Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 1995 ÇARŞAMBA
14 KULTUR
Pantomimin ölmemesi için savaşan Marcel Marceau'nun Uluslararası Pantomim Okulu ve kendi adını taşıyan bir topluluğu var
4
Var olmayanı yok ediyorum...9
Kültür Servisi - Ünlü pantomim
sanatçısı Marcel Marceau, dünya-
nın hemen her yerinde tek başına
gerçekleştirdıği gösterilennı, 20.
yüzyılda yineleyebilecek bır rakip
göremiyor. Bugûn 71 yaşında olan
Marceau. gelişmesıne büyük ölçüde
katkıda bulunduğu bu sanatla savaş
halinde bulmuş kendıni.
Yaptıklannı gerçekleştırebilecek
ikınci bir pantomim sanatçısının
ancak 21. yüzyılda çıkabıleceğini
savunan Marceau, "Ben kendi değe-
rinıi bilivorum. Marcel Marceau,
kendi değerini bilmezse. başı derde
girebflir" diyor.
Gerçekten de 20. yüzyılda her-
hangi bır sanat türünü alıp ona yeni
bir bicem kazandıran başka biri
yok. Aklınıza pantomim geldiğinde
kaçınılmaz olarak Marceau da geli-
yor. Bu üsrün başarının bedeli de
yollarda geçen bir yaşam... "Sanı-
nm dünyanın en fazla yolculuk eden
aktörii benim. 30 yıl boyunca yılda
300 gösteri yaptım. Bu süre içinde
çıldırmamış olmam çok şaşırncı"
diyor, Marceau bu konuda.
En ünlü karakteri, çızgili tişörtü.
beyaz ceketiyle bembeyaz yüzlü bir
palyaço olan, Bıp. Marceau. Bip'in
makyajını şöyle anlatıyor: "Kırmızı
bir çizgiyk ayrünuş bir ağız, gözleri-
nin üzerinde çarpık çizgiler." Bıp.
adını Charles Dkkens'ın 'The Gre-
at Expectations - Büyük Umutlar"
adlı romaninın kahramanı Pıp'ten
almış. Bip'in serüvenlerinden bın
olan 'Bip Kelebek Avuyor'da Mar-
ceau'nun tıtreyen elleri, kelebeğin
kanatlannı ve yüreğinin titreyişleri-
ni yaratıyor. Marceau, Bıp'ı ilk kez
1947 yılında canlandırmış Onun
gösterilerini izlerken insan, bu gös-
tenlerin degil de seyircinin yenilen-
mesi gerektiği duygusuna kapılıyor.
Sanatçı, bir diğer gösterisinı Go-
gol'ün 'PaKo'sundan. uyarlamış. Bu
adaptasyon, oyuna çok bağlı kala-
rak gerçekleştirılmemış. çünkü
Marceau. özgün yapıtı hiçbir za-
man okumamış Bir Rus anlatmış
ona. Yıllar sonra okuma fırsatı bul-
duğunda ıse sevinmiş. Çünkü 'Pal-
to'yu uyarlamanm çok zor olduğu-
nu. kendi uyarlamasının, oyundan
çok farklı olmasına karşın ruhunu
yakaladığını görmüş.
Zaman içmde her şey gibi panto-
mim de değişti. Pantomim sanatçı-
ları artık konuşuyorlar ve bunun
gerçek pantomim gelenegine daha
yakın oldugunu savunuyorlar. Çene
çalmaktan hoşlanan yenı pantomim
sanatçılarının göstenlerine film,
slayt, ses vb. girerken Marceau bü-
tünüyle demode ilan edildi. Mac-
millan Yayınlan'nın tiyatro dizisın-
den çıkan 'Mime and Post-Modern
Mime-Pantomim ve Post-Modern
Pantomim' adlı kıtabın yazan Tho-
mas Leabhart, bu kıtapta Marce-
au'nun modern ya da post-modem
pantomimle hiçbir ılgısınin olmadı-
gmı savunuyor.
Bu düşüncesini açıklarken Leab-
hart, Marceau hakkında bır şeyler
yazmanın. Etienne Decroux, Jean-
Louis Barrauh ya da Jacques Lecoq
gıbı dığer önemlı sanatçılar hakkın-
da yazmaktan çok daha zor olduğu-
nu belırtıyor. Marceau'nun çalışma-
lannın kısa ömürlü oldugunu ve dı-
ğer üç sanatçıyla karşılaştınldığın-
da yalnızca göstenler yapmakla sı-
nırlı, öğretıci yanının da zayıf kal-
dığını \urguluyor.
Dahası. Marceau'nun dünyanın
hemen her yerinde gösteriler ger-
çekleştırmış olmasına karşın, eleştı-
ri kuramına da ayak uyduramadığı-
nı düşünüyor Leabhart. Ona bır dö-
nem geçerli olan 'sessiz pantomim
olarak bilinen sanatın' ustası rolünü
uygun buluyor. Pekı ama post-mo-
dern kuram yok olup giderken, ses-
siz pantomim 21. yüzyıla uzanırsa
ne olacak?
Marceau, sanatının ölmemesi
için çok çalışıyor "Nasd politik sa-
vaşlar varsa, artistik savaşlar da \ar.
Neyse ki artistik savaşlar banş için-
de olup bitiyor. Birbirimizi öldür-
müyoruz'" diyor.
Decroux, Lecoq, Marceau, okul-
lar, topluluklar kuruyorlar. Marce-
au, iki koldan sürdürüyor çabalan-
nı: Kendi adını taşıyan Uluslararası
Pantomim Okulu ve yıne kendi adı-
nı taşıyan bir topluluğu var.
Marcel Marceau. Uluslararası
Pantomim Okulu'nda verdiğı ders-
lerde. pantomimin dilbılgısini ken-
dısınden sonra geleceklere aktarı-
vor Bu teknik bilgiler olmaksızın
yanılsama yaratmanın olanaksızlı-
ğına inanıyor. Onun işi yanılsama:
"Yanılsamanın bir görünüp bir kay-
bolmasını sağlıyorum. Gerçekliğin
değii... Var olmayanı yok ediyo-
nınT.
Okulundakı iki yüz öğrencıden
dokuzu, şımdi Marcel Marceau
Topluluğu'nun üyeleri. Marceau
"Bir sanat, bir tek kişinin omuz-
lanna yüklenemez
1
" diyor
Marcel Marceau'nun paradoksu şurada yatıyor: Pantomimi
yaygınlaştırmak ve kitlelere se\ dirmek için çok uğraştı. Ancak aynı
zamanda da pantomimi diğer sanatlardan ayırmaya yaşamını adadı.
Başka deyişle, bir yandan sanatını insanlara «ötürürken, bir yandan
da bir fildişi kuleye yerleştirdi.
PORTRE/MARCEL MARCEAU
si - Asıl adı Marcel Mangel
olan Marceau, 1923 yılında Strasbourg'da
Yahudi bir kasabın oğlu olarak doğdu.
Ailesi sonra Lille ve Limoges'a taşındı.
Çocukluğunda "Büyük Umutlar'ı okudu.
Chaplin'ı 'The Circus'da ızledi. Çocukken
Chaplin onun için adeta bir tannydt.
Babası 1944 yılında Auschwitz"de
öldürüldü. Marcel, çocuklann Alpler'i
aşmasına yardım ederek, ınsanlann
çalışma kamplanna gönderilmelerini
önlemek için sahte kimlik kartlan
düzenleyerek Fransız direnişine katkıda
bulundu. 1944 yılında sahte bir kimlıkle
Paris'e gıderek Charles Dulün'in tiyatro
okuluna yazıldı. Bu okulda, sonradan
'ustam' diyeceği, o günlenn önde gelen
pantomim sanatçısı Decroux'dan dersler
aldı. Marcel Carne'nın çektığı 'LesEnfant
du Paradis' fılminde Jean Louis Barrault
bir pantomımciyi. commedıa dell'art'ın
geleneğinde kök salmış bır Pıerrot
karakteri Baptiste'ı oynayan aktör
Deburau'yu canlandınyordu. Barrault'un
büyük başansı, Marceau'ya bir sanatçının
esin almak için 19. yüzyıla gidebileceğini,
seyircinin de onu ızleyeceğini göstermişti.
Ertesi yıl Barrault, bu filmde üstlendiği
pantomimci rolünü sahneye taşıdı.
Marceau, onun topluluğuna katıldı.
Sekiz yıl Avrupa'yı dolaştıktan sonra 1955
yılında Amerika'ya gitti.
Marceau, 'Samnm dünyanın en fazla yoknıluk eden aktörii benim. 30 yıl boyunca yılda 300 gösteri yap-
tım. Bu süre içinde çıldırmamış olmam çok şaşıracT diyor •«»««« t.nyiu *.«***• »>*»•
Orada rüzgâr olmadan rüzgârda dolaşan,
merdiven olmaksızın yukan çıkıp aşağı
inen. havada yerde yürürmüş gibi yürüyen
binni ilk kez görüyorlardı. New York'ta
Phoenix Theater'daki göstenlennın süresi
uzatılmış. alt\ ay sürmüştü. Televızyona
çıktı. Artık her yerdeydi. Marceau ve
pantomim, Laurel ve Hardy gibi
birbırinden ayn düşünülemeyen bir ikili
olmuşlardı.
l
-'•>'-' ''',''•'-"
'2000'li Yıllarda Nasıl Bir Şehir Tiyatrosu?' başlıklı toplantıda yeniden yapılanma yerine özerklik tartışıldı
Küttür Servisi - Şehır Tiyatrolan
sanatsal ve yapısal olarak gittiğı ye-
niden yapılanmada izleyeceği yolu
belırlemek üzere bir toplantı düzen-
ledı "2000'li Yıllarda Nasd Bir Şe-
hir Tiyatrosu?" başlığını taşıyan
toplantıda konuşmacılar geleceğın
Şehir Tiyatrolarf nda görmek iste-
dikleri özellıklen dıle getırdiler.
Orhan Alkaya'nın yönettığı top-
lantiva Zeliha Berksoy, Erol Keskin,
Kerem Kurdoğlu, Haİis Başanr, Ha-
lil Doğan v e Ahmet Levendoğlu ka-
tıldı. Farklı kuruluşlann temsılcıle-
rinın bulunduğu bö>le bır toplantı-
da konu, Orhan Alkaya'nın tüm ça-
balanna karşın Şehır Tiyatrolan ile
sınırlı kalamadı. Türk tıyatrosunun.
hatta Türkiye'nin 2000"li yıllardakı
durumunun gündeme geldiği ko-
nuşmalar en çok da 'özerk sanat
konseyi" üzerinde odaklandı.
İleriye dönük atacakları adımlar
açısından. burada konuşulanlann
çok önemli oldugunu belirterek
toplantıvı açan Orhan Alkaya, ilk
sözü Ahmet Levendoğlu'na verdi.
Son on yıldır sağlıklı bır tiyatro
bilgisine sahip olmayan bır kışi ta-
rafından yönetılen Şehır Tiyatrola-
n'nın bu günkü yönetımiyle doğnı
bır vörüngede yol aldığını belirten
Levendoğlu. öncelikle dengeli ve
sağlam bır repertuvann gerekliliği
üzennde durdu: "Dengeli derken,
yabancı klasik ve çağdaş oyunlarla
yerli oyunlar arasında yalnızca sayı-
sal değiL niteliksel bir dengenin sağ-
lanmasından söz ediyonım. Nitelik
ölçütü en önde tutulmalı, her oyu-
nun kendi içinde tanımlayabileceği-
nıiz bir nitdiği olmah."
Levendoğlu. buna paralel olarak
Türk oyun yazarlarının yalnızca
desteklenmesi değıl, özendırilmesı-
'Özerk sanat konsevi' kurulmalı
Toplantrya Orhan Alkav a Zeliha Berksoy, Erol Keskin, Kerem Kurdoğlu, Halis Başanr, Halil Doğan ve Ahmet Levendoğhı kaüldı. (DE VRİM BARAN)
nin de şart oldugunu vurguladı. Sa-
natçı, bunun için yanşmalar açmak,
oynanan oyunlan basmak. nitelığı
kanıtlanmış oyun yazarlanna oyun
ısmarlamak gibi yollar önenrken tı-
yatronun dışa açılmasını, bir ıç eğı-
tim işlevi üstlenmesini. yayın ala-
nında atılımlarda bulunmasını da
2000'li yıllar için gerekli göriiyor-
du.
Devlet Tiyarolan Genel Müdür
Yardımcısı Tamer Levent ise ilk
olarak estetik kaygılann azalmasın-
dan yakındı: "Beni endişelendiren
bir gerçek var, canavann ağ/ına ek-
mek yetiştirir gibi oyun üretiliyor.
Bu yıl Devlet Tiyatrolan'nda 100'e
yakın oyun sahnelenecek. Bu iş san-
ki üretime bir vabancılaşmayı mı
doğuruyor acaba di>e düşündüğüm
anlar oldu. Artistik gereksinimler,
estetik dive bir bilimin olduğu nere-
deyse unutuluyor; bir an önce çıka-
rılmak istenen ürün en önemli şey
haline geliyor."
'Özerk sanat konseyi'nin gerekli-
liğini vurgulayan Levent, Istanbul
Belediyesi'nin Şehir Tiyatrolan'nın
yeni yönetiminin yapmak istediği
işleri nereye kadar özgür bırakaca-
ğını endişeyle düşündüğünü belirte-
rek 'özerk sanat konseyi'nin olma-
dığı bir ülkede sanatın durumunu
şöyle tanımladr. "Sanki bir kasaba-
dayız, kasabanın derebeyi var, birile-
rine diyor ki 'siz de tıyaro yapın".
Sonra diyor ki 'yapmayın' ya da
'gelin kalenin iç avlusunda yapın. o
gün zaten nnüzik de çalınacak sız de
orada bir kenarda o>narsınız." Dola-
yısıyla çok eski dönemdeki kralın
sovtansı gibi o ne derse tiyatrocular
onu yapacak gibi bir hava csivor."
Bır süre önce görevinden alınan
Bakırköy Belediye Tiyatrosu eski
Genel Sanat Yönetmeni Zeliha
Berksoy ise anlatılanları yaşamış
biri olarak sanatçılarla politik in-
sanlar arasında uzla^maz bır çelişki
oldugunu belirti: "Bir sanat kuru-
munun yönetmeUği bir anda değişrt-
rilebilivor. Böyie bir değişiklik, an-
cak meslekten gelen insanların ge-
reksinmc duyduklan takdirde ka-
rar verecekleri bir şey. Çünkü bu
kunımlann idari olarak özerklikleri
var. Bu durum kurumun dışından
geldiği zaman sanata büyük bir dar-
be indiriliyor. Bu bağlamda sanat
konseyleri çok önemli, ama yetki çe-
lişkisinde büyük tehlike görüyorum.
Burada tiyatro yasası gündeme geli-
vor, vasa ivedi bir biçimde gerçekleş-
mdl"
TiYAP'ı temsilen toplantıya katı-
lan K.erem Kurdoğlu ise bılgisaya-
nn her yere hâkim olmasıyla dönü-
^en bir dünya ve bu dünyanın yarat-
tığı algısı dönüştürülmüş insana de-
gındi. Bilinen tiyatro kurgusunun
artık bu insanı iki saat bir koltuğa
bağlayamadığını belirten Kurdoğlu,
içeriği önemli ama bu insanın kav-
rama gücüne de sahip yeni bir sah-
ne diline ihtiyaç duyulduğunu öne
sürdü. Kurdoğlu, Şehir Tiyatrola-
n'na her yıl birkaç tane deneysel
çalışmayı proje sahibınin seçtiğı bir
yönetmene teslim edilip daha sonra
da ortaya çıkan ürünü dış festıvalle-
re göndermelen önerisinı getırdi.
TODER adına söz alan Halil Do-
ğan da örgütlenmenin önemini vur-
guladı. Sanatçılann hep kötü gün-
lerde bir araya gelmesinden yakı-
nan Doğan, iyi durumlarda bir bü-
tün olmazlarsa politikacılann oyun-
cağı haline gelmelerinin kaçınılmaz
oldugunu belirttı.
Şehır Tiyatrolan Genel Sanat Yö-
netmeni Erol Keskin ise bir tıyatro-
cunun kendisini yeni baştan yarat-
ması için sürekli araştırması ve ti-
yatronun ne olmaması gerektiğıni
keşfetmesı gerektiğini vurguladı.
Erol Keskin, bu yolla toplumla
tiyatronun yeniden birbirine yak-
laşabileceğini söyledi.
îsyancı baharla yağmurların buhışması
PELİNÖZER
Onat Kutlar'ın "Bahar tsyancıdır", Yusuf Anlgan'ın
"Ceren'e Masal" ve "Yük"adlı öyküleri. Oktay Ri-
fafm "Yağmurlar" adlı şiiri, Oyuncular Tiyatro Gru-
bu'nun u
Bahar İsyancıdır" adlı gösterisinde bir araya
gelerek, bır bütünün parçalannı oluşturmuşlar. Gülsüm
Smdan ve Selma Köksal, bir atölye çalışması sonucu
gerçekleştirdikleri tek perdelik gösteriyı; yaşamlannı,
güzelliği ve aydınlığı yaşatmak için uğraşan tüm "gü-
zdlik ustalanna" adamış.
Oyuncular'ın çıkış noktası şiır olmuş. Oktay Rifat'ın
"Yağmurlar" adlı şıirı onlan çok heyecanlandırmış.
"Şür, genç insanın, şiirde sözü edilen ovavı, yazu panayır
vjytarılannı aramasıyla başlar. Onlann vitip girmesiyte
her şev çoraklaşmış ve her şeyin habercisi yağmurlar
raşlamışrır. Yağmuriar. havadaki tüm gerilimin birden
boşalması ile bir sondur, ama aynı zamanda başlangıç-
trda."
"Bahar İsyancıdır" da Gülsüm Soydan ve Selma
Köksal'ın yanı sıra Kaan Erten ve Cem Safran rol alı-
Cem Safran Selma Köksal
yor, Erdal ve Anıl Hacıoğlu ıse gösterinin müziklenni
gerçekleştiriyor. Para ve mekân dışında hiçbir sorunlan
olmadığını belirten "Oyuncular", SHP il bınasının üst
katında sahneliyorlar göstenlennı. Ve her türlü zorluğa
karşın tiyatro yapabileceklerini kanıtlarcasına çalışma-
lannı sürdürüyorlar. Şimdilik bir sorunlan yok; cuma.
cumartesi ve pazar akşamlan 50 kişilik mini sahnele-
rinde sunuyorlar gösterilerini. Küçük mekânlarda, zor
Kaan Erten Gülsüm Soydan
koşullarda yapılan deneysel tiyatrolann izleyiciyle bu-
luşması çok daha dolaysız oluyor.
Çağdaş Türk edebiyatının yetkin ürünlerini bir araya
getirerek böyle bir gösteri gerçekleştirmeye nasıl karar
verdiklerini sorduğumuzda Selma Köksal, bize prova-
lardan daha da uzun süren metin arama sürecini anlatı-
yor: "Türk edebiyatmdan bir çok şür ve öykü okuduk.
Bunlann içinde Yusuf Anlgan'ın "Yük" öyküsü bizi çok
etkiledi ve kesinlikle bu mefni sahnelemeye karar ver-
dik. Şiirle nasıl bağlantı kurabiüriz derken Onat Kut-
lar'ın öyküleri elimize geçti. Gerçekten de hepsi çok gü-
zeldi Ama 'Bahar İsvancıdır'ın şiûie izdüşümleri oldu-
gunu düşündük. En temel problem burada bağlantılar-
dı. Sonra 'Bire bir bağlannlann olması gerekiyor mu"
diye sorduk kendünize. Hepsinin birbirine gönderdiği
bir şeyler var, ama mutlaka tema benzertiği olması ge-
rekmediğine karar verdik."
Oyuncular, öyküsünü çözümlemek için. bombalı sal-
dından önce Onat Kutlar'la görüşmüş. Kutlar, öyküsü-
nün Yusuf Atılgan'ın iki öyküsü ve Oktay Rifafın şi-
iriyle birlikte sahneleme fikrinin kendıni çok mutlu et-
tiğıni söylemiş. Yorumlannda Oyuncular'ı tamamen
özgür bırakmış ve gösteriyi izlediğınde çok sevdiğini
belirtmiş. Oyuncular, "Bahar İsyancıdır"da metinlere
tamamen sadık kalmış ve hiçbir bölümü kısaltmamış.
Tüm eklemeleri müzik, dans, beden dıli ve görsellikle
yapmışlar. Soytanyı canlandıran Cem Safran, canlan-
dırdığı bölümü kendi hazırlamış; metinlere yalnızca bu
bölüm eklenmiş.
(
Lüksembupg,
1995yılı'Avrupa
Kültür KentT
• LÜKSEMBURG (AA) -
Avrupa Bırliği'nin en küçük üye
ülkesi, 400 bin nüfuslu
Lüksemburg'un başkenti
Lüksemburg,' 1995 Yılı Avrupa
Kültür Kenti" seçildi. 'Kültür
fakiri' olarak bilinen Lüksemburg
Dükalığf nın başkentinde topu
topu üç sınema. bir belediye
tiyatrosu, bin kapalı iki müze ve
yirmi kadar sanat galerisi
bulunuyor. "Lüksemburg, Avnıpa
Kültür Kentı'nın organizatörlen,
başkentın bu ımajını değiştirmek
ve düzenleyecekleri 500 kadar
etkınlikle bu küçük kenti
tanıtmak nıyetındeler. Fransız
koordinatör Claude Francis,
yaptığı açıklamada, bu çerçevede
Rostropoviç Orkestrası Şefi ile
Soprano Barbara Hendricks'i de
çağıracaklan yabancı sanatçılar
arasına dahil ettiklerini belirterek,
1995 yılında Lüksemburg'u
görsel, işitsel ve düşünsel
faahyetlerle kültürel açıdan
zenginleştireceklerinı kaydetti.
Tankut Bilge'nm
resim sergisi
• Kültür Servisi- Tankut
Bılge'nin suluboya resim sergisi
perşembe gününden itibaren
Taksim Bnç Sanat Merkezi'nde
izlenebilecek. Sergi 3 şubata dek :
sürecek. lstanbul Devlet Güzel
Sanatlar Akademisi Yüksek
Dekoratif Sanatlar Bölümünü
1963 yılında bitiren Bilge, 1965-
78 yıllan arasında bir reklam
ajansında sanat yönetmenligi
yaptı. 1978-85 arasında lstanbul -
Büyükşehır Belediyesi'nde görev
alan sanatçı. açtığı kişisel
sergılenn yanı sıra bırçok karma
sergıye katıldı. Türkiye'de özel
kişi ve kuruluşlarda olduğu kadar
ABD. Japonya, Ingiltere, Itarya,
Sovyetler Birliği, Fspanya,
Almanya, Mısır gibi ülkelerin
koleksiyonlannda da yapıtlan
bulunan sanatçı, çalışmalannı
lstanbul'dakı atölyesinde
sürdürüyor.
Saim Akçıl Oda
Orkestrası'ndan
KAns'ta iki konser
• Kültür Servisi- Saim Akçıl
Oda Orkestrası, cumartesi ve
pazar günleri Kuzey Kıbns Türk .
Cumhuriyeti'nde iki konser j
verecek. Pıyanist Rüya Taner'in ^
solist olarak katılacağı
konserlerde Mozart, Haendel,
Dede Efendi ve Strauss'un
yapıtlan seslendirilecek.
Cumartesi günkü konser,
Lefkoşa'da, pazar günkü ıse
Gime'de Bella Pais manastınnda
gerçekleştirilecek.
Kanuni'nin yaşamı
belgesel oldu
• ANKARA (AA) - Avusturyah
tarihçi, yazar, senarist ve
yönetmen Prof. Dr. Erich Feigl, ;
Kanuni Sultan Süleyman'ın
yaşamını belgesel film yaptı.
TRT \ e Av usturya Televizyon
Kuruluşu ORF'nin işbirliğiyle
Kanuni Sultan Süleyman'ın
doğumunun 500. yıldönümü
dolayısıyla gerçekleştirilen
belgeselde, Kanuni'nin büyük bir
devlet adamı olarak kişiliğı,
hayatı, yapıtlan. örnek
davranışlan ve çağı içerisindeki
yeri anlatılıyor. Yönetmenliğıni
Feigrın. yapımcılığını Sacit
Doğruyorun, kameramanlığmı
Uğur Hoşafçı ve Erol Yazıcı'nın
gerçekleştırdiği belgeselde,
'Büyük Türk' olarak
nitelendirilen Kanuni'nin
doğumundan ölümüne kadar olan
zaman dilimi içinde yaşadıklan
konu ediliyor.
Belarus
Fotoğrafçıları
Sergisi
m Kültür Servisi- ^
Yıldız Teknik Ünıversitesi
Fotoğraf Merkezi'nin dış
ilişkileriyle hazırladığı programın
bır halkası olan ve dün açılan
Belarus Fotoğrafçılan Sergisi, 28
Ocak'a dek Unıversıte Sanat
Merkezi'nde sürecek. 44
fotoğrafçınm 70 yapıtının yer
aldığı sergıde, eski Sovyetler
Birliği bölgesinde kalan ülkelerin
fotoğrafçılannın yetersiz
malzemelere sahip olmalanna
karşın geliştirdiklen teknikler ve
düşünce birikimleri izlenebilir.
Hollyvvood 1995te
hiçbir yenilik
getipmiyop
• LOS ANGELES (AA) - Geçen
yıl ABD sinemalannda 5.4 milyar
dolarlık hasılat yapan Hollyvvood.
1995 sezonunda seyirciye hiçbir
yenilik getirmiyor. Hollywood,
yenı sezonda da geçen yıl
kendısıne rekor düzeyde hasılat
kazandıran konulan işliyor. Bu
sezon gösterime girecek filmlerde
yine dinamızm, ünlü isimler ve
komedınin egemen olacağı
belirtiliyor. ABD'deki en büyük
film şirketlerinden *20th. Century
Fox" Başkanı Bill Mechanic,
"1995. yenı hiçbir şey
getirmevefek" diye konuştu.