25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 23 AĞUSTOS 1994 SAU 10 DİZİYAZI Alevi örgütleri'birlik' peşinde-8- Çok partili dönemde Alevilerin bağnnı yakan iki büyûk Alevi katliamı yaşandı. Ne yazık ki her ikisi de Alevilerin destekleri ile iktıdar olan partilerin hükûmet olduğu sırada gerçekleşti. Bunlardan birincisi; 1978'de Ecevit'in Başbakan olduğu, CHP'nin hükümet olduğu Maraş katliamıdır. Bu katliamda Ma- raş'ta Alevi mahallelen, işyerleri yerle bir edildi. Alevilere adeta Haçlı seferlen açıldı. Saldınlar sonucu 110 insan hayatını kay- betti, yüzlercesi yaralandı. Insan- lar canlannı kurtarmak için ken- ti terk etmek zorunda kaldılar. Ar- kasından gelen sıkıyönetim ve yargılamalar göz boyamanın öte- sine gitmedi. Olayın sanığı olup da "miDetvekiiliğr ıle ödüllendi- rilenler bile oldu. Ikinci Alevi katliamı ise; 2 Temmuz 1993 'te Sıvas'ta Pir Sul- tan Abdal Kültûr Derneği'nin dü- zenlediği törende yaşandı. 37 sa- natçı, yazar, aydın insan Madı- mak Öteli'nde güpegündüz, diri diri şeriatçılann ateşi ile yanarak can verdiler. Hayatın cilvesine"bakın ki; yi- ne hükümet ortağı, Alevilerin oyu ile Meclis'e gelen SHP idi. Olay sırasındaki edilgen tavn Alevile- ri katliam kadar ûzdü. Yanarak öl- dürülenlenn cenaze töreninde; bu nedenle SHP Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnö- nû ve beraberindeki heyet tartak- landı. Bu olgu, Alevi kitleyi SHP'ye destek konusunda tereddüte itti. lşte, "Alevi partisi kurulmah- dır" görüşü bu koşullarda Pir Sul- tan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Mtırtaza Demir tarafın- dan ortaya atılıp Aydınlık gazete- sinde tartışılan konu olarak ka- muoyuna mal oldu. Bu görüşe karşı olanlar olduğu gibi taraftar olanlar da oldu. Se- mah Kültür Vakfı Genel Başkanı LütfüKaleti, Almanya Alevi Bir- likleri Federasyonu Genel Sekre- teri Turgut Öker, Doç. Dr. Atilla Erden parti kurma yanlısı ısimler oldu. Ama geniş bir kitle ve bazı S E R V I L I KC E M A L $ E N E R / M I Y A S E I L K N Ü R 1978'de Maraş'ta meydana geien olaylarda Alevi mahallekri, işyerteri yerle bir edildL Sakfardar sonucu 110 insan hayaünı kaybetti, yüzlercesi yaralandL tnsanlar canlannı kurtarmak için ken- ti terk ettL Arkasından gelen sıkıyönetim ve yargüamalar göz boyamanın ötesine gftmedL Alevi aydınlan bu ısteme karşı çıktılar. Bu fı- kir, bugünlerde unutulmuş gibi görünüyor. Alevi örgütlerinin gündeminde partiden zi- yade "birlik" maddesi var. MevMn "mösahM" kim, "AJevtstan"neresi . Her sınıftan kitleyi ortak yapışkan olarak bir araya getiren Aleviliğin homojen bir ya- pıda olmasını beklemek biraz ütopya oluyor. Nitekim bu durum özellikle seçimler sıra- sında gösterilen seçmen davranışında gözle- nebiliyor. Artıkblok olarak Alevilerin oy verdiği si- yasal partilerden söz etmek biraz zor. Alevi- lik tanımı konusunda da Alevi yazarlar ve ay- dınlar arasında farklılıklar var. Bu fark bir an- lamda aralanndaki formasyon farkından da oluşabilıyor. Aleviliğin salt dinsel yanını öne çıkarmak isteyen bir kesim olduğu gibi, Aleviliğin uzun tarihsel döneminden beri geçirdiği ta- rihsel, toplumsal özelliklerden dolayı sosyal yanını ön plana çıkarmak isteyen bir kesim- den de söz etmek olası. Bu iki yönün de yad- sınması önce Aleviliğe yabancılaşmaktır di- ye düşünen aydınlar da azımsanmayacak bir kitlenin düşüncelerine tercüman oluyorlar. Aleviler Türkiye'de denebilir ki en çok po- litize olmuş kesimdir. Hemen hemen siyaset yelpazesinin her renginde yer almışlar. Bu özellikle de sol yelpaze için genel geçer ha- le gelmiştir. 49 sol fraksiyon varsa her frak- siyondan Alevi tanımak mümkün. Bir evde- ki on ferdin neredeyse on ayn siyasi grup yanlısı olduğunu söylersek abartmış olmayız. 1990'lara gelindiğinde "Alevi sonınu" yo- ğun bir şekilde gündeme gelince Alevi kö- kenli insanlar beyinlerini sıfır kilometreye ayarlayarak Alevi derneklere gelecek halle- Sıvas katliamına partilerin gerekli duyarlığı göstermemesi, özellikle SHP'nin edilgen tavn üzerine gündeme gelen Alevi partisi kurma tartışmalan bugünlerde unutulmuş görünüyor. Çok renkli yapılara sahip Alevi örgütlenmelerinin gündeminde 'parti'den çok 'birlik' konusu var. ri yoktu. Onlargeldik- leri yere eski siyasal düşüncelerini de ge- tirdiler. Bu durum Alevi örgütlülüğü için de olağanüstü bir renklilik oluşturdu. Bazılan Alevilikle tanışmakla kalmadı- lar, kendi gruplannı koruyarak yeni yayın organlan çıkanp Ale- vilik konusunda yeni savlar ileri sürüp Ale- vileri kendi düşünce- leri etrafında örgütle- meye başladılar. Bun- lardan biri; 70 yıllık Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) de- vamı olduğunu söyleyen R. Yörûkoğlu'dur. Yörükoğlu, çıkardığı kitap ve ayhk çıkan Kervan dergisi ile Alevileri örgütlemeye ça- lışıyor. "Marksizm ile Aleviliğin halef-selef olduğunu" savunan Yörükoğlu grubu aynı zamanda; "Alevüerle işçi sınınmn müsahip oünası"gerektiğinin de teorisini yazıyor. Tabii materyalist bir ideoloji olan Marksiz- min, Islamın içinden çıkan bir dinsel akımla nasıl halef-selef olduğu tartışılabilir. Yine; Allah-Muhammet-Ali ve diğer dinsel değer- lere Alevi ile materyalist bir ideolojiye inan- ması gereken işçi sınıfı, hangi ortak değer- lerle müsahip olacaklar? Bu da tartışıhr. Du- rum, Kervan dergisi ile kalmadı. Yurtdışın- dan elimize ulaşan bir dergi çıkarken ilk sa- yısında bakın kendisıni nasıl tanıtıyor: "Kı- nl Yol dergisi Anadolu Alevistanı (Aleviya) Llusunun devrimci yayın organıdır. Derginiz Kızü Yol'un yayını Türkiye Anadoiu Alevis- taru'nda da yapümaktadır." Adı geçen dergı, Alevilerin Türk ve Kürt- lerden ayn bir ulus ol- duğunu söylüyor ve ulus olmanın kriterleri- ni de kendi düşüncele- rine göre sıralıyor. Der- gi birinci sayısına "Ale- vistaıT dediği bölgenin haritasını da koymuş. "Bağunsız Anadolu Alevistan Sosyah'st HalkCumhuriyetT ha- ntasında başkent Der- sim olmak üzere Ter- can, Varto, Kiğı, Akça- dağ (Malatya), Kahra- manmaraş, Hatay, Sı- vas, Tokat, Amasya, Çorum'u kapsamakta- dır diye de not düşmüş. Dergi, cami ve Ale- vilerin ibadetleri konusunda ise şu tespitler- de bulunuyor. "Getecektesosyalist devletkr- de yine canûler borozanlannı öttürecek, imamlar imamhğını yapacak, halklar dini öz- güriüğûne kavuşacak mı? Peki Alevi halkı di- ni inançlannı kapitalist düzende de yine gjz- li olarak mı sürdürecekler? Alevi dedeleri yi- ne dilenecekler mi? Yoksasosyalist iktidar ta- rafindan maaşa mı bağlanacaklar. imamlar gibi?" dedıkten sonra dev amda; "Alevi halkı örgütlenmediği sürece ve haklannı savunma- dığı sürece_. 'mum söndürme' olayı sosyalist Türkve Kürt uluslanmn bilinçsiz halklan ta- rafindan bize yakışünlacak." Dergi, Alevile- ri Hindistan'daki "Sih"lere benzeterek Ale- vileri "ulus" olarak tanımlıyor ve dillerinin de "Zazaca" olduğunu savunuyor. Aleviler bu "orijinal" fikirlere bıyık altın- dan gülüp geçmekten başka ne yapabilirler... Yarın: Kürtler ve Alevilik Niçin Alevi örgütlenmesi... REHAÇAMUROĞLU Bana sorulan soru, "Niçin Alevi örgüdenmesi"- Bu soru tüm toplumda yaygın olarak karşılaştığımız bir soru. Her ke- resinde bir Amerikan fîlminden hatırladığım bir sahne gözümün önüne geliyor. Beyaz baş oğlan- la beyaz görünümlü melez baş kız evlenmeye karar veriyorlar. Ailelerle tanışma faslı gerçekle- şecek, beyaz çocuk, kızın zenci babasını görünce şaşkınhğa dü- şüyor ve "Niçin babanın zenci olduğunu bana söylemedin?" deyiveriyor. Aldığı yanıt ise, "Sen niçin babanın beyaz oldu- ğunu bana söylemedin?" oluyor tabii. Türkiye'de herkes örgütleni- yor. Üstelik birçok dini cema- atin çok köklü dünyevi örgüt- lenmeleri var. Yaygın olarak kimse aynı soruyu bu grup ve cemaatlere sormuyor. Ama ör- gütlenen Aleviler olunca sağın- dan, solundan çok geniş bir yel- pazeden homurtularda aşağıla- yıcı ifadelere rastlıyoruz. Hila- fetçi bir yazar örneğin, Flash TV'deki bir açıkoturumda Ale- vilerden söz ederken "Türki- ye'de kendine Alevi diyen birile- ri var, bunlann bir de lideri var_" gibi, paryalardan söz eden bir edayla konuşabiliyor. Her- kes Alevilerin kenarda bir yer- de, dağ tepelerinde yaşamasına o kadar alışmış ki bizler kendi- mizden, sorunlanmızdan bah- setmeye başlayınca rahatsız olu- yorlar. "Bunlar da nereden çık- ü?" tavn ile karşılaşıyoruz. tnançlanna göre insanlan sınıf- landırmadığımız. kimseye inançlan nedeniyle baskı yap- maya kalkışmadığımız, her gün en önemli inanç değerlerimize küfredildiği halde kimse hak- kında ölüm fermanlan yayım- lamadığımız bilinmesine karşın bizler "Alevici", "Alevi şove- ni"vb. gibi saldınlara maruz ka- lıyoruz. Soru "Ne için Alevi örgüden- mesi'' yönüyle ele ahndığında ise söylenecek çok şey var. Birincisi, Türkiye'de Alevilik adı altında bir inanç var. Bu inancın bağlılan var. Ûstelik sa- yılan milyonlarca. Ama kendi- lerine basitçe yokmuş gibi dav- ranıyorlar. Herhangi bir yerde inançtan söz edilirken bunun hangi inanç olduğu herkes tarafından bilini- yormuş gibi konuşuluyor. Adam televizyonda "lnanamız- da ramazanda oruç tutmak var- dır" derken bu sözünü bir de devlet memuru sıfatıyla destek- lerken Türkiye'nin tüm insanla- nnı bağladığını zımnen ileri sür- müş oluyor. Aleviler bu durumun sona er- mesini istiyorlar. Devletin inançlar karşısında eşitlikçi ol- masını istiyorlar. Bunu demok- ratik baskı yöntemleriyle sağla- yabilmek için örgütleniyorlar. tkincisi; kendi güçleriyle ken- di sorunlannı çözebilmek için örgütleniyorlar. Örgütsüzlük Alevileri o hale getirmiş ki en basit sorunlar bile çözülemiyor. Cenaze kaldınlması, ritüellerin uygulanması için mekan bulun- ması, iç Alevilik eğitimi gibi çö- zümü çok kolay sorunlar bile büyükmüş gibi görünüyor. Oysa toplumumuz bu gibi so- runlan kimseden yardım almak- sızın rahatlıkla çözebilecek gü- ce ye gönüllülüğe sahip. Üçüncüsü; Sıvas olayının biz- lere bir kez daha gösterdiği bir gerçek nedeniyle örgütleniyo- ruz. Tüm dünyanın gözü önün- de yazar, sanatçı ve çocuklan- mız yakıldı, kimsenin kılı kıpır- damadı. Üstelik sonunda bir de suçluilanedildik. "Tahrikçi"ol- duk. Bu olay, aslında çoktan bi- liniyor olması gereken bir ger- çeği bir kez daha sergiledi. K. Maraş ve nihayet Sıvas. Devlet böylesi dehşet verici saldınlarda bizlerin can güven- liğini sağlamak için kılını dahi kıpırdatamıyor. Olaylar olup bittikten sonra cesetlerimizi top- lamaya ve bizi mahkemeye ver- meye geliyor. Şüphesiz "Türkiye'de Idnıin can güverüigi var Id?" denilebi- lir. Dogrudur, ama kitlesel sal- dınlara muhatap olan bir toplu- mun örgütsüz kendisini koruya- mayacağı da açıktır. Eğer devlet bunu "liberal" olduğu için yapı- yor da "Herkes kendi kapısının önünü temizlesin" dıyorsa, Tür- kiye'nin ciddi bir sorunu var de- mektir. Ya biz bu "liberal" çağ- nya uyarsak ne olacak? Yok devlet aciz kaldıysa bu da başka bir sorundur. Ama en tehlikelisi, devlet ya da devlet ıçinde birileri tek tip bir Anadolu yaratmak için böy- le saldınlara cevaz veriyorsa or- taya çıkacak durum budur. Hiç- bir devlet "Bu halkı beğen- medim, feshediyonım" deme lüksüne sahip değıldir. Olsa ol- sa kendisini fesheder. Size "Şunu beğenmiyorsunuz,geriye kün kalacak" diye sorarlar. Dördüncüsü; tüm sorunlann çözümü demokratik bir Tür- kiye'de çeşitlilik içinde bir arada yaşamaktan geçer. Alevilik, çoğu kimsenin iddia ettiği gibi Alevilere ayncalıklı siyasi hak- lar elde etmek için örgütlen- miyor. Tüm vatandaşlann eşit muameleye tabi olduğu bir Tür- kiye, Alevilerin örgütlenme nedenlerinden birisidir. Günümüzde Alevi orgütlenmeleri: Şahkulu Sultan Dergâhı Kuvayı Milliye'ninbannağı yeniden canlandı tstanbul'da Merdivenköy'de kurulu Şahkulu Sultan Külliyesi 700 yıllık kök- lü bir tarihe ve geleneğe sahip. Şahkulu Sultan hakkında bilgilerimiz ne yazık ki sınırlı. Yeniçeri Ocağı'nı kaldıran n. Mahmut, yeniçerilerin bağlı bulunduğu Bektaşı tekkelerini yakıp yıkınca binler- ce yazılı eser de yitip gitti. Moğollann istilası ve zulmü karşısın- da, tasavvufun beşiği Horasan'dan bin- lerce bilgin, abdal ve sanatçı akın akın Anadolu'ya geldi. Bu abdallar arasında Şahkulu da vardır. Osmanlı Beyliği'nin kuruluşunda harcı bulunan Osman Ga- a'ninkayınpederiolanŞeyhEdebAli'nin yeğeni Ahi Hasan, Bursa ve Yenişehir'de bir zaviye ve imaret yaptırmıştı. Merdi- venköy Şahkulu Tekkesi'nin de Ahi Ha- san tarafından yaptınldığı söylenir. Zamanla Ahi dergahı olmaktan çıkıp Bektaşi dergahı kimliğine bürünen Mer- divenköy Şahkulu Sultan Dergahı, Os- manlı döneminde binlerce dervişe ban- naklık ettikten sonra ulusal kurtuluş mü- cadelemizin verildiği yıllarda da lstan- bul'dan Anadolu'ya geçmek isteyen Ku- vayı Milliyecilere ev sahipliği yaptı. tslam Ansiklopedisi'nde bu konu geniş bir şe- kilde yer alıyor. Aynca tstanbul'dan Ana- dolu'ya silah sevkıyatı da kimsenin şüp- helenmeyeceği Şahkulu Dergahı 'ndan gerçekleştiriliyor. Diğer Bektaşi tekkeleri gibi II. Mah- mut'un yagmasından fazlasıyla nasibini alan Şahkulu Sultan Dergahı'nı vakfa dö- nüştürerek bugüne ulaşmasını sağlayan son postnişin Mehmet Ali Hilmi Dede Ba- taı'nın yûzyılın başında yaptığı vasiyet, ancak 1983 yılında Şahkulu Sultan Der- neği'nin kurulmasıyla yerine gelebildi. Mehmet Ali Hilmi Dede Baba, vakıf se- nedindeki vasiyetinde isteğini şöyle dile getirmiş: "Zorhı birengetinortayaçıkma- sı halimte, dergah tamamen kapaoldığın- da ya da mahvolup yok olduğîında veya dergahta belirtilen şartiann yerine getiıil- mesinde zoıiukla karşılaşıldığuıda vakfin varlıklan ve geliri mudaka Allah'm Bek- taşi kullanna verik... Benim ve benden sonralti müteveUilerin yönetimleri benim yolumdanola" "Aynayı tuttum yüzüme; Ali göründü gözüme"dizelerinde Enel-Hak felsefesi- ni mükemmel bir şekilde özetleyen Meh- met Ali Hilmi Dede Baba, -1907 yılında Hakk'a yürüdükten sonra dergah çalışa- maz duruma geliyor. Cumhuriyet hükümetleri döneminde Medeni Hukuk'ta yapılan yeni düzenle- melerle külliyenin tüm malvarlığı Vakıf- lar Genel Müdürlüğü'ne geçiyor. Vakıf- lar Genel Müdürlüğü ise Mehmet Ali Hil- ŞAHKULU SULTAN DERNEĞl BAŞKAN1 MEHMET ALİ YnJMAZKAYA: 'Alevilik dergâhlar eliyle yaşatılacak' Mehmet Ali Ydmazkaya, Şahkulu Sultan Dergahı'nın son postnişini MehmetAB Hil- mi Dede Babanın yûzyılın ba- şında hazırladığı vakıf sene- dindeki vasiyetini yerine ge- tirmenin huzuru içinde. 196O'lı yıllardan beri Şahkulu Dergahı'na yeniden hayat ver- mek için çabalannı sürdüren Mehmet Ali Yılmazkaya, bü- rokratik engelleri ancak 1983 yılında aşıp 6 arkadaşıyla bir- likte kurduğu dernek aracılı- ğıyla derg^ıı yok olmaktan kurtanyor. Yılmazkaya'yı dergahın bahçesinde yaptırdı- ğı kamelyanın altında konuk- lanyla çay içerken bulduk. Alevi örgütlenmesinde der- gahlann büyük pay sahibı ol- duğuna inanıyor. "Dergahsız, ocaksız, niyazsız, cemsiz Ale- viBkyaşamaz. Yaşasada o Ale- vilikolmaz"diyen Mehmet Ali Yıhnazkaya, dergahlann özel- likle kentte yaşayan Alevile- rin her rürlü ihtiyaçlanna ce- vap veren kurumlar olduğunu belirtiyor. "İstanbul hızla gelişen bir metropol kentimizdir. Toplam on milyon nüfusunun dört mfl- yonunu Alevi-Bektaşi inandı vatandaşlar oluşturuyor. Is- tanbul'da Sünni Müslümanla- nn ibadet yeri olan cami sayı- sı beş bini askındır. Hıristiyan, Musevi ve diğer inanç sahibi insanlann yüzkrce ibadet yeri vardır. Ama tstanbul'da nüfu- sun üçte birini oluşturan Alevi ve BektaşUerin ibadetlerini \a- pacaklan bir tek mekanlan yoktur. Osmanlı döneminde ıstanbul'da 14 tekke varken bugün sadece Şahkulu Sultan ve Karacaahmet Sultan, Alevi- ler tarafmdan her rürlü baskı- yaveengeüemeye karşın ayak- ta tutulabUmiştir." Son yıllarda Türkiye'de ve Avrupa'da arka arkaya kuru- lan Alevi demeklerinin şeriat yanlısı gerici güçlerin mevzi- lenmesinin sonucunda ortaya çıktığını söyleyen Mehmet Ali Yılmazkaya."Şeriattan kork- muyoruz, onlar bizden kork- sunlar. Ancak devlet tarafın- dan gericilere verilen desteğin onda biri bize verilmiyor. Hem laik, demokratik cumhuriyet deniyor. hem blrim örgütkn- memiz karşısında her rürlü en- gel çıkanlıyor. Oysa Aleviler laik cumhuriyetin temel taşla- ndır. Ulusal kurtuluş savaşrna olduğu gibi cumhuriyetin ila- nından sonra her türlü yenileş- me harcketine de Alevilerden yoğun destek gelmiştir. Ancak çok partili yaşama geçildikten sonra Aleviler ve devlet birbi- rine sırOnr dönmüşrür. Bunun sonımlusu biz degüiz" dıyor. mi Dede Baba'ya ait arazileri Çocuk Esir- geme Kurumu'na sembolik bir ücretle tahsis ediyor. Külliye bakımsızlıktan ha- rabeye dönerken vakıfarazileri de bazı ki- şi ve kurumlann işgaline uğruyor. Bu haksız el koymalann en önemlisi ise son yıllarda Semiha Şakir adlı sözde "hayır- sever" bir hanımefendinin her nasılsa bir müsaade elde ederek külliye arazilerine asıl amaçlan dışında, yaptığı yapılardır. 1980'li yıllann başında Şahkulu Sultan Külliyesi kent yağmacılannın insafına terk edilmişken Mehmet Ali Hilmi Dede Baba'nın vasiyetine sahip çıkan 7 Alevi müteşebbis, Merdivenköy Şahkulu Sul- tan Külliyesini Koruma ve Yaşatma Der- neği'ni 1983 yılında kurdular. Halen Şah- kulu Sultan Derneği başkanlığını yürüten Mehmet Ali Ydmazkaya, Karacaahmet Sultan Derneği Başkanı Mehmet Başa- ran, avukat Hıdır Lüle, Hüseyin Ekici, Hasan Işık, Turan Kaplan, Muharrem Dasdemir tarafından kurulan Şahkulu Sultan Demeği, dergahın kaderini değiş- tiriyor. Bir harabeye dönen dergahı yeni- den onaran. yıkılan duvarlan ve bölüm- leri aslına uygun bir şekilde inşa eden ve bir dergahı dergah yapan işlevlerine ka- vuşturan dernek yönetimi, çağın koşulla- nna uygun hizmetleri de binlerce Alevi- ye sunuyor. Dergahın malvarlığı ve ara- zileri henüz Mehmet Ali Hilmi Dede Ba- ba'nın vasiyetindeki gibi Allah'ın Bekta- şi kullanna verilmiş değil. Ancak mevcut arazi üzerindeki yapılann korunması ve Şahkulu Sultan adının yaşatılması göre- vıni doğal olarak tannnın Alevi-Bektaşi kullan üstlendi. ANKARANOTLARI MUSTAFA EKMEKCİ Gfivenpark'ta Dipenenler... (1) Güneydoğu'dan döner dönmez, Ankara'da M.G.'nin iş- ten attığı işçilerin ne durumda olduğunu araştırdım. Güven- park'ta sessiz direnişteymişler. Güvenpark'ın, Belediye imar Müdürlüğü'nün karşısında- ki bölümünde, çimenlerin üzerinde oturuyorlardı. Ustlerin- de, DİSK Genel-lş'in gömlekleri var. M.G.'nin, Cebeci Gömütlüğü'nden, parklardan attığı kadınlı-erkekli bu işçile- ri artık çok yakından tanıyorum. Kaç kez Cumhuriyet büro- suna aeldiler, kimi zaman beni de bulamadılar, geri döndü- ler. İnsanlann ekmeğiyle oynayanlar acımasızdırlar. Onlardan her kötülük beklenir. Suçları neymiş bu insancıkların? Elimde 10 Ağustos 1994 günlü bir belge var. Parklardaçalışan bir bayan için düzen- lenmiş. "G/z//'"damgasıvurulmuş. PersonelDaıre Başkanı B^. imzasını taşıyor. Şef A.K., Şube Müdürü O.G. ıle Genel Sekreter Yardımcısı M. Tutar'ın parafları var. Genel Sekre- terVekiliN.Ş., "Uygun görüş/earz"deyipimzalamış. Bele- diye Başkanı M.G. de "Olur" deyip imzayı basmış. Bu, bayanın ekmeğiyle oynayan "gizli" yazıda ne var? Hiçbir şey! Anlaşılıyor ki, kadıncağız suyunu bulandırmış kurdun. Ne yazıyor "gizli" belgede? "... 7475 sayılı yasaya tabi olarak görev yapan sicil nolu 'ın 27.5.1994 günü görevli olduğu Çankaya Botanik Parkı 'nda çalışmalarla ilgili olarak özel TV haber görevlile- rine 1475 sayılı yasanın 17. maddesinin II. bendi, (b) ve (ç) fıkralar kapsamına giren davranışlar içerisinde beyanda bulunduğunun dairesince tespiti üzerine adı geçenin konu ile ilgili yazılı savunması istenmiş, ancak savunma ver- mekten imtina ettiği ekli belgelerden anlaşılmış olup, hak- kında İşçi Disiplin Kurulu'nca işlem yapılmak üzere ilgide kayıtlı yazı ile konu, ilgili günlük gazete kupürleri ve video bandı da eklenerek işçi Disiplin Kurulu Başkanlığı'na hava- leedilmiştir..." "Gizli" yazıda, daha sonra işçi Disiplin Kurulu'na gitme- ye de gerek bulunmadığı anlatıldıktan sonra, şöyle den- mekte: "Adı geçenin yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı hizmet aktinin bildirimsiz leshini gerektiren davranışlarda bulunması sebebiyle, savunma hakkından da imtina ettiği dikkate alınarak, hizmet aktinin 1475 sayılı yasanın 17. maddesinin II. bendi (b) ve (ç) fıkraları gereğince FESH edilmesi ve kaydmın kapatılması hususunu OLUR' Emirle- rinizearzederim." "Gizli" yazının sonunda geçen "emirlerinize" sözcüğü- nün ilk harfi "e" büyük harfle yazılmış. Ne demış Namık Kemal? "Köpektir zevk alan seyyad-ı biinsafa hizmetten!" (Acı- masız avcıya hizmetten hoşlanan köpektir.) Haksız olarak yeri değiştirilen, onuruyla oynanan işçi bir gazeteye bir açık mektup yazamayacak, karşısına gelen TV görevlisine birkaç sözcük söyleyemeyecek mi? Hani, parklar "pis" ol- duğu için görevden alınıyorlardı? Bunlar, kurtla kuzu ma- salından başka bir şey değil! Güvenpark'ta neler mi gördüm? Işten atılan ışçıierın na- zırladıkları dövizler. Bunlann kımınde şöyle yazılar var: "I.M.G. SeniKıskanıyorum-Adott HiMer", "Belediye Baş- kanı mı Gardıyan mı?", "İ.M.G. Ekmeğimızden El Çekl", "İşyerlerindekiZulme Son", "AdilDuzende Babalar da Iş- siz, Çocuklarda", "G'nin YalanlarınıHalkınÖnünde Tartış- sak." Ayrıca "işten Atılanlar ve Sürgünler" başlıklı bir de tablo var. Bunda şu bilgiler var: ' 'Anakent Belediyesi: Atılan işçi 19 + 21, memur 611: Çe- şitli yerden sürgün edilen işçi: 1000 dolaymda. ASKl'den atılan işçi: 27. 30 işçi Etimesgut, Anakent, Fen Işleri sürgün. Keçiören Belediyesi: Atılan işçi 348, sürgün ve kadroları elinden alınan 135 işçi. Altındağ Belediyesi: işten atılan işçi 140, sürgün ve kad- roları elinden alınan 300. Sincan Belediyesi: İşinden atılan işçi 597, memur 73, Sin- kent'ten 88 işçi. Etimesgut Belediyesi'nden atılan işçi 340. Atılan işçilerin toplamı:2264." Güvenpark'ta oturarak dirençlerini gösteren 40 kişi, buz- dağının görünen yanı. Görünmeyeni, yukarıda belirtilen sayılarda. Polis Güvenpark'ta bekleyenlerin sabaha dek kalmalanna izin vermedi. Ancak, onun dışında da şimdiye değin başkaca bir şey, örneğin ezıyet, işkence yapmadı... İşçilerin bağlı oldukları Genel-lş Sendıkası'nın yayın or- ganı "Emek"dergisi bir "öze/say/"yayımlayarak, M.G.'nin işten attığı işçi üyelerine geniş yer verdi. Atılan işçilerin sa- yısının 2500'ü aştığının açıklandığı özel sayıda özetle şöyle denildi: "Belediye işçilerini televizyonlardan sabotajcı ve terö- ristilan eden 'M.G.' rahat uyusun! 18 yıllık mezarlık işçısi Muzaffer Karataş artık işsiz; be- den özürlü Hüseyin Acer şimdi sokağa atıldı. Ankara belediyelerinden atılanların sayısı, en son Ana- kent'te kıyılan 40 arkadaşımızla birlikte, 2500'ü aştı. M.G. Muzaffer ve Hüseyin 'lerin aç çocuklarının çığlıkları- nı duymasın, uyusun. - Başkanım, solcuları işten atmazsan, öte dünyada iki elim yakandadır! diyen, Keçiören'de çalışan işçi arkadaş, sen de rahat uyu! Gençlik Parkı'nda M.G. 'Bunları atayım mı?' diyerek şov yaptığında, 'At, at!' diye tempo tutan şakşakçılar; siz de ra- hat uyuyun! Roma krallarını eğlendirmek için aç arslanlann önüne atılan kölelerin paramparça edilmesi, bu vahşete tempo tutanlan ne kölelikten kurtardı, ne de bir başka gün onların da arslanlara yem olmasını önledi. Ama, belki bugün siz, başkalarının katlini alkışlayıp kendinizi kurtarabilirsiniz. 18-20 yıllık işçi arkadaşlarınızdan boşalan ekip başı, baş şoförlük ve formenlikler belki sizin olabilir. Mesai ücretleri- nin tümünü belki size verirler..." • • • Yarın Hıfzı Veldet Velidedeoğlu 90yaşında... O, iki yıl ön- ce aramızdan ayrılmış, ölümsuzleşmişti. Hıfzı Veldet Veli- dedeoğlu, yarın Uludağ'da, yapıtlarını hazırladığı yerde anılıyor. Hoca'yı sevgiyle anıyorum... BULMACA SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 1/ Tarih yazan kimse. 2/ 1 Soy, sülale... Serbest bı- rakma. 3/Birçeşithamur 2 tatlısı. 4/ "Mümkün o mü.... güzelim. neydi o akşam" (Şarkı). 5/ İçine 4 sofra takımlannın konul- ^ duğu dolap... Bir nota. 6/ Peygamberleri Hud'u 6 dinlemedikleri için Tann j tarafından yok edilen ka- vim... Büyük ve sert taş 8 kütlesi. 7/ Çift direkli yel- 9 kenli gemi... Seyrek ve eğreti dikiş. 8/ Yavaş, ağır. 9/ Orta Asya'da büyük bir dağ kütlesi. YUKARIDAN AŞAGIYA: 1/ Verev iğne takniğiyle yapılan. kafes görünümlü bir nakış türü. 2/ Memelilerde protein metaboliz- masının son ürünü olan ve idrarla dışan atılan madde... Edipler, ya- zarlar. 3/ Anlama, bilme... Rus imparatorlanna verilen san. 4/ Düzenli olarak ekim yapılan ara- zi... Tantal elementinin simgesi. 5/ Yüz. çehre... Çevik. 6/ Kağıt, karton gibi şeyleri bir yere tuttur- maya yarayan araç. 7/ Olduğundan büyük gösterme... Bir aygı- tın gereken işi yapabilmesi durumu. 8/ Büyük kıl çuval. 9/ Söyleme, konuşma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear