13 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
CumhuriyeCtmti^az Sahibi: BerİMi Nadi Genel Yayın Yönetmeni: Orhan Erinç # Genel Yayın Koordınatörü: Hikmet Çetinkaya # Yazıışlen Müdürlen: Ibrahim Yıldız • Dinç Tayanç(Sorumlu) • Haber Merkezı Müdürü: Hakan Kara # Görsel Yönetmen. Fikret Eser Dış Haberler: Ergun Balcı 0 lstıhbarat: Yalçın Çakır • Ekonomı Bülent Kızanlık # Radyo-T\' Uygar Eremektar 0 Kültıir Handan Şenköken • Spor Abdülkadtr Yücelman • Yurt Haberler: Mehmet Saraç • Makaleler Sami Karaören # Çevırr Sevfettin Turhao • Düzeltme Abdullah V'azıcr Yavın Kurulu tlhan Selçuk (Başkan), Orhan Erinç, Oktav Kurtböke, Özgen Acar, Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ergun Balcı, Dinç Tayanç, İbrahim Yıldız. Orhan Bursalı, Mustafa Balbav. Ankara TemsılciM Mustafa Balbav • Haber Müduru Doğan Akın Ataturk Bulvarı No 125. Kat 4. Bakanlıklar- Ankara Tel 4195020 (^hat). Teleks 42344. Faks 4195027» IzmırTemsılcısı SerdarKızık,H.ZıyaBh. 1352 S 23Tel.4411220Teleks 52359. Faks: 4419117 # Adana TemsılciM Çetin Yiğenoğlu, lnönu Cd 119S No I Kafl.Tel. 3522550. Teleks 62155. Faks 35225 7 0 Müessese Müdürü: Erol Erkut 0 Koordınator Ahmet Korulsan 0 Muhasebe Bülent Yener0ldare Hâseyin Gürer 0 Işletme Önder Çelik 0 Bılgı- Işlerrr Nail tnal 0 Bilgısayar Sıstem: Mürüvet Çiler 0 Reklam Reha Işıtman Vıyımlrvto > Tjrkocan tâd &uaa: Yeni G u n FCaber \jansı. Basın ve Ya>ıncılık A $ 3$ 4] Cagaloğlu 343 34 1si PK 246 Istanbul Te! (0 212) 512 05 05 120 hat) Teleks 22246. Faks (0 212)513 85 95 21EYLÜL1994 İmsak:5.17 Güneş: 6.43 Öğle: 13.02 İkındi: 16 28 Akşam: 19.11 Yatsı: 20.32 1995yazında kadın kıyafetleri • Haber Merkezi- A\ rupa'nın en gözde modacılanndan Peîer Au*io, Barcebna'da düzenlediği defilede 1995 ılkbahar ve yaz koleks yonunu şımdiden beğeniye sundu Moda otontelen. Audo'nun kariveri ve modayı etkileme gücünü dıkkate alarak, sergilenen kreasyonlann. önümi.zdekı yazsezonunda kadın kıyafetlerinin iyice açılıp saçılacağının habercisi olduğunu kaydettıler. Sıcak hava sürecek • İstanbul Haber Servisi - Eylül ayında mevsim normallerinın üzerinde yaşanan ha\a sıcaklığı ve yüksek nem oranı îstanbul'da vaşamı felç ediyor Yetkililergüney ve güncy batı y önlerinden geİ£n sıcak havanın birkaçgün daha devam edeceğıni bildirdiler. Ekinci'den Sandoz'a plaket • Haber Merkezi- Orma n Bakanı Hasan Ekinci. Sandoz Ürünleri A.Ş. Genel Müdürü Erman Atasoy'a- Sandoz'un tüm personelirıin ağaçlandırma kampanyasına katılması dolayısıyla bir plaket verdi. Ekinci. Sandoz'un bu girişimini ağaç sevgisinin yaygınlaştınlması. ormanlara sahip çıkılması bilincinin yerleştirilmesi yolunda para bağışının ötesinde örnek birdavranış olarak nıtelendirdi. Sandoz Ürünleri A.Ş.. yıldönümü armağanı olarak her personelı adına ÇEKÜL'ün başlattığı "Gelibolu Ormanlannı Onarahm" kampanyasına bağışta bulunmuş, aynca kişisel bağışlan topİamı oranında bağışta bulunmuştu. Hülya Avşap'dan Tanju açıklaması • İZMİR(AA)-İzmir Fuan'nda sahneye çıkan ses ve sinema sanatçısı Hülya Avşar. futbolcu Tanju Çolak'ın tutuklanması ile ilgilı olarak hiçbir basın kuruluşuna açıklama yapmadığmı bıldirdi. Ahlak komisyonu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-TBMM'de, ABD'deki gibi siyasılerle ilgili yolsuzluk iddialannı araştırmak üzere bir "ahlak komısyonu" oluşturulmasını isteyenTBMM Başkanı Hüsamettın Cindoruk. bu amaçla parti liderlenni de yardıma çağırdı. Cindoruk. parti liderlerine gönderdiği vazıda. yolsuziuklara karşı alınacaİc önlemleri belırlemek amacıyla oluşturulan partiîerarası komisyonun görevini sürdürmesi için liderlerden yardımistedi Cindoruk, yazısına ABD yürütme ve yasama görevlilerine uygulanan kurallan içeren bir bilgi notu da ekledi. Nadip'in damşmamserbest • LONDRA(AA)- Kjbnslı Türk işadamı Asil Nadir'in özel mali işler danışmanı Eiizabeth Forsy th, İngiliz Agır Dolandıncılık Dairesi (SFO) tarafından altı saat sorgulandıktan sonra serbestbırakıldı. Forsyth'in "Mali Himetler Yasası'ru çiğnemek. çahntı mallann ticaretim yapmak için işbirlığine gırişmek ve yasadışı hisse işlemlerine kanşmak" suçlamalanndan sorgulandığı bildirildi. Toplumsal uzlaşmanın Muğla'daki simgesi olan Aytaman 'gerilimli günler' yaşıyor BayaııVali'niıı tarilısel direnişi OKTAY EKtNCİ Çalışkanlığı. uygar kışilıği ve 'duyariüiğT ile Muğla'daki he- men her sosyal kesimin sevgi ve güven duygulannı kazanan Tür- kiye'nin iîk bayan valisi Dr. Lale Aytaman, bir süredır aynı ilin milletvekili Latif Sakıcı tarafı- ndan yürütülen yıpratıcı bir suç- lama kampanyasına da göğüs germek zorunda kalıyor. Onca ışı. görevi ve sorumluluklan arasmda bir de Sakıa'nın ikide bir yönelttiğı eleşüri ve 'karala- malanna" yanıt vermeye çalışı- yor. Bunu yaparken de hem bir vali. hem de bir 'demokrat, aydın, kamu yöneticisi' olmanın getirdi- ğı yükümlülükleri nedeniyle tartışma düzeyini düşurmemeye' özen gösteriyor: süreklı savun- mada kalıp, haklı olarak 'saldı- rganhğı' yeğlemiyor. Ne var ki Aytaman'ın bu "ağı- rbaşlı" ve bulunduğu makama 'saygılı' tutumu. aynı özeni gös- termekten uzak bir anlayış sergi- leyen Latif Sakıa ve yandaşlannı hiç etkılemiyor. Sakıcı'nın her eleştirisi. medya için 'ilginç' jgelen açıklamalan da içeriyor. Ome- ğin. kendi inüteahhitlik yaşamıv- la' ilgili olarak söyledığı 'devletten şu an 17 milyar istihkak ala- cağımız var; torpil de işlemiyor...' şeldindekı açıkfaması. vine kendi iş yaşamı için en ciddi engeller arasında gördüğü valıyi eleştır- mesini duyuran gazete haberle- rinde eksiksiz yer alıyor. Demek ki Latif Sakıcı şu torpil' denen • Muğla Valisı Lale Aytamarûn üç yıldır sürdürdüğü çabalar. antikçağdaki Karya Kraliçesi Ada'nın Pers istilacılara karşı 'tarihsel direnişi'ni anımsatıyor. Şu kadar ki; o çağlarda güçlü olan kazanırdı, bugünün tek güvencesi ise hukuk ve demokrasi. olanağı eskisi gibi 'işletebüse'. bü- tün bu 'gerilimler' de ortadan kal- kacak gibi göriinüyor. Türkiye buna benzer talihsız- likleri sürekli yaşayan bir ülke bile olsa. sadece sağalann ya da solculann değil. toplumdaki he- men tüm kesimlerin 'ortak beğe- nisi ve desteğini kazanan' bir bü- rokrata böylesine yüklenilmesine cok ender rastlanılıyor. Neredey- se toplumsal uzlaşmanın simgesi' haline gelen bir valiye karşı tavır almak, 'kavgayla izîenen" bir sü- reç yaratıyor. Kraliçe Ada'nın geleneği Dr. Lale Aytaman 1991 yilında vali olarak atandığında. Cumhu- riyet'e Muğla"dan yazıyordum ve henüz görevine başlamadan 'Ka- ria'da bir kadın vali' başhğıyla şu kaygımı dile getırmiştim: 'Bakalım bayan Aytaman, bir zamanlar Kraliçe Ada'nm yaptığı gibi Muğla'daki tarihi konağında iis kunıp, çıkarciların isrilalanna karşı bu güzel iilkeyi konlyabile- cek mi?..' (8 Temmuz 199î) Muğla yöresının antik çağdakı adı olan Karya'nın ünlü Kraliçesı Ada. Anadolu">u eap geçen 'Pers tstilasına' karşı önce kendi kentı olan Halıkarnas'ta, yanı Bodrum'da direnmişti. Sonra da kuşatmayı yararak bugünkü Muğla kentinin sırtlanndakı Alinda'da üs kurmuş. ülkesini sa- vunmayı buradan sürdürmüştü. Acaba. binlerce yıl sonra yine Muğla'ya gelen bu 'bayan ku- mandan', aynı bölgeye belki de Pers'lerden çok daha büyük tah- ribatlar yapan 'yağmacı istilacıla- ra' karşı Kraliçe Ada'nın gelene- ğıni yaşatabılecek miydi? Aradan geçen şu 'üç yılbk' süre ıçınde, bu sorudakı kavgıyı daha baştan yok eden. Muğla'nın Nillardır özlemını duyduğu bir •valilik dönemini' Lale Aytaman tüm duyarhlığı \e 'kararlılığf ile Karya'ya yenıden yaşatü. Yurt ve çevre sevgisi Başta kışı yağmaalan olmak üzere, Muğla'nın eşsız tarih ve doğa güzelliklenni kısa vadeli 'rant hesaplanna' bir talan kay- nağı olarak gören kesimler, karşı- lannda Aytaman'ın güçlü 'yurt ve çevre sevgisini' buldular. Hele, deviet olanaklannı 'siya- si nüfuzlarıyla' bir iş kaynağı ola- rak kullanmayı alışkanlık haline getiren kesimler ise her türlü çaba ve girişimlenne karşın, Lale Ay- taman'm 'kamu görevi' anlayışmı aşamadılar: o eski 'Lale DevrF günlerine geri kavuşamadılar. Işte ne olduysa. boylesi bir hiz- met süresinin üçüncü yılında 'bu tutumlar' yüzünden oldu ve bu zamanlar Karyalı Kraliçe Ada'- ya ateş püskürenler. sanki yeni- den dirilip tarih sahnesinde 'göç göstermeye' başladılar. Umanz ülkeyi yönetenler, bü- tün bu olup bitenleri *ülke yaran- na' değerlendirirler. Ve saJt kadın olduğu için değil, onun da ötesin- de valilik gibi bir görevde örnek olacak tutumlar sergileyen Ayta- man "ı bu tarihsel direnişinde' yalnız bırakmazlar... Jamaika'da gezinmek, özgürlükle köleliği, zenginlikle yoksulluğu bir arada solumak anlamına geliyor İki yüzlücennetteköleliğinizleri var CELAL BAŞLANGIÇ •w- y aşlı. siyah rahip elinde \ / bir kitap tutuyor. ¥ Karşısında genç köle- •JL- ler var. Anlattıklanru ilgiyle izliyorlar. Montego Bay'ın merkezindeki bu heykel, genç kö- lelere bir rahibin okuma yazma öğretmesım betımlıyor. Heykelin hemen yanındaki bir kulübeyı gösteriyor rehber Sherly: "Burası, kölelerin hapse- dildiği yeraltı zindanının girişi..." Sam Sharpe ısyancı kölelerin lideri. Jamaika'da kölelik kaldınlmadan iki yıl önce işte bu heykeiin ve yeraltı zindarunın bu- lunduğu alanın ortasında asılmış. Montego Bay'm ortasındaki bu alan şimdi bir kölenin adını taşıyor; Sam Sharpe Alanı... Baş- kent Kıngston'dan sonra Jamai- ka'nın ikinci büyük kenti Monte- go Bay. Yüz on bin insan yaşıyor. Alanın hemen yanında bir ge- zıci satıa var. Belki de yokluğun yoksullugun en belirgin görüntü- sü bu. Araarun üzerinde bir buz kalıbı var. Rendeyle buz kanyor- lar kalıptan. Sonra kazınan buzu bir kaba doldurup üzerine tropi- kal bitkilerin sulannı döküyorlar. Yıllar öncesinin Adanası'nda ço- cuklann en gözde tatlısıyla aynı bu. Ancak bir farkla. Adana'da üzerine gülsuyu döküyorlar; tropikal meyve suyu yerine. Ada- na'da "Bici bid" denılen bu tatlı, şimdilerde yalmzca yoksul semt- lerde satılıyor. Montego Bay'ın görüntüsü bir kentten çok, bır araya gelmiş get- tolar toplamına benziyor. İnsan- lann evleri, üstleri başlan, dük- kanlan yoksul. Yeni arabalara tek tük rastlanıyor yolda. Bu görüntüler, bir gece önce gelinen Jamaika'da yaşananlarla çelişiyor. İlk durak Half Moon Oteli'ydi. Daha otelin kapısından girer girmez herkese bol buzlu Rum Panch sunuluyor, bu arada da otele giriş işlemleri yapıhyor- du güle oynaya. Müthiş bir plajın yanına kurulmuş restoranda ye- mekler. dev tropikal yapraklann altında ve kuşlarla böcek avıltılan arasında yeniyordu. O gecenin konuğu olan Türk gazeteciler için mönüler bastı- nlmıştı.Cç kişiden oluşmuş yerel orkestra rengarenk giysileriyle "soka" ve 'kalipso' çalıyordu. Biri büdiğimiz gitardı. Bir de cümbü- şe benzeyen banjo vardı. Orkest- ra elamanlanndan biri de boyacı sandığına benzeyen bir kutunun üzerine oturmuş, bacaklannın arasındaki tenekelerden inanı- Imaz sesler çıkanyordu. Bu enst- rümarun adı da "rumbabeyz'di. Bu büyüleyici ortam insana Turistlerin yıizde kırkı ABD'b'. Yüzde altmışını Japonlar ve Avrupalılar oluşturuyor. Tropikal meyvelerle kendilerini cennette sanıyorlar. (CELAL BAŞLANGIÇ) • 1655 yılında adayı îspanyollann elinden alan Ingilizler Afrika kıyılanndan topladıklan siyah derili insanlan ayaklan, elleri hatta boyunlan zincirli bir biçimde getirdiler Jamaika'ya.Kaçabilen köylüler dağlara sığınıp, Afrika'da öğrendikleri tarzda toplumsal, kültürel, siyasi ve dinsel t>ir sistem çerçevesinde örgütlendiler. İngilizlere savaş açtılar. Adanın tarihi belki de bir "isyanlar tarihi' dir. Lucea Montego Bay Savanna-la-Mar Karayıb Denızı Ocho R»s®~"~~'^ P o r i M a n a V -v._^PortAntonıo ft JAMAİKA * \ Mandeville M^**™ \ Karayıb Denizı • Kıyı şeridindeki otellerde her odanın şık. ahşap mobilyalarla döşenmiş bir salonu var. Kimi odalar dubleks. Altta salon. üstte yatak odası ve banyo var. Hatta bazı odalarda kuyruklu bir piyano bile var. Bin beş yüz dönüm alana yayılmış otelde yirmi yüzme havuzu, yirmi tenis sahası, otuz kadar atın bulunduğu harası. golf sahası var. Fiyatları da sezonuna göre üç yüz dolardan bin dolara kadar değişiyor. "Eğer cennet varsa. işte burası" dedirtiyordu. Half Moon iki yüz yirmi odalı bır otel. Ama öyle küçük birşey sanılmasın. Çünkü tüm Jamaika'da olduğu gibi bu- rada da "otel odası" kavramı bi- raz farklı. Her odarun şık, ahşap mobilyalarla döşenmiş bir salonu var. Kimi odalar dubleks. Altta salon, üstte yatak odası ve banyo var. Hatta bazı odalarda kuyruk- lu bir piyano bile var. Odalarda tropikal meyvelerle dolu tabaklar ve bir şişe Fransız şampanyası konuklan bekliyor. Bin beş yüz dönüm alana ya- yılmış otel... Yirmi yüzme ha- vuzu, yirmi tenis sahası, iki ki- lometre uzunluğunda kumsah. iş adamlan için bilgisayarlı. fakslj, gazete arşivli çalışma bölümü, otuz kadar atın bulunduğu ha- rası. golf sahası var. Adanın kıyısmdaki otellerin büyük bölümü bu türden lükse sahip. Otel fiyatlan da sezonuna göre bir kişinin bir geceliğı üç yüz dolardan bin dolara kadar değişi- yor. Böylesine lüks otellerin bitti- ği yerde ise Jamaika halkının yoksul yaşantısı başbyor hemen. Ulusal gelirin kişi başına yılda bin iki yüz dolar olduğu düşünü- lürse, gecesi bin dolarlık otellerde kalanlann, adada yaşayan bazı insanlan ne denli kızdırdıği orta- ya çıkar. Adaya gelen tunstlenn yüzde kırkı ABD'li. Yüzde altmışını da Japonlar ve Avrupalılar eşit oranlarda oluşturuyor. Ama Jamaikalılaren çok Ame- rikalılarakızıyor. Montego Bay- da fotoğraf çekerken baalan "Yoksa Amerikalı mısın" diye tepkisini dile getiri^or sençe. Kentin kenar mahallelerine doğru gittikçe, evlerdermeçatma yapılara, sokaklar daracık pati- kalara dönüşüyor. Montego Bay'ın hemen çıkışında Barnett ailesimn çiftliği başlıvor. Jamai- ka'nın en eski ingiliz kökenli aile- lerinden Bamettler. Toprak- lannın bir bölümünü hastane. okul, toplu konut. hatta'havaa- lanı yapımı gibi işlere bağışlamı- şlar. Şimdilerde otuz bin dönüm topraklan kalmış. Çiftlikte mon- go, muz. ananas \e şeker kamışı var. Tümüne yakınını ıhraç edi- yorlar. Türkiye'den gelen gazetecileri Bamettler, çiftlik evinin önünde- ki bir şeker kamışı değirmeninde karşılıyor. 1794'te Ingilizler ta- rafından vapılan bu değirmenin üzeri palmiye dallanyla konık bi- çimde örtülmüş. Dışanda nemli sıcak, palmı>eler arasından süzü- SİT alanında imar planlan çelişiyor, kaçak yapılar giderek çoğalıyor Potava'dakorumabümeced ASUMAN ABACIOĞLU bırlenyle hiçbir uyum göstermedikleri ortaya çıktı. Patara antık kenti ve SİT alanınm Geİe- miş Köyü ile iç içe oiması nedeniyle koruma- da güçlükler ortaya çıkarken. antik kentte vapılan kazı çahşmalannın sonuçlan beklen- meden vapılan asfalt yolun altında. antik kentin su döşerneterinin kalması, öte yandan 1 \e 2. derece SİT alaru olan bölgelerdeçoğa- İZMÎR - Doğal güzellikleri ve arkeolojik değerleri nedeniyle 'Özel Çevre Koruma Böl- gesi' ılan edilen Patara korunamıyor. Arkeo- lojik SİT alanlannda kaçak yapılann giderek çoğaldığı, deniz kaplumbağalannın üreme __ . „. , „ böîgesi olan kumsallannda denetimsiz tu- lan kaçak yapılar ya da İmar Müdürlüğü'- rizm etkinüklerinin yoğunlaştığı Patara, büyük bir tahribatla karşı karşıya. Arkeolojik değerleri ne- deniyle de 1978 yılında SİT alanı ilan edilen ve 1982 yılında antik kent kalıntılannı kumul hareket- lerinden korumak amaayla bir kilometre uzunluğundaki bir alanda ağaçlandırma çahşmalan yapılan Patara. 1990 yılında, do- ğal özellikleri ve deniz kaplumbağası üreme alanı oiması nedeniyle de Özel Çevre Koru- ma Bölgesi ilan edildi. Patara için 1992 yılında Kültür Bakanlığı tarafından SİT alanım kapsayan koruma amaçlı bir imar planı haarlanırken, Özel Çevre Koruma Kurumu da bir başka imar planı oluşturdu. Ancak, haarlanan bu iki planm, Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koru- ma Kurulu'nca incelenmesi sonucunda bir- • 20.00-08.00 saatleri arasında kapah bulunması gereken kumsalda içki alemleri yapılıyor, ateş yakılarakeğlencelerdüzenleniyor. Bazı kişiler turistleri, gjrişin yasak olduğu saatlerde para karşılığmda kaplumbağa göstermek amaayla kıımsala sokuyor. nden ruhsat alabilen yapılar, yörenin en önemli sorunlannı oluşturuyor. Doğal Hayatı Koruma Derneği yetkilileri. bütün bu sorunlar bır yana. kumsal kulla- nımının düzenlenmesine ve böylece deniz kaplumbağalannın korunmasına yönelik hiçbir gelişme kaydedilemediğini vurgulaya- rak şu bilgileri verdiler "DHKD tarafından yerli \e yabancı turist- leri bilgilendirmek amacıyla Patara kumsalı girişinde, 1990 yılında hazırlanan \e 1993 yılı sonuna kadar kullanılan tabelalar da nedensiz bir şekilde kaldırılmış \e >erine yenileri konul- mamıştır. Bu durumda kumsala gelen yerli \e yabancı turistlerin çoğu, nasıl bir alanda bulunduklan- ndan habersiz kalmakta ve doğal olarak da bi- lincsiz harekctlerde bulunmaktadırlar." DHKD yetkilileri, Patara'da ve Dalyan kumsallannda kaplumbağa popülasyonunu belirleme çaiı- şması için gerekli olan iznı Özel Çevre Koruma Kurumu'ndan alamadıklannı kavdederek "İzin vermeme konusunda kabul edilebilir bir gerekçe de sunul- mamıştır" dediler. Bölgede göz- lemcı olarak bulunan DHKD görevilerinin. 20.00-08.00 saat- leri arasında kapalı bulunması gereken kum- sala sürekli ginldiğıne. içki alemleri yapıldığı- na ve ateş vakılarak eğlenceler düzenlendiğı- ne tanık olduklannı belirten vetkililer, aynca hiçbir denetlemenin bulunmadığı bölgede. yöre halkından bazı kişilerin ve SİT alanı gı- rişlerindeki görevlilerin, turistleri. girişin ya- sak olduğu saatlerde para karşılığında kap- lumbağa göstermek amacıyla kumsala sok- tuklannın da gözlendiğini sö>ledıler. lerek . keyifli bir serinliğe dönü- şüyor gölgede. Barnett ailesimn gelini Paula ağırlıyor konuklan. On dört kez Türkiye'ye gelmiş Paula. Tek tük Türkçe sözcük bi- liyor. fstanbul'u çok seviyor. Sanyer'i ise unutamamış bir tür- lü. Konuklara dondurulmuş ko- konat sunuyorlar. Bir çiftlik gö- revlisi elindeki palasıyla ko- konatın kabuğunu soyuyor. Üs- tünü delip bir kamışı sokuyor meyvenin içine. Suyu donmuş kokonatın. Czerine bir parça rum döküyor. Nefıs bır içecek. Barnettl'erin çiftliğinde hasat zamanı beş yüz işçi çahşıyor. Her yan mongo ve muz ağacı dolu. Adada otuz değişik türde mon- go. seksen çeşit palmiye, yirmi dört çeşit muz türii olduğunu an- latıyorlar. Bu muzlardan ancak beşi ihraç edilebiliyormuş. 1655'te fngiltere'den gelmişler îlk Bamett 1655'te gelmiş ln- giltere'den Jamaika'ya. Hemen de bir çiftlik evi yaptırmış. İki katlı taş bina ilk yapıldığı yıldaki eşyalanyla birlikte yenileniyor. Çiftliği gezdirirken. bir kısmı yıkılmış duvarlan gösteriyor Pa- ula. "Burası" diyor "Köle isyan- lanna karşı yaptırılmtş" Jamaika'yı gezerken, yüzlerce yıllık köleliğe. köklerinden ko- partılıp adava getinlmiş siyah- İann duyduğu hüzne ilişkin izler her verde karşısına çıkıyor in- sanın. Buduvar da yaşanılan aa- lann somut bir anlatımı işte. Kristof KoJomb 1494 yılında adaya ayak bastığında, burada yaşayan yerli halk Aravvaklarla karşılaştı. Yaşadıklan adaya "Xa- maica" diyordu Aravvaklar. Bu sözcük "su ve orman iilkesi" an- lamına gehyordu. Artık Jamaika bir İspanyol ko- lonisiydi. Ispanyollar Jamaika'ya ilk Af- rikalılan 1509 yılında getirdiler. Ağır ve acımasız kölelik koşul- lan. salgın hastalıklar Aravvak- lann neredeyse tümünü kınp ge- çirdi. Artık şeker plantasyonlan- nda "yan aç, yan tok" çalışacak bedava işgücüne daha çok ihtiyaç vardı. 1655 yılında adayı İspan- yollann elinden alan Ingilizler de aynı yönteme başvurdular. Afri- ka kıyılanndan toplanıp, gemile- re balık ıstifı yüklenen siyah derili insanlar, ayaklan, elleri hatta bo- yunlan zincirli bir biçimde getiril- diler Jamaika'ya. Ağır kölelik koşullan nedeniy- le. adanın tarihi belki de bir "is- yanlar tarihi" dir. Kaçabilen köy- lüler dağlara sığınıp Afrika'da öğrendikleri tarzda toplumsal, kültürel, siyasi ve dinsel bir sis- tem çerçevesinde örgütlendiler. Dağlardaki köleler savaş aç- mıştı ingilizlere. Plantasyonlara saldınyor. burada çahşan'köleleri kurtanp dağlara kaçınyorlardı. Bütün asken güçlerine karşın Ja- maika'nın dağlannda gizlenen. gecelen çiftliklere akınlar düzen- leyen kaçak kölelerle başa çıka- madı İngilizler. Sonunda anlaş- mak zorunda kaldı. İşte Barnettlerin çiftliğinde ge- lın Paula'nın gösterdiği kale gibi duvarlar ve buralara açılmış mazgallar o günlerdeki köle is- yanlanndan kalan son izlerden biri yalmzca. Jamaika'da gezinmek, özgür- lükle köleliği, zenginlikle yoksul- luğu bir arada hem de çok küçük coğrafyalarda. birbirine çok yakın alanlarda solumak anlamı- na geliyor. Köleliğin. sömürgeli- ğin yarattığı derin izleri, adım başı gözlemlemek olası. Bu elbet- te insan davranışlanna da yansı- yor. Tıpkı Jamaikalı rehber Sherly'nin söylediği gibi: "Bir yanımızda ingiliz kültü- riine uygun bir soğukiuk > ar, diğer vanımızda ise zaman zaman aJev- İenen yerii atesimiz..." Yarın: Cadılar evl
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear