25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
7 KAS1M 1995 SALI CUMHURlYET SAYFA KULTUR 13 B enim benimsedi- ğim yazı türünde geniş kitlelerle bir- likte soluk alıp verme gi- bi bir özellik ortaya çıkı- yor. Köşe yazarhğının bir işlevi var: fonksiyonel bir yazı türü. O zaman şöyle söyleyebiliriz; genişkitle- lerle, okurlarla birlikte dü- şünebilmek, fıkir alışveri- şini gerçekleştirmek:. ya- zının özünü oluşturuyor. Demokratik devrim süre- ci yaşıyoruz, demokratik devrim sürecinde insanın in- sanlaşması yolunda, elbirliğiyle bir çaba harcıyoruz. •B enim yaşamımda rastlantılann öne- mini. henüz tam anlammda kavrayama- dım. Yalnızşuyasanm ge- çerli olduğunu gördüm; en olumsuz bir olayı bile olumluya dönüştürebil- mek için insanın kafasını çahştırması gerekiyor. Gençliğimde verem ol- dum. bu seni ya ahr götü- rür ya da düşünmeye sev- keder. Bir yürekvurgunu geçirdim, on beş yıl önce. o da bana yaradı gibi geliyor. Ziverbey Köşkü'nden geçtim. Sonuç ne oldu? u anda bir devrim . heyecanı yok. ama, 'insanhğıntemelde- 'yargılannı. özgürlük- lerini ve onurunu savun- manm heyecanı var. Çok büyük kuvvetlere karşı, yeni dünya düzenine kar- şı. insanın insan oluşunda belki en güzel savaşım sü- recini yaşıyoruz. Sovyet- ler Birliğiyıkılmadan ön- ce sosyalist olmak belki bir erdemdi ama bugünkü kadar erdem değildi. Asıl şimdi sosyalist olunacak za- man. Böyle bir dünya düşlüyor insan. ALINTILAR TAHSIN YUCEL Yengfler, yenîlgilerdendoğar HANDAN ŞENKÖKEN "... Welte çok küçük yaşında Londra so- kaklannda oynarken bir talihsizliğe kur- bangitmiş. Büyüklerdea biri şaka olsun diye kü- çük VVells'i havaya atıp tutmav a çaîışmış, ama elinden kavan çocuk taşa çarpmış,, bacakları kınlmış. Avlarca bu yüzden yatakta yatmış \\ells. Alçı açılınca da bacağın vanlış ka\ nadığını görmüşler. yeniden kinp al- çıya almışlar. Ne yapılır yatakta? \Vells. \akit geçirmek için okumaya yazntaya merak salnıış. Ünlü yazartn yetişmesinde ilk etken bacağının kınlmast olmuş." 'Kusur' başlıklı birköşe yazısında aktar- dıgı gıbi bunabenzerbirolayı yaşaması; \ e- rem olmast. yaşamında bir dönüm noktası olmuş tlhan Sdçuk'un. Talıhsızliğı taiihe dönüştürmüş. hastalık süresınce kendını okumaya yazmaya vermesı. bize yıHarca her gün yenı bir "Fencere'yı açrnasına ne- den olmuş. ilhan Selçuk'un Onur Yazan olduğu 14. TÜYAP Kitap Fu- arı'nın çıkardığı kıtabın başltğı gıbr. "Aydıntenma"nın IşıklıPtnce- resi"* otuz yılı aşkm süredir na- sıl açılıyor? Her gün okuruyla bırlikte 'soluksoluğa' nasıl yazı- lıyor? llhan Selçuk, felsefi yaklaş,ım olmadan yazı yazmanın olanak- sız olduğunu düşünüyor. Çünkü gerçeğı anlatmada öncelıkle in- sanın kendı kendısıni sorgula- ması gerekiyor; bunun için de insan düşüncesinin gelişıminde kendısinin nerede olduğunu sap- tamast. Elbette. felsefe bir 'ok- yanus'.Felsefeci olmak dakolay bir ış değıl. Ama köşe yazısı yazmak içm felsefi bırikimın ve bilıncin oluşması gerekiyor. *A\dınlanmadüşüncesinide an- latabilmek için de insan düşün- cesinin ve insanın nereden gelip nereye gittigini bilmek gereki- rulan ortak yönetimde çeşitli görevler üst- ienen llhan Selçuk. sadeceyazarhkla uğraş- mıyor süreklı çahşmak zorunda. Bu ne- denle ıstedığı gibı sanatolaylanm izleyemı- yor. Fakat süreklı olarak okuyor. sınemay- la ıse daha çok tele\ izyon aracıhgıyla ılış- ki kurabıliyor. Uzun geceler. kimi zaman sabaha dek. üç. dört değişik kitabı bırara- da okuma olanağmı saglıyor. Köşe yazan olarak 'Her gün düşünmek, her gün yaz- mak,her günaraştırmak. her günçakşmak' zorunda olan llhan Selçuk. 'Her gün yeni bir şe> öğrenmcnin heyecanını yaşıyor' - Neden yazıyorsunuz? İLHAN SELÇUK- Evet, ilginç bir soru bu. Kımısı buna yanna kalmak için diyebı- Hr, kimisi kendi kişıligım yaşammda vur- gulamak için yazabilır. Benim benımsedı- gim yazı türünde genış kitlelerle birlikte soluk alıp verme gibi bir özellik ortaya çı- kıyor. Köşeyazarlıgmın birışlevı var, fonk- siyonel biryazı türü. O zaman şöyle söyle- yebilinz: geniş kitlelerle. okurlarla birlikte düşünebılmek, onlarla birlikte öğrenebıl- mek. fıkır ahşverişını gerçekleştirmek, sa- boyutu. Dikey boyutu. çagdaş insanın o an- dakı tutumunun ne olduğunun derınleme- sme sorgulanmasıdır. Klasık bırörnek \ar: Demiryoiunda trenın nerede olduğunu bil- mek için tek boyut yeter. dentzde bir gemı- nın nerede olduğunu bilmek için ikı boyut yeter: Enlem ve boylam'... Lçakta ya da de- nızaltıdabir üçüncüboyut "derinlık' gerek- lidır. Bunun dışmda bir de zaman boyutu var: hepsmı bıraraya getiren hepsıni birden düşünebilenbiryazı türiinün. ben gerçek bir yazı olduğunu düşünüyorum. Bu yazı yü- zeysel. basit. sığ yazı otmaz. Bütün bunla- n kavrayıp da yazıyı ona göre kurabılen bir yazar bence ıyı bir yazar olabılır. - Öyie bir toplumda yaşıyoruz ki. zama- nı, sonsuziuğu. evreni sorgulamava bile şe- rek duyulmuyor. bunun üzerine düşünme- dençokgündelikyaşanıyor. Böylesibirtop- tuma ulaşamama. iletijim kuramama gibi sorununuz yok mu? -C oğunluk öyle yaşıyor ama hiç kuşku- suz öyle yaşamayan. kendini sorgulayan ın- sanlarda var ve önce o ınsanlarla ilişkı kur- mak aerekıvor. Tüm ülkenin nüfusuyla ilış- ş en büyük tutkunun Cumhuriyet ga2etesi oMuğumı söyleyvbiBr miytz? -Cumhunyet gazetesı hayatımda çok et- kıleyıci oldu, nasıl oldu bu, onu da anlaya- bılmışdegılım. Cumhunyet gazetesıne çağ- nldıgım zaman. başyazanmız (gözlenni ha- yata kapasa da yine başyazanmızdtrl Na- dir Nadi'ye "Ben Fransa'yagkfiyornm" de- mıştım, kendisınden ızin ıstemiştım. Bana dedi kı. "Gh Fransa'ya.oradan yaa yazar- sın". Burada Hukuk Fakültesi'ni bıtırmiş- tim orada doktora yapmak istiyordum. git- tım. Pans'te bir ev tuttum. üç dört ay sonra Nadir Nadi çagudı \e dedı kı:" tlhan get burada çokönemliolaylar yaşanıyorTDön- düm geldım. Ama şunu da düşündüm. ben daha yenı yetme bir yazardım neden benı çagırdı? Geldıkten sonra ülkenin ve gaze- tenin sorunlarınm içıne düştüm. Cumhuri- yet gazetesının Türkıye'de oynadığ» rol ya da yürüttügü ışlev birdenbire öne çıkıver- dı. 12 Mart'akarşı bırmücadelev ermekge- rckırdı. Arkasından tam soluk alacakken 12 Eylül geldiçartı. 12 Eylül'ekarşı bir sa- haklannı. demokrasıyı $a\ unabılecek \e koruyabilecek olan bir altyapının toplum- da oluştugunu varsayıyorum ve buna ma- nıyorum. Yanı Türkıye'yı 1923 Devn- mi'nden koparacak. av ıracak olan ku\ \ et- lere karşı. savaşımını başanyla yürütecek toplumsal güçler oluştu. Gençlık de. ıster futbol ıçın alanlarda toplansın. ister pop müziğınineşeyledinlemekveoynamakıçm salonlara dolu^sun. gençlık gençliktiv. gençlık gençlıginı yapacaktır ve ben umut- luyum. - Kendinizi bir amator yazar olarak dü- şündüğünüzü. bir öğrenci gibi duyumsadı- ğınıa belirtiyorsunuz.Geçmiştekiheyecaııı- nızı hâlâ koruyor musunu/'.' Aynı sıcaklıkta ınsan y aşur da. bir dönü- şüm oluyor. ılgı alanlan dcğışıyor. heyecan venci kaynaklar evrilıyor. insan dünyayı daha iyı ka\ nyor. Bence insanın fızık gü- cünü koruyarakbelırlı yaşlara gelmesı bü- yük bir mutluluk. Çünkü beyinsel gelişme gerçekle^ıyx)r;bedensel olarak da insan gü- cünü koruyabılıyorsa. o zaman yaşam da- ha tat alınacakbir sürece dönüşüyor. Su an- f u İnsanın. bütün yaşamı boyun- ca okuyabileceği kuaplann sı- nırlı olduğunubelirtıyor Selçuk. "*Hiçkuşkusuz khapseçerken in- san zamanla uzmanlaşıyor. us- talaştyor. EHneaidığın zaman ki- tabın hangika\naktan. nereden. ne amaçla geldiğini hemen du- > umsayıveriyor. Birbakışta o ki- tabın ne olduğunu anlamakdive birşev var. Köşe \azariıgtnda gerekli özgür yaklaşım içinde. elinizi uzattığinız zaman kendinize gerekli kitabı bulabilecek kadar uzmanlaşıp, ustalaşmanı* gerekiyor.'" Köşeyazannın şansı Aynm yapmıyor. her şeyden tat alabilı- yor. Alaturka müzikten, özellıkle \e önce- lıkle klasık Bat! müzığinden. halk müzı- ğinden. dans müziğmden... Batı müziğın- de romantıklen seviyor. Edebıyarta ıse ro- man türünü. Roman insanm yaşamını daha dennhğme yansıtabilen bir tür olduğu içm. Halk türkülennin de güzel söylenmesi ge- rektığı görüşünde." Ruhı Su'ynseviyorum. onun so>leyişine hiç kimse ulaşamadı. Batı müziğindebirpi>anistGknn Gould'unça- lışında, yorumunda tannsalbir şey hissedi- yor insan. E\reno kadar zengin N« çok bo- yutlu ki.biam seçimkrimizkısır kalabiliyor. Birinsan.yaşamındaher^eyibirden bilmek. herşeyi birden duyumsayabilmek. herşeyi birdenyaşayabilmekgibibirçılgınhğa giriş- meti mi?» Voksaseçimleriniyapması mı ge- rekivx)r?" Süreklı üretım ve ıletışım dünyasında, "Eğer insan kendi pusulasını iyi ayariaya- mazsa şaşınp kahr" dıyen llhan Selçuk, yeryûzündekı \ ınelemenin içinde bir yenı- leme olduğu zaman, onu hıssedebilecek ka- dar da duyarhlık gerektiğinı savunuyor. Tekrarlann peşınde koştuğunuzda zaman kaybma ugranıyor. Son üç. dört yıldır gazetemızde oluştu- Ben artık aydmtanmade\rimmLlaikljgu cumhuri>tti. insan haklannudemokrasiy i savunabilecek \e koruyabilecek olan bir altyapının toplumda oluştugunu >arsayryonım vebunainanıyorum. nıyorum yazının özünü oluşturuyor. De- mokratik devrim sürecı yaşıyoruz, demok- ratikdevrim sürecinde insanın insanlaşma- sı yolunda, elbirliğiyle bir çaba harcıyoruz. -Hiç umutsuzluğadüştüğünüzdönemler oldumu? Umutsuzluğa düştüğüm günlerçok oldu. İnsan. umutla umutsuzluk arasında gidıp gelen bir yaratık. - Neden hiç yrimadınız? Yaşamak ağır basıyor lnsanlayaşam bir- binnden aynlamayacak ıki öğe. Onun ıçın. insanın acısını. mutluluğunu. kımhğini ya- zıntn çerçevesine oturtması gerekiyor. ya- zar olabılmek içın. - Belki de 'yazarlık. dünyanm en yalnız mesleklerinden bın.'.\maköseyazartığı bu- na ehıermiyor. Her gün bir pencere açıyor- sunuz. Halktansizeher güntelefoa,mektup, yonımlar. ek'şnrikr geliyor. Bunlan nasıl bir süzgeçten geçiriyorsunuz? -Halk, ınsanlardan oluşan bir kıtle. Ga- zeteler. radyolar, televizyonlar. mektuplar ve birde çevre var. Sokağa çiktığımzzaman sürekli olarak halkın yaşammdan kesitler görüyorsunuz. Toplumsal yaşam diye bır şey var. o toplumsal yaşamm içinden fışkı- ran ve size çarpanbırtakım yansımalar var. Onlan yakalayıp, anlamını ortaya koymak gerekiyor. Kendilığinden gelır konuîar ve uzennde düşünmeye başlarsın. Çagımızda msan, tarıhsel bılinci olan bır yaratık ola- rak tanımlanıyor. Geçmışı bîlmeden zama- nımızı anlamak olanaksızdır. Bu ışın yatay kı kurmak diye bir şey yoktur En popüler. en ünlüyazarlarbık bütün dünyada ve Tür- kıye'de belirli insanlara ancak ulaşabilirler. Okuyan kıtle çok az. Tiyatro. müzık. ede- bıyat. tarih, entelektüel çabalann çaplan ne? Sanatsal ortam yeryüzünde hdnıldıgı kadargenış değıl. Amenka'yı. Almanya'yı ele aldığımız zaman tıyatroya gıden yüzde kaçtıryada şiir kitabı kaç satıyor? Bunu dü- şündügümüz zaman günlük yazı yazan ve gazetelerle halka hıtap edebilen hır yazarın şanslı olduğu çıkıyor ortaya. - Vaşaırmuzda hiç şansa, rastlantıya yer verdiniz mi? -Rastlantının da bir yasası var belki ama bunubılemıyoruz. araştmyorlar. Rastlantı. elbette ilerde nedenleri bulunabılecek bır olgu. Yeryüzünde ne kadar olay varsa bun- lan, bılımadamları araştınyorlar. bulacak- lar. Benim yaşamımda rastlantılann öne- nıini. henüz tam anlamında kavrayamadım. Yalnız şu yasanm geçerli olduğunu gör- düm; en olumsuz bir olayı bıle olumluya dönüştürebilmekiçin insanın kafasını çahş- tırması gerekıyor. Gençliğimde verem oldum. bu senı ya alırgötürürya da düşünmeye sevkeder Bır yürekv urgunu geçirdim. on beş yıl önce. o da bana yaradı gıbı gelıyor. Ziverbey Köş- kü'nden geçtim. Sonuç ne oldu? Olumsu- zu olumluya dönüştürebilmek ıçın insanın kafasını çalıştırması belki onun mutlulu- gunun da bır kaynağı olabılıvor. Bu da bır ıradesorunutabıi. vaşım gereği ortaya çıktı. Cumhunyet de- nince. akla ne gelir?.. Cumhuriyet'in bır tü- zcl kışıltği var. o tüzel kişiliğm içinde bır takım özel kışilıkler var. Ben de o kişılık- lerden biri oldum. Getıçüktan umuttuNnm - Bugünün gençliğinden umutlu musu- mız? Gençlık dedığimız zaman kimi kastedi- yoruz ? Büyük kentlenn varoşlanndaki gençlik mı. ünivcrsıte gençlıgi mı. kırsal kesımdekı gençlık mı? Gençlik. dağınık bır kavramı sımgeleyenbırsözcük. Ancakbız, ülkenin yannını üstlenecekbırgençhgi kas- tediyorsak, o konuda olumsuz bir yaklaşı- mım yok. Gençlık çok kısa Bır genç bakı- yorsunuz beş senede. bilemedinız yedı se- nede birdenbire genç olmaktan çıkıyor. Ku- şaklar dalga dalga birbinnmarkasından ge- liyor. Atatürk Cumhunyet'i gençlığe emanet ettığı zaman, ba^ka bır olay vardı. Cumhu- nyet ilan edılmış. ama büyük çoğunluğu okuması yazması olmayan bir ülke ve önemli birbölümü padişahhğın yönetimin- de yetışmiş bir toplum. Tabii. aydınlanma kültürüyle yetışmesı içıngençlerin,egitim- den geçınlmesı gerekıyor ve gelecek kuşak- lara da Cumhurıyet'ın emanet edilmesi de oradan kaynaklanıyor. O günkü gençlikten bugünküne kadar dalga dalga gelen kuşak- lara baktığınız 2aman. ben artık aydınlan- ma devnmıni. laikligı. cumhuriyetı, insan da bir devrim heyecanı yok, ama, ınsanlı- ğın temel değer yargılannı, özgürlüklenni ve onurunu savunmanın heyeeanı var. Çok büyük kuvvetlere karşı. yenı dünya düze- nine karşı. insanın msan oluşunda belki en güzel savaşım sürecıni yaşıyoruz. So\yet- lerBırlığı yıkılmadan önce sosy alıst olmak belki bır erdemdt ama bugünkü kadar er- dem degıldi. Asıl şımdi sosyalist olunacak zaman. Herhalde kapitalist olmayı hiç kım- se yürekten sav unamaz. Zaten insanlar ben kapitalıstım demezler. dikknt edinben lıbe- ralim derler. Elbette iıberaltzmin de ınsan- lık tarihınde önemli bır \en \ ar. tnsanm in- san olmasında bır aşama, ama. ondan >on- rası sosyalizm. Ne demek bu? İnsanın in- sanla tam eşit olması demek. sömürünün önüne geçılmesi demek Böyle bır dünya düşlüyor insan. İnsan düşlediğı herşeyi yap- mış. Bu da olacak elbette. Pekı şimdı bu- nun sav unulmast zorlaşmış^a. güçleşmısse daha fazla özven istıyorsa. onun da mutlu- luğunu duyumsamak gerekiyor. İnsan tek başma kalsa da bütün dünyaya kata tutabı- lır bu yolda. O bakımdan Fidel Castro'nun kalkıp Amerika'ya kafa tutmasındadestan- sı bır hava var. Yenılebılır. yenilgiye uğra- yabilir, o ayn konu. Zaten yeryüzünde hak- lı davalann hep yengiye ulaştı|ı görülme- miş. Nice hakh insan. nıce haklı toplum. nı- ce hakh ulus. nice haklı ülke yenilgiye uğ- ramış. ama. bütün bu yenilgılenn bınkımı birnoktadayengiye dönüşüyor. Insanlık da zaten öyle gelişıyor. Anımsama Biçimleri Ozanlar şiirin üstünlüğü konusunda kanıt üretme- ye bayılır. Şiir kolay ezberlenir, demek ki düzyazıdan üstündür; kısadır. demek kı düzyazıdan üstündür; zor aniaşılır, demek ki düzyazıdan üstündür; ölçüsüz. uyaksız da olsa ezgılidir, demek ki düzyazıdan üs- tündür. Kimilen ue. düzyazının anlatım gucünün bir yerde tükendiğıne. ama şiirin anlatım gücunün hiç tü- kenmediğine inandıklanndan. "Şiır duzyazınm bitti- ği yerde başlar", deyıp çıkariar işin ıçınden. Düzya- zının bir yerde gücünün tükendiğini nereden çıkanr- lar, bilinmez. Bana kalırsa, değişik anlatım türleri var- dır, şiir de bunlardan biridir. Şiirin dile getirdiğini ro- man da, öykü de, oyun da, deneme de, resım de, ez- gi de dile getirebilir. Sorun türde değil, sanatçının ba- şarısındadır. Baudelaire de, Valery de büyük ozan- dır, tamam, ama Balzac'ın soluğunun kesildıği yer- de Baudelaire'm, Proust'un soluğunun kesildiğı yer- de Valery'nin başladığını kesinlemek. haksızlık olur. Üstelik, kimılenmız Balzac'la Prousfu yeğleriz. Geçen ay, Fransız Kültür Merkezi'nde. ıkı Fransız, bır Lübnanlı ve üç Türk ozanı btr araya getiren ilginç bır toplantıda, Fransız ozan Andre Velter, bir şıiri ka- famızda yaşam boyu taşıyabileceğımızı, ama roma- nın fazla ağır çekeceğıni, şıırın ustün yanlarından bi- nnin de bu olduğunu söyleyınce. kafamda onu da uğ- raşına hayran ozanlar ulamına yerieştırdim ister is- temez. Üstelik, gözlemi pek de inandırıcı getmedi bana. Doğru, bir yazınsal ürünü sözcüğü sözcüğüne, noktası noktasına taşımak söz konusuysa, belleği- mizi yitirmediğımiz surece, bır şııri yaşam boyu taşı- yabilirizbenliğimizde. Ama romanı birkaç yıl bileta- şıyamayız belki; hatta bır öyküyü, bır Sait Faiköykü- sünü biletaşıyamayız. Konusunu bılinz, ızleklerini bi- liriz, kişilerini biliriz, kimi tümcelerı de, belü bir süre, dizeler gibi yerleşir beynımize. ama o kadar. Üstelik, zamanla bunların da bulanıktaşması doğal. Gene de bu gözlemden yola çıkarak şiirin düzyazıdan üstün olduğuna karar vermek için mantığımızı fazlasıyla zorlamamız gerekır. Hiç kuşkusuz, tek bir şıiri tüm yaşamının anlam odağına dönüştüren bır kişı tasarlanabılır. Belki var- dır da böyleleri. Ne var kı, şiir tutkunlan arasında bı- le çoğunluğun böyle olmadtğı kesin. Genellikle, ya- şam boyu olmasa bıle, çok sayıda şiir taşırız belle- ğimızde. Ama ılle de ezbere bıldtklerimizi taşırız diye bir kural yok. Örneğın ben hiçbir şıiri ezbere bildiği- mi söyleyemem, ama nıce ozandan nice şıın belle- ğimde taşıdığımı söyleyebilinm. Tatlan damağtmda- dır. bu tadı tazelemek ıstersem, açıp bir daha oku- rum. Bu arada. daha önce ayrımına varmadığım ye- ni tatlar bulgulamam da çok olasıdır. Konuya böyle yaklaştığımız zaman, şiirle roman, öykü, deneme, hatta bihmsel yapıt arasında bır ay- rımyapmamızzorlaşır. Nice şıirlertaştdığımızgibi, nı- ce romanlar da, nice ınceiemeler de taşırız belleği- mizde. Hiç kuşkusuz, zamanla kimi aynntılar sılinır. Ben 70'li yılların başlarında insanlık Gütdurüsu'nın nerdeyse tüm kişilerini adlanyla, bedensel ve tınsel özellikleriyle bilirdim. Şimdi, belleğımı denemek için, başlıcalannı saymaya kaikınca, fazla uzağa gideme- dim. Otuz Yaşındakı Kadtn 'ın ya da Altın Gözlü Kız'ın konusunu da doğru ve eksiksiz biçımde anlatabıle- ceğimı sanmıyorum. Gene de özellikle okumalanmız söz konusu olunca, bir "nicel". bir de "nıtel" bellek- ten söz edilebilır ve ıkincisinin daha bulanır, ama da- ha uzun ömürlü oiduğu kesınleşebilir. Amerikalı toplumsal ruhbüim uzmanı Erving Goff- man'ın Stigma 'sını şöyle böyle on yıl önce okumuş- tum; o günlerden bugüne, kala kala bu kitabın çok ilginç örnekler ve çok ilginç gözlemler ıçeren bir ki- tap olduğu kalmıştı belleğimde. Bir de verilen ornek- lerden ıkisini hiç unutmamıştım: Bedemsel kusurlu- lann buyük çoğunluğu bu kusurlannı gizlerken. bir lo- kantaya, bir bara ginnce. çengel gibı takma elleriyle hemen cebinden sigara paketıni çıkanp bırsigaraya- kan, şaşkınlıkla kendisine bakanlara. "Hiç değilse elimi yakarım diye korkmuyorumi" diyen ıki elı de tak- ma adamın örneğiyle yeni yenı ünlendiğı günlerde, içine sıkıntı çöktükçe sokağa fırlayıp insanların ken- disini tanıdığmı görerek rahatlayan Anthony Per- kins'in ömeği. Hepsi buymuş gibime geliyordu. Ama, geçen gün, "olmak" ve "görünmek" karşıtlığını so- mutlaştıracak bır yazı tasarlarken, birdenbire. tüm örneklerimi Stigma 'dan alabileceğimi, böylece çalış- mama bir başka boyut da kazandırabileceğimi dü- şündüm. Demek kı, hiç belli etmese de Goffman'ın kitabı belleğimde bir yerlerde hep duruyor. yeri gel- di mi beni bellı sayfalarınt yeniden açmaya çağınyor- du, Öyleyse, ne bir yapıtı olduğu gibi belleğimızde tut- mak bir üstünlük, ne de unutmak bır kusur. Hatta be- lirlı bir unutınanın erdeminden söz etmek bile olanak- lı. İnsan kendi yazdığı dizeleri bile unutabilir, kendi ro- manının kahramanlannı, kendi öykülerınin aynntıla- nnı bile kanştırabılir. Bu da onun gözünü aynadan ayırmayan, dolayısıy'a hep aynı yerde dönüp duran, benözekçı bir sanatçı olmadığını gösterır. Ayrıca, ye- ni yapıtlara yer açmak için de unutmak gerekır bel- ki. Sanatçı olarak da, okur olarak da belleğimizin, hat- ta benliğımizin bir tür "palımpsestus". üstünden es- ki yazılannı silip yeni yazılar yazdığımız bir yaprak ol- duğu, ama eski yazılann izinin hep kaldığı, hatta, bir ölçede, yeni yazılanmızı da yönlendirdıği düşünüle- bilir. Ali Ulvi o eşsiz karikatürleri hep belleğin aynasın- datutsaydı, yenilerini nereye çizecekti? Gîlles Deleuze, çıığınuzuı içinde bir rasüantıydı ALİ AKAY Benim içın en önemlileri içinden ayın 5' i önemli bir gün. Beş Her şeyin başladığını sımgeleyen bir sayı. Felsefenin başiangıcı- nı haber verir. Beş sayısı ile soyutlama baş- lar. 5.11.1995 telesekreterde Mesut Tu- fan'ın Paris'ten mesajını aldım. "GiöesDe- leuze'üu intihar ederek öldügünü" haber veren bir ses. Mekanikleşen sesin yarattığı etki benı Deleuze'le tanışmama, seminerle- rine, evindeki konuşmalara. telefonlaşma- lara ve yazışmalara doğru taştyor. En önem- lileri arasında filozof Gilles Deleuze 'Dij? a- loglar' (Bağlam. 1990) adlı kıtabında Ni- etzsche'nın bır lafım tekrarlar: "Öyle görii- nüyor ki sanatçı ve özellikle filozof. bulun- duğu çağın içindebir rastlantıdır... Onun or- taya çıktığ) yerde hiç atlamavan doğa. bir- denbire iieriye doğru sıçrar ve bu, neşenin sıçramasıdır'' Gilles Deleuze de bu neşe- yi. yaşam gücünü herkese vermeye çalış- mıştır. Hepimiz için ölümün vaşamın için- de an ve an gerçekleştiğini hatıriatan Bic- hafyı anarak ölüm ile yaşamın iç içeliğini hep anmıştır. Ancak. intihar belki de bu ya- şamm gücüne vurulan bir darbe olarak. ya- şamın içindeki ölümün acılanna dur deme- ye çalışan eylemın adıdır. Tek ciğerli. oksı- jen tüpleri arasında yaşamını sürdüren De- leuze'ün bedenindeki sinirlerin kasılmala- nnm çözüldüğü yetkili andır. 1925 yılının 18 Ocağı'nda doğan Gilles Deleuze'ün çağimızın en büyük filozofla- nndan biri olarak sağlıklı bir yaşamı sakat- lıklar. hastalıklar. üzücüanlar içinde olsa da hep sürdürdüğünü ve dirimsellik düşünce- sini yaydıgmı unutmayacağiz, Ancak intı- hannı yalnızlık içinde düşünen bir birey ol- maktan çok, Guattari ile her zaman söyle- miş olduklan gibi "Hepimiz çoklukla- rız^olarak algılamak gerektiği düşünülebi- lir. Bu aynı zamanda 68 olaylannm da bir sloganıdır. "Hepimiz Abnan YahudİMViz." Lise Cornot'da okuyan. 1944-1948 yılla- nnda Sorbonne Üniversitesi'nde felsefe okuyan Deleuze. 1948-57 yıllan arasında Amiens. Orleans ve Louis-Grand liselerin- de felsefe profesörü olarak dersler verdi. 1962 yılında Michel Foucault ile tanıştı. 1963-69 yıllannda Lyon'da dersler verdi. 1969'dan 1988'e kadar Paris Sekiz Üniver- sitesi'nde semınerlerini sür- dürdü. Felsefenin yaşam ile olan ilişkisini belirgin kılan. dirim- selliği bir hayat görüşü olarak kabul eden Gilles Deleuze. otuzdan fazla yıldır, önce Fran- sız felsefe dünyasında. daha sonra sosyoloji. edebiyat. re- sim ve sinema kıtaplanyla bü- yük bir saygınhk kazanarak birçok düşünürü ve sanatçıyı etkileyen bir filozof olarak As- ya'dan Amerika'ya kadar dü- şüncelerinin takipçileri oldu. Francis Bacondan Godard'a, Alain Resnais'den Bergson'a. Kant'tan Spi- noza'ya. Nietzsche'yle. Hume'a. Kalka'ya. MeKHk'e kadar tüm bir sanat ve felsefe dünyasını yatay geçişli olarak kateden Gil- les Deleuze'ün. özellikle Nietzsche üzeri- ne yazdığı kitabı bır çtğır açmıştır. Fransız felsefesi Hegel'in etkısınden Nietzsche ve Heidegger eksenine doğru eğilmiştir. 1968'in analizini yaptıklan ve dünya tari- hinı ılgilendiren Anti-Oidipu;. (1972) kita- bıyla. Guattari ile birlikte. Mant-Freud'ün ikili işleyi- şine Nietzsche perspektifini katmıştır. Felix Guattari ile karşılaş- malan. başka bır çığır açan rastlantıdır. Psikanalizin ve yapısaktlığın egemen söy- İemine şizoanalizi karşı çı- kanrlar. 1988 yılında kendisiyle karşılaşmalanmız sırasında evınde Francis Bacon'un onun için imzaladığı tablola- nn karşısında birlikte Fran- sızca 'deterritorialisaüon' kavramının karşılığı olarak uzun bir konuş- ma sonucunda yersiz yurtsuzlaşma kavra- mını bulduğumuz dönemi hatırliyorum şimdi. Herzamanki naziktavn ile "Sizebir şey ikram edemedigimiçin üzgünüm'" diyen tıtrek sesini duyuyorum. En nazikleri. en etkileyicileri arasında bu Fransız filozofu neslinin son kalanlarındandı. Foucault. Chatelet,Guattari vb.'dan sonra siyasi mili- tanığı ve düşüncesi birçok kişiyi etkileyen filozof Gilles Deleuze, filzoflan kendi dü- şüncesindeki kavramlarla anlattı durdu. Bir kitaptan diğerine aynı mantık ve kav ramlar geldi durdu. Olay ve tekillik düşünürü olarak ele alı- nabilen Gilles Deleuze'ün düşüncesi tüm ayrışıklıklara. disiplinlerarasıhğa rağmen uyum ve bütünlük oluşturmaktadır. Fılo- zoflann sözlerini direkt bir üslupla tersyüz edercesîne bıze taşıyarak kendı düşüncesi- ni meydana getiren Deleuze. başkasının se- sini kendı adına konuşturan bir üslubun ya- ratıcısıdır. "Hepİmiz bir sürüyüz, çoklu- ğuz^bu açıdan anlam kazanmaktadır. Bu şekılde, düsünce kendi dışansı ile karşı kar- şıya getirilmiş olur ve yenı bir sorunu orta- ya çıkarır: buradan ıtibaren sözceler anlam kazanmaya başlar. Deleuze, sık sik olay ile kazayı birbınn- den ayırmıştır. Arabanın birduvara çarpma- sı bir kazadır. Sonunda sürücü ölür. Olay ise başka bir doğadan gelir. Hızı başka bir öl- çüde kayda geçinr. yani ^eylen ıki defa he- saplamak vc değerlendırmck lazımdır: bir kere sinirlerde, ikincisı düşuncede. Bu ba- kımdan Gilles Deleuze. hızı düşuncede v a- kalayan bir fılozof olarak olay düşünürüdür. Tekil hayatım iona erdiren yaratıcı bir ey- lemin rahathğıdır sanki onun mtihan. Za- man ebedıdır Deleuze içın. ama hareket bu zamanın içinde oluşa gırer. Deleuze'ün dü- şüncesi de zamandır (her ne kadar coğraf- yadan ve mekândan bahsetse bilei. Bu an- İamda, zamanın ebedılığı içındedır. Hareke- tıni tamamlamış bır eylemın hızınm bıttıği yerde düşünce ebedi bır zaman ıçinde bıl- lurlaşır. Belki de Deleuze'ün ıçkin-aşkın felsefe- sinın bırlikteli|i zaman \e hareket içinde verilmiştir: Sinemakitaplarının ıki adr Ha- reket-ımge ve zaman-ımge. Çağdaş siııe- mayı Deleuze içın. zaman-ımge belirlemek- tedır. Bu nedenle mı ebedıdır ve ölüm^üz- dür düşüncesi. Ama bu anlamda hep oluş içinde olacaktın çunkü ona göre düşünce kalıp değıldır. Zaman bedenden düşüııceyi ayınr. ama düşünee. Deleuze'ün üüşünccii kendi ıçkınlığınde zamanın ıçerisinde ken- dı maddıliğını tekrar buiacaktır. Belki de başka formlarda. Bu ^ürcklı bır purçalanmj ve birlcşme süreçlcri olacaktır. Belki de De- leuze. buna varatıiuı süre<,len dcrdi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear