25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 6 TEMMUZ1994 ÇARŞAMBA DtZtYAZI Bugün 59. doğumgününü kutlayan Tibetli Budist lider Dalai Lama Cumhuriyet için yazdı Once kendimizle banşmalıyızBudist öğretisinin çevre konusuna yaklaşımının bazı yönlerini ele almadan önce. 'dûnyanm damı' da denilen Tibet'in kolay incinebilir ekolojisine biraz değinmek istiyorum. Tibet Yaylası, dünya- run ikJimıni önemli biçimde etkilediği için, dün- yanın giderek ısınması ve 'seraetkisi'nin Tibet'le yakın ilişkisi vardır. Dünyanın en yüksek yaylası olan Tibet Platosu, herhangi bir iİdim değişikli- ğınden ılk etkilenen bölgeler arasında olacaktır. Tibetliler, yaşamın her biçimine büyûk saygı duyarlar. Tibetlinin özünde olan bu duygu, insan ya da hayvan olsuh, duyan, hisseden tüm canlıla- ra zarar vermeyi yasaklayan Budist öğretisi tara- findan da güçlendirilmiştir. 1949 yılında Çin iş- galinden önce Tibet, eşsiz bir doğal çevrenin bo- zulmamış bir tapınağıydı. Ne yazık ki Tibet'in vahşi hayvanlan ve orman- lan, kırk yılda Çinliler tarafından tamamen yok edildi. Tibet'in kolay incinebilir çevresinde bunun etkisi korkunç oldu. Bunun için Tibet'te ne kal- dıysa onun korunması ve çevreyi yeniden denge- sine kavuşturmak için ne olanaklıysa yapılmah- dır. Çin, Tibet'i nüldeer silah üretimi için kulla- nıyor, belki de nûkleer atıklanm oraya aüyor. Çin, yalnız kendi nûkleer atıklannı Tibet'e atmayı planlamakla da kalmayıp kendi zehirli atıklann- dan kurtulmak için Pekin'e ödeme yapmayı ka- bul eden ülkelerinkini de Tibet'e atmayı planlıyor. Bunun tehlikeleri ise apaçık ortadadır. Çin'in, Ti- bet'in eşsiz ve narin çevresine önem vermemesi yalnız bugünkü kuşağı değil, gelecek kuşaklan da tehdit ediyor. • Dünyadaki canlıların içinde akıl ve konusma yeteneğiyle ödüllendirilmis tek canlı türü olan insanoğlu. çevreyi ve eko-sistem icinde yer alan tüm türleri korumakla yükümlüdür. Bu da yalnız öteki insanlara degil: tüm diğer canlılara. çevremize ve tüm vasamın kaynağı olan dünyava karsı duygulu. anlavışlı ve nazik davranmamız gerektiğini gösterivor. Kuzey Hindistan'ın Dharamsala kentinde bu- lünan sürgündeki Tibet hükümeti, Dünyanın dik- katini çeİanek ve Tibet'in yok edilmiş çevresini herkese duyurmak amacıyla, Tibet Enformasyon ve Ulnslararası tlişkiler Bürosu'nu kurdu. Büro- nun ilk çalışması, 22 Nisan 1990'da tûm dünya- da kutlanan Dûnya Gûuü'ne hemen kanlmak ol- du. Halen yaşadığım Dharamsala adlı küçûk yer- leşimde bile Tibetliler, kasabayı tamamen temiz- lemek ve ağaç dikmek için birleşerek kutlamala- ra etkin bir biçimde kahldılar. Tibetli Kadınlar Derneği, ağaç dikme kampan- yasını yaygınlaştırma karan aldı ve her ülkede Ti- bet'i destekleyen gruplar, ülkelerindeki çevreci dernekJerin dikkatini çektiler. Çin elçiliklerinin önünde gösteriler dûzenlemek, Tibet'e komşu olan ülkelere bilgilendirme paketleri göndermek, karşılaşılacak en kötü çevre sorunlannı açık se- çik dile getirmek, hemen ele alınacak çalışma alanlan olarak belirlendi. 'Tibet Çevre DostiarT, aynca uluslararası çevre konferanslannı belirle- yip buralara temsilci göndermek ve banş yanlısı, nûkleer silah karşıtı kuruluşlarla işbirliği yapmak için de karar aldı. Sürgündeki Tibet toplumlan, ağaç dikme kampanyası dışmda Tibet'in yeniden ağaçlandınlması için de kampanya başlattı. İlk adım olarak Tibet'i ziyaret eden ya da Tibet'e dö- nen kişilere tohumlar verildi. Tibet'i ziyaret eden Lamalar, Tibet halkını yeni ağaçlar dikrnenin öne- mi hakkında eğitmek için bilgilendirildiler ve Ti- betdilinde hazırlannuş özel çevre koruma broşür- leri kendilerine sağlandı. 1990 yıhnın Dûnya Günü, hepimize dahatemiz, gûvenli ve daha iyi bir dûnya için sorumlulukla- nmızı gündeme getirdi. Dünyanın tûm insanlığın mirası olduğunu ve onun kirlenmesinin hepimi- zin yaşam kaynağının kirlenmesi anlamına gele- ceğini bir kez daha anımsattı ve anımsatmayı da sürdûrûyor. IBudbmkı mancm çevreye ver Portre 6 Dünyanın Damı'ııın sürgündeki lideri Tibetii Budistlerin dinsel - siyasal önderi •Dalai Lama', bugün 59. doğum yıldönûmünû kuthıyor. Dalai La- ma'nm gerçek tam adı, Jampei NgımBOg Lo- sang Yeshi Tenzin Gyat- so'dur. Tibet'in sürgün- deki lideri Tenzin Gyat- Ht, 6 Temmuz 1935'te Doğu Tibet'te Takster- Amdo'da doğdu. Kendi- sine verilen adı Lhamo Thoodup'ru 'Düsyanm damı' ola- rak tanımlanan Tibet'te- ki Lhasa kentinde Potala Sarayı'nda ofuran ve dinsel-siyasal iktidan olankişiye verilen unvan 'Dalai Lama'dır. Dalai Lama'nın, Tibet'in sahi- , bi Bodnisattv* Avalold- '• tesvera'mn ruhunun dünyada girdiği beden ol- duğuna inanılır. Inanca göre, ölûmünden 49 gün sonra tannsal ruh -sıradan bir ruh değil- olağa- nüstü özelliklerle doğan bir çocuga yeniden gir- mektedir. Bu olay, resmi tutanakla Çin hükümetine onay için bildirilir. Dalai Lama unvanı yalnız Tibet'te değil, Moğolistan, Batı Çin'in birbölümü, Bhu- tan, Ladak ve Sıkkım'da Buda'ya inananlan da ü. Ekim 1950 f de Tibet sınınndaki Yatung'a kaçtı. Nehru'nun deste- ğini aiamadı. Bir yıl son- ra, ülkesinin Çin sınırla- n içinde 1937'de Tenzin Gyatso, daha 4 yaşında iken Bodnisattva Avalokitesvera ile özdeşieşen 14. 'Dalai Lama'olarak ilan edildi. 1940'ta Tibet'in egemeni ve tüm Budacı tarikatlann en büyûk önderi olarak Dalai Lama koltuğuna oturdu. 6 yaşında özel bir din eğitiminden geçirildi. Daha sonraki yıllarda, bir anlamda Budizmin doktorası niteliğindeki, 'Gesbe Lharampa' de- rccesini 1959'daaldı. 1950'de 15 yaşındayken Tibet ülusal Mecli- si'nce siyasal liderliği açıklandı. Çin'in Tibet'i 1949'da istilasından sonrabanşgörüşmeleri yap- ç p sağlayan Pekin Anlaş- ması'nı yapmak zorun- da kaldı. Çin ile anlaş- mazlıklar yülarca sürdû. 1956'da Doğu Tibet halkınm Komünist Çin'e karşı ayaklanması başansızlıkla sonuçla- nıneal7Marti959ge- cesi Lhasa'dan aynlıp Hindistan'a siyasal sı- ğınmada bulundu. Ku- zey Hifldistan'daki Dha- ramsala - da, sürgûnde Ti- bet hûkümetini kurdu ve vatandaşlannın haklan- nı koruma savaşını sür- dürdü. Dünyanın çeşitu ülke- lerini dolaşb ve Tibet halkının egemenligi, ba- nş, evrensel sorumluiuk ve dinlerarası anlayış konulannda konuşmalar ve temaslar yaptı. Çin Halk Cumhuriyeti'nin engellemelerine karşın ABD Başkanı BiB Clinton, îngiltere Başkanı Jobn Major kendisini kabul etti. ABD Kongre- si'nden 1987'de Tibet'in geieceği ile ilgili beş maddelik bir plan geçirtti. 1988'de Strasbourg'da Avrupa Parlamento- su'nda konuştu. Kendisine 'Magsaysay', 'Lincota', 'Brikeöa' ve 1987'de Afcert Sctawefizer ödüllerinden baş- ka, 1989'da da 'Nobd Banş ödûlû' verildi. Kitaplanndan bazılan şunlardır: "My Land aadMyPfeople'(1962),'OpeıüngoftbeW^dom Eye' (1963), 'Key to the Mkküe Wıy' (1971), 'Kidness,Clarit> andlnsight'(1987), 'TheUni- onofB8s»aııdEmp<kıes$'( 1988), The DalaiLa- maatHarwd'(1988), 'MyTBbet'(1989), 'Flre- edoaı in Esie' (1990), 'Cultivating a DaÜy Me- "dıaüon- (1991), 'PathtoBl»'(1992). Dalai Lama Tibet'in dinsel-siyasal lideri sayılan Dalai-Lama'lanresimde görüien Lhasa kentindeki Potala Sa- rayı'nda orunırlâr. Ancak DalaHama, şu anda sürgûnde yurdundan uzakta \«şıyorv« ülkesinin insanlan için şöyk diyor: Tibetliler yaşamın her biçimine büyük saygı duyarlar. tnançlan gere- ği, insan ya da hayvan obun, duya , hisseden hiçbir canbya zarar vçnnezier. Budizm inancına göre gerek çevre gerek için- de yaşayanlar, beş ana maddeden oluşurlar. Bun- lar, toprak, su, ateş, rüzgar ve boşluk, yani uzay- dır. Bu beş ana maddeden ötürü, doğal çevreyle içinde yaşayan, duyan, hisseden canlılar arasında çok yalan karşılıklı ilişkiler vardır. Aynca canlı- lann doğuşlanndan ıtıbaren yaradılışlannda olan maddeler de vardır. Bunun için Budist öğretisine göre en iç bilinç, 'yaraöa'nın ta kendisidir ve o da beş maddeden, maddenin çok incelikli anlaşıl- ması güç birbiçiminden oluşur. Bu incelikli mad- deler, iç maddelerin oluşumu için gerekli koşul- lan hazırlarlar ki bunlar da canlılan ortaya çıka- nrlar; bunun sonucunda da dış maddelerin var oluşu ve evrimi ortaya çıkar. Bu yüzden karşılık- lı bağunlılık ve karşılıklı ilişkiler vardır. Dünya- yı yalnız öteki insanlarla paylaşmakla kalmıyo- ruz; onu aynı zamanda karadaki hayvanlar, suda- ki balıklar, havadaki kuşlarla da paylaşıyoruz. Onun için de doğal çevreyi korumak istiyorsak olanağı olduğu kadar, doğaya yakın yaşamak zo- rundayız. tnsanın doğası gereği, özünde nazik olduğuna gercekten inanıyorum. Böyle olduğumuz için de yalnız öteki insanlarla değil, tüm canlılarla ve çev- remizle de çok nazik ve şiddetten uzak ilişkiler kurmalıyız. Bu, bence bir ahlak sorunu değil, ya- şamımızı sürdürebilmemizin koşuludur. Yalnız bu kuşağın değil, ileriki kuşaklann da yaşamını sürdürebilmesinin koşuludur. Bunun için de çev- re gibi tüm dûnyayı ilgilendiren bir konuda doğ- ru davranışlann, kûçûk yaştan itibaren geliştiril- mesi gerekir. Pekı öyleyse dünyada banşı ya da çevremizle uyumlu bir ilişkiyi nasıl geliştirip sağlayacağız? Bir Budist olarak ve güç durumlardan geçmiş bir kişi olarak en etkili öğe- ^ tnsan aklı. insan kavnaklı sorunlann çözümünde anahtardır. Bu sorunlar: ekonomik. uluslararası ilişkiler. biliırL teknoloji. tıp. ekoloji ya da herhangi baska bir konuvla bilim, teknoloji, üp, eko- loji ya da herhangi başka bir konuyla ilgili olabilir. Insanın kendi denetimi- nin dışında görünse de ana konu yine insan dav- ranışıdır. Davranış, ben- cilce ya da düşûnülmeden yapılmışsa sorunlar çıka- caktır. Öte yanda, davra- nin,kişinindûşüncebiçi- •, Ti . , -ı~ ^ T *^J nış iyiyse bunu izleyen mi olduğuna inanıyo- llglll OİablllT. DaVTaniŞ, benCllCe olusumlar.olumlubiryol nım. Bir kişinin düşünce v a d a dÜSÜnÜİmeden VaDllmiSSa izleyeceklerdir. Çevre:ya bıçımı;bıraçıdanyanlış, * * ••—*"• * — da benzen dış dunımlan sorunlar cıkacaktır. Davranış rahatsız ediciyse nefret ya da benzeri duygularla doluysa o zaman en sa- kin ve rahat çevre bile ona huzur sağlamaya- caktır. Öte yanda, düşün- ce biçimimiz banşçı ve nazikse o zaman en düş- manca çevre bile insanın iç banşını fazla etkileye- mez. Mutluluğun gerçek kaynağı, kişjnin kendi dûşünce biçimi olduğuna göre böyle birbakış açı- sını gelişrirmek için insan akJının eğitilmesi, hem yararlı hem de etkilidir. İnsanlan dikkatle incelersek Fıziksel yönün dı- şında, çok etkili bir başka öğenin varlığını görü- rûz; bu, 'bilinç' ya da 'aku'dır Bir insanın oldu- ğu yerde bilinç de vardır. Onun için de insan ak- lı, insan kaynaklı sorunlann çözümünde anahtar- du. Bu sorunlar; ekonomik, uluslararası ilişkiler, iviyse bunu izleven olusumlar da. olumlu bir yol izleyeceklerdir. Cevre ya da benzeri dıs durumlan değiştirebilmek için önce kendi icimizde degismeliviz. değiştirebimıek için önce kendi icimizde degişme- liyiz. Ömeğin, güzel birbah- çe arzuluyorsak önce ha- yalimizde bir plana veya görûnüme sahip olmalı- yız. Sonra da bu dûşün, uygulamaya konulur ve dış yardımlar aracılığıyla bahçe gerçekleşir. Ama önce her şey zihinde be- lirlenmelidir. Yine de insanlann zeka ve 'beyin' yönü çok geliştirilip uygulamaya konuldu da ne- dense 'yürek' yönü gözardı edildi. Bununla iyi yü- rekli olmak, sevgi, duygululuk, yardmıseverlik ve bağışlayıcılık yönlerinin gelişimini ifade etmek istiyorum. iyi yüreldiliğin ve başkalanmn iyiliği- ni düşünmenin yokluğunda, çevrenin yok olması da dahil, birçok istenmeyen ve rahatsız edici so- nuç ortayaçıktı. Gerçekve kalıcı dûnyabanşı, in- sanlan ilgilendirir ve bu insancıl duygu bunun kökeninde yatar. Dünyada gerçek banşa, kişisel banşla vanlabilir. Burada kişinin sorumluluğu çok açıktır; çünkü önce kişinin öz benliğinde bir banş havası yaratılmalı, sonra bu; aileye, toplu- ma ve giderek dünyaya yayılmalıdır. Dünya anamız, bize iyi davranmamızı öğütlü- yor. Tüm çevremizde doğanın tükenmekte oldu- ğuna dair işaretler var. Ustelik yaşanmakta olan çevre bunalımı, ulusal sınırlan ikinci dereceye düşürerek tüm insanlığı ilgilendirmektedir, Dün- yada bizim anladığımız anlamda banşm ve yaşa- mın sürmesı, insancıl değerlere bağhlık duyma- yan insan davranışlannca tehdit edilmektedir. Do- ğanın ve doğal kaynaklann yok edilmesi; cehalet, açgözlülük ve dünyadaki öteki canlılara karşı say- gısızhktan doğuyor. Dûnya banşı sağlanamazsa ve doğal çevremizin yok edilmesi bugûnkü hızıy- la sûrerse bu saygısızlık, son derece kirlenmiş bir dünyanın mirasçılan olan gelecek kuşaklara ka- dar uzanacak. Atalanmız, dünyayı zengin ve ve- rimli olarak algıladılar; öyledir de. Geçmişte bir- çok kişi, doğayı tükenmez bir kaynak olarak gör- dü; ama bizler bunun, ancak ona iyi bakarsak ge- çerli olacağını biliyoruz. Kendi zihnimizde iyi ve saygılı değerler yaratıp geliştirirsek davranışlan- rruz da doğal olarak dünyadaki yaşamı tehdit et- mekten vazgeçecektir. Doğal çevreyi ve dûnyamı- zı lcirlenmekten korumak için çalışmakla, gelecek kuşaklann ve dünyanın diğer canlılannın yaşam hakkına saygı duymuş oluruz. Doğaya özen gös- terirsek o; zengin, verimli ve bitmez tükenmez bir kaynak olur. I İnsan çevreyl ve tüm canHan Ikortın^da yükümlüdür Çevreyi korumak yalnızca dûnyayı değil, aynı zamanda diğer canlılan korumak anlamına geli- yor. tnsan gibi çok gelişmiş türlerden ya da daha basit türlerden hayvanlar da olsalar, tüm canlılar banş, huzur ve güven ararlar. Yaşam, 'dilsiz' hay- vanlar için de -herhangi bir insan için olduğu ka- dar- değeriidir. En basit bir böcek bile, yaşamını tehdit eden tehlikelerden korunmaya çalışır. Her- hangi birimizin acı çekmek yerine mutluluğu yeğ- lediğimiz gibi, dünyanın tüm canlılan da bunu arzular; ama bu konuda etkeniıklen başka bırko- nudur. ^ îyi yürekliliğin ve baskalannın iyiliğini düşünmenin yokluğunda. çevrenin yok olması da dahil. bircok istenmeyen ve rahatsız edici sonuc ortaya cıktı. Düfıvada gerçek bansa. kişisel banşla vanlabilir. Burada kişinin sorumluluğu cok açıktır: çünkü önce kişinin öz benliğinde bir bans havası yaratılmalı. sonra bu: aileye. topluma ve giderek dünyaya yayılmalıdır. Sonuç olarak dünyadaki canlılann içinde akıl ve konuşma yeteneğiyle ödüllendirilmis tek can- lı türü olan insanoğlu, çevreyi ve eko-sistem için- de yer alan tüm türleri korumakla yükümlüdür. Bu da yalnız öteki insanlara değil; tüm diğer canlıla- ra, çevremize ve tüm yaşamın kaynağı olan dün- yaya karşı duygulu, anlayişlı ve nazik davranma- mız gerektiğini gösteriyor. Bunu başarmak için de kendimize, gezegenimize ve gezegenimizde ya- şayan tüm canlılara karşı evrensel bir anlayış ge- liştirmemiz gerekiyor. Dünya, evimize benzer. Evrende başka bir ev bulma olanağımız -en azından yalan bir gelecek- te- yoktur. Onun için yalnızca kendi kuşağımız için değil, gelecek kuşaklar için de bu evimize iyi bakmamız gerekiyor. Geçmişte yapılan yıkımı, cehalet içinde yapılmış olarak kabul etmemiz ge- rekir. Aynı zamanda da ahlaksal açıdan, nasıl bir dünyaya doğduğumuzu, neye karşı sorumlu oldu- ğumuzu ve gelecek kuşaklara ne bırakacağımızı yeniden değerlendirmeliyiz. Bu, gözardı edeme- yeceğimiz çok önemli bir sorumluluktur. Kuşağı- mızm da kritik bir noktada olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Küresel iletişim sağlanmış durumda, ama ba- nş için anlamlı görüşmeler yerine çatışmalar ya- pılıyor. Bilim ve teknolojinin mucizeleri, dünya- nın bazı yerlerinde çekilen açlık ve diğer canlıla- nn yok edilmesi gibi, insanlık trajedileriyle den- geleniyor... Hatta zaman zaman denge, acılar yö- nünde bozuluyor. Açlık ve canlılann yok edilme- si gibi sık rastlanan trajedilere, bilim ve teknolo-. jinin mucizelerine benzer bir çözüm bulabikne- mizi gönülden dilerim. Dünyanın okyanuslan, de- nizleri ve su kaynaklan kirlenmişken ve içlerin- de yaşayan canlılar hala tanınmaz ve anlaşılmaz- ken uzay araştırmalan yapıhyor. Dûnya ekoloji- sini yok eden bir önemli neden, dünyanın kıt kay- naklannı tüketen sanayi ve teknolojik gelişme- lerdir. Gelişmeye ve teknolojik ilerlemeye karşı değilim. Yalnız, "Bflhn veteknoloji,insanoğlumı ve dün- yayıtutsaketmemeBdir" demek istiyorum. Bilim, insanın sorunlannı çözebilmek için, yoksa, bir sorun çıkarmak için değil. Nadir olduğunu bildi- ğimiz birçok doğal harikalar; hayvanlar, bitkiler, böcekler, hatta mikroorganizmalar gelecek kuşak- larca hiç tamnmayacaklar. Gelecek kuşaklann da onlan bizler gibi tanımasmı istiyorsak hemen harekete geçmemiz gerekiyor. Bunun için hem yeterliyiz hem de sorumlu. Hep büiikte çalışıp dünyamızı koruyalım... Yann: Pierre Sane POLtltKA VE ÖTESİ MEHMEDKEMAL Y A Y I N H A K K I C u m h U r İ y e t ' E A İ T T İ R . İ Z İ N S İ Z Y A Y I N L A N A M A Z Gökyüzünü Boyamak..özdemir Asaf, "Bütün renkler hızla kirleniyordu I Bi- rinciliği beyaza verdiler" der. Istanbul kaldırımlarınm kimi yerde yeşile boyandığını görünce bu dizeleri anım- sadım. En çabuk kirlenen renk elbette beyazdır. Yeşile gelince, bağnaz dinciler yeşili çok severler, ön- lerine gelen her yere yeşil sürerler. Yakında Istanbul türbeye dönebilir. Belki de yeşilin çiğliğinden türbe yeşi- li vardır. Neyzen için anlatırlar. Bir mecliste evliya üstürte ko- nuşuyorlarmış, ileri gelenlerden biri sormuş: "Evliyanın Türkçesi nedir?" Neyzen de, "Ölüsü kandilli..." diyesiymiş. O günden bugüne yatır- lara (evliyalara) ölüsü kandilli derlermiş.. Birde "Renk- lerle beğeniler tartışılmaz " diye bir kelam-ı kibar vardı r. Kimi toplantılarda şiir meraklıları çıkar, önümü keser, yakışıklı yakışıksız sorular sorarlar. Yanıt verdiğim olur, vermediğim olur. Ne olsa konuşulan şiirdir, boş bıraka- mazsınız, bir şeyler söyleyeceksiniz. "Affedersiniz efendim, bir şey soracağım." "Estağfurullah, buyurun efendim." "Muğbece ne demektir?" Hoppala! "Bayram değil, seyran değil bu soru da nereden çık- f/?"demedim. Dilimin döndüğünce anlatmayaçalıştım. Amerika'da eşcinseller ellerinde bayrak ortalığa düş- müşler, dolaşıyorlar. Belki de gösteri anımsatmıştır da soruyordur. "Bir zamanlar bu gamhanede bir dem var- , dı" diyor şair. Elbette muğbeceler de olacaktı, niye ol- masın? Ucundan kıyısından anlatmaya çalıştım: "İslamdan önce Mecusi papazlarına 'muğ' derlerdi. Bu muğların gençlerine 'muğbece', yaşlılarına 'pir-i mu- gan' denirdi. Gençler muğbece, yaşlılar pir-i mugan. Pir-i mugan, aynı zamanda meyhaneci anlamına da ge- tirdi". Eski edebiyatımızda Yahya Kemal'e gejinceye değin bu deyimler unutulmuştu. Yahya Kemal'in şöyle bir gazeli vardır: O muğbeceyle tanıştımdı Lale Devrinde Fütadegânına son piyale devrinde Onaltı yaşına dahil o şuhu Sadabât Cihanı verdi idi ihtilale devrinde Pir-i mugan olmuşlar, bir işret aleminde bir muğbece- yi överlerken, yaşa varol anlamına, şöyle bir beyit dö- şenmişlerdi: Bir cam bir de kand-i lebin sundu muğbece Pir-i mugan olası aceb meşrebimcedir. Bu beyiti Osmanlıcasından arındırarak söylemek is- tersek şöyle oluyor: Önce kadehi sundu, sonra öptü; büyüyüp de kocayası huyu ne de çok huyuma benziyor.. Bir zamanlar Ataç seviyor diye Divan şiirini sevenlere solcu derlerdi Abdulbaki Gölpınarlı da bir süre "Divan Edebiyatı Beyanındadır" kitabından ötürü solcu olma- mış mıydı? Solcuların bir araya gelmesi (birleşmesi) için çabala- yanlar çok. Ancak solun iki yakası, bir türlü bir araya gelmiyor. Bir dostun şöyle bir sözü vardır: "Sol bir, Arap iki, bir araya gelmezler..." Sol, emekçiler birleşemediği için bir araya gelemiyor, Araplar petrol kavgası için kaynaşamıyor. Emek birleş- se toz duman attırır, Arap'ın petrolü bir araya gelse kim karşı koyabilir? Kaldırımları yeşile boyamak kolay! Şairimiz uykusunda gökyüzünü boyardı, uyanınca da yeryüzünü... Herkes Orhan Veli nin 'Dalgacı Mahmut'o olamazki!.. BULMACA 1 2 3 6 7SOLDANSAĞA: 1/ İnsana ve insan değer- lerine en büyük ağırhğı veren düşünsel yaklaşım. 2/ Bir şeyin erebileceği uzaklık... Asya'da bir ül- ke. 3/ Yunan mitolojisin- de toprak ve bereket tan- nçası. 4/ 'Bahar geldi çiçek bitti — bitti Toprak güldü taşı güldüreme- dim" (Pir Sultan Ab- dal)... Özellikle Amerika 8 ve Avnıpa'da çok yaygın sivil hizmet kulübü. 5/ Türk müziğinde bileşik bir ma- kam... Güzel sanat. 6/ Elazığ ilin- de, tunç çağına ait buluntulanyla ünlü höyük. 7/ Hint mitolojisinde ilk dişi insan. 8/ Madencilikle ilgili bir kuruluşumuzun kısa yazıhşı... Elektrik akımında yeğjnlik birimi. 9/ Kemiklerin içindeİa yağlı mad- de... Dinsel inançlan olmayan. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Zevki, insan yaşamınm tek de- ğer ve amacı sayan öğreti. 2/ Insa- nın var olabilmesi için doğayı değişürmesi ve doğayı değiştirir- ken kendini de değiştirmesi süreci... Boru sesi. 3/ Temeli taklide dayanan sözsüz oyun... Suudi Arabistan'm para birimi. 4/ Franz Kafka'nın tamnmış bir romanı. 5/ Toz havalanarak çev- reye yayılmak. 6/ Bireyler arasında ortak simgeler sistemiyle gerçekleştirilen bilgi ve ânlam alışyerişi. 7/ Sıvas'ın bir ilçesi... Ayak. 8/ Moübden elementinin simgesi... Beğenme, itibar. 9/ Hasta... Bir nota. İLAN AYANCIK KADASTRO MAHKEMESİ'NDEN DosyaNo: 1989/30 Davacı Mehmet Gürleyen tarafından davalı Kamil Yıldız ye Ali Yıldız ale>hine Ayanak Büyükdüz köyünün Onortak mevkisınde kaim 104ada, Ml-101 ada, 44-42-45-52 ve 53 parsel nolugayrimen- küllerle ilgili olarak mahkememizde açmış olduğu kadastro tespitine itiraz davasında adresleri tespit edilemeyen dahili davahlara Ûanen tebliğe karar verildiğinden; Dahıü davalılar Ayana Büyükdüz köyünden tndir Yüdız mirasçı- lan olan Rasim, çocuklan Rasim Erünsal, Nuri Erünsal, Ismail kızı Ayşe Yılmaz, Hasibe çocuklan Recep Aksoy, Satı Aksoy, Yakup oğ- lu Şevket Şentürk, Şevket kızı Gülser Şentürk, Nuriye esj Şevki Şen- türk, Izzet çocuklan, Yaşar Özbay, Şaban özbay, Muhittin özbay, Müyesser Özbay ve Şerafettin özbay'm duruşma günü olan 11.7. 1994 günü saat 9.00'da Ayana Kadastro Mahkemesi duruşma salo- nunda bizzat hazır bulunmadıklan veya kendilerini bir vekılle temsü ettirmedikleri takdirde yargılamanrn yokluklannda devam edeceği ve karar verileceği davetiye yerine kaim olmak üzere iianen tebliğ ohı- nur. 13.6.1994 Basın: 49194 İLAN SARIYER SULH HUKUK HÂKİMLtĞİ'NDEN Sayı: 1993/1198 Mahkememizin 1993'1198 esas 1994/374 karar saydıve 13.5.1994 tarihli ilamı ile Orhan Kipmen'in babası ve murisi bulunan Seyfettin Kipmen'in Beyoğlu 19. Noterliği'nin 10.8.1992 tarih, 26823 yevmiyc numarab mirastan feragat sözleşmesine göre feragat etmiş olduğu- nun tespitine karar verilmişür. Davalı Orhan Kipmen'e işbu hüküm özeü. tebliğ yerine kaim ol- mak üzere iianen tebliğ olunur. Basın: 7402
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear