22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
28ŞUBAT1995SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER YÖK Başkanı 'Huzurlu egitim sürüyor' derken öğrenciler, polisin saldırganlara göz yumduğunu söyledi Üniversîlelerde yoğun önleınler • îçişleri Bakanı Menteşe ve îstanbul Valisi Kozakçıoğlu, bugün Istanbul'da, üniversitelerdeki güvenlik önlemlerini tartışmak üzere, rektörlerin de katılacağı bir değerlendirme toplantısı yapacak. ANKARA/ÎSTANBUL (Cumhuri- yet) - Marmara Üniversitesi Göztepe Kampusu'nda, yaklaşık bir hafta önce üikücülerin sol görüşlü öğrencilere sai- dırması sonucu başlayan ve diğer üni- versitelere de yayılan olaylara tepkiler sürüyor. Ankara Üniversitesi Dil ve Ta- rih" Coğrafya Fakültesi'nde üç gün ön- ce gericilenn saldınsma ugrayan öğ- renciler. eylemlerin "sivil faşist gnıp- larca" gerçekleştırildiğini ileri sürdü- ler. Bugün İçişleri Bakanı Nahh Men- teşe ile İstanbul Valısı Hayri Kozakçı- oğlu Istanbul'da "değertendirme" top- lantısı yapacaklar. Ankara'da bir basın toplantısı düzen- Ieyen YÖK Başkanı Mehmet Sağlam, üniversitelerde eğitimin huzur içinde yapıldığını savunarak, yalnızca bir üni- versitede gelişen bir olayın bütün üni- versitelere mal edilmesini ve "iiniver- srtelerde 1980öncesinedönülüyor" bi- çimindeki yorumlan "abarüh" buldu- ğunu belirtti. Sağlam şunlan söyledi: "Marmara Üniversitesi'nde dışan- dan gelen 10 kişilik bir grup öğrencile- rimize saJdırmış. Bu gruptan da 4 kişi- nin öğrenci olduğu saptandı. Bize gelen bilgüere göre gerek üımersite. gerekse emni>et görevlileri görevlerini yerine getirmiştir. Eğitimin güvenliği sağlana- cakür." Üniversitelerde her türlü düşüncenin ve tartışmanın olması gerektigini, an- cak düşüncelerin yalnızca tartışmalar- da kalması gerektigini belirten Prof. Dr. Sağlam, herhangi birtehlike görül- mediği için üniversite görevlilerince fazla önemsenmeyen kimlik kontrolle- rinin de yoğunlaştınlacağını kaydetti. Mehmet Sağlam, bırsoru üzerine, Mil- li Güvenlik Kurulu gündeminde üni- versitelerde yaşanan olaylann yer al- madığını, bir konu arasında bu olayın da konuşulduğunu sözlerine ekledi. DYP Genel Başkan Yardımcısı tbra- him Yaşar Dedeiek de öğrenci olayla- nna da değınerek hükümetin üniversi- telerde meydana gelen olaylan araştır- ması gerektigini vurguladı. Dedeiek, "Burada \apılacak bir hata, gercekten gençlerimizi tekrar bu mecralara sü- rükleyecektir. Bunlar gençlerirnizin ölü- müne sebep olursa, bundan hepimiz so- rumlu olunız*' dedi. MHP Genel Başkan Yardımcısı Rı- za Müftüoğlu, üniversite gençliğinin "soku" ve "sağcT diye adlandınlıp ay- nlmasına karşı olduklannı söyledi. § Ankara Üniversitesi DTCF'deaçık- lama yapan bir grup öğrenci, üniversi- te öğrencilerine yönelik saldırılann "sağcı-soJcu öğrenciler arasında çabş- ma" olarak değerlendırilmesinın ya- nıltıcı olduğunu belirtejek, saldınlann faşist gruplarca yapıldığını belirttiler. lstanbul'daki üniversitelerde dün yo- ğun güvenlik önlemleri alan polis, okullarda kuş uçurtmadı. Öğrenciler, tek tek kimlik kontrolünden geçirilir- ken dışandan hiç kimseyi üniversitele- re sokmadı. ANAP Genel Başkanı Mesut Yü^ maz. üniversitelerde yaşanan olaylann ve sokakgösterilerinin 1980öncesi_gö- rüntüleri anımsattığını belirterek "Uni- versiteli kardeşierime sesleniyorum; tahriklere kapılmayın. Bu senaryolara atet olmayın. Üniversitelerin kavga dö- vüş yeri oimasına izin vermeyin. Türki- ye'nin tek çıkış yolu seçimdir. Seçimi D- kamak isteyenlere izin vermeyin" diye konuştu. RP'nin IETT'ye şoför alma oyunu tutmadı MEHMET DEMİRKAYA RP'li İstanbul Büyükşehir Belediyesinin "adil düzen"ci yeni yönetimi "adiT(0 bir uy- gulamayı daha dün yürürlüğe koydu. Kendilerine RPyönetici- lerinden "ÎETT'ye şoför alına- cak " dendığinı belirten çok sa- yıda RP'li, dün lş ve lşçi Bulma kurumun un Sirkecidekibina- sı önünde uzun kuyruklar oluş- turdu. Konudan haben olmayan kurum yöneticileri "flkkez" kar- şılaştıklan bu durum üzerine lETT'yı arayarak bilgi istediler. İETT yöneticılennin şoför alı- nacağını doğrulaması üzerine, kurum yöneticılen. "Bizeyıllar önce iş için müracaat etmiş in- sanlar \ar. 3-4 vıldır bekleyenler var. Öncelildi olarak onlara bü- dirimde bulunmamız gerekir" dediler Kurumun haberi yok lETTye alınacak 400 şoför kadrosu İş ve lşçi Bulma Kuru- mu'ndan önce RP'li işsizlere bıldirildi. İş ve lşçi Bulma Ku- rumu'nun Eminönü'ndeki böl- ge fflüdürtüğü çahşantarr dün sabah işyerferine geldiklerinde, uzun bir kuyrukla karşılaştılar. Kurum çalışanlan. kuyruktaki- lere ne için beklediklerini sordu. Kuyruktakiler. tETTye şoför alınacağını, bu nedenle kendile- rinden Tş ve lşçi Bulma Kuru- mu'ndan başvuru kartı almala- nnm ıstendiğıni söylediler. Ku- rum çalışanlannın böyle bir alımdan haberleri yoktu. Kurum yetkililerinin, kendi- lerine böyle bir başvurunun ya- pılmadığını sö> lemeleri üzerine kuyrukta bekleyenler şaşkınlığa uğradı. Birçoğu. cumartesi ve pazar günü "partiden" kendile- nne telefon geldiğini ve kendi- lerinden bugün (dün) İş ve lşçi Bulma Kurumu'na gidip başvu- ru kartı almalannın istendiğini belirtiyordu. Israrlar karşısında kurum yetkilileri konuyu lETT'den sordu. Aldıklan yanıt olayı doğruluyordu; lETT'ye 400 şoför alınacak. Kurum yet- kililerinin, böyle bir olay için kendilerine yazılı bir başvuru- nun yapılmış olması gerektigini belirtmeleri üzerine de gerekli belgelerin ve harcın bugün (dün) kendilerine iletileceği bıldirildi. IETT'ye şoför alınacağından sadece belirlı insanlann haberi vardı. Kurum yetkililerinin ken- dilerine yapılmış bir başvuru- nun olmadığını söylemesi üze- rine yaşanan kaosta birisi yanın- dakine şöyle diyordu: "CMur mu öyie şey canım. Beni _.'in özel ka- lem müdürü telefonla arayarak söyledL" Bir yetkiliden bilgi almaya ça- lışırken kalabalıktan sıynlıp ge- len 30 yaşlannda, düzgün sakal- lı birisi ile yetkili arasında şöy- le bir konuşma geçti: Sakallı: IETT'ye şoförlük için gelmiştim. Yetkili: IETT'ye şoför ahna- cağını nereden öğrendiniz? Sakallı: Partiden söylendi. Yetkili: Hangi partiden? Sa- kallı: ... ilçesinden. Yetkili: Sıraya geçin kayıt yaptınn. Sakallı: (Eline cebine ata- rak).:. ilçe başkanının kartı da var. Yetkili: Olsun sıraya geçin. Sakallı: (Sanki böyle bir uy- gulamadan habersizmiş gibi) Oyle mi? Kurum yetkilileri, bu tür du- rumlarda işçi alacak olan kuru- luşun kendilerine bir yazı ile başvurması gerektigini belırte- rek "Başvuru ile birUkte kuruluş harcını yatırır. Bunun üzerine biz gerekli hazırlıklan yapanz. Bu haztriıklar için en azİ gün ge- rekir'' dedi. Düşlerimin tanığıdıryakamozlar Şimdi kiraz mevsimi değil vakit. Denize dönme vaktidir. Güneş tannsının en cömert gününde açılmak masmavi sulara, geri dönülmez bir serüvendir. Ve kürek çekmektir belki de sevda okyanusuna. Issızlığın ortasında, "Okyanusta bir kibrit çöpü gibi" bırakıvermektir kendini düşler dünyasına. Ufuk çizgisi uzaklarda, çok uzaklardaymış ne çıkar... Siz bakmayın sulann üstünde bir karaltı gibi göründüğüme. Alaca karanlıklann içinden geçip, aydınlık sabahlara merhaba demek yaİcın. Çünkü, engel tanımaz bir sevdanın düşüdür bu. Sularla dans eden yakamozlar da düşlerimin tanığı... (Fotoğraf: HATİCE TUNCER) Lisede skandal Alevi öğrenciler sınıftan atıldı • Ankara 100. Yıl Kılıçarslan Lisesi'nde tarih öğretmeni Selçuk Selçuk'un, ders sırasında Alevi öğrencileri, "Siz Allah-kitap tanımazsınız. Ben Sünni çocuklarla özel bir şey konuşacağım" diyerek dışan çıkardığı ileri sürüldü. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - 100. Yıl Kılıçarslan Lisesi tarih dersi öğ- retmeni Selçuk Selçuk'un, "Siz Allah-ki- tap tanımazsınız. Ben Sünni çocuklarla özel bir şey konuşacağım" diyerek Alevi öğrencileri zorla dışan çıkardığı ileri sü- rüldü. Okul Müdürü Erdoğan EfiL velile- rin şikâyetleri üzerine Selçuk hakkında inceleme başlatıldığını söyledi. Öğrenci velileri adma yazılı açıklama yapan Hüseyüı Yıldu-ım, 21 Şubat 1995 tanhinde gelişen olayı şöyle anlattı: "Sel- çuk Selçuk adîndaki tarih öğretmeniders- te 'Alevi olanlar parmak kaldırsın' diyor ve cesaret edip Ale>i olduğunu söyleyen öğrencilere dışan çıkmalannı söyjüyor. Ale>içocuklarda nedenini soruyor. Oğret- mende, 'Siz Allah-kitap tanımazsınız, ben Sünni çocuklarla özel bir şey konuşaca- ğım' diyor. Çocuklan zorla dışan çıkan- yor. Bu durumda şokeolan, bugüne kadar aralannda böyle bir aynmın arkadaş ol- malanna engel olmadığını düşünen bir- kaç çocuk da arkadaşlannı destekkmek için sınıfı terk ederek iki gün okula geinü- yorlar." Açıklamada, öğrermenin tutumu •bölücülük' olarak nitelendirilerek, insan- lan "ortaçağda belirtenmiş yapay a>TÜık- laıia birbirine düşürmek isteyen, hoşgörü yoksunu insan dfişmanlannın kınandığı" kaydedildi. Açıklamada, "Şimdi lise bi- rinci sınıftaki, her konuda hassas dav ranü- ması gereken bir yaştaki bu çocuklara bu da>ranışın sonucu ne ohır? Bu zamana ka- dar birbüierinin Ale\i >a da Sünni oldu- ğunu bilmeyen insanlan hiç de önemli ol- mayan yapay bir konuyla birbûierine düş- man ermenin kime yaran var" sorulan yöneltıldı. Okul Müdürü Erdoğan Efil, Cumhuri- yet'e yaptığı açıklamada, olayla ilgili ay- nntılı bilgi vermesinin mümkün olmadı- ğını, ancak öğretmen Selçuk hakkında in- celeme başlatıldığını söyledi. İSTANBUL ECZACI ODASI AVUKATI ALP SELEK: Cmdoruk, hiziıııle uğraşmak yerine Meclis'i çahşürsın HaberMerkezi-TBMM aley- hine tstanbul Eczacı Odası yö- neticileri tarafından açılan ma- nevi tazminat davası nedeniyle açıklama yapan TBMM Başka- nı Hüsamettin Cindoruk'un sözleri eleştirildi. İstanbul Eczacı Odası Avuka- tı Alp Selek, "TBMM Başka- nı'nın. açüan dav'aji fantezi, fay- dasız. naflle olarak nitelemesi, memleketimizin yannlan için endişe verici bir futumdur. Bu >aklaşım demokrasivi içine sin- dirememenin açık bir gösterge- sidir" dedi İstanbul Eczacı Odası, Ana- yasa Mahkemesi tarafından ip- ul edılen rTürk Eczacdar Bir- fiği Yasası"nı üç yıldır çıkarma- yan TBMM"ye karşı 1 milyar 700 milyon liralık manevi taz- minat da\ası açmıştı. Bu dava nedeniyle TBMM Başkanı Hü- samettin Cındoruk davanın açıl- masını eleştırmiştı. İstanbul Ec- zacı Odası Avukatı Alp Selek şu açıklamayıyaptı: "Biz Savın Cindoruk'taru başkanı olduğu TBMM'nin gö- re>ini ağır bir şekilde savsakla- \arak \ ine bir anayasal kuruluş olan Türk Eczacılar Birliği'ni iş- leınez halegetirmesindea, üyele- rinin seçme \e seçilme haldan- nın ellerinden alınmasına neden olmasından dola> ı, eczacı cami- asından özür dilemesini bekler- dik. Fakat maalesef bir hukuk- çıı olan Sa>ın Cindoruk. bulun- duğu konum itibarıyla, açılan davaya karşı yaptığı açıklama- da,'davanın fantezi olduğu. yok sayılması gerektiği, yasalann anayasa yargısının denetimine tabi olduğu, davanın fantezi ol- sun. parlamentoya baskı oluş- tursun, kamuoyunun dikkatini çeksin di>ç açılmış faydasız ve nafile olduğu...' gibi bir hukuk- çuya yakışmayan sözcükler kul- lanmaktan çekinmemiştir. Bu şekilde verilen bir yanıt, Meclis Başkanı'nın demokratik haklan kazanmak için verilen mücadeleye bakış acısını göster- mesi bakımından üzücüdür. Ileride mahkemelerin nasıl bir karar vereceğini şimdiden söylemek mümkün değil. Ama bir anayasal kurumu,görevi ağır bir şekilde sa\sakla\arak işle- mez haiegetirmenin İnsan Hak- lan Mahkemesi*nde mutlaka ve mutlaka mahkûm edileceği bize göre tartjşmasızdır. • istanbul Eczacı Odası, TBMM aleyhine açtıklan 1 milyar 700 milyon liralık 'tembellik' davasını 'fantezi, faydasız. nafile' olarak niteleyen Meclis Başkanı Cindoruk'a tepki gösterdi. Öbür yandan, anayasanın hiçbir maddesinde, TBMM aleyhine dava açılamayacağma dair bir hüküm bulunmamakta- dır. İleri sürdüğü ana> asa yargı- sının görevi, çıkartilan fakat anayasaya a> kın yasalann dene- timi ile iîgUidir. Davamızla uzak- tan yakından ilgisi yoktur. Türk Eczacılar Birliği olayın- da olduğu gibi. Anayasa >lahke- mesi'nce iptal edilen antidemok- ratik bir maddeyi 6 a> lık süre%e rağmen çıkartma> an, 6 ayhk sü- re geçtikten sonra, büyük bir vurdumduymazhkla 3 \illık bir süre sonunda da çıkartmayan ve böylece görevini ağır bir şekilde savsaklayan TBMM aleyhine, dava açılamayacağmı gösteren bir madde. Sayın Cindoruk'un dayanmak istedigi. anayasamız- da bulunmamaktadır. Bilakis anayasa, tüm kuruluşlara görev- ler yüklemişir. En basit hukuk kaidesine göre. görevini yerine getirmeyen kuruluşun. bu yüz- den zarara uğra>anlann zaran- nı karşıiamak durumunda oldu- ğu tartışmasızdır. .\ksi durum- da hukuktan bahsedilemez. TBMM Başkanının açıtan davayı 'fantezi. faydasız, nafi- leolarak nitelemesi. memleketi- mizin yannlan için de endişe ve- rici bir tutumdur. Bu yaklaşun demokrasiyi içine sindirememe- nin açık bir göstergesidir. Ana- yasanın ilgisiz başka maddeleri- nedayanarak ke>filiği hukuksal kahplara dökme gay retidir. Biz Sayın Meclis Başkam'nın bu tip yanıtlar vereceğine. Mec- lis'i çalısrırmak için ga>ret gös- termesini, devamsız fiyeler hak- kında kendilerine tanınan yetki- leri kullanmasını. anayasanın açık hükümlerini öncelikle ele alarak özeleştiri yapmasuıı bek- lerdik. Hâlâ da bekliyoruz. Şu husus iyi bUnisin ki ko- numlan ne olursa olsun her ku- ruluş, keyfiliğe kaçtığında, de- mokratik haklan ayaklar altına aldıgmda karşısında kendileri ile mücadele edecek en azından 'fantezi sahıbi' olarak nitelen- dirilen insanlan bulacaklardır. Sorumlulann, tüm başvurulara ciddi ve iyi niyetle yaklaşmalan gerekmektedir. Sah sarvunmak için lüzumsuz sözler kullanmayahm. Öncelik- le demokrashe ve insan haklan- na sahip çıkaİım. Çıkıldığı oran- da memleketteki problemlerin büyük ölçüde halİedileceği gö- rüİecekir.'" S A L I T O P L A N T I L A R I B İ L İ M . B İ R E Y VE ETİK • 0 BILIM HUKUKU "Bilimin Doğası ve Bilim Mevzuatı" Yöneten Orhan Bursalı Konuşmacılar Ahmet Haluk Atalay, Günol Irzık, Hayrettin Ökçesiz 28 Şubat 1995 Saat: 18.30 YAPI KREDI K Ü L T Ü R M E R K E Z İ Yapı Kredi Sermet Çifter Kûtûphanesi Istiklâl Caddesi 285 Beyoğlu 80050 İstanbul Telefon: (212) 252 47 00/441 - 245 20 41 Sah Toplanttlan'nı. isteyen herkes ücretsiz olarak izleyebilir. TOKTAMIŞ ATEŞ Düğmeye Basıldı mı?.. Bundan kısa bir süre önce yazdığım bir yazıya "Ben bu filmi görmüştüm" diye başlık atmıştım. Zira üniversitele- rimizde havayı gerginleştirecek olaylar başlamıştı. Ancak o günlerde birkaç üniversitemiz biraz karıştıktan sonra olaylar durulmuştu. Geçen haftanın ikinci yarısında birden üniversitelerimiz yeniden kanştı. Olaya dışandan bakan bir gözün kolayca saptayabileceği gibi, sanki "birileri" bir düğmeye bastılar ve "oyun başladı." önce Marmara Üniversitesi'nin Göztepe kampusunda öğle yemeği yiyen öğrenciler saldınya uğradılar, ardından İstanbul Üniversitesi Iktisat Fakültesi öğrenci kantinine saldınldı. Tabii bu saldırılara karşı protestolar da düzenlen- di. Aynı gün ODTÜ ve İTÜ'de saldınlan kınayan gösteriler başladı. Ankara Dil-Tarih ve Coğrafya'da benzer çatışma- lar görüldü. Sizler bu yazıyı okuyana dek, yani sah günü- ne kadar nerelerde, ne tür saldınlar gerçekleştirileceğini kestirmek çok zor. Işin kötüsü, daha şubat ayındayız. Bir de bahar gelip, öğrencilerimizin kanı kaynamaya başladı mı, olaylan frenlemek çok daha güç olacak. fjabii eğer frenlemek isteyen birileri çıkarsa...) Bu olaylann başlayış biçimleri de çok ilginç ve üzerinde durulmaya değer bir konu. Çatışmalar aynı okullarda oku- yan ve aynı "mekânlan" paylaşan öğrencilerin sürtüşme- lerinden kaynaklanmıyor. Okul dışında bir grup toplanıyor ve tekbir sesleri arasında "baskın " yapıyor. Ellerinde sa- tırlar, kasap bıçaklan vb. gibi "ikna edici" aletlerle öğren- cilerin üzerine saldırıyor. Üniversitelerin kapılannda (akıllannca) "kuş uçurtma- yan" güvenlik güçleri bu "nezih" (!) topluluklar karşısında, tümüyle aciz. Nasıl oluyorsa, ellerini kollannı sallayarak gi- riyorlar ve gene ellerini kollannı sallayarak çıkıp gidiyorlar. Âralanndan bir tanesi bile polis tarafından yakalanmıyor. Ve olaylar bittikten sonra gelen polisler, kan revan içinde- ki arkadaşlarının durumundan çılgına dönmüş olan ve bi- raz da bunun etkisiyle ileri-geri konuşan gençleri gözaltı- na alıyor. Hep aynı çirkin senaryo, hep aynı çirkin oyun... MHP üst yönetimi ve yöneticileri, eski imajlanndan fark- lı bir imaj verme çabasındaymışlar. Ama söylenenlere ve çekilen fotoğraflara bakılırsa bu baskıncılar, Ülkü Ocakla- n'ndan geliyor. Zaten "uygun ve anlamlı" (!) el işaretlerin- den de bu görülüyor. Aynı kampuslarda ve okullarda oku- yan Refah'lı gençler de bu görüşü paylaşıyor. Fakat ne hik- mettir, gözaltına alınanlar hep soicu ve devrimci gençler oluyor. Televizyonda izledim. Polis, kantinin önüneoturmuşolan gençleri götürmek isterken rektör geldi, araya girmek is- tedi. Ama olmadı. Daha sonra soru yönelten gazetecile- re, "Polisi ikna edemedim, suç işlenmiş" diyordu. Elbet- te "suç işler" Atatürkçü ve devrimci gençler. Aynca polisi tahkir ve tahrik edici sloganlar da atarlar! Ve sonunda da döve döve götürürler çocukları. Ama o öğrencileri ve ar- kadaşlannı satııia, bıçakla yaralayanlar ellerini kollannı sal- laya sallaya dolaşırlar. Işin bir başka ilginç boyutu daha var. Bundan birkaç yıl öncesine kadar üniversitelerimizde (gördüğüm ve bildiğim kadarıyla) gruplaşmalan ülkücü öğrenciler, Refahçı öğren- ciler ve Kürt ağırlıklı solcu öğrenciler biçimindeydi. "Ses- siz çoğunluğu" oluşturan öğrenci kitlesinin pek bir "kim- lik belirtmesi" yoktu. Ve o zamanlar bu kitlenin Atatürkçü bir potansiyeli olduğunu düşünürdük. Zaman bu düşüncemizi haklı çıkardı ve özellikle Uğur Mumcu'nun öldürülmesinden sonra kendini Atatürkçü, ilerici ve devrimci olarak tanımlayan geniş bir kitle ortaya çıktı. Bunlann bir kısmı (hâlâ) ANAP ve DYP sempatizanı, bir kısmı YDH'ye ümitle bakan ve bir kısmı da CHP, DSP çizgisinde olan gençlerdi. Ve hızla çoğaldılar ve çoğal- maktalar. Ve görebildiğim kadarıyla son günlerdeki saldı- rılar, özellikle bu tür gençlere yönelik oluyor. Bizim fakültedeki olayı yaşayan arkadaşlarım ve öğren- cilerim anlatıyor. Ellerinde her türlü aletlerle gelen ülkücü grup kantinin altını üstüne getirirken ve kan dökerken, Çe- vik Kuvvet olayın 200 metre ötesindeydi. Zaten "birşey- ler" olacağı sabahtan belliydi ve her tarafta kum gibi ga- zeteci ve televizyon muhabiri kaynıyordu. Ve Çevik Kuv- vet, olay bittikten ve baskıncılar aynldıktan sonra "yetişi- yor" (!). Aynen Marmara Üniversitesi'nde olduğu gibi... Kimdir bunun sorumlusu? Istihbarat desek, olayların başlayacağı gün gibi ortada. Yetişemedi desek, 200 met- re mesafede duruyorlar. Ne biçim bir ıştir bu?.. Biriteri bir düğmeye bastı ve olaylar hızla tırmandınlma- ya başladı. Bundan sonraki aşamalar için neler "tezgâh- landığım" da aşağı-yukan biliyoruz. Zaten geçenlerdeki ya- zımda da belirtmiş olduğum üzere, "Biz bu filmi görmüş- tük". Hem de defalarca... HAVA-İŞ SENDİKASI: Grev kırıcı genelge iptal edilsin • Ulaştırma Bakanlığrnın, HAVAŞ'ın hizmet verdiği 141 havayolu şirketine yer hizmeti sunma yetkisi veren genelgesınin iptali istendi. Hava-Iş Genel Başkanı Atilay Ayçin, genelgenin yönetmeliklere aykın olduğunu söyledi. YAPI KREDİ İstanbul Haber Servisi - Ha- va-lş Sendikası, Ulaştırma Ba- kanlığı'ndan Türk Hava Yolla- n'na başka hava taşıyıcılanna yer hizmeti sunma ve şehir ter- minali-havaalanı arasında yolcu taşıma yetkisi tanıyan genelge- nin iptal edilmesini istedi. Hava-lş Genel Başkanı Atilay Ayçin, THY'ye alelacele bir ge- nelgeyle verilen yabancı uçakla- ra 'handling' yapabilme ızninin de yasal olmadığını, uygulama sürerse konuyu Uluslararası Ta- şımacılık lşçilen Federasyo- nu'na (ITF) ileteceklerini söy- ledi. HAVAŞ'ta 24 şubatta başla- yan grevden bir gün önce Sivil Havacılık Genel Müdürlü- ğü'nün istemi ve Ulaştırma Ba- kanlığı'nın onayıyla yürürlüğe giren genelgeyle, sadece kendi uçaklanna yer hizmeti sunabi- len THY'ye. HAVAŞın hizmet sunduğu şirketlere yer hizmeti sunma yetkisi verildi. Aynı ge- nelgeyle THY'ye, yine HA- VAŞ'ın görev alanında bulunan şehir terminali-havaalanı arasın- da yolcu taşıma izni de verildi. Hava-lş Sendikası ise Genel Başkan Atilay Ayçin ve Genel Sekreter Mustafa Yağıcı'nın im- zasını taşıyan bir yazılı başvu- ruyla Ulaştırma Bakanlığı'ndan "işkolunun önemi ve riski dik- kate aunmadan alelacele veril- miş bu iznin bir an önce iptal edilmesini" istedi. Genelgenin 2920 sayılı Türk Sivil Havacılık Yasasf nın 44. maddesi ile Havaalanlan Yer Hizmetleri Yönetmeliği gerekçe gösterilerek çıkanldığı belirti- len başvuruda. "Oysa bakanlığı- nızca verilen izinle bu maddele- rin tanıdığı yetkilcrin sınırları aşdarak grev kıncıhğı yapılnuş- ör" denildi. Iç ve dış hatlarda yer hizmet- leri çalıştırma ruhsatlannın, yer hizmeti yapacak kuruluşlar ve hava taşıyıcılanna yapılacak her hizmet grubu için ayn ayn veril- diğı belirtilen yazıda, Ulaştırma Bakanlığı'nın THY'ye verdiği yetkinin ıse yönetmeliklere ay- km olduğu kaydedildi. Yazıda, "yer hizmeti verebfl- me hakkmın kazanılabilmesi için bu tür ruhsatlann Devlet Hava Meydanları İşletmesi Ge- nel Müdürlüğü tarafından onay- lanması gerektiği" anımsatıldı. Yazılı açıklama yapan İstan- bul Havayollan Genel Müdürü Safî Ergin HAVAS işyerlerinde başlayan grev uygulamasıyla bu kuruluşun daha önce verdiği hizmetleri yerine getirebilmek için, özel bir gayret içinde bu- lunmadıklannı söyledi. Ergin, HAVAŞ'ın hizmet sunduğu yer- lerde İstanbul Havayollan'na yetki verilmediğini de belirtti.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear