22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET OLAYLAR VE GÖRÜŞLER 25 OCAK 1995 ÇARŞAMBA Tariş genel müdürleri... f. Genel müdürlerin atamayla değil, seçimle gelmesi temel bir ilke olarak kabul edilmedikçe, oyunun sonu gelmeyecektir. Prof. Dr. ZEKİ ARJKANEge Üni. Edebiyat Fak. Tar. Böl. * * lkemızin en büyük Tanm U Satış Kooperatıflen Bir- liklen'nden bıri olan Ta- nş'in Genel Müdürü Prof. Dr. Oğuz Oyan'ın görevinden alınacağı ha- ben ekjm ayının son günJennde basın- da yer almaya başladı. Tariş tarihinin en başanlı genel müdürlerinden biri olan Oyan'ın görevinden ahnmasına duyu- lan büyük tepkiye karşın yine de hükü- metın*tasarrufiır 'ağırbastı ve löAra- lık 1994'te Tariş Genel Müdürlüğü'nde görev devir ve teslimi gerçekleşmiş ol- du. Tariş nedir? Tariş; incir, üzüm. pa- muk, zeytın \e zeytınyağı Tanm SaOş Kooperatifkri BirlikJeri'nın ortak adı- dır. Ege Bölgesı'nde İzmir, Aydın, Ba- hkesir, ÇanakkaJe, Denizii, Manisa il ve ılçelenne yayılmış 64 yerleşim birimm- de 122 Tanm Satış Kooperatifine bağ- lı 120.000 ortağı kapsamaktadır. Tariş. ana ürünlen olan ıncir, üzüm. pamuk, zeytin ve zeytinyağının yanı sıra bun- lann yan ürünlennı de işleyerek ülke ekonomısine büyük katkıda bulunmak- tadır. Iç piyasada olduğu gıbı dış pazar- larda da seçkın bir yeri olan Tanş, yur- dumuza büyük ölçüde dövız gırdısi sağ- lamaktadır. Bütün bunlann ötesınde Ta- riş, örgütlenmış oldufu alanlarda dev sanayı kuruluşlan. ışietmelen, depola- n, ürün alım merkezlen, arsalan; çoğu şehir ve kasabalann en merkezi yerle- nnde kurulmuş kooperatif binalanyla özelleştirme heveslılennın ıştahını ka- bartacak bir konumda bulunmaktadır Bugünkfi Tariş, 1912-13 yıllannda kooperatifleşme alanında aülan tohum- laruı bir üriinüdür. Izmır'in Yemışçar- şısı'ndakı yabancı incir ihracatçılan- nın. komisyonculannın kurduklan teke- le karşı Türk üreticılerinın örgütlenme çabalan ve bir kooperatıf ç«tısı altında toplanılması gerektıği bıJıncı. yurdu- muzda ilk üretim ve satış kooperatifini doğurmuştur. Başka bırdeyişle Koope- ratif Avdın İncir MüstahsiDeri Anonim Şirketi adıyla kurulan koopretifın ma- yasında, sömürüye, emperyalizme kar- şı direnişin soyhı ve yürekli bir başkal- dınsı yatmaktadır. Tabandan gelen, bır- çok zorJuklara göğüs geren ve kendı kendine yeterlı bulunan bu kooperatif- leşme hareketi. 1935 yılında yeni bir yapılanma sürecıne girmeye başladı. Çünkü söz konusu tarihte üretıcilerin ürünlerini korumak, işlemek. standart- laştırmak, iç ve dış piyasalarda değer- lendirmek amacıyla 2834 sayılı Tanm Satış Kooperatifleri BirlikJeri Yasası çı- kanldı. Kısa bir hazırlık dönemınden sonra 1937yılındabuyasanınuygulan- masına geçıldı. Böylece Ege Bölgesi'n- de yine merkezi Izmir olmak üzere İz- mir Jncir ve Üzüm Tanm Satış Koope- ratifleri Bırlıgi doğdu Daha sonra pa- muk, zeytın ve zeytinyağı da ana ürün- ler arasına katılmış ve bu yolda oluşan kooperatifler de Tariş'in çatısı altında toplanmıştır. 1949 yılında ıse Tariş, dört ana birlığe aynlmıştır Tanm Satış Kooperatıflen Birlıkle- n'nin kurûlması ülke ekonomisıne bü- yük yararlar sağlamakla birlıkte "gü- dümlü" bir kooperatifleşme sürecıne gırılmesine de ortam hazırlamıştır. Bu yüzden kooperatifçiliğın özünü oluştu- ran demokratik bir yapılanma olanağı da oldukça sınırlandınlmıştır. Çünkü bırliğin genel rriüdürü eskıden Ticaret, şimdi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nm önerisi üzerine ortak kararname ile ge- nel müdür yardımcılan ve ımzaya yet- kilı personel genel müdüriin önerisi, yö- netım kurulunun karan, adı geçen ba- kanlığın onayı ile atanmaktadır. Görev- den almalarda. atamalardaki esaslaruy- gulanır. Ancak atamayla gelmiş genel müdür, seçimle gelmiş yönetim kurul- lanna başkanlık eder Işte Tariş genel müdürlen öteden be- n bu anlayışın, bu uygulamanın kurba- nı olmuşlardır. Nitekim tzmir İncir Üzüm Tanm Satış Kooperatiflen Birli- ği 'nin kuruluşundan (1937) Prof. Oğuz Oyan'a kadar Tariş'te 28 genel müdür görev yapmışrır. Aralannda 9 gün, 29 gün, ya da üç ay görevde kalanlara da- hi rastlanmaktadır. Şimdilik genel mü- dürlükte en uzun kalma rekoru 8 yıl, 2 ay, 16 günle Ahmet Çetinbudaklar'da bulunuyor. Onu 7 yıl, 11 ay; 17 günle Nejat Halulu izlemektedir. Obür genel müdürlenn görev süreleri birkaç ay ya da birkaç yılla sınırlı bulunmaktadır İlk genel müdür, Ege Bölgesi 'ndeki koope- ratifleşme çabalannda saygın bir yeri olan. 2834 sayılı yasanın uygulamaya konulmasinda büyük emegı geçen, Ta- riş adının buhıcusu İsmail Hakkj Xe- ral'dır. Veral, bir buçuk yıl genel mü- dürlük yaptıktan sonra, "maaşını üzüm kurumundan aldığı" gerekçesiyle gö- revden alınmıştır. Prof Oyan için de böyle bırgerekçe bulunabilir, "ayltğını iiniversiteden akttğT gerekçesiyle göre- vine son verilebilirdı. Veral'ı izleyen genel müdürlerden yalnız MuhipÖzyi- ğjt,4 yıl 7 ay görevde kalabilmiştir. Son- ra yeniden, genel müdürler geçit resmi başlarmştır. Hükümetlenn bu turumu- na. ortaklar, kooperatıfçiler büyük'tep- ki göstermişlerse de sonuç değişmemiş- tir Bir Tanş ortağı olan Adnan Mende- res'in Başbakanhğı zamanındabıle Ta- nş Genel Müdürlüğü bir düzene gire- medi. Demokrat Parti'nin 10 yıllık ik- tidannda tam yedı genel müdür değtş- ti. Bütün bunlarneyi anlatmaktadır?Ta- nşyadagenışanlamdaTanm SatışKo- operatıflen Bırlıkleri genel müdürlük- lerine hükümetler dılediklerini getir- mişler, diledikleri zaman görevden al- mışlardır Başanlı olup olmamak bıröl- çü değildır. Genel müdürlerin hükümet- lerin suyuna gıtmesi esastır. Hükümet, birliklen her zaman bir KfT gibi gör- mekte, politikalannı bu doğrultuda yü- rütmektedir. Tanm Satış Kooperatifle- ri Birlikleri'yle hükümetler arasındaki ilişkıler. özerk bir yapıya kavuşturüla- mamıştır. Bugünkü durumuyla. birlik- I.T, her yönden Sanayi ve Ticaret Ba- kanlığı'na, dolayısıyla hükümete bağh bulunmaktadır. Bu bağımlıhk, atama- lardan, yatınmlara ve destekleme alım- " - y. - ' i' J % - . . •? •? \ lanna kadar her alanda kendini göster- mektedir. Bu bağımlı|ığın£snek birya- pıya kavuşturulması, verimlilıği arttıra- cağı gibi, gerçek kooperatifçilik'ilkele- nne daha uygun düşecektir. Genel mü- dürlerin atamayla değil, seçimle gelme- si temel bir ilke olarak kabul edilmedik- çe, oyunun sonu gelmeyecektir. Ülke- mizde çeşitli kuruluşlar ve yetkili kişi- ler, ytllardan beri Tanm Satış Koopera- tifleri Birliklen'nin çağdaş bır yapıya kavuşturuhnası için çaba göstermekte ve önerilergetırmektedırler. Ancak, hü- kümetlenn bütün bu öneriferi görmez- likten gelmeleri üzüntü vericidir. Asıl üzerinde durmak ıstediğimiz bir nokta da şudur: Son yıllarda birliklen bırer KİT gibi algılayan ıktıdarlar, bun- lann özelleştirilmesi gerektiğini gün- deme getırmekten geri kalmamışlardır Turgut ÖzaL Başbakanltğı sırasında: **Devletin etinde hiçbir şey bırakmaya- cağız. Hepsini satacagu. Tanm Saöş Birlikleri'ne ah fabrikalan da özelleşti- receğK" djyordu. Dahası Tanm Saatış Kooperatifleri Birlikleri'yle ilgili ola- rak Amerikalılara özel bir çalışma da- hi yaptınlmış ve bu çalışma sonucunda bırliklerin malı olan ışletmelerin özel- leştirilmesi gündeme gelmışti, Böyle bir anlayışa karşı en büyük tepki, ko- operatif ortaklanndan geldi. Ve böyle- cebu tasan uygulanamadı. Ancak, böy- le bır u züuûyet"'m günümüzde de ege- • men olduğu düşünülürse, kooperatif- lerde ve bırliklerde atamadan değil, se- çilmeden; özelleştirmeden değil, özerk bir y apılanmadan yana olan bir genel müdürün niçin görevinden abndığı so- rusuna kolayca yanıt bulunabilir. ARADABİR TURHAN ILGAZ Hamaset ve Habaset Toplumsal değışim ve çözülüş rüzgârımızın peydahladı- ğı çiçeği burnunda köşe yazanna, gazetenın yönetıcisı mesleğin yenı amentüsünü belletiyor. - Çapı senden fazla olan herkesi aşağıla... Başanlı irr- sanlarasöv... On/ara 'satılmış'ate, 'vatan haini'de, 'götoş' de, 'nonoş' de, ne dersen de+ama bu oyunu sert oyna... - Seni terbıyesiz, hatta iğrenç bulanlar olabilir, ama ç&- ğunluk sana mesih gözüyle bakacaktır... - Çünkü bağnazlann dünyasında şeytan taşlamakbır toplu annma yoludur... Sıradan insanlar yakınır ve ilenir... Sen de onlara yakınacaklan felaketler, ileneceklenşeytan- largöster... Sana bıat edeceklerdir. Çizgi romanın, dört karede günümüz Türk basınının fo- tografını çektığı gazetenin aynı günkü sayısında, değişimin rüzgânnda çoktan yelken açmış hamaset tellalları haba- set saçıyorlar. Kıme? Yaşar Kemal'e^- .' .<"- : , ^ n m Metninı görebilecekleri halde, görmedikieri; baştan scfcj naokuyabileceklerı halde, okumadıkları; o metni bire bir yayımlayarak kamuoyuna doğru bilgilenme ve kendi yar- gısını kendi oluşturma hakkını verecek olanaklara sahip ol- duklan halde bunu yapmadıkları bir yazının birkaç cümle- si, Türkçenin en büyük yazarlanndan birini "vatan haini" olarak yaftalamalanna yetiyor bu muhteremlerin. • • • Maskaralığın ölçüsüzlüğünü düşünebiliyor musuncız? Teker teker hepimız, insanlığın Palmares'inde eğer ka- zara Türkiye'ye aynlmış birkaç satır ya da paragraf bulu- nuyorsa, onu da Yaşar Kemal ve bir avuç benzeri insanı- mıza borçluyken; yerlerini beğenecekleri günün ertesinde esamisi okunmayacak birtakım kişiler, bugüne kadar hiç- bir politikacırnn bu ülkeye sağlayamadığı saygınlığı, tek ba- şına, kafası ve yüregiyle oluşturduğu yapıtıyla armağan etmiş bir yazara vatan sevgısı derslen vermeye yelteniyor- lar... O dersleri, "misakı milli sınırian' içindeki (ya da bizim öyle sana geldiğimiz) dağlara en sonunda Türk bayrağı çekmiş olmakla övünen paşalara verseler ya! Can güven- liğini sağlayamadıklan öğretmentere "nefsi müdafaa" d- nayetlerinden başkaca bir seçenek öneremeyen politika- cılara verseler ya! Bu toplumu on yılda on bin faili meçhul cinayetin ayıplı güvensizliğinde yaşamaya mahkûm eden- lere verseler ya!.. Vermezler, veremezler. Çünkü kimliklerini, ancak statü- koya omuz vermekle elde ettikleri statüler sayesınde ya- şayabilmekteler. Statüko, çıkarsız sorgulamayı yasakladı- ğı ölçüde ve sürece, onlar da statükonun arsız koruyucu- lan olma statüsünde kimliklenecekler ve gelecekle bağla- nnı koparmış olmanın pişmanlığını, geleceğe dönük her türlü projeyı, şüpheyı, öneriyi, dileği, duşünceyı, tartışma- yı dışlayarak ve suçlayarak unutmaya çalışacaklardır. Sanıyor musunuz ki Türkiye umurlanndadır bunlann? Sanıyor musunuz ki Yaşar Kemal'in eleştirilerine göster- dikleri tepki, ahmakça bile olsa, gerçekten içten bir vatan sevgisinin sonucudur? Kendilerine belletilen şeyi, kendilerinden istenen şeyi, kimliklerini kazandıkları statüler uğruna sorgusuz sualsiz ve tartışmasız benimsemeyı kabullenmiş olanlann, bunu içine sindirebilmiş olanlann doğal tepkisinı kusuyorlar. O tepki de, biat ederek kazandıkları statülerin sorgulanma- sına yol açacak her şeyi yok saymak, gizlemek, engelle- mek, bunları yapamazlarsa, suçlamaktır. • • • Yaşar Kemal, Türkiye Cumhuriyeti'nin iler tutar yerinin kalmadığını söylüyor. Yalan mı? Türkiye Cumhuriyeti'nin iler tutar yerinin kalmadığını söy- lemek vatana ihanet etmek değildir, o cumhuriyeti yıkma- ya çalışmak da değildir, o cumhuriyeti onca olanaksızlık- lar içinde tasarfayıp ortaya çıkaran aziz kuruculara sövmek de değildir. Sadece bir saptamadır ve dosdoğru bir sap- tamadır. Bu dosdoğru saptamayı hamasi bir habasetin şir- retlikleriyle karalamak, o saptamanın günden güne artan bir şıddet dozuyla yaşadığımız gerçekliğini ortadan kaldır- maz; olsa olsa, o gerçeği yaratan sorumlulan ve onlann - asıl onlann- aymazlıklannı, umursamazlıklannı, bilgisizlik- lerini ve bilgisiz kalmaktaki inatlannı, dolayısıyla da ihanet- lerini, sahiden de namusuzluk etmeye degmeyecek kadar kısa olan ömürlerle sınırlı bir süre için gündem dışı tutma- ya yarar. O gerçek, önünde sonunda gündeme gelecek ve yerle- şecek. Ama o gün, çok şeyleri yitirmiş olacağız. Çünkü Ya- şar Kemal'e bile bulaşmayı başarari patoloji, hoşgörü te- rimi çerçevesi içinde çözümlenebilecek bir olgu değil. Esa- sen, onun çapında bir yazar için üçbuçuk medya teröris- tinin "hoşgöriısü'nü talep etmek ne türlü büyük bir saygı- sızlık olurdu... Hayır, sorun, toplumumuzdakı hoşgörü yok- luğundan kaynaklanmıyor, habaset bolluğundan kaynak- lanıyor. Habasete gelince... Pandora kutusunu açtığından beri, uygarlık kötülükle haşır neşir; gerçi kötülüğü yok edemiyor, ama iyiliğin er- demini korumak uğruna -gerekirse ufalayıp parçalayarak- tecrit edebiliyor. İşçinin umutsuz beklentileri... SEMİH ÖZEN (BANKSİS Sendikası GenelBaşkam) Y eni bır yıla başlarken âdet- tir: Pembe umut tablolan çı- zilir. Geçmişin sıkıntılan, geleceğe dönük beklenrile- re ağırlık verilerek geçmişe (maziye) hapsedilmek iste- nir. Fakat işçiler ve de sendıkacılar belki bu yıl ilk defa, geçmişin sıkıntılannı peşlenne takarak, 1995 yılına "merhaba"demişler- dir. 1994 yılı çalışan kesim üzennde unutul- mayacak izler bırakmıştır Demirbaş haline gelmiş enflasyon, ışsizlik, "mücadete ediyo- ruz' dendikçe daha da azgınlaşmış ve ta- hammül hudutlannı aşmıştır. Çiller hükü- metinin 5 Nisan ekonomik önlemlerle ilgi- li kararlan ise yaz aylannda üç aylık bir sü- re için 'enflasyonu oyalamış. daha sonra enf- lasyon beklemenin acısını çıkaran bir hızla' ülke ekonomısının üzenne çökmüştür. 1994 enflasyon oranı, yüide y'üzün ç6ic üzenne' TJKkı'ya fâgmSıı/nikteıifvHi^ffiı bir çıkmışür. Aynca 'işsizük' de. işveren kesU mizmi sergilemesi olur. minin 'keyfiliğf ve de 'toplusözieşme yü? künden kurtutana isteği' ile geçmiş yıllan utandıracak biryükseklıkte el sallarhale gel- miştir. Gayri resmi güvenilir çevrelerin açık- lamasma bakılırsa, ülkemızdeki ışsiz sayı- sı, sekiz milyonu aşar. Geçen yılın uygulamadan çok, tartışılan konulara sahne olduğunu söylemek pek ya- lan sayılmaz. Özelleştirme ve de demokra- tikleşme yolunda önemlı bir adım sayılacak 'demokratikleşme paketinin' uygulamaya konulması, aylarca tartışılmasına ve zaman zaman DYP-SHP koalisyon hükümetınin bozuşmasına neden olacaîc gelişmelere rağ- men bir türlü gerçekleşmez. Skandallar ve de ülkenin kaderine hükmeden çevrelerin 'çıkar' kavgalan, her ülke somnunu engel- leyen bir manıa oluşturur. Biz çalışanlar olarak, geçen yılın bir de- ğerlendirmesıni yaparsak kayıpta olduğu- muzu görürüz. Her zamanki gibi ülke sorun- lannın halledileceğı etiketi altında asıl yap- ması gereken kesimlerin fedakârlığını işçi- ler yapar. "Zengtasever" bir iktidar anlayı- şına, sosyal demokratlann ortak edilmesi ıse ağacı kesen baltanın sapına çakılan ağa- cın dalı gibi, bizleri hayıflandınr. Kısacası geçen yılda ekonomik, polıtik, sosyal konularda işçilerin ve de sendikacı- lann beklentileri, randevusujıa gelmeyen sevgilinin yarattığı kırgınlığı aşan boyutta bir ümitsizlik sergiler. Hiç kuşkusuz bu olumsuzluklarla dolu 1994 manzaralan arasında bizleri ümitlen- dtffeiî, çâlışan Kesfplm'içölt'zWşartIara ve misine ve de siyasi oluşumuna baktığımız- da, ülkemizin kayıpta olduğunu görüyoruz. Bilhassa cumhuriyetimizi, bugün Türk ol- ma idrakini ve gururunu taşımayı borçlu ol- duğumuz ulu önder Atatürk'e karşı yoğun- laşarak artan düşmanfık ve kın karşısmda sabnmızın tükendiğini söylemek isteriz. Bir kısım aydınlann, Atatürkçülüğe saldı- rarak, numaralı Cumhuriyetler için fiş kes- meleri ve Atatürk'ün temel ilkelenni hiçe alan girişimlerin, en önemJisi, ülke bağım- sızlığını ortadan kaldırma gayretlen. bizle- rin gelecekle ilgili hesapianmızı tekrar tek- rar düşünmemiz gerektiğini haykınr. Ata- türk'ün ülkenin en karanlık günlennde bile reddettiğı Amerikan mandacılığını bugün allayıp pullayıp önümüze koyanlann, dın sö- mürüsünü en üst düzeye getiren Atatürk ve devrim düşmanlannın buluştuklan ortak nokta 'ülkemizin' bolünmesi ve Batı'nm çı- bir kaosa>gicefv . Sonınlarm çözümür için Türk-l^'İB, DlSK'in ve de Hak-tş'in eylem birliği ıçe- risine girmeleri» demokratik hak ve özgür- lükierin kazanılması için ortak hareket erme- leri, gelecek açıstndan olumlu adımlardır. Başka önemlı bır gelişme de, memurlann sendikal hak ve özgürlükleri için ortaya koy- duklan 'onurlu' başkaldındır. Özalizmin, çahşanı afyonlayan, kolu ka- nadı kınk hale getiren çağdaş görünümlü 'sömürü' polıtikalarma karşı, işçilenmizuı ve de sendıkalanmızın birlikte karşı çıkış- lan. yine de boşa harcanmış 1994 yıhnm' kayda değer sevindirici birkaç rnanzarasın- dan birini oluşturur. Biz çalışanlar olarak, geçmiş yılın ekono- _ 1995 yılı, Atatürk mi Ijiyetçilerinin var ol- "rna savaşına sahne ofacaktır. Hiç kûşkûiuz bu mücadelede, çağdaş, milfiyetçi sendika- lar 'Atatürkçüierie' aynı kıılvarda buluşa- caktır. Tüiksendikacıhgıntn temel yapısıb^ı çizgidedir; . . _ , < Demokratik hak ve özgürlükkümız için rnücadeie ederkeo, Atatürk devnmlerinm, savunucusu olarak da ön saflarda yerimizi' alacağız. ' ' 1994yılı bizler için kaybolmuşbiryılola- bilir. Fakatyeni yıl.mutlakasılkınip,ç3ğdaş- lık yolunda hızlı adımlar atacafımız bîr atı- . lun yılı olacaktır. Türk işçisi ve sendikac'ıhğı böyle bir di- namizme sahiptir. Bunu da 1995 yılında ka- nıtlayacakttr. .. , . TARTIŞMA Arka bahçede cinayet! usya nin Çeçenya'yı işgaliyle Kuzey Kafkasya halklanna . yönelen namlular, ateşe başlamıştır. Direniş ve sürgün dolu Kuzey Kafkasya tanhınde acı ve öğrendik biz ve hep banşA-. zulüm yeniden gündeme inandık. "' gelmıştır. Kuzey Kafkasyalılar, Kuzey Kafkasya'nın 'çok savaşçı halklar' olarak tarihinde Moğollardan, yorumlanırken gerçekte, çok Hunlardan, Perslerden, , savaşmak zorunda Araplardan, Ruslara kadar, bırakıldığımız anlaşılmalıdır. bölgeden gelmiş geçmiş tüm Savaşın anlamını yetennce istiİacı ordulann kötü izleri DANS îf MÜZİK !f EĞLENCE ' 1 / * " •'":$*! •., Haftanm Konuklan gunkrmiz re Lutfm5i6 69 8C 13^ . | Micla [lıjlcıltT âeptnmanmı araytnız SABİHA OKAV HAKAN ÖZ.MAYA - '•' 25 8eya*ıt İ4490 Ist <-*z ^ (9C 212 51669BC ii Taefax 1901212 516 69 99 Ttle% 22933 TPHI ^ . Yüzyıllardır kendi " yaşamalanımızı savunmak, -. canımızı siper ettiğimiz bu • . vatanda özledığimiz banşa, • hak ettiğimiz bağımsızlığa kavuşmak için yenideu savaşmak zorunda kaldık. Bugün gû*ndeme gelen protesto eylemlerinin bazı çevrelerce dar içerikli siyasi göstenlere dönüşmesini bazmetmemiz mümİcün değildir.' Bizim sorunumuz ırk, din veya doğal zenginliklersorunu - değil, insan.haklan sörûnudur Kuzey Kafkasya halklan, bağımsızhlç haklannı kullanmak istemektedirler. Bu ugurda, oluşabilecek rier türlü baskıya. sonuna kadar , - direneceğimizi dünya •• »• ,* . kamuoyuna iletiriz. ' '" v Biz Kuzey Kafkasyalılar, ' 'f dünya kamuoyunuı* Somali'de, Irak'ta.. dünyanm dört köşesinde baskıya, zulme uğrayan halklara, insanlara gösterdiği 'duyaıiıbğı' istemiyoruz. Biz özelde kendi bağımsızlığımız için. genelde uluslann kendi kaderlerini belirleme hakkı için öhneye başladık. Ruslar dahil tüm dünya halklannı sevdiğimiz için, gururlu değil, onurlu yaşama ınandığımız için mücadele edeceğiz, ediyoruz. Bu anlamda Kutuplardaki bir insanın da duyarlılığına muhtacız, fakat politik kaygılarla dolu destekleri hıssetmekte zorlanmz. tnsanlığı, en büyük 'demokrasi' öğretmenlerinin, arka bahçede cinayet işlemenin demokrasilere yerleşmesi için gösterdikleri çabaya bir cevap bulmaya çağınyoruz. Kuze\ Kafkâsyalılar adına Elbruz Denge PENCERE .#•** Roman ve Insan Tempo dergisi yararlı bır ış yaptı, okurlanna "Tünk Ro- manında Kurtuiuş Savaşı "adıyla küçük bir kitapçık ar- mağan etti. Kitabın 'sunuş'unda yazıyor: "Genç kuşaklar yahn tarihimızi ortaokuldan başlaya- rak tarih kitaplanndan öğrenir. Kendınden önceki kuşak- lann öğrendiği gibi... Sayfalarını çevirdıkleri ve ezberie- dikleri tanh tektir ve yaklaşık 40 yıldır cümleleri bile de- ğişmemiştir. Kahramanlar ve hainlerden oluşan bu tari- hin baş aktörfen de liderlerdir. Oysa tarih yalnız liderlerin değil, sıcadan insanlann, yani bireyin de tarihi olmak zo- rundadtr. Işte bunu tarih kitaplannda bulamayız. Bize bi- reyin tarihini antâtacak en iyi araç da romandır. öyleyse gelin şimdi Kurtuluş Savaşı'nı bir de romanlardan öğre- nöfim. Kuüuluş Savaşı, Türk romanına nasıl yanstmış onu görefim, edebiyatımızın usta isimlerinin değehen- dirmelerini okuyalım." Dergi bu sunuştan sonra, Kurtuluş Savaşı yazınından ömeklere ilişkın bir liste düzenlemiş; roman, öykü, oyun, şiir, destan, deneme, söylev, fıkra anı, vb. oluşan bu lis- te, doğaldır ki eksik gediktir; "Türk Romanında Kurtuluş Savaşı" gibi kapsamlı bir konu, küçük bir kitaba da sığ- maz; ama, Tempo'nun yaptığı, genç kuşaklara bir giriş için ilk açılımı sağlamaktır ki güzel bır ilk adımdır. • 1789 Devrimi, yalnız Fransız değil, dünya edebiyatın- dayankılandı!,. Kurtuluş, Savaşı'nı 19?3'ten soyutlarsak, bir eksiklik duyanz. Edebiyatımızda bu ayrım olanaksızdır, bu yolda geçmişe uzanmak, zaman yelpazesinı Tanzimat'a dek açmak gerekiyor. Ne diyor Tempo dergisi kitabın sunu- şunda: "... tarih yâlnız liderlerin değil, sıradan insanlann, yani bireyin de tarihi olmak zorundadır." öyleyse düşünmekte yarar var: Tarihimizde 'kul' ne zaman 'bırey'e dönüşmeye başladı?.. Batı'da roman, kuldan bireye geçiş sürecinde ortaya çıktı. Eski çağlarda destan vardı, roman yoktu. Destan, tarih gibi, büyük in- sanlann öyküsudür, romana küçük insan da girer, roman küçük insanın tarihidir denebilir mi?.. Kulun değil, insanın tarihi!.. 'Aydınlanma' ile romanın eşzamanlığı ya da zamandaşlığı bu yüzdendir. 1923 Devrimi, Kurtuluş Savaşı'nda mayalandığı için roman sanatının da itici gücünü oluşturdu. Peki, bu alanda yeterii ürün verildi mi?.. Ya da bu büyük tarihsel dönüşümün ınsanımızın benlığındeki etkileri sanatsal yaratıcılığa yeterince yol açtı mı?.. Bu bir ayrı konudur, eleştirmenlerin işidir. Gerçek kısaca şudur ki Mustafa Kemal'in öndertığini yaptığı savaş ve devrim, Cumhuri- yet'ten sonra roman ve öykünün açılımını sağladı. • Tempo dergisi "Türk Romanında Kurtuluş Savaşı'adlı bir kitaba neden gerek gördü?.. Çünkü günümüzde '1923 Devrimi' Kurtuluş Sava- şı'ndan başlayahak bütün yönleriyle yeniden sorgulanı- yor, Mustafa Kemal saldınya uğruyor, laiklik taşlanıyor, Cumhuriyet'in kurucuları yaylım ateşi altındadırlar. Doğal rjiı sayılmalı bu saldırılar?.. Karşıdevrimcilerin bilinçli bir taktiği karşısmda mıyız?.. Aradan bunca yıl geçtikten sonra geçmışimızi demokratik bir süzgeçten geçirmek mi istiyoruz?.. Yaşadığımız olguda hepsinin payı var. 1923'ün kazanımlarını yitirmek istemiyorsak, devrimleri hak ettiğimizi kanıtlamak zorundayız. u ..üicbJş^jpıflM^uyuy'a/w | i m ^ m . | f t I r - K o l a y m ı i n s a - ten ulusa doğru değişimi... Tarihiri en çetin'dö"nerneci TürRlye"ae yaşanıyor. ..1 r -, f----^-ıMuarrtnef AKSOY • öğur MUMCÜ | BiHikteAnmaHaftası f •>iy$/Syİ}; SAKARVAilfV - ' —\i " i ç İ y ^alHım unutma bizi"etkinliği > v* >• -V *£ Konuşmaalan ';•:•• ' • • ŞükranSONER ; . * ^ 5 * G 3 y h a n MUMCU« '• ?••'•' •••# ' Mustafa BALBAY •£ • AyyukERENBERK . - '•'* YerAS.M.Salonu Gün:26 Ocak 1995 Saat 17.00 Birlikte anahm ATATÜRKÇÜ DÖŞÜNCE DERNEĞİ SAKAflYAŞUBESİ UNUTMADIK O mükemmel bir kafa mükemmel bir yürek yumruklanyla erkek gözleriyle çocuktu. Hudutsuz ve ödünsüz bir baştı O, YoldaştıO. .,-•;••.. 1947 ... , Muğla Merk. Yap. Koop. Bir. Gen. Başk. ALİ FERUDUN CEYLAN'ı ölürRünün birinci ytldönümünde saygıyla anıyoruz. Dostlannı 26 Ocak Perşembe günü saat 11.00'de mezan başında anmaya davet ediyoruz. MUĞLA MERKEZ YAPI KOOPERATİFLERİ BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear