Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
18EKİM 1995 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR 13
ALLECRO EVİN İLYASOĞLL"
Fazd Say'm ince işlemeleriPiyanistlerimiz son günlerde
yundışındaki başanlanyla birdenbire
sarut sayfalannın gündemıne geldi.
"Birdenbire" sözcüğü nasıl da yanlış!
Yıllann deneyimi. birikimi. uğraşısı ıle
parlı\or sanatçılar. "Birdenbire" oluşu.
birçok başannın aynı anda duyulması.
Kamcrhan Turan'ın. Idil Biret'in.
EmreŞen'in ödüllen ıle göğsümüz
kabardı. Ye son bir yıl içinde
başanlanyla Amerika'ya ulaşan Fazıl
Say'ın geçen hafta İstanbul'da Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği için
verdiğı resital. müzikle doğrudan ilgili
olana da uzaktan ilgilenene de son
derece keyifli dakikalar yaşattı. •
Dünü yanna bağlayan bir sanatçı Fazıl
Say: piyanistliği ile olduğu kadar
besteleriyle de dünü alıp yanna
ulaştınyor. Tekniği, müziksel
duyarlılığı, alışılagelmişe yeni bir
deyiş getirmesi. Fazıl Say'ı ayncalıklı
bir sanatçı olarak seçkinleştiriyor.
Tuşların derinindeki pianissimolarla
bir orkestra dolgunluğu yaratan
forteleriyle her bir yapıtta kendi
imzasını duyuruyor. tstanbul'daki
resital programına seçtiği yapıtlarda
çok ilgınç bir sıralama gözetmiş. Kendi
yapıtı ıle başlayıp (4 fantezi parça)
yine onun yapıtlanyla (Paganini
Çeşıtlemeleri ve Nasrettin Hoca
Dansları) biterken. Mozart\e Havdn
gibi klasik bestecıleri, ardından
Wagnergibi bir romantiği ve Debussy
gibi bıryenilikçiyi katmış.
Paganüıi'nin modern caz stilindekı
çeşitlemeleri başlıbaşına bırarayış-
buluş. yeniden yaratma ürünü.
Bestelerindeki eklektik (seçmeci)
yaklaşımda yer yer caz ağırlık
kazanıyor. 1yi bir caz piyanisti olmak.
caz müziği ile yapıtlara çeşitlilik
getırebilmek mutlaka çok alımlı, ancak
bir süre sonra tehlıkeli olabilir mi
tedirginliğini de birlikte ğetiriyor. Fazıl
Say'ı bundan böyle yılda birkaç kez
doya doya dinleriz sanmayın. Şımdilik
belki bir ya da iki kez yurtiçinde
duyabılirsinız. Çünkü artık Young
Concert Artists firmasıyla imzaladığı
kontrat geregince tam dört yıl
dünyanın dön bir yanında durup
dinlenmeden konser turnelen yapacak.
Fazıl Say. 26 ocakta Boston'da dünya
prömiyerini gerçekleştireceği piyano
konçertosunu. 5-6 Nisan 1996
konserlerinde Gürer Aykal
yönetimindeki Cumhurbaşkanlıği
Senfoni Orkestrası ile çalacak. Yolunuz
o tanhlerde Ankara'ya düşerse
kaçırmamanızı öğütleriz.
İDSO, 50. konser mevsimini açtı
İstanbul'da bir senfonik orkestra
kurulalı ancak yanm yüzyıl olmuş. Bu
yıl 50. konser mevsimlerini kutlamak
üzere çeşitli hazırlıklara girişen
orkestra. ilk konserini uzun yıllar
şefliğinı yapmış Demirhan Altuğ'un
anısına adadı. Şef Erol Erdinç
yönetiminde Clinka'nın Russlan ve
Ludmille L'vertürü'nü. Beethoven'ın 7.
Senfonisı'nı ve Suna Kan solıstliğinde
Mendetssohn'un keman konçertosunu
dinledik. Her yıl açılış konsennin yaz
rehavetinden kurtulamadığından
yakınırdık. Bu yıl orkestranın Efes
"JT^V ünü yanna
ğ 1 bağlayan
m E bir sanatçı
* -^ Fazıl Say;
piyanistliği ile olduğu
kadar besteleriyle de
dünü alıp yanna
ulaştınyor. Tekniği,
müziksel duyarlılığı.
ahşılagelmişe yeni bir
deyiş getirmesi. Fazıl
Say'ı ayncalıklı bir
sanatçı olarak
seçkinleştiriyor.
Tuşlann derinindeki
pianissimolarla bir
orkestra dolgunluğu
yaratan forteleriyle her
bir yapıtta kendi
imzasını duyuruyor.
Betin Güneş,
Bayer Nefesli
Sazlar
Topluluğu ile
verdiği konserde
hafıf müzik
ağıriıklı. alımlı
parçalardan
oluşan bir
program sundu.
Güneş'in bu
topluluk için
bestelediği 4
Mevsim de diğer
parçalarla
benzer, ancak
biraz daha
yirminci
yiizyilın ciddi
müziğinin
özelliklerini
taşıyordu.
(Fotograflar:
DEVRİM
BARAN)
turnesiyle programa daha önce
hazırlanmış olması. gerekse yıllardan
beri iyi tanıdığı yapıtlan seçmiş
olması. açılış konserini canlı kılmıştı.
Suna Kan'ın her zamanki pınltısı. kaç
kez dinlemiş olsanız da her zaman
sunduğu tazelik Mendelssohn'da da
kendini gösterdi. Aynca orkestranın da
dengeli ve anlamlı bir eşlık sunduğunu
belirtmek gerek.
İDSO'dafiıayeetkinlikleri
Her cuma konserinden önce saat
18.00-18.45 arasında İDSO yönetimi
bir fuaye söyleşisi düzenleyecek.
Atatürk Kültür Merkezi'nın üst kattaki
bü>iik fuayesinde yer alacak bu
söyleşilerin könulan. o günkü konserın
içeriği ve sanatçılany la ilgili
olabileceği gibi. müzikle doğrudan
ilgili olmayıp konukların kendi
alanındaki konularla müzik ilişkilerini
yansıtacak. Konuklar ise müzisyen
veya bir başka sanat dısiplini üyesi.
bılim adamı, politikacı ya da kendi
konusunıın uzmanı kişiîerolaeak. 20
ekim cuma gecesryer atacak ilk
programda ben. 50. konser mevsimiyle
ilgili olarak dinleyicilerle
söyleşeceğim. 27 ekimde Prof. Dr.
Özcan Köknel, Ruh Sağlığı ve Müzik
adlı bir söyleşi yapacak. Diğer
konuklar arasında Hilmi Vavuz, Erdal
İnönü. Balkan Naci İsliımeli, Metin
And. Şahan Arznıni, Genco Erkal.
Faruk Yener, Nazan İpşiroğlu, Leyla
Pamir, Musa Albukrek, Işık-Ferruh
Gencer. Giizin Gürel gibi isımler \ar.
Zaman zaman konserin şefi. bcstecisi
\e solisti de programlara katılacak.
Işinden çıkıp konser saatine kadar
zaman geçirmek isteyenler ya da hiç
konsere gelmeye niyeti olmayıp da bu
söyleşılerı dinlemek isteyenler için
herkese açık bu programlar.
Betin Güneş'in usta çalgıcüan
Almanya'nm ortasında Leverkusen'de
Bayer firmasınm desteği ile kurulan bir
orkestranın şefi Betin Güneş.
Almanya'da bu görevinin yanı sıra Köln
ve Mondeil Orkestrası'nın şeflik
görevlerine de devam ediyor. Aynca
kendi besteleriyle CD'leryapıyor.
siparişler alıyor. Durmadan çalışan ve
Türk müzik sanatını Almanya'da temsil
eden önemli bir sanat elçimiz.
Pazartesi akşamı Cemal Reşit Rey
Salonu'nda Bayer Nefesli Sazlar
Topluluğu ile verdiği konser. 60 nefesli
sazdan ve \urma çalgılardan
oluşuyordu. Bayer Nefesli Sazlar,
1901"de kurulmuş. Hafif müzik
ağıriıklı, alımlı parçalardan oluşan bir
program sunuldu. Betin Güneş'in bu
topluluk için bestelediği 4 Mevsim de
diğer parçalarla benzer. ancak biraz
daha yirminci yüzyılın ciddı müziğinin
özelüklerini taşıyordu. Belkı de bugüne
dek Betm Güneş'ten dinlediğımiz beltt
eksenlere bağlı. yer yer folklorik.
pastoral ve caz öğelerinin kaynaştığı bir
yapırtı. Kendisi de birtromboncu olan
bestecinın üfleme çalgılardengesini
çok iyi tanıdığı belli oluyordu. Topluluk
üyelerinin ustalığı ise en yüksek sesten
en pes sese kadar genış bir dinamik
yelpazesini çok net aynntıianyla
sunabılmeleriydi. Betin Güneş'i
yürekten kutlamalıyız. Gerek Almanya
gibi klasik Batı müziğinin beşıği olan
bir ülkede bunca saygınlığı kazandığı
için gerekse seçkın sanatçılan bir araya
getırip bizlere sunduğu için.
ADOB, açılışım
"Carcnina
Burana" fle yapacak
• Ankara Devlet Opera ve Balesi, bugün
açılacak yeni sezonda 26 ayn eser
sahneleyecek. îlk kez sunulacak eserler
arasında Sihirli Flüt, Yunus Emre, Othello. 9.
Senfoni, Andre Chenier, Yarasa, Ali Ayşe'yi
Seviyor yer alıyor.
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - Ankara Devlet
Opera ve Balesi (ADOB).
1995-96 sanat sezonunu
bugün Carl OrfTun ünlü
sahne kantatı "Carmina Bu-
rana" ile açacak. Yeni se-
zonda. Reşat ÎNuri Günte-
kin'in aynı adlı yapıtından
operaya uyarlanan "Dudak-
tan Kalbe" dünya prömiye-
ri yaparken. oyun yazan ve
yönetmen Dinçer Sümer'ın
"Ali Ayşe'yi Seviyor" mü-
zikli oyunu da ilk kez sunu-
lacak.
Ankara Devlet Opera ve
Balesi Genel Müdürü Hüse-
yin Akbulut opera ve bale-
nin yeni sanat sezonunun ta-
nıtımı nedeniyle düzenledi-
ği basın toplantısında, çok
sesli müziğin uygarlık ölçü-
rü olduğunu söyledi. Çaö-
daşlık \ e demokrasilerin ay-
nlmaz parçası olarak nite-
lendirdiği çok sesli müziği
parlamentolara benzeten
Akbulut. -Bir ezgi ona kar-
şı olan ezgiler. aynı parla-
mento gibi. İktidar ve mu-
halefet \ a da koalisyon gibi.
Kendi içlerinde bir armoni
oluşturuyorlar" diye konuş-
tu. Parlamentosu olmayan
bir ülkenin çok sesli müziği.
orkestrası ve korolanndan
söz edilemeyeceğini kayde-
den Akbulut. Türkiye'nin
bu anlamda yerını korudu-
ğunu dile getirdi. Ankara
Devlet Opera ve Balesi'nin
yeni sezonda her gün yeni
bir yapıtını seyırciye suna-
cağını anlatan Akbulut. Mo-
dem Dans Topluluğu'nun
"Türk KoreograflarT çeşit-
lemesini de ilk kez yorum-
layacağını bildirdi.
ADOB'un bu yıl, Sam-
sun. Gaziantep ve Van'da bi-
rer müdürlük kuımak iste-
ğini kaydeden Akbulut, Ma-
liye Bakanlığı'nın Samsun
için istedikleri kadroları ver-
mesi durumunda opera ve
bâlenın hemen açılacağını
söyledi. Kültür Bakanlı-
ğı'na. Van ve Gaziantep için
başvurduklarını belirten
Akbulut, iki önerinin de ka-
bul edileceğini umduğunu
kaydetti. Bu merkezlerde
müdürlüklerin açılmasının
yöre için Konservatuar ku-
rulmasını da beraberinde
getireceğini belirten Akbu-
lut, "Anadolu'da yerimizi
alacağız. Onlar zaten hazır"
dedi.
İlk kez sunulacaklar
Ankara Dev let Opera ve
Balesi'nin yeni sanat sezo-
nunda ilk kez "Sihirli Flüt
Yunus Emre. Othello, 9. Sen-
foni. Tosca, La Bayadere,
Andre Chenier. Yarasa. Ali
Ayşeyi Seviyor" y apıtları su-
nacak. ADOB, geçen yıl se-
yircinin beğeni ile izlediği
yapıtlann da tekrarlanması-
nı kararlaştırdı. Buna göre.
"Aida, Şımank Kız, Mança-
lı Adam, Çardaş Prensesi \e
Öylesine Bir Dinleti ve Po-
lar>a Afrika'da
r
'adlı eserler
yinelenecek.
Toplumun 'hamburgerleşmesi'
MLR.ATSES
LİNZ-Linz'teki Kepler Üniver-
sitesindedoktoraeğitimimi yapar-
ken. savaş dönemi yaşamını sürgün
olarak Ingıltere'de geçirme zorun-
da kalmış uluslararası saygınlığı
olan bir hocamız vardı. Kişınin
da\ranışlannı belirleyen etmenlen
incelerken. bugünler için özellikle
geçerli. parasal olan \e parasal ol-
mayan unsurlar diye bir ayınm ya-
pardı.
Örneğin. parasal olmayanlargru-
buna giren 'saygınlık" kavramın-
dan. paradan arınmış olarak elde
edılen saygınlığı anlardı. (Gerçek
bir demokratın. çocuklarına sahip
birbabanın, çevresi için kendını ge-
reğinde ikinci plana atabilecek bir
kişinin saygınlığı gibi...) Kişiler
açısından olsun. toplumlar açısın-
dan olsun, beklentilerle örtüşeme-
yen bu unsurların her tiirlü denge-
sizliğin (mutsuzluğun) kaynağı ol-
duğu inancındaydı.
Son yıliarda yurdumuzda da
gençliği "X-KuşağT benzeri. foto-
kopi aygıtından çıkmış gıbı tek tip
yaşambiçimlerine: garip. içı boşal-
tılmii. kof bir nıteliğe özendiren.
"markaman" (narkoman gibi ama
marka-altı olmuş kışı!) biranlayış
egemen... Her ne hikmetse. bu be-
ğeniler medyaca da pompalanıp
duruyor. Her şey in \ e herkesin yal-
nızca parasal olan birimlerle ölçül-
mesi ya da yalnızca parasaldaıı kay-
naklanan konumlarıyla değerlendi-
nlmesi. günlük yaşamın ayrılmaz
bir parçası artık. Kimı düşünürler.
bızce son derecede haklı. alaycı bir
tanımlama ile, 6O'lı yıllann "Tü-
ketün Terörii" kavramını. günü-
müzde. o ünlü söylemi anımsatarak
"Satın alryorum, tüketiyorum. de-
mek ki varım" şeklinde bir görüş-
le özetliyorlar. Toplum-bilımcile-
rin son günlerdeki en güzel tanım-
lanndan biri de "Toplumun ham-
bur gerieşmesi" (Bkz. Georg Ritzer,
Die McDonaldisierung der Ge-
selschaft. Psychologie Heute. S.
30-33. Weinheim,Nrsan 1995). Bu
tanımın ana olarak dört niteüöi
DÜŞÜNCEYE SAYGI
içerdiği \urgulanıyor: Anında et-
kinlik ('hamburger'i. boyalı paket-
li, bol reklam destekli ürünü hemen
alıp. anında tüketimegeçebiliyoruz
ya. kafa yormaya değmez. hem za-
manınıız yok, hem de çok önemli
işlerimiz \ar), hesaplanabilirlik
(Burası Türkiye için pek geçerli de-
ğil: Fiyat öyle de olur. böyie de...).
belirlilik (Parayı ödedik mi. ne ürün
alacağımızı biliyoruz, nasıl olsa her
şey bizim.için dü^ünülmüş. bu da
Türkiye için kısmen geçerli). tüke-
ticinin kontrol altında tutulması
(Gösterilen, özendirilen kanallar-
dan alış-veriş yapıyoruz, örneğin
kuponun karşılığı neyseonu alıyo-
ruz). Karşı tutum olarak \e de sağ-
lık açısından. tam tersi davranışlar-
la (biraz gülmece unsuru da var bu
yaklaşımda toplumun bir parçası
olan bıreyin hamburgerleşmekten
kurtarılmasını öneriyorlar... (VVie
ich miclı entmcdonaldisiere. aynı
kaynakta).
Önerilenn bırkısmı şöyle: Ismi-
nin sonunda Romen rakamlan olan
filmlere kesinlikle gitmeyin (örne-
ğin. Rambo II. American Fighter
V); yemeğinizi evden dışarıda yer-
seniz. bildiğımiz türden (plastik ol-
mayan ) tabak. çatal. bıçak kullanan
yerleri yeğleyin: hele evinize öyle
çevredüşmanı nesneleri kesinlikle
sokmayın; elden geldiğince az TV
sey redin, reklamlarda TV'nin sesi-
ni kapatın. başınızı başka yöne çe-
virin. reklam aralıklarını 'ihtiyaç
molası' olarak değerlendirin: öde-
melerinizi kredi kartı ile değil bil-
diğımiz paraylayapın: bankalarda-
ki para işlerinizde bankamatik ye-
rine canlı veznedardan da yararla-
nın; arada sırada yemek yapmayı
deneyin. bu tür işlere de zaman ay-
nlma.Ni gercktiğini kendinizeanım-
satın...
"Toplumun hamburgerleşmesi
ya da hamburgerleştirilmesi" süre-
cinin. tünı dünyayı saımalayan kü-
reselleşme olgusu ile kasıtlı olarak
ivme kazanması, olayın diğer bir
boyutu...
türkiye'ye bu açıdan kronolojik
olarak bakıldığında. önce lahma-
cunlaşma, sonra da kebaplaşma ev-
relerini görebiliriz.
Gelelim bu arada gelen mektup-
lara... Bunlann bir bölümünde. 2
Ağustos !995'te gazetemızde ya-
yımlanan "Yeni YalnızlıkIar...Yeni
Beraberlikler..." başlıklı yazımda
anlatmış olduğum. etkinliklerine
Internet'te başlayan. Keope and
Friends ekibinin üyeleri. yapılan-
lar v e yapılacaklar üzerine daha ay-
nntılı bilgiler isteniyor. Diğer bir
konu da "Teknolojinin Demokra-
tikleşmesL." başlıklı yazımda (19
Temmuz 1995). ele aldığım
Synthesizer Tarihi'ne ilişkin kimi
aynntılar...
Gelecek haftalardakı yazılarım-
da bunlardan söz edeceğim. Tan
Ses'in de katıldığı, Automaton'la
başlattığım üçlemenın ikinci aya-
ğı. yeni albüm Binfen ile ilgili bil-
giler, geçen günlerde gazetemizde
yayımlandı. Bu konudaki sorulann
çoğunun cevaplanmış olduğunu
umuyorum.
MEMET FL AT
Gergin Toplum
Ne kadar gergin bir toplumolduk... Herkes. her an
patlamaya hazır.. Aranıyoruz adeta...
Futbolun çok sevdiğimiz yaygın bir spor oluşu bi-
raz da bu yüzden mi dersiniz?
Üç hakem, yirmi iki futbolcu. kulübelerde yedek-
ler, televizyon artısti antrenörler, tribünlerde demeç-
çi yöneticiler, söv sövebildiğine...
Bağır çağır, boşalt içini, sesin kısılana kadar...
Sordunuz mu açık açık söylüyorlar da: "Ağabey,
biz buraya boşalmaya geldik..."
Sporcular arasında hafif çalışmalara "ter atmak"
denir, herhalde ondan üretilmiş bir de deyımleri var
bu boşalmacılann: Stres atmak... Tabanca atmasın-
larda...
Neden bunalıyorlar?
Aslında toplumbilimcilere sormak gerekir...
Ama. bana sorarsanız, bu özendırme, yarıştırma
düzeninde insanların bunalmaması olanaksız...
Işsizlik, güvensizlik, çaresizlik, hemen yanı başın-
da ise çalışmadan kazanma, bolluk, savurganlık...
Beş parasız yola çıkıp tepeye ulaşmışlann öyküle-
ri...
Ta okul kapılanndan başlayıp sürekli düş kınklıkla-
nyla kesilen acımasız bir yarış... Bir yanda da o okul
kapılarına bile ulaşamayanlar...
Bunalmazsın da neylersin!..
iyi ama oyuncuların, hakemlerin, antrenörlerin, yö-
neticılerin suçu ne?
"Çıldırtıyortar ınsanı, ağabey!.."
Doğru, çıldırmak için hazır olunca, her şeye çıldı-
rır ınsan...
Peki, sanatçılara. yazarlara ne oluyor? Onlar ne-
den bu kadar gergin?
Futbol maçlarında neler yaptıklannı bilmiyorum,
ama aralanndaki yazışmalarda bayağı saldırgan dav-
ranıyor, yıpratıcı, yıkıcı olmak istiyorlar.
Dergilerde takma adlı kişilerin. ince alay çerçeve-
sini aşan sözlerte, uğraştaşlarını aşağılamalarını kim-
se yadırgamıyor.
Eleştiri havasında ılgısiz yakıştırmalar, hiçbir daya-
nağı olmayan suçlamalar yapılıyor.
Tartışma yazılarında yanılgılar gösterilmekle kalın-
mıyor. karşısındakinin biçemi, yazarlığı, kişiliği gırgı-
ra alınıyor.
Neden bu gerginlik, bu öfke, bu sevgisizlik, anla-
mak kolay değil...
"Toplumun genel havası herkese yansır" diyecek-
siniz. Ama bunlar yazınla, sanatla ilgilenen msanlar.
Toplumda ayn bir konumları var.
Büyük çoğunluğu küçük kentsoylu sınıfından. iş-
sizlik, güvensizlik, çaresizlik içinde değiller. Okul ka-
pılarına ulaşmış, özendırme. yarıştırma düzeninde
başanlı olmuş, sanatçılığa kadar yükselmişler.
"Mutlu azınlık" sözü. kımilerinın sandığı gibi, top-
lumun variıklı kesimi anlamına gelmez; eğitimi, öğ-
renimi, görgüsüyle, sanatlardan tat alabilecek düze-
ye yükselmiş olanlar anlamına gelir.
Mutlulukları sanat alıcısı konumuna yükselmiş ol-
malarından doğar.
Kısaca:
Sanatlardan tat alabilen seçkin insanlar...
Sanatçılar onların da üstünde... Sanatçılar mutlu-
luğun kaynağı... •
Öyleyse neden bu gerginlik, bu öfke. bu sevgisiz-
lik?
Onlar da mı bunalıyorlar?
Soru gene aynı soru, ama bu kez toplumbilimciler
yalnız başlarına yanıtlayamazlar sanırım, ruhbilimci-
lerden de yardım almaları gerekir...
Melih Cevdet'in İçerdekiler'i AKM
Oda Tiyatrosu'nda
Kültür Ser\isi - De\ let Tiyatrosu, yaşayan en büyük
Türk ozanlarından biri olan Melih Cevdet Anday'ın
"İçerdekiler" adlı tıyatro klasığini yazann 80. doğum
yılı kapsamında sahneliyor. Zeki Müftüoğlu'nun
yönettiği oyunda Kaya Âkarsu. Uğur Polat ve Meral
Bilginerrol alıyorlar. "İçerdekiler". 7 kasım tarihinden
başlayarak AKM Oda Tiyatrosu'nda seyirciyle
buluşacak. Bir Rönesans aydını niteliği ile yazın
dünyamızda çok ayn türlerde bırbirinden yctkin
yapıtlar \eren Melih Ce\det Anday için bir de saygı
gecesi düzenlenecek. Öte yandan fstanbul De\ let
Tiyatrosu. "4. Murat'ı. 21 ekımden başlayarak AKM
Büyük Salon'da sahneliyor. Turan Oflazoğlu'nun
yazdığı iki perdelık oyunu Raık Alnıaçık sahneliyor.
Zengin bir sanatçı kadro>unun görcv aldığı oyunda
Şahin Çelik ve Sermin Hürmeriç Şen başrolleri
paylaşıyorlar.
Osmanlı Koleksiyon Sergisi
Kültür Servisi-KLSAV'ın (Kültür ve Sanat
Varlıklannı Koruma va Tanıtma \akfı) düzenlediği.
Oyak Sıgorta'nın sponsorluğu ile hazırlanan Nilgün
Şensoy Osmanlı Koleksiyon Sergisi perşembe günü
Topkapı Sarayı- Alay Köşkü'nde açılıvor. Tarih. Sanat
ve Yaşam adı altında sanat.-»e\erlerın beğenisıne
sunulacak olan koleksiyon. daha çok 17. 18 ve 19.
yüzyıldan günümüze uzanan padişah fermanlan,
gravürler. hatlar. resim ve haritalardan oluşuyor. Aynca
kullanım eşyaları içerisinde 19. yüzyıl Edirne
ka\uklan. tahtlar. Süleymaniye şamdanlar. Avrupa stili
seçkin mobilya örnekleri bulunuyor. Sergi 6 kasıma
kadar her gün gezilebilir.
Oç şehirde Efes Pilsen Blues
Festivali
Kültür Servisi - 6. Efes Pilsen Blues Festivali. kasım
ayında Istanbul. Ankara ve İzmir'de gerçekleştırilecek.
Organizasyonu Pozitif Tanıtım ve Üretim AŞ
tarafından yapılan festivale bu yıl. Joe Louis \\alker.
Walter VVolfman Washıngton ve Guy Davis katılıyorlar.
15-18 kasım tarihleri arasında Ibtanbul Hilton
Convention Center. 20-22 kasım tarihleri arasında
tzmir Hilton Oteli ve 24-26 kasım tarihleri arasında da
Ankara Hilton"da yapılacak festivalin biletlen
İstanbul'da Vakkorama mağazalarından. Izmır'de
V'akkorama Alsancak. Beymen Alsancak. Ankara "da da
Vakkorama, Atlantis & Hi-Fi Center. Polo Karum,
Dost Müzik Center ve Audio Video Music Shor'da
satılacak.
Sekretep Kuş' Svvissotel'de
Kültür Servisi- VVilliam Douglas Home'un eseri 'The
Secretary Bird-Sekreter Kuş'. 2-4 Kasım 1995 tarihieri
arasında Derek Nimmo \e British Airvvays'in
katkılanyla S\vissotel The Bosphorus'ta sergileriecek.
tngiltere'nin klasik komedi tarzını yansıtan British
National Theater'ın deneyimli oyuncuları tarafından
sahnelecek oyunun başrolünü, Gerald Harper oynuyor.
Kendisinden biraz yaşlıca olan kocası Hugh ıle
geçirdikleri görünüşte mutlu on iki yıldan sonra
birdenbire yakışıklı John Brov\nlo\\'a âşık olup.
boşanmak ısteyen Liz. kocası. sevgılısı ve kocasının
sekreten arasinda geçen olaylan anlatan oyunun
biletleri Swissotel The Bosphorus'ta. 2 milyon 800 bin
lira karşılığında satılacak.