Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
SAYFA CUMHURİYET 24HAZİRAN1994CUMA
OLAYLAR VE GORUŞLER
Laiklik, akılcılık demektir
MELtH OEVDET ANDAY
C
OGİTO dergisı çıktı.
Descartes'in ünlü sözün-
den ahnmış bir sözcük
cogito, "dûşanüyonun"
demek. Bir Yapı Kredi
yayını. Turhan Ilgaz
"Neden Cogito'* başlıklı yazısının bir
yerinde şöyle diyor: "_ insaıüanmız,
özeUikle de gençler, dünyaıun akıl çağı
olmaktan başkâca uman olmayan bir
bügiyk yaşama sürecine girdiğinin far-
kındalar. Bu bilinci beslemek, yaşat-
mak, sürdürmek gereklidir. öde\dir,
borçtur! Cogito, bu gerekliligin, ödevin,
borcun platformu olmak eregûıdedir."
Ahmet CemaJ ıse, "Düşünmeye Alış-
mak" başlıkh giriş yazısında, "Cogito,
bir düşünce dergisi niteliğiyle ülkemizin
Iginç bir döneminde yaym hajaüna baş-
hyor. Düşünme eyleminin artık çok
azuvlıkta kalması, eğitimin neredeyse
bütünüyle düşündürtmeme amacma
yöneliküği, özgün düşünce üretiminin
hemen hiçbir alanda talep edilmemesi,
bu dönemi belirieyen başlıca özeüikler
arasında sayüabilir" diyor.
Beni çok sevindiren Cogito, ilk sayı-
sını laiklik ağırlıkh yazılara ayırmış.
Yararlanarak, düşünerek, kimi tümce-
lerinin aitmı çızerek okudum bu yazı-
lan.
"Laiklikyada Bu Dünyayi YaşayabU-
mek" başlıkh yazısını Mehmet Ali Kı-
hçbay şöyle bitiriyor:
"Türldye örneginde bu konuda olma-
sı gerekenteri şu şekilde şematize etmek
miimkündür:
1. Din küresinin kendi kısmiligine
geri çekilmesi için;
a) Diyanet Işleri'nin lağvedilmesi,
b) dinsel konuların düzenlenmesi-
nin cemaatlere bırakılması,
c) taer tür din okulunun kurulma
ve işletilmesi işinin cemaatlere bıra-
kılması, kamusal sektörün bu alan-
dan çekilmesi,
d) din adamı kadrolarının lağve-
dilmesi ve din adamlarının ücret ve
diğer ihtiyaçlannın cemaatler tara-
fından karşılanması,
e) tarihi ve mimari özeiliği olanla-
n dışında, tüm dinsel binalann ce-
maatlere devri ve buralara ayrılmış
ödeneklerin iptali,
f) kimlik cüzdanianndaki 'dini' ve
'mezhebi' hanelerinin kaldınlması,
g) Milli Eğitim'de din derslerinin
kaldınlması."
"tslam ve Modern Zamanlarda
Din-Devlet tlişkisi" başlıkh yazısında
Ali Bulaç, Batı'da bu ilişkinin üç kılise
karşısında aldığı değişik biçimleri,
özetle, şöyle inceliyor:
"1- Teokratik model: Bunun tarihte-
Id somut pratiği Baü Roma Kilisesi ta-
rihinde gözlenir. Dolayısiyle son tahlil-
de Hıristnanlığın Katolik mezhebine
özgü bir model olduğunu söylemek ye-
rinde olur.
Buna göre kişinin maddi ihtiyaçla-
rını siyasal iktidar, yani devlet karşı-
byorsa, manevi ihtiyaçlarını karşıla-
yan ve ruhuna cevap veren aygıt da
kilisedir. Devlet insanların bedenle-
rine, kilise ruhlarına hükmeder.
Ruhlann bedenlere üstün olması gi-
bi, kilise de devlete üstündür. Öyley-
se devlet dine tâbi olmak zorundadır.
tşte bu teolojik yaklaşım teokrasi-
yi şekillendirmiştir."
tkinci modele geçtiğinde şöyle diyor
yazar:
"2- Bizajıtinist model: Bu model, Do-
ğu Roma Kilisesi'nin Ortodoks mezhe-
bi çerçevesinde ortaya çıkan modekür.
Bu modelde din-devlet ilişkisini düzen-
leyen şekil, Katolikligin tam aksi bir is-
tikametle dini devlete tâbi kılrruşür.
Bizans pratiğinde din devlete bağ-
lıdır. Patrik. imparatorun dünyevi ik-
tidarını ve siyasi kararlarını destek-
ler."
Şimdi geliyoruz üçüncü modele:
"3. Laik model: Protestan mezhebi-
nin tarihsel pratiğinde ortaya çıkan bu
modelde ild alan ve Ud iktidar fikri te-
mel hareket noktası ahnarak din ile dev-
letin arası kesin ve kalm çizgUerleaynl-
rruştır.
Katolikligin teokrasisine karşı baş-
kaldıran Protestan din bilginleri ve
laikler, ldlisenin haksız tahakkümle-
rine karşı büyük mücadeleler verdi-
ler. Laiklere göre Tann ve Sezar'ın
haklan bırbirinden aynlmalıdır."
Niyazi Öktem, "Dinler ve Laiklik"
başlıİdı yazısının "tslam ve Laiklik-Öz-
güriükçülük" bölümünde şöyle diyor:
"tslam düşüncesi içinde de tutucu-
luk-özgürlükçülük Udlemi her zaman
gündemdedir. Ne yaak ki,genelde tutu-
cu egUımler ağırük kazanmışör. Bu ne-
denle ülkemizde uzman obnayan Idşikr
kolaylıkla tslamın tümüylelaikügeerve-
rişsiz bir din olduğıuıu iddia ederler.
Oysa Sünni kesimde tutuculuğu
'cebnye' akımı, ilericiüği de 'mutezi-
le' temsil ermektedir. Türk toplumu-
nun çoğunluğunun bağlı olduğu 'Ehl-
i sünnet' ise iki akım arasında 'orta
yolu' izler."
Şimdi bu üç akıma kısaca bir göz ata-
lım:
" YazgKi düşünceyi dik getiren cebri-
ye yandaşlanna göre, her şey Tann ira-
desi tara&ıdan belirienmiştir. Tann her
şeyin yaratjcısıdır ve her şeyi yönetir.
Özgür insan iradesinden veözgür seçiş-
lerden söz etmek olanaksızdır. Tann,
'iyi kullannı' yaratır, onlan cennete
gönderir; 'kötüler ve kötülük' ibret ol-
sun diye mevcuttur, Tann her an, her
yerde bu dünyanın işlerine müdahale
eder; insanoğlunun kendini bu yazgıya
bırakmasından başka seçeneği yoktur."
Ya mutezile?
"Cebriyenin tam karşısında olan
akım'mutezile'dir.Mııtezik tslam akıl-
ahğını temsil eder. Mutezile yandaşla-
nna göre Tann evrenin yaratıcısıdır.
Tann maddeyi yarattığı dbi manevi
kavramlan da yaratmışür. Iyi-kötü, gü-
zel-çirldn, doğru-yanuş, Tann iradesi-
nin eseridir. tnsan, kitaplardaki iyi kav-
ramına uygun bir yaşam sûrmelidir.
trade ve bilinç sahibi olan insan, iyi ve
kötü arasında tercihler yapacak, iyiyi
seçerse cennetk ödüUendirüecek, kötü-
yü seçerse cehennem azabı onu bekleye-
cektir. Tann, insan seçişlerine müdaha-
leetmez. Eğer müdahale etseydi onu so-
nımlu rutamazdı. İnsan özgiirdür, çün-
kü sorumhıdur.
Mutezilenin devlet anlayışı da öz-
güıiükçü doğrultudadır. Ozgürlükçü
olması, laik devlet sistemine olanak
sağlar. Tann evrenin temelidir, ama
insan yaşamına karışmadığı gibi dev-
letin işleyiş biçimine de kanşmaz.'
Şimdi geldik üçüncü görüşe.
"EhH sünnet ise cebriye \v mutezile
arasında bir yol izlemektedir. O da akıl-
cı ve bireysel sorumluluğa dayalı bir tu-
tumu benimsemiştir.
Ozgürlükçü ve kanşmayan, ama
her şevin yaratıcısı olan Tann anla-
yışı, ıslamın altın çağında yaygın bir
felsefeydi. Zamanla devlet gücünün
pekiştirilmesi güdüsüyle insanlara
her şeye karışan Tann düşüncesi tel-
kin edilmiş ve halifenin de Tanrı'nın
vekili olarak durumun gözleyicisi ve
uygulayıcısı olduğu sövlenmiştir. Bu
anlayış içinde laik devletten söz et-
mek kuşkusuz olanaksızdır.'''
Yazar, incelemesinin sonlanna doğ-
ru diyor ki:
"Laiklik, Ban demokrasflerinin, do-
layısiyleb'tzim de temel ilketerimizin ba-
şında gelmektedir, ama unutma>alım Id
kökeni rasyonatizm*, akıkıuğa dayan-
maktadır."
ARADABIR
YAVUZ GOR EmeUiElçi
Atalapımm İyi TanıyalımOsman Bey, Şeyh Edebali'nin kızı Bal Hatun'la evlen-
di, ama ondan sonra gelenler, yerii kızlara peK iltrtat etme-
diler. Ortian Gazi, Rum kızı 'Lülüfer Hatun'la, 1. Murat,
Sırp kadını ile evlenditer. Daha sonrakıler de bir ikisı hariç,
Tuna'nın, Sava'nın, Drina'nın, Dinyeper'in ya da Terek ır-
mağının 'öbür yakası'ntian aldıkları kızlarta sürdürdüler
'Âli Osman' soyunu...
'Osmanlı'da Batı'ya yayılmak, Batı'ya uzanmak, Batı'yı
yakalamak tutkusu vardı. Başkenti Bursa'dan Edirne'ye
niçin taşıdılar dersiniz? Çok kez 'Kızıl Elma'ya el koymak
düşü içindeyditer.
Şark hükümdartan içinde, 'Rum (Roma) Sultanı' diye ge-
çerdi adlan. Bu deyimin anlamı "Batı 'daki Su/tan" demek-
tir.
Fatih Sultan Mehmet'in, o dönemdeki Papa ile yazış-
malan bulundu Vatıkan arşivlerinde... Bellini'yi, Istanbul'a
davetedip portresini yaptırdı. Musevileri ve Ermenileri Is-
tanbul'a yerieştirdi. Daha başka ilerici işler yapmayı dü-
şündüğü, ama belirli çevrelerin karşı koyması ile bir yer-
de durmak zorunda kaldığı söylenir.
Ne olursa olsun, duraklamalar da olmasına karşın hiç-
bir güç, 'Osmanlı'y\ Batı'ya bakmaktan alıkoyamamıştır.
Sona doğru, III. Selim, Rusçuk Âyanı ile birlikte 'Yeniçe-
ri Ocağı'n tasfiye etmeye çalıştı.Şehit oldu...
Annesi Fransız olan II. Mahmut, bu işi tamamladı. Av-
rupa kılıklı ordu kurdu, donattı ve tıbbiyeyi açtı.
Abdülmecit, Tanzimat'\ ilan edip tuğrasmı bastı. Do-
nizetti'yi getirdi. Ona 'Osmanlı' üniforması giydirdi. Paşa
unvanı verdi. Mehter takımı bir yana konulup, 'Mızıka-yı
Humayun', 'lcra-yı Ahenk'e başladı. Sarayda balolar ve-
rildi. Operet ve operalar sahnelendi.
Abdülaziz, 'Osmanlı' hükün,^an olarak, Avrupa'yı zi-
yaret eden ilk hükümdar oldu.
Abdülhamrt, bilim gelişsin, aydınlar yetişsin diye mül-
kiye, mühendislik vb. yüksekögrenim okullan açtırdı. Av-
rupa'ya, öğrenciler gönderdi. Orduyu, donanmayı, jan-
darmayı düzeltmek için Almanya'dan, Ingiltere'den, Fran-
sa'dan uzmanlar getirtildı; Fizan Çölü'nden değil...
• • •
Yavuz Selim'den başlayarak son halife Abdülmecit
Efendi'ye kadar, yaklaşık 500 yıl, 'Islamın Halifesi' olan
'Osmanlı' hükümdarlan, başında butunduklan dinin, iler-
leme ile aydınlanma ile gelişme ile çelişki içinde olmadı-
ğını bildiklerini kanrtlamışlardır, davranış ve tutumları ile...
Bu, "Batı'dan yararlanma' kalıtı (mirası) 'Osmanlı'üan
'Cumhuriyet'e geçmiştir.
• • •
Son zamanlarda, bu 'Osmanlı-Türk geleneği'ne karşıt
bazı sözler ve davranışlar izlenmekte...
1299 yılından bugüne kadar gelip geçmiş her şeyin bir
'heresy' (sapıklık) oldugunu düşünüyoriar galiba... 'Os-
man//'nın ve 'Cumhuriyet'\n, dünya ve din anlayışında ya-
tan, ona güç veren, Hacı Bektaş gibi, Mevlana gibi dü-
şünürlerin ürünü olan Anadolu-Türk-lslam görüşünü de
dışladıklan kesindir.
Batı'yı yasaklıyoriar. Kuzey zaten hep kapalı...
Kala kala 'yenilik' diye ülkeyi ve toplumu ya 'Doğu'ya
ya da 'Güney'e yöneltmek eğilimleri izleniyor. Bu düşün-
ce ve eylem türü, eskilerin 'llm-i Simya' dedikleri ve türtü
değişikelementlerden altın üretmeyi amaçlayan ütopikbir
uöraşı ile eşdeğerdir.
ınsanlann uzayda dolaştıklan, bilgisayarlann işleri yönet-
tiği bu tarih sürecinde ya çağ trenini yakalarsın yahut, gi-
şesi kapalı karanlık tstasyonlarda bir daha gelmeyecek
olan trenleri bekler durursun...
Tütüncülüğümüzde olumsuz gelişmeler
Dövizdeki fiyat hareketleri, ihracatçı tüccann kânnı, tüm masraflar,
faiz ve fireler düşüldükten sonra %200'lere çıkaracaktır. Bu
göstermelik fiyatlarnada bir yandan dışsatımcı kân gözetilmiş, öte
yandan Türk tütüncülüğünün bitirilmesinde bir aşama daha
gerçekleştirilmiştir.
TURHAN M.ARAL
Ekicilerimiz için bu piyasalar da büyük
boyutlarda düşkınklığına neden olmuştur.
Olağan koşullarda 60-65 bin liraya ulaş-
ması gereken ortalama fıyatlar, 40-45 lira-
da kalmıştır. Bu sonuç, "müdahale flyatla-
n, hedeffiyat,prim vh." savlarla gizlenme-
ye çalışılan çarpık melcanizmadan kaynak-
lanmıştır. Ödemeler ise ancak %40-50 do-
layındadır. Oysa dövizdeki fiyat hareketle-
ri, ihracatçı tüccann kânnı, tüm masraflar,
faiz ve fireler düşüldükten sonra %200'le-
re çıkaracaktır. Bu göstermelik fiyatlamada
bir yandan dışsatımcı kân gözetilmiş, öte
yandan Türk tütüncülüğünün bitirilmesinde
bir aşama daha gerçekleştirilmiştir. Daha
önce de belirtmiştik: Tütünün değerlendiril-
mesinde (AG) oranmm baz alınması kesin-
likle tek yönlüdür ve yanıltıcıdır.
Tüketimi aşan üretim, ülke ekonomisi
için önemli bir olumsuzluktur. Tütün üreti-
minin öteki ülkelerde olduğu gibi disipline
edilmesi kaçınılmazdır. Ne var ki üretim
fazlalığının genelleştirilerek, tüm ülkede kı-
sıtlamanın eşit oranlarda ele alınması yan-
lıştır. Son 10 yılın üretim yapısı incelendi-
ğinde görülür ki, ülkemizdeki sorunun te-
melinde dışsatım şansı hiç olmayan Doğu ve
Güneydoğu tütünleri yer almaktadır. Yıllık
ortalama üretim 30 milyon kilodan, 1990
yılında 70 milyon, 1993 yılında da 93 mil-
yon kiloya tırmanmıştır. Oysa yıllık iç tüke-
tim, 25-30 milyon kilodur. Feodal düzenin
egemen olduğu bölgedeki bu artış, büyük
çogunlugu topraksız ya da az topraklı üre-
tici ekonomisine katkı yerine 'aga'lann var-
sıllığına güç katmakta, bir bölümü de çeşit-
li yollardan bölücü terörörgütüne akmakta-
dır. Alan kısıtlaması ya da devlet eliyle mik-
tar belirieyen kota uygulamasının, üretimin
dengelenmesinde başan şansı ya çok sınır-
lı ya da hiç yoktur. ABD'de üretimden pa-
zarlamaya, tüm işlemlerin yüriitülmesi ve
denetiminde tütün üreticilerinin örgütlendi-
ği (Tütün tanm satış kooperatifleri) yetkili-
dir. Bu kuruluşlann salt özlük ve mali işlem-
leri Tanm Bakanlığı'nın denetimindedir.
Ülkemizde de bu düzenin girişimi yapılmış,
25 Aralık 1969 gün ve 1196 sayılı yasa çı-
kanlarak bu yasanın gereği düzenlenen (ana
sözleşme) 21 Temmuz 1974 gün 14601 sa-
yılı Resmi Gazete'de yayımlandığı halde
aradan geçen 20 yıla karşın, etkin güçlerin
engellemesi ile bugüne değin uygulamaya
geçilmemiştır. Nedeni, tütün ıhracatının çe-
kici kânnın bu birliklere kalması ve öte yan-
dan da kooperatiflerde örgütlenmiş üretici-
lerin, siyasal etkınliğe sahip olma kaygısı-
dır. Olgu, bu kez de benzer göriiş doğrultu-
sunda devlet denetimine verilmiştir. Oysa
kota düzeninin mimarlığma soyunanlann
düzenin işletilme ve denetimini Tekel'e ver-
meleri onlann bu konuda iyiniyet ve içten-
likten yoksun olduklannı kanıtlamaktadır.
1994 üretimini de kapsamak üzere çıkanlan
8.10.1993 gün ve 93/4988 sayılı Bakanlar
Kurulu kararnamesi yüriirlüğe ginnişken,
uygulama, 27 Mart 1994'te yapılan yerel
seçimlerin oy kaygısıyla bir yıl müddetle
askıya alınabilmiştir. Bu erteleme de konu-
ya yaklaşımın ciddiyet göstergesidir.
Aslında hükümet 'zengin severterin' gö-
rüş koşutundadır ve "Perşembenin gelişini
çarşambadan" hazırlamıştır. Türk rütüncü-
lüğünü yönlendirmeye yetkilendirilmiş ba-
kan, yabancı kökenli ihracatçı bir firma ko-
misyonculuğundan gelmiştir. Genel müdür
ve önyargılı yardımcısı, konuya yabancı bü-
rokratlardır. Meslekı kimlıginden kaynakla-
nan imajı kullanma ve siyasal ortama uyum
sağlamada başanlı bir tütün ekspen de özel
kesimde bir süre şansını deneyip yetiştiği
ocağa dönebilme becerisini gösterdikten
sonra konunun üst düzey teknik yönetimi-
ne getirilmiştir. Tekel bu kadroyla Türk tü-
tüncülüğünü çökertip bitirme yolundadır.
Öte yandan Saym Bakan'ın bir bölüm üre-
tici tütünlerinin değerinden fazla fiyatla sa-
tın alınması için eksperlere baskı yaptığı ba-
sında aynntısıyla yer almış ve bu durum
kendi siyasal geleceğiyle ilgili yorumlara
neden olmuştur. Gerek ülke tütüncülüğü-
nün yönetımine egemen anlayış ve gerekse
yetkilenn kişisel çıkarlar için kullanılma
eğiliminin genelde neden olacağı, gideril-
mesi güç yitirimlere tavır almayı, meslek
onuru sayan tütün eksperlerine yönetimden
sert tepkı gelmiştir. Önce kurumsal emek-
lilikle tasfiye edilmişler, yargı yoluyla gö-
reve dönenler ise yönetsel İcadrolar yerine sı-
radan görevlerde yetkisiz bırakılmışlardır.
Bununla yetinilmemiş, özel amaçla düzen-
lenen 'Tekel Personelinin Yer ve Görev De-
ğiştirme Suretiyle Atanmalanna llışkin Yö-
netmelik'le Türkiye'de tütüncülüğün kariyer
sahibi değerli eleman kesimi, tümüyle ikın-
ci plana itilmek istenmiştir.
Sosyal Demokrat ve
Demokratik Sol Güçlerin
BÜTÜNLEŞME
KURULTAYI'NA
DOĞRU
BmnBotja
UiJO- B l T l \ L E ; X E
I» Ecucı Ofaa 8»u»
l u ı M Eıkı İVMIT B4M,o,
ı HP Fmı *Mm I n
I I I » I l T M U ' H l ( R T l k B [ R D l - M l
1OMÎTEN Dr K
HBTIÎİJACIH»
T«iı« \mrlu ^« <*•*.
•1» l K V
l l ı » ' N t H t 1) I \ F H F D ( I I 1 [ L I I « I l t I
26 H.UİR.\N Paıar Saat: MM
SHER.4T0.N OTEL İSTA.NBLL
H<Rl LVK k-nuiUni'n :'\^'
\* \ M l • V V R I I «! 1) F t » k R V •> I VI |
V'MTVN Mo«»>*u. FVı».
1IRIUR
B I I I -
.pl..d,rrl.
BİLGI İÇİN SEKRETERU: İST^NBIL Tel: 021Î-2T4 29 42 Fıks: 0212-274 29 « *>KAP * Tel: 0312- İ3I1 83 .17 h.k,. ılil.»- J32 16 ım İZMİH Ttl: «23:- r.2 !2 12 F>k< H232- »22 U 72
MARMARİSTE
UCUZTATİL
Tam Pansiyon 270.000.-TL
Ülkemizin cennet turizm beldelerinden Marmaris 'te
deniz, güneş \eyemyeşilorman si:leri beklivor.
DİLEYENE 4 AY TAKSİTLE
Bu fiyatlar 17 Haziran-1 Temmuz tarıhlerı arasında gecerlıdir.
AYRINTIU BİLGİ VE REZERVASYON
Merkez:KızıhrmakSokak21/4Bakanlıklar-ANKARA
Tel:0-312^250325-4181061-4256879Faks:4256124
Izmlr Şehit Nevres Bulvarı No 26/4 Alsancak-İZMİR
Tel: 0-232-48441 92-42569 28
lstanbul:AvniDilligilSok 12/4Gayrettepe-lSTANBUL
Tel: 0-212-288 54 66
Tesi8ler:ZıraatçılerDinlenmeTesislerı AktasMevkii
Marmaris-MUĞLA
Tel: 0-252-41312 23 (3 Hat)
Cumhuriyet Kitap Kulübü Adapazarı Temsilciliği
BARIŞ KİTAPEVI ve CHP İL ÖRGÜTÜ İşbirliğiyle
SOYLESI VE IMZA GUNU
25 Haziran Cumartesi(yarın)
ISMAIL CEM
Konu:ÖZELLEŞTİRME NEDİR?
Yer:Baltürk OtelAdapazarı
Saat:1330
ACELESATILIK YAZLIK
Yalova Aydın 1 Sitesi'nde 1 oda 1 salon,
möblelı.beyazeşyalı (750 milyon TL)
Teteton: (0216)82140 71
Garanti Bankası Karşıyaka Şubesi 124837 no'lu,
62009386 hesap no'lu, 6.000.000 TL. (altımilyon
TL.)tutarmdaçektarafımızdanzayiedilmiştir.
HESMAKBÜROMAK.A.Ş.
KADIKÖY 2. SULH HÜKUK HÂKİMLİĞİ
IW| 71 Vasıvetname
Kadıkö> Rasımpaşa Kırkahve Sokak No 14adrc»ınde ıkamet et-
mekte ıken \efat eden murıs A\}c İnpındr'ın \asi\elnameMnc hâV.ım-
lıkçe el konulmuş olup. adı gcçenın mırabvılan \e musalevhın adresı
tespıt edilemedığınden ılanen teblığ >apılmış \e Kadıkö> I Noter-
liği'nce lanzım edilen 13 Kasım 1958 tanh \e 16669 ~.a\ılı vaM\etna-
megereğınce Müsale\h Avhan Erenman'a mırasçılık belgCM \cnlme-
sıne karar %erılmış \e mahkememizden \enlen 16 12 1993 uırıh \e
1991 '7|e'asl993 198 karar sa>ılı ılam Hj/ıne vekılı \\ Tulın D.ır-
can tararından 30.3 1994 tarıhlı dılekccsı ile lem>ı/ cımış nlmakla
musalevh Avhan Ereman'a tem>ızdılekçeM ieWığ\ennckaım olmak
üzere ılanen teblığ olunur. 8 4 1994
Basın 29415
PENCERE
Aydınlanma Karşısında
Kilise ve Cami
'Cogito' üç aylık 'düşünce dergisi'. Yapı ve Kredi Ya-
yınlan'ndan. Derginin son sayısı 'laiklik' konusuna aynlmış.
Yazarlar yelpazesi geniş. 'Aydınlanmacı' olan da var, ol-
mayan da. Fener Patriği de var, Vatikan'ın sözcüsü de.
Laiklik, benzeri bütün kavramlar gibi zaman ve mekâ-
na göre degişip içerik kazandığından, girdisiyle çıktısıyla
özümsenmesi kolay değil!.. Ancak laikliğin, 'Aydınlanma'
ve 'demokrasi' ile yapışık kardeş olduğu kimsenin karşı
çıkamayacağı bir gerçek!..
•
Dergide 'Laisizme Katolik Bir Bakış' adlı yazıyı okurken
kimi satıriarın altını çızmek gereğini duydum. 'Dinlerarası
Diyalog Papalık Konsülü' Thomas Michel, kilisenin 'Ay-
dın/anma'ya tümüyle karşı çıkarak yaşayamayacağını di-
le getiriyor. Temelde Hıristiyanlığın mantığını kullanarak la-
isizme çatmakla birlikte, 'Aydınlanma'y\ saptırmadan ta-
nımlıyor...
Katolik yazar diyor ki:
"Modern laikleşme, köklerini 18'inci Yüzyıldaki Aydın-
lanma Çağı'nda bulur. özellikle önemliolan 'Aydınlanma'
düşünürü Alman Immanuel Kant'r/r. Kant, Hıristiyan
inancına sahip olmasına karşın insanın bilimsel potansi-
yelinin geniş ufuklannı kurumsal dinin dar dünyasıyla kar-
şılaştırarak başka düşünürteri etkiledi, laik görüş halk kit-
lelerinin kafasma yerleşmeye başladı. Bu görüş insan-
merkezcibirevreniyüceltti. 'Aydınlanma felsefesi' bir so-
runun ancak bilimsel çalışma ile aydınlatılabileceği göriı-
şü yanında yer alır. Ortaçağ anlayışına göre tüm gerçek,
inançtı. Inanç kesindi ve sorgulanamazdı. 'Aydınlanma
1
süreci modernleşmeyle özdeşleştirilir. Laikleşmiş modern
toplumun başlıca iki özeiliği, çoğulculuk ve bireyciliktir."
Peki Hıristiyanların 'Aydınlanma değerleri'ne karşı tu-
tumları neolmalıdır?..
Katolik yazar bu konuda çeşitli akımları sayıp döktük-
ten sonra beliriiyor:
Günümüzde Katolik Kilisesi, toplumsal değişmeyi ve
modern yaşam değerlerini reddeden katı dinsel görüş-
lerle, laik düşünceleri sorgulamaksızın destekleyen 'din-
sel liberalizm' arasında bir orta yolu izliyor. Laikleşmemo-
dern toplumlara o/um/u değerler getirmiştir.
*
Batı'da 'Aydınlanma' süreci geçmiş yüzyıllarda kanlı
kavgalarla yaşandı...
Doğu'dayaşanıyor...
'Kemalizm', 'Aydınlanma'nın Anadolu'daki adıdır; laik
'Cumhuriyet Devrimi, 'Aydınlanma' yolunda kurulan bir
devlet düzenine dönüşmüştür.
Olaya bu açıdan baktığımızda işin içine insanlık tarihi-
nin geniş açısı girer. Günlük siyasetlerin, vıdı vıdı davala-
nn, siyasal iktidar çatışmaiarının, muhalefet-iktidar itiş-
melerinin, koltuk hırslarının, politika kulislerinin, yüzeysel
özgürlük tartışmalarınm aldatıcı görüntüleri ötesinden bir
ufukla yakın geçmişe yaklaşmadan, içinde yaşadığımız or-
manı göremeyip ağaçlara takılınz.
Felsefe tarihinde 'Aydınlanma', insan aklının ışımasıdır.
Batı'da yaşanan devrimin, büyük fikir hareketi niteliğiyle
Türkiye'ye yansıması, dar siyaset bağlamına sığamaya-
cak bir tarihsel olaydır. 'Kemalist Devrim'\r\ günlük siya-
setleri, zorlamalan, ekonomide aldığı kararlar, Kurtuluş
Savaşı'ndaki uygulamaları, 'Cumhuriyet Devr/m/'ndeki
zorlamaları, yukardan aşağıya baskıları, aşağıdan yukan-
ya halkın özlemlerini değerlendirmekteki önsezileri, iktida-
nn iç çelişkileri, kişilerin bu süreçteki kavgalan, 'Aydınlan-
ma'ya karşı çıkanların etkisizleştirilmesı tek tek ele alındı-
ğı zaman bir yalanı şişirebilecek aldanışlardan öteye ge-
çemez.
Ancak felsefi içeriğiyle değerlendırildiği zaman 'Kema-
list Devrim'\r\ anlamı yerlı yerine konabilir.
•
Batı'da Katolik Kilisesi bile 'Aydınlanma'y\ özündeki de-
ğeriyle tartabiliyor. Türkiye'de camı, daha bu yola gırebıl-
miş değildir; zamana gereksınme var.
Katolik Kilisesi, 'katı dinsel görüşler' ile 'dinsel libera-
lizm' arasında bir orta yolu tutuyor. Türkiye'de Alevilerie
Anadolu Sünnileri, laikliğe yatkın ve Aydınlanma'ya
dönüktürler; ama, şerıatçıların bağnaz sıyasetleri yüzün-
den ülke çok acı çekecektir.
MEHMET SALİH TERZİ
(23.9.1959-....)
ANMA
Sevgili eşim,
yokluğunun ilk
yılında
SEVGİYLE,
SAYGIYLA,
HASRETLE
NURŞEN AYDOCAN TERZİ
Yargıtav Hâkimliği'nden emekli. değerli varlığımız,
sevecen insan
ALİRIZAÖNDER
Ankara'da yaşama gözlerini jiimdu. Cenazesi cuma
günü(bugün) 11.30'da Yargıtav önündeki törenden
sonra Kocatepe Camisi"nde kılınacak öğle
namazmdan sonra Karşıyaka Gömütlüğü'nde
toprağa verilecektir.
AİLESİ
İİiİBHliii'Mdiıetretasi
TURAN DURSUN
KUR'AN ANSİKLOPEDİSİ
&rr»Cı hamjr bez "iltit ve