22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 7KASIM1995SALI 12 KULTUR Urart Sanat Galerisi'nde dün açılan 'Sanat: Kurgu Yaşam' başlıklı sergi, sekiz sanatçıyı bir araya getiriyor Bir 'ildnci diinya' olarak sanat NİLGL'N ÖZAYTEN Urart galerisinde düzenlenen serginın başlığı. 'Sanat: Kurgu Yaşam'olarak be- lirlendiğınde. bu saptama sanata yenı bir tanım getırme amacında değildi. Daha çok. sanatın temel ka\ ramlanna ınme is- teğını \e sanatı dığer toplumsal bilınç bıçımlennden a> ıran farklılıkları belirle- me amacını yansıtıyordu Hepsi de ger- çeklikten doğan bilim. felsefe. sanat gi- bı toplumsal bilınç bıçımlerınin aymcı özelhklennı saptamak, onlann gerçeklik karşısındakı farklı konumlannı belirle- mekle mümktin olabılir ki, serginin baş- lığı dabıze 'sanafın 'gerçeklik' karşısın- daki durumunu ırdelememizi önermek- tedır. Sanat Kurgu Yaşam başlıgı, gerçeklı- ğın venıden kurgulannıası anlamını içe- rir. Sanatı bir kurgu yaşam olarak nitele- mek. onu olumlamak ya da olumsuzla- mak nıyetı ıçermez. Ancak kurgu sözcü- ğu sanatla ılışkılendınlınce. kaçınılmaz olarak bu ıkı anlamı da ıçınde banndınr. Olumsuz anlamında kurgu sözcüğü, tü- mü sanatın da tanımlan arasına gıren pek çok sözcüğu hem ıçerirhem de çağnştı- nr: Taklit. sanı. yansıtma, yaratma. im- gelestırmeanlamlanyla mimesis: yapay, sahte. taklit anlamlanyla imitasyon; ger- çekliğın göstergelerinin gerçeklik yerine geçişi ile simulasyon gibi. Yanı sıra kur- maca. eklektık. düşsel. gerçekdışı. fan- tezılerledolu bir 'ikinci dünya'olarak sa- nat. Yaşam da sanat kadar kurgusal Olumlu anlamlannda ise kurgu söz- cüğü. bu sözü edilen sahtelık. gerçekdı- ' şılık ve eklektık yapı dışında. sanatı son- suz özgür bir alan haline getirir ve bir- çok noktada da gerçeklikle kesişir. Her şeyden önce kurgu. analiz ve sentez sü- reçlennı ıçerir ki bunlar bilimin de yön- , temleridir. Gerçek yaşam, özellikle can- lının yaratılışı tümüyle kurgulamadır. Her canlının. her doğa kesıtınin. yalnız- - ca bir tane v e tek olu$u kurgunun gerçek- leştırdığı bırsonuçtur. Yaşantı ıçınde yi- ne her ınsjnın >aşamı farklıdır. birbın- ne tümüvle benzer ikı hayat düşünüle- mez; çiinkü vaşam öğelen de herbıreyın yaşantısında değişik kurgulanmıştır lş- te bu farklılık sağlavıcı özelliğiyle kur- gu. yaşamda olduğu kadar sanatta da de- ğıştırıcı \e dönüştürüeü bir yapıya sa- hiptır. Bütün unsurlarını gerçeklikten alan sanat. gerçeklıkten de üstün bir in- san e>lemı olabiür. çünkü yaşamın sı- nırlannı üşabılme özgiirlüğü vardır. Diger bilınç bıçimlen arasında sana- tın ayncalığı da işte bu özgürlük alanla- nnın genışlığınden kaynaklanır. Sanat bütün unsurlarını gerçeklıkten alır. ancak onları akıl. düşgücü. duygu. sezgı ve bı- linçaltı ile ilişkılendırebılir. Sanat kur- gusal yapısınt. bil'iıı. felsefe. tarih. etik. politika gibı alanlarla yakın ilışkisiyle de kanıtlar. Onlardan soyutlandığı za- man katı bir e;.tetızm içıne düşebilir. Ve çok işlevlıdır sanat. Kültürel ışlevi yanı sıra iletişim. bılgilendırme. yapılandınna ve haz verme ı^le\ lenne de sahiptir. Ay- nca bir sıstemler bütününün parçasıdır, Kendi ıçınde gerçeklik \e özne ılışkisi- nın belirlediği bir sistemdır. Sanat. sanat- çı. izleyici kitle \e toplum arasında ha- reket eden. daha kapsamlı bir sıstemın ögesıdır. Kültürdediğımız çok daha kar- maşık bir sistemin ise alt sistemıdır Bir yanıyla da ev renseldir sanat. Ulusal kim- likleri içinde barındırarak ortadan kaldı- nr. Günümüzde ise. (Dada ve Flu.\us'un katkılanyla) gittikçe yaygınlaşan disıp- lınlerarası sanat eğılimı ile sanat türleri- nin kendi ıçındekı kurgusudur. Sanatın oluşum aşamasında gerekli bütün uıiMjrlarını ıçınden aldığı gerçek yaşam da. en az sanat kadar kurgusaldır. İşte sanatı "valandünva" da olsa. bir ıkin- ci vaşam olarak nitelememıze neden olan. yaşamın bu kurgusal yapısınt. di- ğer bilınç biçimleri arastnda en genış düzlemde (değiştirerek. dönüştürerek) kullanmaavantajınayalnızca sanatın sa- hip olmasıdır. Su da unutulmamalı ki. sanat dahıl tüm toplumsal bilinç biçim- leri hıçbir zaman gerçeklığe ulaşamaz- lar; ancak onunla özdeşleşebılırler Öz- T" Trart Sanat i I Galerisi'nde 4 \-s aralık tarihine dek süren " Sanat: Kurgu Yaşam' başlıklı sergide, Şeyma Reisoğlu Nalça, Nazif Topçuoğlu. Esat Tekand, Murat Morova, Hakan Onur, Tayfun Erdoğmuş, Mustafa Karyağdı ve Yılmaz Aysan yapıtlanyla sanatın gerçeklik karşısındakı pozisyonunu irdeleyerek, sanatın ne derecede yaşamın taklidi olduğu sorunsalını gündeme getiriyorlar. ergiyi düzenleyen Nilgün Özayten'e göre, sanatı bir kurgu yaşam olarak nitelemek. onu olumlamak ya da olumsuzlamak niyeti içermez. Ancak kurgu sözcüğü sanatla ilişkilendirilince, kaçınılmaz olarak bu iki anlamı da içinde banndınr. deşleşmek ise iki şeyin başlangıçta fark- lı olmaları üzerine kuruludur. Yanı bu özdeşhk.başlangıçtakı farklılık ıleaynl- maz bir bıçımde bağıntılıdır. Urart sergisine katılarak belirlenen başlık kapsamında işlerhazırlayan sekiz sanatçınm her bınnin ışı -öncekı çalış- malarıyla paralellık taşımakla bırlikte- sanatçılann önerilen tezı yorumlayış bı- çimleri açısından farklılıklar içermekte- dir ve sergıdekı gerılımı oluşturan da. sergiyi kav ramsal içerik bağlamında zen- ginleştiren de. bu karşıt bakışların çeşıt- liliğidir. Şe>ma Reisoğlu Nalça ve NazifTopçu- oğlu'nun işlerının gerisındeki ana kav- ram 'sanat kadar vaşamın da kurgu özcl- h'kte olnıası" uzeriııe kuruludur. Şeyma Reisoğlu bu görüşünü. medyanın oluştur- duğu simulasyon dünyasında artık yaşa- mın kendisinin değil göstergelerinin in- sanla ıletışime gırmesi sonucu oluşan an- lam kaybını vurgulayarak açıklar. Nazif Topçuoğlu ise, gerçekliği doğumla ölüm arasındakı çizgı olarak yorumladığı fo- tografdızisinde. birkadınvebirerkekfi- güründe somutlaştırdtğı yaşantının rol- lere dayalı sahteliğıni ve kurgusal boyu- tunu sergi ler. Esat Tekand Kurgu Yaşam başlığını günümüzün sınyalizasyon sis- temi ileözdeşleşiırdiği işinde, yönlendir- melenn insan yaşamı ve özgür düşünce üzerindekı tahribatını simgesel görüntü- lerle irdeler \e yaşamın bu kurgulanmış yapısını. ancak kural tanımazlığıyla sa- natın aşabileceğinı önenr. Sanatçılardan \valan dünya' Murat Morova \ e Hakan Onur'un Ya- lan Dünya saptamasında birleştiklen gö- rüşlerinin gerisınde, konuyu tartıştıklan düzlemler v e tartışma biçimleri birbırin- den çok farklıdır ve bu ışlerin, serginin toplamında duyumsanan gerilime katkı- ları da yadsınamaz. Murat Morova'nın yalan dünya kurgulaması ikı tualin bir- bırlenne karşı konumlanv la belirlenmiş- tir ve işın tümü, gerçekliği bir yansıma olarak gören Dogu felsefesiyle Platon'un yansıtmacı kuramının bütün unsurlannı içinde banndınr Hakan Onur'un son zamanlaıda çeşit- lı mekânlarda yazı ile kullandığı yalan- cı dünya belirlemesi. bu kez şişme plas- tikten ve oldukça pop bir anlatımla ga- leriye taşınmıştır ve bulundugu mekân- dan dolayı yenı anlamlar uretir Burada- ki düşünce artık tasavvuftaki yaşamın geçiciliği savı değıl, yaşam gerçeği ile sanat gerçeginin farklılığı ve sanatın bir yalancı dünya oluşudur. Tayfun Erdoğmu^'un 'sanatıda.vaşa- mı da biçimlendiren bilginin dcrinliğidir" düşüncesivle gelişen ışı. bilgı olmadan gerçek-'kopv a ikılemınin aşılamayacağı- nı vurgular. Mustafa kaoağdf nın göru- şü ise 'sanat, gerçekliğin öykünmesi de- ğil. bulgulanması vönünde bir araştırma- dır' duşuncesıyle bıçım bulur ve imge- nın oluşumıınu. gerçekliğin zihındeki yansımalannı irdeler. Son olarak Yılmaz Aysan, Ortaçağ Av rupa kültüninde varo- lan 'BoxesofCuriositics' (kişinin birku- tu içinde. yaşamının dönüm noktalanna gönderme yapan nesneleri bıriktirmesi) kavramından hareketle oluşturduğu asemblaj-enstalasvon biçımınde hazırla- dığı işlesergideyeralırkı. şucümleonun görüşunüözetler "Sanat. gerçekliğin sa- natın özgül kurallarına göre kurgulan- masıdır.*" Kaidesiz heykeller ya da düşüncenin formlan NECMI SONMEZ tskender 'Sedıler'in ça- hşmalarını bilınen anla- mıyla he> kel. enstalasyon ya da ready-made olarak tanımlamanın veterlı ol- mayacağını düşünüyorum. Çünkü onun ışlennin ser- gilendigi zamana. mekâna göre degışen. kara mizah- la yüklü bir "espri" anlayı- şı ve kavramsal bir karak- teri var. Bu özellik. sanat- çınm çalışmalarında vılla- ra göre degişen farklı ka- rakterlen ortaya çıkardığı için, genel bir saptama yapmak v e onu bir akım ya da gruplaşma ıçıne soka- rak degerfendırmek olduk- ça zordur. Onun içın önce sanatçınm çalışrnalannı çevreleyen sanatsal ortamı kısaca tanımlamada yarar var. 1953"te Kırım'dan Eski- şehır'e göç etmiş ailenın çocuğu olarak dünyaya ge- len Yediler. daha sonra ai- lesiyle birlikte Alman- ya'ya gitmiş. Düsseldorf Akadenıisi"nin Heykel Bö- lümü'nde ünlü heykeltıraş Ulrich Rüskriem ın öğren- cısi olan Yediler. 1980ü yıllarda Almanya'da ken- dine yenı bir kımlık arayan sanatçı kuşağının üyesi olarak. özellikle Köln şeh- rinde desteklenen gençler- den bin olmuştur. Yediler, ilk kişisel sergisini 1989'da Graz'taki Galerie Bleich-Rossi'de açmış Burada "ready-made" karakterinı ortaya çıkaran heykellerini ve üç boyutlu duvar objelerinı sergileyen sanatçı. özellikle "Kachelhose'VFayanspantolon ısım- li çalışmasında, bir bacağı kesilmiş pantolo- nun üzenne yapıştırdığı kare ve dikdörtgen şeklindekı fayanslarla. güncel yaşamdaki mal- zemelen kullanarak onlan doğal ortamlann- dan uzaklaştınp farklı atmosferlere sokan "hejkebi" aravjşlanna başlamıştır. Yediler'i bir heykeltıraş olarak tanımlamakyanlışolma- yacaktır Ama sanatçınm çalışmalannın bildi- ğımiz anlamda heykelden uzak olup kavram- sal bir karaktere ve yüksek dereceli bir soyut- lamaya dayanması önemli bir "•yorumlama problemi'" gündeme getirmektedir. 1991 yılın- da Köln'ün önde gelen galenlennden bıri olan Galerie Tanja Grunert'te açtığı sergisinde sa- natçı. ılk bakışta mınimalıst heykel gıbi duran büyük boyutlu tahtadan yapılmış birçok fark- lı formlardan oluşan ınstallation'unu sergile- mişti. Yediler. 1993'te Münıh'teki K-Raum'da. kendisine belirli oranda ısım getıren plastık. şişirme heykellerini hocası Rüsknem'le birlik- te ızleyicıleresunmuştur. Yediler kimı kez de- nizyataklarını andıran bu şişirme heykellenn- de. kendisinin çızdiğı modellere göre PVC Bir tükethn to|)hıiîuı yergisi: Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı Ingiliz sanatçı-sinemacı Peîer Greenaway 'in kazanlar kaynayan mutfağından unutulmaz manzâralar... SLNGIÇAPAN maddesinden üretilen formları elektrık süpür- gelerinin yardımıyla şişirnıekte ve sergilendi- ği mekânın boyutlarına göre değışen. olduk- ça farklı bir "üçbovutluluk" olgusunu ele al- maktadır. Sanatçınm bu çalışmalannda orta- ya çıkardığı estetik yaklaşım. Duchamp'ın ob- jelerinde de izlenen yere. zamana. mekâna karşı "uyumsuzluk"la birlikte incelenebılir. Bu uyumsuzluğun altını özellikle çizmek ge- rekiyor. çünkü sanatçınm çalışmalannı oluş- tururken kullandığı temel prensiplerden biri de bu. 1994"te Bozan'daki Galerie Klemens Gas- ser'de açtığı sergisinde Yediler. kuzey Ital- yanın bu bölgesinde sıkça görülen aziz hey- kellerinden çektiSi fotograflardan kaynakla- nan büyük boyutlu bir enstalasyon gerçekleş- tırmıştı. Aziz heykellerinin parmaklanndan ellerinden ve ayaklanndan aldığı detaylan o bölgedekı ağaç ovma ustalanna, zanaatkârla- ra verdığı sıparişîerle 1 '30. 1 '50 oranında bü- yüterek galerı mekânın içinde adeta bir bul- macayı andıran birliktelıği kurgu voluyla sağ- lamıştı. Yediler'in sanatı, düşüncenin soyut- Ianmasına dayalı bir alanda gerçekleştınlen üçboyutlu müdahalelerle gelışiyor ve giderek ızleyicıyı de ıçine alan düşgücünün etkisınde kendi sınırlannı çizıyor. 5 yıl öncesınin l>tanbul Film Festivali'nin en çok ses getirmiş filmlennden olan. PeterGreenawa\"in "The Cook, The Thief, His \Vife and Her Lover-Aşçı, Hırsız, Kansı ve Aşjğı". Beyoğlu Alkazar Sineması"nda gösterilıyor. Bu fılmıyle kendıne bızde de azımsanmayacak sayıda hayranlar edınmış. sıradışı İngiliz entelektüeli Peter Greenavvay"in yazıp yönettıgı. okkalı bir toplumsal hicıv niteliğindeki "Aşçı, Hırsız, Kansı ve Âşığı". Londralı zengın birserserı olan Hırsız'ın çetesiy!« birlikte takıldığı, seçkin bir Fran>ız restoranında. 9 akşam bovunca geçıyor. Açık saçık konuşması. ığrenç sofra adabı. görgüsüzlüğü. kaba saba da\ ranışlan ve çe\ resini süreklı aşağılamasıvla çok ıticı bıri olan Hırsız'a katlanan. kocasının sürekli eziyetlerini sineye çeken karısı, restoranın sessiz müştenlerinden bınv le hıç beklenmedık bir ilişkiye giriyorderken Tuvalette başlayıp mutfak \e kılerin arka taraflannda süregelen ateşlı bircinsel seriıvenın peşıne takıldığımız fılmde. Hırsız'ın intıkamı çok dehşetengiz ve acı olacaktır... Greenavvay'in belirttiği gibı. "çağdaş tüketim toplumunda, her şevin ağızdan girip anüsten çıkmasrna ilışkin okkalı bir film saydığımız. "entelektücl acımasızlığın ve kötülüğün" son yıllardakı en çarpıcı örneklerinden "Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı™. kuşkusuz haftanın en önemli fılmi. "Gözünii hırs bürümüş tüketim bağımlılığının" gerıye bir şey bırakmamacasına. dünya nimetlerıni yıvip bıtinşinı. ırzına geçişıni yansıtan bu unutulmaz yergınin. kuşağının kuşkusuz en özgün yaratıcılarından olan. ressam. montajcı ve yazar-yönetmeni Peter Greenavvay'le "Cinema" dergısinde yapılmış bir söyleşiden bölümler aktanyoruz: - Bütün filmlerinizde sayılar önemli rol oynuyor. "Ressamın Kontratı"nda 7 gün, •'Nİimann Karm"nda 9 av ve bu filminizde 10 gün. Bu on günün anlamı nedir? Greenawa> - Sadece senaryoda 10 gün var. fılmde 9 gün. Bu eksik bir gün içinde fazla önemli bir şey olmuyor(MichaeI'in pışırıldiğı gün). Birdeneme yaptık ve ortaya şu çıktı: Bir ınsanı pişırmek yaklaşık 18 saat sürüyor. Ama seyircının zamanını bununla çalmak istemedik. Londra Savoy OtelTnden bır öneri geldi. Insanı. kuzu gibi çevıreıek pışirmek. İyı bır yöntem olabiür. Ama ben v ücudun güzel P\ eter Greenaway şiddeti sorumluluk duygusuyla yansıtmaya çalışıyor filminde ve 'Umanm' diyor, 'sizi şiddete gerçek yerini gösteren, olgun ve akıllıca yapılmış bir film olduğuna ikna etmişimdir.' görünmesini istıyordum. O sebeple uygulamadık - Filmde renklerin anlamlan üzerine bir şeyler sövkvebilir misiniz? Greenaway-Altmışlı yıllarda film yapmaya başladığımda moda. hikâye anlatmaktı. Bu yüzyılda annonınin müzıken kopmasına (Örneğın Schönbcrg veBerg'e), resim sanatındakı nesnellığe (Pkassoya da Braque"a) bakın. Eğer hikâye olmazsa bütünlük kavbolur ve her şey karmakanşık bir hal alır. Ben hikâyeler anlatmak istıyorum. bununla birlikte içbütünlüğü de sağlayacak. değışmeyecek evrensel degerler vermek istiyorum Önceki filmlerimde sayılar gibi alfabeyi de kullandım. yenı bir sistemin arayışındavım Eskiden beri ışık spektrumunun kâşifi Isaac Newton"a karşı büyük heyecan duyarım. Gökkuşağı yedi renkten oluşuyor ve ben onlan kullandım filmde. - Bir kadının yanağına çatal batırılışı gibi korkunç şeyleri göstermek zorunda mısımz? Creenanay - Bence gerçekten böyle olmak zorunda. Çoğu filmi uslu. çocukça ve monoton bulu>orum. Ben fılmlerin yaşam dolu ve provokatif olmasinı istiyorum, tıpkı Fellini ya da Fassbinder'inkiler gibi. Insanlan eşyanın doğası üzenne düşünceye. spekülasyona sevkedip zihinleri kurcalamak istıvorum. Doğrusu herkesin bıınu istedığini sanıyordum. - Tabii ki ama bu düşünsel provokasvon görüntüyle gerçekleşmek zorunda mı? Greenavvay - Bu filmde sadece şiddet yok. pek çok şey var. Sanıyorum filmin şiddete karşı olgun bir tav n var. Sinemada sorumsuz addettığim pek çok şiddet orneğı sergileniyor. Perdelere yansıyan Rambo, Batman gibı örneklen düşününce sosyologlann neden şıkâyetçi olduklannı görebilıyorsunuz. Gözüken o ki ınsanlar şiddete sorumsuzca yaklaşıyorlar. Şiddet. gerçekte sinemada gösterildıği gibı değil. Ben şiddeti sorumluluk duygusuyla yansıtmaya çalıştım. Bu kötü. korkunç adamın alışkanlıklanyla dığer insanlann hayatlan üzerinde yarattığı büyük etki gıbi. Dogal olarak ınsanlar benı sansasyon meraklısı diye suçlayabilirler. Çünkü neticede ahlaki fonksiyonu ne olursa olsun. şiddet şiddettir. İşte tehlikeli olan bu. Ama umanm sızı şiddete gerçek yerini gösteren, olgun ve akıllıca yapılmış bir film olduğuna ikna etmişimdir. Şiddet provoke etmelı (ateşlemeli), düşünmeye itmeli. Şiddet. bence gerçekten ahlaki bir anlama sahip. İkna edebıldım mi? Sız yıne de bir sınemacının söylediklerine inanmayın hiçbir zaman! YAZI ODASI SELİM İLERİ 0 Şimdi Jön Türk Oğlak Yayınları, Ahmet Mithat Efendi'nın son ro- manı Jön Türk'ü (tefrikasına başlanması 1908), Mu- rat Bekje'nın çevrimyazısıyla okura sundu. Bilmiyo- rum 'Kültür Bakanlığı' yayınevine teşekkür etti mi. Mustafa Nihat Özön, Türkçede Romarida Jön Türk'ten pek söz açmaz. Ahmet Mithat Efendi'nin dil- de sadeleşmeyi aradığına işaret etmekle yetinir. Tanpınar, bu romanın yerlı yaşayışla Avrupalılık arasındaki gelgite degindiğini belirtır. Tanpınar'a gö- re Jön Türk, Ahmet Mithat Efendi'nin en az ilgi gör- müş, hatta "hiç tutmayan" eseridir. Bununla birlikte 19'uncu Asır Türk Edebiyatı Tari- hi, "Mithat Efendi'nin romancıhğını en iyı hülasa eden" eserin Jön Türk olduğunu vurgular. Batılı ya- şayış, Avrupa bilgisi, romanda gerilimı sağlayacak entrika. kısacası. Ahmet Mithat Efendı romancılığı- nın gereksindiği belli başlı elementler Jön Türk'te iz sürer. Jön Türk ne amaçla yazılmıştır? Mustafa Nihat Özön'un şu saptayımı bugünün bakış açısına kıla- vuzluk edebilir: "Istibdat acılarına dair tiyatro, ro- man yazmak yolu açılınca Ahmet Mithat, Jön Türk romanını tefnkaya başladı." II. Abdülhamit tahttan indirılmiştir. Sürgün döne- mi dışta tutulursa Sultan Hamit saltanatıyla büyük öl- çüde barışık yaşamış Ahmet Mithat Efendi, ileri ya- şında günün modasına uymaktadır: istıbdat döne- minin "ıçyüzü"l Jön Türk böylesi bir düşüncenin. amacın verimi olacaktır. Belki de bu yüzden Mithat Efendi okurla- nnın ilgisini çekmez. Mithat Efendi okurları, 1908'de artık başka yazarlann ardına takılmışlardır. Oysa jön Türk -ve dönemın birçok yazı verimi- çö- ken devri karalamak konusunda bize özgü bır gele- nek oluşturmaktadır. Tutumun benzerierini yakın tarihımizde saptayabi- liriz: 27 Mayıs'tan sonra Demokrat Partı iktidarı tüm- den kötülenir. 1950-1960 arası, Menderes'eveçev- resindekılere övgü yağdıranlar, bırdenbire 27 Mayıs- çı kesilirler. O yılların ünlü Hayat mecmuası 27 Ma- yıs'a kadar Celal Bayar'dan, Menderes'ten, vekil- lerden daıma saygıyla, belki de aşın bir saygıyla söz açmışken 27 Mayıs'ı izleyen haftalarda Zorlu'ya. Polatkan'a, Koraltan'a ver yansın edecektir... Ittihat ve Terakkı dönemiyle başlayan karalama, toptan yadsıma, düşenın dostu olmaz geleneğine karşıt tutumu Halid Ziya Uşaklıgilın anılarında ya- kalıyoruz. Mithat Efendi'nin rahat rahat roman yayım- ladığı II. Abdülhamit döneminde sansürden yılmış Halid Ziya, görece özgürlük döneminde kimsenin öyle özgürce yazmaya hazırlıklı olmadığını ılerı sü- rer. Aslında. yazarlann özgürce yazmak istedikleri ko- nulan bıle yoktur. Zaten bu yüzden birçok değersız yazı çizi boy gösterecektir. Gerçek değer Ne var ki, Mithat Efendi önemli bıryazardır. Roman sanatına yatkınlık bizde onun eseriyle başlar. Sav- rak örgülü romanlarında çok şaşırtıcı toplumbilimsel bilgilendirmeler göze çarpar. Jön Türk'ün gerçek de- ğerini de sanınm burada aramak gerekiyor. Roman yüzyılın başını tasvirle başlar. Ahmet Mit- hat Efendi vakit kaybetmeden değişen mımarıden yakınmaktadır: "Vakıa şu 'konak yavrusu' tabiri bu- günkü günde adeta unutulmuş bir tabir hükmüne girdi. 'Konak' kalmadı kı yavrusu olsun." Büyük yangınlarda kül olan konakların arsaları "parça parça" satılmakta, küçük mahalleler oluş- maktadır. Daha o zaman dılden kopup giden "konak yavrusu", dildeki unutkanhklar ölçüsünde, toplum- sal hayattaki değişımi anlatmaktadır. Jön Türk. bu soydan pek çok dikkatle yüklü bir ro- man. Dönemın önemli bir belgesi. Dikkatler arasın- da biri var ki gönül yakıyor. Abdülhamit dönemını ka- ralayan Ahmet Mithat Efendi, romanın kişilerınden Nurullah Bey'ı yorumlarken şöyle demekte: "Nurul- lah Bey siyasiyat ile iştigah sevmediği cihetle kitap- lan kâgıtlan içinde siyasiyata müteallık âsâr hemen hiç yoktur." Yorum ilerledikçe, Nurullah Bey'i siyasetten uzak tutanın yalnızca istibdat olmadığını ayırt ederiz. Efen- dimızın salık verışi de bu yoldadır. Kitaplardan bü- yük kuşku duyan Sultan Hamit'in yanı başında Jön Türk romancısı da zararlı ve zararsız kitaplar olabi- leceğı kanısındadır. Gerçi Mithat Efendi baskı sonu- cu değerli edebi eserierin yırtılıp ateşte yakıldığını söylemektedir ama, okunabilecek eserierı de Nurul- lah Bey'ın babasının kitaplığında saptamakta, oku- runu uyarmaktadır: "Bu merak pederinde mevcut ise de onun mahi- yeti de âsâr-ı sıyasiyenin kıymet-i edebiyesine mün- hasır olup. yoksa bir fikr-i siyasiye ittiba suretinde bir merak onda da yoktur." Dediğim gibi, Jön Türk önemli bir roman. 1908'in bakış açısını yansıtıyor. 1980'lerin bakış açısına -el- bette biryandan da 'baktırış' açısına- nerelerden na- sıl geldiğimizi gerçekten öğrenmek isteyenler için bu roman kaçırılmayacak fırsat. Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü katılma koşullan AIVKARA (Cumhurh et Bürosu) - Ceyhun Atuf Kansu ŞıirÖdülü'ne, 1996 yılı için katılma koşullan açıklandı. Hervıl düzenlenen Cey- hun Atuf Kansu Şiır Ödu- lü'ne. 1996 yılı için katıl- ma koşullan şöyle: "- Odük aday olan ya- prtlarda Cev hun Atuf Kan- su'nun şiiranlav ışı gözönü- ne alınarak. çağdaş bir dünya görüşü ve dil bilinci temel ölçüt olacaktır. -15 Ocak 1995-15 Ocak 1996 tarihleri arasında ya- yımlanan bütün şiir kitap- lan odüle katılabilır. Ayn- ca, Ödül Yazmanlığı. bu kitaplar arasından, çeşitli nedenlerle katılamayan ki- mi yapıtlan da. ödüle aday olarak gösterebilir. - Çeşitli nedenlerle kitap halindebasılmamış. ancak kitap bütünlüğü taşıvan şi- irlerle de ödüle aday oluna- bilir. - Seçıci kurul: Gülten Akın, Müslim Çelik, Refik Durbaş, Şükrii Erbaş, Ah- met Erhan. Bahar Gökler (ailesi adına), Emin Özde- mir"den oluşmaktadır. - Ödül kazanan yapıt, Ceyhun Atuf Kansu'nun ölüm yıldönümü olan 17 Mart 1996 günü açıklana- caktır. - Ödüle son katılma ve aday aösterilme tarihi 15 Ocak 1996'dır. - Ödül. tek bir şiiryapı- tına (kitap ya da kitap bü- tünlüğü taşıyan şiirlefe) verilecektir. - 1996 yılı için ödülün parasal tutan 7 milyon 500 bınTürk Lirası'dır. - Ödüle aday olacak ya- pıtlar, şairin adı. açık adre- si ve kjsa yaşam öyküsüy- le birlikte 7 adet kitap ya da 7 kopya dosyayla, (Işık Kansu. Atatürk Bulvan, 125/4, Bakanlıklar/AN- KARA) adresine gön- deriiecektir - Ödüle katılan yapıtlar, sahiplerıne geri gönderıl- meyecektir."
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear