Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
2 KASIM 1995 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
UYCARLIKLARIN İZİNDE. OKTAY EKİNCİ
İstanburun Karadeniz'e sığınan ilçesinde kültür ve doğa betona karşı direniyor:
Şile artık yol aym ııııula...
ile denilince akla elbette ki
hemen "şilebezi'' geliyor. Bir
de o coşku dolu ve bereketli
Şılebezi Kültür Şenlikleri...
Kuşkusuz Şile'nin iklimi,
doğası ve şu "alçakgönüDü
ahşap evleri" böylesine yumuşak ve bir
o kadar da insancıl uyum içerisinde
olmasaydı, belki de Şileli kadınlar
böylesine "zarifbiryarancüığın" hakh
gururunu taşıyamazfardı.
Yine bu yarartcılığın ürünü olan
şilebezi de olmasaydı. belki de o kültür
şenlikleri öylesine duygu yüklü
şiırlerle sarmaş dolaş geçmeyecekti.
Cemal Süreya da aynı şenliklerden
birinde Şıle'ye geldiğinde. bu çarpıcı
kıvı kentini "denize basamaklarla.
hayır salıncaklaria inen çok şirin bir
yer" dıye tanımlamayacaktı.
Aslında. Cemal Süreya'nın. "Şile,
tstanbul 'Karadenız!'derdemez
kurulmuş bir kasaba" şeklindekı
tanımı bu ilçeye ilk kez ulaşanlar için
sanki daha bir gerçekçi ve ortak
- duvgulan yansıtıyor.
Çünkü. benzer şekilde Salâh Birsel de
Istanbulcian yolaçıkıp Şıle'ye
varabilmek için şunun şurasında
• sadece 70 km. olan sözüm ona asfalt
yolu tam 2 saatte ve bınbir güçlükle
aşabilmiş olacak ki "Şile" adını taşıyan
şiirinin daha ilk dizelerine şöyle
başlıyor:
~ "O kadar uzanacaksınız ki
Alemdağ'dan
Şile'ye düşeceksiniz..."
Evet. Şile sanki tstanbul'dan
kaçarcasına ondan uzaklaşmış: ama
«muhteşem komşusundan çok da ayn
;
düşmemek için Karadeniz'de rastladığı
ilk kumsalın hemen yanıbaşındaki sarp
> ve yeşil yamaçlara kurulmuş.
Istanbul ise 1.0. 7. yüzyıldan bu yana.
yani neredeyse kendi kent tarihı kadar
eskiye dayanan bu sevdalı komşusuna,
2
700 yıllık tarihine
ve eşsiz doğasma
karşın ancak
1990'lardaSÎT
kavramıyla tanışabilen
Şile'de bu taiihsiz
gecikmeden ötürü
koruma bilinci
yeterince
güçlenemiyor. Eğer,
geleneksel ahşap
yapılara da göz diken
yüksek imar rantı
sonunda galip gelirse
Şile özgün kimliğini
tümüyle yitirebilir ve
istanburun yeni
gelişen herhangi bir
semtindeki gibi
kişiliksiz yağma
yapılaşmasının altında
ezilerek kalan
güzelliklerini de
betonlaşmaya kurban
edebilir...
Ahşap evlerdeki huzurlu yaşam olmasaydı, aynı zerafetin ürünü olan Şilebezi kadınlann hünerlielleri\leyaratılabilirmiydi?
doğrusu hiç de vefalı davranmamış.
Özellikle şu son yüzyılın son
çeyreğinde, bir yandan kendi yakasına
yapişan betonlaşma ve yağma
yapılaşmasını "kamyonlara
yükleyip
n
Şile'nin de üzerine üzerine
göndermiş. Öbür yandan ise hiç
değılse şu delik deşik ettiğı yolunu
olsun biraz düzenleyip bu güzel
ılçesine olan "rant borcunu"
1
ödemeyı
aklına bile getirmemış.
O nedenle daha yoiun yansına bile
gelmeden. hele ilk kez eidenler için
Şıle"ye ulaşabılmek ve Istanbul'un
Karadeniz'e sığınan bu küskün
güzeliyle buluşabilmek sanki bir
efsane. Hiç kuşkusuz. yine aynı
nedenle Şile'ye vanldığında son
yıliarın üriinü olan çirkinliklerini bile
"güzel" görmek ise sanki o zorlu yolun
çilesini çekmenin bir tesellisi...
Kimileri diyor ki yeni yapılmakta olan
devlet karayolu yakında açıldığında. bu
dur durak bilmeyen imar işgali iyice
çığnndan çıkacak. Doğru. Böyle bir
tehlike "ürkütücü düzeyde'" var. Ama.
söyler misiniz: bugüne dek Şile'ye
kolay ulaşılamadı da yağma ve
betonlaşma kendisine geçit mi
bulamadı? Istanbul'u tutsak alan
talancılık artık öylesine güçlü ve
yaygın bir orduya sahip ki dağ. taş,
vadi. orman demeden durmadan
ılerliyor. Karşısında "dur" diyecek bir
kamu otoritesini de artık hiç görmeyen
bu yıkım ve yağma ordusu. zaten işgal
edeceği yerlere önce insanlan değil:
inşaat malzemelenni taşıyor. Milyarlık
villalar ormanlann içınde ve kamyon
yollannın sonunda satışa hazır
olduktan sonra ise sıra "müşteriler"
için düzgün bir yola geliyor. Tam bu
aşamaaa ise devreye artık Karayollan
giri) or ve "rant harekâtı" kamu
hizmetiyle de noktalanmış oluyor.
Şile'de de şimdılerde işte böyle oluyor.
Kendısı çırkinleşirken sadece yolu
güzelleşiyor...
Geçmişten
bugüne Şile
Şile'nin uygarlık geç-
mişi neredeyse İstanbul
kadar eski birtarihedaya-
nıyor. I.Ö. 7 yüzyıldan
bu yana Hititler. Frigyalı-
lar. Romalılar, Bizansüiar
ve Osmanlılar. bu tarihe
kültür katan izler bırakı-
yorlar.
Çeşitli kaynaklara göre
Şile'yi Kocaeli Yarıma-
dası'na egemen olan Bi-
tinya Krallığı bir ticaret ve
balıkçılık köyü olarak
kurmuş. Şile adının ise
eski Yunancadakı "yaban
çiçeği" sözcüğünden gel-
diği sanılıyor ve tarih
içinde "AschUVPnBee",
"Artane", "Kilia" gibi
isimler de yine Şile için
kullanılıyor.
BıtinyaKralıIII.Niko-
med'ın ölümünden sonra
vasivetı üzerine Roma
egemenliğine gıren Şile.
ımparatorDiokletion'un
baskısı nedeniyle İz-
mıtten kaçan Hıristiyan-
lann sığındıklan birmer-
kez olmuş. Daha sonra da
Yıldırım Beyazıt döne-
mınde Osmanlı devletine
katılıncaya kadar bir Bi-
zans kenti olarak yaşa-
mış...
Şile'nin yakın tarihi de
Istanbul'un yazgısıyla
aynıdır. I. Dünya Sava-
şı'ndan sonra Mondros
Mütarekesi'ne bağlı ola-
rak "Boğazlar Bölgesi"
içinde sayılan Şile,
1922'yedek Ingıliz işga-
li altında kalır. Bağımsız-
lık savaşının ardından 6
Ekim 1922"de Istanbul'a
giren Ulusal Ordu, 7
ekim günü de Şile'yi ye-
niden Türkiye'nin ege-
menliğine geri alır.
Bu zengin tarihin bu-
gün en güçlü tanığı. kuş-
kusuz 12 m. yüksekliğin-
deki Şfle Kalesi'dir. Ayn-
ca Yeşil Vadi yakınlann-
daki Bizanslılardan kal-
ma Heciz Kalesi, Hasanlı
Köyü'ndekı aynı dönem-
lere aıt Sankavak Kalesi,
yörenin yine tarih boyun-
ca önemli bir merkez ol-
duğunu belgeler.
Bugünkü Şile'nin sim-
gesi olan büyük deniz fe-
neri ise 1858'de Fransız-
lar tarafından yapılmış.
Sofular Köyü'ndeki ün-
lü mağara ise Romalılar-
dan kaçan izmitli Hınsti-
yanlann kilise olarak kul-
İandıklan diğer bir önem-
li tarihsel yer. Şile'de ay-
nca liman kesiminde'ki
Bizanslılara ait Kızlar
Hamamı ile kent merke-
zinde Osmanlılara ait Es-
ki Hamam var. 1883'te
tngilizlerin inşa ettikleri
"tahlisiye binalan"da
geçmişe ait anılan yann-
lara taşıyorlar.
Şile'nin geleneksel
kent dokusunu ise çoğun-
luğu kestane ağacından
yapılan ve doğal çevrey-
îe olan uyumu mükem-
mel bir peyzaj veren ah-
şap sivil mimaıiık örnek-
ler oluşturuyor. Batı Ka-
radeniz kıyı mimarlık
kültürü ile Istanbul'daki
ahşap yapı sanatının yalm
bir çizgide birleşmesini
sımgeleyen bu evler,
1940'lara kadar yaygın
yapı tarzı olarak inşaedil-
mişler. Bugün ise kent
içinde 160 kadar koruma
karan olan örnekleri var.
Ancak. Şile genelindeki
yoğun imar süreci nede-
niyle yıkım istekleriyle
de karşı karşıyalar...
Doğanın dostu, rantııı
düsmanı evler
Apartmanlar arasında sıkışmış bir ahşap Şile
evi, hemen önünde Şilebezi işle\ en kadın he\ ke-
lini sanki kendi güvencesi olarak da görüyor.
Şile
O kadar uzanacaksınız ki Alemdağ'dan
Şile'ye düşeceksiniz.
Bakacaksınız ki Cenevizler
Gerineceksiniz ki gök gök
Taş taş güleceksiniz
Bir yalnızlığınızı yoklayacaksınız Ayazma
Bir akıncılığınızı yoklayacaksınız Kumbaba
Kayalan dost bileceksiniz.
Affedersiniz bayanlar ürpereceksiniz
Aşklannız olacak midyelerin katında
Lüferlerte öpüşeceksiniz
O kadar yüzeceksiniz ki yüzmenizden
Karedeniz genişleyecek
Salâh Birsel
Şile'nin simgesi olan ünlii feneri yöresel evlerle
birlikte yıllardır sevgi dolu bir komşuluk
içerisinde- (Fotoğraflar: OKTAY EKİNCl)
A slında. Şile'nin hep güzel kalması için.
/M yanı yerel kimliğini oluşturan özgün
X-t kent dokusunun ve doğaya saygılı vö-
-Z JL. resel yapı karaktennin betonlaşmaya tü-
müyle yenık düşmemesı için al ınmış bir
dizı "yasaT"önlemlerde\ar. Geçkalın-
mış bıleolsa, hiç değilse kalanı kurtarmak ve bun-
dan sonra duyarsızlığa eeçit vermemek açısından
1991 ve 1992 yıllanndaki koruma \e kentsel SlT
kararları büyük önem taşıyor.
Belediye ile Koruma Kurulu'nun Türkiye'nin
özleminiduyduğubiranlayışbirlığıiçensındebaş-
lattıklan çalışmalann sonucunda. 1991 yılı eylül
ayında korunması gerekli sivıl mimarlık örneğı
olarak saptanan 160 kadar yapıdan 125 tanesının
yoğun olarak bir arada bulunduğu eski verleşme
bölgesi de 1992 yılı ocak ayında SlT statüsü ıçerı-
sıne alınıyor. Bövlece. yine Koruma Kurulu'nun
20.11.1990 tarihınde ilk kez ılan ettıği Şile "Do-
ğal SİT"ve "Kentsel SİT"alanları karannı izleyen
kısa bir süre ıçensınde. Koruma Amaçlı İmar Pla-
nı'na temel oluşturacak yapı tescıllen \e bölge sı-
nınnaılışkınkararlarda 28.01.1992 "detamamlan-
mışolu\or.
Bu kararlara dayalı olarak üretilen ımarplanla-
nnda ise özellikle sahıl şerıdi. kumsal alanlar.
Kumbaba Tepesı. adacıklar ve koylar doğal SİT
kapsamında koruma\a alınmış. ve Şılenın denız-
den görünen siluetının daha fazla _________
bozulmaması ıçın sınırlı yapılanma
kararlannın getinldığı bir kondor
oluşturulmuş.
Yöresel mimari kimliği taşıyan
geleneksel yapılann yoğun olarak
yer aldığı Üsküdar Caddesı'nin do-
ğusu ile Fener Caddesi'nın batısı
arasında kalan eski yerleşme böl-
gesi ise yine Şile Feneri çevresinde-
ki yeni yapılaşma alanı \e Maşatlık
semtiyle de sınırlanacak şekilde
kentsel SlT olarak planlanmış ve bu
kesimde de özgün dokunun doğal
\ e kültürel özellıklenv le bırl ıkte ko-
runması süreci başlatılmış.
Ne v ar kı bu önemli ve duyarlı ça-
balarla Şile'nin eski güzelliklerinın
ve o alçakgönüllü kıyı kültürünün
vaşatılması için "yasal önlem-
ler*"bellı ölçüde alınmış gıbı görü-
nüyorsa da yine Şılenın gidereic ge-
neline egemen olmava baijlayan
"rant kültürünün" baskısı altında
bu yasal önlemlerın yeterli sonuç ^ ^ ^ ^ ^ ^ _ ^
verip vermeyeceğı ise tartışma ko-
nusu. Özellikle kımı tescıllı ev sahıplen. daha ön-
ce yanıbaşlarında ınşa edılen \a da iki sokak öte-
de yükselen apartmanlann sahıplenne sağladığı
yüksek ranttan yoksun kalmanm gerilımı ve pani-
ğı içerisinde, yakın yıllara kadar sev ıp okşadıkları
o güzelim ahşap ev lerı şimdi artık "tahta baraka-
lar" dıyerek deyım yenndeyse lanetliyorlar.
193Ö'lardan. 1940'lardan kalma bu "kestaneev-
ler"ın neresinın "eskieser" sayıldığını ısyan eder-
cesine sorgulajan bu insanlar. koruma konusunun
hem kendi kışıliklen hem de Şile'nin geleceğı ve
esenlıği açısından ne kadar büyük ya^amsal önem
taşıdığı konusunda aydınlatıcı çabalardan ve kül-
türel etkınliklerden de yoksun durumdalar. Böyle
olunca da bir yandan turistık broşürlerine sadece o
kestane ağacından yapılmış sevımlı Şile evlennın
fotoğrafını basarlarken öbür yandan yine "rurizm
adına"(!) aynı evlerı hemen yıkıp yerine kültür
yoksunu garip bınalan dikmenın çelişkısıni yaşı-
yorlar.
Nitekim. bu çelişki. Mimarlar Odası'nın 14
Ekim 1995 günü Şile'de belediye ile birlikte düzen-
lediği "Koruma vetmarSorunlan" konulu panel-
de hemen tüm yönlerıyle ortaya çıktı.
Başlangıçta hemen herkes Şile'nin tarihsel ve
doğal güzelliklerınin korunmasından yana konuş-
malar yaparken panelin tartışma bölümünde söz
alan kımı Şıleliler bu korumanın getırdiğı "ekono-
mik öz>«riyi" artık gösteremeyeceklenni belırttı-
ler. Mimarve fotoğraf sanatçısı Prof. Dr. RehaGü-
naj'ın vıllardır Şile'yi tanıtmak ıçın sürdürdüğü ça-
baîan da "koruma kararlanna nedcn olduğu için"
kızgınlıkla karşılayan bu "vefasız" Şıleliler. duyar-
lı sanatçının yine Şile'de beton bir v illa ya da apart-
man dairesı almak yerine eski bir ahşap evi alıp
onarmış olmasına bile sanki tepkılıydıler.
Belediye Başkanı Şeceattin Güney ise bir yan-
dan son günlenn en önemli çevre sorununu oluş-
turan Karakiraz Köyü'ndeki dev çöp dökme ala-
nından yöresını hakh olarak kurtarmaya çalışırken
öbür yandan aynıormanlık doğanın aslında bir par-
çası sayılan ahşap evlerı betonlaşmanuı hışmından
kımm koruyacağı konusunda tam bir kararsızlık ve
açmaz içındeydi.
Ekonomik geleceklerıni artık tümüyle "imar
haklanna" bağlayan Şilelılerin eski evlenni yık-
ma konusundakı ısrarlan karşısında. hem "seçmen-
lerini kollamak"hem de yasalan uygulamak gıbı
ıçınden çıkılması zor bir sıyası gerilım içerisinde
çözüm arayan Belediye Başkanı Güney, sonunda
tüm sorumluluğu "devletin ilgisizliğine" bağlaya-
rak şöyle rahatlıyordu:
"- Biz belediye olarak tarihi Şile Kalesi'ni onar-
mak için devlerten kredi bile alamıvoruz. \ atandaş
bu evleri nasıl vc hangi parasıyla onaracak?-"
_____________ Kuşkusuz, başkanın bu ser-
zenişinde haklılık payı büyük
olmasına karşın galiba asıl so-
run Şile'deki genel imar anla-
y ışının korumav ı değıl, yıkma-
yı özendiren duyarsız kararla-
nndan kaynaklanıyor.
Eğer Şile, örneğin bir Kuşa-
dası, Marmaris vb. yerler gıbı
tunzm denilince sadece büyük
otellen ve tatıl konutlan sıtele-
rinı tercıh ederse elbette ki asıl
güzelliğıni oluşturan doğal ve
kentsel dokusunun gerçekte
"en değerii rurizm potansiyeü-
ni"oluşturduğunun da farkına
varamayacaktır. Yine bu > an-
lış tercih yüzünden yöresel de-
ğerlerini tümüyle yitirdiğinde
ise artık son pişmanlık hiç fay-
da vermeyecektır. Ama, eğer
yine Şile, Türkiye'deki benzer
yerleşmelerde bugün artık "fa-
cia"boyutuna geîen gelişme-
___________ lerden ders alarak özellikle
kendisınin de vaktıyle çok iyı
bıldiğı "pansiyonculuğu"temel tunzm ve ımarpo-
lıtıkası olarak yeniden benimserse işte o zaman
bütün bu "koruma gerilimleri" de ortadan kal-
kabilır ve geleneksel yapılar, yine geleneksel halk
konukseverliğınin insancıl turızmıne hızmet ede-
bılır.
Elbette bunu da aslında Şilelilenn tek başlanna
kabul edıp benimsemelerı yetmıyor. Gerçekten.
dev letın de artık özellikle tunzm kredilenni "yıkıa
betonlaşmaya"değil: korumacı projelere ve buna
da>alı pansiyonculuğa akıtması gerekiyor. Hele
Toplu Konut ldaresi'nin birkaç yıldır söz verdiği
"geleneksel konutlara onanm kredisi" u>-
gulamasına hiç değılse şu "HABÎTATın hahnna"
artık başlaması. sıra hemen Şile'ye gelmese bile
çok şeyı değıştirecek ve belki de umutlan coşhırup
koruma bılıncmi de yeniden yükseltecek... Evet.
Deyim yenndeyse Şile bugün her yönüyle bir karar
aşamasmda. Yalnız bırakıhrsa rant ekonomısı bu
güzelliği hemen yutup yok etmek üzere. Ama des-
tek venlır ve korumadân yana bir dırenış cephesı
de oluşturularak devletin de ilgısi yönlendinlebilir-
se Karadenız'in en ünlü ve büyük feneri yine hep
o güzel doğası ve dokusu ile parlamasını sür-
dürebılir...
Üstelik. Istanbul'a artık yeni biryolladabağlan-
mış olarak...
elediye Başkanı
Şeceattin Güney bir
yandan son günlerin en
önemli çevre sorununu
oluşturan
Karakiraz'daki dev çöp
dökme alanmdan
yöresini kurtarmaya
çalışırken öbür yandan
ahşap evleri
betonlaşmanın
hışmından kimin
koruyacağı konusunda
tam bir kararsızlık ve
açmaz içindeydi.
ODAK NOKTASI
AHMET CEMAL
1. Uluslaranası Eskişehir
Festivali'nin Ardından...
Küreselleşmenin beraberinde önemli ölçüde bir
tekdüzeleşmeyi de getırdiği bir dünyada -neyse kü-
hâlâ kentlerin kültürel ve sanatsal kimliklerinin ağır
bastığı, bu kimliklerin kentler için önemlı bir saygın-
lık kaynağı olduğu zamanlan yaşıyoruz.
Geçen haftalarda, 7-15 Ekim 1995 tarihlerı arasın-
da gerçekleştirilen 1. Uluslararası Eskişehir Festıva-
li, bu bağlamda ele alındığı takdirde. bir yandan çok
zengin bir tarih ve kültür geleneğıyle öte yandan da
banndırdığı ikı üniversiteyle geniş boyutlu sanatsal
etkinlikler için çoktandır en elverışli zemini oluşturan
Eskişehirin hak ettiği bir kimliğin tescili diye nitelen-
dirilebilir.
Festivalin Zeytinoğlu Eğıtim, Bilim ve Kültür Vak-
fı tarafından düzenlenmiş olması ise kuşaklar boyu
aynı kentte yaşayanların kentlerine sahip çıkma bi-
çimlerinin, başka deyişle "kentsoyluluğun" çok an-
lamlı bir ömeğini oluşturmuştur.
Eskişehir'deki iki üniversiteden bıri olan Anadolu
Üniversitesi bünyesinde. tiyatro ve müzik bölümleri
bulunan bir Devlet Konservatuvarı ile sanatın çeşitli
dallarında eğitim veren bir Güzel Sanatlar Fakülte-
s/'nin, aynca sinema, televizyon ve ıletişim sanatları
alanlarında öğrenci yetıştiren bir iletişim Bilimlerı Fa-
kültesi'nin bulunduğu düşünülürse uluslararası bir
festivalin çekirdek sayılabilecek doğal izleyici kitle-
sinin bu kentte hazır olduğu da kendiliğinden anla-
şılır. Zaten uygulama da bu doğrultuda gerçekleşmiş.
1. Uluslararası Eskişehir Festıvali'ne ünıversite öğ-
rencılerinin izleyici olarak katılımı, rekordenebilecek
birtabloyu sergilemiştir. Yetkililerden edindiğimiz bil-
giye göre festival etkinlıklerinin yaklaşık on beş bin
kişi tarafından izlenmiş olması ise böyle bir etkınlığin
ne oranda "zaten beklenmiş" olduğunun bir başka
göstergesidir.
Festival çerçevesinde müzik, tiyatro ve dans sa-
natlarının yanında, örneğin "Fransız Fılmleri Hafta-
sı" gibi bir sinema etkinliğine ve yeni kurulan Eski-
şehir Fotoğraf Sanatı Derneği'nce (EFSAD) düzen-
lenen "Frigya'dan Eskışehir'e"ad\\, Eskişehir çerçe-
vesindeki arkeolojik eserleri konu alan bir sergiye de
yer verilmiş olması, gelecekyıllarda festivalin kapsa-
mının çok daha genişleyeceğine ilişkin ipuçları diye
yorumlanabilir.
Bu arada, 1. Uluslararası Eskişehir Festivali'nin
önemli bir yıldönümüyle>4nado/u Üniversitesi Güzel
Sanatlar Fakültesi'run onuncu kuruluş yıldönümüy-
le buluşması, festivalin başlangıç tarihi olan 7 ekımin
ise tamamı AÜ Devlet Konservatuvan Tiyatro Bölü-
mü'nü bitirenlerden oluşma Eskişehir Tıyatora Kum-
panyas/'nın, yani Eskişehir'de kurulan -ve festıvale
"Rumuz Goncagül" adlı oyunla katılan- tek özel ti-
yatronun birınci yaş gününe rastlaması, kanımızca bu
etkınlığe ayn bir anlam keızandırmıştır.
Eskişehir'deki bu uluslararası festivalin bir başka
önemi, bu gibi etkinlikler bağlamında üniversitelerle
işbirliği yapmanın ne kadar verımlı sonuçlardoğura-
bileceğinin açıkça ve örnek niteliğiyle ortaya çıkmış
olmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de Zey-
tinoğlu Vakfı ile Anadolu Üniversitesi arasında bu
festival için organik bir ortak çalışma zemini oluştu-
rulmuş, üniversite kampusunun etkinlıklere açılma-
sının ötesinde üniversite. çeşitli bırimleriyle festiva-
lin tanıtımına da geniş ölçüde katkıda bulunmuştur.
Daha ilk yıl festival yönetimi ile üniversite arasında
böyle bir organik bağın kurulabilmiş olması, hiç kuş-
kusuz gelecekte daha üretken karşılıklı etkileşimleri
gündeme getirebilecektir.
Öte yandan festivalin adındaki "uluslararası" söz-
cüğünün göstermelik olarak kalmamış olması. örne-
ğin Alman Petersen Dörtlüsü, Ingiliz blues sanatçısı
Otis Brand, Yıldız İbrahimova-Ognian Videv Caz ıki-
lısi ve Lınga Danse Projet gibi gerçekten uluslarara-
sı nitelikteki topluluk ve sanatçıların katılımlannın ger-
çekleşmesi, bu işın daha başlangıçta ne kadar cid-
di tutulduğunu göstermektedir. Bu nokta. özellikle
gelecek yıllarda beklenen katılımlann sağlanması ba-
kımından önem taşımaktadır.
Festivalin ardından bazı kişi ve çevrelerce bu et-
kinliğin gerekliliği konusunda dile getirilen kuşkula-
ra gelince bunlar, 'heryeni'ye kaçınılmaz olarak eş-
lik eden olgular sayılmalıdır. Bir zamanlar. İstanbul
Festivali'nin ilk yıllarında da bu gibi kuşkulara rast-
landığı, ama yıliarın akışı içerisinde bu etkinliğin Is-
tanbul'un uluslararası kimliğının ne kadar aynlmaz bir
parçasınadönüştüğü unutulmamalıdır. "Burayahar-
canan para, başka amaçlara harcansaydı daha iyi ol-
maz mıydr?" gibilerden sorular, her zaman kültür ve
sanat etkinliklerinin kaderinin neredeyse değışmez
birparçası olagelmiştir. Ama Ikinci Dünya Savaşı'nın
bitiminden hemen sonra, neredeyse dörtte üçü aç
ve açıkta olan Viyana halkının, kentte önce opera bi-
nasının yeniden onarılıp hizmete açılması yolunda oy
kullanması örneğinin de çok açık biçimde sergiledi-
ği gibi, sanat, her zaman toplumların en büyük "aç-
lıklanndan" biri olagelmiştir.
Bu satıriarı yazarken Anadolu Üniversitesi'nin sa-
nata gönül vermiş eski rektörü Prof. Dr. Yılmaz Bü-
yükerşen'in bir konuşmamız sırasında söyledıkleri-
ni anımsadım. Prof. Büyükerşen, o konuşmada, "Es-
kişehir, tarihi boyunca bu ülkede hep önemli 'ilk'/e-
rin beşiği olmuştur, bundan sonra da neden olma-
s/n?"demişti. İstanbul. Ankara ve Izmir gibi üç bü-
yük kentin ardından, bu çapta bir uluslararası etkin-
liği gerçekleştiren ilk Anadolu kentinin Eskişehir ol-
duğunu düşününce, yukarıda ahntıladığım sözü de
anmadan edemedim.
Bundan böyle yalnız Zeytinoğlu Vakfı'na değil, ama
Eskişehir'de yardımı dokunabilecek bütün kişi ve
kurumlara düşen, bu festivalin gelecektekı boyut-
lannın gelişmesi için hiçbir çabadan kaçınmamak-
tadır.
Atatüpk'ün evliliği TRT'de
ANKARA (UBA)-Atatürk'ün Latıfe Hanım'la yaptığı
evliliği ile boşanmasının övküsü. TRT tarafından bir
TV filmiyle ekrana getınlecek. Senaryosunu. rejısör
Halit Refiğ'in yazdığı filmin çekiminin 1996 yılı
sonuna kadar tamamlanması beklenıyor 1989 yılında
Kültür Bakanlıği tarafından 10 Türk yazanna
ısmarlanan Atatürk senaryolan içinde yer alan "Gazı
ile Latife "nin senaryosu ÎRT'den onay alınca. TRT ve
Kültür Bakanlığı arasında çekim protokolü
imzalanması planlanıyor. Kültür Bakanlığı'nın 50
milyar lira bütçe katkısında bulunacağı filmde iki
başrol, 48 bırinci derece rol ve 3 bin de figüran \ar.
Atatürk'ü canlandırmak için Rutkay .Azız. Lemı
Bilgın, Cüne>t Çalışkur gibi aktörler. Latife Hanım'ı
canlandırmak için de Zuhal Olcay ile Serap Aksoy
düşünülüyor.
Italyan sanatçılardan sergi
ANKAR4(.\A)-TCDD ve ftalyan Kültür Merkezi
işbirliğiyle düzenlenen, iki Italyan sanatçının "Uzaklık
Sanıldığından da Yakın" adlı resim sergisi dün açıldı.
TCDD Gar Sanat Galerisi'nde düzenlenen sergıde,
ressam Manna Piatti ve Oscar Fonti'nin tabloları yer
alacak. Sergi 15 kasıma kadar, pazargünlen hanç. her
gün saat 08.30-17.30 saatleri arasında gezılebilecek.