23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
25 OCAK1995 ÇARŞAMBA CUMHUHfVET SAYFA HABERLER i O korkunç patlaıifta<Öö bif ârf İonta, Zonguîdak'ın Çatalağzı ilçesinde doğdu Ramazan Çıtak. 6 yaşında ! karnındaki şişlik iç&ldöİctora götürdü ailesi. Önce 'parazit var' denildi sonra lösemi olduğu anlaşıldı... BERATGÜNÇIKAN Lojmanın bahçesine, domates, salatalık. nane ve maydanoz ekrnişti Selma Çıtak. Hepsi olgunlaşmaya yüz tutmuştu, maydanozlann boyu uzamış, domatesleryeşermişti. Bahardı. Ve Selma Çıtak hamileydi. Her şey bir ajans haberiyte başladı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birligi'nde bulunan Çernobil Nükleer Santralı'nda bir patlama meydana geldiğini ve radyasyon sızıntısı oluştuğunu bildiriyordu ajans. önemsemedi Selma Çıtak. Valiliğin, "konserve yapmayıo, kansere yol açabilir" anonsunun ne anlama gelecegini merak etti o kadar. Bir de neden çürümüştü bahçesindeki domates ve maydanozlar? Bir ay sonraydı, adını Ramazan koyduklan bir oglu oldu. Kocası Kemal Çıtak demıryollannda vagon teknisyeniydi. Zonguldak'm Çatalağzı ilçesine Kayseri'den nakil gıtmişlerdi ve şımdı dönüş zamanıydi. Ramazan da büyümüş, beş yaşını bitırmişti. Döndüler. Bir yıl sonraydı. Ramazan'ı okula hazırlamaya . başladılar. önce önlügü, çantast •-'• alındı, sonra da kalemleri, kutusu, silgisi. Karnındaki şişkinligi anoesi ' farketti. Halsizdi de Ramazan, . . . ayaklan tutmuyor, rengi giderek saranyordu. Götürdükleri doktofun ilk tanısı, "Ba&ırsaklannda parazit var" oldu. Tlaçlara rağmen iyileşmedi. Üçüncü kez de aynı tanl konulunca, kan tahlilı yapılmasım istedi Selma Çıtak. Yapıldı. Ailenin şaşkuıhgı Ramazan'a "lösemi" tanısının konulması uzun sürmedi. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde tedavi altına alındı. Dördüncü çocuklannda karşılanna çıkan bu hastalık şaşkınâ çevirdi Kemal ve Selma Çıtak'ı. tki yılı bu şaşkınhk içinde, "Neden bla", "Şimdi ne olacak" sorulanna yanıt arayarak geçirdiler. Bir çöküntünün içindeydiler, konuşmuyor, kimseyle görüşmüyor, Ramazan'ın hastalığıyla, bilinmeden işlenmiş bir günahı bağdaştırmaya çalışıyorlardı. Bir gazete haberi yanıtı başka yerde, Zonguldak'ta yaşadıklan günlerde aramalannı öğütler gibiydi. Haberde, Antalyalı bir avukat, Çernobil ile lösemili çocuklar arasmda baglantıya dikkat çekip, çocuklann ve ailelerinm avukatlıgını zamandaannesiSdmaÇıtiAvcarkadaflsrıybbirdo^ıngünûDde. üaknecegini söylüyordu. Baba Çıtak, ışte bu haberden yota çıktp, Kayseri Cumhuriyet .^-; ,.. JSavcıfığı'na suç duyurusun'da ^-> v % : bulundu. Çıtak'ın suçladıklan radyasyon sıztntısını ve tehlikelerini gizleyen dönemin devlet görevlileri, yani Başbakan Turgut Özal, Sanayi ve Ticaret Bakanı Cahit Aral ve Türkiye Atom Enerjisi Kururau Başkanı Ahmet Yüksel özemre'ydi. Savcı Güngör Torguter. şikâyet editenlerin Ankara'da bulunduğuna dayanarak görevsizlik-karan verdi. Aynı savcı karanna, suç yerini göz önüne alarak, dosyanın Ankara Gumhuriyet.BaşsavcılığVna gönderilmesini ekledi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Çıtak'ın davasını, aynı'konudaki Antarya Tabib, Eczacı ve MimarlarOdası'nın şikâyetleriyle bir arada degerlendirdi. Bu odalaria birlikte Insap Haklan Dernegi Adapazan Şubesi yöncticileri ve - üyeleri de suç duyurusunda bulunmuş, özal, Aral ve YüksePden yakınmışlardı: Dilekçel«rde, radyasyon sızıntısını iki gün sonra. öğrenen yetkılılerin, anayasa gereği herkesin yaşamını, beden ve ruh saghğı içinde sürdürmesini iağlamak ve güvence altına almakla görevliyken bazı ekonomik ve siyasi düşüncelerte gerçekien gizlediklen vurgulandı. ;;; / Yeâdâeıin mnunsuz :y •.-^)- açikfauıiaüari ' ' • ^'i" Yetkililer gerçekien gizlemekle kafanarrhs, basında ve diğer iletişim araçlannda çıkan açıklamalannda, toplumu yaşam ve saölıklanna ilişkin bir risk olmadıgı ydnunde yaruhmışlardı. Bu yanıltma sonucu taalkm kendiliginden aldıgı önkmleri terk etmelerine neden olmuş, aşın radyasyonlu çay, findık ve tûtün gibi tüketim maddelerini yok etmek yerine iç ye dış piyasada tüketilmelerini sağlamışlardı. Bütûn bunlann sonucu olarak radyoaktif yayılmanın '^eç etki"lerinden olan kanser olaylan ile genetik mutasyonlann bölgede artış göstermesine, dolayısıyla ölümlere, sakat dogumlara ve çeşitli bedensel ve ruhsal hastalıklara yol açmışlardı. Dilekçelerde ışte bu göriişlere de yer verildi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın da karan itiraz yolu açık olmak kaydıyla "görevjizlik" oldu. Çünkü dönemin Başbakam özal iie Sanayi ve Ticartt Bakanı Aral hakkında anayasanın 100. maddesinde öngörülen Meclis soruşturması prosedürûne göre hareket edilebilirdi ancak. Atom Enerjisi Kurumu Başkanı olan özemre ıse devlet memuru sayıldıgından soruşturma memurun yargilanması hakkındaki yasaya göre yapılabilirdi. Özemre hakkındaki karâr gereğinin yerine getirilmesı üzerine Başbakanlık'a gönderildi.Yasal yönden girişimleri sonuçsuz kalan baba Çıtak, bu kez oğlunu yurt dışında tedavi ettirmenin yollannı aradı. Başbakan'a başvurdu yazılı olarak. Dılekçesine yanıt Saglık Bakanhğı'ndan geldi, "Yurtiçinde tedavinin mümkün olmaması haiinde yurtdışına tedavi için gönderme 6S7 sayılı kanunun 209. maddesi uyarınca münhasıran Devlet Memurlanna sağlanan bir hak olup, bakmakla yükümlü olan aile fertleri bu kapsama girmemektedir." Sdma Çıtak'uı mücadelesi Ramazan lösemiye yakalanana kadar kendi haiinde bir ev kadını olup olaylan sadece dinlemekle ve anlamaya çalışmakla yetinen Selma Çıtak ise işeKayseri'de oğluyla aynı hastalığı payla^an çoculdarla ilgili bir dernek kurulmasına önayak olarak başladı. Sonuçsuz kalan yakınmalar, şikâyetlerle yetinmedi. Yine bir gazetede okuduğu haberden esinlenip Uluslararası Af örgütü'yle baglantı kurdu. Söylenecek daha çok sözü vardı: "O günlerde UkokuUarda bir ay sfireyle her gfln ambalajh findık dağıtıldı. Meğer dış ülkeye ihraç edilen bu fındıklar geri gönderilince bizim devlet büyükkri bu fındıklan imha etmeyip Türkiye'nin ekonomik zararlannı ve en önemlisi de siyasi çıkarlan için ilkokullara dağıttılar. Bu hunharca katliam değil de, sizce nedir? Sadece Türkiye'yi etkisi altına almadı bu radyasyon. Bu nedenle dünyaca bu konuya el uzatılmasını isriyorum. Türkiye ikinci bir hatayı yaptı. O da halkı uyarmaması. Bu hata telafi edilmedikçe insanlık suçu devam edecektir." Uluslararası Af Örgütü, kuruluş amacı nedeniyle yardımcı olamayacağını bildirdi Selma Çıtak'a. Ama, bu konuyla ilgılenecek, başka kuruluşlar vardı. Şimdi, anne Çıtak, hem bir hatanın telafısi hem de oğlu Ramazan'ın yaşayabilmesi için o kuruluşlan anyor. HAFTAYA BAKIŞ AHMET TANER KIŞLALI Medrese mi, Değil mi? Üniversitelerarası Kuaıl Başkanı Prof. Asım Gülte- kin'den bir mektup geldi. Mektup bir sıkryönettm bildirisi havasıyla başlıyor "6 Ocak 1995 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nin Haftaya Bakış sütununda yayımlanan 'Medreseler Yeniden Kuruluyor' başlıklı yazınızla ilgili bazı konulann açıklanması gerektiği sonucuna vanlmıştır." Mektup uzun. Ama önemli bölümlerini bu köşenin okur- lannın da bilmesinde yarar var. ••• Sayın Gültekin şöyle diyor: "Yazınızda sözünü ettiğiniz Dr. Tülin Öngen'/n başvu- rusu, ilgilibilim dalının öğretim üyelerinden tamamen usu- lüne göre kurulmuş birjüri tarafından değerlendirilmiş ve oybirtiğiile adı geçenin doçent olamıyacağına karar veril- miştir... Nasıl ki; yukanda sözü edilenyazınızın ilk bölümün- de belirttiğiniz gibi, üyesi bulunduğunuz bir doçentlikjü- risinde adayın kitabında vardığı sonuçlan 'yanl'Ş' buldu- ğunuz halde oybirliği ile doçent olması için karar vermiş olmanıza, sizin uzmanlığınıza ve bilim adamlığmıza gös- terilen güven ve saygının gereğidışarıdan hiç kimsenin ya da makamın herhangi bir söz söylemeye hakkı yoksa, Dr. Tülin öngen'in doçentliği hakkında jühsince oybiriiği ile alınan karann da aynı şekilde değeriendirilmesigerektiği- ni en iyi bilenlerden olduğunuzu düşünüyorum." Burada iki öğe var. Birincisi, kurulmuş olan jürinin "kitabına uygun" olması. Ikincisi, benim de bulunduğum jürinin karanna "ûstü ör- rüfü'bireleştiri. Mussolini defaşizmi "yasalara uygun"olarak kurmuş- tu. önce "özalvari" bir seçim yasası çıkardı; üçte bir oyla, anayasayı da değiştirebilecek bir meclis çoğunluğu elde etti. Sonra yeni anayasaya uygun olarak çıkardığı yasalar- la diğer partiteri kapattı. Ve faşizmi kurdu. Kimsenin tersini söytediği yok: Türkiye'de de, üniversi- telerin yerini "medrese"ler adım adım alırken genellikle "kjlıfına uygun" davranılıyor. Benim de bulunduğum jürinin karanna gelince: Adayın vardığı sonuç, bizim "düşüncelerimize" tersti. Ama ada- yın bilgi birikimi ve bilimsel yöntemleri kullanma çabası, do- çent olmasına yeterli düzeydeydi. Ancak "medrese "lerde, jüriler hep aynı "ideoloji"den in- sanlardan kurulur ve jüri üyeleri adayın düzeyine değil ide- olojisine bakarak karar verirter. Tıpkı, Türkiye'de giderek artan örneklerde olduğu gibi! ••• Sayın Üniversitelerarası Kurul Başkanı'nın mektubunda "can altcı" bir nokta daha bulunuyor: "Yenikurulan üniversitelere atanan rektörterin çoğunun bilimselyayın ve yabancı dil bilme gibi koşullanyerine ge- tirmeden, yasa ı'/e kolay profesör yapılmış olduklan iddi- asınm gerçeği yansıtmadığı açıktır. 23 yeni üniversite ve Yüksek Teknoloji Enstitüsü rektörierinden hiçbirinin rek- tör olarak atanmak üzereprofesöryapılmış olmalan müm- kün değildir." Bu kez yanrtı ben vermeyeceğim. önümde -Cumhurbaşkanrna da ulaştığını ve etkili ol- duğunu sandığım- bir rapor duruyor. Konuyla en yakından ilgili bir kurumca hazırlanmış "özel" bir rapor. Biıiikte okuyalım: • Arkası 19. Sayfada Mercedes E-200 B u v ı l d ı z a u l a ş m a k ş i m d i ç o k k o l a y ! ( E - 2 00 ' ii n f i y a11 h i ç bu k a d a r c azip o 1 m ad ı . ) •SflP Bu yıldıza uiaşmafc şimdi çok kolay. E-2Ö01irtflyatıhiç • bu kadar cazip (Aşâdı, Mercedes ftrsitı lüç bu kadar yakın olmaâ fiyatuıa bir Mere^es şaldbi olmanm tam zamanL Mercedeş-Benz Ana ve Yetkili Bayiİetti^^mm uğrayın, E-200ÜI yakından goriin. Mercedes güvenini, konforunu tanıyın,* cazip fiyatianyla tanışın. E-200'e sahip olarak kendinize bir Mercedes yıldızı kazandııın. Unutmayın! Bugünlerde bir yıldıza sahip olmanın en kolay yolu, E-200'den geçiyor. Mercedes-Benz njİnn^ını ıni <BnW|iitninıH ını n p r j r ] -^^ \ n -"\ m H » • A«A«A ükötm İO-m) 3I0 49 20 • ^ i . OW~ÖT (O-3IJI 34i M 31 • BeyMn 0tom«1>yBe>pS «ın 10-312} 231 34 44 • Çakmaklar Otomotfv (0-312) 212 72 03 • Mutlular Oto (0-312) 312 34 12 • Yaşar Otoıaotlv (0-312) 446 00 30 f M * « W 1 İ * ***•• &*& *** ™ W » * ( N 1 # S « M n • Ö^taner U4 Ştt (0-232) *İ3 45 55 . MA1ATY* EqH Tıcuri ISM22) 324 27 97 . HEMSİS Uoâ» (0-324) 325 46 W •ftaarklerOID İ0-324) 325 36 14 . Taşell Otoo«lv/-J«uı (0-324) 774 21 32 • UMSUN Itak 0 M . (MH) 431 0 110= . ' "< -^**-vC' *~>^^»- -~.~~ ••- '^*ÎV^-»" '.'•"' '< ', * ' •>-\" " •
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear