25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
11AĞUSTOS1994 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KULTUR 13 Kahvaltıda Shakespeare, çay saatinde Doris Lessing, konyaklaOscar Wilde = Cambridge Semineri '94 'Edebi' küçük Fransızfaresi BUKETUZUNER CAMBRİDGE - Asıl adı: Çağdaş Britanyah Yazar; adre- si: Cambridge kenti, Ingiltere. Yaşı: 20. lngiliz Kûltûr Heyeti'nin (The British Council) bu yıl yir- mincisini düzenlediği Cambrid- ge semineri, 6-15 temmuz tarih- leri arasmda Dovvning Col- lege'da yapıldı. Otuz bir ülke- den elli alü yazar, şair, çevir- men, editör ve akademisyenin davet ediküği dokuz günlük edebiyat seminerine, Britanya'- nın dünyaca ünlü yazarlan da konuk konuşmacı olarak katıl- dılar. Doris Lessing, Margaret Drabbte, AS. Byatt, Graham Swift, David Lodge, Arnold Wesker, Malcoim, Bradbury, Jim Crace, Paul Bailey, Terfy Eagfeton, P.D. James, George Steiner, Ian McEwaa Michael Hoiroyd, Rose Tremain gibı us- ta yazarlann yanı sıra Lavinia Greenlaw, Andrew Motion gibi genç şaırlenn, Chariotte Keat- İey gibi çok parlak, gencecik tı- yatro yazarlannın, yenı yapıtla- nnı okumak, karşıhkh tartış- mak üzere Cambridge'e gelme- leri semineri tam bir edebiyat şenliğine dönüştürdü. 56 edebiyatçı kabku Her gûn beş ayn oturumda, toplam yedi saat sûren bir ede- biyat bombardımanı arasında sıkışan kısaak yemek ve çay (çaylar sütlü) molalannda her- biri Akdeniz'den, Afrika'dan, Kuzey ve Güney Amerika'dan, Uzak ve Ortadoğu'dan ve kıta Avrupası'ndan kalkıp Britanya adasına gelen elli alü edebiyat- çı, birbirini tanımaya, Britan- yah konuk yazarlan ve yapıtla- nnı tarnşmaya, yazının evren- sel sancılannı, coşkulannı ele almaya çalıştılar. Uluslararası mesleki konferans/ seminerlere katılanlar bilirler. Aynı konuda çalışan, aynı disiplinde eğıtim görmüş meslektaşlar, ana dılleri farklı olmasuıa karşın, ortak bir anlayış dili geliştirirler. Çevrebilimde, sosyolojide ve/veya mühedislikte de bu böyledir. Ayru konunun sonmlan ülkelere göre kültürel, coğrafi, ekonomik farkblı- klar gösterdiği halde, hammadde açısından büyûk benzerlikJer taşımak- tadır. En çok bu nedenle, İngiltere'deki yazann edebiyat estetiğı, dili en yoğun ve olgun bicimiyle kullanma konusun- daki tedirginlik ve heyecanlan, semi- nere farklı ülkelerden katılan ve farklı dillerde yazan yazarlar; Filipinli Sime- oo Dunüdum Jr. Danimarkah Solvej BaDe, Romanyah Ana Blandiana, Rus Victor Pdevin, Slovak Tomaz Sala- mun, Norveçlı Toril Brekke, Hint Suk- Doris Lessing (solda aitta), Makofan Bradbuıy (ûstte) ve Mic- hael Holroyd. Otuz bir ülkeden eDi altı yazar, şair, çevirmen, editör ve akademisyenin davet edildiği Cambridge'deki seminer- de Buket Uzuner, çevirmen Üknur Ozdemir Rus, Pakistaıdı ve îspanyol edebiyatçüarla birükte. rita Kıunar, Singapurlu Hareş Şarma, Yunan John Chioles, Türkiyeli Erendiz Atasö ve Güney Afnkab Shaun de VVaai'- inkinden çok farklı değil- di. Bir yandan felsefe ve matematikle akrabahğı, bir yandan düşüncenin »*^ sözcüklefle ifadesi açısından dille iliş- kisi son derece organik olan edebiyat sanaüyla uğraşan yazarlann, birbir- leriyle iletişim aracı olarak Ingüizce di- lini kullanmalan hem ilginçti, hem de tek başına bir oturumun konusu oldu. Her gün aralıksız beş vakit birbirin- den ilginç edebiyat oturumlanna katı- lmarun verdiği edebi yorgunluğun (!) ortasında, özel bir otobüsle Shakes- peare'in doğduğu Stratford-upon- Avon kentine güzel bir yolculuk dü- zenlendi. Tiyatro sanatının tartışmasız büyük ustası ve İngiltere'nin haklı Konu edebiyat, katılımcılar yazar (roman, öykü, tiyatro, biyografı), şair, eleştirmen, editör, çevirmen ve akademisyen olunca, dokuz gün boyunca üzerinde asıJ yoğunlaşılan nokta, düşüncelerin ve sözcüklerin gücü oldu. lene dönüştürmeyi başaran, akıllı bir organizasyon. Ülkelerin olumlu tanıtımı- nın, kültürel yaygınlığının o ül- kelerin yetiştırdiği bilim ve sa- nat insanlanyla yapıldığının bi- lincine geç de olsa varmaya baş- layan Türkiye'nin de Kültür Bakanlığı ve/veya turizm, eği- tim bakanlıklan katkısıyla ben- zer organizasyonlara destek vermesi, hiç değilse konuyla il- gili TYS, Edebiyatçılar Derneği ve Jürk PEN Yazarlar Ku- lübü'ne el vermesini bekleme- nin bir düş olmayacağı günler yasanır umanz. Ingilizlerin özgün espri anla- yışlannın, sık sık katılımcılan kahkahalara boğduğu 1994 Cambridge Semineri'nde gün- deme gelen en edebi hayvan, küçük Fransız faresi oldu. Bu yaramaz küçük Fransız faresi- nin, İngiltere ile Fransa arasın- da açılan denizaltı tüneli yapırru başladığından beri lngiliz fıkra- lanna dadandığı hemen anlaşı- hyordu. Çünkü halen kuduz oranı sıfır olan Britanya adası, tünel ulaşıma açıldıktan sonra zıyarete gelen küçük Fransız fa- resi tehlıkesıyle nasıl yuzleşece- ğini düşünmeye çoktan başla- mıştı. Şaka bir yana, kendileri- ne çuvaldızı batırmayı eşpriyle süsleme sanaünı ulusal bir kım- lik haline dönüştüren lngılizler, bu konuda takdire şayanlar. Küçük Fransız faresi dışında kalan zamanlarda, 1994 Camb- ndge Semineri'nde; - Gerçekle kurgunun nerede, nasıl örtüştüğü, - Büyülü gerçekçilikle (ma- gic-realism) gerçekçi tarzın ede- bi kurguda kullanılışı, - Dilin gücü ile dihn güzelliği arasındaki estetik çekişme, - Mitolojıden edebiyata açı- lan sihirli kapı, - Yüzyılımızın göçleri ve ırk/ din çekişmelerinın çağdaş ede- bir gün öncenin en erken bıyata yansıyan yüzü, oturumunda güçlü mizah - Kurgu eserlerde birinci tekil şahıs yeteneği ve kültürüyle karakter kullanımı avantaj ve deza- hayrarüık yaratan eleştir- vantajlan. men Terence Hawkes ön- - Yetişkin edebiyatında çocuk ka- lemini almış ve konfe- rakter uygulamalan, - Yapısalcıük, varoluşçuluk, - Modernizm, postmodernizm, - Roman, öykü, tiyatro. biyografı ve gururu WQIiam Shakespeare'in bugün turistik bir kente dönüştürdüğü Stratford'da yazann yüzyıllardır özenle korunmuş izlerini ve Holy Tri- nity Kilisesi'ndeki mezannı görme şansı yaratıldı. Asıl önernbsi, îngiüz Kültür Heyeti'nin hoş bir jest yaparak aynı gün matinede Kraliyet Kuğu Ti- yatrosu'nda (Royal Swan Theatre) Shakespeare'in son oyunu "Coriola- nus'u izleme olanağı yaratmasıydı. Coriolanus rolünde "Orlando" fılmin- den kesinlikle anımsanacak yakışıklı aktör Tobby Stephens!.. Beri yandan ransının adını '"Kahvaltı- da Coriolanus" olarak bc- lırlemiştı. Cambridge Semineri, şiiri ılgilendiren sorunlar, vbg... amacı Britanyah (lngiliz, Keltik, îs- Şeriatın erkek yazarlara bıle özgür- koç, Irlandalı. hatta Britanya'da yaşa- lük tanımayacağı iyice netleşen günü- yan ve İngiİLZce yazan eski sömürge müzde, seminere katılacağı açıklanan kökenli) usta ve yeni yazarlann son Suudi Arabistanlı kadın yazar Raja eserlerini dünyanın başİca ülkelerinde- ki yazar, editör, çevirmen ve aka- demisyenlere daha yakından tanı- tmak, kendi kültürünü edebiyat sanatı kanabyla yaygınlaştırmak ohnasına karşın, bunu yaparken davet ettiği ya- zarlann da kendi eserlerini tanıtma- lanna olanak sağlayarak bu edebiyat toplantısıru zevkh' bir abşverişe, küçük sürpriz vejestlerle süsleyerek de bir şö- Riolu sokak çocuklanfîlmoluyor GÜRHANUÇKAN STOCKHOLM - Paramount fılm şır- keti Riolu sokak çocuklannı beyaz per- deye aktarmaya karar verdi. Başrollerini Glam Close ve Daniel-Day Lewis'ın oy- nayacağı fılmin müağinı Ehoo John ya- pacak. YönetmenUk görevı ise bu ana dek 15 belgesel fılm yapmış olan Caroline Zdder'e verildi. Zaten bu fılmin önerisi de ondan geldi. 8 milyon dolara çıkacak olan fılmin konusu, halen yaşanmakta olan ilginç bir gerçeğin üzerine kurulu. Glenn Oose'un canlandıracağı kişi, Yvome Löfgren, gerçek yaşamda gayet canlı olarak var. Zengin bir işadamıyla evii olan Yvonne Löfgren, Rio de Janei- ro'nun en yoksul semtlerinden Baixada Fluminense'teki sokak çocuklannın an- nesi. Resmen bir melek. Haftada birkaç kez özel şoforüyle buraya gebyor ve 150'- ye yakın cocuğa yiyecek, giyecek getiri- yor, sağbk gereksınmelenne yardımcı oluyor ve hatta zaman buldukça onlara okuma-yazma da öğretmeye çabşıyor.Bu nedenle, birçoklannın öfkesine hedef ol- duğu için iki kez şakağına silah dayana- rak ölümle tehdit edilmiş. Bir kez de böl- genin pofisleri ona gözdağı vermeye kal- kışmışlar. Bu nedenle ağustosun başına dek üç hafla süreyle saklanmak zorunda kalmış. Şimdi yine "çocnklannm" ba- şında. Eşi Alvaro, onun yaşantısına saygı duyuyor ve bu yönüne kanşrnıyor. Daha önceki eşi, tsveçli diplomat Bo Löfgren de aynı anlayışı göstermiş,. 6 yıl Isveç'te de yaşamış olan Yvonne, "kira kafalı biri obirak" bu ülkede mutlu olamayacağını anlayınca Brezüya'ya dönmüş. Caroüne Zender, bu fıbnin konusunu nasıl saptadığını şöyle anlaüyor: "Geçen yaz New York Traesta, Rio'- daU Candelaria Kffiscsi öoöndeki 8 sokak çocağumm nasri öMuradûğüyle ilgfli bir roportaj yaymlandı. Gazeteoin Rkt muha- biri, Yvoaoe'U da göröjmöştü ve onun acı çeken çocuklan nasri yardımcı otduğunu yaznuştL Durnm beri çok etkfledi. Gaze- teciyJe ttmas kntdum, küçük bir anopsis yazarak Paraoıoanfa başvardmı." Paramount derhal olumlu yanıt ver- miş. Sinopsisı Glen Close'a okutmuş. O da, Yvonne rohınü oynayabileceğini söyiemiş. Ehon John filmın müziğini yap- maya ve tüm telif hakkını sokak çocuk- lan için ohışturulacak bir fona yatırmaya söz venniş. Caroline Zelder, neden Para- mout'u uygun gördüğünü de şöyle acıkb- yor "Paramout, gerçek üzerine kuruhı Udi fital ağrtık vennekte. Bu tûr Glenn Close (ortada)ve DanieîDay Lewis'm(sağda) başrollerini paylaşacağı fîlmin müziğini Elton John (solda) yapacak. filmler için yeni bir dalga diyebiliriz. Artık (HoDywood için) gerçekçi filmler yapmak tefaükeD' değfl. Bakın işte, AIDSi işleyen Phüadeiphia'ya ve Yabudi kınmını aoia- tan Schindler's list'e." Yvonne Löfgren haberi Caroline Zel- der'den abruş; onu üsteük birkaç gün ço- cuklanyla birlikte bulundurmuş. Mutlu- luğunu şu sözlerle dile getiriyor "Imuuhr gibi dep. Sözleşmeyi avukan- nüa büükte incekdik. Hiçbir oiumsuz yanı yok. Senaryo yazılırken ben de kaüuda buhmacağım. Bana, tipik bir Hollywood filmi olmayacağı konusunda garanti verdi- ler. Böyletikle eJime bu konudaki görüşle- rimi dûnyaya duyurma ve daha çok sayıda çocuğa yarariı oiabflnıe şansı geçiyor. Bd- ki de bir fon oluşturur, çocuklaruı yemeği, gjyeceği. bannacağı yer gibi gereksûune- ler için kapı kapı dolaşmaktan kurtulu- rum. Çocuklaruı ilaca ve okul malzemele- rine gerekâmesi de bû>-ük. Cocotinha'da kendi olanaklanmızla oiuşturduğumuz derme çatma okul haftada 100 dolara ma- loiuyor. 6 bin dolara 450 çocuğtm bir aylık gereksinnıesim karşdayabtlirim. Kişi başı- na yüksek bir miktar ounuyor ama, tek başıma ödemem için önemli bir para." Filmin çekimı yerinde yapılacak. Ne var ki Brezilyalı resmi makamlar, konuya pek sıcak bakmıyorlar. Sokak çocuklan- nın üniformah kişiler tarafından öldürül- mesiyle ilgih' haberlerin dünya basırunda yer alması hiç hoşlanna gitmiyor. Bu ne- denle Caroline Zelder'e çekim izni verme- yebilirler. "O zaman ben de gider Portekiz'de çe- kerim" diyor Carohne. Önemli olan da bu zaten; fılmin mutlaka yapılması... Akm'i merakla arayan gözler, doğal olarak boş kahyordu. Raja Alem'e ül- kesinden dışan çıkma hakkı bile tanı- nmadıgı gibi, kadın yazann yaşarnı hakkında hiçbir bilgi edınilememişti. Cambndge seminerine bu yıl Türki- ye'den vazar Erendiz Atasü. çevirmen ılknur Ozdemir. gazcteci-yazar Zey- nep Oral ve ben katıldık. Yabancı ede- biyat yazarlannın kendi eserlerini okumalan için aynlan oturum- da, kısaak sunulan Türk edebi- yatından kesit, oldukça ilgi top- ladı. Seminer düzenleyicilerin- den Dr. Haniet H. Wood semi- ner boyunca (bacağındakı dddı burkulma sorununa rağmen) hep koruduğu esprili hazırce- vaplılığıyla durumu özetledi: "Türk kadın yazarlar o kadar iyiydi ki, bizim de iyi yazar- lanmızı öne çıkarmamız gerek!" Semınenn kapanış gecesi özel olarak Cambridge "de yaz- dığı kısa oyununu katıbmcı ya- zarlann yardımıyla sergileyen genç ve yetenekb Singapurlu ti- yatro yazan Şamte Hareş söz- cüklerden kurulu güzelim ede- biyat dünyasını şöyle hicvedi- yordu; "Üç kişi bir bara girer- ler Bir yazar, bir eleştirmen, bir edebiyat akadenusyeni (araştı- rnıaa). önce nazikçe el sıktşV, zoraki gülümserler. Sonra arka- larmı döner ve birbirierine burun büker, birbirlerini çekiştirirler. Bu üçü öldüğündeyse bara çok neşeli iki kişi girer, sevinçle sar- maş dolaş olur. Buniar, biyogra- fi yazarlandn-r Kffltûr Seırisi - Tımur Selçuk, RuıneK Hisan'nda kızı Hazal Sdçukla Mımtesahneyeçıkıyor. Kendi vebabasıMünir NurettinSelçuk'unbes- telerini seslendiren Timur ve Hazal Selçuk'a; Turhan Yökseler, Cezmi Başeğemez ve Orhan Topçuoğhı eşlik edi- yor. (Fotoğraf:DEVRtM BARAN) Mükemmel organizasyon Bu denh keskin olmasa da dünyanın her yerinde benzer tı- kanma ve sanalan yaşayan edebiyat dünyası, insanlar ya- şadıkça. öykü dinleme/okuma gereksinimi için var olacak, in- sanın düşünce, umut ve düşleri- ni dokumayı sürdürecektir. 1994 Cambridge Semineri'yle ilgjli izlenimleri noktalarken, İngibz Kültür Heyeti edebiyat bölüm başkanı Dr. Harriet H. VVood, akademisyen yazar Prof. Bigsby ve şair, eleştirmen Grant'ın güleryüzlü evsahipü- ğine, tam bir Ingihz mükem- melcilik örneği olan seminer or- ganizasyonuna değinmeden ge- çibnemeli. Böylesi uluslararası bir organizasyonu, dokuz gün boyunca hem programa daki- kası dakikasına sadık kalına- rak hem deçok farklı kültürden elli altı kişiyi aynı anda hoşnut kılarak gerçekleştirebilmenin ne denh' güç olduğunu bilenler, Britanya'nın edebiyattaki ba- şansının ardında gelişmiş bir organizasyon duygusunun et- kisini de göreceklerdir. ODAKNOKTASI AHMET CEMAL "Kurtuluş" Gerçeği... "Kurtuluş" dizisi, TRT ekranlarında gösterildiği ilk günden başlayarak büyük bir ilginin odak noktası oldu. Bu çok yönlü ilginin -dönemin özelliği, ulusal birlik ve bütünlük konusunun önem kazanması, dizinin bugüne kadar Türkiye'de gerçekleştirilen en büyük yapım olma- sı gibi- değişik nedenleri vardı. Bu nedenlerin hemen hepsi geçerlidir ve olaya bu nedenler açısından bakıloV ğında, "Kurtuluş"un bunca yoğun bir ilgi, dahası duyar- lılıkla karşılanmış olmasında yadırganacak bir yan yok- tur. Gelgelelim bu sayılanlar, olayın yalnızca bir yönüdür. Olayın öteki yönü ise "Kurtuluş"\ır\ sanatsal niteliğidir. Bu dizi, bir belgesel ya da bir anlatının düz dramatizas- yonu olarak değil, ama sinema sanatının kuralları dog- rultusunda bir sanat eseri olma savıyla kotarılmıştır. Bundan çıkan dogal sonuç, "Kurtuluş"un sanat eseri ol- ma savının doğrudan ve yalnızca estetik ölçütlere göre değerlendirilmesi gerektiğidir. Böyle yapılacak yerde, olayın yukarıda belirtilen birinci yönüne ilişkin düşünce- ler, nedenler ve değer yargıları, sanatsal yapıya da uy- gulanırsa, elde edilecek sonuç sanatsal degerlendirme alanına bir kargaşa getirmekten başka bir şey olamaz. Buraya kadar söylemek istediklerimizi daha da açar- sak, şöyle diyebiliriz: "Kurtuluş"un bugüne kadar Tür- kiye'de gerçekleştirilmiş en pahalı, en kalabalık, üzerin- de en yoğun çalışılmış dizi olması ya da Mustafa K«- mal'i ve Kurtuluş Savaşı'nın çok kritik bir dönemini konu alması başka şeydir; bütün buniar gerçekleştirilirken sanatsal hedeflere ne ölçüde erişilebildiği yine başka bir şeydir. Başka deyişle yapımın yüksek giderleri, kad- ronun kabarıklığı, konunun önemi ve örneğin zama- nında seçilmişliği, dekorların hazırlanışındaki büyük ba- şarı, sanatsal başarıyı da kendiliğinden beraberinde ge- tirecek etkenler sayılamaz. Karşımızdaki bir sinema eseri olduğuna göre, sanatsal hedefler bağlamındaki sorunun ya da soruların yanıtlarını da sinema sanatının geçmişinde ve bugün vardığı noktada aramamız doğal bir zorunluluktur. Bu çizgiden sapan bir tutum, sanata ilişkin soruları yanlış sormakta ya da doğru soruların yanıtlarını yanlış kaynaklarda aramakla eşanlamlıdır. Şaşırtıcı olan nokta, "Kurtuluş'un gösteriminin üze- rinden küçümsenemeyecek bir sürenin geçmiş olması- na karşın, eserin sanatsal yönü üzerinde neredeyse oy- birliğiyle durulmaması, sanatsal başarının varsayıl- ması, dizinin yarattığı coşkuyla olası bir sanatsal başan- nın özdeşleştirilmesi, eseri bir de sinema sanatının ger- çekleri bağlamında degerlendirme çabasına hiçbir "uz- man"da tanık olunmamasıdır. Sanat alanında bilinçli tu- tum, başarının da, başansızlığın da gerekçelendiril- mesini koşul kılar. Başarı varsa, neden vardır? Yoksa, hedefe neden erişilememiştir? Bu sorulara her durum- da -elbet sanatın ve estetiğin ölçütleri doğrultusunda ol- mak üzere!- yanıt aranması, düşünme eyleminin eşiğin- deki bir izlemenin ve gelecekte yapılanın ötesine geçe- bilmenin temel koşuludur. Bizimkisi gibi, düşünmeye çoktandır yabancılaşıldığı, bunun doğal sonucu olarak gerçek anlamda eleştirel değerlendirmelere hemen hiç rastlanılmayan, belli bir konuda degerlendirme yapmak gerektiğinde genelde herkesin ya -açıkça veya gizliden- birbirinin ağzına baktığı, ya da desteksız atmayı yeğledi- ği bir ortamda "Kurtuluş" dizısine daha farklı yaklaşı- Imasını beklemek, hiç kuşkusuz boşunadır. Bilgınin de- 'Öil, ama bilgısizliğin erdem sayılmasının neredeyse alt- şkanlığa dönüştüğü, her konuda sıradan o/anla yetirv menin yaşamak sayıldığı çorak zeminler, her alanda ol- duğu gibi sanat alanında da temel sorgulamaları kendi- liğinden dışlayan zeminlerdir. Kendini doğrudan bir ko- nunun coşkusuna kaptırıp, her şeyi o coşku perdesinin arkasından izlemek de anılan zeminlerin özelliklerin- dendir. Mustafa Kemal'i ve Kurtuluş Savaşı'nı, yani konuyu gerçekten önemsiyorsak eğer, bu önemsemeye uygun düşen tutum acaba hangisi olabilir? Kendimizi saltcos- kuya bırakmak mı, yoksa, olayın içerdiği sanat eseri olma savını da göz önünde bulundurarak, konunun özel- liği gereği çok daha titiz biryaklaşımla böyle bir savın ne ölçüde doğru olduğunu ya da olmadığını araştırmak mı? Kurtuluş Savaşı'nın üzerinden yetmiş yıldan fazla bir süre geçtikten sonra Türk sanatı, Türk sanatçısı, Türk sanatseverleri ve Türk sanat uzmanı artık yalnızca ko- nuyu bütün değerlendirmelerin çıkış noktası alamaz; or- tada -örneğin "Kurtuluş" gibi- bir yapım varsa, bunun bir belgesel mi, yoksa gerçek bir sinema eseri mi oldu- ğunu bile kesinleştiremeyen övgülerle yetinemez! Har- canan çaba, bu çok önemli konuya sanatsal düzlemde layık olabilmiş midir? Adı Kurtuluş Savaşı olan o desta- na gerçekten saygı duyuyorsak, yanıtını arayacağımız soru da bu olmalıdır. Bir dahaki yazımızda bu yanıtı irdelemeye çalışaca- ğ Haflc eğitflm seminer teri • KöltûrServisi- Çağdaş Istanbul Platformu'nun Beşiktaş Belediyesi ile birhkte düzenlediği "Halk eğitim seminerleri" sürüyor. Beşiktaş Evlendirme Dairesi'nde gerçekleştirilen seminerier ücretsiz olaraak izleniyor. Semmerler kapsamında bugün saat 18.00'de Buket Uzuner'in "Öykü Yazmak, öykücü Olmak" konulu semineri dinlenebiür. Yannsa saat 18.00'de Hatice özen, "Dergi. Gazete v e Kadın" üzerine vereceği seminer dinlenebiür. Cumartesi günü ise saat 15.00'te Yusuf Taktak'm resim semineri, saat 16.30'da ise sanat tarihi üzerine verilecek seminere Tarihi Evleri Koruma Derneği üyeleri katılacak ve seminerin ardından dia gösterisi izlenebilir. Avşa ŞenHderi 19-22 ağustosta • BANDIRMA(AA)-Avşa Şenlikleri'nin ikincisi, bu yıl 19-22 ağustos tarihleri arasında yapılacak. Avşa Belediye Başkanı Cevdet Çağlar, şenüklerin geçen yıla göre daha canlı geçeceğini belirterek, tüm hazırbklannın tamamlandığını söyledi. YerÜ ve yabancı turistleri Avşa'ya davet eden Çağlar, şenbkler kapsamında, Türk sanat müziği sanatçısı Emel Sayın'm da bir konser vereceğini sözlerine ekledi. •KONYA (AA)- Konya'da, Meram ilçe belediyesince, tarihi eserlerin çevredüzenlemeleri yapıhyor. Belediye Başkanı Veysel Candan, son bir yıl içinde, 500 milyon liralık harcamayla İplikci Camii, Sahip Ata Carnii, Sırçalı Medrese, Şeyh Osman Rumi ile Hocafakıh camilerinin çevre düzenlemelerinin tamamlandığını söyledi. Meram Gelişim Projesi çerçevesinde, tarihi eser ve camilerin çevre düzenlemelerinedevam edileceğini behrten Candan, " Amacımız, tarihi eserlerimizi gelecek nesillere en iyi şekilde bırakmaktır" dedi. Katibrm Kfiltûr ve Sanat Festjvalf • Kültür Servisi - Üsküdar Belediyesi'nce düzenlenen "Katibim Kültür ve Sanat Festivali"nin altınası, 7-10eylül tanhlen arasmda gerçekleştirilecek. Geleneksel şenhk yürüyüşü ile başlayacak olan festival şüresince, fotoğraf, resim, gravür ve el sanaüan ürünleri sergileri açılacak, paneller düzenlenecek ve halkoyunlan gösterileri sunulacak. Festivakk aynca, sünnet şöleni, radyo konserleri ve kına gecesi gibi etkinliklerde gerçekleştirilecek. Üsküdar Belediyesi yetkilileri, festivale Türk cumhuriyetlerinden halkoyunlan ekiplerinin de davet edildiğmı bildırdıler.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear