Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 8OCAK1995PAZAR
12 DIZIYAZI
Necmettin Erbakan özgeçmişini anlatırken, gereksiz aynntılarla gerçeği gizler gibidir...
Atatürkçü babarun, 'zeki' oğlu
Tarih 18 Amlık 1994. giinler-
den pazar... TBMM'nin değışık
yerlerineasılmışelektnmiksaatle-
re bakıp kesın olarak saatı belirle-
mekolanaksız Çünkü hersaat, bir
başka zamanı gösterivor. Kimi
13.55. kimi 14.00. kimi 14.04. ki-
mi de 14.15'te..
TBMM Genel Kurulu öğle ye-
nteğinın surkmasına karşın, so-
nınlar yumağı Dışişleri Bakanlı-
ğı 1995 yılı bütçesıni görüşmeyi
sürdürüyor. Kendisini saat
14. (X) te Briiksel 'e götürecek ıtça-
ğa göreayarianuş Dışişleri Baka-
nı ve Başbakan Yardımcısı l'ekili
Murat Karayalçm hıcursuz Baş-
kan Kamer Genç, güriiltiLsüz pa-
tırtısız kazava uğratmadan Dışiş-
leri Bakanlığı bütçesinı geçırebıl-
menin dikkat ve titizlığı ıçınde. Sı-
ra sorulara gelivor..
TBMM Genel Kurulu çalışma-
lannın TRT 3 'ten naklen yayım-
lannıası, ekrunda göriinebilmek
için Dışişleri Bakanı na soruyö-
neltecek millenekillen arasmda
saklanamayan bir varışı sergili-
yor...
Oturum Başkanı SHP Tunceli
Millenekili Kamer Genç. sırada-
kı SHP Erzincan Millenekili
Mustafa Kul'a. "Buyurun Kul,
buyurun efendim " dıvor
Kul. "Sayın Başkan, aractlığı-
nızla Sayın Dışişleri Bakanımı-
za dört soru yöneltmek istiyo-
rum. Bosna-Hersek 'egösterilen
yardımlar konusunda..." RP sı-
raları dalgalanırken, laf atmalar
oluvor. Fakat Kul. sürdüriivor ko-
nuşmasmı:
"... Dışişleri Bakanlığı'nın
bilgisi dahilinde göçmenlerden
sorumlu devlet bakanlığı eliyle
ve Kızılay aracılığı ile Bosna-
Hersek 'e gönderilen yardımlar
konusunda... (Laf atmalar yo-
ğunlaşıyor... Kürsüye doğruyürii-
megırişımlert .)... Kızılay aracı-
lığı ile gönderilen yardımlar,
Boşnak Müslümanlara mıgidi-
yor, yoksa birtakım çevrelerin
iddia ettiği gibi Sırplar, Hırvat-
lar ve Boşnaklar arasmda üçe
mi bölünüyor? "
Kul. cümlesını tamamlayamı-
\w ve TBMM Genel Kurulu kan-
şıyor. Başkan Kamer Genç. RP lı
Kemalettin Göktaş Başkanlık Dı-
vanı na çıkıp üzenne yürüyünce.
bir yanilan koltuğundan kalkıp
kaçmaya çalışırken hir\ amlan du
"Birdakikaarkadaşlar... Birda-
kika.. "gibıgelişıgitelşeylers<>\ -
lüvor. RP'li Lütfü Esengün ıL
Ömer Faruk Ekinci, SHP lı Mw>
tafa Kul'ıı yumruklarken. kür\u-
nünönünde birbirlennegıren mil-
lenekillen. bir yumak olıışturu-
voıiar.
• • •
Aklımıza önce 'Gümüş Motor
rezaleti'. 148 kilo altın. kurban
derileri üzenneoynanan oyunlar ve Er-
bakan'ın kanlı-kansız iktidar üzenne
söylediklen gelıyor... Sonra taa gerile-
re, 20 yıl öncesine dönüyor ve 1974 yı-
lı Eylülü'nün 25'ini anımsıyoruz.. (*)
Tanhı Başbakanlık bınasinın sol ya-
nındakı kapıdan girip merdivenlerı çı-
kıyoruz. Sagtaraftaki Bakanlar Kurulu
Salonu önünden geçip uzun koridoru
boydan boya yürüyerek Dışişleri Ba-
kanlığı'nı Başbakanlık'tanayıran kapı-
nın solundakı 'Başbakan Yardımctsı" ta-
belası asılı kapıyı vuruyoruz. Küçücük
bırodayasıkıştırılmışOzel Kalem Mü-
dürlüğü'nden derinlemesine uzanan bir
odaya geçiyoruz. lnsana sankı her an
yere düşecekmış hissi veren eğretı te-
bessümü ile Erbakan. ilenlerden gelip
bizi ayakta karşılıyor.
Telefonda, kendısi ile ilgili. zihınlerı
kurcalayan soruları cevaplandırmayı
kabul ettiği ıçin masanın üzenne teybi
koyup düğmesıne basıyor ve soruyoruz:
"Kısaca yaşamöykünflzü anlatır mı-
sınız?"
Necdet Onur kimdir?
1934 yılında Balıkesır'de doğdu. 1953 yıhnda Manisa Lısesı'ni
bitirdikten sonra hem çalışıp, hem de yüksek öğrenim yapmak
amacıyla Ankara'ya geldi ve hukuk fakültesine gırdı. O yıllarda
gazetecılığe başlayan Onur, çalışma koşullan yüzünden hukuk
fakültesinden aynlmak zorunda kaldı. Ancak 1970'li \ ıllarda
Basın Yayın Yiiksek Okulu'nu bıtırdi. Çeşitli gazete. dergi ve
ajanslarda muhabirlik, yazı işlen müdürlüğü ve patronluk yaptı.
Gazetecilik yaşamı süresince hakkında açılan 45 davada
yargılanan Necdet Onur, ikı kez tutuklanıp cezaevinde yattı.
Hakkında açılan basın davalarından yalnızca bırinde.
başkasınin yazdığı bir yazıdan dolayı yazuşlen müdürü olarak
bir yıl hapıs ve üç ay sürgün cezası aldı
Atatürkçü bir cumhuriyet memunınun çocuğu olan Necmettin Erbakan, çocukluk
lanndan itibaren, babasından farklı bir vol izie\ecektir.
•"Adalet mülkün
temelidir" düşüncesini her
zaman savunan Ağır Ceza
Reisi Mehmet Sabri
Efendi, kendisini
tanıyanların ifadesiyle,
"Cumhuriyetçi ve
Atatürkçüdür." Nitekim
NecmettirTden sonra
dünyaya gelen oğluna da
gururla Kemalettin adını
vermiştir.
•Türkiye Cumhuriyeti'nin
ilanının üçüncü yılında
cıbıl kafası, yusyuvarlak
yüzüyle Kamer Hanım ilk
çocuğu NecmettinM
doğurmuştur. Necmettin'in
doğumu, Mehmet Sabri
Efendi ile Kamer Hanım'ın
birlikteliklerini perçinleyip
güçlendirmiş, Necmettin'i
sırasıyla Kemalettin,
Akgün ve Atıfefin
doğumlan izlemiştir.
•Mehmet Sabri
Efendi'nin ikinci eşi
Kamer Hanım'ın "medar-ı
iftihar" oğlu Necmettin,
öteki kardeşlerinden
farklıdır. Ramazanlarda
oruç ve teraviyi
kaçırmayan Necmettin,
zekası ile hayal gücünü
yanştırması yüzünden aile
bireylerini zaman zaman
şaşırtmıştır.
Necmettin Erbakan, TBMM albü-
mündeki özgeçmişini. gereksız aynntı
içınde sankı kaybetmek ıstıvor gibı ge-
lıyor bize. Çünkü bıldıklerımız ile Er-
bakan'ın anlattıklan arasında önemlı
farklılıkların yanında. önemlı boşluk-
lar olduğunu görüyoruz. Çünku bızım
uzun araştırmalardan sonra çıkardığı-
mız Necmettin Erbakan'ın geçmışiyle
yaşamöyküsü şöyle:
Erzurum Istınaf Mahkemesı Müdde-
mmumisi Mehmet Sabri Efendi. kendı
halınde, görevıne bağlı. küçuklerine
sevgi.büyüklerınesaygıyıcsırgemeyen
bir zat-ı muhteremdır. İlk anda donuk
ızlenimi vermesıne karşın. dostluğa ve
arkadaşlığa verdığı önem nedeniyle
karşısmdakilere kendisini sevdırmesi-
ni bılen Mehmet Sabrı Efendi. aym za-
manda yakışıklıdır da.
Mehmet Sabri Efendi. sankı dünva-
da çöpçatanlıkla görev lendırıldıklerıne
ınananlara dert olmuştur. \\\e zıyaret-
lennde. soz Mehmet Sabrı Efendi den
açıldığında. zıhınlerden evlenme çağı-
na gelmış tüm kızlar sıralanıp içlennden
bınnın münasıp gorülmesı sankı gele-
nek olmuştur.
Çöpçatanlar. sonunda muratlarına
erer ve Korukçular"ın kızı Sabire Ha-
nım'ı. Mehmet Sabn Efendıye müna-
sıp görürler. Sabire Hanım. kendi halın-
de. dal gibi. bir güzel hanım kızdır. Sa-
btre Hanım da ev ışlenne yardımın dı-
şında kalan zamanlarında dığer genç
kızlar gibı çeyiz düzen ve de hayaller
kuran bırkızcağızdır.
Söz kesılmış. mendıl venlmiş. nişan
\e nikah dcrken. Sabire Hanım ile Meh-
met Sabri Efendi *dün\ae\Tne gırmış-
lerdir. Sabire Hanım'ı. ilk kez gerdek
geccsı gören Mehmet Sabn Efendının
nıutlu. fakat kısa evlılık vaşamı basjar
Mutlu evlılık. Nızamettın"ın dünyaya
gelişı ile bir başka havayabürunmüş ve
Sabire Hanım. oğluna nınnıler söyler-
ken ikıncı oğullan da koşup dünyaya
gelmiştir. Yuvanındördüncü ferdineyi-
ne Kozanoğullarrnınatalarındanbırad
verılıp 'Selahattin'denılnıiştır. Mehmet
Sabri ile Sabıre'nin iki oğullan ile ya-
şadıklan mutluluğu. patlayan Binnci
Dünya Savaşi gölgelemekte gecikme-
mıştır. Osmanlı ordularının çeşıtlı cep-
helerde bozguna uğradıkları haberleri
Erzurum'a ulaşirken. Mehmet Sabn
Efendi. Ruslann günün bırinde Erzu-
rum'a da saldırabıleceklerını açıktan dı-
le getirmeve başlamıştır. Ve Rus ordu-
larının Doğu Anadolu'vu ışgali ile bır-
likte bölgeden Batı"ya göç de başlamış-
tır At arabasi. kağnı. merkep ne bulur-
sa Erzurum'u terk edenlerın arasına
Mehmet Sabn Efendi de aılesını alarak
katılmıştır Göç zordur. felakettir. Sabi-
re Hanım hastalanıp yatağa düşmüş ve
gerıdeıkı yetımoğul bırakıpahretegöç
etmiştır.
Mehmet Sabri Efendi. artık ıkı ye-
tımle ortada kalmış bır genç dul adam-
dır. Yine çöpçatanlar. Mehmet Sabrı
Efendi yı baş-göz etmek ıçın seferber
olmuşlardır. . Mehmet Sabn Efen-
dı'nın. Sabire HanıırTı unutması ola-
naksızdır. ama ikı vetım vavrunun hatı-
rına Kamer Hanım'la evlenme-
ye razı olup "Ölenle ölünmez
ki_."kuralına uymuştur.
Kamer Hanım, Nizamettın ve
Selahattın'ın kafalarında 'övey
ana' imajı yaratmamak ıçın bü-
yük çabalarharcamıştır. Türkiye
Cumhunyetf nin ilanının üçüncü
yılında cıbıl kafası, yusyuvarlak
yüzüyle Kamer Hanım ilk çocu-
ğu Necmettın'ı doğurmuştur.
Necmettın'ıp doğumu, Mehmet
Sabn Efendi ile Kamer Ha-
nım'ın birlikteliklerini perçınle-
yip güçlendirmış. Necmettın'i
sırasTvla Kemalettin, Akgün ve
Atıfet'ın doğumları izlemiştir.
Mehmet Sabrı Efendi. kendisini
tanıyanlann ifadesiyle cumhun-
yetçi ve de Atatürkçüdür. Nıte-
kım. Necmettın'den sonra dün-
yaya gelen oğluna da gururla Ke-
malettin adını vermiştir.
Ağır Ceza Reisliğf ne yükse-
len Mehmet Sabrı Efendi. daima
"Adalet mülkün temeMdir"ın sa-
vunucusu olmuş, çocuklanna za-
manı ve yerı denk düştüğünde,
aılc efradına "Sakın unutmava-
sıniA Bizim atalanmız Kozano-
gullan'dır" demıştır.
Uzaklardan kopup gelen Ko-
zanogullan. Sis bölgesini vatan
seçıp yerleşmişlerdir. Kozano-
ğullan'nın bılinen ilk ataları
'Hacr ve Topal Ağa' kardeşler-
dır. Topal Ağa'nın oğlu Yusuf.
Sıs kasabasındaki 'Divanoğulla-
n Kethüdalıgı'nı yıkarak bölge-
yı egemenlığı altına almış ve yö-
reye 'Kozan' adını vermiştır. Za-
man ıçınde, 'Yeğen'adını alan
topluluk, Kozan'ı 'Doğu' ve 'Ba-
b' dıye ikiye ayırmayı çıkarlan-
na uygun bulmuştur. Batı Kozan
Ağası Çadırcı Mehmet, bölgeyı
üjgalden kurtarmak için gelen
Osmanlı Paşası Kıbnslı Meh-
met' yönetımindeki kuvvetleri
bozguna uğratmıştır. Fakat,
1865 te Derviş ve Cevdet Paşa
komutasındaki Fırka-i Islahiye
karşısında Kozanoğulları yenik
düşmüş ve lıderleri Yusuf Ağa da
ölmüştür. Bu yenılgıden sonra
Kozanoğullan Konya, Sıvas ve
Kayserı yörelerine göç edip da-
ğılmışlardır. Osmanlı Hükümeti,
Kozanoğullarfnı önce Istan-
bul'a. ardından da Rumeli'ye
zorla ıskân etmiştır.
Yenıden Mehmet Sabn Efen-
di 'ye döndüğümüzde. doktor ol-
malannı çok istedıği oğullan Ni-
zamettin ile Selahattin'ı gözyaş-
lanyla Istanbul'a uğurladığını ve
'Erbakan' soyadını aldığını gö-
rüyoruz. 1942lerde büyük oğlu
Dr. Nızamettin Erbakan ı evlen-
dirip mürüvvetını gördükten kı-
sa bir süre sonra. baba Erbakan
da hayata gözlenni yummuştur.
Dört çocukla kadın başına ka-
lan Kamer Hantm. saçını süpür-
ge ederken evın erkeği de Necmettin ol-
muştur. Çünkü baba öldükten sonra ıkı
ağabey. hayat yolunda tek başlanna yü-
rümeyı seçmişlerdir. Kamer Hanım.
gerçekten ıvı olduğu kadar başanlı bır
annedır. Çünkü Kamer Hanım'ın dişın-
den tırnağından arttırdıkları ile Niza-
mettın cildıye profesörü. Selahattin göz
profesörü. Kemalettin diş tabıbı olmuş.
Kamer Hanım'ın medar-ı iftihar oğlu
Necmettin de bildığinız gibidir
Necmettin, öteki kardeşlerı ile fark-
lılıklan nedeniyle aile ve çevresındekı-
lerın ılgı odağı olmuştur... Ramazanlar-
da oruç ve terav iyı kaçırmayan Necmet-
tin, zekası ile hayal gücünü yanştırma-
sı yüzünden aile bireylerini zaman za-
man şaşırtmıştır.
(*) 'Erbakan Dosyası' - Necdet Onur,
M Yavınevi. 1974.
Yanıı: Sanayilc^nıv luırckctiııüı <!<>-
ııüııı ııoklusı: Giiıııü.» Motor
ÇALIŞANLARIN SORULARI SORUNLARI / YIL^L4Z ŞİPAL
Memurlukta geçen sürenin kıdem tazminatı
SORL Bir ikrisadi kamu kuruluşunda memur olarak çalışmak
ta iken. bizi işci statüsüne gecirdiler. Ozelleştirmenin gün-
demegclmesiv le, emekliolmaya hak kazananları da emek-
liyese\kettiler.
Kıdem tazminatlarımız ödenirken, memurlukta ge-
çen süreler için tazminat ödemesi vapılmayacağı bil-
dirildi. Oysa benim memurlukta 15\ılım geçti. Veben
bu 15 yıl için ne emekli ikramiyesi nede kıdem tazmi-
natı alabiliyorum.
Yasal hakkım yok mudur? V'arsa kıdem tazminatım
nasıl hesaplanacak?
(E.O.)
YANIT: işYasası'nın kıdem tazmınatına ılişkin 14. maddesıbu
konuda açık ve seçiktir.
-T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa
veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanunu'na tabi olarak sadece aynı ya
da değişik kamu kuruluşlannda geçen hizmet sürelerinin birieşti-
rilmesi suretiy ie Sosya) Sigortalar Kanunu' na göre yaşlılıkveya ma-
lullük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçive, bu kamu
kuruluşlannda geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı iizerinden son
kamu kuruluşu işvereninee kıdem tazminatı ödenir.
Yukarıda belirtilen kamu kuruluşlannda işçinin akdinin ev-
velce bu maddeye göre kıdem tazminatı ödenmesini gerektir-
meyecek şekilde sona ermesi suretiyle geçen hizmet süreleri kı-
dem tazminatının hesabında dikkate alınmaz."
Konuyla ılgılı yargı kararları da tnemurluktan işçıliğegeçirilen-
lere. memunyette geçen çalışma süreleri için kıdem tazminatı öden-
mesı gerektığı yönündedir.
Memurluktan işçiliğe geçenlere, memunyette geçen hizmet sü-
reler için kıdem tazmınatı ödenmesi gerektığı tartışmasızdır. Na-
sıl ve neye göre hesaplanacağı ise yargı \e Sayıştay kararlannda
açıklanmiştır. Malıve Bakanlığı da bu yaruı ve Sayıştay kararları
doğrultusunda 8 Kasım 1978 günlü 115542-2033'34537-33 sayı-
lı genelgesını çıkarmıştır Bu genelgeye göre
(*) "(...) T.C. Emekli Sandığı iştirakçisi olarak herhangi bir ku-
ruluşta bir süre görev yaptıktan sonra ay nı \e\ a başka bir kamu ku-
ruluşunda işçi statüsüne geçenlerden Sosyal Sigortalar Kanunu'na
göre yaşlılık \eya malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak ka-
zananlara, 147? sayılı İş Kanunu'nun 14'üncü maddesini değişti-
ren 1927 sayılı kanunun 1 'inci maddesi hükmü gereğince ödenecek
kıdem tazminatının T.C. Emekli Sandığı'na tabi olarak geçen kıs-
mının. bu statüden ay nlma tarihindeki derece ve kademe esas alın-
mak suretiyle yaşlılık veya malullük aylığinın haştangıç tarihinde
T.C. Emekİi Sandığı Kanunu'nun yürürlükteki hükümlerine göre
emeklilik ikramiyesi için öngörülen miktardan fazla olmayacak şe-
kildehesaplaması gerektiği hakkında Sayıştay Cenel Kurulu'nca ah-
nan, 31.1.1977 tarih ve esas no: 1977/4,*karâr No: 3877/1 sayılı ka-
rara bakanlığımızca da katılınmaktadır."
Yargı \e Sayıştay kararlan ile Malıye Bakanlığı genelgesi uya-
nnca. memurlukta geçen görev sürcniz için. memurluktan ayrıldı-
ğınız tarihteki derece ve kademenız esas alınarak, günümüz kat-
sayılarına göre hesaplanacak emekli ikramiyesi tutarının. size kı-
dem tazminatı olarak ödenmesi gerekır.
(*) Kavnak. Osman Usta, Kıdem Tazminatı-1994 sayfa: 439
BAKIRKÖY 5. SLLH HUKUK
MAHKEMESl
Muhbır Bakırköy 7. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından
küçük Deniz Oktar'a vasi tayini için açılan davanın yapılan
açık yargı laması sonunda:
Davanın kabulü ile halen velayet altında bulunmadığı
anlaşılan Is tanbul ili Yalova ilçesi. Kocadere Köyü, cilt 031-
01, sayfa 99 ve kütük sıra no 69"da rfüfusa kayıtlı ve halen
lstanbul Haznedar, Posta Cad. Namik Kemal Sokak. No: 16.
D: 5. Güngören adresinde ikamet eden Salih ve Sevim kızı
9.8.1986 doğumlu Deniz Oktar'ın vesayet altına alınmasına
ve kendısıne aynı yer ve hanede nüfusa kayıtlı keza aynı
yerde makim halası Halım ve Fatma kızı 1968 doğumlu
Hatice Ok tar'ın TMK'nin 354. maddesi gereğince vasi
olarak nasp ve tayinine 25.11.1994 tarihlı celsede karar ver-
ilmiştir. llan olunur. 28.12.1994
Basın: 1383
MARMARtS ASLİYE HUKUK
>lAHKEMEStNDEN
1994 36
Davacı Umet Yıldırım vekılı Av. Nurtekın Seymen tarafından
davalılar Semıha Eloğlu. Orhan Eloğlu. Ahmet Eloğlu ve Halıt
Eloğ lu alevhıne açılan tapu ıptalı ve tescılı dasasının mahkeme-
mızde yapı lan açık yargılamasında verılen ara kararı gereğince;
davalılar Semı ha Eloğlu. Orhan Eloğlu. Ahmet Eloğlu ve Halit
Eloğlu'nun bütün aramalara rağmen teblıgata elverışlı adresi bu-
lunamadığından ılanen teblıgat yapılmasına karar verılmıştir.
Yukanda esas nunıarası vazılı dosyanın duruşırıası 6.4.1995
günü saat 9"dur.
7201 sayılı Teblıgat Ya.sasının 28 \e 29. maddeleri uyannca
duruş ma gününün ılanen teblığıne. aynı vasanın 31 maddesi
uyannca ıla nın yayımlandığı tarihten itibaren 15 gün ıçerısinde
teblıgatın vapıl nıış savılmasına, davalıların belirtilen günde ken-
disini bır vekılle temsıl ettınnesı. mazeret bıldırmeden duru>ma-
ya gelmedıüı takdırde vokluğunda yargılama şapılacağı ve karar
verıleceğı hususu ılanen teblığ olunur. 22 12.1^94.
Basın: 726
tLAN
DÜZtÇİ ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞtNDEN
DosyaEsasNo. 1994/39
Duruşma günü- 23.2.1995
Davacı Zeynep Ağca tarafından davah Erol Ağca aleyhi-
ne şiddetli geçımsizlik nedeniyle açılan davanın yapılan
açık yargılamasında:
Davalı Durdu Mehmet oğlu. 1957 doğumlu Erol Ağca.
Düziçi il çesı Karşıyaka Mahallesf nden olup, tüm aramala-
ra rağmen adresı tespit edilemedığı vc duruşma günü ile
dava dılekçesı teblığ edileme dığınden adı geçen davalının
duruşma günü olan 23.2.1995 günü saat 10.00'da mahke-
memızde bızzat veya kendinı vekılle temsil ettırmesi. aksi
halde yargılamaya devam olunacağı ve karar verileceği teb-
ligat yerine kaim olnıak üzere ılan olunur. 3.10.1994.
Basın: 755
ANKARA NOTLARI
MUSTAFA EKMEKÇt
Çekil!
Süleyman Bey'in Çankaya'da verdiği yeni yıl kokteyline, ge-
çen yıt Yeni Karamürsel'den aldığım smokini giyip gittim. Eşim
de uzun etek satın aldı. Bakalım kımlen görecektik? Kokteyiin
ikinci günüydü. Hem de ana-baba günu. Ust katta saat 19.00'a
gelsın dıye bekleşırken sıkıldım. Soguk terler dökmeye başla-
dım. Aldoğan telaşlanmıştı:
- Aşağı inetım, dedı, orası hem serin hem de böyle boğucu
deâil.
fndik. Ginş katı. Bu kez gelenlerin kimine selam vermek, sık
sık ayağa kalkmak gerekiyor. Bu sırada Naim Süleymanoğlu
gelmez mı? Onunla Azerbaycan'da biriıkteydık. Naım, halterci
olduğundan, başkalannın da halter çalışıp çalışmadığını yok-
luyordu. Pazularımı sıktı, Bakü'de:
- Abi, sen halter çalışmışsın dedi.
- Yok, çahşmadım, ama ortaokul sıra/annda babamın ftnnın-
da çok hamur yoğurdum. Pazularım ondan gelişmıştir.
Naım, yanımıza oturunca, ilgı odağı olduk. Bir bayan uzak-
tan geldi, Naım'e:
- Sizı öpebılirmiyim dedi. öptü. Bıze bır şey yapmadı. Az son-
ra Naım çıktı yukan...
Yüregınden sayn olanlar ıçın soguk ter iyi değildir. Içıme, Sü-
merbank'ın yün fanılelennden gıymiştım. Eşım:
- Tuvalete gır, yün fanileyı çıkarya da eve dönelim, diyordu.
Oraya bır uzanıp yatsam iyı olacak, ancak daha çok dikkati
çekeceğız. O da olmaz. Dılaltı ilacımı aldım. Bunu llhan Sel-
çuk'tan ögrenmiştim. Bir süre yanımızda oturan Hasan Me-
tin:
- Sen yukanya çıkayırn, kapılar açılınca size haber vereyim,
dedi. o da gıtti Hasan Metın, smokin filan giymemış, günlük
kahverengıgiysisıylegelmiştı. °/Afenn"dedimiçimden. Protes-
to dedığin böyle olur..
1978-79 yıllanndaydı. Cumhurbaşkanı Korutürk böyle bir
kokteyl vermıştı. Çağrıda, erkeklerıçin "momingsuıt" giysi ko-
şulu getırilmıştı. Ecevit Başbakandı, ama böyte bır gıysisi yok-
tu. Cumhurbaşkanı'ndan nca etti:
- Benim gıysim yok, koyu renk bir giysıyle gelebılir miyim,
diye. Ona izin çıkmıştı.
"Moming suit" Ingilizlerin giydiğı bir gıysiydi, Atatürk döne-
mi giysısı.
O zaman Senato Dışışlen Komısyonu Başkanı olan Ziya Gö-
kalp Mülayim. böyle bir gıysıyı bulabilmek ıçın çok uğraştı. Brt
pazanna gittı, yok yok. En sonunda ona:
- Bunu olsa olsa operada ya da tiyatroda bulabilırsiniz, de-
diler. Tiyatro Genel Müdürü Cüneyt Gökçer'e başvurdu. On-
davardı. "/VfyFawLady"de,otürbırgıysı ilesahnedeoynuyor-
du. Mülayim, o giysıyle Çankaya'ya gıttı. Art<adaşlan hayran kal-
dılar. Ecevit dönemınin Dışişleri Bakanlanndan Gündüz Ök-
çiin'le ölümünden önce, o geceyı konuşuyorduk. Sordum:
- Giysıyı sız bulabıldinızmi? Bakın, Ziya Gökalp Mülayim bul-
muş!
- İyi ama, düşüyordu!
- Ne düşüyordu?
- Pantolonu düşüyordu!
Süleyman Bey'in çağnsında, askerier için "mess dress"ko-
şulu konmuştu. Paşalar buna 'jymuşlardı. Süleyman Bey, on-
lan darbe marbe yapmasınlar diye, bayram çocuğuna mı çe-
vırmek istemıştı ne? Buna karşın astsubaylar "mess dress"\e
değıl, günlük giysılenyle gelmışlerdı. Yer yer sıkmabaş bayan-
lar vardı. Eee, Süleyman Bey'in kokteyiı bu, cami avlusundatak-
ke gıyen ilk Başbakan degil mıydı? Mes-şalvarla da gelen olur-
saşaşmamalı. öyle ya! Tansu Çiller de geçtı...
Onümüzden geçenlen seyrederken sıkıntılarım geçer gibi ol-
du. Süleyman Bey, çoktaaan "kabullere" başlamıştı. Kuyruğa
girdik. Biz geçerken:
- YeniyılınızkutluolsunSayın Ekmekçideö\. Nazmryanım'ın
da elıni sıkıp.geçtik. Ayten'le Cüneyt Gökçer'lerın ellerini da-
ha beklerken sıkmıştık. Kültür Bakanı Timurçin Savaş, sanat-
çılarla konuşuyordu. Herkesın "Nörı Kantar" dıye bıldıği Tekin
Akmansoy'la tokalaştık. Özay Gönlüm'le de öyle. Ali Sirmert,
Mine ile istanbul'dan gelmışler: Ufuk Güldemiroyle. Halit Kı-
vanç:
- Yav, Ali Kırca'dan ne istıyorsun dedi, iyi çocuktur o.
Alı Kırca'yı ben de çok severim. Dürüst, iyi bir arkadaştır. Uğur
Mumcu onun ıçin:
- Bızım devrimci Ali derdi
Ah'nın, eleştınlenmden dolayı üzulmesini istemem. O, bizim
kardeşımız. Ama yozlaşan basının uzgöreç'in (televizyonun)
içinde enyıp gitmesıni istemem. En büyük şanssızlığı, gittikçe
naylonlaşan Günerilerle bir arada olması. Orada, hemen her-
kes "gosten "den başka şey duşunmuyor. Yalan yanlış, mılyon-
lan uyutmayaçalışıyor... "Yeni Yüzyıl" gazetesınde, 6 ocak cu-
ma günkü yazısı güzeldı Ali Kırca'nın. Başlığı "Kutuiar Açılın-
ca". Bu açılan "Mersın" uçağındakı "karakutu" olmalı. Ali Kır-
ca. geçmışı kurcalıyor, 197O'lı yılları; hepimiz için karanlık yılla-
n. Şöyle bitıyor yazısı Kırca'nın:
"Bir de kılıç çıktı kutuların arasından...
Oğlum, Ne işe yaradığmı' sordu...
'Bilmiyorum' dedım, 'Hıç kullanmadım..."
Alı Kırca'ya bır dost öğüdu- Her şeyin en iyisi bızdedir, dü-
şüncesi yanlıştır. Güneri'ler, Tercümanda böyle derlerdı, Gü-
neş'te böyle derlerdı. Sabah'ta boyle diyorlar! atv'de böyle di-
yorlar. Yann Cumhuriyet'e gelseler, onun ıçın de öyle derier. Her
gün "show" yapmak ınsanı yıpratır!
Gözlerim Metin Toker'ı aradı kokteylde, yoktu. Süleyman
Bey'ı son günlerde en iyi eleştırenlerden, değeriendirenlerden-
di. Kendisine sordum, böyle toplantılara hiç çağnlmazmış. Ki-
mileri gibi "Beni nıye çağırmıyorsunuz" diye sızlanmıyormuş!
Hoş, benı de yazar dıye değıl, Çağdaş Gazeteciler Demeği'nin
Genel Başkanı dıye çağınyorlar...
Tam çıkacağımız sırada, baktık Tansu Çiller gelıyor. Eşı Ozer
Uçuran Çiller arkasından ikı koluyla korumaya almış. Doğru-
su iyi koruyor!
Çiller'le burun buruna geldiğımız sırada koşuşanlar bağnşı-
yoıîar:
- Efendim birresim çekilelim! Çiller, "Olur, çekilelım"deö\.
Burun burunayız ya, takıldım:
- Çekilelim, denmez. "Çekilmek" istifa etmek demektir. Bi-
ri, Başbakan Hasan Saka'ya "Çekil" dıye telgraf çekmiş. Ha-
san Saka, "Çekildım. seksen kilo geldim" karşılığını vermiş. Bir
fıkra yazarı da Saka'ya "Çok hafıfmişsiniz!" diye yazmıştı. Çil-
ler, fıkrayı bılmem anladı mı.. ama çok güldü...
BULMACA
1 2 3 4 5
SOLDAN SAĞA:
1/ Norveç'ten tüm dün-
yaya yayılmış. ale\ bi-
çıminde saçları olan
oyuncak bebek... Halk
dilinde "dert. hastalık"
anlamında kullanılan
sözcük. 2/Bir ılimiz...
Bır yazının kısaltılmiş
biçimi. 3/ Ses.. Ressam
sehpası. 4/ Meyve kuru-
su... Kum falı. 5/ Man-
tık. 6/ Hafif kadifemsı
bir görünüş kazandınl-
mış sığır derisı .. Şen-
lıklerde caddelere kurulan süslü
kemer. 7/ tyisini kötüsünden ayır-
mak. ayıklamak... Baryum ele-
mentinin sımgesi. 8/ Danışma ku-
rulu... Edremıt Körfezi kıyısında
turistik bir yöre. 9/"Ak sakallı bir
hoca ' Hiç bilmez ki hal nice '—
vermesin hacca / Bir gönül yıkar
ise" (Yunus Emre)... Tatsız tuzsuz
yıyecekler ıçin kullanılan sözcük.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Sinema ve tiyatroda teknik us-
talıkla yapılan hıle... Dışa vuran sevinç. 2/Tırpana balığına ve-
nlen başka ad. . ilimler. 3/ Kimyada basit şekerlere verilen ad...
Yemışinden turşu yapılan, çaliya benzer bir bitki. 4/ Kokmuş
hayvan ölüsü... Sıcak bölgelerde yetişen ve meyvesi ekşilik
vermek ıçin yemeklere katılan bir ağaç. 5/ Eğrılmekte olan
yün. keten gibi şeylerin tutturulduğu çatal değnek. 6/ Sığırlara
dadanan bır sınek.. Büyük savaş davulu. II Ululuk... Eski Mı-
sır'da güneş tanrısı. 8/ "Gören bizi sanır ' Usludan yeğdir
delımiz" (Muhyı)... Akla ve gerçeğe aykın. 9/ Kınk kemikleri
bır arada tutmak amacıyla kullanılan tahta gibi düz nesne...
İnanılan düşünce.