25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 10 AĞUSTOS1994 ÇARŞAMBA HABERLER pNYADAVE TURKIYE'DE ÇIKMAZDAMI, DARBOOAZDA YeniABD,yenisorunlar-4- •jp^ ünkü bölûmde, Batı Avrupa sosyal de- I I mokratlannın önündeki en can ahcı ve ğ y şimdilik çözûmsüze benzeyen soru- nun, kapıya dayanan Avrupa Birleşik Devtetieri (ABD), yani Avrupa 'da tek devlet ol- duğunu söylemiştik. Sorun, sırurlann kalkmasından, tek para birimine geçişten, farklı ülkelerde (ileride, böl- geterde denecek herhalde) farklı enflasyon oranlanndan ibaret olsaydı üstesinden geline- bilirdi. Geliniyor da. 1960 Roma Anlaşması'- ndan bu yana alınan yol, bunun kanıtı. Sorun, sosyal demokrasi içindeki eski bir teo- rik tartışmadan, ideolojik tercihlerden kaynak- lanıyor. Bunlara kısaca bir göz atahm. Enternasyonalizm, yani burjuva milliyetçi- liğine karşı, bunun bir yutturmaca olduğunu, sermayenin çoktan vatansızlaşmış, ulusal sınırlan anlamsızlaşürmış olduğunu ileri süren sosyal demokratlar, tüm işçilenn uluslararası bir- liğini simgeleyen ve somutlayan 'entemasyo- njd'de buluşmuşlardı. l. Enternasyonal, Kari M ı n ve Friedıicfa Engete'in önderliğinde, 28 Eylül I864'te Londra'da kuruldu. Onu, 1889'- da kurulan 2. Enternasyonal izledi. Sosyal de- mokratlarla yoüannın aynlmasından sonra ko- münistler 2. Enternasyonal'i terk ettiler. Mart I9l9'da, Moskova'da 3. Enternasyonal (öteki adıyla Komünist Enternasyonal) kuruldu (I943'te de kendini feshetti). Sosyal demokrat- lar artık Sosyalist Enternasyonal olarak anılan 2. Entemasyonal'de kaldılar. Bugün de sosyal demokrat partılenn "ulusJararası üst örgûtü" niteliği taşıyan Sosyalist Enternasyonal, ünlü ama güçsüz bir siyasal kuruluş. En azından bugüne kadar bu böy- leydi. Ancak şimdi Avrupa Birleşik Devletleri bir dûş olmaktan çıkıp so- mut bir "vakıa" olarak Baü Avrupa sosyal de- mokratlannın karşısı- na dikilince, işçi sınıfının (daha doğrusu onun siyasal temsilcisi sosyal demokrat parti- lerin) uluslararası birli- ği Sosyalist Enternas- yonal, sosyal demokra- sinin kuruluş günlerin- den kalma teorik ve ideolojik temellere da- yanaa bu örgütlenme yeniden güncellık ka- zandı. Daha doğru bir deyişle, Sosyalist En- ternasyonal'e bir danı- şma organı niteliğinden çok, daha ötede bir iş- lev önerilmeye başladı. Yani tek bir Avrupa devletinde tek bir sos- yal demokrat parti ön- göriilüyor: Sosyalist Enternasyonal! tspanyol, Portekiz ve Fransız sosyal demok- ratlannın bu önerisine karşılık, İngiliz ve Benelüks (Hollanda, Belçıka, Liuemburg) sosyal demokratlan daha farklı yapıda (ör- neğin federatif yapıda) bir Avrupa Sosyal De- mokrat Partisi kurul- masından yanalar. An- cak sosyal demokrat partiler arasında ülke- den ülkeye ciddi farklar gösteren ideolojik çiz- giler ve farklı hedefler içeren programlar var. ideolojik çizginin ve programatik hedeflerin tekleştirilmesi tartışmalan sonuca bağlanma- dan (ki ciddi, düzenli tarüşmalann yapıldığına ilişkin hiçbir gösterge yok), Avrupa'da tek sos- yal demokrat parti düşünün hayata geçirilmesi kolay değil. rek Avrupa devleti artık düş değiJ. Sınırlaryok, yasalar ya tek, ya birbiriyle çelişmez olacak. Para birimi tek. Gümrük yok. Bu, mal ve sermaye dolaşımı için engelsiz, sınırsız birAvrupa demek. Peki ya işgücü için? Portekizli yoksul işçiyle, doymuş Alman işçisinin çıkarlan çelişmeyecek mi? sasına hangi öneriyle oturacak? "Hans'a 20, Aleko'ya 12, Eduardo'ya 8, Giovanni'ye 14 ECU saat ücreti isterim" mi diyecek? O zaman işçilerin "enternasyonal birtiği" nerede kalacak? Yok herkes için eşit ücret istemek gibi eski (ama gerçekten eski) bir sosyal demokrat ideale sanlsa bu kez "Fiyatian serbest piyasa ekono- misi betirler" diyen Avrupa Birliği "amenrüsü"- ne çarpacak. Öyle ya işgücü de pazarda alınıp satılan bir maldır. İşçilerin sahip olduğu t£k mal... Kısacası sağ ve merkez sağ partiler bir Avru- pa devleti istiyorlar. Bu sermaye ve mallar için anakara düzeyinde serbest dolaşım hakkıdır. Oysa sosyal demokratlar (sosyal demokrasinin doğası gereği) yurttaşlan arasında aynm yap- mayan "sosyal" bir Avrupa devleti istiyorlar, istemek zorundalar. Kapitalizmin safkan savunucusu merkez (li- beral) ve merkez sağ partiler açısından sorun çözümlü Emekçi tabanına dayanan ve dayan- mak zorunda olan sosyal demokratlar içinse neredeyse çözümsûz... Unutulmasın ki "Avrupa devleti'nin ekono- mik anayasası yazıidı ve imzalandı. Burada hiç kuşkuya yer bırakmayacak bir açıklıkla "Eko- nomik sistem serbest piyasa ekonomisidir" de- Önce şunu saptayalım: Serbest piyasa ekono- mtsinin sııur ve kuraUan içinde bu sonınlann çözü- mü yoktur. Bu "Aşağı tükürsem sakal, yukarı tükürsem bt- yık" ikileminde Batı Avrupa sosyal demokrasisi, çıkışyolunu kendini değiştirmekte anyor. Birçok sosyal demokrat, "Koşuüarı değiştiremiyorsan, kendini değiştir" diyor şimdi. Bu yazı dızismin sınırlannı zorlamamak için bu "kendini değiştir- me süreci"ni sosyal demokrasinin anayurdu Al- manya örneğinde gözleyelim. | Bana yoldaş deme! Alman sosyal demokratlan yakın zamanlara kadar partinin (SPD: Sozialdemokratische Par- tei Deutschlands) geleneksel çizgisinden köklü bir aynlığa yönelmediler. Partinin soyağacında Karl Marx'a yer veren bu geleneksel çizgi, en azı- ndan teorik planda sınıf çatışmasını kabul ediyor ve bunun banşçı yöntemlerle ve parlamenter de- mokrasi içinde aşılmasını öngörüyordu. Parti içindeki sol ve sağ kanatlar ıse genellikle ABD'ye ve Sovyetler Birliği'ne karşı alınacak tavır ya da silahsızlanma konulannda kendilerini ortaya koymaktaydılar. Günün siyasal ve özellikle eko- nomik sorunlanna geleneksel çizgi dışında çözüm Sosyal demokrat külkedisi! | Püf noktası Sosyal demokrasinin bunalımını çözüm- lemeye çabalayan bir yazı dizisinde "tek bir Avrupa devleti" ve bu devlette "tek bir sosyal demokrat parti" sorununun neden bu kadar önemli olduğu ve neden zaten çeşitli acmaz- lann içinde bocalayan sosyal demokrat hare- kette ek ve önemli bir kambur oluşturduğu so- rulabilir. Yanıt basit: Tek Avrupa devleti şaka değil. Sınırlar yok, yasalar ya tek, ya birbiriyle çelişmez olacak. Para birimi tek. Gümrük yok. Bu mal ve sermaye dolaşımı için engelsiz, sınırsız bir Avrupa demek. İPtkiyaişgûcüiçin? Ücretler, 'ECU' ile odenecek, ama Portekiz'- in dağlık yörelerinden gelmiş 5 ECU'luk saat ücretine dünden razı yan köylü - yan işçi emekçi ile (ömeğin) Almanya'nın 18 ECU'luk saat ücretine burun kıvıran işçisinin çıkarlan çelişmeyecek mi? Esas olarak bu kesimlerden oy isteyecek Avrupa Sosyal Demokrat Partisi ne yapacak? Şirket merkezi (örneğin) Amster- dam'da, bir fabrikası Bask ülkesinde, bir başka fabrikası Yunanistan'da Teselya bölgesinde, bilgi işlem merkezi Frankfurt'ta, mal depolan Milano yakınlannda bir çokuluslu (multinas- yonal) şirketi ile toplusözleşme imzalayacak Avrupa Metal İşçileri Sendikası pazarlık ma- niliyor ve ekleniyor: "Deviet ve kamu mülkiyeti niteliği taşıyan bütün işletmeler süreç içinde tas- fîye edilecek, yani özeUeştirüeceklerdir. Her tür- lü deviet sübvansiyonu, para biriiğine geçileceği tarihe kadar kaldınlnuş olacakür." İyimi? Buyrun bir paragraflık bir Avrupa turuna daha: Almanya'da demir-çelik entegre kuruluş- lan, kömür çıkanmı, sanayi de enerji kaynağı olarak kömür kullanımı. et ve tereyağ üretimı yapan tanm işletmeleri. deviet sübvansiyonu ahyorlar ve özellikle demir-çelikle kömür sana- yii ancak böyle ayakta duruyor. Hollanda'da tereyağ ve süt ürünleri üreten tanm işletmeleri (tanm fabrikalan olarak anlayınız) ve kimi açık deniz balıkçılık işletmeleri; Belçika'da kö- mür çıkanmı ve sayısı az da kalmış olsa demir- çelik işletmeleri; İspanya, Güney Italya (özel- ükle Sicflya) ve Yunanistan'da turizm işletmele- ri; Fransa da bağcılık ve şarapçılık sanayii bü- yük oranda deviet sübvansiyonu abyorlar. Aynca Almanya'da demiryollan (DB); Fran- ss'da demiryollan, hava yollan (Air France) ve özclleştirilmesi yılan hikayesine dönen Renault otomotiv üretim fırması; ltalya'da demiryol- lan, havayollan (Air İtaba), petrol şirkeü, Gü- ney İtalya Tanm Prpjesi; İspanya'da hava (Air İberia) ve demiryollan birer kamu işletmesi (Türkçesi: KİT). Bunlara adlannı ve aynntısmı bilemediğimiz, ama varlıklannı bildiğimiz daha bir dizi ve sürü deviet işletmesini yada deviet iştirakını da katınız. Bunun anlamı, Batı Avrupa'da milyonlarca işçi, ya deviet tarafından istihdam ediliyor ya da istihdam edilebilmelerini deviet sübvansi- yonlan sağlıyor. Ve sosyal demokratlar serbest piyasa ekono- misinin egemen olacağı bir Avrupa devletinde bu sorunlara çözüm anyorlar. ve yanıt arama eğilimleri ise parti içinde kariz- ması güçlü, saygınlığı ve otoritesi tartışmasız yaşlı liderleri aşamamaktaydı. Ancak 1980 orta- lannda VVehner'in, 9O'lı yıllann başında da ünlü VVilly Brandt'ın ölümleri bu engelleri ortadan kaldırdı. Alman Sosyal Demokrat Partisi (SPD) içinde "Willy Brandt'ın yeğenleri" ya da "ücüncü ku- şak" diye anılan genç kadrolar. bugün partinin başında ya da kilıt noktalanndalar. Öscar Lafon- tain, Björn Engbolm, Parlamento Grup Başkanı Klause, Aşağı Saksonya Eyaleti Başbakanı Schröder, şimdikı parti başkanı Scharping gıbi genç liderler, bugün SPD politikasında beürle>ıci rol oynuyorlar. Ancak bu genç kadro arasında da tam bir po- litik uyumdan, bir görüş birliğinden söz etmek pek mümkün değil. Aynca SPD içinde tartışıl- maz bir etkinlikleri ve belirleyici bir delege ağır- lıklan olan işçi sendikalan, bugünkü yeni yön arayışlanna karşı geleneksel çizgiyi savunan bir güç olarak çok etkililer. lYoldaşfıkmûzeyemi? Geleneksel olarak sanayi işçilerinin yoğun ol- duğu bölgeler, SPD için oy deposu. Doğal olarak da partinin politikası bu kesimlerin çıkarlanna ağırlık veriyor. Ancak teknoloji alanındaki bü- yük değişimler, Alman sosyal demokrasisinin yönetid elitlerinin, geleneksel seçmen tabanına bakışında farklı görüşlere yol açtı. Bu konuda simgesel değeri olan bir örnek, sosyal demokrat- lann birbirlerine karşı "hitap biçimleri'nde göz- leniyor. Düne kadar Alman sosval demokratlan birbirlerine tıpkı komünistler gibi "yoldaş" (ge- nosse) demekte; biri başbakan bile olsa ıki SPD üyesi birbirlerine "sen" diye hitap etmekte ve ön adlan ile seslenmekteydiler. Bu gelenek, bugün artık sadece sendikalardaki sosyal demokratlar arasında kullanılıyor ve ötekilerce, "eskimiş, modası geçmiş, aniammı yitirmiş, terk edilmesi gereken bir alışkanlık" olarak değerlendinli- yor. Ancak SPD içindeki aynlıklar sadece böyle masum, böyle "biçimser' değil. Kimi genç kad- rolar günümüzde "genel bir işçi sınıfı"ndan söz edilemeyeceğini, SPD'nin çağdaş teknolojiye uygun sanayi dallannda çalışanlara ağırlık ver- mesini savunuyorlar. Bu görüşe göre demir- çelik ve kömür gibi geleneksel sanayi dallan ar- tık yok oluş sürecine girdi. Buna karşılık elektronik, kimya sanayileri ile birer sanayi dalı kabul edilmeleri gereken "üetişim" ve "bilgi üretimi", "teknoloji ihracarT çağdaş bir sanayi toplumunun ağırlık vermesi gereken alanlar. Bu değerlendirmenin yakıcı sonuçlan var. Federal Almanya'da SPD'nin kaleleri sayılan Kuzey Ren - Vestfalye (Nord Rhein - NVestfa- len), Saarland gibi eyaletlerinde demir-çelik ve kömür. Aşağı Saksonya, Schleswig-Holstein eyaletleri ile kent eyaletler Hamburg ve Bre- men'de ise gene gerileyen sanayi dallan olarak kabul edilen gemi yapımı ve açık deniz balıkçığı, halkın belli başlı geçim kaynağını oluşturuyor. Gerçekten de bunalımda, hatta çı- kmazda olan bu sanayiler, ancak deviet desteği (sübvansiyon) ile ayakta durabiliyorlar. | Mavi yaka - beyaz yaka Bu dallardan deviet desteğınin çekilmesi, kit- lesel bir işsizlik dalgası anlamına geliyor. Oysa SPD içinde gücü azırnsanamayacak bir kanat, bu köklü adımın atılmasından yana. Bu kana- dın temsilcileri SPD'nin Marksist söylemini biraz da alay amaciyla kullanı- yor ve "Geleneksel pro- letarya SovyetierTe birlik- te öMü" diyor ve *Ölüyü diriltemezsiniz, ama ister- seniz onunla biriikte siz de ölebilirsiniz" diye ekliyor- lar. Bu kanat SPD'nin ge- leceğinin "mavi yakalı"- larda değil, bilgisayar programcısı, endüstri mü- hendisi, işletmeci, bilimsel araştırmacı, enformatikçi, bilgi işlemci gibi "beyaz yakalı"larda olduğunu savunuyor. Bunlar arası- nda çokuluslu (multi- nasyonal) etkinlik göste- ren dev şirketlerde mena- jer olarak çalışanlann da artık "çağdaş işçi sınıfı" içinde sayılması gerektiği- ni söyleyenlere bile rast- lanıyor. Buna karşılık sosyal de- mokrat siyasal hareket ile Türkiye'dekinden çok farklı dolaysız bağlan ve organik ilişkileri olan işçi sendikalan. bu görüşleri savunanlan "teknolojiye tapan, insanı unutan, sos- yal demokrat ideallere karşı duyarsız sapkınlar" olarak niteliyor. SPD ku- rultaylannda, delege kon- tenjanlanyla büyük ölçü- de belirleyici olan sendi- kalar ile "yeni düşunce"yi savunan SPD'liler arası- ndaki savaş. tartışma boyutunu aşıp "karşı ta- rafı tasfiye etme" çabalan- na yönelmekte. Şu ana ka- darki gelişmeler ise SPD"- de, yükselen değerleri sa- vunan "yenflikçi" kana- dın ağır bastığını gösteriyor. Bir gazete araştınnasının sınırlan içinde kal- mak zorundayız. Bu yüzden Almanya örneği ile yetindik. Ama okuyucu bu «irnek"i güney- den kuzeye, doğudan bauya bütün Batı Avru- pa sosyal demokrat partileri için yaygınlaştıra- biur. Çelişik olgulara değil. olsa olsa Almanya örneğini zenginleştirecek gelişmelere rastlana- caktır. Özet bir sonuç sunarak dizinin Avrupa bölü- münü noktalayalım; Bir: Batı Avrupa sosyal demokrasisi, tek- nolojideki ve Avupa'nın siyasal yapısındaki de- ğişikliklerden kaynaklanan sorunlara sosyal demokrat ideolojiyi günümüze uygulayarak bir çözüm üretememektedir. İki: Parti içi tartışma ve çözüm arayışlannı "serbest piyasa ekonomisi kural ve koşullarım" veri kabul ederek sürdünnekte ve daha baştan çözümsüzlüğe kurban gitmektedir. Üç: Sosyal demokrasiye özgü ve yaraşır bir çözüm üretemediğinden merkez sağ partilerin politikalanna yanaşmakta; özelleştimıe moda- sını koşulsuz benimsemekte; "serbest piyasa ekonomisi" teriminin, aslında sosyal demok- rasinin aşmayı. en azından dizginlemeyi hedef- lediği "kapitalizm"in günümüzdeki adı olduğu gerçeğini gözardı etmektedir (İsterseniz. hay- van pazannda, boyanmış eşeği. 'başka eşek' sanıp satın alan enayi durumuna düşmektir de diyebilirsiniz). Ve dört: Kendim değiştiriyorum diye aslında kendini inkar ettiği için kitle tabanını yitirmek- te. çözümü özde değil lider kadrolan değiştir- mekte aramakta, parti içi çekişme keskinleş- mekte ve bu da partileri tahrip etmektedir. YARIN: Bıyrıı SHP, DSP, CHPsalatasıu ilke Kitabevi'ni unutamadık. İLKEzgi KİTABEVİ sanat ortamı, çocuk ortamı olarak yakında yen iden açıIlyor. Sultan Cem Cad. No: 7/B Konya Tel.:(0332)3209707 Muayene, Teşhis, Tedavi Laboratuvar, Röntgeo (J)TURK KALP VAKFI Satılık 87 Şahin Tel: (Gündüz) 512 05 05 - 441 (Akşam)2618545 SHP Parti Meclisi üyesi Tevfik Çavdar Genel Başkan'ı suçladı: Karayalçın SHP'yitek başma yönetmekistiyor • Çavdar: Karayalçın'm tavn, partinin programı, politikalan ve yetkili lcurullannı dışlayarak kendince bir siyasal doğrultuyu seçme olarak özetlenebilir. ANKARA (Cumburiyet Bü- rosu) - SHP Parti Meclisi üyesi Tevfik Çavdar, "Ben de dahil, birçok SHP üyesi, SHP'den umudumı kesmektedir" dedi. Çavdar, SHP Genel Başkanı Murat Karayalçın ın lavnnın, partinin programı, politikalan ve yetkili kurullannı dışlaya- rak, kendince bir siyasal doğ- rultuyu seçme olarak özetlebi- leceğini ileri sürdü. Çavdar, eski SHP Genel Başkanı Erdal İnönü'nün de Karayalçın'ın da partiyi yasal kurullann dışında yönetmeye çalıştıklannı savundu. SHP li- derinin, Kent-Koop'ta kendisi ile kader birliği yapmış bir eki- bi partiye taşımak istedigini dile getiren Çavdar, son bakan değişiklikleri sonrası. bu eki- bın etkınliğinin daha da arttı- ğını ifade etti. Çavdar. SHP'- nin aylık yayın organının çı- kanlma sorumluluğunun, par- tinin yetkili organlannın dışında bazı kişilere verildiğjni belırterek Cumhuriyet'e şunla- n söyledi: "Bilim kurulu da parti dışına taşınlıyor. Kuşkusuz, parti dı- şındaki. parti>e sempati duyan bilim adamlarından vararlanı- labilir. Ama yine de parti yöne- timinden sorumlu organlar, po- litika üretmede etkin olmalı- dırlar. Karayalçın'ın tavn, par- tinin programı, şu ana kadar ürerilmiş politikaJannı ve yetki- li kurullannı dışlavarak, ken- dince bir siyasal doğrultuyu seç- me olarak özetlenebilir." Bu olgular yüzünden parti içindeki muhalefetin ortaya çıktığını aktaran Çavdar, SHP'de muhalefeti doğuran nedenleri şöyle sıraladı: "Parti programınm ve koalis- yon protokolünün adeta rafa kaldırılması, 5 Nisan Ekono- mik Kararları'na parti içinde geniş bir o> daşma sağlanmadan 'evet' deniİmesi, demokratikleş- me programınm D\ P ve özel- likle Sayın Süleyman Demirel'- in diişünceieri doğruitusunda kuşa çevribnesi ve uygulanma- yacak bir noktaya getirilmesi, seçimlere girerken. bütün ısrar- lara rağmen, bir stratejinin be- lirlenmemesi, Çiller'in malvarlı- ğına ilişkin MVK kararlanyla çelişkiti bir tavnn sergUenmesi, yeni bakanların seçimi sırasm- da uygulanan acemilikler..." Tevfik Çavdar, SHP'lilerin büyük çoğunluğunun, halkın istemlerine uygun bir çıkış yo- lu aradığını, bundan böyle partiye bel bağlamış insanlan kandırma durumunda oluna- Çavdar- Sonuna kadar mücadele edeceğiz. mayacagını dıle getırerek, "İn- sanlar, kendilerini aldatabilir, yakın çe\Telerini aldatabilir, ama toplumu aldatma hakian yoktur" dedi. Bu sorunlar karşısında Çav- dar. çıkış yolu seçeneklerinin şunlar olacağını sözlerine ekk- di: - Parti içinde sonuna kadar mücadele etmek, umut kesüdiği anda partiyi terk etmek. - Şu anda SHP'nin artık dü- zelemeyeceğinı göz önünde tu- tanlar açısından DSP ya da CHP ile bir bütünleşmeye git- mek. Bu iki bütünleşme de ku- rumsal değil. gruplann. plat- formlann bütünleşecekleri partiyle yeni bir politika oluş- turmalanna bağlıdır. - En ydgmlar için de siyaseti bırakmak. CHP'den Cindoruk'a destek SHP'de ara seçim taıtışması sürüyor • SHP Grup Başkanvekili Ercan Karakaş, ara seçim için anayasanın zorlanmaması gerektiğini söylerken TBMM Başkanı Cindoruk'u öncelikle Gökçek sorununu çözmeyeçağırdı. Genel Başkan Yardımcısı Selvi ise ara seçim konusunda Cindoruk'a destek çıkü. CHP Genel Sekreteri Günay da ahlaki ve sayısal açıdan ara seçim koşulunun doğduğunu söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - SHP'de parti içi sonın- lann yani sıra, ara seçim ve er- ken genel seçim konulan da tartışılıyor. Merkez yürütme ku- rulunun (MYK) 15 ağustos günü Hacıbektaş'ta "seçim" gündemiyle toplanması karar- laşünlırken SHP Grup Başkan- vekili Ercan Karakaş, ara seçim konusunda anayasanın zorlan- maması gerektiğini söyledi. Ka- rakaş, "TBMM Başkam Melflı Gökçek sorununu sürüncemede bırakmasın. önce bu sorunu çöz- sün. Aynca DEP davaanın so- nuçlan da beklenmelidir" dedi. SHP Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Selvi, TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk'a destek çıkarak, ara seçim yapılmasını istedi ve 1995 yılında erken genel seçimin de kaçınılmaz olacağını söyledi. CHP Genel Sekreteri Er- tuğrul Günay da "ahlaki ve sayı- sal yönden" ara seçim koşul- lannın doğduğunu söyledi. TBMM'de boş olan sandalye sayısının ara seçimi zorunlu kıla- cak sınıra yaklaşması, ara seçim tartışmalannı da gündeme getir- di. Bazı milletvekillerinin ara se- çime olanak sağlamak için istifa edebilecelderini söylemesinin ardından, TBMM Başkanı Hü- samettin Cindoruk da ara seçim çağnsı yaptı. Tartışmalar, SHP "MYK toplantısında da gündeme gelince, bir seçime hazırlıksız ya- kalanmamak için konunun ayn bir MYK toplantısında ele alı- nması kararlaşnnldı. SHP'li bazı yönetidler. "parti- nin durumu, Güneydoğu'da sağbkb bir seçfan yapma" gibi zor- luklar nedeniyle ara seçimin zor- lanmamasını isterken baa yöne- üciler de Cindoruk'a destek çıkü. SHP Grup Başkanvekili Ercan Karakaş ara seçimle ilgili olarak anayasanın zorlanmaması gerek- tiğini vurgulayarak şunlan söyle- di: "ÖDceükle haDedflmesi gere- ken, Melih Gökçek sonınudur. TBMM Başkanı, bmnı sûrün- cemede bıraknuunabdır. Gökçek; hem bekdiye başkanı, hem de mB- lenekili göriinüyor. Bu, doğru de- ğil. Aynca. DEP davası sürûyor. Zaten yargüananlar, Başba- kanmuz tarafindan ve TRPde suchı üan edikükr. Ama, bu mah- kemenin sonucumı beklemek laran. Beraat ederse miflervekiDi- ğine dönecek arkadaşlanma var." SHP Genel Başkan Yardım- ası Cevdet Selvi, TBMM Baş- kanı Cindoruk'un ara seçim çağnsma açık destek verdi. Selvi, Melih Gökçek ile biriikte 22 mil- letvekilliğinin boşaldığmı vurgu- layarak, "I nûHerveknı daha istifa ederse, ara seçinı zonmhı oiacak. 23'ün dojmaa şart değil. Her böJ- geden millet>ekiti olması gerekir. Şimdi bazı fflenlen milietvekili yok"dedi. CHP'den ara seçim çağnsı CHP, Genel Sekreteri Ertuğral Günay, TBMM Başkanı Cindo- ruk'un "ara seçim çağrsTna kaüldıklannı açıkJadı. Türkiye'- de, "ahlaki ve sayısal" olarak ara seçim koşullannın doğduğunu kaydeden Günay, "Ortada Saym Meiflı Gökçek'in durumu var. An- cak, onun nuHervekiujğinui kakunbnaması da TBM>fnin basiretsi2iigidir"dedi. Cindoruk'un, ara seçim çağnsı yapmasına karşın, Gökçek'in milletvekilliğuıin dûşürülmesi yönünde girişimde bulunma- masıru da eleştiren Günay, "Sayın Meclis Başkanı bunu nasri içine sindirivor, anlamıyorum" görüşünü dile getirdi. Hüküme- tin, Gökçek'i adeta "emniyet su- pabı" gibi gördüğü için milletve- killiğinin düşürülmesine yanaş- madığını savunan Günay, "Ara seçime; gerek yasal, gerek sayısal açıdan gereksinim var. Ama hâkfi- met, korktuğu içifl ara seçime ya- naşmıyor" dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear