25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 24HAZİRAN1994CUMA HABERLER HBB'cilerin hapis kararı bozuldu •ANKARA (ANKA) - Askeri Yargıtay Üçüncü Dairesi HBB Televizyonu'nda yayımlanan "Anten" adlı programda halkı askerlikten soğutma yolunda yayın yaparak milli mukavemeti kırdıklan gerekçesiyle 2'şer ay hapis ve 160 biner lira da para cezasına çarpünlan televizyon program yapımcısı Erhan Akyüdız ile muhabir Ali Tevfık Berber ile ilgili karan bozdu. 2 DEP'linin Çankayaziyareti • ANKARA (Cumburiyet Bürosu)- Anayasa Mahkemesi'nin TBM M üyeliklerinin düşürülmesine karar verdiği DEP milletvekillerinden Sedat Yurtdaş ve Selim Sadak, bugün Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i ziyaret ederek DEP'in kapatılması ve milletvekillikkrinin dûşürülmesi sonrasında yaşanabılecek sorunlan aklaracaklar. Cumhupiyet'in 3 haberiTBMM'de • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-CHPAdana Milletvekili tbrahim Özdiş, gazetemizde yayımlanan, "Laiklik ilkesi üzerinde duran öğretmene soruşturma tehdidi", "Hizmet içi eğitimde laiklik karşıtı konular işleniyor" ve "Nükleer kapana kredi yemi" haberlerini, soru önergeleriyle Meclis gündeminegetirdi. Asgari Ocret Komisyonu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun çalışmalan, dün yapılan toplantının ardından 4 temmuza ertelendi. Çalışma Genel Müdürii İsmail Bayer başkanlığında, dün 4. kez toplanan komisyonda, Hacettepe Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü'nün haarladığı besin içi-besin dışı gıda harcamalanna ilişkın veriler değerlendirildı. HûkömetteSSK kpizi •ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Emeklilik yaşı ve prim ödeme gün sayısıru yükselten SSK ile ilgili yasa taslağından devletin katkısı ile ilgili düzenlemelerin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Mehmet Moğultay yurtdışındayken çıkanlması, koalisyon ortakJan arasında sıkıntı yarattı. Düzenlemeyi Meclis'ten geri çeken Moğultay, "'Bunu kabul etmem mümkün değil. Yeniden tartışmaya açacağız" dedi. Meclis'te küfür terörû •ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Kanal D televizyonunda 19 arkadaşıyla birlikte ANAP'a geçeceği yönündeki bir habere öfkelenen DYP Bolu Milletvekili Necmi Hoşver, TBMM kulisinde "küfür terörü" estirdi. Aralannda kendisinindebulunduğu 19 Tiilletvekilinin ANAP'a geçeceği yönündeki haberin ıkşam bülteninde /ayımlanmasına "aşın Dfİcelenen" Hoşver'in, dün gece Meclis kulisindeki telefonlardan haberi yayırnlayan Kanal D televizyonunun Ankara bürosunu arayarak haberin tekzip edilmesini istediği öğrenildi. Hoşver, bununla da yetinmeyip nöbetçi muhabire ağır şekilde küfur etmeye başladı. Köy Enstitülepi Vakfı kuruldu • ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitun Vakfı, Köy Enstitüleri'nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç'un 54. ölüm yıldönümünde kuruldu. Vakfın kuruculan, Türkiye'deki eğitim sisteminin yanhşlan üzerinde durarak sorunlann çözümü için Türkiye'deki aydınlara çağnda bulundular. 'BirOlalım' müzik şöleni • tstanbul Haber Servisi- Pir SultanAbdalKültür DemeğTnin düzeniediği, "Özde, Sözde, Şazda Bir Olahm" adlı müzik şöleninin yerinin valilik karanyla lnönü Stadı'ndan, Ali Sami Yen Stadı'na alındıgı büdirildi. Şölen yann Ali Sami Yen Stadı'nda saat 14.0O-23.0O saatleri arasında yapılacak. Devletçilik, kamu mülkiyeti biçimlerinden sadece biri ve elbette en iyisi Ö&Ueşmemi, demokvasimi lÖnce kısa bir anı. Galiba 1%2 sonbahan. TPAO'nun yetkisindeki petrol arama yetki- si uluslararası petrol tekellerine de açıhyor. British Oil (BP), Shell, Mobil Oil gibi dev petrol şirketleri üst üste arama ruhsat- ian alıyorlar. Sosyalizmi benim- seyenlerin sayısı henüz bir avuç. T1P daha gencecik bir fıdan. Yön Dergisi etkili ama, etkisi bir avuç aydınla sınırh. Yön'de Do- ğan Avcıoğlu'nun coşkulu yazı- lanndan etkilenen bir avuç üni- versite öğrencisi "Emperyalist petrol tekellerine karşı milli pet- rol" slogaru ile bir yürüyüş yapmaya ka- rar verdiler. Genceciktiler. Bilgileri yeter- siz, bilgilenebilecelderi kaynaklar yok denecek kadar kıttı. Anadolu toprak- lannın altında petrol yatıp yatmadığını. yatıyorsa bile ülkenin gereksinimine ye- tip yetmeyeceğini de bilmiyorlardı. Ama ulusal çıkarlann uluslararası petrol te- kellerine peşkeş çekilmemesinin gerekti- ğini biliyorlardı. Beyazıt Meydanı'nda toplandılar. Topu topu 13 genç (evet, sadece on üç). Ellerinde acemice yazılmış birkaç pan- kart. Yürüyüş başladı. Kapalçarşı es- nafı, Çemberlıtaş, Divanyolu, Cağaloğ- lu esnaflan ellerinde iki üç alız pan- kartçıkla yürüyen bu gençlere ilgisiz göz- lerle bakülar. Biri laf ola beri gele kabi- linden yanındakine sordu: - Ne istiyor bu gençler gene böyle? Öteki omuz silkti: - Gençlik tşte. Gençtir, aykmdır... Yürüyüş Vilayet'in önün- de sona erdi. Koruma polis- leri önlem alma gereğiru bile duymadılar. 11 delikanlı, iki genç kız "antiemperyalist eyleinlerini" bitirdiler. Ne bir ses. ne bir yankı... 1%9'da TIFin benzeri içerikte bir mitinginde Tak- sim Alanı adam almıyordu. 1%2'nin 13 "aykın" genci, yedi yıl sonra yüz bin, yüz- binler olmuşlardı. D, pazannda değil, tüm yerkürede döndü- rülüyordu. Globalleşmiştik yani... Mütemmim cüz Boyalı eşeğj "yeni" diye yutanlar çok. Her gün gazete köşelerinde. TV ekran- lannda, Meclis kürsülerinde yüz yüzeyiz onlarla. Bize yeni dünya düzeninin bile- şenlerini sayıyorlar: Demokrasi - insan haklan - serbest piyasa ekonomisi.'.. Demokrasiden, insan haklanndan ya- naysanız serbest piyasa ekonomisinden de yana olacaksınız. Serbest piyasa eko- nomisi (siz bunu kapitalizm olarak oku- yunuz) demokrasinin ve insan hak- lannın -eskilerin deyimiyle- "mütemmim cüzü" haline getiriliyor. Mütemmim cüz, yani olmazsa olmaz parçası. bütünü oluşturan parçası. Zurnanın zırt dedıği ver de zaten burası. emokrasinin kurumlaşmasına ve kalıcılaşmasma giden yolda "Özelleştirme mi, devletleştirme mi" yerine "Demokrasiyi pekiştirecek, düzeni sosyalleştirip ekonomiyi daha da verimlileştirecek kamu mülkiyeti biçimleri neler olabilir" diye sormak yaratıcı akla daha çok yakışmaz mı ? daha iyi işletüği varsayımı. Burada "daha iyTye yüklenen anlam önemli. Özelleş- tirme tartışmasında TÜSİAD'ın yaru sıra Türkiye Odalar ve Borsalar BirliğT- nin (TOBB) konuyu ciddiye aldıklan için ciddiye alınmalan gerektiğine bu yaa dizisinin ilk günlerinde dikkati çek- miştik. TOBB'nin andığımız raporu bu "daha iyi"yi şöyle açıklıyor: "...piyasa ekonomisine bu üstünlüğü sağlayan başlı- ca faktörier ise bircvsel mülkivet ile pi- yasadaki rekabetin kâr güdüsüriden ötürii insan üzerindeki itici ve vönlendirici gücü- dür. Bu sebepten ötürii piyasa ekonomisi, mülkiyeti ve rekabeti dışlayan kumanda ekonomilerine oranla insan doğasına çok daha uyumludur...' (TOBB Özelleştirme Raporu. Sayfa 15). İşletmelerin venmh yönetılmesınin mülkiyet koşuluna bağh olmadığına ihş- kin klasik iktisadın çok bilinen ilkesını ya Bankası'nın, geçmiş yıllardan farklı olarak, Türkiye'ye kredi musluklanrun önkoşulu olarak ozelleştirmeyi dayatüklanna işaret edilmişti. Keza 7-G'ler olarak arulan gelişmiş sanayi ülkelerinin aşın boyutlarda bir üretim fazlasınm sıkıntılannı ya- şadıklanna değinilmişti. Bu iki olgu bir arada ele alındığında çıkan sonuç çok yalın: Türkiye'- nin sanayileşme hedeflerini bir yana koyması, turizm sanayii ve Avrupa'nın sütçüsü ve manavı olmakla yetinmesi öngörülmek- tedir. Gereksinim duyulan sana- yi ürürüeri ise ellerindeki üretim fazlasını eritebilmek için aralannda bile kanlı bıçakh olan 7-G'lere bırakılmaidır. Ta- bii bu arada Cumhuriyetin kuruluşun- dan beri savunulagelen, sendeleye sende- leye de olsa az buçuk yol alınmış sanayi- leşme hedefı de bir yana bırakılmalıdır... Koç grubunun sözcüsü İnan Kıraç'ın iki hafta önce gazetelere yansıyan feryat- lannın temeü de budur zaten. Bire bir ekJemek Özelleştirme zaten yaratılmış bir ser- mayenin el değiştirmesidir. Kamu mül- kiyetinden özel mülkiyete geçmesidir. Oysa Türkiye'nin ekmek kadar. su ka- dar gereksinim duyduğu, tüten yeni ba- calar kurulması. üretimin arttınlmasıdır. Demirel'in deyimi ile "Bir'e bir daha kat- maktır" Dinozorluk(muş) Bugün özelleştirme salgınına, kamu mülkünün haraç mezat saülmasına, ül- kenin sanayileşme hedefle- rini geri dönüşsüz biçimde terketmesine karşı çıkanlar "aykın" sayılıyor. Sayılan -13 olmasa da- oldukça az. Koskoca parlamentoda bir Mümtaz Soysal'dan başka adı aklınıza hemen gelen, özelleştirmeciliğe bayrak açmış bir milletvekili anımsıyor musunuz? Yazıh ve görsel medyada (gazete- ler ve TV'ler) özelleştirme övgüsü yapmayan kaç ya- zar, kaç program anımsı- yorsunuz? Dahası, bugün özelleştir- meye karşı çıkanlan, kimile- ri gazete köşelerinde, kimi- leri meyhane sohbetlerinin sorumsuz matraklannda "dinozor bunlar" diye niteli- yor. E)inozor dedikleri "çağdışı görüşler savunan" demek olsa gerek. Çağdışıh- ktan amaçlanan da herhal- de şu pek revaç bulan "Oo- balleşme olgusu"nu veri ka- bul edip hemen benimseme- mek olmalı. Globalleşmek, bilebildiğimiz kadanyla elektronikteki devrim niteli- ğindeki gelişmelerden sonra iletişimin boyutunun degiş- mesinden kaynaklanan bir terimdi. Dünya küçülmüş- tü. Kara Afrika'nın en ücra köşesinde olup bitenleri, Kanada'nın buz çöllerinde yaşayan biri anında ve gö- rüntüleriyle izleyebiliyor; bilgi ve enformasyon akışı, ulusal sınırlan' anlamsı- zlaştınyordu. Ancak 80'li yülann son- lanna doğru globalleşmeye bir başka içerik ve anlam yüklendi. Sov- yetler Birliği'nin yıkılması, sosyalist siste- min çökmesiyle. çok kutuplu dünyadan, tek kutuplu dünyaya geçildi. Kımileri "Yeni Dünya Düzeni" dediler. Ameri- kalılann terimlerde alçakgönüllülüğe ge- reksinimleri yoktu. "Pax Amerikana" deyip çıktılar işin içinden. Galiba doğru- su da buydu. Amerika, yeni dünya düze- ninin bütün büeşenlerinin belirleyici gü- cüydü. Değerler yeniden tanımlandı. Ki- mileri "yükselen deger" ilan edildi. Kimi- lerini savunmak dinozorlukla eş rutulur oldu. Para, mal ve sermaye için gerçek- ten de ulusal sınırlar hızla yıkılıyordu (ve yıkıhyor). Yerküre (Globus) üstünde yaşayanlar ortak(!) çıkarlar çevresinde kenetlenmiş topluluklardı artık. Ama- zonlar'da yaşayan ilkel Kızılderililerle. çöldeki Arap'ın ve San Irmak kıyısın- daki Çinli'nin ve Karabük'teki yuksek fınn ustası Ali Taşdemir'in çıkarlan ile 'dolar'a.'yen'e, ^mark'a hükmeden finans baronlannın çıkarlan bir ve aynıydı. He- pimiz globalleşmiştik...(Breh breh breh!) Yeni diye yutturulmak istenen değer- lere yeni (en azından aşınmamış, kirlen- memiş) terimler gerekiyordu. Anlamı sö- mürüyle (hatta kimi ülkelerde darbelerle, diktatörlüklerle. yani kanla) özdeşleşmiş "kapitalizm" yerine daha az aşınmış, daha az kirlenmiş bir terim. tozlu kitap raflanndan indirilip yeniden pazarlandı: Serbest piyasa ekonomisi. Bildık bir Kay- seri hilesi bu. Kırk yılhk kapitalizm eşeği boyanmış, serbest piyasa ekonomisi adı altında yeni diye yutturuluyordu. Tek fark: Dolap artık Kayseri'nin hayvan IİP TAKSİM'DE -1962 v ılında bir a\ııç gencin Beyazıt'ta başlattığı emperj a lizme karşı ülke çıkarlarını koruma hareketinin bir benzeri mitingi 1969'da TİP Taksim'dc yaptı. Aian insan almıyordu. Bunu diğerleri izledi... İnsan haklanna, demokrasiye yürek- ten bağhysanız onun vazgecilmez bile- şeni olarak serbest piyasa ekonomisine bağlanmak zorundasıruz. Serbest pi>asa ekonomisini savunuyorsanız, ister iste- mez özeUeştirme yandaşı olacaksınız. Bizcileyin "aykınlar" ise demokrasiye ve insan haklanna çok önem veriyorlar ve çok önem verdikleri için özelleştirmeye. hele hele kör, kamu mülkünü haraç me- zat satmaya yönelmiş bir özelleştirmeye karşılar. Fark bundan ibaret. Ozelleştirmeyi demokrasi ve insan haklan açısından savıınanlann görüşleri temel olarak devletin küçülmesine da- yanıyor. Devletin elinde büyük bir eko- nomik gücün birikmesinın devletin baskıcı niteliğjni, hele hele Türkiye gibi Doğu despotizminden derin izler taşıyan ülkelerde devletin militarizasyonunu (as- kerileştirilmesini) daha da arttıracağına işaret ediliyor. Bunu önlemek için de gel- sin özelleştirme. Türkiye Odalar ve Bor- salar Birliği'nin (TOBB) Özelleştirme Raporu'nun 21. sayfasmda aynen şöyle yazıyor: "...asıl önemli olanın, özel mülki- yetin piyasaya egemen olması ve böylece devletin özgürlüğü kısıtlaytcı siyasal baskısının önlenmesi olduğu..." Bu yargı. özelltjtirilmiş, kamu mülki- yetinin her tür ve biçiminden anndınl- mış bir ekonomik düzenin daha demok- rat, daha si\il bir Türkiye üreteceği varsayımına dayanıyor ve salt bir "var- sayjm"dan ibaret kalıyor. Özelleştirme yandaşlannın altını çiz- dikJeri bir başka gerekçe de özel teşeb- büsün, işletmeleri kamu sektöründen hatırlatmaya bile gerek görmeden olgu- lara bakalım. Özel teşebbüs işletmeleri- nin. kamu kuruluşlanndan daha verimli yönetildiğine ilişkin bir veri yok ortada. (Dile\enler bu yazı dizisinin ikinci günü yavımlanan Profesör Korkut Boratav'la sövleşivi bir kez daha okusunlar. Bunun- la da >etinmeyenlere Tarih Vakfı Yurt Ya> ınlan'ndan gkan Türkiye'de Sanayi- leşmenin \eni Boyutlan ve KİPIer ki- tabını sabk vennz). Otomotiv sanav iinin düşündürdükleri Tartışılan devlet mülkiyetınde kumaş perakendeciliği gibi bir saçmalık değil. sanayileşme çabasındaki ve zorundaki bir ülkenin ekonomik düzeni... Gümrük duvarlannın ardına sığınmış otomotiv sanayiinin bir ekonomik bunabmda ne hale düştüğünü birhkte ızliyoruz. Bun- lan özel teşebbüsün kamu kuruluşlan- ndan daha iyi yönetildiğine kanıt olarak kabullenmek mümkün mü? ,4sil Çelik'in yürekler aası öyküsü henüz belleklerden silinmedi. Asil Çelik midir özel sektörün başanh işletmeciliğinin kanıü? Yoksa TOE (Türk Otomotiv Endüstrisi) özel- leştirilince mülkün sahibi olan Uzan Ai- lesi'nin fabrikayı tümüyle üretim dışı bırakıp TOE'nin arsasmda toplu konut hazırlıklan yapmasını mı başanh işletme yönetimi olarak kabullenmeliyiz? Yoksa özelleştirilen çimento sanayünde, birkaç ay içinde çimentonun fıyatını dörde, beşe katlayanlar mı bu başanh işletmeciler? Bu dizınin ilk iki gününde IMF ve Dün- Kamunun iyi işletemediği (var- sayılan) kuruluşlan de\ral- maya talip olan özel teşeb- büs. bu olgunluğa ulaşüğı id- diasındadır. Gerçekten de Cumhuri>et"in ilk yıllanna oranla özel sektörde büyük gelişmeler vardır. Bakkal dükkânlannın özel sektör kuruluşu sayıldığı, daha doğ- ru bir deyişle. özel sektörün bakkal dükkânlanndan iba- ret olduğu 1920'li yıllar geri- lerde kaldı. Ama kimi kez "Fark, bakkal dükkânlannın süper marketlere dönüşmesin- den mi ibaret acaba" dıve so- rası geliyor insanm. Hemen aklımıza geliveren bir örnek: Türkiye'de yassı demir (sac) üretimi tüketimin epey altında. Buzdolabı. çamaşır makinesi. otomobil, kamyon üretiminin bu temel yan mamulü bugün salt Ereğli Demir Çelik Fabri- kası'nda (Erdemir) üretili- yor. Acaba özel sektör, özel- leştirme türküleri çığırmak yerine "Bir, iki, üç... Daha fazla Erdemir" gibi bir slo- gan benimse>eydi: Türkiye'- ye bir ağır sanavi kurulu olan Erdemir gibi yeni fabrikalar kazandırsaydı. özelleştir- mede satışa çıkan kamu mülklerini almakta kullana- cağı "sermayeyi" yeni üretim birimleri kurma'kta kulla- na>dı ülke ekonomisine daha iyi hizmet etmış olmaz mıydı? Peki özel sektör bunu niye yeğlemiyor; bugüne dek niye yeğlemedi? Bu sorunun bir yarutı olsa gerek. Veba mı, kolera mı? Yedi gün süren bu yazı di- zisinde, dikkatli okuyııcu devlet mülkiyetinin mutlak- laşünlmadığıru. devletçiliğe övgüler düzülmediğini far- ketmiştir. Bu dizinin amaa politikaalann av alanı, çöp- lüğüne dönüştürülmüş KIT düzeninin bugünkü gibi sü- regelmesini savunmak hiç değildir. Keza "Devlet burju- vazinin eUndedir. O halde is- ter özeUeştirilsin, ister özelleş- tirilmesin farketmez" gıbısın- den sol gevezelikler de ciddi; ye alınmadı. Dev letin elinde sanayi ağırlıklı bir mülkıyet bınkı- minin onun baskıcı gücünü pekiştirdiği bilinen bir ger- çek. Demokrasi>e açılan volda bu (da) bir engel oluşturabiliyor. Ancak devlet gücünün demokratik açıhmlar için sınır- lanmasını istemekten ekonominin tü- müyle özel teşebbüsün denetimine geç- mesine. serbest piyasa ekonomisi kılıfıv la yeniden pazarlanan kapıtalizmın önün- deki tüm engellerin kalkmasına da alkış tutmamız söz konusu değil. Kamu mülkiyeti ile devlet mülkiyeti bir ve aynı ekonomik gerçeği ifade eden kavramlar değil. Devlet mülkiyeti, kamu mülkiyet biçimlerinden biri ve besbelh ki en iyisi değil. Üretim araçlannın özel mülkıyeü ise kamu mülkiyetinin tam zıddı. O halde nicin bu ikisinden birini yeğlemek zorunda kalalım? Niye veba ile kolera arasında bir tercih yapalım? Demokratikleşmeye, demokrasinin kurumlaşmasına ve kahcılaşmasına gi- den yolda kooperatif mülkiyet. yerel yö- netimJer mülkiyeti, sendikal mülkiyet gibi çok daha etkih. önemli ve savnjnulası mülkiyet biçimleri var. "ÖzeUeştirme mi, devtetleştirme mi" sorusundan yola çıkıp kâr-zarar hesaplanrun darlığında çabala- yacağımıza, soruyu "Demokrasiyı daha da pekiştirecek, ekonomiyi daha da sos- yaOeştirecek ve verimlileştirecek kamu mülkiyeti biçimleri neler olabilir"e dönüş- türmek yaratıcı akla, ulusal bağımsızlık üstünde titreyen yurtseverlere daha yakı- şmaz mı? Globalleşmeyi; ulusal bağımsızhğı, onuru ve çıkarlan koruya- rak bütün dünyaya açık bir ülke yarat- mak olarak kavrayamaz mıyız? Yoksa "ulusal bağımsızlık" kavramı da "alçalan değerler" arasına mı girdi? BİRBAKIMA SERVER TANİLLİ Marc Bloch'u Anmak... Faşistcanavarların umurunda mıydı kişiliği? Fransa, Nazilerin işgaline uğrayınca, o da faşistlere karşı örgütlenen direniş hareketine katılır: Lyon bölge- sinde Gönüllüler'in temsilcisidir; yöreyi işgalcilerden kurtarmak için komiteler kurar ve gece gündüz eylem- dedir. Tam bir gizlilik içinde olsa da yaptıkları, 8 Mart 1944'te, Gestapo'ca tutuklanır ve işkenceden geçirilir: Bileğini kırarlar, kaburgalarını ezerler, buz banyosuna sokarlar. Koma halinde, yöredeki Montluc hapishanesi- ne götürürler. 16 Mart 1944 günü de, öteki tutuklularla beraber, bir kamyona bindirilir. Aralarında, onyedi ya- şında bir genç de vardır ve ağlamaktadır; avutur genci: "- Kurşuna dizecekler bizi, korkma! Acı vermeyecek- ler, çabuk olacak..." Kamyon bir yerde durur; en önce de kendisini kurşu- na dizerler. Yere düşerken haykırır: "Yaşasın Fransa!" Fransa'nın ünlü tarihçilerinden Marc Bloch'tur bu. Geçtiğimiz hafta, bu cinayetin 50. yılıydı; Nazi vahşeti- nekurban giden öteki direnişçileranılırken.odaanılıyor doğallıkla. Elbette yanlız faşizme karşı mücadelesi üze- rinde değil, tarihçiliği, yani bilim adamlığı üzerinde de duruluyor. Yer yer ikisi arasında ilişkiler de kurularak... Nerede ayrıldı ki, barbarlığa, gıderek faşizme karşı kavgayla bilim adamlığı birbirinden hem? Türkiyeli okuyucuların yabancısı değildir Marc Blcch. Öyle de olsa, salt bellekleri tazelemek için söyleyelim: 1886da Lyon'da doğan Marc Bloch'un tarihçilik yolunda parlak bir gelişmesi olur. Ortaçağ'ı seçer uğraş alanı di- ye kendine. Bugün de bir başvuru kaynağı olarak görü- len ünlü eserlerini yazar: 'Keramet Sahibi Krallar' (1924), "Fransa'nın Kırsal Tarihinin Özgün Nitelikleri" (1931), 'Feodal Toplum' (1939-1940), ilk akla gelenler. Mesleğinin bir başka anılmaya değer eseri, Strasbo- urg'da hocalık ederken tanıştığı ünlü tarihçi Lucien Febvre'le, Fransa'da bir tarih okulunun kurulmasınayol açacak olan -o pek tanınmış- İktisadi ve Sosyal Tarih Dergisi'ni kurması (1929). Dergiyi kuranlar, yalnızolay- larla yetinen tarihin yerine bir 'yeni tarih' anlayışı geçir- mek ısterler; disiplınler arasında her türlü duvarı redde- den insan bilimlerinin bütününe bağlı olacaktır bu tarih. Fransa'da tarih biliminin, zamansallıkları da göz önün- de tutulmak koşuluyla, zihniyetlere, antropolojiye, ikti- sadi ve sosyal olaylara yüzünü çevirmesi bu dergiyle başlar bir bakıma; Vottaire in ta 18. yüzyılda 'Ulusların Örfleri Üstüne Deneme'y\e açtığı yol da, döne dolaşa, 20. yüzyılda gelip bılimsel bir temele oturur böylece. Marc Bloch'un eserlerinde işte bu derinliği ve zengin ufku görürsünüz. Ama unutmamalı: Onun, ölümünden sonra yayımlan- mış iki kitabı daha vardır ve ayrı bir değerdedirler. Bun- lardan biri, 1940'ta yazılmış bir tanıklığın dile gelişidir ki, 'Garip Yenilgi' adını taşır; ötekinin adı, 'Tarihe Övgü ya da Tarihçilik Mesleği'dir (1949). Birincisinde, Cumhuri- yetçi Marc Bloch'u, ikincisinde tarihçi Marc Bloch'u gö- rürsünüz. Türk kitaplığınm bir mutluluğudur: Bu büyük tarihçinin 'Feodal Toplum' adlı eseri ile 'Tarihe Ovgü'sünü, Meh- met Ali Kılıçbay arkadaşımız şu son yıllarda Türkçeye çevirip yayımladı ve iyi de etti. özellikle sonuncusunu mutlaka bulup okuyun! Elli yıl önce bir 16 Mart günü, Nazi barbarlarının kur- şunlarıyla toprağa düşen bir bilim adamının öyküsü bu işte! Ama bitmedi: Geçtiğimiz günlerde, Strasbourg'da da anıldı Marc Bloch. Kentin birkaç üniversitesinden biri Pasteur'ün, öteki de Robert Schuman'ın adını taşır. Bir üçüncüsüne, Marc Bloch'un yıllarca hocalık ettiği Stras- bourg Insan Bilimleri Üniversitesi'ne, büyük tarihçinin adının verilmesi, önceki yıllarda da önerilmiş, ama ka- bul edilmemişti; ölümünün 50. yılı vesilesiyle, bu öneri tekrarlandıysa da, yeniden reddedildi. Niçin? diyeceksiniz. Bilinçlerin altını kemiren bir kurttan sözediliyor. Evet, Marc Bloch, dört dörtlük bir tarihçiydi; üstelik Cumhuriyetçi ve antifaşist bir yurtseverdi. Ama? Ama Yahudiydi... Bugün seçlm olsa En çokoy ANAPveRP'nin • 11 Haziran 1994 günü 1050 seçmen arasında gerçekleştirilen araştırmada kararsızlann en fazla RP veya DSP'ye oy verme eğiliminde olacaklan belirtiliyor. Haber Merkezi-Bu pazar bir genel seçim yapılsa seçmen kime o> venr 11 Bir araştırma kuruluşu da bunu merak ederek Adana, Ankara, Bursa. Eskişehir. Gaziantep, İçel, İstanbul, İzmir, Kurklareli. Konya veZonguldak'ta toplam 1050 seçmen ile görüşmüş. Çıkan sonuca bakıldığında önümüzdeki pazar günü bir genel seçim yapılsa yüzdel8.9'laANAP veyüzdel8.4'leRPen çok oyu alacak iki parti. Koalisyon ortağı iki partinin oylannda büyük düşüş dikkat çekerken araştırma şirketi bu partilerin 27 Mart 1994 yerel seçimlerinde elde ettikleri oy oranlannın yüksekliğinin gösterdikleri adaylara ve izlenen siyasi politi- kalara . bağlanabileceğini ! belirtiyor. Bu ' araştırmayla, 27 Mart yerel seçimlerinde RP'ye oy veren seçmenlerinyüzde 86'sının ve SHP'ye oy veren seçmenlerin de yüzde 42'sinin önümüzdeki pazar günü bir genel seçim yapılacak olsa yine kendi partilerine oy verme eğiliminde olduğu tespit edilmiş. RP^li seçmenlerin parti bağlılığının yüksek olduğu ifade edilen araştırmada, 27 Mart yerel seçimleri dikkate alındığında. kararsızlann ise en ' fazla RP ya da DSP'ye oy verme eğiliminde olacaklan \ belirtilivor. Seçmenlerin eğiümleri PARTİLER ANAP RP DSP DYP SHP MHP CHP Diğer Kararsız Yüzoe 18.9 18.4 14.7 13.7 6.1 6.1 1.3 0.9 19.9 SATILIK 1 Sanalçılar ıçın Assos'ta ormana bıtışık çok özel 80 bın m2 . 2 Çanakkale sahıllennde bahçelı laş köy evlen 3. Çok ucu/ buyuk arazıler Tel: (0286)2127049-21778 28
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear