14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
SAYFA CUMHURİYET 29MAYIS1994PAZAR 8 PAZAR YAZILARI Kafanadeğil, kaslannagüvenHiç iyi dövüşmek istedığiniz oldu mu? Hani fılmlerdeki gibi? Hani Cüneyt Arkın gibi? Kala- balığa dalmak ve kötü adamla- n birer ikişer yere sermek? Tek bir yara bile almadan sıynl- mak, kaba güce dayalı nice teh- likelerden?.. Adam sen de, demeyin. Os- manlı tokadı aşketme tehdidi- nize fazla güvenmeyin. Siz bun- lan bilmezsinız, buradakileri... Rus gençieri zaten enine bo- yuna; -bız, çoğunlukJa görüş alanJannın dışına (altına) düşü- yoruz-; bir de oldum olası spora meraklıdırlar; voleybol, hokey, yüzme, halter, judo; artık sen o kaslann halini düşün; gelişir de gelişirler... Bu da tamam ama bir şey var: Kitap okumuyor bu çocuklar. HoppaJa, kitap da nereden çıkü? Nereden çıküsı var mı! Eski- den de iriydiler ve spor yapar- lardı, ama efendiydi çoğu. Gül- me kaslan da vardı. Şimdi za- man değişti. Hepsi gaddar su- rat. Kitap. tıyatro hak getire. Dövüş kurslanna gidenler, git- meyenleri geçti. Oradan çıkan- lann bir kısmı mafya gruplan- na fedai, bir kısmı da çeşitli iş yerlerine koruma görevlisi (halk dilinde; goril) olarak giri- yor. Işte böyle! Kafana güvenme artık, kollanndaki ve bacakla- nndaki kaslanna güven! Hem zaten adam seni paspas gibi çiğ- nemeye başladığında, kaç kitap okuduğun neye yarar!.. Son zamanlarda fena kapıl- dım böyle abuk sabuk düşünce- lere. Çünkü adım başı bir kav- gaya raslıyorum. Tehditler. ji- fctîer, bıçaklar. kurşunlar sav- ruluyor da savruluyor sağa so- la. Parlak eşofmanlı, iri yan ve kirpi saçlılar ortalığı kasıp ka- vuruyor. Batı'run medan ifti- han McDonald's bile bunlann hayvani duygulannı gemle- MOSKOVA HAKAN AKSAY yemiyor. Adam yanındaki çö- mezleriyle geliyor ve çevredeki- leri rahatsız ederek rahatlıyor; bazen 'ne bakıyorsunf veya 'O masayı boşalt!' gibi Jaf atıyor. Karşı cıkan pek olmuyor. Can tatlı. Örada dayaktan kurtul- san bile dışarda bekler. Ya ak- şam patlayan sılahlar, bomba- lar, faiü meçhul yangılar!.. Geçen akşam, kent merke- zinde bir parkta oturuyoruz. Yanda iki genç kıza kibarca ası- larak son şanslanndan birini kullanmaya çalışan yaşlı bir ya- bancı. İki tip' geliyor. Kızlara sırnaşıyorlar. Adam bir şey di- yecek oluyor, omuzlanndan tu- tup fırlatıyorlar ihtiyan. Elie- rini bellerine atıyorlar; çevreye 'var mı aranızda babayiğit?* der gibi bakıyorlar. Yazık ki susu- yoruz. Cüneyt Arkın da yok aramızda, heyhat! Burada artık peynır ekmek gibi kapışJan Çin karate filmle- rinden de, onlan ağızlanndan salyalar akıtarak izleyenlerden de bıktım. Hayır. şıddete asla tapınma- yacağım. Zaten boks, karate gibi dövüş sporlanna bile bir türlü ısınamadım. İki ınsarun ringe çıkıp bırbirlerini kıyasıya dövmelerini, ötekilerin de bunu keyıf ve heyecanla izlemesinı, hatta dövüşçülerden birini des- tekleyerek ötekinin yüzünün gözünün dağılmasını istemcsini anlayamadım. Ama şu Moskova sokaklan yok mu!.. Ah Cüneyt Arkın, ah Çinli karateciler!.. Vah ben. vah kollanrrun güçsüz kaslan!.. Tiananmen olaylarının TS nan Tiananmen Yfetdanı olaylarının yıldönümü yaklaşırken tüm kentte gmenlik önlemleri arttınldı. Çok savıda demokrasi yanltsı eylemcinin katledilmrsiyle sonuçlanan olavların yıl- dönümü için Pekin'deki kışlaiarda kalan askerler de çalışmalanna hız verdiler. Tatillerde£arklı, fiks ıııeııü değîl alakaıt Hiçbir ulus başka bir ulusa benzemez. Ama İngilızler hiç mi hiç bir başka ulusa hiç mi hiç benzemezler. Üç aşağı beş yu- kan her ülkede benzer uygula- malar, İngıltere'de tersinedir. En canlı örneğı, trafikteki sağ- sol farklılığı. Avrupah ve Ame- rikalı turistlenn hastanelere en çok başvurma nedeni trafık ka- zası. Kaldınmdan.sağadeğilde sola bakarak indin mı küt. İngilizlerin tatılleri de kendi- leri gibi. Tatil günleri fiks menü değil. alakart. Adına Banka Tatili denilen 8 günlen var. Bunlann 6 tanesinın pazartesi- lere rastlaması şart. Geri kalan iki tanesi ise Paskalya ve Noel günlerıne rastlar. İngilızler geçen yüzyılda ken- dilerine tatil icat etmek ısteyin- ce akıllanna, en hızlı ve etkin çalışan kurumlan gelmiş: Ban- LONRRA EDİP EMİL ÖYMEN kalan Avam Kamarasfna bır önerge veren milletvekili Sir John Lubbock. ıcat ettıği bu ta- til günlerine bu >üzden "Banka Tatili" demiş. Sankı sadece bankalar tatil yapacakmış gibi. Amaç öyleymiş, ama şimdiler- de bu tatil günlerinin bazılann- da başka işyerleri de kapanıyor. İngıltere"de bizdeki türden ulusal bavram aramayın. Tanklı tüfeklı, yüriiyüşlü, şiırli, marşlı asken ba> ramsız bır ülke burası. Sivil toplumu tarihte belki de ilk gerçekleştiren kül- tür olmasından herhalde 1215 yılında Kral John tarafmdan kabul edilen Magna Carta (Bü- yük Ferman). hükümdar ile halk arasındaki ilişkiyi açık sc- çik belırlemış. Bugünkü kişi hak ve özgürlüklerinin, huku- kun üstünlüğünün ve İngılız Anayasası'nın temeli daha o za- man atılmış. Her ne kadar Magna Carta'da hükümdar ile feodal beyler arasındaki ılişki de düzenlenmişse de hedef kitle halktır. Magna Carta ile İngiliz halkı, Avrupa'da Orta Çağ'dan ilk kurtulan ulus olmuş. Sıvil toplum geleneği daha o zaman başlayan bir ulusun. askerliği sadece teknik bir meslek olarak görmesi, ona kutsal bir rol yük- lememesinin temelinde bu tari- hi olgu var. Sivıl bir toplumun da askeri nıtelıkli, vatan-millet edebiyatlı tatili de olmuyor. FIYATI NE KADA Almanya'nınzencîleri TürklerBugün, Solıngen katliamının birinci yıldönümü. Bugün Al- manya'da Berlin'den Münih'e kadar her yerde Türk dernekle- ri, toplantı salonlannda kur- banlan anacak. Dernek baş- kanlan, yıllardır istenip de ve- rilmeyen haklan sıralayacak- lar. Yerel politikaalar, belki bir gün onlara seçme hakkı verilir- se diye, Türklerin Almanya'ya katkılannı övücü konuşmalar yapacaklar. Olaydan duyduklan derin üzüntüyü dile getirecekler. Son- ra biri çıkıp sazıyla dokunakh nameler okuyacak. Toplantı- lar, "Başka Sotingen'ler ol- masın" dıleğiyle sona erecek. Dernek başkanlan. Alman po- litikacılann elini sıkacak. Acaba Tansu ÇiDer, geçen hafta döviz uğruna ağızlanna bir parmak bal çaldığı "sevgili gurbetçi"sini bugünde hatırla- yıp bir mesaj yollayacak mı? Solingen kurbanlan için Köln'- de düzenlenen cenaze törenine Alman Cumhurbaşkanı bile katılırken zahmet edip gelme- yen Çiller, acaba bugünü hatır- layacak mı? Hiçbir hamasi nutuk, şu ger- çeği değiştiremez: Türkler, AI- manya'nın zencileridir. Av- rupah, beyaz ve Hıristiyandır. Fransa'daki Cezayirliler, Al- manya'daki Türkler, İngiltere'- deki Pakıstanlılar, Hollanda'- daki Moluklar, isterlerse beş göbektir burada otursunlar, hiçbir zaman Avrupalı olamaz- lar. Çünkü ya beyaz değildirler. ya da Hıristiyan AvrupalTnın, dünyanın merkezine Avrupa">ı koyan ve bütün medeniyetin buradan doğduğuna inanan değişmez bağnazlığı, onun baş- ka türlü düşünmesine izin ver- mez. Avrupa ırkçılığının köklerin- den en önemlisi budur. Beş yüz yıl önce okyanusa yelken açıp dünyanın efendiliğine soyunan Avrupah, bugün kapı komşusu olarak dünkü kölesiyle eşit ko- DtLEK ZAPTÇIOĞLL şullarda yaşamayı bır türlü içi- ne sindiremez. Hele dünkü köle bugün ondan daha ıyi maddi koşullarda yaşıyorsa. buna ta- hammül etmesı çok güçtür, is- tisnalar kaideyı bozmaz kaydıyla. Solingen katliamının birinci yıldönümünde her yerde hama- si nutuklar atılacak. Kimi geçi- mini bu yolla sağlayan dernek başkanı, çağırdığı Alman polı- tikacının önünde ceketini ılikle- yip susta duracak. Türk-Alman dostluğundan dem vurulacak Oysa uluslar dost olamaz, yal- nız insanlar dost olabilır. Alman Musevi yazar Henryk Broder"ın bir sözü var. Dıyor ki: "Almanlann tarihlen aldık- ları bir ders vardır, o da Yahudi- leri öldürmenin a\ ıp bir şe> oldu- ğudur. Diğerieri konusunida he- nüz kararsular." Bu kadar sert konuşmaya gerek yok belki. Ama bugün. Solingen kat- liamının bınncı yıldönümünde, v urgulanması gereken şudur: Yalnız Yahudılen değıl. kımse- nin bir başkasını öldürmesine. hiçbir yerde göz yumulamaz. Eğer bugün Almanya'da si- yahlar güpegündüz sokaklarda kovalanıyorsa; Bır Türk. Alman çocuğuna vurdu diye linç edilmeye kalkış- lıyorsa; Yabancılar Almanva'nın bir- çok şehrindecan güvenliğinden yoksunsa; Polis, yabancıya saldıran Al- manı kımliğine bakıp salıveri- yorsa, ohalde Avrupa'nın gö- beğiıide medeniyetten söz et- mek abestır. Bugün Bosna'dakı katlıamı da seyreden bir AVTU- pa'nın. başka toplumlara örnek alma ıddıası gülünçtür. "Türkün Türkten başka dosru yok" sözü ise daha az saçma de- ğıldir. Bugün döviz göndermesi ıstcnen, buralarda Türkiye için lobıcilik yapması bekienen Türk işçisinin. Türkıye'deki se- çımlere bile katılma imkanı yoktur. Bugün Avrupa'da çalı- şan milyonlarca Türk, ne otur- duklan ve vergi verdikleri ülke- de, ne de Türkiye'de oy hakkını kullanamıyor; kendisı için ah- nan kararlan bir nebze olsun etkılcyemıyor Onlara "Getirdi- ğiniz televizyondan gümrük al- mayacağım" diyerek maddi katkıya çağırmak, çocuk kan- dırmaya benzer Buradaki Türkler için geçerli olan tek söz, "Hak verilmez alınır" olabilir. Avrupa'vı eleştınrken Türkiye hükümetlennın her türlü icraa- tının onaylanması gerektığıni söyiemek. insanın bağımsızdü- şünme yeteneğıyle alay etmek- tir. Özgürîspanyolgöğününaltındayaşam Boğaziçı Cniversitesi'nden tlker Karaca. arkadaşlan ile Ispanya'yı "aşm" övdüğüm yorumunu getiriyor. İspanya'yı değil, İspanya'dakı yaşamı övüyorum. İspanya'nın özgür gökyüzünü övüyorum. Özgürlük, bir ideoloji. bir fl- kir değildir; duygudur. Duyu- lur ve yaşanılır. Sabahın dör- dünde kapın çalındığında. bilir- sin ki sütçüdür o, polis değildir. Saygıhdrr polis, kıbardır. Alu ay önce, İçişleri Bakanı pohse "kuşkulandığı" uyuşturucu ka- çakçılannın konutlanna izinsiz girebilme yetkisini veren bir ya- sa getirdi diye toplumdan kor- kunç tepki aldı; öyle "kapıya tekıne" girilemez, dediler. Yasa bir süre yürürlükte kaldı ye tep- kiler sonucu iptal edildi! İçişlen Bakanı istifa etti! Bu yasa gere- ğı konutlanna girilip tutukla- nan uyuşturucu kaçakçılan da artık geçersiz bir yasaya göre tutuklandıklan için salıverildi- ler!. Özgürlük, ıstenilene ulaşabil- me, yapabilme olanağıdır. Ko- nuşmak istemek ve konuşabil- mek; gezmek istemek ve geze- bilmekür. Çalıştığun şirketteki tuvalet temızlikçisi kadınlar bi- le her yıl yaz tatillerinde başka bir ülkeye gidiyorlar. Yaşamın heyecanını \ideo se> rederek de- ğil dokunarak tadarak yaşıyor- lar. Türkiye'de vatandaş, top- lam tüketim harcamalannın yüzde 30 küsurunu gıda için ayınrken bır İspanyol gıda için yalnızca yüzde 18 harcıyor; geri İcalanı ile de ke> flne baîcıyor el- bette. Ama özgürlük. canının her ıstedığını yapmak da değildir. Madrid'te sokak 'serserileri' her ay ortalama 40 mağazanın. 75 bankanın camlannı yere in- diriyor, 1500 çöp kutusunu parçalıvorlar. Bunun ardında bır sürü ekonomık. Mjsvolojık. egjtim sorunlan var elbette. Birsmın. bir limiti olmalı mı- dır özgürlüğün? Bilmiyorum İspanya'da 14-16 yaşlanndakı gençlerin yüzde 4O'ı hafta son- lannda düzenlı olarak içkı kul- lanıyor. Aynı yaştaki gençlenn yüzde 9"u. 5 litre biraya denk gelecek içkı ıçivor hafta sonlan. 18 yaşından büyüklerin vüzde Beşizlerin yaşamı beyazperdede 1934yılında Kanada'nın Örrtario kentindedünyaya gelen beş kızkardeş, doğıunlarından itibaren dünyanın dört bir yanındaki yatırımcalara sadece varlıklanyla 500 milyon dolar kazandırmışlar. Dördüncfi doğumgünlerinde objekfiflerepoz verirken görülen beşizlerin yaşamı bugünlerde beyazperdeye aktanlıyor. 17'si uyuşturucu kullanmış. 20 >aşından küçük annelenn yüz- de 52"sının. evlenmeden çocuğu olmuş. İspanya'da 250 bin aile. yalnızca anne ve çocuklardan oluşuv or. Ya hiç e\ lenmemiş ya da boşanmış bu anneler. Genç- lenn çoğu. ilk kez bır arabada sevışmışler. Demek kı, Batı'da arabanın ulaşım tbnksıyonu kadar gençlere sığınak fonksi- yonudavar Yani kısacası. özgürlüğün getirdığı sosyolojik sorunlarda var SınırlarkovTnalımı?Ha>ır. Toplum o sınırlan kendiliğın- den. kendisı koyacak Deneye- cek. sevecek. sevmeyecek. vanı- lacak. öğrenecek. İspanyollar"- ın valnızca vüzde 25'i sıgara ıçı- yor. tiryaki. Yüzde 44'ü hiç si- gara içmemiş. Özgürlüğe sınırlar koymamalı. baskılar getirmemelı ama. doğurabile- ceğı sorunlann önlenmesi için topJum eğıtilmeli. Kışın ıçındekı şeytanlan dök- tüğü aydır. ma>ıs. Festıvaller. fıestalar ayıdır. Her gönüle gö- re. istenılince >ağacak değil ya. kendi bildiğince aralıksız her gün yağan yağmur bile Mad- ridliler'in ıçindeki şeytanlan, coşkuyututamadı. Örada burada ama ille de şehnn en büyük meydanı Plaza Mayor'da açık hava konserleri düzenlenir. Çocuklar. gençler, yaşlılar, öğrenciler randev ulaş- mışlardır: Yağmur yağsa da yagmasa da. akşama Plaza Ma- yor'da! Üç kişilık. beş kişılik, ellı kişılik halaylarçekılir. İspanya'nın özgür gökyüzü- nü övüyorum. Türkiye'nin yoksulluğunu, terörü. kökten- dinciliğı sevTniyorum. Ama bir yazgı değildir bu: gökyüzü. öz- gürlüğe boyanabılir. • 30 Mayıs-18 Haziran tarihler arasında RENAULT-MAİS tii Yetkili Satıcılarından "0" Renault alan herkese bu yıl benzin bedava ! T ü r k i y e ' n i n Her Yerinde 7 Gün, 24 Saat Tek Telefonla Y a n ı n • z d a . BİLGİRENAUIT-MAİS (212)2932626 Ayrıntılı bilgi için BİGİ RBUULT-MAİSIn 293 26 26 numaralı telefonunu arayın, 8 ' i t u ş l a y ı n .
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear