13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 18 OCAK 1995 ÇARŞAMBA 14 KULTUR Pantomimin ölmemesi için savaşan Marcel Marceau'nun Uluslararası Pantomim Okulu ve kendi adını taşıyan bir topluluğu var 4 Var olmayanı yok ediyorum...9 Kültür Servisi - Ünlü pantomim sanatçısı Marcel Marceau, dünya- nın hemen her yerinde tek başına gerçekleştirdıği gösterilennı, 20. yüzyılda yineleyebilecek bır rakip göremiyor. Bugûn 71 yaşında olan Marceau. gelişmesıne büyük ölçüde katkıda bulunduğu bu sanatla savaş halinde bulmuş kendıni. Yaptıklannı gerçekleştırebilecek ikınci bir pantomim sanatçısının ancak 21. yüzyılda çıkabıleceğini savunan Marceau, "Ben kendi değe- rinıi bilivorum. Marcel Marceau, kendi değerini bilmezse. başı derde girebflir" diyor. Gerçekten de 20. yüzyılda her- hangi bır sanat türünü alıp ona yeni bir bicem kazandıran başka biri yok. Aklınıza pantomim geldiğinde kaçınılmaz olarak Marceau da geli- yor. Bu üsrün başarının bedeli de yollarda geçen bir yaşam... "Sanı- nm dünyanın en fazla yolculuk eden aktörii benim. 30 yıl boyunca yılda 300 gösteri yaptım. Bu süre içinde çıldırmamış olmam çok şaşırncı" diyor, Marceau bu konuda. En ünlü karakteri, çızgili tişörtü. beyaz ceketiyle bembeyaz yüzlü bir palyaço olan, Bıp. Marceau. Bip'in makyajını şöyle anlatıyor: "Kırmızı bir çizgiyk ayrünuş bir ağız, gözleri- nin üzerinde çarpık çizgiler." Bıp. adını Charles Dkkens'ın 'The Gre- at Expectations - Büyük Umutlar" adlı romaninın kahramanı Pıp'ten almış. Bip'in serüvenlerinden bın olan 'Bip Kelebek Avuyor'da Mar- ceau'nun tıtreyen elleri, kelebeğin kanatlannı ve yüreğinin titreyişleri- ni yaratıyor. Marceau, Bıp'ı ilk kez 1947 yılında canlandırmış Onun gösterilerini izlerken insan, bu gös- tenlerin degil de seyircinin yenilen- mesi gerektiği duygusuna kapılıyor. Sanatçı, bir diğer gösterisinı Go- gol'ün 'PaKo'sundan. uyarlamış. Bu adaptasyon, oyuna çok bağlı kala- rak gerçekleştirılmemış. çünkü Marceau. özgün yapıtı hiçbir za- man okumamış Bir Rus anlatmış ona. Yıllar sonra okuma fırsatı bul- duğunda ıse sevinmiş. Çünkü 'Pal- to'yu uyarlamanm çok zor olduğu- nu. kendi uyarlamasının, oyundan çok farklı olmasına karşın ruhunu yakaladığını görmüş. Zaman içmde her şey gibi panto- mim de değişti. Pantomim sanatçı- ları artık konuşuyorlar ve bunun gerçek pantomim gelenegine daha yakın oldugunu savunuyorlar. Çene çalmaktan hoşlanan yenı pantomim sanatçılarının göstenlerine film, slayt, ses vb. girerken Marceau bü- tünüyle demode ilan edildi. Mac- millan Yayınlan'nın tiyatro dizisın- den çıkan 'Mime and Post-Modern Mime-Pantomim ve Post-Modern Pantomim' adlı kıtabın yazan Tho- mas Leabhart, bu kıtapta Marce- au'nun modern ya da post-modem pantomimle hiçbir ılgısınin olmadı- gmı savunuyor. Bu düşüncesini açıklarken Leab- hart, Marceau hakkında bır şeyler yazmanın. Etienne Decroux, Jean- Louis Barrauh ya da Jacques Lecoq gıbı dığer önemlı sanatçılar hakkın- da yazmaktan çok daha zor olduğu- nu belırtıyor. Marceau'nun çalışma- lannın kısa ömürlü oldugunu ve dı- ğer üç sanatçıyla karşılaştınldığın- da yalnızca göstenler yapmakla sı- nırlı, öğretıci yanının da zayıf kal- dığını \urguluyor. Dahası. Marceau'nun dünyanın hemen her yerinde gösteriler ger- çekleştırmış olmasına karşın, eleştı- ri kuramına da ayak uyduramadığı- nı düşünüyor Leabhart. Ona bır dö- nem geçerli olan 'sessiz pantomim olarak bilinen sanatın' ustası rolünü uygun buluyor. Pekı ama post-mo- dern kuram yok olup giderken, ses- siz pantomim 21. yüzyıla uzanırsa ne olacak? Marceau, sanatının ölmemesi için çok çalışıyor "Nasd politik sa- vaşlar varsa, artistik savaşlar da \ar. Neyse ki artistik savaşlar banş için- de olup bitiyor. Birbirimizi öldür- müyoruz'" diyor. Decroux, Lecoq, Marceau, okul- lar, topluluklar kuruyorlar. Marce- au, iki koldan sürdürüyor çabalan- nı: Kendi adını taşıyan Uluslararası Pantomim Okulu ve yıne kendi adı- nı taşıyan bir topluluğu var. Marcel Marceau. Uluslararası Pantomim Okulu'nda verdiğı ders- lerde. pantomimin dilbılgısini ken- dısınden sonra geleceklere aktarı- vor Bu teknik bilgiler olmaksızın yanılsama yaratmanın olanaksızlı- ğına inanıyor. Onun işi yanılsama: "Yanılsamanın bir görünüp bir kay- bolmasını sağlıyorum. Gerçekliğin değii... Var olmayanı yok ediyo- nınT. Okulundakı iki yüz öğrencıden dokuzu, şımdi Marcel Marceau Topluluğu'nun üyeleri. Marceau "Bir sanat, bir tek kişinin omuz- lanna yüklenemez 1 " diyor Marcel Marceau'nun paradoksu şurada yatıyor: Pantomimi yaygınlaştırmak ve kitlelere se\ dirmek için çok uğraştı. Ancak aynı zamanda da pantomimi diğer sanatlardan ayırmaya yaşamını adadı. Başka deyişle, bir yandan sanatını insanlara «ötürürken, bir yandan da bir fildişi kuleye yerleştirdi. PORTRE/MARCEL MARCEAU si - Asıl adı Marcel Mangel olan Marceau, 1923 yılında Strasbourg'da Yahudi bir kasabın oğlu olarak doğdu. Ailesi sonra Lille ve Limoges'a taşındı. Çocukluğunda "Büyük Umutlar'ı okudu. Chaplin'ı 'The Circus'da ızledi. Çocukken Chaplin onun için adeta bir tannydt. Babası 1944 yılında Auschwitz"de öldürüldü. Marcel, çocuklann Alpler'i aşmasına yardım ederek, ınsanlann çalışma kamplanna gönderilmelerini önlemek için sahte kimlik kartlan düzenleyerek Fransız direnişine katkıda bulundu. 1944 yılında sahte bir kimlıkle Paris'e gıderek Charles Dulün'in tiyatro okuluna yazıldı. Bu okulda, sonradan 'ustam' diyeceği, o günlenn önde gelen pantomim sanatçısı Decroux'dan dersler aldı. Marcel Carne'nın çektığı 'LesEnfant du Paradis' fılminde Jean Louis Barrault bir pantomımciyi. commedıa dell'art'ın geleneğinde kök salmış bır Pıerrot karakteri Baptiste'ı oynayan aktör Deburau'yu canlandınyordu. Barrault'un büyük başansı, Marceau'ya bir sanatçının esin almak için 19. yüzyıla gidebileceğini, seyircinin de onu ızleyeceğini göstermişti. Ertesi yıl Barrault, bu filmde üstlendiği pantomimci rolünü sahneye taşıdı. Marceau, onun topluluğuna katıldı. Sekiz yıl Avrupa'yı dolaştıktan sonra 1955 yılında Amerika'ya gitti. Marceau, 'Samnm dünyanın en fazla yoknıluk eden aktörii benim. 30 yıl boyunca yılda 300 gösteri yap- tım. Bu süre içinde çıldırmamış olmam çok şaşıracT diyor •«»««« t.nyiu *.«***• »>*»• Orada rüzgâr olmadan rüzgârda dolaşan, merdiven olmaksızın yukan çıkıp aşağı inen. havada yerde yürürmüş gibi yürüyen binni ilk kez görüyorlardı. New York'ta Phoenix Theater'daki göstenlennın süresi uzatılmış. alt\ ay sürmüştü. Televızyona çıktı. Artık her yerdeydi. Marceau ve pantomim, Laurel ve Hardy gibi birbırinden ayn düşünülemeyen bir ikili olmuşlardı. l -'•>'-' ''',''•'-" '2000'li Yıllarda Nasıl Bir Şehir Tiyatrosu?' başlıklı toplantıda yeniden yapılanma yerine özerklik tartışıldı Küttür Servisi - Şehır Tiyatrolan sanatsal ve yapısal olarak gittiğı ye- niden yapılanmada izleyeceği yolu belırlemek üzere bir toplantı düzen- ledı "2000'li Yıllarda Nasd Bir Şe- hir Tiyatrosu?" başlığını taşıyan toplantıda konuşmacılar geleceğın Şehir Tiyatrolarf nda görmek iste- dikleri özellıklen dıle getırdiler. Orhan Alkaya'nın yönettığı top- lantiva Zeliha Berksoy, Erol Keskin, Kerem Kurdoğlu, Haİis Başanr, Ha- lil Doğan v e Ahmet Levendoğlu ka- tıldı. Farklı kuruluşlann temsılcıle- rinın bulunduğu bö>le bır toplantı- da konu, Orhan Alkaya'nın tüm ça- balanna karşın Şehır Tiyatrolan ile sınırlı kalamadı. Türk tıyatrosunun. hatta Türkiye'nin 2000"li yıllardakı durumunun gündeme geldiği ko- nuşmalar en çok da 'özerk sanat konseyi" üzerinde odaklandı. İleriye dönük atacakları adımlar açısından. burada konuşulanlann çok önemli oldugunu belirterek toplantıvı açan Orhan Alkaya, ilk sözü Ahmet Levendoğlu'na verdi. Son on yıldır sağlıklı bır tiyatro bilgisine sahip olmayan bır kışi ta- rafından yönetılen Şehır Tiyatrola- n'nın bu günkü yönetımiyle doğnı bır vörüngede yol aldığını belirten Levendoğlu. öncelikle dengeli ve sağlam bır repertuvann gerekliliği üzennde durdu: "Dengeli derken, yabancı klasik ve çağdaş oyunlarla yerli oyunlar arasında yalnızca sayı- sal değiL niteliksel bir dengenin sağ- lanmasından söz ediyonım. Nitelik ölçütü en önde tutulmalı, her oyu- nun kendi içinde tanımlayabileceği- nıiz bir nitdiği olmah." Levendoğlu. buna paralel olarak Türk oyun yazarlarının yalnızca desteklenmesi değıl, özendırilmesı- 'Özerk sanat konsevi' kurulmalı Toplantrya Orhan Alkav a Zeliha Berksoy, Erol Keskin, Kerem Kurdoğlu, Halis Başanr, Halil Doğan ve Ahmet Levendoğhı kaüldı. (DE VRİM BARAN) nin de şart oldugunu vurguladı. Sa- natçı, bunun için yanşmalar açmak, oynanan oyunlan basmak. nitelığı kanıtlanmış oyun yazarlanna oyun ısmarlamak gibi yollar önenrken tı- yatronun dışa açılmasını, bir ıç eğı- tim işlevi üstlenmesini. yayın ala- nında atılımlarda bulunmasını da 2000'li yıllar için gerekli göriiyor- du. Devlet Tiyarolan Genel Müdür Yardımcısı Tamer Levent ise ilk olarak estetik kaygılann azalmasın- dan yakındı: "Beni endişelendiren bir gerçek var, canavann ağ/ına ek- mek yetiştirir gibi oyun üretiliyor. Bu yıl Devlet Tiyatrolan'nda 100'e yakın oyun sahnelenecek. Bu iş san- ki üretime bir vabancılaşmayı mı doğuruyor acaba di>e düşündüğüm anlar oldu. Artistik gereksinimler, estetik dive bir bilimin olduğu nere- deyse unutuluyor; bir an önce çıka- rılmak istenen ürün en önemli şey haline geliyor." 'Özerk sanat konseyi'nin gerekli- liğini vurgulayan Levent, Istanbul Belediyesi'nin Şehir Tiyatrolan'nın yeni yönetiminin yapmak istediği işleri nereye kadar özgür bırakaca- ğını endişeyle düşündüğünü belirte- rek 'özerk sanat konseyi'nin olma- dığı bir ülkede sanatın durumunu şöyle tanımladr. "Sanki bir kasaba- dayız, kasabanın derebeyi var, birile- rine diyor ki 'siz de tıyaro yapın". Sonra diyor ki 'yapmayın' ya da 'gelin kalenin iç avlusunda yapın. o gün zaten nnüzik de çalınacak sız de orada bir kenarda o>narsınız." Dola- yısıyla çok eski dönemdeki kralın sovtansı gibi o ne derse tiyatrocular onu yapacak gibi bir hava csivor." Bır süre önce görevinden alınan Bakırköy Belediye Tiyatrosu eski Genel Sanat Yönetmeni Zeliha Berksoy ise anlatılanları yaşamış biri olarak sanatçılarla politik in- sanlar arasında uzla^maz bır çelişki oldugunu belirti: "Bir sanat kuru- munun yönetmeUği bir anda değişrt- rilebilivor. Böyie bir değişiklik, an- cak meslekten gelen insanların ge- reksinmc duyduklan takdirde ka- rar verecekleri bir şey. Çünkü bu kunımlann idari olarak özerklikleri var. Bu durum kurumun dışından geldiği zaman sanata büyük bir dar- be indiriliyor. Bu bağlamda sanat konseyleri çok önemli, ama yetki çe- lişkisinde büyük tehlike görüyorum. Burada tiyatro yasası gündeme geli- vor, vasa ivedi bir biçimde gerçekleş- mdl" TiYAP'ı temsilen toplantıya katı- lan K.erem Kurdoğlu ise bılgisaya- nn her yere hâkim olmasıyla dönü- ^en bir dünya ve bu dünyanın yarat- tığı algısı dönüştürülmüş insana de- gındi. Bilinen tiyatro kurgusunun artık bu insanı iki saat bir koltuğa bağlayamadığını belirten Kurdoğlu, içeriği önemli ama bu insanın kav- rama gücüne de sahip yeni bir sah- ne diline ihtiyaç duyulduğunu öne sürdü. Kurdoğlu, Şehir Tiyatrola- n'na her yıl birkaç tane deneysel çalışmayı proje sahibınin seçtiğı bir yönetmene teslim edilip daha sonra da ortaya çıkan ürünü dış festıvalle- re göndermelen önerisinı getırdi. TODER adına söz alan Halil Do- ğan da örgütlenmenin önemini vur- guladı. Sanatçılann hep kötü gün- lerde bir araya gelmesinden yakı- nan Doğan, iyi durumlarda bir bü- tün olmazlarsa politikacılann oyun- cağı haline gelmelerinin kaçınılmaz oldugunu belirttı. Şehır Tiyatrolan Genel Sanat Yö- netmeni Erol Keskin ise bir tıyatro- cunun kendisini yeni baştan yarat- ması için sürekli araştırması ve ti- yatronun ne olmaması gerektiğıni keşfetmesı gerektiğini vurguladı. Erol Keskin, bu yolla toplumla tiyatronun yeniden birbirine yak- laşabileceğini söyledi. îsyancı baharla yağmurların buhışması PELİNÖZER Onat Kutlar'ın "Bahar tsyancıdır", Yusuf Anlgan'ın "Ceren'e Masal" ve "Yük"adlı öyküleri. Oktay Ri- fafm "Yağmurlar" adlı şiiri, Oyuncular Tiyatro Gru- bu'nun u Bahar İsyancıdır" adlı gösterisinde bir araya gelerek, bır bütünün parçalannı oluşturmuşlar. Gülsüm Smdan ve Selma Köksal, bir atölye çalışması sonucu gerçekleştirdikleri tek perdelik gösteriyı; yaşamlannı, güzelliği ve aydınlığı yaşatmak için uğraşan tüm "gü- zdlik ustalanna" adamış. Oyuncular'ın çıkış noktası şiır olmuş. Oktay Rifat'ın "Yağmurlar" adlı şıirı onlan çok heyecanlandırmış. "Şür, genç insanın, şiirde sözü edilen ovavı, yazu panayır vjytarılannı aramasıyla başlar. Onlann vitip girmesiyte her şev çoraklaşmış ve her şeyin habercisi yağmurlar raşlamışrır. Yağmuriar. havadaki tüm gerilimin birden boşalması ile bir sondur, ama aynı zamanda başlangıç- trda." "Bahar İsyancıdır" da Gülsüm Soydan ve Selma Köksal'ın yanı sıra Kaan Erten ve Cem Safran rol alı- Cem Safran Selma Köksal yor, Erdal ve Anıl Hacıoğlu ıse gösterinin müziklenni gerçekleştiriyor. Para ve mekân dışında hiçbir sorunlan olmadığını belirten "Oyuncular", SHP il bınasının üst katında sahneliyorlar göstenlennı. Ve her türlü zorluğa karşın tiyatro yapabileceklerini kanıtlarcasına çalışma- lannı sürdürüyorlar. Şimdilik bir sorunlan yok; cuma. cumartesi ve pazar akşamlan 50 kişilik mini sahnele- rinde sunuyorlar gösterilerini. Küçük mekânlarda, zor Kaan Erten Gülsüm Soydan koşullarda yapılan deneysel tiyatrolann izleyiciyle bu- luşması çok daha dolaysız oluyor. Çağdaş Türk edebiyatının yetkin ürünlerini bir araya getirerek böyle bir gösteri gerçekleştirmeye nasıl karar verdiklerini sorduğumuzda Selma Köksal, bize prova- lardan daha da uzun süren metin arama sürecini anlatı- yor: "Türk edebiyatmdan bir çok şür ve öykü okuduk. Bunlann içinde Yusuf Anlgan'ın "Yük" öyküsü bizi çok etkiledi ve kesinlikle bu mefni sahnelemeye karar ver- dik. Şiirle nasıl bağlantı kurabiüriz derken Onat Kut- lar'ın öyküleri elimize geçti. Gerçekten de hepsi çok gü- zeldi Ama 'Bahar İsvancıdır'ın şiûie izdüşümleri oldu- gunu düşündük. En temel problem burada bağlantılar- dı. Sonra 'Bire bir bağlannlann olması gerekiyor mu" diye sorduk kendünize. Hepsinin birbirine gönderdiği bir şeyler var, ama mutlaka tema benzertiği olması ge- rekmediğine karar verdik." Oyuncular, öyküsünü çözümlemek için. bombalı sal- dından önce Onat Kutlar'la görüşmüş. Kutlar, öyküsü- nün Yusuf Atılgan'ın iki öyküsü ve Oktay Rifafın şi- iriyle birlikte sahneleme fikrinin kendıni çok mutlu et- tiğıni söylemiş. Yorumlannda Oyuncular'ı tamamen özgür bırakmış ve gösteriyi izlediğınde çok sevdiğini belirtmiş. Oyuncular, "Bahar İsyancıdır"da metinlere tamamen sadık kalmış ve hiçbir bölümü kısaltmamış. Tüm eklemeleri müzik, dans, beden dıli ve görsellikle yapmışlar. Soytanyı canlandıran Cem Safran, canlan- dırdığı bölümü kendi hazırlamış; metinlere yalnızca bu bölüm eklenmiş. ( Lüksembupg, 1995yılı'Avrupa Kültür KentT • LÜKSEMBURG (AA) - Avrupa Bırliği'nin en küçük üye ülkesi, 400 bin nüfuslu Lüksemburg'un başkenti Lüksemburg,' 1995 Yılı Avrupa Kültür Kenti" seçildi. 'Kültür fakiri' olarak bilinen Lüksemburg Dükalığf nın başkentinde topu topu üç sınema. bir belediye tiyatrosu, bin kapalı iki müze ve yirmi kadar sanat galerisi bulunuyor. "Lüksemburg, Avnıpa Kültür Kentı'nın organizatörlen, başkentın bu ımajını değiştirmek ve düzenleyecekleri 500 kadar etkınlikle bu küçük kenti tanıtmak nıyetındeler. Fransız koordinatör Claude Francis, yaptığı açıklamada, bu çerçevede Rostropoviç Orkestrası Şefi ile Soprano Barbara Hendricks'i de çağıracaklan yabancı sanatçılar arasına dahil ettiklerini belirterek, 1995 yılında Lüksemburg'u görsel, işitsel ve düşünsel faahyetlerle kültürel açıdan zenginleştireceklerinı kaydetti. Tankut Bilge'nm resim sergisi • Kültür Servisi- Tankut Bılge'nin suluboya resim sergisi perşembe gününden itibaren Taksim Bnç Sanat Merkezi'nde izlenebilecek. Sergi 3 şubata dek : sürecek. lstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Dekoratif Sanatlar Bölümünü 1963 yılında bitiren Bilge, 1965- 78 yıllan arasında bir reklam ajansında sanat yönetmenligi yaptı. 1978-85 arasında lstanbul - Büyükşehır Belediyesi'nde görev alan sanatçı. açtığı kişisel sergılenn yanı sıra bırçok karma sergıye katıldı. Türkiye'de özel kişi ve kuruluşlarda olduğu kadar ABD. Japonya, Ingiltere, Itarya, Sovyetler Birliği, Fspanya, Almanya, Mısır gibi ülkelerin koleksiyonlannda da yapıtlan bulunan sanatçı, çalışmalannı lstanbul'dakı atölyesinde sürdürüyor. Saim Akçıl Oda Orkestrası'ndan KAns'ta iki konser • Kültür Servisi- Saim Akçıl Oda Orkestrası, cumartesi ve pazar günleri Kuzey Kıbns Türk . Cumhuriyeti'nde iki konser j verecek. Pıyanist Rüya Taner'in ^ solist olarak katılacağı konserlerde Mozart, Haendel, Dede Efendi ve Strauss'un yapıtlan seslendirilecek. Cumartesi günkü konser, Lefkoşa'da, pazar günkü ıse Gime'de Bella Pais manastınnda gerçekleştirilecek. Kanuni'nin yaşamı belgesel oldu • ANKARA (AA) - Avusturyah tarihçi, yazar, senarist ve yönetmen Prof. Dr. Erich Feigl, ; Kanuni Sultan Süleyman'ın yaşamını belgesel film yaptı. TRT \ e Av usturya Televizyon Kuruluşu ORF'nin işbirliğiyle Kanuni Sultan Süleyman'ın doğumunun 500. yıldönümü dolayısıyla gerçekleştirilen belgeselde, Kanuni'nin büyük bir devlet adamı olarak kişiliğı, hayatı, yapıtlan. örnek davranışlan ve çağı içerisindeki yeri anlatılıyor. Yönetmenliğıni Feigrın. yapımcılığını Sacit Doğruyorun, kameramanlığmı Uğur Hoşafçı ve Erol Yazıcı'nın gerçekleştırdiği belgeselde, 'Büyük Türk' olarak nitelendirilen Kanuni'nin doğumundan ölümüne kadar olan zaman dilimi içinde yaşadıklan konu ediliyor. Belarus Fotoğrafçıları Sergisi m Kültür Servisi- ^ Yıldız Teknik Ünıversitesi Fotoğraf Merkezi'nin dış ilişkileriyle hazırladığı programın bır halkası olan ve dün açılan Belarus Fotoğrafçılan Sergisi, 28 Ocak'a dek Unıversıte Sanat Merkezi'nde sürecek. 44 fotoğrafçınm 70 yapıtının yer aldığı sergıde, eski Sovyetler Birliği bölgesinde kalan ülkelerin fotoğrafçılannın yetersiz malzemelere sahip olmalanna karşın geliştirdiklen teknikler ve düşünce birikimleri izlenebilir. Hollyvvood 1995te hiçbir yenilik getipmiyop • LOS ANGELES (AA) - Geçen yıl ABD sinemalannda 5.4 milyar dolarlık hasılat yapan Hollyvvood. 1995 sezonunda seyirciye hiçbir yenilik getirmiyor. Hollywood, yenı sezonda da geçen yıl kendısıne rekor düzeyde hasılat kazandıran konulan işliyor. Bu sezon gösterime girecek filmlerde yine dinamızm, ünlü isimler ve komedınin egemen olacağı belirtiliyor. ABD'deki en büyük film şirketlerinden *20th. Century Fox" Başkanı Bill Mechanic, "1995. yenı hiçbir şey getirmevefek" diye konuştu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear