les Nuıts Fauves/ Cyril Collard
•k-k Yaşamın İçinden / Nobody's Fool / Robert Benton
• • • Melvılle'e Hoşgeldınız / Road to VVellville I Alan Parker